• Sonuç bulunamadı

Doğru ve güzel konuşmanın en

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğru ve güzel konuşmanın en "

Copied!
26
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

ETKİLİ VE GÜZEL KONUŞMA

Ders:6 Konu:6

(3)

Doğru ve güzel konuşmanın en

önemli kuralı, konuşma dilinin

kurallarını bilmek, başka deyişle

Türkçe dilbilgisi kurallarına

harfiyen uymaktır. Türkçemizdeki

bazı kuralları kısaca hatırlatalım.

(4)

Dil, konuşma dili ve yazı dili olmak üzere iki farklı biçimde ele alınmalıdır.

Gerçekte dil olgusu yazıdan bağımsızdır ve seslerden oluşur.

Bu açıdan konuşma dili, dil birliği olan bir toplumun dilinin yazıyla ilişkili olmayan ve çeşitli söyleyiş özellikleri taşıyan yönüdür.

Yazı çok sonra bulunduğu için konuşma dili temel olma özelliği taşır.

(5)

Yazı diliyse, sözlü iletişim aracı olan dili, simgeler yardımıyla aktarır ve uzaktan iletişim sağlamak, iletilerin yitip gitmesini önlemek gibi amaçlarla kullanılır.

Yazı dili kendine özgü bir gerçeklik düzlemi yaratırken genellikle dili durağanlaştırır, geleneği korur.

Her türlü bildirinin, bu arada kültürel ve yazınsal değerlerin toplumlar arasında birbirine aktarılmasıyla kurumlaşır.

(6)

Tarihsel koşulların etkisiyle, konuşma diliyle yazı dili arasında büyük bir kopukluk da görülebilir.

Konuşma dili yazı dilinden daha hızlı değiştiğinden, konuşma dili ve yazı dili arasındaki koşutluk ortadan kalkar; yazıyla söyleyiş arasındaki kopukluk meydana gelir.

Bu nedenle de hiçbir dil için “okunduğu gibi yazılır” ya da “yazıldığı gibi okunur”

denilemez.

(7)

Türkçede de aynı durum söz konusudur.

Sözgelimi, fiiller yazıldığı gibi okunmazlar.

Fiillerde a ve e sesleri konuşurken daralıp, ı ve i’ye, bazen de u ve ü’ye dönüşür.

Yapacak yazar yapıcak, gidecek yazar gidicek

okuruz.

(8)

Türkçemizde, kelimelerin sonunda b, c, d, g gibi yumuşak ünsüzler bulunmaz.

Onların yerine sert eşleri olan p, ç, t, k sert ünsüzleri bulunur.

Konuşurken, ulama yapılarak sert ünsüzler yumuşak ünsüze dönüşür.

“Ayıp etmek” sözcükleri “a-yı-bet-mek” biçiminde söylenir. “Ayıp oluyor” da “a-yı-bo-lu-yor”

şeklinde seslendirilir.

(9)

Ama özellikle ikinci örneği oluşturan sözcükleri titizlikle boğumlamaya gayret gösterin.

Tek heceli ve Arapça kökenli kelimelerde ulama yapınca ya da yardımcı eylem kullanınca “şedde”

denilen ses ikizleşmesi olur.

Ret-reddi, ret oyu-reddoyu, zam-zammı

gibi…

(10)

N-KE veya N-GE sesleri yan yana geldiğinde ‘n’ sesi buruna itilerek çıkartılır. ‘Manken, inkâr, hünkâr, yenge, zengin’ de olduğu gibi…

N-KA, N-GA, N-F, N-Ş, N-R, N-Y, N-J, N-S sesleri bir araya geldiğinde ‘n’ sesi damakta yumuşatılarak söylenir:

Çankaya, mangal, infilak, inşaat,

sonra, konyak, panjur, pansuman vb…

(11)

Konuşmada; ecek, acak ekleri,

sonu sessiz harfle biten ve içinde a, e, i, ı gibi düz ünlüler olan eylem

köklerine bağlandığında, -acak ve ecek eklerinin başlarındaki ‘a’ lar

‘ı’ ,‘e’ler ‘i’ olarak darlaşır.

(12)

Yani; kanacak kanıcak, silecek silicek (ama araçların silecekleri yine silecek biçiminde söylenmelidir. Burada kastedilen silme eylemidir.) olur.

Aynı şekilde eylem köklerinin içinde o, u, ö, ü gibi yuvarlak ünlüler varsa ‘a’lar ‘u’, ‘e’ler ‘ü’ olurlar.

Olacak olucak, gelecek gelicek (ilerideki zaman anlamındaki gelecek aynen söylenir.) olur.

(13)

Eylem ve eylemsi ekler olan a, e, an, en, arak, erek, acak, ecek ekleri, sonu sesli harfle biten eylem köklerine bağlandıklarında Türkçe sözcüklerde iki sesli harf yan yana gelemeyeceğinden araya ‘y’

kaynaştırma harfi olarak sokulur.

Konuşurken de ‘y’ kaynaştırma harfi kendinden önce gelen ‘a’ ları ‘ı’, ‘e’

leri ‘i’ olarak darlaştırır. Anla+y+an,

anlıyan; söyle+y+erek, söyliyerek

biçiminde seslendirilir.

(14)

“Y” kaynaştırma harfi, konuşmada, acak ve ecek ekleriyle bağlandığı eylem köklerini gelecek zaman kipine dönüştürdüğünde, bağlandığı eylem kökünün sonundaki sesli harfi darlaştırdığı gibi, kendinden sonra gelen acak ve ecek eklerinin başındaki sesli harfleri yani

‘a’ları ve ‘e’leri düşürür. Anla+y+acak anlıycak,

söyle+y+ecek söyliycek olur.

(15)

Yalnızca “demek” ve “yemek” yüklem köklerinde, kendinden önce gelen sesli harfi hem yazıda hem de konuşmada darlaştırır.

Ye+y+en yiyen, ye+y+ecek yiyecek;

de+y+en diyen, de+y+erek diyerek

biçiminde yazılır ve söylenir.

(16)

İki heceli bazı sözcükler, sesli harfle başlayan bir ek alınca, ikinci hecedeki ünlüleri düşer. Akıl, ‘ı’ eki alınca aklı; kabir, ‘i’ eki alınca kabri olur…

Sonu k ve g ile biten özel adlarla, dilimize girmiş kimi sözcükler, çekim eki alsalar bile konuşurken ğ olmazlar.

Irak+a, Iraka; hukuk+a, hukuka;

blok+a, bloka şeklinde söylenmelidir.

Irağa, hukuğa, bloğa söyleyişleri

yanlıştır.

(17)

Sonu k ile biten sözcüğün ardından h ile başlayan bir sözcük geldiğinde;

h harfi düşer ve okunmaz. Açık hava yazdığında

a-çı-ka-va biçiminde okunmalıdır.

Yazıdaki kimi kısaltmalar konuşma sırasında açılırlar. Sözgelimi no.

değil numara, tel. değil telefon

demek gerekir.

(18)

Jargon etkili iletişimin düşmanıdır. Ama bütün sanayi ve bilim dalları, meslekten olmayanların anlayamayacağı daha yeni, daha tuhaf ve daha uzun sözcükler üretmeyi sürdürüyorlar.

Bu tür kelimelerin sıradan dinleyiciler

için anlaşılabilecek biçimde açılmalarını

öneririm.

(19)

‘Sanırım’, ‘olasılıkla’, ‘belki de’ gibi sözcüklerden olabildiğince kaçının ve olumlu bir konuşma biçimi geliştirmeye çalışın.

Başkasına hakaret etmeyi amaçlamadıkça,

inandığınız bir şeyi söylerken sesinizin

perdesini düşürmek ya da yükseltmek

gereksizdir.

(20)

Hepimiz olumlu bir konuşmanın ne demek olduğunu biliriz: özlü, basit ve anlaşılması kolay…

Eğer kısa bir sözcük derdinizi anlatmaya yetiyorsa uzun bir sözcük peşinde koşmanın hiçbir anlamı olmayacaktır.

Kaçınılması gereken diğer sözcükler;

bizim boşlukları doldurmak ve

konuşmamıza ağırlık kazandırmak için

kullandığımız sözcüklerdir.

(21)

Eğer konuşurken ikide bir, “eee, şey, ıh, ah, ooo, vb…” sesler çıkarma alışkanlığında iseniz, bir arkadaşınızdan, konuşmanızı dikkatle izlemesini ve o sesleri her duyuşunda sizi uyarmasını isteyin.

Bu başlangıçta size garip gelebilir

belki, ama kusurlu konuşma

alışkanlığından kurtulmanıza da büyük

ölçüde yardımcı olur.

(22)

Konuşmamızı bozan ve çirkinleştiren, aslında en başta gelmesi gereken nedenlerin sonuncusu iyi dinlememektir.

Siz istediğiniz kadar konuşun, aslında söyledikleriniz karşınızdakinin anlayabildiklerinden ibarettir.

Konuşma, dinleme ile bütünleşir.

Yani dinleme olmazsa konuşma olmaz. Dinleme,

dikkate ve algıya dayanır.

(23)

Dinlerken dikkat kesilmişizdir. Yani duyumsal alıcılarımızın tümünü, işitsel simgelerle görsel simgelerden oluşan işitimsel uyarana yöneltmişizdir.

Algılayabilmenin önkoşulu ise dikkat etmektir.

Sabırlı olmak ve karşınızdakine saygı duymak; önyargısız davranmak ve kendimizi ön plana çıkarmamak gerekir.

Yani kendimizi konuşan kişiden üstün

görmek, onun söylediklerini dinlememize

engel olmamalı.

(24)

“Türk Demek, Dil Demektir. Millet Olmanın En Belirgin Niteliklerinden Biri Dildir. ‘Türk Milletindenim.’ Diyen Kişi, Her Şeyden Önce Kesinlikle Türkçe Konuşmalıdır. Türkçe Konuşmayan Bir Kişi, Türk Kültürüne Ve Milletine Bağlılığını Öne Sürerse Buna

İnanmak Doğru Olmaz.” 

Mustafa Kemal ATATÜRK

(25)

GÜRZAP, C. Söz Söyleme Ve Diksiyon/Konuşan İnsan. Remzi Yayınevi.

İstanbul 2019

ŞENBAY,N. Söz Ve Diksiyon Sanatı. Yapı Kredi Yayınları. İstanbul 2012 ÜNSAL, F., Şahin, H. 80 Yılın Sesi 1927’den 2007’ye Spikerlik. TRT

Yayınları. Ankara 2007

(26)

İYİ HAFTALAR…

Referanslar

Benzer Belgeler

Düşük miktarlarda olan DNA enzimatik olarak çoğaltılarak çok sayıda kopyası elde edilmekte ve farklı görüntüleme yöntemleri ile incelenebilmektedir.. DNA’nın PCR ile

Sonuç olarak, Günay Karaağaç'ın ifade ettiği gibi, “Dil ortaklık bağları uzun devirler içinde oluşmuş bir ortaklaşa saymacalar sistemi olduğu

Lucretius, Roma’nın karışık durumundan üzüntü duyduğu gibi, eserini huzur içinde yazabilmesi ve arkadaşı Memmius’un olaylara karışmasından korktuğu için de

hayvansal besinler yörünge besin içerikleri dönme.. Gök cisimlerini ……… ile gözlemleriz. Dünya kendi etrafında dönmeseydi ……… oluşmazdı. ……… yapıcı

Bakan Hüsnü Doğan'rn önerisine bazı çeweciler §ıcakbakarken, Gökova Stirekli Eylem Kurulu olayı 'yeni bir oyalama taktiğ' olarak nitelendirdi. maz 'ın

Sözkonusu eylem gününü örgütlemek ve hazırlamak için herkese açık uluslararası bir toplantı, 29-30 Mayıs 2010 tarihlerinde Bonn'da gerçekle şecek olup, resmi BM süreci

haftalar arasında eyleme girmesi ve bu eylem ile servikal açıklık ve silinmede eylem süresince değişiklik olması halidir...  20 yaştan önce, 35 yaştan

uyuyacaktı (gelecek zamanın hikayesi) uyumuştu (miş’li geçmiş zamanın hikayesi) uyuduydu (di’li geçmiş zamanın hikayesi) uyuyaydı (istek kipinin hikayesi). uyusaydı