• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYEDE FARKLI HAYVAN TÜRLERİNDEKİ BAZI ISLAH ÇALIŞMALARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYEDE FARKLI HAYVAN TÜRLERİNDEKİ BAZI ISLAH ÇALIŞMALARI"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYEDE FARKLI HAYVAN TÜRLERİNDEKİ BAZI ISLAH ÇALIŞMALARI

Sığırcılık

Türkiye’de sığırcılık alanındaki gelişmeler daha çok cumhuriyetin ilanında sonra başlamıştır. Mevcut sığır ırklarıyla ve o günkü koşullarda ülke ihtiyaçlarının karşılanabilmesi mümkün görülmediği için bir yandan koşulların iyileştirilmesi çalışmaları başlatılmış ve bir yandan da 1925 yılında ilk sığır ithalatı yapılmıştır. Söz konusu yılda Avusturya ve Macaristan’dan yapılan Esmer ve Simmental ırkı sığırların bir yandan saf yetiştirilmesine çalışılırken bir yandan da ithal edilen bu ırklar ile yerli ırklarımız melezlenerek ıslah edilmesine başlanılmıştır. Daha sonraki yıllarda da Esmer ırk belirli aralıklarla ülkemize getirilmiş ve yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır. Daha sonra kültür ırkı sığırların ülkemize girişi daha fazla yoğunluk kazanmış ve 1958 yılında hibe yoluyla Siyah Alaca, Esmer, Jersey, Aberdeen Angus ve Hereford ırkı sığırlar getirilmiştir. Aberdeen Angus ve Hereford ırkı etçi ırk olmaları nedeniyle fazla benimsenmediği için elden çıkarılmış, ancak diğer ırklar yaygın bir şekilde yetiştirilmeye devam edilmiştir. Bu sığırlardan Jersey ırkı sadece Karadeniz bölgesinde yetiştirilmekte, diğer iki ırk ise ülke geneline yayılmıştır. Ülkemizde en kapsamlı sığır ithalatı ise 1986-1995 yılları arasında yapılmış olup, on yıllık süreç içerisinde yaklaşık 300000 baş gebe düve ithal edilmiştir. Ancak söz konusu bu ithalattan beklenen sonuç alınamamıştır.

Yerli sığır ırklarımızın doğal aşım yoluyla melezlenmesi amacıyla köy sürülerinde kullanılmak üzere sezonluk veya aşım dönemlerinde kullanılmak üzere damızlık boğalar verilmiştir. Bunun yanında birçok köyün ortak kullanımına uygun şekilde merkezi köylerde boğa barınakları yapılarak masrafları devlet tarafından karşılanmıştır. Bu uygulamalar ile hem ithal edilen kültür ırkı sığırların yaygınlaştırılmasına çalışılmış hem de yerli ırklarımızın melezlenmesi süreçleri hızlandırılmaya çalışılmıştır. Bunun yanında yine cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1926 yılında suni tohumlama tekniği ülkemize getirilmiştir. Bu yılda koyunlarda ve atlarda uygulanmaya başlanılan suni tohumlama 1949 yılında ilk defa yetiştirici elindeki sığırlarda da uygulanmaya başlanmıştır. Ancak tüm dünyada yaygın olarak kullanılan bu teknik ülkemizde henüz istenilen düzeye gelememiştir.

Sığırcılık alanında kısa bir geçmişi verilen gelişmeler daha sonraki yıllarda da devam etmiş, günümüzde mevcut sığırlarımızın yaklaşık %50’si kültür ırklarından, %40’ı melez genotiplerden ve %10’u ise yerli ırklarımızdan oluşmaktadır.

(2)

Koyunculuk

Saf Yetiştirme ve Seleksiyon Çalışmaları

Saf yetiştirme ve seleksiyon çalışmaları, kamu yetiştirme kurumlarında, ağırlıklı olarak Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM)’e bağlı tarım işletmelerinde gerçekleştirilmiştir. İşletmelere, çevre koyun yetiştiricilerinden toplanan yerli koyun ırkları Akkaraman, Morkaraman, Dağlıç, İvesi, Kıvırcık, Karayaka, Sakız, Tuj ve İmroz koyunları üzerinde öncelikle bir ayıklama yapılmış, daha sonraları saf yetiştirme ve seleksiyon gibi ıslah yöntemleriyle verim güçleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Son yıllarda hem bu ırkların hem de diğer gen kaynaklarının korunması, halk elinde ıslah projesi ile TAGEM devreye girmiş ve ırk düzeyinde ıslah çalışmaları sürdürülmektedir.

Melezleme Çalışmaları

Melezleme çalışmalarında, daha çok çevirme ve kombinasyon melezlemesinden yararlanılarak yapağı, et-yapağı ve süt verim yönlü birçok yeni koyun tipleri oluşturulmuş ya da oluşturulmaya çalışılmıştır. Tip oluşturma çalışmaları, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) bağlı Tarım İşletmeleri (Tİ) ile kamu kurumlarında gerçekleştirilmiştir.

Melezleme ile geliştirilen yapağı verim tipindeki genotipler, merinos koçlarının kullanımı sonucunda geliştirilmiştir. Bu tiplerin başlıcaları; Karacabey Merinosu (Türk Merinosu), Malya koyunu, Anadolu Merinosu ve Konya Merinosu (Orta Anadolu Merinosu)'dur.

Karacabey Merinosu: Alman-Et Merinosları ile Kıvırcık koyunlarının çevirme melezlemesi yöntemiyle çiftleştirilmesi sonucu elde edilmişlerdir. Yaklaşık % 90–95 Merinos genotipi taşırlar. Karacabey Tİ'nde geliştirilmiştir. Güney Marmara Bölgesi’nde yayılmıştır.

Malya Koyunu: Alman-Et Merinosları’nın Akkaraman koyunlarıyla kombinasyon melezlemesi yöntemiyle oluşturulmuşlardır. Bu amaçla önce Merinos x Akkaraman birinci geriye melez döller (G1) elde edilmiştir. G1'lerin dişileri, vücut yapıları oldukça iri, yapağı ve döl verimi üstün Akkaraman koçlarına verilerek % 35-40 düzeyinde merinos genotipi taşıyan yarım yağlı kuyruklu Malya tipleri oluşturulmuştur. Orta Anadolu'da Malya Tİ'nde elde edilmiştir.

Anadolu Merinosu: Alman Et Merinosları ile Akkaramanların melezlenmesiyle elde edilmişlerdir. Bu merinos tipi, %75–80 Merinos genotipi taşır. Orta Anadolu’da Gözlü Tİ’'nde oluşturulmuştur. Akkaramanların ıslahında kullanılmakta ve saf yetiştiriciliği yapılmaktadır.

(3)

Konya Merinosu: G2 ve G3 düzeyindeki Alman Et Merinosu x Akkaraman melezi koyun ve koçların kendi aralarında çiftleştirilmesiyle elde edilmişlerdir. Orta Anadolu Merinosu olarak da adlandırılmaktadır. Bu tiplerde merinos genotipi % 85'in üstündedir.

Konya Tİ'nde geliştirilmiştir. Akkaramanların ıslahında ve saf yetiştirme amacıyla kullanılmaktadır.

Et-yapağı verim yönlü olarak Türkiye’de oluşturulan başlıca tipler, İç Batı Anadolu eşiği için Ramlıç (Çifteler), Batı Anadolu için (Menemen) ve Orta Anadolu için Hasmer ve Hasak olmuştur.

Ramlıç: Ramlıç (Çifteler), Dağlıç’ın yüksek yaşama gücü ile Rambouillet ırkının et ve yapağı verim özelliklerini birleştiren bir koyun tipidir. Ramlıç koyunu % 65–70 Rambouillet +%30-35 Dağlıç genotipi taşımaktadır. Anadolu (Çifteler) Tİ'nde oluşturulmuştur. Ancak günümüzde bu tipin kalmadığı söylenebilir.

Menemen Koyunu: Menemen koyunu, Ile de France koçları ile Tahirova koyunlarının melezlenmesiyle oluşturulmuştur. Bu tipte hızlı gelişme özelliği Ile de France'dan, süt ve döl verimi düzeyi ve et kalitesi Tahirova'dan sağlanmaktadır. Menemen tipi ortalama olarak % 75 ile Il de France+ % 25 Tahirova genotipi içermektedir. E.Ü. Ziraat Fakültesi Menemen Uygulama ve Araştırma Çiftliği'nde oluşturulmuştur.

Hasmer Koyunu: Alman Siyah Başlı, Hampshire ve Merinos ırklarının üçlü melezlemesiyle oluşturulan bir baba hattıdır. Konya Bahri Dağdaş Uluslararası Tarım Enstitüsü’nde, Orta Anadolu koşullarında, Akkaraman koyunlarıyla yapılacak kullanma melezlemesinde baba hattı olarak elde edilmişlerdir. Sahada elde edilen ilk sonuçlar, Hasmer’in bu amaçla kullanılabileceğini göstermektedir.

Hasak Koyunu: Alman Siyah Başlı, Hampshire ve Akkaraman ırklarının üçlü melezlemesiyle oluşturulan bir baba hattıdır. Hasak koyunu da Konya Bahri Dağdaş Uluslararası Tarım Enstitüsü’nde elde edilmiştir. Kasaplık kuzu üretimi için Orta Anadolu koşullarında, Akkaraman koyunlarıyla yapılacak kullanma melezlemesinde baba hattı olarak yararlanılması tasarlanmıştır. Hasak koyununun da saha düzeyinde kullanılabileceği bildirilmektedir.

Süt ve döl verim yönlü koyun tipleri, özellikle Batı Anadolu koşulları için oluşturulmuştur. Bunların başlıcaları; Tahirova, Sönmez, Acıpayam ve Türkgeldi tipleridir.

Orta Karadeniz, İç ve Doğu Anadolu ile Akdeniz Bölgeleri için de elde edildiği belirtilen Bafra koyunu vardır. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından da Çukurova ve Çukurova Asaf geliştirilen Çukurova koyunu da geliştirilmiştir.

Süt ve döl verim yönlü tiplerin genel özellikleri şunlardır;

(4)

Tahirova Koyunu: Tahirova, Doğu Friz x Kıvırcık birleştirme (kombinasyon) melezlenmesiyle oluşturulmuştur. Tip, % 75 Doğu Friz + % 25 Kıvırcık genotipi içermektedir. Tahirova Tİ'nde oluşturulmuştur. Tahirova tipi, Güney Marmara, Trakya ile Ege Bölgesi'nde yerli koyunların ıslahında ve yeni koyun tiplerinin elde edilmesinde başarıyla kullanılmaktadır. Anılan yörelerde yaklaşık 300–500 bin arasında değişen Tahirova melezi koyun vardır. Tahirova tipi, elde edildiği Tahirova Tİ’nden önce İnanlı, daha sonra Karacabey Tİ’ne götürülmüştür.

Sönmez Koyunu: Sönmez tipi elde etmek üzere Sakız koç ve Tahirova koyun melezlenmekte, elde edilen melez döller ikinci aşamada Tahirova koçlarıyla çiftleştirilmektedir. Bu şekilde oluşturulan tip, % 25 Sakız + %75 Tahirova genotipi içermektedir. E.Ü. Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Deneme Ağılı ve Beydere Tohum Test Sertifikasyon Müdürlüğü Koyunculuk Şubesi’nde elde edilmiştir.

Acıpayam Koyunu:Acıpayam koyunu, Doğu Friz x İvesi x Dağlıç ırklarının aşamalı olarak melezlenmesiyle elde edilmektedir. İlk aşamada İvesi koçları ile Dağlıç dişileri çiftleştirilmiştir. Elde edilen F1 dişiler, daha sonra Doğu Friz x İvesi melezi (Asaf) koçlarına verilmiştir. Bunların dölleri de kendi aralarında çiftleştirilerek % 25 Doğu Friz + % 50 İvesi +

% 25 Dağlıç’tan oluşan Acıpayam tipi oluşturulmaktadır. Acıpayam koyunu, Acıpayam Tİ'nde elde edilmiştir. Halı tipi yapağı özelliklerine sahip et ve süt verim yönlü bir tiptir.

Türkgeldi Koyunu: Türkgeldi tipini oluşturmak üzere, Tahirova koçları, Türkgeldi Kıvırcığı koyunlara verilerek F1'ler, F1 dişiler yeniden Tahirova ile çiftleştirilerek TAG1 (Tahirova birinci geriye melez) döller elde edilmektedir. Bunların kendi aralarında çiftleştirilmesi ve seleksiyonuyla Türkgeldi koyunlar yaratılmaktadır. Bu tip %75 Tahirova +%25 Kıvırcık genotipi içermektedir. Türkgeldi koyunu, Türkgeldi Tİ’nde elde edilmiştir.

Ancak, Türkgeldi tipleri daha sonra İnanlı Tİ’ne getirilmiş, bu çiftliğin de özelleştirilmesiyle bu tip Tahirova tipiyle birlikte Karacabey Tİ’ne aktarılmıştır.

Bafra Koyunu: Sakız ırkı koçlar ile Karayaka koyunlarının geriye melezlemesi sonucunda elde edilmiştir. Genotip olarak %75 Sakız ve %25 Karayaka’dır. Gökhöyük Tİ’nde sonuçlandırılmış bir çalışmadır.

Çukurova Koyunu: Sakız koçları ile İvesi koyunları çiftleştirilmiş elde edilen F1 dölleri ve G1’ler elde edilmiştir. G1 ile F2 bireyleri kendi arasında çiftleştirilerek Çukurova tipi oluşturulmuştur. Tipin genetik yapısı; %62.4 Sakız ve %37.5 İvesi dir (125, 129).

Çukurova Asaf Koyunu: Çukurova Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümünün Hohenheim Üniversitesi ile yaptığı bir proje ile İvesilerin süt verimini artırmak amacıyla Doğu Friz koçlarıyla İvesi koyunu çiftleştirilmiş, elde edilen F1 dölleri kendi içinde tekrar

(5)

çiftleştirilerek F2 dölleri oluşturulmuştur. F2’ler İvesi Geriye Birinci Melezler (İG1) ile çiftleştirilerek Çukurova Asaf koyunu elde edilmiştir.

Keçicilik

Türkiye’de keçi damızlık ıslah çalışmalarını iki grupta toplamak mümkündür.

Bunlardan birincisi; süt keçisi yetiştirme etkinlikleridir. Süt keçisi yetiştirme çalışmalarının bir alt grubu ise yerli sütçü ırklarla yapılan araştırmaları kapsamaktadır. Bu bağlamda, Malta ve Kilis gibi sınırlı sayıda var olan yerli sütçülerle gerçekleştirilen saf yetiştirme çalışmalarıdır. 1959 yılında dışalımı yapılan Saanen ve daha sonraları getirilen Beyaz Alman, Alpin ırklarının yerli keçilerle saf yetiştirilmesi kültür ırkı seviyesinin çoğaltılma amacını taşımaktadır.

Süt keçisi yetiştirme çalışmalarının ikinci alt grubu da, kıl keçilerinin ve diğer keçi ırklarının melezleme ile ıslahıdır. Melezleme ile Türk Saaneni, Ak Keçi ve Çukurova gibi tipler geliştirilmiştir. Keçi ırklarımızda genetik ıslaha yönelik etkinliklerin ikincisi ise Tiftik keçileri üzerine olmuştur. Ancak, tiftik ıslahına ilişkin araştırmalar sınırlı düzeyde olmuştur.

Diğer yandan keçi ıslahına yönelik etkinlikler büyük ölçüde üniversitelerde gerçekleştirilmiştir. Anılan nedenden dolayı kaliteli damızlık keçi ve teke Türkiye koşullarında yeterli düzeyde üretilememektedir.

Damızlık üretme çalışmalarında ortaya çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir; Birincisi kıl keçilerinde saf yetiştirmeye yönelik bir çalışma yoktur. Aslında böyle bir çalışmaya gereksinme bile duyulmamıştır. Ancak Saanen’lerle melezlenerek melez süt keçisi üretiminde anaç materyal olarak kullanılmışlardır. Bugün özellikle Çanakkale’den Antalya’ya kadar olan kıyı şeridinde var olan beyaz renkli melezler çoğunlukla bunlardır. İkincisi ise dışarıdan getirilen sütçü genotiplerin saf olarak üretilmesi de gerçekleştirilememiştir. Tiftik keçisi yetiştiriciliği ise neredeyse bitme aşamasındadır. Bununla birlikte son yıllarda keçi sütüne olan talep nedeniyle süt keçiciliği bir gelişme seyrine girmiştir. Ancak organizasyonların yetersiz olması nedeniyle damızlık taleplerinin karşılanmasında sorunlar yaşanmaktadır.

Tavukçuluk

Yumurtacı Tavuk Islahı Çalışmaları

Dünyada 1950’li yıllardan itibaren, melez yetiştirme ve hibrit üretimine yönelik çalışmalar öncelik kazanmıştır. Ülkemizde seleksiyon yapılmadan çoğaltılan Leghorn, Rhode- Island Red, New-Hampshire, Plymouth Rock gibi kültür ırkları bir süre sonra üretici

(6)

ihtiyaçlarını karşılayamamıştır. Bu nedenle üreticiler 1963 yılında hibrit ebeveynlerinin özel işletmelere ithaline izin verilmiştir.

Bu ithaller ülke tavukçuluğuna canlılık kazandırmışsa da bazı tavuk hastalıklarının (CRD, Marek, EDS-76, Gumboro, vs) yurdumuza girmesine neden olmuş ve ülke tavukçuluğu dışa bağımlı hale gelmiştir. Bunları önlemek amacıyla 1968 yılında Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsünde, hibrit ebeveyni geliştirme çalışmaları başlatılmıştır.

Başlangıçta ithal edilen çeşitli ebeveyn soyları ile Enstitü'deki saf Leghornlardan yararlanılarak, beyaz yumurtacı 4 ana ve 4 baba hattı geliştirilmiştir. Ancak yetiştiricinin dişi civciv talebi ve bu hatlarda cinsiyet ayrımının kloaktan yapılması maliyeti arttırdığı gibi, civcivlerde zorlamaya sebep olması ve kahverengi yumurta tercihin artması ile bu soylar önemlerini yitirmiştir. Bu yüzden çalışmalar, tüy rengi ve tüylenme hızına göre civcivlerde cinsiyet ayrımı sağlayan ebeveyn soyları geliştirme yönüne kaydırılmıştır.

Bu ıslah projesi kapsamında döllerde, beyaz yumurtacılarda kanat tüylenme hızına göre, kahverengi yumurtacılarda ise tüy rengine göre cinsiyet ayrımı sağlayan ebeveynler geliştirilmiştir. Kanat tüylenme hızına göre, cinsiyet ayrımına imkan veren beyaz yumurtacı ebeveynler 4 hat şeklinde (O1, O2, T1, T2) geliştirilmiştir. Tüy rengine göre geliştirilen kahverengi yumurtacı ebeveynlerde ise sekiz hat (P, G1, G2, G3, R, S1, S2, S3) geliştirilmiştir. 1982 yılında alınan ilk sonuçlara göre; dış kaynaklı hibritlerle rekabet edebilecek seviyede yüksek verimli yumurtacı hibrit ebeveyn soyları geliştirilebilmiştir

Verim özelliklerinde sağlanan başarıya rağmen, materyalin çoğaltılması, yumurta ağırlığı ve şekli bakımından yetersizlikler görülmüştür. Aynı materyalle özel sektör koşullarında gerçekleştirilen kapsamlı çalışmalarda da, dış kaynaklı hibritler ile yerli hibritler birçok yumurta verim özelliği ile yaşama gücü bakımından benzerlik göstermiş, bazı işletmelerde yerli hibritler daha yüksek performansa sahip olmuştur. Bu çalışmaların sürdüğü yıllarda kamu kuruluşlarının yumurtacı hibrit ihtiyacını karşılamadaki payı %5’e kadar yükselmiştir.

1981 yılında Ankara Beypazarı ilçesinde BEYDAM (Beypazarı Damızlık) adıyla bir firma kurulmuş, Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsünde geliştirilen G1 ve S1 olarak kodlandırılan kahverengi yumurtacı sürülerde kafes koşullarında yapay tohumlama uygulanarak hat içi seleksiyon ve melezleme ile ebeveyn üretimine başlamıştır. Bu çalışmalarda da başarılı sonuçlar alınmasına karşın, bu yıllarda dışa açılımın etkisiyle teşvikler giderek azalmıştır. Şirketin bütün gelirini Araştırma Geliştirme çalışmalarına harcamak durumunda kalması, devlet desteklerinin giderek azaltılması sonucunda faaliyetlerine son vermiştir.

(7)

Diğer taraftan KÖY-Tür AŞ 1980’li yılların sonlarında ROSS firmasının elinde bulunan kahverengi yumurtacı büyük ebeveyn sürülerini satın alarak ülkemizde büyük bir civciv dağıtım organizasyonu planlamıştır. Bu amaçla büyük ebeveynlerin üretiminde kullanılan bazı hatların da alımı gerçekleştirilmiştir. Ancak zaman içerisinde Uluslararası rekabet, sürülerde yeterli ıslah uygulanamaması ve dağıtım yetersizliği nedeniyle, bu girişim de başarılı olamamıştır.

Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsünde yukarıda belirtilen çalışmalar sürerken, yapılan değerlendirmeler sonucunda, bu tip çalışmalarda, başarıda en önemli etkenin başlangıç materyali olarak saf hatların kullanılması gereği düşünülmüş 1995 yılında Kanada’dan 6 kahverengi ve 4 beyaz yumurtacı saf hat ithal edilmiştir. Bu saf hatlar önce çoğaltılmış ve önemli özelliklerin geliştirilmesi amacıyla seleksiyona başlanmıştır. Sonra hatlar arasında melezlemelerle özel kombinasyon kabiliyeti yüksek melez gruplar belirlenmiştir. İkisi kahverengi (ATAK, ATAK-S), biri beyaz (ATABEY) olmak üzere üç hibrit üretilmiştir.

Tavukçulukla ilgili verilere göre ülkemizde üretimde beyaz yumurtacı hibrit kullanım oranı son yıllarda %75-80 düzeyine ulaşmıştır. Enstitüde geliştirilen ATABEY beyaz yumurtacı hibritinin cinsiyet ayırımının kloaktan yapılması nedeniyle piyasaya arzında sıkıntı çekilmektedir. Beyaz yumurtacı hibritlerde cinsiyet ayırımı en kolay kanat tüylenme hızına göre yapılabildiğinden bu ihtiyaca cevap verebilmek için enstitü çabaları ile 2010 yılında Çek Cumhuriyeti’nden yavaş tüylenme hızına sahip beyaz yumurtacı hatta (D-229) ait damızlık yumurtalar getirilmiştir. İlk sonuçlar cinsiyet ayrımı dışında verim seviyesinin de yeterli olduğu yolundadır.

Etçi Tavuk Islah Çalışmaları

Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsüne saf ırkların getirilmesiyle dünyada tavuk eti üretimindeki uygulamalara benzer işlemlere başlanmış; kapsamlı-sürekli projeler olmasa da ıslah araştırmaları yürütülmüştür. Bu amaçla New Hampshire, Plymouth Rock, Rhode Island Red ve Beyaz Cornish ırkları ve bunların melezlerinin etlik piliç üretiminde kullanımı amacıyla üretimi hedeflenmiştir. Ancak çalışmaların etkin bir seleksiyonla desteklenmemesi nedeniyle hibrit üretimine geçiş sağlanamamıştır.

Ülkemize 1963 yılında hibrit ebeveynlerinin ithali ile saf ırklar ve melezleri ile yürütülen çalışmalar ticari işletmeler açısından önemini kaybetmeye başlamıştır. Bu nedenle güncel teknolojilerin kullanıldığı çalışmalarla etlik piliç ebeveynlerinin üretimi ile ilgili projeler 1968 yılında Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsünde başlatılmıştır. Beyaz

(8)

Cornish ve Beyaz Plymouth Rock gibi ırklarda melezleme ve seleksiyonla ana ve baba hatlarının geliştirilmesi ile başlanan çalışmalar, işlemin uzun süreceği düşünülerek Beyaz Cornish ve Plymouth Rock ırklarının ithal edilen etçi ebeveynlerden Hybro, Hubbard gibi hatlarla çiftleştirilmesiyle daha hızlı sonuçlar alınacağı için bu yöne kaydırılmıştır. Bu çalışmalarda G2 generasyonuna kadar yapılan üretimle ilk yerli etçi ebeveynler üretilebilmiş ve bunlar T2xY2 kodu ile ATE-BRO olarak isimlendirilmiştir. Etçi ıslah çalışmalarının Erbeyli Zirai Araştırma Enstitüsüne kaydırılmasıyla ERBRO olarak adlandırılmıştır. Sonraki yıllarda Erbeyli Zirai Araştırma Enstitüsünde kapasite arttırılmaya çalışılmış, elde dilen sonuçların ülke geneline yaygınlaştırılmasına gayret edilmiştir. Bu dönemde Enstitüde ERBRO hattında seleksiyon ve yeni hatlar üretmeye yönelik çalışmalara hız verilmiştir.

Bu çalışmalar Erbeyli Zirai Araştırma Enstitüsünün adının değişmesi, uygulamaya konulan politikalar ve öngörülen hedeflerin gerçekleşmesinde sıkıntılar nedeniyle 1987 yılından itibaren istenilen desteği bulamamıştır. 1998 yılında, materyalde ciddi araştırma ve üretim seviyesine gelindiği, teknik personelde çok iyi bir deneyim ve birikim sağlandığı noktada çalışmalar durdurulmuştur.

Enstitüde 1994 yılında İsrail’den getirilen çıplak boyunlu, sıcağa toleranslı genotipler üzerinde çalışmalar yürütülmüş olmakla birlikte bu çalışmalar da 2000 yılında sona erdirilmiştir. 1995 yılında Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsüne Kanada’dan gelmiş olan saf hatlarla birlikte alınan bir etçi hat Enstitüye verilmiş, ancak bunun da muhafazası sağlanamamıştır. Bu hatta ait sonuçların verildiği bir çalışmada, materyalin ana hattına ait özellikleri taşıdığı ve elde edilen sonuçların ithal edilen bir çok ebeveyn hatta ait performans değerlerini geçtiği belirtilmiştir.

Dünyada tavuk eti tüketiminde entansif üretimden elde edilen piliç eti önemini korumaktadır. Buna ilaveten tüketici taleplerine göre üretim sistemleri ve yeni ürünler alanında gelişmeler olmaktadır. Özellikle yarı entansif, ekstansif, serbest gezinmeli ve organik üretimden elde edilen ürünlere tüketiciler rağbet etmektedir. Bu ürünlerin sağlıklı ve hayvan refahına uygun üretildiği imajından hareketle talep artmaktadır. Bu üretimler ile ilgili kural ve yönetmelikler Avrupa Birliği kaynaklı olup, birliğe katılma müzakereleri yapan ülkemize ait değerlendirme raporlarında gündeme gelen konular içerisindedir.

Ülkemizde de son yıllarda tüketicilerin organik ürünlere talebi artmıştır. Organik ve serbest gezinmeli sistem ile kafeste etlik piliç üretiminde yavaş veya orta düzeyde gelişen, kesim yaşı 56-84 gün olan etlik piliçler kullanılmaktadır. İhtiyaç duyulan genotiplerin ithalinden başka yol bulunmamaktadır. Bu amaçla bir proje kapsamında; yavaş gelişen etçi ebeveyn üretimi için Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’nde bulunan iki yumurtacı hat

(9)

(BAR II ve RIR II) ile ROSS ebeveynlerinden yararlanılarak baba ve ana ebeveyn hatları bir proje kapsamında OMÜ Ziraat Fakültesinde geliştirilmiştir.

2010 yılından itibaren bu çalışmalar dikkate alınarak TAGEM bünyesinde Etlik Piliç ıslah çalışmalarının yeniden başlatılması kararlaştırılmıştır. Bu amaçla Eskişehir Geçit Kuşağı Araştırma Enstitüsüne bağlı bir Tavukçuluk birimi kurulmuştur. Buraya yurt dışından getirilen iki baba (B1 ve B2) ile üç ana (A1, A2, A3) saf hatları kazandırılmıştır. Bu saf hatlardan dörtlü melezlemeyle üretilen hibrit materyalin adı Anadolu T olarak isimlendirilmiş, materyal özel sektöre verilmeye başlanmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

/* önce oranlar listemizdeki başlığı çekiyoruz string olarak daha sonrada sayısal anlamda düzenleyerek down listemizde bulunan toplam borç ve kalan borcu ekledik. Substring

 Two-step flow (iki aşamalı akış): ilk aşamada medyaya doğrudan açık oldukları için göreli olarak iyi haberdar olan kişiler; ikinci. aşamada medyayı daha az izleyen

 KAVRULMA SÜRESİNE BAĞIMLI OLARAK AMİNO ASİT VE REDÜKTE ŞEKER AZALIR.  UÇUCU AROMA MADDELERİNİN

Elde edilen sonuçlara göre; vücut kitle indeksi, vücut yağ oranı ve kütlesi, relatif bacak kuvveti ve dikey sıçrama açısından gruplar arası fark olmadığı, yaş,

Beyan tabi olmayan ücret gelirleri hariç, vergiye tabi gelirler toplamı (3.000 + 6.000=) 9.000 TL olup beyan sınırının altında kaldığından, stopaja tabi tutulmuş işyeri

Beyana tabi olmayan ücret gelirleri hariç, vergiye tabi gelirler (konut ve işyeri kira gelirleri) toplamı 49.000 TL’lik beyan sınırının altında kaldığından, stopaja

Kuramın genel olarak amacı şu şekilde özetlenebilir: “Liderleri büyük yapan şeyi bulmak ve şu anda bu özellikleri sergileyen veya bunun için eğitilebilecek tipteki

Taxuspines A~C, New Taxoids from Japanese Yew Taxus cuspidata Inhibiting Drug Transport Ac- tivity of P-Glycoprotein in Multidrug-Resistant Cells, Telrahedron, 50(25),