• Sonuç bulunamadı

Prof. Dr. Ali İLSEVEN Almanya Doğumlu Prof. Dr. Ali İLSEVEN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Prof. Dr. Ali İLSEVEN Almanya Doğumlu Prof. Dr. Ali İLSEVEN"

Copied!
203
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 Prof. Dr. Ali İLSEVEN

1975 Almanya Doğumlu Prof. Dr. Ali İLSEVEN

Ailesi Aslen Kafkasya Göçmeni olan Mevlevi kökenli bir aileden gelmektedir. Rusya Devlet Üniversitesinde Organik Kimya üzerine Doçentlik Görevinden 2013 yılında ayrılıp Türkiye de Sivil Toplum Kuruluşlarına Eğitimler vermektedir. Yan dal olarak Seçtiği psikoloji üzerine de Doktora yapan İLSEVEN, Tasavvuf ile ilgili eğitimlerine çocukluğunda Mevlevi Üstatlarından Dedesi Ümmet Efendi vasıtası ile başlamış olup üniversite öğrencilik yıllarında Moskova başta olmak üzere orta Asya kültürleri ve Şaman enerjileri üzerine uluslararası araştırmalarda bulunup bu araştırmaları ile ilgili dünyanın birçok ülkesinde alternatif tıp konferanslarında şeref konuğu olarak konferanslar vermiştir.

1995 yılında başladığı NLP, Quantum Felsefesi, EFT, Hipnoz Teknikleri, Yaşam koçluğu ile ilgili Eğitimlerini de Amerika, Rusya ve Türkiye de Almış Olup Alanında En üst Master Seviyesine ulaşmıştır. Bu Güne Kadar Yurt dışında Bilimsel ve Kişisel gelişim alanında 53 Kitabı yayınlanmış olup 9 tanesi Türkiye de yayınlanmıştır.

Türkiye başta olmak üzere; Almanya, Rusya, Amerika, Hollanda, Belçika, Norveç, İsveç, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Avusturalya olmak üzere 28 Ülkede Çeşitli Eğitim ve konferanslar düzenlemiştir. Toplum yararına birçok projeyi hayat geçirmiş ve hali hazırda Eğitim Konfederasyonu başkanlığı, birçok ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarında yönetim kurulu üyeliği görevlerini yürütmektedir.

(2)

1.

BÖLÜM

YAŞAM KOÇLUĞU NEDİR?

“Biz, insanı en mükemmel surette yarattık.”

(Kuran-ı Kerim; Tin / 95:4)

(3)

3 Kendinizi Anlayabilme Yeteneğiniz Ne Kadar Güçlü?

Kendinizi anlayabilme ve içgörü yeteneğinizle ilgili kendinize 10 üzerinden bir puan vermiş olsaydınız bu kaç puan olurdu? Muhtemelen, buna verdiğiniz cevaba siz de şaşırdınız.

İnsanlar, kendi yaşam deneyimleri üzerinde düşündüklerinde, ulaştıkları sonuçlara genelde şaşırırlar. Düşüncelerini, fikirlerini sık sık değiştirirler veya çok isteyip de elde ettikleri şeylerin hemen ardından hayal kırıklıkları yaşarlar. Bazen, beklediklerimiz düşündüğümüz gibi çıkmaz. İşe tam da bu noktadan başlayacağız.

Eylem mi, İçgörü mü?

Evden acilen dışarı çıktığını ve arabana binip hızla yola koyulduğunu düşün. Bir süre aynı hızla gidiyor ve birdenbire gittiğin yeri bilmediğini ve çok önemli bir şeylerin eksik olduğunu fark edip panik ve korkuya kapılıyorsun. Tam olarak gittiğin yeri bilmiyorsun. O anda bildiğin tek şey, bir yere gitmen gerektiği!

Bu örneğe bakarak, istediğin bir sonuca ulaşmak için kafanın net olmasının önemini bir düşün. Varmak istediğin noktayı kafanda netleştirmediğin sürece yola çıkmış olmanın bir anlam ifade etmeyeceğini fark etmiş olmalısın. Buna istinaden, eyleme geçmeden önce, ulaşmak istediğimiz hedefimizi belirlemek, bize hatırı sayılır bir enerji ve zaman kazancı olarak geri dönecektir. İlk olarak hedefi belirlediğinde varacağın noktayı bilir, yol haritanı belirleyebilir, tahmini varış süreni hesaplayabilir, yola çıkar ve hızını alabilirsin.

İnsan zihni tıpkı kaslarımız gibi, kullandıkça güçlenen, görmezden geldikçe de zayıflayan bir yapıdır. İç görümüzü geliştirmek istediğimizde, üzerinde düşündüğümüz konu üzerinde zaman harcar, konuyla ilgili kendimize sorular sorar,

(4)

dikkatimizi yoğunlaştırırız. Sorular sormaya başladığımız andan itibaren zihnimiz sorulara yönelik cevaplar arayıp bulmaya başlar. Doğru soruları ve onları sorma yöntemlerini öğrenmek ise bir eğitimden geçmeyle ve egzersiz yapmayla mümkündür.

Doğru soruların bazılarına vereceğimiz cevaplar, potansiyelimizi açığa çıkarmaya yarar. İnsanlar, yaratıcı düşünce sistemiyle eylemlerini dengelemeyi başardıkları ölçüde potansiyellerini verimli kullanabilmektedirler.

İçindeki Mükemmel İnsanı Keşfet:

İçinde mükemmel bir insan var ve evet, bu insanı keşfetmen mümkün! Koçluk, içindeki bu mükemmel insanı keşfetmen için sana destek olacak bir yoldur. Meseleler üzerinde sistemli bir şekilde çalışmayı öğrenmek için koçluğun araçlarını kullanmayı deneyebilirsin. Hayal gücünün sınırları ise keşiflerini belirler. Öyleyse öncelikle birlikte koçluğun ne olduğuna bir göz atalım.

Koçluk Nedir?

Koçluk demek değişim demek; değişimler yaratmak demektir. Kelime anlamı olarak koç, birini bir yerden başka bir yere götüren anlamına gelir.

Koçluk; istenen performansa ulaşmak için, koç ve koçluk alan kişi arasında kurulan planlı bir gelişim ilişkisidir.

Kişilerin var olan potansiyelini ortaya çıkararak, ulaşılabilir hedeflere ve olasılıklara odaklanan, becerilerini arttırmalarını sağlayan bir öğrenme ve gelişim sürecidir. Doğru sorular ile kişilerde bir farkındalık yaratma sanatıdır.

(5)

5 Koçluk, temel olarak bakıldığında, koçluk hizmeti alan kişilerin hayatlarına farkındalık getirerek, değişim yapmalarına imkân tanıyan bir yöntemdir. Koçun, danışanlarını, bireysel potansiyellerini keşfedebilmeleri için, özel hayatlarında ve iş yaşamlarında dilediği sonuçlara ulaşabilmeleri için desteklediği bir iş birliği yöntemidir.

Bu iş birliğinin birkaç temel öğesi vardır:

• Koç ve danışan bir takım çalışması içerisine girer.

• Gündem, danışan tarafından oluşturulur.

• Öğrenme ve çözüm üretmeye yöneliktir.

• Tıbbi bir tedavi değildir.

Koçlar, merak uyandırarak soru sorma becerilerini en iyi şekilde kullanırlar. Etkili bir şekilde dinlemeyi bilir, gereksiz müdahalelerde bulunmaz, kişiyi yönlendirmeye çalışmazlar.

Yönlendirme gerektiren koçluk çeşitleri de vardır ancak genel anlamda baktığımızda, yaşam koçları sizin yol arkadaşınız gibidirler. Size akıl vererek nasihatte bulunmazlar.

Müslümanlıkta Yaşam Koçluğu Nasıldır?

Bazı terapi biçimleri kuramsal olarak islami prensiplerle çeliştiğinden dolayı, müslümanların haklı olarak bazı endişeleri olabilmektedir. Koçluğun yöntemlerinden biri de çerçeveyi yani gündemi koçluk alan kişinin kendisinin belirliyor olmasıdır.

Buna istinaden koçluk, sorunsuz bir şekilde müslümanlarda da uygulanabilir çünkü gündemi her zaman danışan belirlemektedir.

(6)

Koçluk, kişilerin kim olduklarını anlamalarında, içsel dünyalarını keşfetmelerinde ve hayattan beklentilerini belirlemelerinde onlara yardımcı olur. Danışanlar, kendi hayatlarıyla ilgili destek almak istedikleri konuları kendileri belirleyerek, seansları yönlendirirler. Koçun bilmesi gerektiğini düşündükleri bütün ayrıntıları, üzerinde konuşulan konuya ekleyebilirler. Usta bir koç, danışanın değerlerine ve inançlarına saygılı ve uygun sorular yöneltecektir.

Müslümanlar, koçluktan iç rahatlığıyla faydalanabilirler çünkü:

• Danışan, gündemi kendi belirler.

• Koçluk, yargılayıcı değildir.

• Koçluk, danışana her zaman güvenli bir ortam sağlar.

• İş birliği, güven üzerine kuruludur.

Bir koçla birlikte yolculuk yapmak, kararlı bir şekilde ilerlemeleri için danışanları motive eder. Onlara, yolculuk boyunca kendilerini destekleyecek birinin her zaman yanlarında olacağını hissettirir. Yolda karşılarına çıkabilecek herhangi bir engelin üstesinden, birlikte çalışarak gelirler. Danışan ne konuşmak istediğini belirtir, koç ise danışanın zihnini toplamasında, hedeflerini belirlemesinde ve çözümler üretmesinde yardımcı olur. Yeteneklerini keşfettirir.

Koçluğun Başlangıcı ve Gelişimi:

“Coach” kelimesi, 1500’lü yıllarda kıymetli eşyaların bir noktadan diğerine taşınması için kullanılan bir ulaşım aracına verilen isimdi. Daha önceki zamanlarda ise coach,

(7)

7 tarihte ilk kez Macaristan’ın Kocs köyünde üretilen ve adını oradan alan yaylı araba anlamına gelirdi. Bugün, kent içlerinde yolcu taşıyan araçlara “bus” ya da “otobüs” denirken, uzun yolculuklar için “coach” sözcüğü hala kullanılmaktadır.

Daha sonraları bu kelime kolaylık, ilerleme kelimeleriyle eş anlamlı hale geldi. Devamında ise sporculara maçlarında daha iyi sonuçlar alarak başarıya ulaşmalarında

“koçluk yapan” kişilere söylenen bir kelime oldu. Böylece, koçluk felsefesi gelişerek kişisel gelişimde önemli bir yere sahip oldu. Zaman içerisinde bu kelime, kolaylık ve ilerleme ile eş anlamlı olarak kullanılmaya başlandı. Devamında, koçluk felsefesi de şekillenmeye başladı. Sonraları bu felsefe, kişisel gelişim alanında da kendine yer etti. Koçluk mesleği de kelimenin bu ruhuna uygun bir yaşamı hedefler. Koçlar, danışanlarının kolayca ve en mükemmel şekilde kendilerini geliştirmesini sağlamayı hedefler.

Son yıllarda koçluk, her ne kadar hayatın her alanına uygulanabilir hale gelmişse de spordaki başlangıçların izini hala taşımaktadır. Eyleme, başarmaya, mükemmeliyete, en iyisi olmaya ve ölçülebilir sonuçların önemine vurgu yapılmaktadır.

1974 yılında Timothy Gallwey'in The Inner Game of Tennis kitabı yayınlanmıştır. Gallwey tenis koçu olmasına rağmen, spor koçluğuna ait fikirleri çok daha geniş kapsamda uygulamıştır. Böylece bu fikirler evrensel olarak uygulanabilir hale gelmiştir. Gallwey iç oyuna; her atletin kendi zihinsel kısıtlamalarına karşı verdiği o kavgaya yoğunlaşmıştı.

Yarışan bir atletin iki rakibi vardır: Birisi pistteki, sahadaki ya da ringdeki dış rakibi, diğeriyse iç rakibi yani kendi kısıtlamalarıdır. Dış oyunu kazanmak için önce iç oyunu kazanırsınız. Çoğu kez iç rakip en sert olanıdır. Gallwey, iç rakibi çok fazla düşünen, aşırı analiz yapan ve çok fazla deneyen kısım olarak tanımlar.

(8)

Tüm bu gelişmelere eş zamanlı olarak insanlar, içlerindeki ruhsal gücü keşfetmeye çağıran manevi felsefelere de ilgi duymaya başlamışlardı. Böylece, kişisel gelişim hareketi zaman içerisinde daha da gelişmeye başladı.

Yine o yıllarda insanlar, kendi kişisel gelişimlerini ilerletmek için koçluk programlarına katılmaya başladılar.

Koçluk, Thomas Leonard’ın koçluk metodolojisinin öğretildiği ilk koleji açmasıyla, profesyonel eğitiminin de alınabileceği bir beceri haline geldi. Thomas Leonard, 1995 yılında International Coach Federation’u kurarak tüm dünyada geçerli olan koçluk belgesini vermeye başladı. Böylelikle koçluk, tüm dünyada uygulanabilirlik özelliği kazandı.

Zaman içerisinde, koçluğun farklı türleri meydana çıktı.

Ortaya çıkan bu koçluk türlerinin becerileri aynıdır fakat farklı alanlarda uygulanırlar. Koçların tek bir uzmanlık alanları olabilir. Bununla birlikte, örneğin yaşam koçluğuyla işletme koçluğu arasında ciddi bir örtüşme vardır. Bir yaşam koçu, müşterisinin iş hayatını incelemeden çalışamaz. Bir işletme koçu da müşterisinin işini hayatıyla uyumlu hale getirmesine yardım etmezse, müşterisine karşı yeterince adaletli davranmamış olur.

Bir yaşam koçu, müşterisinin hayatının tüm alanlarıyla (kişisel ve mesleki yaşamı, sağlığı, ilişkileri) ilgilenir. Daima acil bir konu vardır. Bu konu, süreç içerisinde genişleyerek danışanın hayatının birçok yönüne; mesela diyet, egzersiz, iş ortakları ve ailesiyle ilişkileri, çalışma, kariyer, emeklilik ve yaşam şartlarından kişisel tatminine kadar ulaşır.

Yönetici koçları ise üst düzey yöneticilere koçluk etmekte uzmandır, bir organizasyonda yetki ve gücü elinde bulunduran yöneticilerle ilgilenirler. Üst düzey yönetici koçları iş dünyasına yabancı olmamakla birlikte, o dünyaya uyumludurlar. Bu koçlar, üst düzey yöneticilerin ne gibi

(9)

9 zorluklara maruz kaldığını ve nasıl kararlar vermek zorunda olduğunu bilen yöneticilerden biri de olabilirler.

Üst düzey bir yönetici, bulunduğu noktada her açıdan

"tek başınalığı" yaşar. Sorunlar için her zaman elinde kolaylıkla üretebildiği çözümleri olduğu düşünülür. Alt birimlerindeki çalışanlar, kendilerine yol göstermesi için ona gelirler ancak onun, halinden anlayan ve yetenekli birisiyle işinin baskıları ve güçlükleri üzerine konuşmaya ihtiyacı vardır. Fakat yönetici olarak bulunduğu şirkette, ümitleri ve düşleri, takıldığı noktaları, şüpheleri ve korkuları hakkında gerçekten konuşabileceği hiç kimse yoktur. Usta bir yönetici koçu, işte bu çok önemli rolü özen ve dikkatle yerine getirir.

Yönetici koçluğu, işletme koçluğunun en üst noktasıdır.

İşletme koçları, insanlara mesleki konularda koçluk yaparlar.

Genellikle bir şirkette müdürlerle çalışır ve ekiplerindeki çalışanlara koçluk yapabilirler. Mesela bir yöneticinin diğer yöneticilerle problemi olabilir ve koçluğa ihtiyaç duyabilir. Ya da bir müdür, vizyonu, değerleri, işletme misyonu ve amacı konusunda netlik kazanmaya ihtiyaç duyuyor olabilir.

Çalışanların oluşturduğu ekipler ise, kendilerini daha verimli hale getirmesi için koçluk hizmeti alma ihtiyacında olabilirler.

Koçluk, işletme sistemlerine değil, çalışan bireylere yoğunlaşır ancak bir işletmenin sonuçlarını bağlantılı ve doğal yollardan etkiler ve geliştirir.

Koçluğun Temel İlkeleri:

İnsan potansiyelini geliştirmeye yönelik olan koçluğun bazı ilkelerinden bahsedelim:

• Her insan eşsiz, tam ve bir bütündür.

(10)

• Koç, müşterisinin kendini bütünsel olarak tanımasına ve olasılıkları ile seçeneklerini keşfetmesine yardımcı olur.

Usta Bir Koçun Becerileri:

Usta bir koç;

• Meraklı olmalıdır,

• Karşısındakini birden fazla seviyede ve etkili bir şekilde dinleyebilmelidir,

• Farklılaşma ve esneklik sağlamalıdır,

• Bilgileri harmanlayabilmelidir,

• Güven duygusu verebilmelidir,

• Karmaşa ve değişim yaratabilmelidir,

• Danışanıyla uyum içerisinde olabilmelidir,

• Beden dilini iyi kullanabilmelidir,

• Doğru yerde etkili soruları sorabilmelidir.

Merak, Nasıl Olmalıdır?

Profesyonel koçluk sürecinde merak becerisinde uzmanlaşmak ve bunu uygulayabilmek çok önemlidir. Bir koç, danışanı ile geçireceği seans sürecinde merak duygusunu ne kadar hissettirirse o kadar verimli sonuçlar alır. Merak, koçluğun anahtarıdır. Merak sayesinde danışanın iç sesine daha

(11)

11 çok yoğunlaşması, zihin ekranında olayları daha net görebilmesi ve gözlem yoluyla seanslara hâkimiyeti kolaylaştırılmaktadır.

Merak, koçluk sürecini ileriye ve derine taşıyan en önemli öğelerden biridir. Koçun merakı zorlama değil, her zaman samimi ve geliştirici nitelikte olmalıdır.

Dinleme Nasıl Olmalıdır?

Koçluğun en önemli adımlarından biri etkili dinlemedir.

Bizler çoğu zaman dinlediğimizi zannederiz, aslında sadece işitiyoruzdur. Dinlemek, bilinçli bir faaliyettir. Duyulan şeylerin beyin tarafından işlenmesidir. İşitmek ise ses dalgalarının kulağımız tarafından duyulması anlamına gelmektedir.

Bir koç, etkin bir dinleme performansıyla öncelikle danışanına önemli olduğunu hissettirerek güçlü bir mesaj verir.

Bu, danışanı cesaretlendirerek kendini daha açıklayıcı bir şekilde ortaya koymasına yardımcı olur. Dinleme esnasında koç, beden dilini doğru ve pozitif yönde kullanarak samimi bir yüz ifadesiyle danışanını rahatlatmalıdır. Ona, "benim için önemlisin" mesajını vermelidir. Kendi yaşam deneyimlerini bir kenara bırakarak yargılamadan dinlemelidir.

Mükemmel bir dinleyici, karşısındaki insanı tam olarak anlar ve ona nasıl hitap etmesi gerektiğini bilir. Ve iyi bir koç, her şeyden önce anlamayı seçen kişidir.

Hz. Mevlana’nın dediği gibi “Dertli bir insan, içi duman dolu bir oda gibidir. Onu dinlemek, odaya bir pencere açmaya benzer.”

(12)

Farklılaşma ve Esneklik:

Esneklik, kelime anlamından da anlaşılacağı üzere, bireyin sınırlarını zorlamasını, farklılaşma ise bireyin objektif bir bakış açısı geliştirmesini sağlar.

Güven:

Güven ilişkisi, karşılıklı anlaşma ve anlayış, karşılıklı etkileşim ve saygıya dayalı bir ilişkidir.

İlk izlenimi bırakmak için ancak bir tek fırsat vardır.

Karşılıklı anlaşma ve anlayışın kaynağı, diğer kişiyi onun şartlarıyla anlamak, dünyayı onun bakış açısından görmek, sesleri onun gibi duymak, onun yerinde olmanın nasıl bir şey olacağını tasavvur etmek amacıyla bulunulan dürüst bir girişimdir. Bu, sizin sahip olduğunuz bir özellik değil, koçluk ilişkisinin bir özelliğidir. Arkadaşlık demek değildir ancak açık ve net olmaya istekli olmak demektir.

Karşılıklı anlaşma ve anlayış, aynı fikirde olmak değildir. Karşılıklı olarak anlaşma ve anlayışa sahip olmakla birlikte, tam bir fikir ayrılığı içinde olmak da mümkündür.

Karşılıklı anlaşma ve anlayış, ya hep ya hiç tavrı da değildir. Derecelidir. Eğer karşılıklı anlaşma ve anlayış uzun bir süre devam ederse, çoğu zaman bir güvene dönüşür. Karşılıklı anlaşma ve anlayışı birçok seviyede temin etmek doğal ve kolaydır. Asıl mesele, bunu engelleyecek herhangi bir şey yapmamaktır.

Güven, koçluk ilişkisinde kritik bir öneme sahiptir.

Peki, danışanlarınızın size güvenmeleri için ne olması lazım?

(13)

13 Güven, mutluluk gibi soyut bir kavramdır. Sahip olduğunuz bir nesne değil, insanlar arasında yaratılan bir ilişkidir. Doğru olduğunu düşündüğümüz şeye güveniriz.

Güven, zaman ister. Esaslı bir sebep yoksa, bir insanın diğerine anında güven duyması çok sık görülen bir durum değildir. Güven, farklı koşullarda defalarca yapılan denemelerle, zaman içerisinde oluşur. Güvenin 'kazanılması' gerektiğini söyleriz. Ancak güven, daha esnektir. Ya hep ya hiç olacak bir nitelik değildir. Bir insanın güvenilir olup olmadığını düşünmektense, insana ne dereceye kadar ve hangi konularda güveneceğinizi tartmak daha mantıklı bir seçenektir.

Güveni iki şekilde sağlarız. Birincisi samimiyettir.

Buna, bir insanın davranışına göre hükmetmemiz gerekir.

Davranışı, kendine ve başkalarına karşı belli bir dürüstlüğe uyuyor mu? Samimi mi? Sözünde duruyor mu? Sözleri ve hareketleri birbiriyle tutarlı mı ve farklı insanlarla konuşmalarında tutarlı mı?

Güvenin ikinci yönü yeterliliktir. Bir insan samimi olabilir ama verdiği söz, yerine getirebilir bir söz mü?

Bir koçun güvenilir olması için samimi ve yeterli olması gerekir. Ayrıca, danışanında meydana getirmeye çalıştığı nitelikler için bir model teşkil etmesi gerekir.

Karmaşa ve Değişim:

Karmaşa veya değişim yaratmak, çok amaçlı zihinsel kullanım sahaları üretmek için faydalıdır. Danışan, henüz her an olabilecek birçok anlık değişime hazır olmaması sebebiyle, süreç ilerlerken adaptasyon sorunu yaşayacaktır. Koç, bu durumda bilinçaltında bir karmaşa yaratarak, kişiyi cesaretlendirmelidir. Değişim, ilk etapta olumlu sonuçlar

(14)

vermese de hedef, kişinin güvenle ilk adımı atmasını sağlamaktır.

Beden Dili:

Beden dili; kişinin içsel samimiyetinin, özgüveninin, ulaşmak istediği yerin gözle görülür bir şekilde dışarıya yansımasıdır. Beden dili, bilinçli gözlem yoluyla öğrenilebilir ancak bu, yapay bir davranış biçimi olur. Önemli olan asıl şey, gerçek duyguların yansıtılmasıdır.

İç dünyanızın duygusal tarafından kaynaklanan beden dilini ortaya çıkaran sebeplerin başında heyecan, stres, sevinç, üzüntü gibi duygular vardır ve bunlar, kişinin karakterini açığa çıkarır. Herkesin aynı hisleri aynı şekillerde yansıtması elbette mümkün değildir. Sözcüklerin ve beden dilinin birleşmesi sonucunda ortaya tam bir bütünlük çıkar.

Usta bir koç, beden dilini çok iyi kullanmalı ve kontrol edebilmelidir. Beden dili, sözcükleri kullanmadan, zihnimizde var olan her şeyi ifade edebildiğimiz bir araçlar bütünüdür.

Beden dilinin unsurları olan yüz ifadeleri, jestler, duruşlar, göz işaretleri, beden hareketleri; aslında hepsi ayrı birer mesaj iletmektedir. Beden dili, etkili iletişimin yüzde 60'lık bir kısmını oluşturur.

Doğru Soru Sorabilme:

Bir koçun en önemli araçlarından biri, isabetli yerlerde yönelttiği doğru sorularıdır. Böylece, danışanının içindeki potansiyeli dışarı çıkarabilmesi, kolaylıkla mümkün hale gelir.

Soru sorarak, hem konunun içeriğini kavrayabilir hem de danışanda var olanı açığa çıkarabilirsiniz. Bir koç, asla

(15)

15 NEDEN soru kalıbını kullanmamalıdır. Bunun yerine NASIL sorusu her zaman daha geçerli olmaktadır.

Etkili iletişimde kapalı uçlu sorular, açık uçlu sorular ve yönlendirme soruları olmak üzere üç tip soru çeşidi vardır.

Soruyu sorduğunuzda net cevap alıyorsanız, bunlar kapalı uçlu sorulardır. Çünkü cevap ya "evet" ya da "hayır"dır. Örneğin;

"Kitap okumayı seviyor musun?" sorusunun cevabı ya evet ya da hayır olacaktır.

Açık uçlu sorular ise "ne, nasıl, niçin, nerede, ne zaman, kim?" gibi, yanıtlandığında açıklamalı cevap alabileceğiniz tarzda sorulardır. Soru kalıbı olarak bunları kullandığınızda, karşınızdakinden içerik istediğinizden dolayı, cevapları da açıklamalı olacaktır.

Yönlendirme sorularında ise soruyu öyle bir sorarsınız ki karşınızdaki kişiden tamamen istediğiniz cevabı alırsınız.

Yönlendirme soruları üçe ayrılır. Bunlar; "değil mi?" ile biten sorular, çift seçenekli sorular ve uzman görüşüne dayanılarak sorulan sorulardır. Yönlendirme sorularını, birer örnekle gösterelim:

• "İzlediğimiz film ne kadar güzeldi değil mi?"

sorusunda; "Ben filmi beğendim sen de beğenmelisin," cevabı yatar.

• "A filmini mi izleyelim, B filmini mi?" sorusunda, karşınızdaki kişiye iki seçenek sunarsınız ve ikisi de sizin istediğiniz cevaptır.

• Son olarak, sorunuzdan önce bir uzman görüşü bildirirsiniz. Günümüzde herkesin onaylanmaya güveni tamdır.

Örneğin; "Ünlü film eleştirmeni A, bu film mutlaka izlenmelidir, dedi. Sen de bu filmi izleyeceksin değil mi?" gibi bir soru sorulduğunda, soru yöneltilen kişi farkında olmadan

(16)

uzmanın tavsiyesine uyacak ve söz konusu filmi izleme eğilimine girecektir.

Koçluğun Kaynakları:

İnsanın kendini gerçekleştirme ve yaşam amacını bulma ihtiyacından doğan Hümanist Psikoloji, koçluk için birçok kaynak sunmuştur. Bu kaynaklar her insanın özel, tam ve bütün olduğu, insanların tercihlerinin ve seçeneklerinin olduğu, koçların empatik ve dürüst olması gerektiği esasına dayanmaktadır.

Koçluk için bir diğer kaynak olan Doğu felsefesi, koçluğa, "gerçek bilinç, kişinin içsel gücünden gelir."

çıkarımını sağlamıştır.

Doğu felsefesinin koçluğa kaynak sağladığı diğer çıkarımlar şöyledir:

• İnsanların kendilerinin bilincine varmaları, onlara

"değişimi" getirir.

• İnsanın ruh hali, yapacağı şeyin ne olduğunu belirler.

Koçluğun çıkarımlar yaptığı diğer bir kaynak olan

“Yapısalcılık”; insanların kendi yaşam deneyimlerinden değer ürettiğini iddia eden bir görüştür. Koçluğun yapısalcılık kavramından çıkarımları şunlardır:

• Herkes, kendi deneyimlerini yaşar.

• Herkesin dünyayı yorumlayış şekli birbirinden farklıdır.

• Her insan kendi deneyimlerinden ders alır, eyleme geçer ve değişimi gerçekleştirir.

(17)

17 Dilbilim çalışmaları ise dilin tüm yönlerini inceleyen bir alan olması sebebiyle, bu çalışmalardan elde edilen çıkarımlar şöyle olmuştur:

• Dil, insanların dünyayı nasıl algıladığını belirleyen en önemli unsurlardan biridir.

• Kullandığımız kelimeler bize güç verebildiği gibi, gücümüzü de zayıflatabilir.

Son olarak, koçluğa en büyük kaynağı sağlayan NLP (Nöro - Linguistik Programlama), nasıl düşündüğümüzü ve deneyimlediğimiz şeyleri nasıl yorumladığımızı, dili nasıl kullandığımızı ve davranış kodlamalarımızı inceleyen bir psikoloji dalıdır. Koçluğun NLP'den sağladığı çıkarımlar ise

"NLP, Zihin - beden farkındalığını geliştirmek ve istenen değişimi yapabilmek için araçlar, ilkeler, egzersizler sağlar."

şeklinde olmaktadır.

Koçluk, yukarıda bahsettiğimiz kaynakların birleşiminden oluşan becerileri kullanarak geliştirilmiştir.

Bir Koçtan Beklentiler Nelerdir?

Danışanlar, koçluk seanslarının beklediklerinden çok daha rahat ve karşılıklı bir etkileşim içinde geçtiğini söylemektedirler. Bu seanslarda görebileceğiniz bazı önemli özellikler şunlardır:

• Gündemi her zaman danışan belirler.

• Danışan, güvende ve önyargısız bir ortamda bulunma duygusunu yaşar.

• Koçluk süreci, danışana kendisi hakkında daha fazla şey öğrenme imkanı tanır.

(18)

• Seansta konuşulan her şey gizli tutulur.

• Danışan, sürece tam anlamıyla dahil olup seanslar arasında kendisine verilen ödevleri yaparak sonuca ulaşır.

Koç ise Danışandan Şunları Bekler:

• Düşünce ve davranışlarını kendisi için değerlendirebilmesini,

• Değişim yapmaya hazır ve istekli olmasını,

• Ciddi bir psikolojik problem yaşamıyor olmasını,

• Kendi kişisel gelişim ve değişiminin sorumluluğunu alabiliyor olmasını bekler.

Koçluk, insanları iç kaynaklarını geliştirmeye teşvik eder. Danışan, zaman içerisinde kendi kendine yetebilecek hale gelince, bu yöntemi sadece kontrol amaçlı ve hedefinin yönünü koruyabilmek için kullanır. Bununla birlikte, hayatının farklı alanlarını da geliştirmek için tekrar koçuyla görüşmeler yapabilir.

Koçluk Sürecinde Neler Yapılmaktadır?

Koçluk süreci, kişinin kendisiyle ilgili olan farkındalığını geliştirmek, danışanı hedeflediği sonuca ulaştırmak için tasarlanmıştır. Koçluk süreci, tek bir tekniğe dayanmaz. Bir koç, herhangi bir seansta ortaya çıkan duruma göre çok çeşitli beceriler ve teknikler kullanmalıdır. Bir seansta, pek çok soru ile tek bir cevaba ulaşabilir. Bazen de cevap kendiliğinden danışan tarafından ortaya çıkarılabilir. Genellikle koçluk belirli bir süre devam eder ama koç ve danışan,

(19)

19 danışanın gelişimini belirli aralıklarla değerlendirmelidir.

Şimdi, klasik bir seansta neler yapıldığına bir bakalım.

l.Adım

Danışan, Gündemi Belirler:

İlk seansta danışan, bu sürecin sonunda neyi elde etmek istediğini yani hedefini, başka bir deyişle de asıl gündemini anlatır. Koç ise her seans sonunda danışanından, bir sonraki seans için belli bir sonuç üzerinde düşünmesini isteyecektir.

Böylece danışan, hedefini kendisi belirleyerek, gelişimini de kendisi takip ediyor olacaktır.

Danışanlar;

• Herhangi bir konudaki (sağlık, özel hayat, iş yaşamı, insanlarla iletişimlerindeki sorunları) problemlerini çözmek,

• Hedeflerine ulaşmak (yeni bir kariyer, iş, evlilik gibi)

• İstedikleri yeni bir beceriyi kazanmak (hitabet, iletişim, hızlı okuma, hafıza teknikleri gibi)

• Veya bunların tümü için bir koça başvurabilirler.

2. Adım

Bir İlişki Ortamı Kurulur:

Bir danışan, bir koçla ilerlemeye karar verdiği anda aralarında bir ilişki kurulmuş olur. Buna, koçluk ilişkisi adı verilir. Koç, danışana nasıl bir destek istediğini soracaktır.

(20)

Koçun desteği;

• Danışana özel dizayn edilir,

• Koç ve danışan bir ekip ruhu içerisindedirler.

• Koçluk ortamı, güven üzerine kuruludur.

3. Adım

Danışan Keşfeder, Öğrenir ve Deneyimler:

Koçluk seansı, danışana kendini keşfetmesi için birçok fırsat tanır. Usta bir koç, danışanı etkin bir şekilde dinler, güçlü sorular sorar ve farkındalığını arttıracak yöntemler kullanır:

• Danışan kendini, bir problemi, bir çözümü ya da bir konuyu keşfeder.

• Danışan davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını, koçunun kendisinde yarattığı farkındalık vesilesiyle keşfeder ve öğrenir.

• Danışan, eylem adımlarını oluşturup eyleme geçmek için yeni bir bakış açısı geliştirip farklı yollar bulur.

• Böylece danışan, seansa uygun olarak davranışlarında değişiklik yapacak ya da çizilmiş bir eylem planını uygulayacaktır.

• Bir sonraki seansta bu değişiklik takip edilecektir.

(21)

21 4. Adım

Danışanda Değişim Başlar:

• Danışan, bir problemini çözmeyi başarmıştır.

• Danışan, ileride karşılaşacağı olası bir problemi nasıl çözeceğini öğrenir.

• Danışan, çözüm üretmeyi öğrenir.

• Danışan, ilerleyen zamanlarda da değişim yapabilecek seviyeye geldiğini hisseder.

Koçluk Ne Değildir?

Şimdi, koçluğu diğer kişisel gelişim ve terapi yöntemlerinden ayıralım. Böylece, koçluk ve diğer yöntemlerin birbirinden aslında ne kadar farklı olduğunu anlayabiliriz.

Günümüzde koçluk kavramı, halen bir terapi yöntemi olarak algılanmaktadır. İnsanlar bir koçtan seans talep ettiklerinde, koçun kendilerini yönlendireceğini, yol göstereceğini, mentörlük yapacağını, her derde deva çözümler üreteceğini ve sanki kendilerine bir sihirli değnek dokunmuş gibi ani ve mucizevi değişiklikler elde edeceklerini düşünmektedirler.

Bu bölümde, sizlerle bu ön yargıları değerlendireceğiz.

Koçluk dışındaki herhangi bir terapi yöntemine ihtiyacı olup da koçlardan seans talep eden kişileri, konunun uzmanına yönlendirebilmek için, bu detayların tarafımızca anlaşılıyor olması büyük bir önem taşır. Diğer terapi yöntemlerine göz atalım:

(22)

Psikiyatri:

Psikiyatri, ruh ve sinir hastalıklarının tanısı, tedavisi ve önlenmesi üzerinde çalışan bir tıp ve bilim dalıdır.

Danışmanlık/Terapi:

• Ruh sağlığıyla ilgilenir.

• Travmatik vakalara bakar.

• Geçmişte kalan, hatırlanmayan ya da saklı hadiseleri bulur.

• Danışanlarıyla özel bir ilişki kurmaz.

• Klinik hastalıklarla ilgilenir.

Rehberlik:

Rehberlik, deneyimli bir kimsenin belli bir alanda daha önce edindiği tecrübeleri paylaşması ve başkasını eğitmesidir.

Rehberlik mesleğiyle ilgili çalışmalar yapan bir kişi, karşısındakinin özel durumlarıyla, sorunlarıyla yakından ilgilenip bunları çözmesinde yardımcı olur.

Tavsiyede bulunmak:

• Kişiye ne yapacağını söyler.

• Kişiyi yönlendirme amaçlıdır.

• Temel olarak bakıldığında, bir başka insanın görüşüdür.

(23)

23 Fakat Koçluk;

• Tıp dalı değildir.

• Koçlar, hastalık tanısı koymaz ya da ilaçla tedavi etmezler.

• Bir koç, bir “danışanla” muhatap olur, “hastayla” değil.

• Koç, danışanın gelişimiyle uğraşır.

• Danışanlar, psikolojik olarak sağlıklıdır.

• Koç, danışanın şu anda ve gelecekte yapmak istediklerine odaklanır.

• Koçluk; bilinçlilik, davranışlar ve eylem planlarına odaklanır.

• Sürekli bir ileriye ve derine gidiş vardır.

• Koç, danışanla bir takım olarak çalışır.

• Koç, danışanının öğrenme, çözüm üretme ve bilgi birikimini bulma kapasitesine odaklanır.

• Koç, danışanının izni ve isteği üzerine, ona bazı becerileri kazandırabilir.

• Koçun amacı, danışanına daha önce görmediği seçeneklerini görebilme yetisi kazandırmaktır. Böylece danışan, kendi yönünü kendisi belirleyecektir.

Kısaca özetlemek gerekirse; yaşam koçları, hedeflerinin belirlenmesi, bu hedefleri gerçekleştirmek için gerekli olan stratejilerin ve eylem adımlarının yaratılması, aynı zamanda uygulanmasında devreye girerler. Günümüzde ortaklaşa çalışan psikologlar ve koçlar da bulunmaktadır. Koçlar, merak

(24)

uyandırarak soru sorma yeteneklerini en iyi şekilde kullanmak zorundadırlar. Etkin bir şekilde dinlemeyi bilmeli ve asla gereksiz müdahalelerde bulunmamalı, kişiyi yönlendirmeye çalışmamalıdırlar. Elbette ki yönlendirme gerektiren koçluk çeşitleri de vardır ancak genel anlamda baktığımızda, yaşam koçları sizin yol arkadaşlığınızı yaparlar. Size akıl vererek nasihatte bulunmazlar. Çünkü kişi ancak kendi düşüncelerini ve isteklerini yaşayarak kendi yolunu çizebilir. Başkalarının fikirleri ile elde edilen başarı, sadece bir yanılsamadır.

Koç, Nasıl Seçilmeli?

Yaşam koçluğu henüz çok yeni bir meslek dalı olmasına rağmen, hızla gelişmektedir. Her geçen gün, daha fazla insan yaşam koçları ile çalışarak, kendi hayatlarında olumlu yönde değişimler yapmakta, kendi değerlerini fark edip uyum içerisinde bir hayata adım atmakta, böylece bu meslekten yarar sağlamaktadırlar.

Koçluğun hızla yaygınlaşmasının da bir takım eksi yönleri olmuyor değil. Son zamanlarda, yeterli eğitimi ve deneyimi olmadan, kendisini yaşam koçu olarak ilan eden pek çok kişinin ortaya çıktığını da gözlemlemekteyiz. Sonuç olarak, danışanlar bu kişilerle çalıştıklarında, üzücü ve olumsuz tecrübeler yaşayabilmektedirler.

Eğer siz, yaşam koçluğundan fayda gören ve seans süreci sonrası içsel doyuma ulaşan danışanlardan olmak istiyorsanız, sizin için bazı tavsiyelerimiz olacak.

Sizin için uygun koçu bulmadan önce birkaç yaşam koçu ile deneme görüşmeleri yapabilirsiniz. Deneme görüşmelerinde danışan ve koç, aralarındaki uyumu gözlemler.

Sizler de bu sırada, birlikte çalıştığınız koçunuz sizi etkin bir şekilde dinliyor mu, koçluk ilişkisinden elde etmek

(25)

25 istediğiniz sonucu net bir şekilde anlamış mı, bunu size hissettirebiliyor mu gibi soruların cevaplarını arayabilirsiniz.

Çalışacağınız yaşam koçunun eğitimini ve mesleki geçmişini araştırabilirsiniz. Günümüzde, koçluk eğitimleri veren birçok koçluk okulu bulunmaktadır. Online eğitim ile internetten sertifika veren koçluk sistemlerinin bile olduğu düşünüldüğünde, birlikte çalışacağınız yaşam koçunun ne tür bir eğitimden geçtiği ve sertifikalarının geçerli bir akreditasyona sahip olup olmadığını araştırmanız, sizin yararınıza olacaktır.

Seçeceğiniz yaşam koçunun tecrübesini ve donanımını araştırabilirsiniz. Yeterli deneyimi olan bir yaşam koçuyla çalışmak, sizi her zaman bir adım öne geçirir. Seçtiğiniz koç, ne zamandır yaşam koçluğu yapıyor? Koçluğu hangi nedenlerle yapıyor? Bu işi tam zamanlı mı yapıyor yoksa profesyonel işinden geri kalan zamanlarda hobi olarak ya da ek iş olarak mı yapıyor? Eğer belirli bir konuda koçluk almak istiyorsanız;

kariyer, ilişki, sağlık, yaşam, zayıflama gibi, koçunuzun geçmişine bakın. Hangi alanlarda tecrübeli? Özgeçmişini okuyun. Hangi konularla ilgileniyor? Özellikle eğitim aldığı bir konu var mı? Özellikle koçluk yaptığı bir alan var mı? Koçluk ile ilgili felsefesi ne? Yaşam koçluğu ilişkisine nasıl bakıyor?

Yaptığı işi ne kadar seviyor? İşini sevgi ile yapan bir yaşam koçunu, görür görmez fark edersiniz.

Birkaç farklı koçla deneme seansı yapın. Her birine tecrübelerini, referanslarını ve becerilerini sorun. Hatta bir yaşam koçuna gitmeden önce, koçluğun ne olduğuyla ilgili bir ön araştırma yapın. İnternet üzerinden koçlukla ilgili makaleler, röportajlar okuyun. Yaşam koçluğu nedir ve ne işe yarar?

Koçluk seansları sonucunda ben ne elde etmek istiyorum ve çalıştığım koç beni hedeflerime ulaştırabilecek yeterlilikte mi?

En önemlisi birlikte çalıştığınız koçunuz size doğru kişi olduğunu hissettiriyorsa, içinizden "evet, işte buldum!"

(26)

diyebiliyorsanız, sizi etkili bir şekilde dinlediğini ve anladığını hissediyorsanız, sizi yargılamadığını, sadece sizin için o süre boyunca orada olduğunu hissediyorsanız, devam edin. Çünkü, bu his sezgilerinizden geliyor demektir.

İnsanlar Neden Koçluk Alırlar?

Bunun cevabı, herkes için farklı olabilir. Kişisel olarak gelişmek için, insanlarla olan ilişkilerini geliştirmek, iletişim ve motivasyonlarında kaliteyi arttırmak ve daha birçok konuda koçluk alırlar. Öyleyse, insanların koçluk alma nedenlerini birkaç madde halinde inceleyelim. İnsanlar;

• Yaşamlarındaki sağlık ve mutluluğu arttırmak,

• İş, spor, sanat, siyaset hayatlarında başarıya ulaşmak,

• Zaman yönetimini sağlamak,

• Özgüvenlerini arttırmak,

• Hayatlarındaki stres yükünü azaltmak,

• Hayattan daha çok keyif almak ve yaşam kalitesini yükseltmek,

• Önceliklerini belirlemek,

• Erteledikleri şeylere bir son vermek,

• Düşünce ve inanç sistemlerinin farkına varmak, yeni metotlar öğrenmek ve işlerine yaramayan yöntemlerini değiştirmek,

• Hayatlarının her alanında bir yaşam dengesine ulaşmak,

(27)

27

• Hedeflerini belirlemek,

• Belirledikleri hedeflerine giden yolu tayin edip eyleme geçmek için koçluk almaktadırlar.

İnsanlar, pek çok farklı nedenlerle koçluk seanslarına gelirler demiştik. Çoğu kez, hayalleriyle gerçekleri arasında hoşlarına gitmeyen bir uyumsuzluk vardır. Bazen bu uyunısuzluk çok azdır ve koçluk seansları iki üç seansta tamamlanır.

Örneğin bir müdür, alt birimlerini daha etkin bir şekilde yönetmeyi istiyor olabilir. Halihazırda ya insanları kırıyor ya da insanları umursamıyordur. Koç ve müşterisi, niyetlerini ve şu anda nasıl bir yönetim sistemi uygulamakta olduğunu ve belki de nasıl yanlış anlaşıldığını fark etmek için, birlikte çalışırlar.

Sonra, bu yeni farkındalıkla birlikte danışan, alt birimlerindeki insanları daha iyi yönetmenin farklı yollarını keşfedebilir.

Danışana, koç tarafından yeni bir tarzda geri bildirimde bulunma, daha yapıcı bir yönetim şekli keşfetme ve sonuçlarını gözlemleme ödevi verilir. Ertesi hafta müşteri ve koç, nelerin farklı yapıldığını ve nelerin öğrenildiğini tartışacaklardır.

Bazı problemler; mesela büyük bir hayal kırıklığı ya da sarsıcı bir değişim daha karmaşık olabilir ve içinden çıkabilmek için birçok seans gerekebilir. Bir üst pozisyona terfi edilen bir danışan, yeni becerilere ihtiyaç duyabilir. Ayrıca daha çok sorumluluk almaya ve bunun hayatına getireceği birtakım değişiklikler hakkında konuşmaya ihtiyacı olabilir.

Biri için önemsiz sayılan herhangi bir şey, bir başkası için çok önemli bir engel olabilir. Bir sorun, ne zaman dışarıdan yardım istenecek kadar önemli ve büyüktür? İnsanların farklı eşikleri vardır. Tahammül etme sınırları alışkanlıklarına, hayat tarzlarına, kültürlerine ve genlerine bağlıdır. Bir probleme

(28)

çözüm aramak için harekete geçmeden önce, bazı insanlara kendini rahatsız hissetmesi için ufak bir huzursuzluk yeterken, bazıları da oldukça tahammüllü olabilir.

Bazıları, uygun ölçülerde hayatından memnun olabilirler. Bu insanlar, nasıl daha mutlu ve verimli olabileceklerini incelemek için, bir koçla görüşürler.

Olabileceklerinin en iyisi olmayı isterler. Kendilerini gerçekleştirmek ve daima daha iyisi olmak için ellerinden geleni yapmak isterler.

Koçluk, yüksek getirisi olan bir etkileşimdir: Mutluluk.

İnsanlar, mutlu ya da daha mutlu olmak koçluk almaya gelirler.

Başarılı deneyimlerle dolu, doyum içinde bir yaşam isterler. İyi ilişkiler, hoşlarına giden ve gurur duydukları, yeteneklerini kullanabildikleri, iyi para kazandıkları bir iş yaşamı isterler.

Hayatın zevklerini ve keyif veren taraflarını sonuna kadar yaşamak isterler. Güzel hayallerinin gerçekleştiğini görmek ve maksimum değerlerini yaşamakta olduklarını hissetmek isterler.

İnsanlar tarafından hoşlanılmak, sevilmek ve herkes tarafından fark edilmek isterler.

Mutluluk, sahip olduğunuz bir şey değil, bulunduğunuz bir durumdur. Herkesin, kendilerini neyin mutlu edeceğiyle ilgili farklı bir düşüncesi vardır. Bir koç, bir müşteriyi neyin mutlu edeceğini önceden bilemez. Bazen, bunu müşterinin kendisi de bilmez.

Birçok insan, mutluğu arar. Genellikle, istedikleri herhangi bir şeye sahip olduklarında mutlu olurlar. Bu, bir seraptır. Ancak dil kalıpları, bunu ele verir. Eğer mutluluk peşindeyseniz, onu önünüze almışsınız demektir. Kovalamaya devam ettikçe, malesef ulaşamayacağınız bir yerde kalacaktır.

Elinizde olan bir şeyin peşine düşemezsiniz. Ancak “şu anda"

mutlu olabilirsiniz.

(29)

29 Peki, siz ne kadar mutlusunuz? Koçluk, kendi farkındalığınızı artırmak, bulunduğunuz noktayı anlamak ve daha ileri gitmenin yollarını keşfetmek demektir. Bunu yapmanın bir yolu da kendini gözlemleme alıştırmalarıdır.

Şimdi, bununla ilgili size bazı alıştırmalar vereceğiz.

Birkaç dakikanızı ayırıp, aşağıda yönelttiğimiz sorular üzerinde düşünün. Bu soruları atlayıp bir sonraki sayfaya geçmeyin. Bazıları basit gelebilir ancak çoğu kez koçluk, basit sorular sormayı gerektirir. Bir sorunun ne kadar kaliteli olduğu, o sorunun karmaşıklığıyla değil, uyandırdığı düşüncenin karmaşıklığı ile ölçülür.

Cevaplarınızı bir kağıda yazın. Aklınıza gelen cevabı hemen yazarsanız, gerçeğe daha yakın olacaktır.

Mutluluk: Kendini gözlemleme

• Size göre mutlu olmak ne demektir?

• Mutlu olduğunuz bir anıyı düşünün. Nasıldı? Ne görüyor, ne duyuyor, ne hissediyordunuz?

Koçlukta Hedef Egzersizi:

Hedef egzersizinin amacı, hayatınızda değiştirmek istediğiniz şeyleri belirleyip hedefinizi netleştirmektir.

Öncelikle, boş bir kağıdı ortasından ikiye bölen dikey bir çizgi çizerek egzersizimize başlayalım. Kağıdı dikey çizgiyle ikiye böldükten sonra, hayatımızda değiştirmek istediğimiz şeyleri ve gerçekten istediğimiz şeylerin neler olduğunu düşünelim.

Bununla ilgili kendimize sorabileceğimiz sorular; "Hayatımda neleri değiştirmek istiyorum?" ve "Ben, gerçekten ne

(30)

istiyorum?" olmalıdır. Bu iki soruyu kendi içimize sorduktan sonra, aklımıza gelen ilk üç şeyi ilk sütuna yazalım.

İkinci adımımız, bu değişimleri yapabilmek için şimdiye kadar hangi yöntemlere başvurduğumuzu düşünerek, bunları ikinci sütuna yazmak olacaktır. Bununla ilgili kendimize soracağımız sorular, "Şu anki durumumdan ne kadar memnunum?", "Hayatımda bu değişiklikleri gerçekleştirmeyi ne kadar istiyorum?" ve "Bu hedeflerime ulaşmak için, koçluğun yöntemlerinden en iyi nasıl yararlanabilirim?"

olmalıdır.

Üçüncü bölümde hedeflerle ilgili yapacağımız diğer egzersizler sayesinde, üzerinde çalışmak istediğiniz hedefleri kolaylıkla netleştiriyor olacaksınız. Üzerinde çalışmak istediğiniz bu hedefler, tahmininizden çok daha fazla olabilir fakat bu sizi endişelendirmesin. İlerleyen bölümlerde çeşitli egzersizler yaparak, hedeflerinizin tümüne tek tek eğileceğiz.

Kurbağanın Hikayesi:

Bir zamanlar, bir yerlerde kurbağaların yarışı varmış.

Hedefleri, en yüksek kuleye ulaşmakmış. Birçok kişi, bu yarışı izlemek ve onlara destek vermek için bir araya toplanmışlar.

Yarış başlamış. Gerçekte insanlar, kurbağaların kulenin en tepesine ulaşmalarının mümkün olabileceğine inanmamışlar ve duyulan tüm sözcükler hep aynı olmuş : "Ne yazık! Hiçbir zaman yapamayacaklar!"

Bütün kurbağalar sırayla pes etmeye başlamış. Sadece tırmanmaya devam eden bir tanesi kalmış. Seyirciler, şöyle haykırıyorlarmış: "Ne yazık! Hiçbir zaman yapamayacaklar!".

Sonunda, tüm kurbağaların gücü tükenmış ve pes etmişler.

(31)

31 Sadece, devam etmekte ısrarlı olan tek bir kurbağa kalmış. Herkes, inanılmaz mücadele gösteren ve kulenin tepesine ulaşmayı başaran bu kurbağanın nasıl başardığını merak ediyormuş. İçlerinden bir tanesi ona doğru yaklaşmış ve yarışı nasıl bitirmeyi başardığını sormuş. Ve ne olmuş biliyor musunuz? Kurbağanın sağır olduğunu farketmişler. O kurbağa ne seyredenleri, ne seyredenlerin negatif konuşmalarını, ne hayıflanmalarını; hiçbir şeyi duymamış.

Hiçbir zaman, negatif olmak gibi kötü alışkanlıkları olan insanları dinlemeyin çünkü onlar, kalbinizin en iyi isteklerini, hedefinize ulaşma azminizi çalarlar! Her zaman, pozitif iç sesinizin gücünü kendinize hatırlatın. İşte bu yüzden, her zaman pozitif düşünmelisiniz.

Her zaman, size hedeflerinize ulaşamayacağınızı ya da hayallerinizi gerçekleştiremeyeceğinizi söyleyen kişilere karşı sağır olun, kulaklarınızı tıkayın. Size yapabileceğinizi söyleyen pozitif iç sesinize ve kendinize inanın.

Koçluk Yolculuğunda Rolünüz

İstediğiniz her şeyi elde edebileceğinizin mümkün olduğunu düşünün. Yapmanız gereken tek şey, istediğiniz şeyin ne olduğu konusunda düşüncelerinizin net olması ve eyleme geçmeniz olacaktır.

İnşallah, üzerinize düşeni yaptığınızda bunu kolaylıkla başaracaksınız. Koçunuz kendi görevlerini yerine getirecek, sizin üzerinize düşen şey ise eylem planlarınızı gerçekleştirmek için elinizden gelenin en iyisini yapmak olacaktır. İstediğinizi gerçekleştiremediğiniz zamanlar elbette olabilir ama bu durumda da çıktığınız bu yola devam etmekte kararlı olmalısınız. Kararınızdan dönmeden, heyecanınızı her zaman aktif halde tutarak çabalamaya devam edin. Sonuçta, koçluk deneyiminizin hem sizi memnun ettiğini hem de ödüllendirdiğini göreceksiniz.

(32)

il

Şimdi sizden, benimle karşılıklı oturduğunuzu ve birlikte bir koçluk seansında olduğumuzu hayal etmenizi istiyorum. Unutmayın ki bu seansı bir danışan olarak siz idare ediyorsunuz. Konuyu bizzat siz seçtiniz. Sorulara cevaplar veriyor, bu arada farkındalığınızı yükseltiyor ve böylece daha da ilerleyerek bir eylem planı ortaya çıkarıyorsunuz. Yaptığınız egzersizler sayesinde, kendi kendinize koçluk yapma alışkanlığını da kısa bir zaman içerisinde kazanacaksınız inşallah.

Yol Boyunca İşinize Yarayacak Birkaç Öneri:

• Alıştırmalarınızı yapabilmek için, yanınızda bir not defteri veya günlüğünüz olsun.

• Sık sık çalışın ve kararlılık içerisinde ilerleyin.

• Alıştırmalarınızı layıkıyla yapabilmek için, kendinize zaman ayırın. Eğer daha fazla çalışmanız gerektiğini düşünüyorsanız, egzersizlerinizi belirli periyodlarla tekrar edin.

• Sevdiğiniz ve güvendiğiniz insanlara hikayenizi anlatın.

Şerife’nin Hikayesi

Şerife'yle 2012'de tanıştık. Evliliğinde birçok problemleri olan ve kendini çıkmazda hisseden bir ev hanımıydı. Ailesi, çocuğu ve maddi problemleri yüzünden evli kalmanın mı yoksa boşanmanın mı doğru olduğuna bir türlü karar veremiyordu. Eşiyle doğru bir iletişim kuramadığını, karşılıklı oturup tartışmadan bir şey konuşamadıklarını ama onu

(33)

33 yine de çok sevdiğini ve evliliğine devam etmek istediğinden bahsediyordu.

Ona, kendisine destek olabilecek bir yaşam koçunun, içinde bulunduğu olumlu veya olumsuz tüm durumların her yönünü açıkça görebilmesinde yardımcı olacağını, onu bir tercih yapmaya hazır hale getireceğini anlattım. O da bana, 'bu çok mantıklı ve faydalı olabilir gibi geliyor, gerçekten problemlerimin çözümüne ulaşmam için yetkin biriyle konuşmaya çok ihtiyacım var ' dedi. Koçlukla ilgili birkaç fikir alışverişi yaptık, ardından seanslara başlamak istediğini söyledi.

Fakat hala içinde onu duraksatan bir şeyler olduğunu görebiliyordum. Kendisini, seanslara devam etmeye pek hazır hissetmiyordu. Bir koç olarak asıl yapmam gerekenin, onu ikna etmek ya da zorlamak olmadığını düşünüyordum. Aradan bir buçuk yıl geçti ve bir gün beni aradı. 'Bu seansları artık gerçekten yapmak istiyorum, ne zaman başlayabiliriz?’ diye sordu. 'Eğer senin için de uygunsa yarın başlayabiliriz.' dedim.

Böylece, ilk seansımızı yaptık.

İlk olarak, o an içinde bulunduğu duygusal durumunu ele alarak işe başladık. Başlarda çok fazla bir şey paylaşmak istemiyor gibiydi. Sorunlarını açıkça anlatmakta zorlanıyordu ama koçluk sürecinde daha rahat bir şekilde iletişime geçmeyi öğrendi. Süreci tamamladığında ise ikinci bebeği oldu ve kendi iş yerini açtı. Zaman zaman görüşmeye devam ediyoruz.

Geçenlerde bana 'Bir buçuk yıl beklemek yerine keşke daha önce seninle seanslara başlasaymışım!' dedi.

(34)

2.

BÖLÜM

HAYAT BOYU MUTLU OLMANIN YOLLARI

"Andolsun ki biz sizi biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana ya da ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz.

Sen sabredenleri müjdele. Sabırlılar o kimselerdir ki başlarına bir musibet geldiğinde, "Biz şüphesiz her şeyimizle Allah'a aidiz ve vakti geldiğinde elbette O'na döneceğiz." derler. İşte Rab'leri

katında bol rahmet ve merhamete mazhar olanlar onlardır.

Doğru yola ulaştırılmış olanlar da ancak onlardır."

(Kur'an-ı Kerim 2:155/ 157)

"Allah bir topluluk için hayır dilediğinde, onu sınar."

(35)

35 Problemlerle Nasıl Baş Edersiniz?

• Problemler, size genelde zor mu gelir?

• İlk olarak panikleyip üstesinden sonradan mı gelirsiniz?

• Sakin ve mantıklı davranıp her şeyi her yönüyle düşünür müsünüz?

• Size yardımcı olacak birine mi ihtiyaç duyarsınız?

• Hayatınıza kaldığınız yerden devam edip ne gerekiyorsa onu mu yaparsınız?

Siz bunları düşünürken, biz problemlerin üstesinden gelme yöntemlerinizden memnuniyet derecenizi merak ediyoruz. Stresli konuların üstesinden gelme yolunuzdan memnun musunuz, yoksa bu tür şeyleri daha farklı şekillerde çözmeyi mi isterdiniz? Son zamanlarda yaşadığınız bir problemi hatırlayın. Bu problemi düşünürken, diğer insanlarınkinden daha zor bir şeyi atlattığınız fikrini hiç düşündünüz mü? Bazen, böyle hissetmeniz normaldir.

Günümüzde, sık sık acıklı hikayeler duymaktayız. Bu da bize ne kadar şükretmemiz gerektiğini hatırlatır. Yaşadığımız hayattan (tüm zorlukları ile beraber) tam anlamıyla memnun olmuş olsaydık, bu nasıl bir his olurdu acaba?

Davranışlarımızı ve duygularımızı kontrol etmeyi öğrendiğimiz zaman, zorlukların üstesinden gelmek de kolaylaşmaya başlar. Zorluklarla karşı karşıya kaldığınızda bile pozitif ve çözüm odaklı olsaydınız, hayatınız nasıl olurdu? Bu, yaşam kalitenizi nasıl etkilerdi? Allah, lütfu ile bize her zorluktan sonra mutlaka bir kolaylık verecektir elbette. Biz ise zor zamanlarda neler yapabileceğimizi düşünmeliyiz.

(36)

"Demek ki gerçekten, zorlukla beraber kolaylık vardır.

Gerçekten, güçlükle beraber kolaylık vardır." (Kur'an-ı Kerim/

İnşirah Suresi: 5 - 6)

"...Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez." (Kur'an-ı Kerim/ Bakara Suresi: 185)

Eşsizsiniz!

Hiç kimsenin size birebir benzemediği gerçeğine dayanarak, özel olduğunuzu söyleyebiliriz. Peki, ikizler birbirlerine tıpatıp benzer mi? İkizler, benzer DNA'ya sahiptirler ancak çok önemli fiziksel bir farkları vardır: Parmak izleri. Parmak izleri, ana rahminde oluşur. Her bebeğin parmak izi, farklı ve özeldir. Anne karnındaki her bir bebeğe, benzersiz bir parmak izi verilir. Ellerinize bakın ve bu parmak izlerine sahip olan dünya üzerindeki tek kişi olduğunuzu hatırlayın.

Sizin gibi düşünen, hisseden, davranan ve hayatı sizin gibi yaşayan tek bir kişi var; o da sadece sizsiniz!

Peki, benzersiz olmanız dünyayı diğer insanlardan daha farklı algılayıp daha farklı yaşadığınız anlamına mı geliyor?

Evet!

Herkes, hayata kendine özel bir çerçeveden bakar.

Benzer tecrübelere getirilen yorumlamalar, kendi içlerinde özneldir.

Eşsiz oluşumuz, dış görünüşümüzden zevk ve beğenilerimize, kendi fikirlerimizi ifade ediş tarzımızdan duygularımıza kadar, hayatımızın bütün alanlarında

(37)

37 gözlemlenebilmektedir. Buna, hayatta önümüze çıkan zorluklarla mücadele yöntemlerimiz de dahildir.

Eşsiz Olduğunuzu Fark Edin

Aşağıdaki soruların cevaplarını, defterinize kaydedin.

1. Çok yakın olduğunuz iki insanın ismini yazın.

2. Onlarla aranızdaki benzerlikleri yazın. Bu kişileri, size yakın hissettiren şey nedir?

3. Bu insanların her birinden ne kadar faklısınız?

4. Sizi eşsiz yapan şeyler nelerdir?

Eşsiz Olduğunuzu Fark Etmek Nasıl Bir Duygu?

Bir olay veya durumla ilgili yorumunuz, sizin geleceğinize, davranışlarınıza ve tepkilerinize şekil verebilir. Bu durum, kritik olayların tüm hayatımız üzerinde nasıl etkili olduğunu göstermektedir. Örneğin bir danışanınız, daha önce yaşadığı bir olay yüzünden büyük bir köpek fobisi oluşturmuştur. Bir gün, yolda aniden karşısına çıkan bir köpek, koşarak ve havlayarak yanına yaklaştığında büyük bir şok yaşamıştır. Bu olay onun üzerinde öyle bir etki bırakır ki o günden itibaren köpeklerin yanına bir daha yaklaşamaz.

Elbette bu, her olay için geçerli değildir. Ancak geçmişimizde yaşadığımız bazı önemli olaylar, bizi istediğimiz şeyleri yapmaktan veya istediklerimize ulaşmaktan alıkoyabilmektedir. Bunların farkına varabildiğimiz ölçüde, bu engelleri ortadan kaldırmamız da mümkün olabilmektedir.

(38)

Şu anda yaşıyor olduğunuz bir durum yüzünden, kendinizi çıkmazda mı hissediyorsunuz? Hayatınıza normal şekilde devam etmenize engel teşkil eden çok kötü bir şey mi yaşadınız? İnsanlar bu gibi durumlarda, genellikle daha fazla acı çekmemek ve hayal kırıklığına uğramamak için, iç dünyalarına çekilirler.

Bir keresinde bir bay danışanımla seans yaparken, ona nasıl olduğunu sorduğumda gözyaşlarına boğuldu. Çünkü yıllar önce yaşadığı bir olay hep önünü kesiyor, bu olayın etkisinden kurtulamadığı için de yaşamına devam edemiyordu. Artık yorulduğunu hissediyordu. Zamanında birini çok sevmiş ve onunla evlenmek istemiş fakat kadıncağız tam nişanlılık dönemlerinde aniden bir hastalığa yakalanıp, kısa bir süre içerisinde de hayatını kaybetmişti. O günden beri, tekrar birini sevip bağlanamaz olmuştu. Yaşadığı kaybetme korkusu, acı ve özlem, kendisini sürekli engelliyordu. Seans sürecinde birlikte çalışarak tüm bu olumsuz durumlarını aşmasını sağladık.

Geçmişte olan bitenleri kabullenip aşamadığımızda, kendimizi geçmişte sıkışıp kalmış, hareket edemiyor gibi hissedebiliriz. Bunu, özellikle hayal kırıklığına uğratıldığınızda ya da incitildiğimizde yaşarız. Son sözümüzü söyleme ya da bir şeyler yapabilme fırsatımız olmadığında, içimizde bir öfke veya çaresizlik duygusu birikebilir. Biri, kırıcı ya da size zarar verici bir davranışta bulunursa ne yaparsınız? O insanla yüzleşmeyi dener misiniz yoksa kaldığınız yerden mi devam mı edersiniz?

Siz böyle durumlar yaşıyor musunuz?

Bir sayfayı dikey bir çizgiyle iki sütuna ayırın ve aşağıdaki soruları cevaplayın. Böylece, nasıl ilerleyeceğiniz konusunda her şey biraz daha netleşecektir.

1. Sorun yaşadığım kişiden ne gibi cevaplar almak istiyorum? Bunun sonunda ne kazanacağım?

(39)

39 2. Bu cevapları alma şansım nedir? Bu, benim nasıl biri olduğumla ilgili bana neleri fark ettirecek?

3. Duymak istemediğim şeyleri söylerse, bu beni nasıl etkileyecek? Bu, benim nasıl biri olduğumla ilgili bana neleri fark ettirecek?

4. Sorun yaşadığım kişinin fikri, olayla ilgili görüşümü nasıl değiştirebilir? Gerçekten, olayı bir de bu kişiden dinlemem gerekiyor mu?

5. Sorun yaşadığım kişiyle konuşmak, gelecek yaşamımı nasıl etkileyebilir? Olayla ilgili yorumumu değiştirme konusundaki kararlılığım ne kadar fazla?

6. Sorun yaşadığım kişiyle konuşmayı şu an istiyor muyum?

Koçlukta doyumu arttırmak ve sonuca ulaşmak için pratik yollar bulmaya ve bunları uygulamaya odaklanırız.

Yukarıdaki soruları cevaplayarak kendinize bir yol seçebilmeniz pekala mümkündür. Belki o insanla konuşmayı seçtiniz ancak unutmayın, olayla ilgili yorumunuzu değiştirerek de yaşamınıza devam edebilirsiniz. Aşağıdaki alıştırmamız, bunu yapabilmeniz için size yardımcı olacak.

Nasıl Anlamlandırdım?

Bir olayı ve o olay sonucunda oluşan duygularınızı nasıl anlamlandırdığınızı anlamak, bu egzersizimizin asıl amacıdır.

Eğer geçmişteki bir olayda takılı kaldığınızı düşünüyorsanız, bu egzersizi yapabilirsiniz. İlk seferde, yakın geçmişte yaşadığınız bir olayı seçin. Sonraki egzersizlerde de geriye gidip daha eski olaylar üzerinde çalışabilirsiniz.

İki ayrı renkte fosforlu kaleminiz olsun ve adımları sırasıyla takip edin. İlk olarak yapmanız gereken, hafızanızı

(40)

biraz zorlamanız ve hatırladığınız her ayrıntıyı düşünerek bunların neler olduğunu yazmanız olacaktır. Sonra yazdıklarınız üzerinde değerlendirme yaparak, yaşanmış somut şeylerin üzerini fosforlu kaleminizle çizin.

İkinci adımınız ise somut olmayan her şeyin üzerini farklı renkteki fosforlu kaleminizle çizmek olacaktır.

(Düşünceleriniz, duygularınız…)

Sonrasında, tekrar neler olduğunu yazın ama bu sefer duygu ve düşüncelerinizi olaylardan ayırın. Bu konuda, aşağıdaki örnekten yararlanabilirsiniz:

1. Ne oldu: Gerçek olay

Yakın bir arkadaşım, en değer verdiğim kitabımı ödünç almıştı. Arkadaşımı, işi bittiğinde kitabı bana geri vermesi için tam üç kez uyardım. O da, vereceğini söyledi. Kitabı aldığı günün üzerinden tam 1 sene geçti.

2. Olayla ilgili duygu ve düşüncelerim

Kitabı hala geri vermemesine şaşırıyorum. Bu, beni çok rahatsız ediyor. Bunu, kendisinin düşünmesi gerekirdi. Ona en değerli kitabımı ödünç vermemeliydim. İnsanlar, diğer insanların eşyalarına değer vermiyor.

• Bu olaydan nasıl bir anlam çıkardınız?

• Bu yorum, hayatınızın üzerinde nasıl bir tesir bıraktı?

• Bu olayı farklı bir şekilde yorumlasaydınız, bu nasıl bir yorum olurdu? Ne tür bir fark yaratırdı?

(41)

41 Bir sonraki adımımız, olayla ilgili yorumunuzu değiştirmek olacaktır. Defterinizden yeni bir sayfa açın ve ne olmuş olabileceğine dair üç alternatif sebep yazın. Aşağıdaki örneği kullanın.

Yeni olası sebepler:

Kitabımı geri vermedi çünkü...

• Unuttu.

• Acil bir işi çıktı.

• Okumayı hala bitiremedi ama söylemeye çekiniyor.

En son adımımız ise listeden size en doğru gelen yorumu seçmenizdir. Olayı, bu yorumla birlikte bir veya iki cümleyle yazın. Olayın yeni bir açıklamasını bulunca neler hissettiğinize dikkat edin.

Bu olayı yeniden ve farklı bir şekilde yorumlayınca, daha önce yapamadığınız neyi artık yapabileceksiniz?

Yorumumuzu yapıcı olarak değiştirmek, zihnimize alternatif bir içsel gerçeklik kazandırır. Yorumunuz iç sesinizdir; hayat kalitenizi etkiler. Bu nedenle, işine yaramıyorsa onu değiştirmelisiniz.

Örneğin Ayşegül, hasta annesini kaybettikten sonra suçluluk duyguları yaşamaktadır. Hastanede yapılan bazı yanlışlar yüzünden, kendini suçlamaktadır. Doktor, ameliyat yapılmasını tavsiye eder, Ayşegül de ameliyatı kabul eder.

Annesi, ameliyattan çıktıktan kısa bir süre sonra hayatını kaybeder. Birkaç koçluk seansı sonucunda, sadece somut olarak bildiği şeylerin sorumluluğunu üstlenmeye, bu sayede de deneyimini farklı şekillerde yorumlamaya başlar.

(42)

Yorumlarımız, duygularımız üzerinde de etkilidir.

Duygularımız ise yaşamdaki deneyimlerimizle bağlantılı olarak, düşüncelerimizden gelir. Yorumumuz negatif ise ve gücümüzü azaltıyorsa, onunla bağlantılı olarak duygularımız da negatif olacaktır. Şimdiki egzersizimiz, duygularınızı ve yorumlarınızı yönetebilmeniz konusunda size yardımcı olacak.

Önceki ve Sonraki Yorumunuzu Fark Edin

Bu egzersizin amacı, belirli bir olay hakkındaki yorumunuzu fark etmenizi sağlamaktır. Boşanma, sevdiğiniz birini kaybetme, arkadaşlığını bitirme, bir sınavda başarısız olma gibi, geçmişte yaşadığınız ve hala üzerinizde negatif etkisi olan bir olayı seçin. Ardından adımları takip edin.

İlk adımımızda, neler olduğunu ve olan şeylerle ilgili tüm duygularınızı defterinize yazın. Tam olarak neler oldu? Bu sizi nasıl etkiliyor? Bu olayı hatırladığınızda neler hissediyorsunuz? Bu olay başka kimleri, ne şekilde etkiliyor?

İkinci adım olarak, olayın olduğu zamanın öncesine gidin. O zaman neler oluyordu? Hayatınız nasıldı? Bu konu, insan ya da durumla ilgili duygularınız o zamanlar nasıldı?

Neler hatırlıyorsanız hepsini defterinize yazın.

Üçüncü Adımımızda yapmamız gereken şey, olaydan sonraki yorumunuzu yazmak olacaktır.

Dördüncü Adımda ise bu olaydan önceki ve sonraki kişi ya da durumla ilgili olan yorumlarınızın nasıl değiştiğine bakın.

• Neler olduğunu yorumlama konusunda şu anda neler öğreniyorsunuz? Olayla ilgili yorumunuz size ne kadar güç veriyor?

(43)

43

• Yorumunuzda nasıl bir değişiklik yapmak isterdiniz?

(Önceki egzersizden yararlanabilirsiniz)

• Nelerden vazgeçmek size fayda sağlardı?

Suçlama Oyunu mu Oynuyoruz?

Düşünce tarzımızı değiştirmek, bazen umduğumuzdan çok daha zor olabilir. Bir tarafımız yola devam etmek isterken, diğer tarafımızda kırgınlığımız devam eder. Belki de nasıl bir değişim yaratabileceğimizi bilmiyoruzdur veya suçlama oyunu oynuyoruzdur... Birinin size üzücü gelen bir şey yaptığı veya söylediği en son olaya geri gidin. Kendinize neler söylediniz?

Aşağıdakilerden size en uygun gelen cümleyi yazın:

• Onun için yaptığım onca şeyden sonra ...

• Bunu bana nasıl yapabildi?

• Bana yaşattığı...

• Nasıl bu kadar aptal olabildim?

• Bunu bilmem gerekirdi.

• Bunu söylediğine inanamıyorum.

• Onun bunu gayet iyi bilmesi gerekiyordu.

• Bunu neden yaptığını bir anlayabilsem...

(44)

Bu maddelerin içerisinde kendinize yakın bulduğunuz bir ifade var mı? Bu ifadelerin suçlayıcı bir ima taşıdığına dikkat ettiniz mi? Sizce, neden başka bir şeyi ya da başka birini suçluyor olabiliriz?

• Bir şeyler umduğumuz gibi çıkmadığında otomatik olarak diğer insanları suçlarız.

• Haklı olduğumuzu düşünmek isteriz.

• Kendimize göre mantıklı bir açıklama yapabilmek için birini ya da bir şeyi sorumlu tutmak zorunda kalırız.

Başkasını suçlama oyununun amacı, bize kendimizi temize çıkardığımız hissini vermesidir. Ayrıca içimizde yükselen suçluluk duygusunu da bastırabilir. Üstelik, gerçekten istediğimiz şeyin ne olduğunu açıkça görmemiz konusunda bize yardımcı olur. Fakat suçlama oyununa kendimizi fazla kaptırmak, tehlikeli ve acıtıcı olabilir.

Kötü Bir Gün Geçiriyorsanız, Kontrolü Elinize Alın!

Başkalarını sürekli suçlamak kendi davranışımızı değerlendirmekten daha kolay gibi gözükse bile, harekete geçmek için gereken enerjimizi de yok eder. Başkalarını suçlamak, insana kendini kurban gibi hissettirir. Bu düşünce, sadece size zarar verir. Bunun çözümü, kendi davranışlarımıza ve verdiğimiz tepkilere odaklanabilmek için başkalarını suçlamayı bir kenara bırakmaktır.

Eğer bu gün sizin için iyi geçmiyorsa;

• Moral bozukluğu yaşar mısınız?

(45)

45

• Kendinizin veya diğerlerinin yapamadığı şeylerden dolayı demoralize olur musunuz?

• Aynı şeyi tekrar denemekten kaçınır mısınız?

• Tecrübe sahibi olduğunuzu düşünür müsünüz?

• Bir dahaki sefere neyi daha iyi yapabileceğinizi kendinize sorar mısınız?

• Kendinizi (ve diğer insanları) affedip hayatınıza kaldığınız yerden devam mı edersiniz?

Kötü bir günle nasıl başa çıkıyorsunuz? Bazı insanlar, hayatına her şeye rağmen devam edebilme konusunda çok başarılıdırlar.

Olumsuz geçen bir günü yapıcı bir deneyime dönüştürmek, her şeyden önce doğru bir niyet ve pozitif bir enerji ister. Bu eylem ise sadece kendi mutluluğumuzun sorumluluğunu üstlenmeye niyet ettiğimizde başlayacaktır.

Sakin kalmayı ya da moralimizi bozmayı tercih edebiliriz. Sorumlu olma durumu, olaylar karmakarışık olduğunda bile sağduyulu hareket etmek demektir. Bu yetenek, olayların bizim kontrolümüzde olan kısımlarına kolayca odaklanabilmemizi sağlar. Kontrolümüzde olan kısımlara odaklandığımızda ise sorumluluğu üzerimize alır, kişileri ve olayları suçlamak yerine pozitif düşünce yapısıyla çözüme odaklanmayı başarabiliriz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Diet must fulfill the needs in polyunsaturated fatty acids, especially in arachidonic acid , present in eggs and livers; but absent in vegetable oils. α-Linolenic acid is present

The different drugs in this group are characterized by the presence of phenolic and glycosidic compounds, derived from anthracene and have a variable degree of oxidation

İlk kez deneysel olarak koroner dolaşımı baypas edip açığa alarak bu deneyi kolayca yaptım, sistemi kurdum fakat vaktim kaldığı ve hazır deney hayvanı imka- nı olduğu

Bo ğulma etkisi yapan zehirler: Solunum fonksiyonunu engelleyen yağlar veya monomoleküler yüzey filmleri ve/veya zararl ıların yüzeyde kalmasını engelleyerek,

Deoksinivalenol veya diğer trikotesenler (biri veya daha faz lası) ve zearelenon sıklıkla aynı tanede birlikte oluşurlar. • Yemde (birçok hammaddeden oluşur) birden

Y etişkin inek 5 gün 110 3667 12 saat içinde yem tüketimi. azal ır; dereceli

Organik Fosforlu ve Karbamat Bileşikler : Bunlar Ak’i parçalayan AkE’ın etkinliğini engelleyerek, vücutta nöro-musküler kavşak, düz kas, kalp kası ve benzeri yerlerde

Sekonder radyasyon: Primer ışınların, tüp penceresinden çıktıktan sonra katı cisimlere (organizma, kaset, masa, yer vs) çarpması sonucu oluşan, uzun dalga boylu