• Sonuç bulunamadı

SURİYE DE DEMOKRASİ Mİ İÇ SAVAŞ MI?: TOPLUMSAL-SİYASAL YAPI, DEĞİŞİM SENARYOLARI VE SÜRECİN TÜRKİYE YE ETKİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SURİYE DE DEMOKRASİ Mİ İÇ SAVAŞ MI?: TOPLUMSAL-SİYASAL YAPI, DEĞİŞİM SENARYOLARI VE SÜRECİN TÜRKİYE YE ETKİSİ"

Copied!
31
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SURİYE’DE DEMOKRASİ Mİ İÇ SAVAŞ MI?:

TOPLUMSAL-SİYASAL YAPI, DEĞİŞİM SENARYOLARI VE SÜRECİN TÜRKİYE’YE ETKİSİ

Rapor No: 45, Nisan 2011

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES

SYRIA TOWARDS DEMOCRACY OR CIVIL WAR?:

SOCIAL AND POLITICAL STRUCTURE, PROSPECTS FOR CHANGE AND ITS IMPACTS ON TURKEY

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Center for Mıddle Eastern Strategıc Studıes

ةيجيتارتسلاا تاساردلل طسولأا قرشلا زكرم

؟ةيلهلأا برحلا وحن ما ةيطارقوميدلا وحن ايروس هجتت له

رييغتلا تاهويرانيس - ةيسايسلاو ةيعامتجلاا ةينبلا

ايكرت ىلع ةريتولا هذه ريثأتو

(2)

ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ZORUNLULUĞU THE OBLIGATION OF “INTERNATIONAL COOPERATION” IN MERİÇ (MARITZA-EVROS)

BASIN WATER MANAGEMENT

ORSAM Rapor No: 44

ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 4 Nisan 2011

جـيرـم رـهن ضوـح

هايلما ةرادا عوضوم يف يلودلا نواعتلا ةرورض

TOPLUMSAL-SİYASAL YAPI, DEĞİŞİM

SENARYOLARI VE SÜRECİN TÜRKİYE’YE ETKİSİ

SYRIA TOWARDS DEMOCRACY OR CIVIL WAR?:

SOCIAL AND POLITICAL STRUCTURE, PROSPECTS FOR CHANGE AND ITS IMPACTS ON TURKEY

Rapor No: 45 Nisan 2011

Ankara - TÜRKİYE ORSAM © 2011

؟ةيلهلأا برحلا وحن ما ةيطارقوميدلا وحن ايروس هجتت له رييغتلا تاهويرانيس - ةيسايسلاو ةيعامتجلاا ةينبلا

ايكرت ىلع ةريتولا هذه ريثأتو

ISBN: 978-605-5330-28-6

(3)

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

Tarihçe

Türkiye’de eksikliği hissedilmeye başlayan Ortadoğu araştırmaları konusunda kamuoyunun ve dış politika çevrelerinin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla, 1 Ocak 2009 tarihinde Or- tadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) kurulmuştur. Kısa sürede yapılanan kurum, çalışmalarını Ortadoğu özelinde yoğunlaştırmıştır.

Ortadoğu’ya Bakış

Ortadoğu’nun iç içe geçmiş birçok sorunu barındırdığı bir gerçektir. Ancak, ne Ortadoğu ne de halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri, halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferber- liği başlatacak potansiyele sahiptir. Bölge halklarının bir arada yaşama iradesine, devletlerin egemenlik halklarına, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine saygı, gerek ülkeler arasında ge- rek ulusal ölçekte kalıcı barışın ve huzurun temin edilmesinin ön şartıdır. Ortadoğu’daki sorun- ların kavranmasında adil ve gerçekçi çözümler üzerinde durulması, uzlaşmacı inisiyatifleri ce- saretlendirecektir Sözkonusu çerçevede, Türkiye, yakın çevresinde bölgesel istikrar ve refahın kök salması için yapıcı katkılarını sürdürmelidir. Cepheleşen eksenlere dâhil olmadan, taraflar arasında diyalogun tesisini kolaylaştırmaya devam etmesi, tutarlı ve uzlaştırıcı politikalarıyla sağladığı uluslararası desteği en etkili biçimde değerlendirebilmesi bölge devletlerinin ve halk- larının ortak menfaatidir.

Bir Düşünce Kuruluşu Olarak ORSAM’ın Çalışmaları

ORSAM, Ortadoğu algalımasına uygun olarak, uluslararası politika konularının daha sağlıklı kavranması ve uygun pozisyonların alınabilmesi amacıyla, kamuoyunu ve karar alma meka- nizmalarına aydınlatıcı bilgiler sunar. Farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretir. Etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin araştırmacıla- rın ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik eder. ORSAM; bölgesel gelişmeleri ve trend- leri titizlikle irdeleyerek ilgililere ulaştırabilen güçlü bir yayım kapasitesine sahiptir. ORSAM, web sitesiyle, aylık Ortadoğu Analiz ve altı aylık Ortadoğu Etütleri dergileriyle, analizleriyle, raporlarıyla ve kitaplarıyla, ulusal ve uluslararası ölçekte Ortadoğu literatürünün gelişimi- ni desteklemektedir. Bölge ülkelerinden devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve STK temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak bilgi ve düşüncelerin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır.

S TRATEJİK B İLGİ Y ÖNETİMİ, Ö ZGÜR D ÜŞÜNCE Ü RETİMİ

ORSAM

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

(4)

Takdim ... 4

Özet ... 6

Giriş ... 7

1. Suriye’nin Toplumsal, Siyasal ve Ekonomik Yapısı ... 8

2. Suriye’de Muhalefetin Anatomisi ... 12

2.1. Reformcular... 12

2.2. Müslüman Kardeşler ve Diğer İslami Hareketler ... 15

2.3. Suriyeli Kürtler ... 16

2.4. Suriye Dışında Faaliyet Gösteren Rejim Muhalifi Partiler ... 19

2.5. Suriye Muhalefetinin İttifakı: Şam Deklerasyonu ... 19

2.6. Siyasal, Toplumsal ve Ekonomik Açılardan Dışlanmış Tüm Bireyler ve Gruplar ... 20

2.7. Suriye Muhalefeti / Rejim Değişikliği Tablosu ... 20

3. Suriye’de Değişim Senaryoları ... 21

3.1. Rejimin Devamı ... 22

3.1.1. Devrim Yerine Reform ... 22

3.1.2. Askeri Darbe ... 23

3.2. Rejim Değişikliği ... 23

3.2.1. Barışçıl İktidar Devri ... 23

3.2.2. İç Savaş ... 23

Sonuç: Suriye’de Değişim ve Türkiye ... 24

Tablolar Tablo – 1 Suriye’de Reformcu Kesimi Oluşturan Parti ya da Hareketler ... 14

Tablo – 2 Suriye’de Diğer İslami Hareketler ... 16

Tablo – 3 Yasal Olmayan Suriyeli Kürt Muhalif Partiler ... 18

Tablo – 4 Suriye Dışında Faaliyet Gösteren Rejim Muhalifi Partiler ... 19

Tablo – 5 Şam Deklerasyonunu İmzalayan Gruplar ve Kişiler ... 20

Tablo – 6 Muhalefet / Rejim Değişikliği Tablosu ... 20

(5)

TAKDİM

Ortadoğu’da isyan dalgası en uzun sınıra sahip olduğumuz komşumuz Suriye’ye ulaş- mış durumdadır. Suriye’deki olası değişim, komşumuz olmanın ötesinde, akrabalık ilişkileri, ortak tarih ve kültür, son yıllarda sağlanan iyi ilişkiler gibi faktörler nedeniy- le Türkiye’yi çok daha fazla yakından ilgilendirmektedir. Türkiye, bu önem itibariyle Suriye’deki gelişmeleri yakından takip etmektedir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye lideri ile gerçekleştirdiği telefon görüşmelerinin yanı sıra daha alt düzeyde he- yetler Suriye’ye giderek muhatapları ile bir araya gelmektedir.

Suriye’deki olayların nereye varacağı Türkiye’deki karar alıcılar ve kamuoyu açısından bir merak konusu. Bu soruya yanıt verebilmek açısından öncelikle Suriye’deki top- lumsal, siyasal ve ekonomik yapının ortaya konması gerekmektedir. Zira bu unsurlar Suriye’de değişimin gerçekleşme olasılığını tespit etme, değişim olacaksa nasıl sonuçlar doğurabileceğini öngörme açısından kritik öneme sahiptir. Ayrıca Suriye’de sokaklara dökülen halk kitlelerinin talepleri nelerdir, arkalarında hangi organize muhalif hareket- ler bulunmaktadır soruları yine büyük önem taşımaktadır.

Daha önce Suriye’ye birkaç kez saha araştırması yapmak üzere giden ORSAM Ortadoğu uzmanı Oytun Orhan’ın elinizdeki raporu işte bu amaçlara hizmet etmek amacıyla ha- zırlanmıştır. Bahsedilen konulara açıklık getiren çalışma Suriye’deki değişimi dört farklı senaryo çerçevesinde ele almaktadır. Ayrıca bütün bu değişim senaryoları Türkiye’ye olası etkileri açısından değerlendirilmektedir.

Son günlerde yoğun olarak tartışılan Suriye’deki protesto gösterileri ve Suriye’nin ge- leceğine ilişkin çalışmayı kamuoyunun ilgisine sunuyoruz. Yeni ORSAM raporlarında buluşmayı diliyoruz.

Saygılarımızla

Hasan Kanbolat ORSAM Başkanı

(6)
(7)

Rapor No: 45, Nisan 2011

Hazırlayan: Oytun ORHAN

ORSAM Ortadoğu Uzmanı oytunorhan@orsam.org.tr

SURİYE’DE DEMOKRASİ Mİ İÇ SAVAŞ MI?:

TOPLUMSAL-SİYASAL YAPI, DEĞİŞİM SENARYOLARI VE SÜRECİN

TÜRKİYE’YE ETKİSİ

Özet

- Suriye’de etnik-mezhepsel grupların genel nüfusa oranına ilişkin kesin bilgiler bulunmamaktadır. Çeşitli kaynaklarda yer alan verilerden yola çıkarak yaklaşık 23 milyonluk Suriye nüfusunun etnik-mezhepsel da- ğılımına ilişkin rakamların şu şekilde olduğu söylenebilir: %55-60 Sünni Arap, %12-14 arasında Arap Alevi,

%10-12 Hıristiyan, %8-10 civarında Kürtler, %4-5 Dürziler, %4 Türkmenler ve %1 İsmaililer.

- Suriye’de siyaset, tepeden aşağıya doğru şu kurumlar çerçevesinde şekillenmektedir: Devlet Başkanı, Başkan Danışmanları ve Yardımcıları, Askeri–Sivil Güvenlik Birimleri ve İstihbarat, Ulusal İlerici Cephe (Baas Par- tisi), Meclis ve Hükümet.

- Devlet Başkanı’nın çevresinde danışmanlar, askeri ve sivil güvenlik birimlerinin, istihbarat kuruluşlarının başındaki isimlerden oluşan “yakın çevre” yer almaktadır. Suriye’de ülkeyi esas yöneten grup da devlet baş- kanı ile beraber yakın çevredir. İç ve dış politikada makro düzeyde önemli kararlar sınırlı sayıdaki bu seçkin grup tarafından alınmaktadır.

- Suriye’yi Mısır ve Tunus’tan farklı kılan en önemli faktör güvenlik birimlerinin yapısıdır. Siyasi yapı kısmın- da anlatıldığı üzere Suriye’de güvenlik birimleri bir açıdan rejimin kendisi demektir. Sivil ve askeri güvenlik birimlerinin kilit noktalarında Arap Alevilerin bulunuyor olması nedeni ile güvenlik birimleri rejime yönelik başkaldırıyı kendi varlıklarına tehdit olarak algılayacak ve tamamen Esad yönetiminin yanında yer alacak- tır.

- Türkiye, Başbakanı Erdoğan’ın açıklamasında ifade ettiği üzere Suriye’deki gelişmelere muhtemelen bun- dan sonra da doğrudan müdahil olma çabası içinde olacaktır. Ancak Suriye’nin bu müdahil olma çabasına olumlu yaklaşacağı şüphelidir. Zira Türkiye, resmi açıklamalardan anlaşıldığı üzere koşulsuz şekilde Suriye rejiminin yanında yer alamayacaktır. Protestoları güç yoluyla bastırmaya kararlı olan Suriye yönetimi bu süreçte Türkiye’den ziyade İran’a güvenebileceğini düşünecektir. İran ve Suriye rejimi arasında ideolojik ya- kınlık da bulunmaktadır.

- Suriye’de “devrim yerine reform” ve “barışçıl iktidar devri” senaryolarının yaşanması durumunda Türkiye açısından risklerden ziyade fırsatların ağır basacağı söylenebilir. Kısa süreli istikrarsızlık ortamının atlatıl- masının ardından son yıllarda çeşitli alanlarda sürdürülen işbirliği muhtemelen derinleşerek devam edecek- tir. Meşruiyeti artmış, toplumsal tabanı genişlemiş dolayısıyla istikrarlı bir Suriye ortaya çıkacaktır. Bu da Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtacaktır.

- İç savaş senaryosunda fırsatlardan ziyade riskler ağır basmaktadır. Bu durum her şeyden önce Türkiye’nin sınırlarında yeni bir Irak ile karşı karşıya kalması anlamına gelecektir. Bu da Suriye’nin Türkiye’ye istikrar- sızlık ihraç etme riskini beraberinde getirecektir. Son yıllarda gelişen ekonomik ve enerji işbirliği alanları zarar görecektir. Suriye ile eski sorunların yeniden gündeme gelmesi mümkündür. Adana Mutabakatı son- rasında PKK terör örgütüne yönelik sağlanan işbirliği süreci bozulabilir ve örgüt Suriye toprakları içinde yeniden hareket imkanı kazanabilir. Suriyeli Kürtlerin taşıdığı istikrarsızlık potansiyeli, aynen Irak’ta olduğu gibi, Türkiye’nin güvenliğini olumsuz etkileyebilir.

ORSAM

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

(8)

Giriş

Ortadoğu bölgesi son aylarda yaşanan isyan dalgası ile bir anlamda meşruiyet testinden geçmektedir. Suriye uzun bir süre bu testten başarılı bir şekilde geçmişti. Zira Suriye, isyan ateşinin sardığı Ortadoğu bölgesinde belli bir süre “Sessizlik Krallığı” şeklinde bir görüntü çiziyordu. Ocak 2011 ayının sonuna doğru bazı protesto gösterileri gerçekleşmişti fakat bunlar etki yaratacak çapta değildi. Ancak Mart ayının başında başlayan protestolar her geçen gün genişleyerek sürmektedir. Böylece Ortadoğu’yu saran isyan dalgasının son durağı Suriye olmuştur.

Suriye’de isyan ateşini başlatan olay aynen Tunus’ta olduğu gibi bir göstericinin kendi- ni yakması olmuştur. 26 Ocak 2011 tarihin- de Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Hasake bölgesinde yaşanan bu olaydan iki gün sonra Kürt kökenli iki askerin öldürülmesini pro- testo etmek için Rakka şehrinde gösteri dü- zenlenmiştir. Etnik talepler içeren gösterileri takiben 4-5 Şubat tarihlerine olaylar başkent Şam’a sıçramıştır. Beklenen katılımın sağlana- madığı gösterilerde, “özgürlük, insan hakları ve 1963 yılından bu yana süren olağanüstü hal uygulamasının kaldırılması” talepleri dile getirilmiştir. Şam’daki olaylara paralel olarak Hasake’de Kürtlerin gösterileri devam etmiş- tir. Ancak ilk denemeler beklenen etkiyi ya- ratmamış, katılım sınırlı seviyede kalmıştır.

İlk büyük protesto 17 Şubat tarihinde yaşan- mıştır. Şam’da bir polis memurunun esnafı dövmesini takiben gelişen olaylar neticesinde yaklaşık 2000 kişilik bir grup toplanarak po- lisler aleyhinde gösteri düzenlemiştir. Ancak göstericiler “Suriye halkı aşağılanamaz”, “ka- nımızla ruhumuzla kendimizi sana feda ede- riz Beşar” sloganları atarak hedeflerinin polis ile sınırlı olduğunu göstermeye çalışmıştır.

18 Mart 2011 tarihinde cuma namazını taki- ben Şam, Halep, Dara, Kamışlı, Humus, Ban- yas ve Deir Zor şehirlerinde 30 yıldır Suriye tarihinde görülmemiş çapta gösteriler yaşan- mıştır. Suriye’deki protestoların merkezi ko-

numundaki Dara şehrindeki gösterileri baş- latan olay ise 6 Mart tarihinde bir grup gen- cin şehrin duvarlarına “halk rejimi devirmek istiyor” yazdıkları gerekçesiyle tutuklanması olmuştur. Bunu protesto için toplanan kala- balığa polisin müdahalesi sonucu dört göste- rici hayatını kaybetmiş onlarca kişi de yara- lanmıştır. Bir gün sonra yine Dara şehrinde öldürülen protestocuların cenazesi sırasında çatışmalar yaşanmıştır. Dara’daki gösterile- rin üçüncü gününde ise Baas Partisi binası, adalet sarayı ve ülkenin en zengin kişisi Rami Maluf’a ait “Syria Tel” şirketinin bürosu yakıl- mıştır. Dara’daki olayların büyümesi üzerine ordu şehre girmiştir. Bu süreçte Hama, Hu- mus, Halep, Banyas ve Deir Zor’da da gösteri- ler devam etmiştir.

Suriye’de Protestoların Yaşandığı Yerler

* Kaynak: Lübnan’da Yayımlanan “Now Lebanon” Gazetesi Web Sayfası.

Nisan başı itibariyle, Suriye İnsan Hakları Komitesi’nin yayınladığı rapor ve önde insan hakları savunucuların iddiasına göre sadece Dara kenti ve çevresindeki gösterilerde ölen protestocu sayısı 100’ü aşmıştır. Yönetim gös- terileri bir taraftan sert biçimde bastırırken diğer taraftan muhaliflerle uzlaşma sağlana- cağı yönünde ilk işaretleri vermeye başlamış- tır. Hapishanede tutuklu bulunan 200 göste- riciyi serbest bırakan yönetim olağanüstü hal

(9)

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORSAM

yasasının kaldırılması yönünde çalışmaların başladığını duyurmuştur. Bu süreçte Suriye hükümeti istifasını sunmuştur. Beşar Esad 3 Nisan tarihinde Adil Sefer’i yeni hükümeti kurmakla görevlendirmiştir. İslami talepleri bastırmak için de okulda öğretmenlerin ba- şörtüsü takmasına yönelik yasağın kaldırıldığı duyurulmuştur. Kürtlere yönelik olarak Beşar Esad yaklaşık 300 bin civarındaki uyruksuz Kürt kökenli Suriyeliye vatandaşlık verilme- sini öngören kararı yayınlamıştır.1 Buna kar- şın Mart ve Nisan ayları içinde her cuma na- mazından sonra Dara, Lazkiye, Tartus, Idlib, Banyas, Deir ez-Zor Kamışlı, Humus ve baş- kent Şam’ın yakınındaki Harasta’da gösteriler artarak devam etmiştir. Bu gösteriler sırasında protestocu ve insan hakları örgütlerinin iddia- larına göre “Shabbeeha”2 isminde “gençlik çe- teleri” olarak bilinen rejime bağlı sivil-silahlı milis kuvvetleri protestoların bastırılması için etkin rol almıştır. 14 Nisan’da yeni hükümetin kurulmasını takiben 19 Nisan’da olağanüstü hal yasasının 50 yıl aradan sonra kaldırıldığı açıklanmıştır. Güvenlik güçlerine, insanların sorgusuz sualsiz gözaltına alınması, süresiz olarak tutuklanması gibi sınırsız yetkiler veren yasanın kaldırılması da protestoların azalmasına neden olmamıştır. Muhtemelen rejim olağanüstü halin kaldırılmasını son ta- viz olarak değerlendirmiş ve gösterilerinin devam etmesi durumunda daha sert tedbirler almayı düşünmüştür. Zira o günlerde yapı- lan resmi açıklamalarda artık protestoculara

“müsamaha gösterilmeyeceği” ifade edilmiş- tir.

Bu açıklamayı takiben rejim protestoları sert ve kanlı bir şekilde bastırma yolunu gitmiştir.

22 Nisan 2011 tarihinde Esad rejimine kar- şı isyan doruk noktasına ulaşmıştır. “Hayırlı Cuma” adı altında ülkenin dört bir yanında düzenlenen gösterilerde, insan hakları ör- gütlerine göre en az 100 protestocu güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu ölmüştür. Ayrıca Suriye rejiminde neredeyse bir ilk yaşanmış ve iki milletvekili göstericilerin öldürülmesini protesto için istifa ettiklerini açıklamıştır.

Suriye’de protesto gösterileri durdurulama- makta ve artarak devam etmektedir. Ayrıca yönetimin olayları sert biçimde bastırması re- jimin meşruiyetini her geçen gün azaltmakta- dır. Çevresindeki ekipten ayrı tutulan ve belli bir dereceye kadar sevildiği düşünülen Beşar Esad’ın da meşruiyeti zayıflamaktadır. İşte bu noktada Suriye’ye ilişkin olarak yanıtı en fazla merak edilen soru Suriye’deki olayların nere- ye varacağı, Tunus, Mısır veya Libya örnek- lerinden birinin yaşanıp yaşanmayacağıdır.

Bu sorulara yanıt vermek üzere hazırlanan çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Öncelikle Suriye’de değişimin gerekli kılan ve değişime engel oluşturan unsurları anlamak açısından Suriye’nin toplumsal, siyasal ve ekonomik ya- pısı anlatılacaktır. Ardından Suriye’de sokak- lara dökülen, değişim isteyen grupların kim- lerden oluştuğu ve temel taleplerinin ne oldu- ğu “Suriye’de Muhalefetin Anatomisi” başlıklı bölümde ele alınacaktır. Bu kısımda Suriye muhalefeti dörtlü bir sınıflandırmaya tabi tu- tulacak, muhalif hareketlerin kısa geçmişleri, siyasal yaklaşımları, etkinlik düzeyleri, rejim değişikliği ve dış müdahaleye bakışları orta- ya konmaya çalışılacaktır. Üçüncü bölümde Suriye’de değişim olasılıkları irdelenecektir.

Dört farklı senaryo çerçevesinde ele alınan de- ğişim olasılıkları sonuç bölümünde Türkiye’ye etkileri açısından değerlendirilecektir.

1. Suriye’nin Toplumsal, Siyasal ve Ekonomik Yapısı

Suriye toplumunun etnik açıdan homojen ancak dinsel ve mezhepsel açıdan heterojen bir yapıya sahip olduğunu söylemek müm- kündür. Etnik açıdan bakıldığında nüfusun

%85’ine yakınını Suriyeli Araplar oluştur- maktadır. Etnik azınlıklar olarak %8-10 arası Kürtler, %4 civarında Türkmenler ve %3’lük Ermeni nüfus bulunmaktadır. Dinsel ve mez- hepsel açıdan bakıldığında ise farklı bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Ülkenin %70’ine yakını Sünni Müslüman’dır. Etnik azınlık Kürt ve Türkmenler çoğunluk Sünni Müslüman gru- ba dahildir. Diğer Müslüman mezhepsel azın-

(10)

lıklar; Arap Aleviler (Nusayriler), Dürziler ve İsmaililer’dir. Bunun yanı sıra önemli oranda Hıristiyan topluluklar yer almaktadır. Hıristi- yanlar da kendi içinde birçok mezhebe ayrıl- mıştır. Hıristiyan mezhepleri nüfus oranları- na göre büyükten küçüğe sırasıyla Rum Or- todokslar, Ermeniler Ortodoks ve Katolikler, Rum Katolikler, Süryani Ortodokslar, Süryani Katolikler, Maruniler, Keldaniler, Katolikler ve Protestanlar’dan oluşmaktadır.

Etnik mezhepsel grupların genel nüfusa ora- nına ilişkin kesin bilgiler bulunmamaktadır.

Çeşitli kaynaklarda yer alan verilerden yola çıkarak yaklaşık 23 milyonluk Suriye nüfu- sunun etnik-mezhepsel dağılımına ilişkin ra- kamların şu şekilde olduğu söylenebilir: %55- 60 Sünni Arap, %12-14 arasında Arap Alevi,

%10-12 Hıristiyan, %8-10 civarında Kürtler,

%4-5 Dürziler, %4 Türkmenler ve %1 İsmai- liler.

Çoğunluk Sünni Araplardan sonra en fazla nüfusa sahip azınlık Arap Alevilerdir. Arap Alevilerin çıkış yeri ülkenin kuzeybatı böl- gesinde Akdeniz’e paralel uzanan Nusayriye dağları bölgesidir. Halen büyük çoğunluğu Nusayriye dağlarının bulunduğu Lazkiye vila- yetinde yaşamaktadır. Şiiliğin bir kolu olan A- rap Aleviliği geçmişte Sünni Müslüman inan- cı tarafından “gerçek Müslüman olmamakla”

itham edilmiş bir mezhepti.3 Yakın geçmişe kadar son derece içe kapalı bir topluluk olan Arap Alevileri 20. yüzyılın ortalarından Suri- ye siyasal yaşamında artan etkilerine paralel olarak öne çıkmıştır. 30 yıl boyunca ülkeyi yöneten Hafız Esad ve şu anki Devlet Başkanı Beşar Esad Arap Alevi mezhebine mensuptur.

Diğer azınlık grup Hıristiyanlar ise Suriye’nin en eski yerleşik topluluklarındandır ve ken- dilerini büyük Arap toplumunun bir parçası (Ermeniler hariç) olarak görmektedir. Baas Partisi’nin kurucularından Mişel Eflak dahil olmak üzere ülkenin önde gelen Arap milli- yetçi ideologları ve siyasetçileri Hıristiyanlar arasından çıkmıştır.

En fazla nüfusa sahip etnik azınlık Kürtler, kendilerine ait dilleri, farklı kültürleri olma- sı açısından diğer topluluklardan ayrılmak- tadır. Çoğunluğu ülkenin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde yaşamaktadır. Bunun yanı sıra kuzeyde Türkiye sınırı boyunca ve Şam, Halep gibi büyük şehirlerde de Kürtler yaşa- maktadır. Diğer etnik azınlıklar Türkmenler ve Ermenilerdir. Türkmenler, Memlükler ta- rafından 12. yüzyılda bölgeye yerleştirilen Türkmen boylarının devamıdır. Türkmenler Halep, Şam, Humus, Hama, Tartus ve Go- lan bölgelerinde yaşamaktadır. Ermeniler ise 20. yüzyılın başında ülkeye gelmiştir. Etnik kimlikleri ve dillerini koruyan Ermeniler Halep çevresinde yoğunlaşmaktadır. Şiiliğin bir kolu olarak görülse de daha çok kendine has bir İslam inancına sahip olan Dürziler Su- veyda vilayeti nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Dürzi Dağları olarak bilinen bölgeden dağılan Dürziler ülkenin geçmişin- de önemli siyasi roller üstlenmiştir. Son ola- rak İsmaililer, %1’lik nüfus oranlarına rağmen geçmişte orduda ve günümüzde bürokraside önemli roller üstlenmiş Şiiliğin bir kolu olan mezhepsel azınlık topluluğudur.4

Siyasi ve Ekonomik Yapı

1946 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla be- raber istikrarsızlığın hakim olduğu, askeri darbelerin birbirini izlediği Suriye’de, Hafız Esad’ın 1970 yılında iktidara gelişiyle beraber ülkede göreceli bir istikrar hakim olmuştur.

Diğer taraftan 1970 yılında kurulan siyasi yapı Suriye’ye otoriter-totaliter bir devlet ni- teliği kazandırmıştır. Aynı siyasal yapı günü- müzde de korunmaktadır. Hafız Esad, ülkenin tüm siyasal, askeri, güvenlik ve yasama konu- larında devlet başkanına geniş yetkiler veren yapıyla tüm kurumlar üzerinde tam bir haki- miyet sağlamıştır.5

Suriye’de siyaset, tepeden aşağıya doğru şu kurumlar çerçevesinde şekillenmektedir:

Devlet Başkanı, Başkan Danışmanları ve Yar- dımcıları, Askeri–Sivil Güvenlik Birimleri ve

(11)

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORSAM

İstihbarat, Ulusal İlerici Cephe (Baas Partisi), Meclis ve Hükümet.

Suriye’de rejim piramidi

* Kaynak: Shmuel Bar, “Bashar’s Syria: The Regime and its Strategic Worldview”, Institute for Policy and Strategy.

Anayasaya göre devlet başkanları yedi yıl- lık dönemler için seçilmektedir. Kanunlar devlet başkanına çok geniş yetkiler sunmak- tadır. Yine anayasaya göre devlet başkanı sa- dece devlet ve hükümetin değil aynı zaman- da silahlı kuvvetlerin de başı konumundadır.

Devlet başkanı “devletin genel politikalarını belirlemekle yetkilidir. Meclis’i toplama ve fesh etme, tüm anayasal değişiklikleri onay- lama, meclis oturumda olmadığı zaman- larda kanun yapma, acil ihtiyaçların ortaya çıkması durumunda yasalar çıkarmak ve acil önlemler alma”, Anayasa Mahkemesi’nin üyelerini atama6 gibi geniş yetkileri bulun- maktadır. Başkan tüm bakanları belirlemek- te, başbakanı görevlendirmekte ve yargıçları atamaktadır. Bunun yanı sıra tüm güvenlik ve ordu birimlerine atamalar devlet başkanı tarafından gerçekleştirilmektedir. Devlet başkanı aynı zamanda ülkenin “öncü partisi”

Baas’ın genel sekreterliği ve Baas Partisi ile beraber 7 partinin ittifakından oluşan “Ulusal İlerici Cephe’nin başkanlığını görevlerini de yürütmektedir. Genel Sekreter partinin 90 ki- şilik merkez komitesi dahil olmak üzere Baas

Partisi’nin tüm organlarına yapılan atamaları kontrol etmektedir.7 Hafız Esad’ın iktidara gelişinden sonra devlet başkanlığı seçimi ilk kez 1971 yılında düzenlenmiştir. O tarihten bu yana 7 yılda bir düzenlenen seçimlerde sü- rekli olarak tek aday olarak katılan Hafız Esad ve sonra Beşar Esad oyların %99.9’unu alarak devlet başkanlıklarına seçilmiştir. Bir tek 2007 yılında gerçekleşen seçimde Beşar Esad %97,6 ile şimdiye kadarki “en düşük” oranla devlet başkanlığı görevine seçilmiştir.

Devlet Başkanı’nın çevresinde ise danışman- lar, askeri ve sivil güvenlik birimlerinin, is- tihbarat kuruluşlarının başındaki isimlerden oluşan “yakın çevre” yer almaktadır. Suriye’de ülkeyi esas yöneten grup da devlet başkanı ile beraber yakın çevredir. İç ve dış politikada makro düzeyde önemli kararlar sınırlı sayı- daki bu seçkin grup tarafından alınmaktadır.

Bu birimlerde görev alanların çoğunluğunu Arap Aleviler (Nusayriler), Lazkiye kökenliler hatta Esad ailesinin yakın akrabaları oluştur- maktadır. Ordu ve diğer güvenlik birimleri- nin başlarındaki kişilerin %90’ına yakını Arap Alevilerdendir.8 Ancak mezhepsel ya da aile bağlarından daha önemli olan rejim ve devlet başkanına sadakattir. Bu nedenle rejim içinde Arap Alevi olmayan birçok önde gelen isim de bulunmaktadır. Bu arada bütün Arap Ale- vilerin de sistem içinde eşit role sahip olma- dıklarını söylemek gerekmektedir. Başlıca altı farklı aşiretten oluşan Arap Aleviler arasında Hafız Esad’ın mensup olduğu Kalabiye aşire- ti, Beşar Esad’ın annesinin mensubu olduğu Hadadin aşireti ve geleneksel olarak Kalabiye aşireti ile yakın ilişkisi olan Hayatin aşiretleri sistem içinde daha fazla role sahiptir.9

Yakın çevre içinde güvenlik ve istihbarat bi- rimlerinin kilit isimleri büyük önem taşımak- tadır. Halen Suriye’de birbirinden bağımsız çalışan ve doğrudan başkana karşı sorumlu 15 civarında güvenlik ve istihbarat birimi görev yapmaktadır. İstihbarat ve güvenlik sistemi üç ayak üzerine oturmaktadır. Birincisi, Siyasi Güvenlik, Askeri İstihbarat ve Hava Kuvvetle- ri İstihbarat gibi geleneksel istihbarat kurum-

(12)

ları (Muhaberat)’dır. İkincisi Özel Kuvvetler, Savunma Tugayları, Başkanlık Muhafızları gibi istihbarat ve operasyonel yetkileri ve sorumlulukları olan birimlerdir. Sonuncusu da “Üçüncü Silahlı Tümen” gibi özel-siyasi- askeri birimlerdir. Bütün bu birimler ve bun- ların alt oluşumları 1970li yıllarda Hafız Esad tarafından oluşturulan “Başkanlık Güvenlik Konseyi” tarafından koordine edilmektedir.10 Bunlar dışında bir de Savunma Tugayları gibi paramiliter kuvvetler ve “Shabbeeha” isminde

“gençlik çeteleri” olarak bilinen rejime bağlı sivil-silahlı milis kuvvetleri yer almaktadır.

Güvenlik birimlerinin ve başlarındaki kişi- lerin sistem içindeki merkezi rolüne karşılık meclis, siyasi partiler, hükümet gibi aktörle- rin karar alma süreçlerinde çok fazla etkili olmadığı görülmektedir. Bu kurumların hem yetki alanları sınırlıdır hem de bahsedilen “ya- kın çevre”nin onaylamadığı adımları atmaları mümkün değildir. Siyasal alandaki figürlerin mezhepsel dağılımına bakıldığında büyük ço- ğunluğunun Sünni olduğu gözükmektedir.

Meclis seçimleri dört yılda bir gerçekleştiril- mektedir. 250 sandalyeli Meclis’te hangi par- tinin ne kadar sandalye alacağı seçimler ön- cesinde belirlenmektedir. 167 sandalye Ulusal İlerici Cephe’ye mensup partilere ayrılmış du- rumdadır. 167 sandalye içinde de Baas Partisi 134 sandalye ile en fazla sandalyeye sahip par- tidir. Baas Partisi’nin Meclis’teki çoğunluğu anayasa ile güvence altına alınmış durumda- dır. Cephe içindeki diğer partilere 1 ile 8 ara- sında değişen sayılarda koltuk verilmektedir.

167’dan geriye kalan sandalyeler ise bağımsız milletvekillerine dağıtılmaktadır. Bağımsız milletvekilleri kotasından, rejim karşıtı ol- masa da eleştirel isimlerin Meclis’e seçilmesi mümkün olmaktadır. Ilımlı İslami görüşlere sahip kişiler, seküler-liberal-reformcu kesim- den bazı isimler buna örnek olarak verilebilir.

Ancak Devlet Başkanı’nın tam denetimi altın- da olan Meclis’in en önemli işlevlerinden bi- ri rejimin almış olduğu kararlara, uyguladığı politikalara karşı meşruiyet duygusunun ya- ratılmasını sağlamaktır.11

Suriye’de tüm yasal siyasal partiler 1972 yılın- da Hafız Esad tarafından oluşturulan “Ulusal İlerici Cephe” isimli bir çatı yapılanma için- de faaliyet göstermektedir. Başlangıçta Baas Partisi’nin öncülüğünde sol gelenekten gelen dört parti ile kurulan Cephe şu anda toplam 11 partinin ittifakından oluşmaktadır. Arap Sosyalist Partisi, Suriye Komünist Partisi, Su- riye Sosyal Nasyonalist Partisi gibi hareketle- rin yer aldığı Cephe, rejimin siyasal tabanının genişletilmesi işlevini görmektedir. Ancak Baas Partisi dışındaki partilerin rolleri son derece sınırlıdır. Suriye Meclis’inde bu parti- lere az sayıda sandalye ayrılmaktadır. Politika yapımı, planlama veya herhangi bir siyasi güç oluşturma fonksiyonu bulunmamaktadır. Ba- as Partisi ise Ulusal İlerici Cephe içinde öncü rol oynamaktadır. Partiyi rejimin “demokratik yüzü” olarak tanımlamak mümkündür. Ancak parti bu rolünün yanı sıra devlet içinde veya herhangi bir görevde yükselmenin araçların- dan birine dönüşmüş durumdadır. Ülkedeki doktor, öğretmen, akademisyen, avukat, ga- zeteci gibi birçok önde gelen meslek grubu üyeleri parti üyesidir. Ülkedeki çoğu “sivil toplum örgütü” partinin kolları olarak faaliyet göstermektedir. Ticaret odaları, spor kulüp- leri, kadın ve gençlik birlikleri, sanatçılar ve yazarlar birlikleri, çiftçi birlikleri gibi kuru- luşlar parti tarafından kontrol edilmektedir.

Gençler ve çocukların ideolojik eğitiminde aktif rol almaktadır.12 Dolayısıyla Baas Partisi halkın seferber edilmesi ve kontrolü aracına dönüşmüş durumdadır. Suriye Anayasası Ba- as Partisi’nin liderlik rolünü kabul etmekte ve bir maddesinde “toplumun ve devletin öncü partisi” olarak tanımlanmaktadır. Böylece bu madde Suriye’nin tek partili sitemini yasallaş- tırmaktadır.

Suriye’de Arap Alevi mezhebine mensup kişi- ler kritik görevleri yürütmekle beraber mez- hepçilik hiçbir zaman devlet ideolojisi olarak takip edilmemiştir. Bu anlamda rejimin daha kapsayıcı bir yaklaşıma sahip olduğunu ve A- rap Aleviler dışından da kesimlerin desteğini almış bir yönetim olduğunu söylemek mümkündür. Suriye yönetimi, seküler-Arap

(13)

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORSAM

milliyetçi ideolojisi ile farklı toplumsal grup- ların desteğini almaktadır. Azınlık topluluk- ları açısından Sünni Arap çoğunluğun ezici- liğine karşı kapsayıcı bir ideolojiye sahip se- küler Baas ideolojisi daha tercih edilir kabul edilmektedir. Yönetim ayrıca ülkede istikrarı savunan üst sınıf Sünni Araplar arasında da desteğe sahiptir. Bu açıdan Suriye rejimini tamamen bir azınlık iktidarı olarak tanımla- mak doğru olmayacaktır. Otoriter bir devlet olmakla birlikte toplumun bazı kesimlerinin desteğini alan bir yönetim olarak görmek da- ha doğrudur.

Suriye’de ekonomik yaşama baktığımızda bü- yük ölçüde devlet kontrolünde bir yapı karşı- mıza çıkmaktadır. Biraz önce bahsedilen siya- si, askeri seçkinlerin bu ekonomik yapının de- vamı yönünde ciddi çıkarları vardır. Özellikle güvenlik birimlerinin en önemli noktalarını elinde bulunduran yöneticiler, sistemin çökü- şüyle sonuçlanabilecek bir ekonomik açılım hareketinden çekinmektedir. Çünkü, “devlet burjuvazisi” adı verilen bu kesim, üretim ve yatırım araçları üzerindeki kullanım hakla- rından yararlanarak toplumsal mülkiyet üze- rinden zenginleşmektedir.13 Siyaset ve ekono- minin, siyasetçi ve işadamlarının iç içe oldu- ğu, birbirini desteklediği bir yapı mevcuttur.

Ülkenin en zengin işadamları aynı zamanda üst düzey bir yetkilinin yakını durumundadır.

Örneğin Suriye’deki protesto gösterilerinde halkın en fazla tepki gösterdiği ülkenin en zengin ismi olan Rami Maluf, Beşar Esad’ın anne tarafından kuzenidir. Suriye’de değişim, sadece statüleri, mezhep temelinde şekillenen siyasal iktidarı değil ekonomik ilişkileri da tehdit etmektedir. Bu da Suriye’de değişimin önündeki en önemli engellerden biridir.

2. Suriye’de Muhalefetin Anatomisi Suriye’de Mısır veya Libya örneklerinden bi- ri yaşanacak mı sorusuna yanıt verebilmenin ön koşulu sokaklara dökülen, değişim isteyen grupların kimlerden oluştuğu ve temel talep- lerinin ne olduğunu anlamaktır. “Suriye’de Muhalefetin Anatomisi” başlıklı bölüm bu

çabanın bir ürünüdür. Bu kısımda Suriye mu- halefeti 5’li bir sınıflandırmaya tabi tutularak muhalif hareketlerin kısa geçmişleri, siyasal yaklaşımları, etkinlik düzeyleri, rejim değişik- liği ve dış müdahaleye bakışları ortaya kon- maya çalışılacaktır.

2.1. Reformcular

Suriye’de reformcu hareketin kökeni 2000 yı- lında Hafız Esat’ın vefatı ve oğlu Beşar Esad’ın iktidarı devraldığı dönemlere kadar uzanmak- tadır. Halen devam eden protesto gösterileri- nin sayı olarak az ancak etkin kesimini oluştu- ran “refomcu” hareketin ardında iki farklı ke- simin olduğu gözlenmektedir. Birincisi 1991 yılından sonra devletin de teşvikiyle başlayan ekonomik liberalleşmeye bağlı olarak gelişen ve gittikçe ekonomik gücünü ve buna paralel olarak siyasi ve toplumsal etkinliğini arttıran girişimci kesim. İkinci grup ise entelektüel, hukukçu, gazeteci, sivil toplum kuruluşları ve akademik camiadan oluşan aydın kesimdir.

Beşar Esad’ın 2000 yılında başa geçişini taki- ben bu iki kesim siyasi reformların gerçekleş- tirilmesi amacıyla ülkenin çeşitli yerlerinde resmi olmayan toplantılar düzenlemeye baş- lamıştır. “Sivil Toplumun Canlanışı” adı altın- da örgütlenen gruplar “demokrasi, özgürlük- lerin genişletilmesi, ekonomik reform” konu- larında taleplerini dile getirmeye başlamıştır.

Bu toplantıları takiben Eylül 2000 ayı içinde yazarlar, düşünürler, sanatçılar, profesörler, avukatlar ve gazetecilerden oluşan 99 aydın taleplerini içeren bir belgeyi gazetelerde ya- yımlamıştır. Belgede temel olarak şu esaslar ele alınmaktaydı: “1963’ten beri yürürlükte olan sıkıyönetimin kaldırılması, siyasi tutuk- lulara af çıkarılması, toplantı, basın ve ifade özgürlüğünün sağlanması ve son olarak da si- vil özgürlüklerin genişletilmesi.”14 Yayımlanan belgeye karşı devletin tepkisi sert olmuş, bel- geyi yayımlayan gazetelerin Suriye’ye girişi ya- saklanmıştır. Buna karşılık Esad bu dönemde bazı reformcularla görüşmüş ve sadece devlet gazetelerinde olmak kaydıyla devleti ekono- mik konularda eleştirmelerini olumlu karşı- ladığını belirtmiştir. Reform hareketinin önde

(14)

gelen isimlerinden olan Arif Dalila da devlet gazetelerinden biri olan Tavra’da tek parti yö- netimini eleştirmiş ve bu sistemin artık etkin olmadığını savunmuştur.15 Bu dönemde Beşar Esad bazı sınırlı adımlar da atmıştır. 2000 yılı Kasım ayı içinde 600 siyasi suçlu serbest bıra- kılmıştır. Bir sonraki ay içinde ise karanlık bir geçmişe sahip olan Mazzeh hapishanesinin kapatılmasını öngören kararname yayımlan- mıştır. Kasım ayı içerisinde Baas Partisi, Ulu- sal İlerici Cephe (Suriye’de tüm partiler 1972 yılında Hafız Esad tarafından oluşturulan bu cepheye mensuptur) içinde yer alan partilere kendi gazetelerini çıkarmaları izni verilmiş ve bu kararı takiben Suriye Komünist Partisi ta- rafından “Halkın Sesi” adlı gazete çıkarılmaya başlanmıştır.

O dönemde Suriye’de reform hareketinin ön- cüsü konumundaki işadamı Riyad Seyif, reji- min bazı temel kabullerine karşı eleştirilerini yoğunlaştırmıştır. Baas ideolojisinin temelini oluşturan Arap Birliği ve sosyalizm konula- rına eleştiriler getirmiş, Arap Birliği düşün- cesine karşılık, “Suriyeli” kimliğini ön plana çıkarmış, sosyalizmin ise ölmüş bir ideolo- ji olduğunu savunmuştur. 1994 seçimlerine bağımsız aday olarak katılmış ve milletvekili seçilmiştir. Milletvekili olmasının ardından sanayi sektörünün değişime ihtiyacı olduğuna dair eleştiriler getirmeye başlamıştır. Seyif’in eleştirilerini yoğunlaştırmasının ardından hükümet tarafından ticari bağlantılarına sı- nırlama ve şirketlerine ağır vergi yükümlü- lükleri getirilmiştir. Bunların sonucunda Seyif birçok işletmesini kapatmak zorunda kalmış- tır. İş hayatında yaşadığı sorunlara ve mad- di sıkıntıya rağmen 1998 seçimlerine tekrar katılmış ve yeniden milletvekili seçilmiştir.

Hafız Esad’ın ölümüyle beraber eleştirilerini artırmıştır. Kendi evinde işadamları ve aydın- ların katıldığı toplantılar düzenlemeye başla- mış, bu toplantılar sonucunda “Sivil Toplum Dostları” adıyla yeni bir oluşum başlatmıştır.

Başlangıçta halka açık olmayan bu toplantılar daha sonra herkese açık hale gelmiş ve katılım giderek artmıştır. Daha sonradan adı “Ulusal Diyalog Forumları” olarak değiştirilen grupta

Seyif, Suriye ekonomisinde reform yapılması- na gerektiğine inanan işadamları ve siyasi re- formu savunan aydınlar arasında destek bul- muştur. Seyif’in yeni bir parti kurmaya kadar varan girişimleri sonunda rejimin tepkisi sert olmuş ve belli bir noktadan sonra kendisini siyasi açıdan yok etmeye yönelik girişimler başlamıştır. Bunu takiben milletvekilliğinden istifa etmiş ve toplantıların son bulduğunu duyurmuştur.16

2001 Ocak ayı içinde aydınlar ve vatandaş- lardan oluşan 1000 kişilik bir grup ikinci bir belge yayımlamıştır. Genel olarak ilkini tek- rarlayan bu belgede ek olarak uluslararası bir kuruluşun denetiminde demokratik seçimle- rin yapılması talebi dile getirilmiştir.17 Belgeyi hazırlayanlardan ve yine reform hareketinin önde gelen isimlerinden olan Mişel Kilo bel- geyle olumlu biçimde ilgilenen Beşar Esad’a şükranlarını iletmiş ve kendisini öven sözler söylemiştir. Bu süreci takip eden günlerde evinde düzenlenen bir toplantı sırasında Seyif yeni bir siyasi örgütlenme konusundaki plan- larını açıklamıştır. “Sosyal Barış Hareketi” a- dını verdiği oluşumun siyasi partilerin kurul- masına izin veren yasanın çıkmasını takiben partileşeceğini belirtmiştir.18

Devlet tarafından ciddi bir engellemeyle kar- şılaşmayan hatta hükümet içindeki reformcu kanat tarafından desteklenen reform hareke- ti, bu noktadan itibaren ciddi devlet baskısıy- la karşı karşıya kalmıştır. Dönemin Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam “reformcu- ların, ülkelerini Cezayir ya da Yugoslavya’ya çevirmelerine izin vermeyeceklerini söylemiş ve reformcuları ülkede mezhepsel ayrılık ya- ratmakla suçlamıştır.”19 Bütün bu gelişmeler karşısında Seyif siyasilerin direktifleri doğrultusunda “Ulusal Diyalog Forumunun”

kapatıldığını ve bundan sonra çalışmaları için resmi izin alma konusunda çalışacağını açıklamıştır. Riyad Seyif 2001 yılında “yasadışı yollarla anayasayı değiştirmeye çalışma”

suçlamasıyla hapse atılmıştır.20 Seyif’in yanı sıra birçok reformcu isim o tarihlerde 2 ile 5 yıl arasında değişen sürelerde hapse atılmış ve

(15)

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORSAM

reformcu muhalefet belli bir dönem sessizli- ğe bürünmüştür. Reformcu kesimin yeniden Suriye siyasal yaşamına katılışı 2005 yılında yayınlanan “Şam Deklerasyonu” (Suriye Mu- halefetinin İttifakı başlığında anlatılacaktır) ile olmuştur. Demokrasi talebinde bulunulan deklerasyona yönetim yine sert tepki vermiş ve Mart 2006 tarihinde tutuklamalar yeni- den başlamıştır. Deklarasyonu imzalayanların bir kısmı yurt dışına çıkmak zorunda kalmış bazıları da tutuklanarak hapse atılmıştır. Re- formcular 2007 yılında “Ulusal Demokratik Değişim İçin Şam Deklarasyonu” adı altın- da yeniden örgütlense de kısa bir süre sonra Konsey üyesi birçok lider tutuklanmıştır.21 Merkezi otoritenin zayıflamasına paralel olarak taleplerini daha sık gündeme getiren reformcular son olarak Suriye’de başlayan isyan dalgası ile beraber gündeme gelmiştir.

Reformcuların toplumsal tabanı çok geniş olmamakla birlikte orta üst ve eğitimli sınıf-

lar arasında etkinliğe sahip olması itibariyle

“özgül ağırlığının” fazla olduğu söylenebilir.

Örneğin Şam Deklerasyonu’nun başkanlığını yürüten Fida Havrani, Suriye’nin eski önemli politikacılarından ve Baas Partisi’nin üst dü- zey isimlerinden Ekrem Havrani’nin kızıdır.

Ayrıca hareket içinde işadamları ya doğru- dan yer almakta ya da dışarıdan maddi destek vermektedir. Bunun yanı sıra hareketin içinde aydınların da yer alıyor olması nedeniyle re- formcuların kaynak ve söylem gücünün fazla olduğu söylenebilir. Ayrıca destek aldığı taba- nın daha çok eğitimli gençler oluşu da eylem yapma konusundaki etkinliklerini artırmak- tadır. Bu kesimin “Suriyelilik” temelinde mil- liyetçi olduklarını söylemek mümkündür. Ül- kede radikal bir değişimden yana değillerdir.

Dış müdahaleye kesinlikle karşı olduklarını açıkça belirtmekte ve en önemlisi şiddeti bir araç olarak kullanmamaktadırlar. Dolayısıyla ülkede bir “devrimden ziyade reform” yapıl- masını savunmaktadırlar.

Tablo – 1 Suriye’de Reformcu Kesimi Oluşturan Parti ya da Hareketler

Parti / Hareket Adı Açıklama

Suriye Ulusal Demokratik Buluşması

Suriye’nin en büyük muhalif partiler ittifakıdır. Daha çok sol gelenekten gelen partiler yer almaktadır. Nasırcılar, Riyad Türk’ün liderliğini yaptığı Suriye Demokratik Halk Partisi gibi oluşumlar yer almaktadır.

Sivil Toplumun Uyanışı Komitesi

Gelecek Partisi Lideri Navaf el Beşir Suriye’nin en güçlü Arap aşiretlerinin muhalif lideridir.

Demokratik Diyalog İçin Cemal Atasi Forumu

Adını eski Suriyeli politikacı ve Baas’ın ideologlarından biri olan Cemal Atasi’den alan sivil hareket yasaklanmasının ardından sosyal paylaşım ağları üzerinden faaliyetlerine devam etmektedir. Forumun liderliğini Şam’da yaşayan avukat Suhair Atasi yapmaktadır.

İnsan Hakları Örgütleri

Suriye’de 10 insan hakları örgütü ve iki adet de insan hakları konularında çalışma yürüten araştırma merkezi bulunmaktadır. Bunun yanı sıra insan hakları ile bağlantılı tek bir konu (siyasi tutuklular ya da işkence gibi) üzerine çalışmalar yapan daha küçük çaplı örgütler de bulunmaktadır.

“Suriye Küreselleşme Karşıtı Aktivistler” Hareketi

1 Ocak 2003 tarihinde kurulmuştur. Birçok üyesi hapishanelerde bulunmaktadır. Suriyeli şehirli, neo-liberal küreselleşme hareketlerine karşı gençlerden oluşmaktadır. Taban olarak çok geniş olmamakla birlikte eylem düzenleme kapasitesi ve düşünsel açıdan güçlüdür.

(16)

2.2. Müslüman Kardeşler ve Diğer İslami Hareketler

Suriye’de muhalefetin belki de en geniş top- lumsal tabana sahip hareketi Sünni Arapların desteklediği Müslüman Kardeşler örgütüdür.

Suriye Müslüman Kardeşler örgütü 1940lı yıllarda Halep ve Hamalı Sünni toprak sa- hipleri ile bağlantılı İslam alimleri tarafından kurulmuştur.22 Mısır Müslüman Kardeşler örgütü her ne kadar “demokrasiyi Batı’dan ithal edilmiş bir kavram olarak reddetse” de Suriye Müslüman Kardeşler örgütü ilk faaliyet göstermeye başladığı yıllarda demokratik siyasal yaşama katılmıştır. 1950 ve 1960lı yıllarda gerçekleşen seçimlerde Suriye Meclisi’nde blok oluşturmayı başarmıştır.23 Ancak bu durum 1963 yılında seküler, A- rap milliyetçi ideolojiyi benimseyen Baas Partisi’nin iktidara gelmesi ile değişmiştir.

Baas yönetimini “mürtet (dininden dönen) rejim” olarak tanımlayan Müslüman Kardeş- ler bir yıl sonra 1964 yılında Hama şehrinde silahlı bir devrim girişiminde bulunmuştur.

Ancak bu girişim yönetim tarafından bastırıl- mıştır.24 Bu başarısız girişimin ardından yeni- den örgütlenen Müslüman Kardeşler 1970’ler boyunca mücadelesine devam etmiştir. Bu yıllarda güvenlik birimlerinde görev yapan Arap Alevi kökenli askerlere ve rejime yakın duran Sünni din adamlarına suikastlar dü- zenlemiştir.25 1980 yılında Hafız Esad’a yöne- lik suikast girişimi sonrasında, örgüte üyelik ölümle cezalandırılmaya başlanmıştır. 1982 yılında örgütün Hama şehrinde bir askeri karakolu ele geçirmesini takiben yönetimin yanıtı sert olmuş ve “Hama Katliamı” olarak bilinen kanlı olaylar yaşanmıştır. Şehre ordu- yu sokan rejimin 10.000 (farklı kaynaklarda 20.000 hatta 30.000 şeklinde de ifade edil- mektedir) civarında çoğu Müslüman Kardeş üyesi kişiyi öldürmesiyle örgüt gücünü büyük ölçüde kaybetmiştir. Ülke genelindeki örgüt üyeleri ya da sempatizanları ya yurt dışında kaçmış ya da ülkedeki siyasi faaliyetlerine son vermiştir.

Müslüman Kardeşler örgüt olarak zayıflasa da Suriye’de İslamcı hareketlere olan ilgi ve

destek devam etmiştir. Suriye yönetimi de hem Hafız Esad’ın iktidarının son yıllarında hem de Beşar Esad Devlet Başkanlığı görevini üstlendikten sonra bu tabanı kullanma ve dö- nüştürme çabası içinde olmuştur. Burada iki amaç güdülmüştür. Hem İslami söylem kulla- nılarak halk içinde yaygın olan İslami kaygıla- rı olan halkın desteğini alabilmek hem de İsla- mi eğilimleri yönetimle barışık, ılımlı bir şekle sokmak. Bu çaba kendini hem söylemde hem de bazı politika değişimlerinde kendini gös- termiştir.26 Bu süreçte ılımlı görüşlere sahip din adamları ve alimlerine hem Suriye resmi basını hem de siyasetinde alan açılmıştır. Bu kişiler ılımlı İslami görüşleri savunmanın ya- nı sıra “komşu Türkiye’yi model alan İslami demokrasi” çağrılarını gündeme getirmiştir.

Ayrıca rejimin İslami partilerin açılmasına o- nay vermesi taleplerini de dile getirmişlerdir.

Beşar Esad yönetimi de “eleştirel ama sadık”

İslami harekete de daha fazla hareket alanı sağlamıştır.

1996 yılında Müslüman Kardeşler örgütü- nün liderliğine sürgünde yaşayan Ali Sadret- tin Bayanuni’nin gelmesi ile birlikte örgütün hem siyasal duruşunda hem de Suriye rejimi ile ilişkilerinde bir değişim yaşanmaya başla- mıştır. Örgüt 2005 yılında bir “Ulusal Şart”

yayınlayarak “demokrasi çağrısında bulun- muş ve şiddeti reddettiğini” açıklamıştır.

2005 yılında Suriye’de reformcu kesimin ön- cülüğünde hazırlanan ve ülkede “liberal bir demokratik sistemin kurulmasını” savunan

“Şam Deklerasyonu”na imza atmıştır. Böylece Müslüman Kardeşler ile Suriye’de mücadele veren seküler-demokrat reformcu kesim ara- sında bir işbirliği süreci de başlamıştır. Aynı dönemde örgütün Amerika ile de bağlantıya geçme çabaları basında yer almıştır.27 Baya- nuni yaptığı açıklamalarda “ülkeyi yönetmek değil gücü paylaşmak istedikleri” ifadelerini kullanmıştır. Bu söylem değişimi Suriye siya- sal yaşamında kendilerine alan açılması karşı- lığında Suriye rejimi ile uzlaşma çabalarının bir işaretidir. Bu çaba mevcut koşullar içinde, örgütün içerden ya da dış müdahale yoluyla rejim değişikliğine karşı çıkması anlamına gelmektedir.

(17)

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORSAM

Müslüman Kardeşler örgütünde iki farklı yak- laşım bulunmaktadır. Ali Bayanuni’nin lider- lik ettiği grup Beşar Esad yönetiminin hiçbir zaman taleplerini karşılayamayacağını ve bu nedenle rejim muhalifi her oluşum ile işbirliği yapılmasını savunmaktadır. Mısır Müslüman Kardeşleri’nin desteklediği diğer grup ise re- jim üzerinde ulusal ve uluslararası baskının artması ile birlikte rejimin tavizler vermek durumunda kalacağını ve bu nedenle de diğer muhalif oluşumlarla birlikte hareket edilme- sine gerek olmadığını savunmaktadır. Örgüt liderinin Ali Bayanuni olmasının da etkisiyle Müslüman Kardeşler yakın zaman öncesi- ne kadar seküler-reformcu-rejim karşıtı tüm muhalif oluşumlarla işbirliği içinde olmuştu.

Ancak 2009 yılı ile beraber Suriye Müslüman Kardeşler örgütü içinde bağımsız hareket edilmesini savunan grubun daha belirleyici konuma geldiği görülmektedir. Örgüt 2009 yılı içinde Avrupa’da faaliyet gösteren Ulusal Kurtuluş Cephesi isimli Suriyeli muhalefet cephesinden çekildiğini açıklamıştır. Aynı yıl içinde İsrail’in Gazze’ye gerçekleştirdiği saldı- rıların ardından Suriye rejimine yönelik tüm faaliyetlerini ertelediğini duyurmuştur. Bu açıklamayı takiben Türkiye ve Mısır Müslü- man Kardeşler’i arabuluculuğunda Suriye re- jimi ve Suriye Müslüman Kardeşler’i arasında görüşmeleri yapıldığı ve örgüte sistemde belli bir yer açılması karşılığında uzlaşı çabaları olduğu haberleri yer almıştır.28 Bu çabaların

sürdüğü bir dönemde 2 Ağustos 2010 tarihin- de Suriye Müslüman Kardeşler’i İstanbul’da gerçekleştirdiği bir toplantı ile Muhammed Riyad Şakfa’yı29 örgütün yeni lideri olarak seç- miştir.30

Suriye Müslüman Kardeşler örgütü lideri Riyad Şakfa ve Genel Sekreteri Muhammed Tayfur Nisan 2011 ayı başında İstanbul’da bir toplantı gerçekleştirmiştir. Genel Sekreter Tayfur’un bu ziyaret sırasında basına verdi- ği bir röportajda kullandığı ifadeler örgütün son dönem yaklaşımlarını görmek açısından çarpıcıdır: ““İran modelini hiçbir şekilde dik- kate almıyoruz. Biz ve diğer Arap ülkeleri için Türkiye modeldir. Türkiye’de olduğu gi- bi şeffaf seçimler istiyoruz. Türkiye modeli bizim için en uygun olanıdır.” Suriye’ye kar- şı Libya benzeri olası bir uluslararası askeri müdahaleye ise kesinlikle karşı olduklarını

“Kaddafi, Libya’da kendi halkına karşı sava- şa girişti. Bizde ise böyle bir durum yok. Biz problemlerimizi kardeşler olarak çözebilecek durumdayız.31 ifadeleri ile göstermiştir. Örgüt demokratik bir siyasal sistemi savunmaktadır.

İslam Devleti, direniş ve Arap Alevilere yöne- lik söylemlerinden vazgeçmiştir.

Görece ılımlı Müslüman Kardeşlerin yanı sıra rejimle silahlı mücadele yürüten El Kaide ve Hizb ut-Tahrir gibi radikal İslamcı örgütleri- nin de belli bir tabanı vardır. Ancak Suriye’de

Tablo – 2 Suriye’de Diğer İslami Hareketler

Hizb ut-Tahrir 1998 ve 1999 yıllarında Suriye yönetimi tarafından örgüte yönelik kapsamlı tutuklama harekatı gerçeklemiştir. Örgütün iddialarına göre birçok üyesi tutuklanarak hapse atılmıştır. 2004 yılında örgütle bağlantılı olduğu düşünülen onlarca genç ve din adamı hapse atılmıştır. Örgüt üyelerinin kendi ifadelerine göre Suriye’de 1000 civarında üyesi bulunmaktadır.32

El Kaide

Şam’da Kassiyun Dağı’nda gerçekleşen çatışmalar konusunda El Arabiya Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni “El Kaide’nin Suriye’ye karşı savaş başlattığını” iddia ettiği bir yazı kaleme almıştır. El Kaide içinde sayı olarak Suudi Arabistan’dan sonra Suriye kökenlilerin ikinci sırada olması örgütün Baas rejimine de yönelme konusunda çabaları olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir.33 2004 yılında Şam’da Birleşmiş Milletler binasına düzenlene saldırı El Kaide’nin Suriye’de şimdiye kadar gerçekleştirdiği en büyük eylemlerden biridir.

Cund al Şam (Suriye’nin

Askerleri) Cund al Şam’ın El Kaide örgütü içinde Abu Musab al-Suri ve diğer üst düzey Suriye kökenliler ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir.34

Birleşik İslami Cephe

(18)

halkın genelinin muhafazakar olmakla bir- likte köktenci İslami hareketlere karşı soğuk yaklaştığını ve bu nedenle geniş halk kitlele- ri tarafından desteklenmedikleri söylenebi- lir. Sahip oldukları eylem yapma kapasiteleri ve sayıca az ancak radikal taban sayesinde önemli muhalif gruplar olarak değerlendirile- bilir. Bu gruplar, seküler Baas ideolojisini ke- sinlikle kabul etmemekte ve Suriye’de kökten bir rejim değişikliğini savunmaktadır.

2.3. Suriyeli Kürtler

Kürtler Suriye’nin en fazla nüfusa sahip et- nik azınlığıdır ve tamamına yakını Sünni’dir.

Çoğunluk, ülkenin kuzeydoğusunda Irak ve Türkiye sınırı boyunca yerleşmiştir. Yüzde 30’u Halep’in kuzeyinde Afrin (Kürt Dağları) olarak adlandırılan bölgede yaşamaktadır. Fı- rat Nehri’nin Suriye’ye giriş yaptığı yer olan Ain Al Arap’ta (eski Kürtçe adı Kubani) yüzde 10’u bulunmaktadır. Yüzde 40 ise kuzeydo- ğuda Cezire bölgesinde ikamet etmektedir.35 Afrin bölgesinde yaşayanlar Türkiye’deki Kürtlerin güneydeki uzantılarıdır ve yüzyıl- lardır bu bölgede yaşamaktadır. Cezire’dekiler ise sonradan gelen ve Suriye’nin vatandaşlığa almadığı Kürtlerdir.36 Buralar dışında Şam, Halep ve Lazkiye’de önemli sayıda Kürt bu- lunmaktadır. Toplam nüfusları hakkında ke- sin rakamlar bilinmemektedir. Ancak çeşitli kaynaklardaki verilerden yola çıkarak, ülke nüfusunun yüzde 8 ila 10’u arasında olduğu söylenebilir. Bu da yaklaşık 1,2 – 1,5 milyon Kürt nüfusa tekabül etmektedir.

1962 yılındaki nüfus sayımı, Suriye Kürtlü- ğünün bugünkü birçok sorununun temelini atmıştır. Sayımın amacı, Türkiye ve Irak’tan yasa dışı yolla ne kadar Kürt’ün Suriye’ye geçtiğini tespit etmekti. Kürtler vatandaşlık kazanabilmek için, en az 1935 yılından beri Suriye’de yaşadıklarını ispatlamak zorunday- dı. Bunu ispatlayamayan Kürtlerin vatandaşlı- ğı ellerinden alınmıştır. Sonradan gelen farklı etnik unsurları ayırma iddiasıyla gerçekleşen sayımda yaklaşık 120.000 Kürt’ün vatandaşlı- ğı kaldırılmıştır.37 Suriye Kürtlerinin sorunla- rına bakıldığında nüfus sayımının etkilerinin

sürdüğü görülmektedir. Günümüzde 150.000 – 200.000 arası Kürt, yabancı (Suriye’deki kullanımıyla ajanib) statüsündedir. Buna ek olarak, sayıma katılmayan ya da Suriyelilerin yabancı statüsündekilerle yaptığı evliliklerden doğan çocuklar, “kayıtsız” (maktumen) olarak adlandırılmaktadır. 80.000 – 100.000 civarın- dakinin kayıtsız statüsünde olduğu tahmin edilmektedir.38

Suriye Kürtlerin ayaklanma süreci 2003 Irak Savaşı sonrası başlamıştır. Irak’taki gelişmele- ri ve uluslararası ortamı bazı kazanımlar elde etmek açısından fırsat olarak gören Suriyeli Kürtlerin son yıllarda seslerini daha çok yük- seltmeye başlamıştır.39 2004 yılının Mart ayı içinde, Kamışlı’da bir futbol maçı sonrasında Araplarla Kürtler arasında başlayan çatışma- ların tüm Suriye’ye yayılarak birçok insanın ölümüyle sonuçlanması, koşullar oluştu- ğunda Kürt meselesinin ne denli istikrarsız- lık potansiyeli taşıdığını göstermiştir.40 Yine Haziran 2005’te Kürt dini lider Muhammed Maşuk Haznav’ın Suriye güvenlik güçleri- nin gözetimi altındayken ölmesi sonucunda binlerce Kürdün sokağa dökülmesi, ne kadar örgütlü ve seferberliğe yatkın olduklarını da göstermiştir.41 Halen Suriye’de yaşanan isyan hareketlerinin fitili de Haseke’de Kürtlerin ayaklanması ile ateşlenmiştir.

Suriye’de yasal olmayan on dört Kürt partisi faaliyet göstermektedir. Bunlardan hiçbiri ba- ğımsız devlet ya da rejim değişikliği talebini gündeme getirmemektedir. Ancak daha önce- ki yıllarda mücadelelerinin, Iraklı Kürtlerden farklı olduğunu vurgulayan Suriyeli Kürtler son yıllarda bölgede ve Suriye’de yaşanan değişime paralel olarak taleplerinin seviye- sini de yükseltmiştir. Suriyeli Kürtlerin diğer muhalif gruplarla benzer isteklerinin yanı sıra kendi durumlarına ilişkin etnik-milliyetçi ta- leplerde bulundukları görülmektedir. Çoğu Kürt grubunun ortak talepleri; “kuzeydoğu’da hükümetin el koyduğu arazilerinin geri ve- rilmesi, Kürtçe dilinde eğitim ve öğrenim hakkı, devlet kurumlarında Kürtlere uygula- nan ayrımcılığa son verilmesi ve yabancı-ka- yıtsız statüsündeki Kürtlerin haklarının iade

(19)

ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORSAM

edilmesi”dir. Bunun yanı sıra daha az sayıda bazı Kürt gruplar “özerklik ve federal hükü- met” talepleri de gündeme getirmektedir.42 Örneğin yasal olmayan “Kürt Demokratik Birlik Partisi”, gösterilere verdikleri desteğin ülkenin diğer kesimlerinde yaşanan gösteri- lerle bir dayanışma içinde olduklarını göster- me çabası olarak ifade etmektedir. Talepleri- nin diğer muhalif kesimler gibi; “olağanüstü halin kaldırılması, siyasi tutukluların salıve- rilmesi ve siyasi tutuklamalara son verilmesi ve tek parti iktidarına son verilmesi olduğu- nu” belirtmektedir. Suriye’deki Kürt sorunu- nun çözümü için ise şu öneriyi getirmektedir.

“Merkezi bürokrasiden kaynaklanan sorun- lara, tek parti iktidarına, yolsuzluğa ve Kürt halkına yönelik baskılara son verilmesi için Batı Kürdistan’da özerk bir hükümetin ku-

rulması.”43 Bu taleplerden görüldüğü üzere Kürt muhaliflerin diğer kesimlerle uyuşan ve ayrışan talepleri bulunmaktadır. Ayrıca Suri- yeli diğer muhalif grupları arasında Kürtlerin

“bağımsız bir devlet” kurma amacında olduğu kuşkuları bulunmaktadır. Kürtlerin özerklik talepleri ve gündeme getirmeseler de rejime yönelik bir dış müdahaleye sıcak yaklaştıkları düşüncesi bu kuşkunun nedenlerindendir.44 Suriye lideri Beşar Esad son olaylardan sonra Haseke’de bazı Kürt liderler ile görüşmüş ve yaklaşık 300 bin civarındaki uyruksuz Suriyeli Kürde vatandaşlık verilmesini öngören kararı yayınlamıştır.45 Ancak bu gelişmenin ardın- dan da Kürtlerin hükümet karşıtı gösterileri devam etmiştir.46

Tablo – 3 Yasal Olmayan Suriyeli Kürt Muhalif Partiler47

Parti Adı Açıklama

Kürdistan Demokratik

Partisi İlk olarak 1957 yılında kurulan parti 2000 yılında yeniden faaliyete geçmiştir.

Liderliğini Tevfik Hamdoş yapmaktadır.

Demokratik Birlik Partisi 2003 yılında kurulmuştur. Liderliğini Ali Muhammed yapmaktadır.

Suriye Kürt Demokratik İttifakı

1992 yılında kurulmuştur. Bu listede bulunan; Suriye Kürt İlerici Demokratik Partisi, Suriye Kürt Demokratik Partisi, Kürt Halkının Birliği Partisi, Suriye Kürt Sol Partisi, Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi’nin ittifakından oluşmaktadır.

Suriye Kürt Demokratik

Cephesi 1992 yılında kurulmuştur. Suriye Kürt İlerici Demokratik Partisi, Suriye Kürt Sol Partisi ve Suriye Kürt Demokratik Partisi’nin ittifakından oluşmaktadır.

Suriye Kürt Demokratik

Partisi 1965 yılında Kürdistan Demokratik Partisi’nden ayrılarak kurulmuştur.

Suriye Kürt Demokratik Yurtseverler İttifakı Suriye Kürt Demokratik

Birlik Partisi 1981 yılında Suriye Kürt Demokratik Partisi’nden ayrılarak kurulmuştur.

Suriye Kürt Sol Partisi 1977 yılında kurulmuştur.

Kürt Halkının Birliği

Partisi 1980 yılında kurulmuştur. Liderliğini Salah Bedrettin yürütmektedir.

Suriye Kürt İlerici

Demokratik Partisi 1976 yılında Kürdistan Demokratik Partisi’nden ayrılarak kurulmuştur. Liderliğini Hamit Derviş yapmaktadır.

Suriye Kürt Sosyalist

Partisi 1965 yılında kurulmuştur.

Suriye Kürt Birlik Partisi Liderliğini Hüseyin Saado yapmaktadır.

Ulusal Demokratik

Koalisyon 2001 yılında kurulmuştur. Liderliğini Muhammet Mervan Zarki yapmaktadır.

Suriye Demokratik Birlik

Partisi PKK üyeleri tarafından kurulmuştur.

(20)

2.4. Suriye Dışında Faaliyet Gösteren Rejim Muhalifi Partiler

Tablo – 4 Suriye Dışında Faaliyet Gösteren Rejim Muhalifi Partiler

Ulusal Kurtuluş Cephesi

Hafız Esad döneminin önde gelen Sünni siyasi figürlerinden Suriye Devlet Başkanı eski Yardımcısı Abdülhalim Haddam tarafından Belçika’da kurulmuş bir şemsiye muhalif örgüttür. Haddam 2005 yılında rejimle yaşadığı sorunlar neticesinde ailesi ile birlikte Suriye’den çıkarak Avrupa’ya yerleşmiştir. Sürgünde yaşayan “milliyetçi, muhafazakar, liberal ve sosyal demokrat, komünist ve Kürt” muhalif hareketlerin çatı örgütü konumundadır. 2005 yılında Müslüman Kardeşler ile bir araya gelerek “Ulusal Kurtuluş Cephesi”ni kurmuştur. Cephe yayınladığı bildirilerde şu talepleri gündeme getirmiştir. “Etnik-dini-siyasi çoğulculuk, iktidar rotasyonu ve Kürtlere yönelik ayrımcılığa son verilmesi.”

Bu muhalefetin en önemli gücü Haddam’ın sistemin merkezinden gelmesi nedeniyle işleyişi, rejimin politika yapma şeklini ve yolsuzlukları bilmesidir.

Ancak en büyük zayıflığı ise diğer muhalif gruplar tarafından da güvenilmeyen bir kişi olarak görülmesidir. Zira mevcut yapının başta gelen sorumlularından biri olarak görülmektedir. 2001 yılında reform hareketini sert şekilde bastıran isimlerin başında Haddam gelmekteydi. Bunun yanı sıra kendisinin de rüşvet ve yolsuzluğa bulaştığı inancı hakimdir. Bu nedenlerle Suriye içindeki muhalif örgütler ve halk tabanında çok fazla etkinliği bulunmamaktadır. Ancak yine de doğduğu şehir olan Banyas’ta sahip olduğu etkinlik, maddi gücü ve rejimin zayıf noktalarını bilmesi itibariyle önemli bir muhalif hareket olarak ortaya çıkmıştır.

Nisan 2009 tarihinde Müslüman Kardeşler örgütünün ve diğer bazı önemli isimlerin Cephe’den ayrıldığını açıklaması ile bu muhalif hareketin etkinliği azalmış durumdadır.

Suriye Reform Partisi Liderliğini Suriye’nin Ahmet Çelebi’si olarak da adlandırılan Halep doğumlu Ferit Gadri yapmaktadır. Gadri halen ABD’de yaşamaktadır ve parti faaliyetlerini ABD’de yürütmektedir. Daha çok ABD ve Avrupa’da yaşayan Suriyeliler tarafından desteklenmektedir. Suriye içinde çok fazla etkinliği bulunmamaktadır.

Suriye’de mevcut rejimin yerine demokrasi ve reform taleplerinde bulunmaktadır.

2.5. Suriye Muhalefetinin İttifakı: Şam Deklerasyonu

Suriyeli muhalif gruplarının hiçbirinin tek ba- şına Suriye’de değişim sağlama kapasitesinin olmaması ve daha önceki bazı girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması neticesinde farklı muhalif gruplar 2005 yılında birlikte hareket etme kararı almıştır. Nihai olarak farklı bek- lentileri olan gruplar “demokrasi ve daha fazla özgürlük” temelinde bir araya gelmiştir. Böy- lece dağınık güçler tek bir merkezde Suriye rejimine yönelik daha fazla baskı uygulama şansına erişmiştir. Bu düşüncenin somutlaş- ması 2005 yılının Ekim ayında yayınlanan

“Şam Deklerasyonu” olmuştur. “Demokra- tik değişim için bütünleşmiş platform” ola- rak tanımladıkları hareket “şiddet içermeyen

yollarla demokratik değişimin sağlanmasını”

hedeflemiştir. Belgede “demokrasi, ifade öz- gürlüğü, yeni anayasa ve adil seçim çağrıları”

dile getirilmiştir. “Şam Deklerasyonu” ilk ola- rak beş parti koalisyonu, sivil toplum kuruluş- ları ve 9 önde gelen kişinin imzası ile yayın- lanmıştır. Ancak çok kısa süre içinde Suriye içinden ve dışından onlarca sivil toplum ku- ruluşu ve parti de Deklerasyonu desteklediği- ni açıklamıştır. Muhalefet ittifakını oluşturan kesimler şunlardı: Reformcular, Müslüman Kardeşler, sol gruplar, Kürt milliyetçiler.48 De- mokratik değişim taleplerinin yer aldığı Şam Deklerasyonu’na rejimin tepkisi yine sert ol- muş ve belgeyi imzalayanlardan 12 kişi “dev- lete zarar vermek” suçlaması ile hapse mah- kum edilmiştir.49

Referanslar

Benzer Belgeler

It was found, that children with an acute virus hepatitis B after basic treatment have increased level o f binding o f tritium labeled drotaverine by serum proteins, and at

Suriye lideri Beşar Esad ve Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Şam’da bir araya geldikten sonra 30 Temmuz 2010 tarihinde Lübnan’ın başkenti Beyrut’a tarihi bir

Aydınlık Gazetesi bayilerde satılıyor ancak biz bu önemli habe- ri İşçi Partisi olarak yurttaşlarımıza duyurmak ve Türkiye Suriye kar- deşliğinin daha da sağlamlaşması

İslam dünyasının son gerçek halifesinin bulunduğu Türkiye, inancın kutsal mekânlarına ev sahipliği yapan Suudi Arabistan, İslam dininin militan devletçi yorumunu yayan

Bu makalede, çok say/da ve karma /k bak/m sorunlar/ olan MS’li hastalarda bak/m/n en önemli bile enleri olan atak yönetimi, hastal/k modifikasyonu, semptom

Yirmi dört sayı sonra ayrılacak olan Türk gazete muharrirliği - nin piri Şinasi’nin de ilkin bu işe yardı­ mını temin etmişti.. «Tercümanı Ahval»

In this study, we proposed an integrated MCDM based methodology in order to select the best pile foundation alternative for a given soil profile considering

Etkinliğin amacı öğrencileri yerel yönetimler hakkında bilgilendirmek, yaşadığı yerdeki yerel yönetimleri tanıtıp, öğrencilere yaşadığı yeri yönetenlerin