• Sonuç bulunamadı

Semih TOPSAKAL İki

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Semih TOPSAKAL İki"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

96 Türk Dili

İki

Semih TOPSAKAL

Ö ykü

Terliyordu, vücuduyla vücudunun dışındaki geniş evren arasında üryanlığı- nı örten her bir santimetrekare kumaş parçası sırılsıklam olmuştu. Islaklık hissi gövdesinin görünen kısımlarından başlayıp vücudunun çeşitli bölgelerinde yo- ğunlaşarak önünde bir saman çuvalı taşır gibi gezdirdiği göbeğinin katmanları arasında kendisine açtığı yolları katediyor, yorgun düşüp mecalinin kalmadı- ğı yerlerde su ile birlikte buharlaşan bu his yerini tuz kütlelerinin öbek öbek oluşturduğu sıra sıra dağlara bırakıyordu. Her eğilip kalktığında ana kütleden bağımsız hareket eden yağ blokları, vücudunun dengesini bozuyor; tekrar doğ- rulmasını geciktiriyor, toparlanma süresini uzatıyor, vücudun iç ve dış işleyişini sekteye uğratıyordu. Kiloluydu, bunu on bir yaşından beri kabullenmişti, ancak yaşadığı hayat yüz kilodan fazlasını kaldıramıyor, onu etlerini sürekli dürterek uyarıyor, çimdikliyordu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de sabahtan beri amiri etrafında dolanıyor, yaptığı her hareketi en ince ayrıntısına kadar dikkatle takip ediyor, gözetliyor, gözleriyle taciz ediyor, suç mahallinde saç teli arayan olay yeri inceleme ekibi gibi damgaladığı her mektubu, poşetlediği her kargoyu, bant çektiği her koliyi kontrol ediyor, eksik ya da beğenmediği bir durum oldu- ğunda hemen uyarıyordu.

Dayanamayacak kadar bunaldığında içinden bir lahavle çekiyor, sonra ma- sanın diğer tarafında uzun bir kuyruk oluşturan ve her birinin yüzünde ayrı bir kederin, mutluluğun, ıstırabın, hasretin, kavuşmanın izinin sürüldüğü kavruk tenli insanların sıraya girme nedenlerini ortadan kaldırmak için göbeğinin elver- diği kadarıyla elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Yaşlı bir kadının mızmızla- nan hâlleriyle katlanan müşkülatını giderdikten sonra otuzlu yaşlarda olduğunu tahmin ettiği bir gence gelmişti sıra. Delikanlı çekingen ve tedirgin hâlleriyle dikkatleri üzerine çekiyordu. Kapıdan girerken de uzun uzun kapıyı izlemiş, sanki ilk defa görmüş gibi üstündeki “çekiniz” yazısı nazarıdikkatini celbetmiş- ti. Düşünceli ve yorgun bir hâli vardı. Vicdanının dayattığı ağır yükü omuzlarına almış da taşıyamamış, tek parça ama iki büklüm bir şekilde yükünü bir an önce indirmek isteyen bir hamal gibi duruyordu. Elindeki mektubu uzattı.

(2)

Semih TOPSAKAL

Türk Dili 97

– Ben, dedi, bunu istediğim her yere gönderebilir miyim?

– Ücreti mukabilinde elbette ki istediğiniz her yere gönderebilirsiniz, dedi memur.

Önce zarfı uzattı genç adam, sonra cebinden çıkardığı para kesesinin bağını çözdü, içinden çıkardığı bozuklukları masanın üzerine bıraktı ve içeri girerken kapının önünde beklediği gibi çıkarken de yine bir süre kapının önünde bekledi,

“itiniz” yazısını izledi bir süre ve çıkıp gitti.

Sırada bekleyenlerin sonuncusunun da işlemini yaptıktan sonra bekledikçe ağırlaşan bir ceset gibi kendisini koltuğa yaymış, bileklerini kesip ölümü bek- leyen intihar girişimcisi gibi kollarını iki tarafa bırakmış, ayaklarını masanın alt bölmesine uzatmış ve gözlerini duvarda asılı saate dikmişti. Akrep ve yelkovan arasında süregelen amansız mücadelenin tek kaybedeninin kendisi olduğunu düşününce gözleri dolmuştu. Zaman ne de çabuk geçiyordu. Sıcakla birlikte beyninin hatıra ormanında maddenin en katı hâliyle durmakta olan anıları eriye- rek kulaklarından akmaya başlamıştı. İlk çocukluk, orta çocukluk ve son çocuk- luk diye uzatmaya çalışsa da gençlik dönemine geçmeye mâni olamadığını, bu dönemin de ilk gençlik, ikinci gençlik, üçüncü ve bilinçli gençlik dönemlerin- den müteşekkil olmasına rağmen orta yaş ve ortanın biraz üstü yaş dönemlerini de bitirip hayatının ikinci baharına eriştiğini bir kez daha düşününce bir hüzün kaplamıştı yüreğini. Ancak yaşam skalasını ne kadar genişletmeye çalışsa da, yaşadığı melâl vücudunun büyük bir kısmını açıkta bırakıyordu. Belki de böyle olması icap ediyordu. Bütün bir geçmişin hüznü tüm vücudunu kapladığında ruhunun kefeni olacaktı. Yaşlanınca insan kendi ruhuna düşünceleriyle mi kefen giydiriyordu yoksa? Her şeyi, tüm geçmişi, beyninin bütün kıvrımlarına yayıl- mış bütün hatıraları hatırladıkça hüzünlenerek, bile isteye mi yapıyordu bunu?

Bu hüzün hâli bir kefen gibi bütün vücudunu kapladığında, kimler sırtında taşı- yıp çukura atacaktı kendisini? Düşünceleri derinleştikçe elleri uyuşuyor, dizleri karıncalanıyor, nefes alıp vermesi zorlaşıyordu.

Mesai bitmişti.

Kaldırımda ağır ama evin yolunu bilen adımlarla yürüyor, karşılaştığı ta- nıdık üç beş kişiye selam veriyor, gölge bir yer bulduğunda birkaç dakika da olsa dinleniyor, soluk alıyordu. Onun için bütün bu işler alışkanlığın gerekliliği hâline dönüşmüştü uzun zaman önce. Etrafını kuşatan yaşamların farklılıkla- rına olan ilgi ve merakını da kaybetmişti. Nevi şahsına münhasır niteliklerin ölüm tarihi de bu zamana denk geliyordu. Hayat onu ağzına almış, çiğnemiş, asit yağmurunda yıkamış, ezmiş, sindirmiş, hırpalamış, horlamış, akla hayale gelmez işkenceler yapmıştı. Yaşadıkları, fikrinin bağışıklık sistemini çökertmiş,

(3)

İki

98 Türk Dili

yeniliğe ve değişime açık hâle getirmişti onu. Başlarda hoşuna da gitmişti bu durum. Ancak zamanla hiçbir şeye karşı direnç gösteremez hâle gelmişti. Yeni olan her şey duyu organları tarafından emilip herhangi bir sorgulamaya tâbi tutulmadan idrak noktaları tarafından kabul edilir olmuştu. Yozlaşmış, sıradan bir insan olmuştu.

Yürümeye devam etti. Kaldırımda iki Suriyeli çocuk dualarla kendisinden birkaç kuruş kopardı. Üzüldü. Yürüdü. Gazete bayisinden bir gazete aldı. Bir çay ocağına oturdu. Demli bir çay söyledi. Yine çocukların üstüne ölüm yağdığı yazıyordu gazetede. Küçük çocukların parçalanmış vücutları kaplıyordu sayfa- ları bir baştan bir başa. Bir babanın kucağında taşıdığı ve masumiyetin, Habil’in kanının bulaştığı kundakta katledilmiş bebek görüntüleri vardı ilk sayfada. İlk sayfada bir de kocaman harflerle İnsanlığın Ölümü yazıyordu. Çayı soğumuştu.

Daha şekerini bile karıştırmamıştı oysa. Çocuk katilleri diyebilmişti sadece.

Çayını içmemişti. Gazeteyi de bırakmıştı masada. Belki birisi daha okur ve vicdanı sızlar, dua eder diye. Mahallenin en zor bayırına gelmişti. Bir seferde soluksuz çıktığı günler geldi aklına, sonra geri gittiler tek tek. Biraz yürüdü, soluklanmak için yol kenarındaki otobüs duraklarından birine oturdu. Başını cama dayadı. Öylece kaldı.

Ambulans gelmişti.

Durakta toplanan kalabalık, ambulansın bu kadar kısa sürede gelmesine duyduğu şaşkınlığı gizleyemedi. Birkaç dakika önce aramışlardı acil servisi oysa. Söylentiler kulaktan kulağa dolaşıyordu. Birkaç mahalle aşağıda bir genç kendisini bir apartmandan aşağı atmış, ambulans da oradan geliyormuş. Olay yerine vardıklarında genç adam çoktan ölmüş. Kendilerine yakın otobüs du- rağında bir adamın kalp krizi geçirdiğini telsizden duyduklarında bir an önce müdahale etmek istemişler.

Ambulans gidiyordu.

Birbirinden habersiz iki ceset, siren sesleri arasında şehrin sokaklarında kendilerini bir arada tutan kaçınılmaz kadere doğru hızla ilerliyordu.

Referanslar

Benzer Belgeler

The delay of parallel memory cell architecture is less compared to serial memory cell architecture as in parallel only one bit is stored in memory loop, so during read or write

R’nin klima tamir masrafına ilişkin faturayı A’ya göndermesi haklı değildir. Zira kiraya veren kiralananı kullanıma elverişli şekilde teslim etmekle yükümlüdür, aksi

• Hissedilemeyen sıvı kayıplarının göz önünde bulundurulması için alaca- ğı sıvı miktarı bir gün önce çıkardığı sıvılara +500 olarak eklenip hesap- lanmalıdır..

Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminde reform öncesinde kurulan Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Emekli Sandığı kurumlarının örgütsel ve finansal boyutları

Health Risks Posed by Use of Di-2-Ethylhexyl Phthalate (DEHP) in PVC Medical Devices: A Critical Review.. Green R, Hauser R, Calafat AM, Weuve J, Schettler T, Ringer S, Huttner K,

Hasta ve hekim arasındaki ilişkide karşılıklı güven hakkında yöneltilen sorulara verilen cevaplar incelendiğinde istatistiksel açıdan anlamlı farklılıklar tespit

Dünya üzerinde halen birçok ülkede acil sa lık hizmetlerinin bile olmamasına kar ın, Türkiye'de (son 15 yıl içerisinde) sa lık hizmetlerinde her geçen gün önemli

Sağ taraftaki koridor üzerinde takibat şubesi, teftiş heyeti reisliği bulunmakta; mukabil ko- ridor üzerinde de İnşaat şubesi, Müdürlüğü büroları yerleş-