• Sonuç bulunamadı

re kare ormanlara, parklara, gölle'e ve oyun yer- lerine ayrılacaktır. Bu kup kuru rakkam acaba ne gibi güzellikler kapsamaktadır? Acaba en az neler ihtiva edebilir?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "re kare ormanlara, parklara, gölle'e ve oyun yer- lerine ayrılacaktır. Bu kup kuru rakkam acaba ne gibi güzellikler kapsamaktadır? Acaba en az neler ihtiva edebilir? "

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Şehircil'k

T A B İ A T I N V E Ş E H İ R L E R İ N Y E Ş İ L L İ Ğ İ

Yazan • Prof. C. Öeslner Tükçeye çeviren : A. Kolatan Kanun hükümlerine göre nüfus başına (4) met-

re kare ormanlara, parklara, gölle'e ve oyun yer- lerine ayrılacaktır. Bu kup kuru rakkam acaba ne gibi güzellikler kapsamaktadır? Acaba en az neler ihtiva edebilir?

İnsanlar serbest tabiat içinden şehirlere gi- diyorlar. Bu şehrin yapılariyle ve tertipleriyle övünüyorlar. Fakat sonra bütün bunları ne kadar yürr'k s'k'cı olduğunu anlıyorlar. Bir hamlede ye- şillikleri tekrar şehrin içine getiriyorlar... işte modern şehrin yolu budur. Bu yeşillik serbest ta- biatın hiç olmazsa bir dereceye kadar yerini tu- tacaktır. (4) metre kare adam başına mı? Faust da pek güzel bir söz var: «Dostum, hayatın bü- tün nazariyeleri gri renkli ve yürek sıkıcıdır. Ha- yatın altın ağacı ise yeşildir!»

(4 metre kare) denilen bir rakkamın doğru olabilmesi için bir takım tahditlere lüzum vardır.

Yeşillik nerede olacak? Şehrin göbeğinde mi, yok- sa serbest tabiatın başladığı kenarında mı? Koca- man eski ağaçlar mı yoksa toz toprak içinde ça- lımsız çalı çırpı mı? Bu sorgulara cevap verilmek ister. Ancak bu cevaplar bilindikten sonradır ki adam başına 4 metre kare yeşil sahanın yetip yet- miyeceği anlaşılabilir..

Goethe'nin Faust ismindeki eserinden yuka- rıdaki sözü yazmaktan maksadım var. Bu sözü biraz da değiştireceğiz: Yeni şekli şiire vurulunca güzel olmayacaksa da bugünkü mevzuumuzun içi- ne yaraşacak: «Hayatın yeşil ağacı bir altındır.»

diyeceğiz, Yeşil ağaç mavi gök yüzü gibi şehirle- rin hakikî parlaklığını verir, basılmış altın para değerindedir.

Bana biraz tumturaklı oldu gibi gelen, fa- kat yeşilliğe olan sevgime bağışlanacağını umdu- ğum bu başlangıçtan sonra hemen ilâve edeyim ki şehirlerin içinde öyle yerler vardır ki oralarda yeşillik berbat bir tesir yapabilir. Bu fikri bahçe- ciler ekseriya anlamazlar. «Yeşillik nerede olsa güzeldir» derler. Hayır! En büyük mânada abide- leşmiş yerlerin çoğu yeşillikle bağdaşmaz. Meselâ

bir bahçeler direktörü Romada Sen Piyer veya Venedikte Seır Mark. meydanına yeşillik ekmeğe kalkışırsa buralardaki abidelik hüviyetini ve abi- deleşmiş güzelliği berbat etmek için en kolay ça- reye başvurmuş sayılması lâzım gelir. Mimarca yaratışın en yüksek başarıları en son çizgilerinde bile şuurlaşmıştır. Savaşçı bir artis iradesiyle es- rar dolu olarak, farkında olunmayarak tatbik edi- len riyazî dünya kanunlarının vücude getirdiği şeyler, yetişip gelişmesinin hududunu ve plânını önceden kat'iyetle tayin etmeğe imkân olmıyan yeşillikle çok defa bağdaşamıyor.

Fakat bunlar sayısı çok olmayan büyük ba- şarılardır! Bununla beraber, o derece önemli al- mayan mimarlık eserlerinin de bahçecilik hüne- rinin derleyip topladığı bir takım yeşil şeylerle tesirlerinin azaltılmasına karşı koymağa haklan vardır: Meselâ halı gibi yeşil çimenlik yapıp ara yerlerine çakıl taşları döşemek gibi uydurma san'atkâr şekilleri bizim anladığımız manada ye- şillikten o kadar uzaktır ki rüzgârm tozları önüne katıp sürdüğü çöle benzerler. Toprak bir saha bize bundan daha yakm gelir. Yeşillik de son za- manlarda üslûp bakımından büyük değişiklikler geçirmiştir. Şehirlerimizdeki yeşil sahaların eski örneklerin işe yetmez vasıtalarla yapılmış birer kopyası haline getirilmesine karşı şehircilerimizin bütün nüfuzlarını kullanmaları lâzımdır, önce, sun'î olarak yapılan yeşil sahanın zıddı olan ta- biattaki yeşil sahalardan bahsedeceğim:

Ormanların bir diyarın su bütçesinde oyna- dıkları rolü herkes bilir. Ormanlar rutubeti uzun zaman muhafaza ederler ve çekinerek harcarlar.

Ormanların suları alıp tuttukları yerlerde karla- rın erimesi, sürekli büyük yağmurlar dereleri ta- şırıp tarlaları su altında bırakmaz. İklimin elve- rişsiz kuraklığı ormanlar tarafından ayar edilir.

Bu sebepledir ki hemen her memlekette (ağaç-

landırma) sözü bir direktif haline gelmiştir. Yur-

dunuzda son yirmi yıl içinde başarılan bir çok iş-

(2)

ler arasında yabancılar üzerinde özel ve kuvvetli bir tesir yapan şey istasyonlardaki bu ağaçlandır- ma çalışmaları ve yeni ormanların kurulmasıdır.

Böylelikle memlekette ekserisi pek eski zaman • larda işlenmiş olan günahlar gideriliyor. Daha Ro- malılar zamanında Kızılırmak vadisinin ağaçsız, lığından bahsedilmiştir.

Orman yetiştireceğiz! Nerede? Dağlarda ye- tiştirilirse tesiri elbet aaJ&a bütün olur. Dağ or- manları yukarıda yazdığımız iyi tesirlerin hepsini verir. Fakat bu memleketlerin hayatî ihtiyaçları- nı kendisi kadar iyi araştırmış pişkin kimselerin güç bulunabileceğini söyliyeceğimız profesör (Cal- vi) Anadolunun kurak sahalarında ağaçlandırma için vadilerin tercih edilmesi noktası üzerinde dikkatimizi çekmiştir. Bu gibi vadi kısımlarında genç nebatlar kuraklıktan pek o kadar müteessir olmuyorlar. Dere boylarında galeri şeklinde uza- nan ormanlar hiç ümit edilmedik bir sür'atle geli- şirler. Pek eski ormanlar ağaçlandırma sahaları- nın rüzgâra karşı korunmuş bulunmasının ne ka- dar ehemmiyetli olduğunu bize teyit ediyorlar.

Ormanlar için rüzgâr kadar don havalarda zarar- lıdır.Zaten toprağın kuraklığı daha ziyade kuru- tucu rüzgârdan ileri gelir. Fakat rüzgârın ne ka- dar önemli olduğunu da biliyorsunuzdur ve (Franciscus von Ascisi) nin şu sözünü hatırlarsı- nız. «Ablam güneş, ağam rüzgârdır.»

Büyücek şehirlere karşı yükseltilen en bü- yük çıkışma şu idi: kapıların önündeki yeşilliği harap ediyorsunuz. Ormanları, kırları, tarlaları, otlakları ve sulu satıhları ezip kirletiyorsunuz.

Şehirlerinizin hudutları belli bir çizgi değildir.

Bilâkis oraaan, buradan dışarı taşıyor, insanı ra- hatsız edici fabrika ve işletmeleriniz, şehre göre süslenmiş çirkin yapılarınız rasgele tabiatın ye- şilliğin içine doğu yürümektedir. Bunların önünde yeşillik geriliyor, çekiliyor. Onun yerini küllü ve sürülmemiş, kumlu topraklar kaplıyor. Şehir ya- pıcısı satıhlardan fayadalanma plânı vasıtasiyle şehrin etrafındaki yeşil sahalar; şehir yapılarının böyle rasgele bir surette gelip kaplamalarına en- gel olmayı, kendisine mühim bir ödev saymıştı.

Bundan başka küçük bahçeler bölgesi ayırmak suretiyle ve şehrin dışındaki tabiata doğru güzel yollar yaparak Eskişehirdeki gibi şehirle tabiat a- rasmda imtizaçlı ve ahenkli bir görünüş elde et- meğe çalıştılar. Eskişehirde şehir surları ve hen- dekleri dolayısiyle şehri nharice karşı hududu güzel ve belli bir tarzda çizilmiş oluyordu.

Benim vatanımda üç mükemmel kanun vardı.

1 — Şeki3!eri çirkinleştirmeyi yasak eden kanun 2 — Ağaçların korunmasını sağlayan kanun 3— Sahil yollarının esirgenmesini sağlayan kanun

Bu kanunlardan birincisi 40 sene evvel ya- pılmıştır. Öteki ikisi ise takriben (1920) senesin- de çıkmıştır. Bu kanunlarla şehir yapıcısının eline kuvvetli silâhlar verilmiş ve zevksizlikle, tabiî gü- zelliklerin tahrip edilmesiyle savaşmak mümkün kılınmış oluyordu. Bu meyanda daima şu esas noktaya dikkat etmek lâzımdır: Esirgenecek olan tabiat sadece dereleri, ırmakları, dağları ve deniz- leriyle büyük kahraman tabiat değildir. Hayır!

Her küçük ve sessiz vadi, her tarla güzeldir. On- ların da kalması ve gelişmesi lâzımdır.

Şehir yapıcısının ödevi şehrin dışındaki ta- biatı esirgemektir! Yani ormanlar, tarlalar, çayır- lar, dereler, ırmaklar; küçük ve büyük göller ve bunların güzel olan bütün teferruatı, yani çiçek- ler, ötücü kuşlar, tek ağaçlar ve çalılıklar, çitler.

Bunu yapabilmek için en üstün çare her şeyden evvel şehre sarih bir hudut çizmektir.

Şimdi şehrin yeşilliği hakkındaki münferit elemanlara geçiyorum.

Parklar : Fark en güzıel şekli ile kıymetli, bir sanatkâr duygusiyle tertiplenmiş bir tabiattır.

Güzel, eski ingiliz parkları işte böyledir. Koca- man ağaçlar onun heykelleridir, çiçekler, çiçeıt denizleri onun renkleridir. îngiliz sistemindeki parklar kuzey Almanyada Hamburg ve hele (Al- tona) şehirlerinde de meşhur örnekleri vardır.

Bu parkların büyüklüğü umumiyetle 50 - 60 hek- tardır. Altona'da takriben 10 tane böyle park var- dı ki, hemen hepsi belediyenin malı idi.

Muhteşem Rücker Yenisel ismindeki meşe ağacı parkı (Fürst Bülow) bu meyandadır. Zevk ve keyif sahibi insanların Almanyadaki en asili olan (Fürst Pückler) gayet güzel park tesisleri bı- rakmıştı ki buniar (Muskaw) ve (Branitz) dedir.

(Rhein) ve (Oder) nehirleri arasındaki sahanın

diğer küçük fürstleri yani prensleri de Fransız

sistemindeki parkları taklit etmek ihtirasına ka-

pılmışlardı. şurasmı da söylemek icap eder ki bu

taklitlerin birçokları kendilerine örnek tutulan-

lardan daha üstün olmuşlardır. En büyük örnek

(V^rsaillesi parkı idi. (Le Nötre) Fransız bahçe

mimarının meşhur ismidir. Fransız bahçesi tabia-

tı uslûplaştırır. Bu sistemde uzun ve düz park

yollar ı v3.vclj r KJ. (Allee) denilir. İnatçı bir hende-

sî tertip parka tezyinata benzer bir plân temin et-

miştir. İçinde büyük havuzların, kanalların, çi-

çekli kocaman sahaların, heykel guruplariyle ga-

yet zengin surette bezenmiş kısımların da bulun-

(3)

duğu bu cihazlanmış parkların insan üzerinde bıraktığı tesir ekseriya uyuşturucu bir yeknasaK- lıktır, monotcnie'dir. Br. heykel gurupları mutlakn bütün klâsik devir efsanesini sahneye konacak- tır. Eski tanrılar, bilhassa bunların kadın cinsin- den olanları, saray halkının portre başları ile ya- pılmıştır. Bunları mâna itibariyle tesirli bir su- rette yerleştirebilmek için (Plüton) un (Proser- pina) yı birçok defalar kaçırması icap etmiştir.

Plâstik dekorasyonda mütemadiyen (Sabine) le- rin kaçırılışı temsil edilmşitir. Bir hayal 'âlemi, bi- le'ek ve is i iyen Lt aldanı-;, ölçüyü aşan ve perspek- tiv tesirin mucizelerine dayanan bir âlem: (Glo- riette)!

İngiliz sistemindeki park insana tabiattan zevk almağı ve sükûnu tattırmak ister. Fransız parkı ise her şeyden evvel zevk ve sefaya düşkün bir saray halkını kavramak arzusundadır. Bugün- kü taklitlerin ne kadar beceriksizce olduğu anla- şılıyor. Ucuza mal edilmiştir, çok masraf yapıl- mamıştır. (Vatteau) resimli: rindeki renk renk

(Staffage) 1er yerine modern insanlar konmuş- tur. Bunlara göre bir çok şeylerin bir maskeli alaydan ibaret olduğuna hükmetmek lâzım.

Pek çok güzel park tesisleri İtalyada vücu- de getirilmiştir. Orada üslûplaştırılmış tabiat, plâstik ve mimarlık birbiriyle o kadar sıkı bir su- rette bağdaşmıştır ki böylelikle yaratılan eserle- re hakikaten bir küçük cennet diyebileceğiz. Ni- hayet İtalyanm bütün (Toskana) eyaleti bir park- tır.. Burada Bursa, Antalya, Bor gibi.. Burada bir- çok yerler gibi... (Petrarc) m şu mağrur sözünü hatırlıyor musunuz: «İtalya dünyanın bahçesidir.

Toskana İtalyanm bahçesidir. Toskananın bahçesi ise Floransadır..» Kendi memleketinizin bir çok yerleri için de böyle söyliyebilirsiniz!

1853 yılıada (Yictor Oh.nstedt) Nevyorkta Santral Park'ı vücude getirdi. Sonra bir çok de- ğişiklikler yapıldı. Fakat onun vücude getirildiği senenin Modern Parkın doğum yılı olduğunu bize bugün bile isbat etmektedir. Modern park küçük bir zümreye mahsus bir yer değildir. Hayır, bu- rada büyük halk kütlesi gezinip dinlenecektir. Bu parkta her türlü sporlar yapılabilecektir. Açık hava tiyatro sahnesi, gülistan, havuzlar eksi kol- mıyacaktır! Modern bir park için pek muhteşem bir örnek olarak Hamburg şehrinin Belediye par- kım gösterebilirz. Bu park (Schumacher) in ese- ridir.

Parkın azman çeşitleri vardır. Şimdi artık bir hayvan sergisi halinde (hayvanat bahçeleri) değil de içinde hayvanlar bulunan bir park, bir

(hayvanlar parkı) tesis edilmektedir ki, bunların en enteresan örneği Hamburg civarında (Altona Stellingen) deki (Hegenbeck) hayvanlar parkıdır.

Nebatat bahçeleri de artık kupkuru ilmî esaslara göre tertiplenmiş nebatat tarhlarından ibaret bi- rer meşher olmaktan çıkarak parklaşmaktadır.

Sadece, nebat isimlerini gösteren küçük emay eti- ketler öğretim ve bilim kastini hatırlatmaktadır.

Meselâ fidanlıklar gibi insanın tam bir tabiat zevki duyarak içinde gezemediği sahalar da dahil olmak üzere nihayet her yeşillik şehirliler için değerlidir. Erzincanm depremle harap olmasın- dan sonra bana sordular: «Önce ne yapalım?» Şu sözden daha iyi bir cevap bulamamıştım: «İkamet- gâhlar ve bir fidanlık yapınız.» fidanlıklar daima ihtişamlı sahalardır. Meselâ Sivastaki fidanlık ve Mersindeki Devlet Demir Yolları İdaresinin vücu- de getirdiği bahçe gibi.

Modern mezarlıklar da parklaşıyor. Meselâ (Ohlsaorf - Hamburg) ve Munihteki orman - me- zarlık gibi Paristeki (Pere Lachaise) mezarlığı ise bunların aksi olup mezar taşlarından mürek- kep bir orman manzarası gösterir, bu taşların ço- ğunun şekilleri de çirkindir. Buna rağmen mezar- lığın yollarında yürürken yüreğimizde heyecan duyarız. Çünkü taşların üstünde okuduğumuz isimler bize sık sık öyle adamları hatırlatır ki on- larla sade kendi memleketleri değil, bütün kül- tür dünyası iftihar etmektedir.

İleride bahsedeceğimiz (Yeşil kuşak) içinde mezarlık önemli bir yer tutar. Memleketinizdeki büyük mezarlıkların imkân nisbetinde muhafaza edilmesi lâzımdır. Eğer bunlar kaldırılırsa yerle- rine halk için -parklar yapılmalıdır. Buralara in- şaat yapılması hemen daima yazıktır.

Hususî parklar hakikî saray bahçeleridir.

Mütevazı evlerin bahçeleri ise bugün son derece büyük bir ehemmiyet almıştır. Evin bahçesi, evin dışarıdan görünen saadetidir ve buna nihayet her-, kesin erişmesi lâzımdır. Bir kaç yüz metre karelik bir sahaya ne kadar çok yemiş, sebze ve çiçek bahçeleri (gülistan) sığdığına insan gayret eder.

İngilterede son derecede bir insanlık sevgisi- ne malik bazı kimselerin bahçe aşkı ile (bahçelik şehirler yarattıklarını bilirsiniz: Letchwood gibi . Bu bahçelik şehir cereyanı bugünkü (Sieldbung - sayfiye semti, yeni mahalle) fikrinin anası olmuş- tur. Şehrin civarında kurulan yeni bir semtin

(Siedlung) olabilmesi için mutlaka her evin bir

bahçesi bulunması icap eder. Aksi takdirde tam

sayılmaz. Büyücek mikyastaki her şehir plânı içi-

ne birkaç ev baheçsi resmi çiziniz. Bunun yapar.

(4)

ken memleketin neresinde ne gibi şeylerin yeti- şip geliştiğini göz önünde tutunuz. Bir sıraya di- zilmiş evleı (dizi evler) şeklini teşvik ediniz. Bun- lar tozdan ve rüzgârdan korumak suretiyle bah- çeye faydalı olurlar.

Ev bahçelerinden bahsederken şehir yapıcı- lığı bakımından pek önemli olmakla beraber çok tasalandıran bir mesele olan (ön bahçe) düşünce- si unutulmamalıdır. Saadet içinde geçmiş bulu- nan bir devirde insanlar evlerinde olduğu gibi ön bahçelerinde de komşulariyle ayrılmış kalmak isterlerdi. Bu maksatla evvelâ bu ön bahçenin parmaklığı içine mezar gibi kocaman bir kapı ya- pılırdı. 5 metre derinlikte ön bahçede büyük bir parkta olduğu gibi yollar açılırdı. Bugün böyle yapmak isteyenler pek azdır. Onları bu fikirlerin- dim vaz seçilmelidir.

Fakat, Amerikan örneğine uyarak ön bahçe- nin önündeki parmaklığın tamamen kaldırıldığını ve ön bahçenin veknasak bir surette nebatlandırıl- dığı yerler henüz pek azdır. Bunlara çalı çiçekleri dikiniz! Güller, Azalee cinsinden hanım elleri, Rhodoctendron cinsinden zakkumlar yahut Hor- tensia nevinden ortancalar...

Tabiat sevgisi Almanyada pek bereketli bir hareketi kuvvetlendirmiştir ki, buna küçük bah- çe cereyanı diyoruz. (Schrebergarten) denilen bu sebze bahçelerini doktor Sehreber isminde insan- ları seven, iyi ve temiz görüşlü bir adam icat et- miştir ve bahçelerin ismi de onun isminden alın- mıştır. Bu bahçelerin servetsiz kimselere faydalı olacağını düşünmüştü. Bu düşüncesi tahakkük ot- miştir. Almanyada sayısı milyonlara varan Sehre- ber bahçeleri bunu isbat etmektedir. Bu cereyan bütün dünyaya yayılmıştır. Türk şehir plânların- da da böyle sürekli bahçelerden vucude getirilmiş kuşaklar buluyorsunuz. Tekrar söylüyorum: Bir şehrin dışarıya karşı çevresini belirtmek için bu.

yeşil kuşaktan daha ahenkli ve uygun bir çare yoktur! (Adapazar) ve (Dikili) şehirlerinin plân- larında ben şehrin çevresine büyük sahalar ha- linde küçük bahçeler serptim. Allah esirgesin, bir deprem daha olursa bu bahçelerle 3X3 büyük- lüğündeki kameriyeler Kızılayın çadırları kadar ve belki de daha iyi muvakkat bir barınak teşkil

edeceklerdir. Adapazarmda 1600 çadır kurmak Kızılay için son derece büyük ve takdire şayan bir başarı idi. Fakat ben teklif ettiğim bu küçük bahçelerin en büyük faydasını büyük bir felâket geçirmiş olan halkın ruhu üzerinde yapacağı te- sirde görmekteyim. Sakin bir zamanda, felâket

olursa nereye sığınılacağını bilmek çok ferahlatıcı bir şeydir.

Türkiyede eski ve asil bir bahçe kültürü var- dır. Bursada çok güzel Türk bahçeleri bulursu- nuz. Fakat burada park denilen şey oturmak içrn içine sıralar yerleştirilmiş bir yerdir. Nitekim parklarda gördüğünüz tertip de daima bu düşü- nüşe uygundur. Bu tesislere biraz çukurlaştıran revnaklar verilse fena olmaz: Etrafı mermer çer- çeveli kavuzlar vesaire.. Fakat katiyen kabartma, yükseltme mahiyetinde şeyler yapmayınız! Kaba- rık halı gibi yeşil tarhlar istemez. Bunların yaptı- ğı süsü görmek için gökyüzüne çıkmak veya tay- yareye binmek lâzım gelir. Nasıl modern park her türlü sporlar için yer veriyorsa, bütün spor ve oyun yerleri de birer küçük parktır. Çocuk bah- çesi de böyledir. Çocuk bahçelerine verilebilecek şekiller pek çoktur. Mektep bahçesi '•de hiç bir mektepte eksik olmamalıdır. Böyle bahçelerde ye- tişen çocuklar büyüdükleri zaman buna karşı yü- reklerinde bir şeyler duyarlar ve içlerinde doğ- muş olan bahçe sevgisi ile memleketlerini daha güzel yapmak yolunda faydalı olurlar. Sonra oyun yerleri gelir. Bu meydan 50 - 80 metre olabilir.

Böyle bir oyun meydanı her kasabada hattâ her büyücek köyde bulunmalıdır. Bundan sonra da asıl spor meydanı gelir: Tribünleri ve pisti ile ve bazan atlama yerleri ile futbol sahası.

Nihayet, spor arazisine sıra geliyor.

Burada sporun her çeşidi birleşmiştir. Tenis meydanlarının kendi arasında bir turnuva mey- danı bulunacaktır, tribüne bir de küçük kulüp bi- nası katılabilir. Bir yüzme havuzu, değnekli cl- topu (topla oynanan çelik çomak) ve Basebail meydanları, bir jimnastik salonu, bir poligon da

Eğer spor a:azisi güzel toprak yolları (A,llee) ile tertiplenirse, birkaç çiçek tarhı için bir yer ay- rılabilirse o zaman spor arazisi tam manasiyle bir halk parkı halinde gelişebilir. Böyle bir şey ya- ratmak her belediye reisinin yüksek gayesi olma- lıdır. Büyük çapta iki tesisten daha bahsetmemiz lâzım: Hipodrom ve uçak alanı. Bunların ikisi çok önemli açık sahalardır. Biraz özenme ve bakım ile bunlar da bizim bahsettiğimiz güzel park mefhu- mu içine sokulabilir.

Fakat bütün bu anlattığım şeylerin her üiri

orkestranın birer enstrümanıdır. Bunların İıopsi

bir bütün halinde birleştirilmelidir ki bereketle-

rini etrafa tam manasiyle saçabilsinler. Bütün

parklar bir (parklar manzumesi) halinde birleş-

tirilmelidir. Bu manzume şehrin çevresini yeşil

bir kuşak haliyle kuşatcnalıdır, şehrin içine ve gö-

(5)

beğine doğru yeşil saplamalar halinde girintiler yapmalıdır. Bütün bu parkları birbirine bağlıyan ve hele bunları mekteplere, spor meydanlarına bağlıyan şeritler vücude getirmelidir. Böyle park- tan çemberlere ilk önce Amerika kavuşmuştur.

Parklar manzumesi veya parklar sistemi içi- ne yeşil sahaların ve biş sahaların hepsi girecik- tir: Parklar, yeşil meydanlar, spor meydanları, mezarlıklar, hastahaneler; mektepler; abide halin- deki binaların bahçeleri, tek ağaçlar, talimhane- ler, uçak alanları, hipodromlar; fidanlıklar, dere ve havuz gibi sulu satıhlar ve saire..

E-itün bu yeşillik siyasetinin mühim bir ha' kasından daha bahsedeceğim: Şehirlerin çevresi boyunca giden kenar yol.. Bu yolun esas kısmı sadece yayalar içindir. Fakat mümkün olduğu ka- dar hiç bir suretle kesilmeden şehrin bütün çev- resi boyunca gitmelidir. Mümkün olduğu kadar yükseklik muhitlerini takip etmelidir. Fakat icap ederse dik bayır kısımları da olabilir, hattâ başka çare yoksa merdiven bile yapılır. Fakat, yolıuı bir tarafı açık ve serbest olmalı, Ailahm yarattığı büyük tabiata bakmalı, Yolda gidenler dağları ve etrafı görmelidir. Öteki tarafı ise vadiye, şeh- re, şehrin sokaklarına, binalarına bakar. İnsanın kendi şehrine olan sevgisini uyandırmağa bu de- rece elverişli bir tertip şehir yapıcılığı bakımın- dan yoktur denilebilir.

Düşünen insanları bu tertip kadar şehrin darlığı içinden kurtaran bir başka tertip buluna- maz. Almanvada Heidelberg şehrinde bir tarafı

(Neckar) nehrine, eski tarihî köprüye ve tarihî saraya bakan böyle bir yola (Filozoflar yolu) der- ler.

Bir takım teknik teferruat da ilâve edeyim:

Ön bahçeden bahsettim. Bunun nizamî derinliği 5 metredir. Bu ölçüye bel Dağlamayınız. Her hu- susta olduğu gibi bu meselede de sizin elinizdeki mevzua bunun tatbik edilip edilemiyeceğini so- runuz! Çok defa daha küçük bir bahçe ile yetin- mek lâzım gelir. Fakat evlerin duvarları arasında daima (12) metrelik bir mesafe kalmalıdır. Şehrin dış taraflarında bu aralığın (15) metre olması da- ha iyidir. Çok defa evin duvarı boyunca bir ince nebat şeridi gibi bir bahçe bırakmakla iktifa et- mek mecburiyeti ile karşılaşılır ki, 80 - 120 san- tim genişliğinde bir şeydir. Buraya sarmaşık ne- batları dikilir. Bir kaç sene sonra evin yüzünü kaplarlar. Evde oturanlar bundan sonsuz bir se- vinç duyarlar. Yoldan geçenler «burada sevimli insanlar oturuyor» diye düşünürler, «zevk sahibi

kimseler» derler.. Bahçe kültürü pek yüksek olan İspartada benden plâna mümkün olduğu kadar (Ön bahçe) koymaktan sakınmamı istediler. Ora- da bahçeyi o kadar çok seviyorlar ki arka bahçe- den bir metre bile alınmasına razı olamıyorlar.

Yeşilliği elde edebileceğiniz vasıtalar ağaç- lar, çalılar, çimenler, çiçekler, sarmaşık nebatla- rı; çitler; espalyalardır. Bütün bunlarda kendiniz tecrübe edinmelisiniz. Fidanlıklara gitmeli, cad- delerdeki ağaçlara alıcı göziyle bakmalı, nebatat bahçelerini gezmeli, serbest tabiat içinde gezer- ken bütün şekilleri farketmeği öğrenmelisiniz!

Ağaç dikeninde bir çok saçmalıklar yapıl- maktadır. Plânını yaptığınız şehirde yetişen ağaç nevilerine dikkat ediniz. Çınar, kestane, karaağaç, kayın ağacı, kavak; Budanmamış akasya gibi büyük tepeli, kızıl müşmula, budanmış akasya gi- bi küçük tepeli ağaçları birbirinden ayırt ediniz.

Akasya' bu memleketin kutsal ağacı gibi olmuş- tur. Küçük bir kahraman gibi öğle vaktinin kavu- rucu sıcağı ile savaşır. Ağaçlar içinde insanların en iyi dostu olan budur. Evlerin duvarlarının da aksettirdiği kurutucu, kızgın güneş ışıklarına ma- ruz olarak yaya kaldırımlarında da gelişen tek ağaç budur. Anlayışsız kimseler tarafından sokak kenarında açıiıveren ufacık çukurlara bilo dikili- yor ve orada da tutuyor. Ağaçların tutup gelişine, sini temin etmelisiniz! Ağaç dikilecek çukurları en az bir metre mikâp büyüklüğünde açtırmaksı- nız ve gübreli toprak koymalısınız! Daha çok olur- sa daha iyi! Genç ağaçlara dayak koyup destek- letmelisiniz!. Ağaçlar kenar taşindan en az 60 san- tim uzağa dikilmelidir! Bir metre olursa daha iyi!

Çünkü o zaman ileride buraya bir bisiklet yolu yapılabilir y-ıhul icabmaa yolun bir bisikloc yolu genişletilebilir. Ağaçlar gelip geçen ve kenarlara taşan yükler tarafından sürtünülüp aşındırılmaz, tahrib edilmez. Tepeleri duran otobüslerin damla- rına sürünmez. Elektrik tellerine o kadar engel olmazlar. Orta yolun ileride genişletilmesi isteni.

liyrosa o zatnr n ağaçların kenar taşından mesafesi 1,5 - 2 metreye kadar çoğaltılabilir.

Bu ölçünün kuzeyden güneye giden yolların hepsinde tatbik edilmusmi ehemmiyetle tavsiye ederim. Çar.KÜ bu takdirde yayalar sıcak öğleden evvelki veya sonraki saatlerde ağaçların her iki tarafındaki gölgede yürüyebilirler.

Yolların orta kısımlarını fazla geniş tutmak

- her zaman tekrarladığım gibi - akılsızca bir is-

raftır. Yolun orta kısmı istikbalin 10 - 15 senesi

için tekerlekli vasıtalara yetecektir. Ağaçlar ya-

ya kaldırımın kenar taşından 1,5 - 2 metre mesa.

(6)

fede olursa ileride orta kısmı genişletmek kolay- dır, tabiî buna eğer hakikaten lüzum olursa.

Memleketin cenubunda mağrur bir ağaç var.

Bu ağaca karşı boş buiunmamak lâzımdır: Oka- liptüs şakası olmayan bir külhanidir: Muhteşem diyebileceğimiz bu ağaç o kadar çabuk büyür ki, biraz mübalağa caiz ise, kenar taşlarını darmada- ğın eder. Eğer görünen yolların üç köşeli adala- rında şahane bir duruşu vardır. Büyük ağaçlar abideler gibidir, ve çok kere Allahm elinden çık- mış böyle bir abide kul yapısı bir abideden pek daha ziyade değerlidir.

Çalılıklar, çiçekli çalılıklar ön bahçelerde çok güzel durur. Parklarda görünmesi istenılmi- yen manzaraları kapatmak için birebirdirler.

Parklarda her yol başını belirtmek, yolları kapat- mak için çok defa eski kafalı bahçeciler bunları kullanır. Bu fena bir kullanıştır. ,

Anadolunun güneşi altında çimen yetiştir- mek güç bir vazifedir. Ekseriya bunu yerine sar- maşık otları yetiştirmek mecburiyetinde kalına- caktır. Bu takdirde bunları hiç olmazsa kel saha- lardaki ağaçların etrafına dikmelidir. Bakımlı biı tesir bırakmak için bazan levhalarla bölmeler ya- pılabilir.

Çiçekler mi? Evet! Fakat eski usul çimenli tarhlarda olmamak şartiyle... Böyle tarhlar tabia- tın güzelliklerini hendisî acayipliklere sıkıştırır- lar. Biz çiçeklerimizi uzunlamasına bahçe pervaz- larında küçük rengârenk fidanlar arasında toplu olarak dikeriz yahut görülüp kokusu alınabile- cek yerlerde renkli güller, yahut da taş çerçeyeli havuzların kenarında su zambaklarından yapılmış çelenkler halinde yetiştiririz.

Sarmaşık nebatları benim en çok sevdiğim bitkilerdir. Çirkin mimarlık eserlerini, sevimsiz binaları yıkıp atamazsınız. Fakat bunların duvar-

larına sarmaşık otları örterseniz görünüşlerine ta- hammül edilebilir, hattâ sevimli bile olurlar. Bu maksatla sayabileceğim sarmaşık nebatları şun- lardır: Türüz otu =Glycine, fil bahar = Clema- tite, Yaban üzümü = vigne vierge, hanım eli chevrefeuille bunlardan en güzelleri mavi çiçek- li Glycine'lerdir ve bilhassa İstanbul civarında pek boldur, etrafa muhteşem, cennet gibi bir gü- zellik verirler. Sarmaşık otlarının birçokları da espalyada daha iyi yetişir veya mutlaka espalya isterler.

Teller germek suretiyle buna çare bulunabi- lir ve bazan kâfi de gelir. İspalya yapmak sure- tiyle basit K r eve âdeta reprezantativ bir görü- nüş verebilirsiniz. Bilhassa (pignon) yukarısı siv- ri, cephe duvarları böylelikle kupkuru satıh ol- maktan çıkarak zengin bir ağaçlık halini alırlar.

İspalyada yetiştirilen meyvalar insan emeği ile kuvvetlenen tabiatın en mükemmel surette ol- gunlaştırmağa çalıştığı mahsullerdir. Belçikada bir amele için şehrin kenarında kurduğu küçük bahçesinde ispalya usuliyle meyva yetiştirip sa- tarak geçinmek bir tekaüdlük çağı geliri sayılı, yordu ve senede insana (150) altın frank getirmek- te idi.

Şimdi de biraz çitlerden bahsedelim: Bu çit- ler bahçelerin kenarlarında yetiştirilir ve bahçe- yi insanlara, hayvanlara, rüzgâra, toza karşı ga- yet iyi ve güzel bir şekilde korurlar. Köylülerin sürülmüş tarlalarını da korumağa yardım eder ve geııis tabiaı-ı âdeta bir mikyas vururlar. Tarlala- rın kenarlarında görülen bu çitler insan üzerinde öyle bir tesir yapar ki bulundukları yerlere (ba- kımlı saha) denilebilir. Bunlar hattâ köylüler ta- rafından toprağa çubuklar kakılmak suretiyle ça- lı demetleriyle yapılanlar bile fena görünmez.

Şehir plânlarının gelecek (50) seneyi düşü- nerek yapılması lâzımdır. Bu cihet bilhassa yeşil sahalar için önemlidir. Yani, mevcudun muhafa- zasını temin etmek lâzımdır manasına gelir! Or- manları da muhafaza ediniz! Eski kocaman tek ağaçları muhafaza ediniz! Zeytinlikleri muhafaza ediniz! Dereleri muhafaza ediniz! Derelerin iki yeşil kıyı arasında temiz olarak akması lâzımdır!

Mevcudu korumak yenilerini yapmaktan çok daha kolaydır. Ağaçların kolaylıkla âdeta gökyü- züne kadar yükseldiği Adanada yine de her ağacı korumaktadırlar. Antalyada idare adamları ora- daki hiç bir yere benzetilemiyecek kadar güzel olan sahilin korunması için mücadele içindedir- ler. Sivasta cennet gibi fidanlıklar arasından geçi- lerek elektrik santralına gidiliyor. Mevcut yeşil sahaların halkın yaşama zevki ve sağlığı üzerine ne kadar kat'î bir tesir yaptıklarını anlayıp tak- dir eden idare adamları çok şerefli insanlardır.

Mevcut yeşil sahalara imkân oldukça daima yenilerini ilâve etmek lâzımdır.

İşte şehirleri güzelleştirmenin ve şehir hal-

kının sağlığını temin etmenin yolu budur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Katılımcılar hem merkez çalıanlarının yakın ilgi ve desteinden hem de bu birliktelikten daha çok ey örendikleri ve denetleme becerilerinin sürekli geliiyor olması

Bu suretle anda, düþünemeyecek kadar çok nice güzellik- lerin olduðunu fark ederek, kendimi daha mutlu hissetmeye baþladým. "Andaki" güzelliklerin, edebiyat

Ülkemizi, ça¤dafl uygarl›k düzeyine ç›karma bi- linci ve sorumlulu¤uyla; yarat›c› biçimde düflüne- rek, yeni ve yararl› fikirler üretmek, mant›kl›

7. Aşağıdaki önermelerin doğru olup olmadıklarını belirtiniz. a) Bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer.. b) Farklı iki noktadan sadece bir doğru geçer c) Đki

VI — Arzı on beş metre ve daha ziyade olan sokaklarda yeni baştan açılıp yüzde yetmişi kâ- gir olarak inşa edilmiş olan yerlerdeki binaların irtifaı aşağı

Sesleri doğru çıkaran, sesleri doğru boğumlayan, vurgu ve tonlamaları yerinde yapan, konuyla ilgili gerekli bilgi ve söz dağarcığına sahip olan biri konuşma yöntem ve

 “Y” kaynaştırma harfi, konuşmada, acak ve ecek ekleriyle bağlandığı eylem köklerini gelecek zaman kipine dönüştürdüğünde, bağlandığı eylem

Durum böyle olunca günümüzdeki bazı modern Hint-Avrupa dil ailesine ait dillerdeki örneğin İngilizcedeki başta bulunan KN sessizlerinden K’nin okunmamasına