• Sonuç bulunamadı

Türkiye DoğasıBülent Gözcelioğlu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye DoğasıBülent Gözcelioğlu"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kurbağalar, akciğerleri olan ancak suya bağımlı yaşayan canlılar. İlk olarak Devoniyen dönemin sonlarına doğru (416-359 milyon yıl önce) görülmeye başladılar ve o zamandan gü-nümüze kadar soylarını devam ettirmeyi

ba-şardılar. Akciğerleri olmasına karşın karaya tam olarak uyum sağlayamadılar ve devamlı olarak suya bağımlı kaldılar. Suya bağımlı ol-malarının en büyük nedenleri derileri, amni-yotik yumurtaları ve solunum sistemleri.

De-rileri karasal hayvanlarda olduğu gibi sert ol-madığından (pul gibi yapıları yoktur) devamlı su kaybına yol açar. Üremelerini yumurtlaya-rak yaparlar. Ancak, yumurtları da kabuklu olmadığından suya bırakılması gerekir. Larva dönemlerinde solungaç solunumu yaptıkların-dan suya gereksinimleri vardır. Tüm bunlar, aynı zamanda, kurbağaların ve diğer iki ya-şamlıların karaya tam uyum sağlayamamala-rının nedenleri.

Toros kurbağası da ailenin diğer üyeleri gibi suya bağımlı olarak yaşıyor. Onu ilginç yapan özellikse dünyada yalnızca Toros Dağ-larında yaşıyor olması. Toros kurbağası, aile-nin çoğu üyesi gibi sıcak, besiaile-nin ve suyun bol olduğu geniş ovalarda, sulak alanlarda değil, yaşam koşullarının oldukça güç olduğu, yılın büyük bölümünün kar ve buzlarla kaplı oldu-ğu Toros Dağları’nın en yüksek yerinden olan Bolkar Dağlarını yaşam alanı olarak seçmiş. Burada, iki ayrı bölgede yaşıyor. Bunlardan ilki 2500 m yükseklikteki Karagöl diğeride bu gölün 2 - 3 Km güneybatısında ve 2580 met-re yükseklikteki Çinigöl. Karagöl’deki kurba-ğa sayısı daha fazla. Nedeni de Karagöl’ün be-sin ve bitkisel bakımdan daha zengin olması.

BiLiMveTEKNiK 92 Ekim 2008

Türkiye Doğası

B ü l e n t G ö z c e l i o ğ l u

Türkiye Doğası

Toros Kurbağası ve Yeni Bulgular

Toros Kurbağası

Korunmalı

BTD: Ne zaman bu yana bu türle ilgili çalışmalar yapıyorsunuz, çalışmalarınızın iç-eriğinden bahsedebilir misiniz?

Doç. Dr. Bayram Göçmen: Tür hakkında bir kaç taksonomik çalışma olmasına karşın türün biyolojisi ve ekolojisi hakkında detay-lı çadetay-lışmalar yapılmamış. Nisan 2007’de baş-ladığımız çalışmaları, sonra aldığımız TÜBİ-TAK desteteyle genişleterek devam ettik, ha-la da ediyoruz. Toros Kurbağasının üreme biyolojisi, beslenme biyolojisi ve yaşam dön-güsü (yumurtadan ergin bireye benzeyen ju-venil formuna kadar) hakkında hiç bir veri bulunmazken, populasyonun sayısal durumu hakkında iki kısa dönemli çalışma var. Bun-dan dolayı, üreme biyolojisi, beslenme biyo-lojisi ve yaşam döngüsünü aydınlatmanın ya-nında, türün yaşadığı ortamın biyotik ve abi-yotik faktörlerin belirlenmesi, tür ile olumlu ve olumsuz yönden etkileşim içinde olabile-ceği canlıların belirlenmesi ve alınabilecek önlemlerin belirlenmesi, son yıllara kadar sa-dece Karagöl ve Çinigölden bilinen Toros Kurbağasının bilinen lokalitenin 16 km

gü-neybatısında bulunmasından dolayı Bolkar Dağlarında yaşayabileceği olası biyotopların araştırılması, yapılan populasyon büyüklüğü çalışmalarında vurgulandığı gibi uzun süreli populasyon büyüklüğü çalışmalarını proje kapsamına aldık.

BTD: Soyu tehlike altında olan Toros kurbağasının yaşamını devam ettirebilmesi için ne gibi koruma programı uygulanabilir? Alınması gereken önlemler nelerdir?

BG: Her şeyden önce Karagöl’e atılan sa-zan balıklarının toplanarak gölün temizlen-mesi gerekmektedir. Bir kaç kez sazanlar toplanmaya çalışılmışsa da, çalışmalar ye-tersiz kalmış ve şuan balık populasyonu ol-dukça fazladır. Bir dişi sazanın 10000 yu-murta bırakabileceği gerçeği düşünülürse kontrol altında tutulmayan balık populasyo-nun nasıl artacağı ve kurbağa populasyonu-na etkisini tahmin etmek güç değildir. Ayrı-ca proje kapsamında yaptığımız gibi üreme döneminde bırakılan yumurta kümelerinin bazıları alınarak yetiştirilip tekrar doğal or-tamlarına salınabilirler. Mayıs 2008’de Ka-ragöl’den getirdiğimiz yumurtalardan 150 birey başkalaşımını (metamorfozunu) ta-mamlamış ve tekrar doğal ortamlarına bıra-kılmıştır. Getirilen yumurtalardan çıkan

lar-vaların bir kısmı ise başkalaşımın son aşa-malarına gelmişlerdir. Bu şekilde bir kısım yumurtalar laboratuvar ortamlarında yetişti-rilerek doğal ortamlarına salınmalarının fay-dalı olabileceğini düşünüyorum. Ayrıca üre-me döneminde bir görevlinin yumurtaları ta-kip etmesi ve gelebilecek tehlikelere (pre-datör veya yumurta kümelerinin bırakıldığı alandaki suyun kuruması vb) karşı yumurta kümelerini korumasının da faydalı olabile-ceğini düşünüyorum.

BTD: O bölgedeki doğal düşmanları var mı? Varsa neler?

BG: Araştırmalarımız esnasında Karagöl de yaşayan Dytiscus marginalis (Büyük Dalgıç Böceği) larvalarının Toros kurbağası iribaşla-rının predatörü olduğu ilk defa tespit edil-miştir. Dalgıç böceğinin iribaşları nasıl yaka-layıp yediği tarafımızdan tespit edilmiştir. Ay-rıca, iribaşlar arasında kannibalizm (yam-yamlık) olduğu ilk defa araştırmalarımız es-nasında tespit edilmiştir. İribaşlar yumurta-dan çıkar çıkmaz zayıf, güçsüz, gelişim ano-malisi görülen bireyleri ve ölü bireyleri yiyerek beslendikleri gözlenmiştir. Bu durum başta olumsuz olarak algılansa da aslında türün nes-linin devam edebilmesi için oldukça önemli bir adaptasyondur. Çünkü türün yaşadığı

or-Fotoğraf: Bayram Göçmen

(2)

BiLiMveTEKNiK

Ekim 2008 93

Bununla birlikte son araştırmalar ve gözlem-ler bölgedeki diğer su birikintigözlem-lerinde de To-ros Kurbağası’nın yaşadığını gösteriyor.

Yaşam koşulları zor dedik; en çok zorluk da iklimden kaynaklı. Rakım çok yüksek ol-duğundan bölge genellikle çok soğuk oluyor. Toros kurbağası da soğukkanlı bir hayvan ol-duğundan etkinliklerini yalnızca sıcak hava-larda yapabilir. Bilindiği üzere soğukkanlı ya da değişken sıcaklığa hayvanlar (kuşlar ve me-meliler dışındakiler) ortam soğuyunca etkin-liklerini en aza indirerek, bir bakıma kış uy-kusuna girerler. Ortam ısınınca etkinliklerini yeniden başlarlar. Toros kurbağası da etkin-liklerini genellikle Mayıs ayından Ekime kadar olan bir sürede yapıyor. Bu kadar kısa bir sü-rede çiftleşip, yumurtlamak zorunda. Asıl zor-luksa yumurtadan çıkan ve iribaş denen yav-ruların. Dünyaya yeni gelen iribaşlar, ekim ayı-na kadar kuyruklarını kaybedip, küçük kur-bağa haline gelmek zorundadırlar. Bundan do-layı, üremelerinde en küçük bir hata ve za-man kaybı olmaması gerekir. Erkekler döl-lenmeyi garanti altına almak için erkekler grup halinde dişinin çevresine gelirler ve döl-lenmeyi öylece gerçekleştirirler. Toros kurba-ğaları kısa süren etkinlikleri sırasında beslen-melerini de hızlı yapmaları gerekir. Besin ola-rak gölün çayırlık ve bitkili yerlerindeki bö-ceklerle beslenirler. Bazen de böcek yakala-mak için sudan uzaklaştıkları da biliniyor.

Toros kurbağası, 6-7,5 cm boyunda olan bir hayvan. Dişileri erkeklerden biraz daha

bü-yük. Larvaları da ailenin diğer üyelerinkine göre daha büyük. Derileri yumuşak ve düz ol-makla birlikte, dişilerde bazen siğiller olabili-yor. Başın yan taraflarında çizgiler bulunur. Karın altı pembemsi, grimsi beyazımsı ya da sarımsı renkli olan Toros kurbağasının sırt kı-sımlarında renkler genelde değişken. Daha çok sarımsı, kirli yeşil, sarımsı pembe. Bunun üzerindeyse kahverengimsi siyah benekler bu-lunur. Benekler daha çok arka bacakların üze-rinde bulunur.

Bu kadar yüksekte ve uzakta yaşamalarına karşın soyları tehlikede. Uluslararası doğayı ve doğal kaynakları koruma birliği (IUCN) ta-rafından yayınlanan soyu tehlike altındaki tür-ler kategorisine de alınmış. Soylarının tehlike girmesinde insan etkeninin olması şaşırtıcı de-ğil. 1990’da göle avlamak amaçlı bilinçsizce atılan sazan balığı, kurbağaların larvalarını ye-mesi sonucu, kurbağaların sayısında önemli çok azalma var. Ayrıca gölün kıyısına kadar ulaşımın kolay olması yaz ayların çok sayıda insanın bölgeyi gezi amaçlı ziyaret etmesine neden oluyor. Bu da göl çevresinde kirliliğe neden olabilir. Bundan bölgeye insan girişle-rinin kontrollü yapılması gerekli. Ayrıca ge-celeri göl kıyısında çadırlı konaklama kurba-ğalara zarar vermiyor gibi görünebilir. Ancak, geceleri gölden su gereksinimi sağlayan diğer yabani hayvanlar su gereksinimi zaten suyun çok olduğu bölgede karşılayamaz. Bundan do-layı geceleri de konaklama yapılmamalı. Eko-sisteminin bir bütün olduğu unutulmamalı.

As-lına bakarsak yabani yaşamdaki türlerin soy-larını devam ettirebilmesi, artık insana ve in-san kaynaklı etkilere uyum sağlamalarına bağ-lı kalmış gibi. Kemiricilerden bazıları (ev fa-resi, sıçan gibi) bunu çok iyi başardığı için, bı-rakın soylarının tehlikeye girmesini, sayılarını çok fazla artırdığı için artık mücadelesi yapı-lıyor. Ancak kısa süre içinde yaban hayvanla-rının bu uyumu gerçekleştirmeleri çok zor ve genelde de başarılı olamıyorlar ve çoğu soy-larını devam ettirmeyecek. Ancak, sorumluluk sahibi insanlar olarak, doğada yaşayan diğer canlıların yaşamlarına, yaşam alanlarına saygı göstermek zorundayız. Böylece hem onların yaşamı, hem yaşam alanları hem de dengeli ve temiz çevreye sahip oluruz.

tam olan Karagöl 2736 m yükseklikte ve sa-dece mayıs-ekim ayları arasında, karın eriye-rek hayvanların aktif olmalarına müsaade et-mektedir. Bu kısa zaman periyodu içinde tür üremesini ve yumurtadan çıkan larvalar me-tamorfozlarını tamamlamak zorundadırlar. İş-te böyle bir ortamda zengin proİş-tein içerikli karnivor (etçil) beslenme büyümelerini hız-landırarak neslin devamı için çok önemlidir.

BTD: Bunların dışında söylemek iste-dikleriniz neler?

BG: Araştırmalarımız esnasında Toros Kurbağasında diğer anurlarda (kuyruksuz kurbağalar) görülmeyen bir davranış şekli ile karşılaştık. Özellikle dişi bireylerde daha yay-gın olmak üzere bireyler korkutulduklarında ön bacaklarını gözlerinin üzerine getirip avuç içlerini gösterecek şekilde parmakları-nı açarak düşmanlarıparmakları-nı korkutmaya ve bir yandan da saklanmaya çalışmaktadırlar. Bu davranış tarzı Toros kurbağası ve diğer anur-lar için bir ilktir. Yine proje kapsamında ya-pılan markalama tekniği Türkiye de ilk defa kullanılan bir tekniktir. Deri altına yerleşti-rilen küçük renkli numaralı etiketler (VI Al-fa Numeric Tags) kullanılmaktadır. Bu mar-kalama tekniği sayesinde bireyler bir nevi kimliğe sahip olmakta ve bireylerdeki

deği-şimler yıllara göre takip edilebilecektir. Ay-rıca bu marka kalıcı ve zararsız olduğundan gelecekte yapılabilecek çalışmalarda da ya-rarlanılabilecektir. Ayrıca üreme döneminde gözlemlediğimiz ilginç bazı olaylardan söz etmek istiyorum. Üreme döneminde yaptığı-mız gözlemler sırasında bir dişi ile 8 erkeğin ampleksus (kucaklaşma) yaptığını ilk defa gördük. Yine iki erkeğin kucakladığı bir di-şinin baskıya dayanamayarak öldüğünü ve erkeklerin hala ölü dişi ile ampleksusa de-vam ettikleri tespit edilmiştir. Bu öldüresiye üreme aşkı bizi oldukça şaşırtmıştır.

Proje kapsamında yeni bulunan lokalite

olan Çamlıyayla da bulunduğu söylenen Eğ-rigöl’ü bu yıl ağustos ayında ziyaret ettik. Ancak gölün tamamen kuruyup yok olduğu-nu ve Toros Kurbağasının gölün bulunduğu alanın yaklaşık olarak 1.5-2km civarında bu-lunan pınarlarda gözledik. 2007 yılında ha-ziran ayında yaptığımız Eğrigöl arazisinde de gölde su varken yine Toros Kurbağasına rastlamadık. Ayrıca yayında söz edildiği gibi 3000 m yükseklikte değil gölün 2800 m yükseklikte olduğu ve gölün Çamlıyayla sı-nırları içinde olmadığı, Ereğli- Konya sınır-ları içinde olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda yeni populasyona pınarların bulunduğu Kı-zıltepe populasyonu Ereğli şeklinde söz edil-mesi daha doğru olacaktır. Burada bu yan-lışları da düzeltmek istedim. Asıl önemli ko-nu bölgede yaptığımız araştırmalar sırasın-da Toros kurbağasını yeni göllerde ve pı-narlarda belirlememizdir. Ereğli sınırları için-de yer alan Kızıltepe mevkiiniçin-deki sekiz pı-narın dördünde Toros Kurbağasını tespit ederken dördünde ise bulamadık yine böl-gedeki Karagöl, Yarıkgöl, Otlugöl, Tersakan ve Eğriakan ‘da Toros kurbağasını bulduk ancak Yazıgöl ve Alagöl’de ise kurbağaya rastlamadık. Türün farklı göllerde yaşadığı-nı bulmak bizim için oldukça önemlidir.

Fotoğraf: Bayram Göçmen

Fotoğraf: Bayram Göçmen

Referanslar

Benzer Belgeler

Alerjik polenler daha çok rüzgârla taşınan, bö- ceklerin dikkatini fazla çekmeyen soluk renkli ve koku salmayan bitkilerin polen- leridir.. Parlak renkli, dikkat çekici

Bunun sonucunda, etrafında daha fazla sayıda negatif yüklü parçacık bulunduran oksijen kıs- mi negatif yüklü iken hidrojenlerin bulunduğu bölümler ise kısmi pozitif

Kesici, “Gölde azot-fosfat gibi besi elementlerinin a şırı oranda artışıyla birlikte gölde yeşil ve mavi-yeşil alglarının çoğalmasıyla, göl suyundaki

Delta sisteminde yer alan doğrusal habitatların tüm delta sisteminin mekansal bağlantılılığına katkılarını değerlendirebilmek için, aynı işlem öncelikle en yüksek

Burada doktorun görevi hastanın sedanter bir yaşam ile oldukça aktif bir yaşam tarzı arasında nerede bulunması gerektiğine yardımcı olmak ve bundan sonraki

Yapay sulak alanından alınan atıksu numunelerinde BOĐ giriş ve çıkış değerleri Tablo 4.5 ‘de 7 aylık periyot boyunca meydana gelen değişim ise deşarj

1) DİKEY MALİ İLİŞKİLER: Dikey mali ilişkiler ; federal sistemli devletlerde, federal devlet-federe devlet- yerel yönetimler arasındaki ilişkileri üniter sistemli devletlerde

Türkiye'de İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde su kaynakları az olduğu için toplu yerleşmeler fazladır.... 