• Sonuç bulunamadı

(1)İnfluenza A virüslerinin evriminde korkulan gerçekleşiyor mu? 2005 yılında bütün dünya, ölümcül Kuş Gribi Virüsü H5N1’in evrimleşerek kuşlardan insana bulaşma yetisi kazandığına tanık olmuştu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "(1)İnfluenza A virüslerinin evriminde korkulan gerçekleşiyor mu? 2005 yılında bütün dünya, ölümcül Kuş Gribi Virüsü H5N1’in evrimleşerek kuşlardan insana bulaşma yetisi kazandığına tanık olmuştu"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İnfluenza A virüslerinin evriminde korkulan gerçekleşiyor mu?

2005 yılında bütün dünya, ölümcül Kuş Gribi Virüsü H5N1’in evrimleşerek kuşlardan insana bulaşma yetisi

kazandığına tanık olmuştu. Bu kez bir diğer influenza A virüsü olan Domuz Gribi Virüsü A/H1N1, Kuzey Amerika’da yüzden fazla insanın ölümüne neden oldu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) en yükseği altı olan uyarı düzeyini, tarihinde ilk kez beşe yükseltti. Bu düzey, yeni virüsün en az iki ülkede yaygın olarak insandan insana bulaştığı ve küresel boyutta bir salgının kapıda olduğu anlamına gelmekte.

2005 salgınında, H5N1’ın yeni evrimleşmiş alt tipi ancak kanatlı hayvanlarla temas sonucunda insana bulaşıyor, ama insandan insana geçme yetisi bulunmuyordu. Bu nedenle önlem olarak, insanın enfekte hayvanlarla bağlantısının kesilmesi oldukça etkili olmuştu.

Bugün ise durum farklı. Çünkü virüsün kaynağı, biyolojik açıdan insana oldukça benzer bir memeli olan domuz.

Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisinin 28.01.2006 tarihli sayısında yayımlanmış derlememde, bugünkü duruma ışık tutacak şu bilgiler aktarılmıştı:

“Memeliler dünyasında bilinebildiği kadarıyla ağırlıklı olarak domuzlar, hem memeli (insan dahil) hem de kuş grip virüsleri ile infekte olabilmektedir. Bu nedenle domuzlar, memeli ve kuş grip virüslerinin kalıtsal madde

alışverişlerinin yapıldığı bir ‘gen karışım kabı’ olarak kabul edilmektedir”.

Ne yazık ki son gelişmeler, domuzlarda yaygın olarak bulunan H1N1 ve H3N2 grip virüslerinden biri olan H1N1 tipine, insan ve kuşa özgü benzer tip influenza virüslerinden bazı genlerin geçtiğini ve daha önce varolmayan yeni bir H1N1 alt tipinin oluştuğunu göstermekte.

Virüsün adındaki H ve N harfleri, anımsanacağı gibi, virüsün yüzeyini kaplayan, hemaglutinin (HA) ve nöraminidaz (NA) isimli iki ana glikoproteinden gelmekte. Bu proteinler, virüsün bulaşacağı canlı türünü ve hastalık yapma gücünü belirleyen çok önemli işleve sahip moleküller. Örneğin H3N2 tipi domuz virüslerinde bulunan HA ve NA protein genlerinin, insan influenza A virüsüne ait olduğu saptanmıştı. Böylece H1N1 ile H3N2 virüslerinin karışımından, insan solunum yolunu döşeyen hücreleri enfekte edebilecek yetide, yeni domuz gribi virüslerinin evrimleşmesi yolu açılmıştı.

İnfluenza A virüslerinin genetik maddesi tek iplikçikli RNA (ribonükleik asit) molekülüdür. Fakat bu virüslerde bu molekül sekiz parçaya bölünmüş halde bulunur. Virüsün yapısında yer alan protein moleküllerinin genetik bilgisini taşıyan sekiz temel gen ise, bu parçalar üzerinde yer almaktadır. Farklı türlere ait H1N1 virüslerinde aynı genler bulunmasına rağmen, bu genler birbirlerinden küçük farklarla ayrılır. Virüslerde genleri taşıyan ve domino taşlarına benzetilebilecek bu RNA molekül parçaları, bir virüsten diğer bir türün virüsüne geçebiliyor.

Örneğin domuzların solunum yollarını döşeyen hücreler, hem kuşa hem insana hem de domuza ait virüslerle aynı anda enfekte olduklarında, virüsler çoğalırken birbirlerine ait RNA parçalarından bazılarını yanlışlıkla kendi kalıtsal maddesi içine alabiliyor. Bunun sonucunda yeni gen karışımını taşıyan virüs, ana virüsten örneğin domuza özgü klasik H1N1’den daha farklı özelliklere sahip bir virüs haline gelebiliyor.

BEDENİMİZ KORUMASIZ

A/H1N1, daha önce savunma sistemimizin karşılaştığı ve tanıdığı virüslerden biri olmadığından, bağışıklık sistemimiz bu yeni etmene hazırlıksız durumda. Savunma sistemimizin önlem alabilmek için daha uzun zamana ihtiyacı var.

A/H1N1’in edindiği yeni genetik özelliklerin, H5N1’de olduğu gibi ona da, virüs tedavisinde kullanılan eldeki mevcut bazı ilaçlara karşı direnç kazandırması yüksek olasılık. Bu durumda salgının engellenmesi daha zor olacak. Bu kez karşımızda çok daha donanımlı, süper tipte bir virüs var.

Kuşkusuz bu olumsuz gelişme yeni üretim biçimleri ve yaşam tarzımızın bir sonucu. Doğal koşullarda biraraya gelmeleri mümkün olmayan on binlerce hayvan ve insanın bir arada bulunması, hastalık yapıcı mikroorganizmaların

(2)

farklı çeşitlerinin karşılaşma olasılığı artırmakta ve evrimleşmelerini hızlandırmakta.

Bilinen tüm influenza A virüs tiplerini üreten ve onların taşıyıcısı olan kanatlı hayvanların varlığıyla birlikte, sorun daha karmaşıklaşmakta.

TÜRKİYE NE YAPMALI?

Canlılarla çalışan herkesin evrim olgusunu ve özellikle biyolojik evrimi çok iyi anlaması gerek. Halk politikacılardan, mikroorganizmalar üzerine çalışan araştırmacılara ve sağlık kurumlarına daha fazla destek vermesini istemeli.

Bulaşıcı hastalıklar konusunda deneyimli ve bilgili bir sağlık ordusuna sahibiz, ama kriz anında onların ilaç ve malzeme ihtiyaçlarının ne kadar karşılanacağı şüpheli.

Virüs tedavisinde kullanılan modern ilaçların üretimine hâlâ geçilemediği için, bu konuda tam bir dışa bağımlılık mevcut. Virüs tiplerinin moleküler tanımlanmalarını yapacak yetkin mikrobiyologlarımız var, fakat gerekli cihazların ülke genelinde yaygınlaşması sağlanmalı. Böylece her örneğin analiz için İstanbul ve Ankara’ya gönderilip, zaman kaybı yaşanması önlenmeli. Ayrıca öpüşme, tokalaşma (ve el yıkamama) alışkanlıklarımızı bir süreliğine terk

etmemizde büyük yarar var. Meksika gibi bir ülkede, kilise ibadeti ve futbol maçlarına dahi ara verildiğine göre, sorun oldukça ciddi.

Bu tip salgınların çok önemsenmesi gerekiyor aksi takdirde tarihteki büyük yıkımlarla yüz yüze kalınması işten bile değil. İnsanlığın hastalık yapıcı organizmaların evrimiyle olan kavgası daha uzun yıllar boyu devam edecek. Her zaman olduğu gibi, bu acımasız süreçte tek güvencemizin, bilimin mum ışığı olduğu unutulmamalı.

Dr. Haluk Ertan, New South Wales Üniversitesi, Sidney, Avustralya;

halukertan@hotmail.com Bilim Teknik 08.05.2009 Kaynaklar

1- Vincent A. L. ve diğerleri. (2008). Swine Influenza Viruses: A North American Perspective. Advances in Virus Research. Vol. 72. s. 127-154.

2- Brown H. I., (2001). The pig as an intermediate host for influenza A viruses between birds and humans.

International Congress Series. 1219. s.173–178.

3- Vincent A. L. ve diğerleri. (2009). Characterization of an influenza A virus isolated from pigs during an outbreak of respiratory disease in swine and people during a county fair in the United States. Veterinary Microbiology.

doi:10.1016/j.vetmic. 2009.01.003.

Referanslar

Benzer Belgeler

Normal grip vakalarıyla, ani ateş, kas ağrısı, boğaz ağrısı ve kuru öksürük gibi benzeri belirtileri bulunan domuz gribi, bunların dışında, aşırı kusmaya ve ishale

outline and explained the ISP (Halal Products; Gender Segregations in Treatments and Procedures,Physical Construct Elements) and consider the MaqasidShar‟iyyah elements

When most of the stalwarts in fiction writing rely on India‟s past, using rich and elegant style with scholarly language, Chetan Bhagat has become popular by embracing the

Ac- cording to Spanish study (SEMICYUC working group), 32 patients with confirmed influenza A (H1N1) virus infection were admitted to ICU with severe respiratory failure between 23

Toplum kökenli pnömoni (TKP) ile kar- şılaştırıldığında, pandemik (H1N1) influenza A virüsüne bağlı gelişen pnömoninin daha kötü seyretmesi, daha fazla YBÜ

Conclusion: Resistance to neuraminidase inhibitors was determined by NA gene sequencing in the isolates of A/H1N1 strains taken from central and eastern parts of Turkey

Swine origin influenza virus (S-OIV) has been of global concern towards the end of 2009 with its high morbidity rate and pandemic aspect.. In this study, the presence of

Kuş gribi virüsü, do- muz gribi virüsü ve insan influenza virüsleri- nin bir karışımı olan H1N1 domuz gribi virü- sü, Nisan 2009’da ani bir değişim