• Sonuç bulunamadı

ÜNİTE ÜNİTE MEDENİ HUKUK I. Dr. Öğr. Üyesi H. Kübra ERCOŞKUN ŞENOL İÇİNDEKİLER HEDEFLER MEDENİ HUKUKUN KAYNAKLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÜNİTE ÜNİTE MEDENİ HUKUK I. Dr. Öğr. Üyesi H. Kübra ERCOŞKUN ŞENOL İÇİNDEKİLER HEDEFLER MEDENİ HUKUKUN KAYNAKLARI"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÜNİTE

2

MEDENİ HUKUKUN KAYNAKLARI

İÇİ NDEKİLE R • Yürürlük Kaynakları

• Yazılı Kaynaklar

• Yazılı Olmayan Kaynaklar

• Hâkim Tarafından Yaratılan Hukuk

• Yaratıcı Kaynaklar

• Bilgi Kaynakları

• Bilimsel Görüşler

• Yargısal İçtihatlar

HEDEFLE R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

• Medeni hukukun yürürlük

kaynakları hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olabilecek,

• Medeni hukukun yaratıcı kaynaklarını öğrenebilecek,

• Medeni hukukun bilgi kaynaklarını kavrayabileceksiniz.

ÜNİTE

1

MEDENİ HUKUK I

Dr. Öğr. Üyesi H. Kübra

ERCOŞKUN ŞENOL

(2)

Medeni Hukukun Kaynakları

Medeni Hukukun Yürürlük Kaynakları

Medeni Hukukun Yaratıcı Kaynakları

Medeni Hukukun Bilgi Kaynakları

Medeni Hukukun Yürürlük Kaynakları

Yazılı Kaynaklar

Kanun Uluslararası Antlaşma

İçtihadı Birleştirme

Kararı

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi

Yönetmelik

Yazılı Olmayan Kaynaklar (Örf ve Adet Hukuku)

Sürekli Uygulama

Geleneğe Uymanın Zorunlu Olduğu İnancının Yerleşmesi

Hakim Tarafından

Yaratılan Hukuk

Medeni Hukukun Yardımcı Kaynakları

Bilimsel Görüşler Yargısal İçtihatlar

(3)

GİRİŞ

Hukukta kaynak kavramının üç değişik anlamı bulunmaktadır. Bir anlamıyla hukuk kaynağı, hukuk kurallarını yaratan gücü ifade eder. Bunlara hukukun yaratıcı kaynakları denir. Anayasa da dâhil olmak üzere tüm Kanunlar yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlüğe koyulurlar. Bu nedenle TBMM’ye kanun koyucu da denilmektedir. TBMM en önemli yaratıcı kaynaktır. Ancak hukukun başka yaratıcı kaynakları da mevcuttur.

Diğer bir anlamda hukuk kaynağı, hukuki meselelerin çözümünde

uygulanması gereken kuralları ifade eder. Bunlara ise hukukun yürürlük kaynakları denir. Hukukun yürürlük kaynakları Türk Medeni Kanunu’nun “Hukukun

uygulanması ve kaynakları” başlıklı 1. maddesinin ilk iki fıkrasında kanun, örf ve adet hukuku ve hâkim tarafından yaratılan hukuk olmak üzere bir sıralamaya tabi tutulmuştur.

Üçüncü anlamıyla hukuk kaynağı hukuku bilmemizi, tanımamızı sağlayan araçları ifade eder. Bunlara da hukukun bilgi kaynakları adı verilir. Aslında hukukun yürürlük kaynakları da bir bilgi kaynağıdır. Ancak hukuk kurallarını uygulamak zorunda olan kişiler ve özellikle hâkimler kuralın tam olarak neyi ifade ettiğini daha iyi anlayabilmek için, yargısal içtihatlardan ve hukuk bilimi ile uğraşan kişilerin hukuk kurallarına ilişkin bilimsel görüşlerinden (öğreti-doktrin)

yararlanırlar. Bu nedenle, hukukun yürürlük kaynakları asli kaynaklar olarak adlandırılırken, içtihadı birleştirme kararları hariç olmak üzere yargı kararları ve bilimsel görüşler hukukun yardımcı kaynakları olarak adlandırılmaktadır

Bu ünitede de öncelikle medeni hukukun yürürlük kaynakları, ardından da yaratıcı ve bilgi kaynakları incelenecektir.

MEDENİ HUKUKUN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI

Hukukun yürürlük kaynakları Türk Medeni Kanunu’nun “Hukukun uygulanması ve kaynakları” başlıklı 1. maddesinin ilk iki fıkrasında şöyle belirtilmiştir:

“Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.

Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.”

Bu hükümde hukukun yürürlük kaynakları kanun, örf ve adet hukuku ve hâkim tarafından yaratılan hukuk olmak üzere bir sıralamaya tabi tutulmuştur.

Ancak önemle belirtmek gerekir ki; bu hükümde yer alan “kanun” deyimi sadece teknik anlamdaki kanunu değil, Anayasa’nın belirttiği usullere uygun olarak yürürlüğe konan her türlü yazılı hukuk kuralını (kanun, uluslararası anlaşma, cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yönetmelik vb.) kapsamına alır.

Böylece yazılı hukuk kurallarına öncelik tanınmış ve hukuki bir meselenin çözümüne ilişkin yazılı hukuk kurallarında bir hüküm bulundukça bunun

Hukukta kaynak deyince bundan yaratıcı, bilgi ve yürürlük kaynakları

anlaşılır.

(4)

uygulanması esası benimsenmiştir. Fakat yazılı hukuk kurallarında hukuki bir meseleye uygulanabilecek bir hükmün bulunmaması ihtimali de mevcuttur. Zira kişilerin gündelik hayatlarında karşılaşabilecekleri tüm meselelere ilişkin yazılı hukuk kuralları oluşturmak mümkün değildir. Bu nedenle boşluğun örf ve adet hukuku kuralı ile ve burada da bir kural bulunamaz ise hâkimin koyacağı kural ile doldurulması kabul edilmiştir.

Bu yaklaşım ile bir yandan yazılı hukuk kurallarının örf-âdet hukukuna ve hâkimin yarattığı hukuka üstünlüğü kabul edilmiş, diğer yandan da yazılı hukuk kurallarından başka hukuk kaynaklarının varlığı da benimsenerek hukukun sadece yazılı hukuk kurallarından ibaret olmadığı kabul edilmiştir [1].

Yazılı Kaynaklar (Yazılı Hukuk Kuralları)

Kanunlar, yetkili yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Anayasa’nın 88 ve devamı maddelerinde öngörülen usul ve şekillerde kabul edilip Cumhurbaşkanı tarafından Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan yazılı hukuk kurallarıdır.

Aslında Anayasa da bir kanundur; yani “kanun” kavramının kapsamına girer.

Fakat Anayasa diğer tüm kanunların üstünde temel bir kanundur. Anayasa’nın 11.

maddesine göre: “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

Kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz.”

Medeni hukuku ilişkin en temel düzenlemeler Anayasa’da yapılmış olmakla birlikte, bu alandaki temel kanunlar Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar

Kanunu’dur. Ancak medeni hukuka ilişkin tüm kanunlar bunlardan ibaret değildir.

Başta Nüfus Hizmetleri Kanunu, Vakıflar Kanunu, Dernekler Kanunu, Tapu Kanunu, Kadastro Kanunu ve Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun olmak üzere medeni hukuka ilişkin burada sayamayacağımız kadar çok sayıda kanun mevcuttur.

İki veya daha fazla devlet ya da devletlerle uluslararası kuruluşlar arasında çeşitli hukuki yükümlülükler kurmak, değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla yapılan yazılı irade beyanlarına uluslararası antlaşma adı verilir.

1. KANUN

(YAZILI HUKUK KURALLARI)

2. ÖRF VE ADET HUKUKU

(YAZILI OLMAYAN HUKUK KURALLARI)

3. HÂKİM TARAFINDAN YARATILAN HUKUK

Medeni hukukun yazılı kaynakları, yazılı hukuk kurallarından ibarettir.

(5)

Anayasa’da belirtilen usule göre yürürlüğe konulan uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir. Hatta aynı konuyu düzenleyen temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla, kanunların farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası antlaşma hükümleri esas alınır (m. 90/5).

Bakanlar Kurulunun, Anayasa’nın yürürlükten kalkan 91. maddesi uyarınca TBMM’den aldığı yetkiye dayanarak çıkardığı kanun hükmünde kararnameler de kanun gibi etkilidir. Yine Anayasa’nın yürürlükten kaldırılan 121. ve 122.

maddelerine göre olağanüstü hâl veya sıkıyönetim ilanı hâlinde,

Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü hâlin veya sıkıyönetim hâlinin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu gibi kanun hükmünde kararnameler de kanun gibi etkili olurlar.

Kanun hükmünde kararnamelerin tamamı Resmî Gazetede yayımlanır. Mevcut kanun hükmünde kararnameler geçerliliklerini korumakla birlikte, kanun hükmünde kararname ile ilgili tüm anayasal düzenlemeler 1 Ocak 2017 tarih ve 6771 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırıldığı için, artık yeni bir kanun hükmünde kararname çıkarılması mümkün değildir.

Anayasa’nın yürürlükten kaldırılan 115. maddesine göre tüzükler, Bakanlar Kurulu tarafından, kanunların uygulamasını göstermek ve emretmiş olduğu işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak ve Danıştay incelemesinden geçirilmek şartıyla Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan yazılı hukuk kurallarıdır.

Başta Tapu Sicil Tüzüğü ve Hayvan Rehni Tüzüğü olmak üzere medeni hukukla ilgili birçok tüzük mevcuttur. Bu tüzükler geçerliliklerini günümüzde de korumakla birlikte, tüzüklerle ilgili tüm anayasal düzenlemeler 1 Ocak 2017 tarih ve 6771 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırıldığı için, artık yeni bir tüzüğün çıkarılması mümkün değildir.

Anayasa’nın 104. maddesinin 17. fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.

Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması hâlinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hâle gelir.

Kararnameler yayımdan sonraki bir tarih belirlenmemişse, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler (AY m. 104/19).

Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.

Her yönetmelik Resmî Gazetede yayımlanmaz. Hangi yönetmeliklerin Resmî Gazete yayımlanacakları 3011 sayılı Resmî Gazetede Yayımlanacak Olan

Yönetmelikler Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir.

Kanun hükmünde kararnameler ve

tüzüklerle ilgili düzenlemeler 6771

sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmıştır.

(6)

Başta Evlendirme Yönetmeliği olmak üzere medeni hukuka ilişkin pek çok yönetmelik mevcuttur.

Medeni hukuk ile ilgili davalara, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun

öngördüğü görev hükümleri çerçevesinde sulh veya asliye hukuk mahkemelerinde bakılır. Aile mahkemeleri, kadastro Mahkemeleri, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri gibi mahkemeler de, asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere görev yapan özel ihtisas mahkemeleridir. Bir davayı ilk elden inceleyip hüküm vermek zorunda olan bu mahkemeler, ilk derece mahkemesi olarak adlandırılırlar.

İlk derece mahkemeleri tarafından verilen bazı kararların denetlenmesi için istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf incelemesi bölge adliye mahkemeleri tarafından yapılır. Bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen bazı kararların denetlenmesi için ise temyiz yoluna başvurulabilir. Temyiz incelemesi ise Yargıtay tarafından yapılır.

Kanun hükümlerinin yorumlanması, uygulanması veya boşluklarının doldurulmasında Yargıtay’ın çeşitli daireleri veya Genel Kurul kararları arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkabilmektedir. Hatta görüş ayrılıklarına aynı dairenin kararları arasında dahi rastlanabilmektedir. Bu durumun hukuk güvenliği ile bağdaşmadığı açıktır. Zira çok benzer olaylarda birbirinden farklı hükümler verilmesinin kişilerin kafasını karıştıracağı açıktır. İşte bu görüş aykırılıklarını ortadan kaldırmak üzere kabul edilen imkân, meselenin bir içtihadı birleştirme kararı ile çözülmesidir. Bu karar İçtihadı Birleştirme Kurulu olarak görev yapan Hukuk Genel Kurulu tarafından verilir (Yargıtay Kanunu m. 15). Ancak içtihat farklılığı bizzat Hukuk Genel Kuruluna ait bir karara ilişkinse karar, Büyük Genel Kurul tarafından verilmelidir (YK m. 16).

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları benzer hukuki meselelerde tüm hâkimleri hatta herkesi bağlar. İçtihadı birleştirme kararları Resmî Gazetede yayımlanırlar.

Kanunda (Yazılı Hukuk Kurallarında) uygulanabilir bir hüküm bulunmaması: kanun boşluğu

Yazılı hukuk kurallarının yorumlanması neticesinde mevcut hukuki meseleye uygulanabilir bir hüküm bulunmazsa bu konuda bir kanun boşluğu bulunduğu sonucuna varılır. Ancak bir kanun boşluğu bulunduğu sonucuna varabilmek için öncelikle ortada hukuk tarafından düzenlenmesi gereken bir konunun olması gerekir. Hukukun ilgi alanı dışında kalan, yani hukuka yabancı olan konular hakkında yazılı hukuk kurallarında bir hüküm bulunmaması bir kanun boşluğunun olduğu anlamına gelmez [2].

Bir kanun boşluğunun varlığından söz edebilmek için, öncelikle ortada hukuk

tarafından düzenlenmesi gereken

bir konunun olması gerekir.

(7)

Yine kanun hükümleri sadece düz anlamlarıyla değil, zıt anlamları ile de uygulama alanı bulurlar. Düz anlam, hükümden doğrudan doğruya ulaşılan anlamı;

zıt anlam ise, hükmün aksinden anlaşılan anlamı ifade eder. Ancak hükmün zıt anlamıyla uygulanması bakımından, zıt anlam ile ulaşılan sonuç, başka bir kanun hükmüyle çatışmamalı ve hükmün amacına aykırı olmamalıdır. İşte bir kanun hükmü hukuki bir meseleye zıt anlamıyla bir çözüm getiriyorsa artık kanunda bir boşluk olduğundan söz edilemez. Bu hâldeki kanundaki susma, kanun koyucunun olumsuz bir çözüm istediği anlamına gelir ve söz konusu susma, bilinçli (kasıtlı) susma olarak adlandırılır [3].

Kanun boşluğu (kural dışı boşluk) kavramı ile hüküm içi boşluk (kural içi boşluk) da birbirleriyle karıştırılmamalıdır. Bir kanun hükmünün, bir olaya uygulanabilmesi için gerekli tüm unsurları içinde barındırmayıp hâkime bir araştırma ve değerlendirmede bulunmak suretiyle hükmün unsurlarını tamamlama görevini verdiği hâllerde bir hüküm içi boşluktan söz edilir. Kanun koyucu somut hukuki meselelerin gösterebileceği farklı özellikler nedeniyle daha adil bir çözüme varılabilmesi için sıklıkla hüküm içi boşluklara yer vermiştir. Ancak hüküm içi boşluğun bulunduğu hâllerde yine de sorunu çözebilecek bir kanun hükmü olduğundan bu durum bir kanun boşluğu olarak nitelendirilemez [4].

Kanun boşlukları çeşitli ayırımlara tabi tutulabilir [5]:

Ör ne k

•Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği'nde bir askeri veya bir kıt'ayı selâmlamak, "o askerin veya o kıt'anın şahsiyetinde münderiç yüksek Türk Silâhlı Kuvvetlerini selâmlamak ve ona bağlılığı, sevgi ve saygıyı göstermek" olarak kabul edilmiş (m. 133) ve bu hükmün devamında askerlerin birbirlerini selamlama şekli ayrıntılı olarak düzenlenmiştir (m. 134-156).

•Buna karşın sivillerin birbirlerini selamlamalarına ilişkin bir yazılı hukuk kuralı mevcut değildir. Zira bu hukukun değil, görgü kurallarının ilgi alanına giren bir meseledir. Yani burada bir kanun boşluğu mevcut değildir.

Ör ne k

• İki süt kardeşin veya iki kuzenin birbirleriyle evlenip evlenemeyecekleri sorusu, TMK m. 129'un zıt anlamıyla cevaplandırılabilir. Zira bu hükümde sadece birbirleriyle evlenmeleri yasak olan kişilere işaret edilmiştir. Bu hâlde bu maddede gösterilen kişilerin dışındaki kişilerin (bu arada süt kardeşler veya kuzenlerin) diğer koşullara da uygun olmak kaydıyla birbirleriyle evlenebilecekleri sonucuna varılır.

Kanun boşluğu (kural dışı boşluk) ile hüküm içi boşluk (kural içi boşluk) birbirinden farklı kavramlardır.

Kanun hükümleri sadece düz anlamlarıyla

değil, zıt anlamları ile de uygulama alanı

bulurlar.

(8)

Bilinçli Boşluk - Bilinçsiz Boşluk: Kanun koyucu bir kanun boşluğunu bilerek ve isteyerek bırakmışsa bilinçli boşluk; bilmeden ve istemeden bırakmışsa bilinçsiz boşluk söz konusu olur.

Bilinçli boşluk ve bilinçli susma birbirleriyle karıştırılmamalıdır. Bilinçli susma hâlinde kanun koyucu, bir hükmün zıt anlamıyla hukuku bir meseleye bir çözüm getirmektedir. Bilinçli boşluk hâlinde ise, kanun koyucu kanunda gerçekten bir boşluk bırakma iradesine sahiptir.

Açık Boşluk - Örtülü (Gizli) Boşluk: Hukukun ilgi alanına giren ve bu nedenle kanunda düzenlenmesi gereken bir konuda kanunda

uygulanabilecek hiçbir hükme yer verilmemişse açık boşluk söz konusu olur.

Kanunda somut hukuki meseleye uygulanabilecek bir hüküm bulunmasına rağmen bu hükmün sözü ve ruhu (özü) birbiriyle

bağdaşmıyorsa veya hüküm aynı değerde başka bir hükümle çatışıyorsa ya da hükmün uygulanması dürüstlük kuralıyla bağdaşmıyor ve bir hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıyorsa bu hâlde örtülü (gizli) boşluktan söz edilir.

Gerçek Boşluk - Gerçek Olmayan Boşluk: Hukuki bir mesele hakkında kanunda hiçbir hüküm bulunmuyorsa gerçek boşluktan söz edilir.

Anlaşılacağı üzere gerçek boşluk açık boşlukla birebir örtüşür.

Buna karşın kanunda bir hüküm yer almakla birlikte bu hüküm beğenilmiyor, ihtiyaçları yeterince karşılamıyor ve tatmin edici

bulunmuyorsa gerçek olmayan boşluk söz konusu olur. Örtülü boşluklar, gerçek olmayan boşluklar içerisinde yer alırlar. Ancak gerçek olmayan boşluk kavramı, örtülü boşluk kavramından daha geniş bir kavramdır.

Gerçek olmayan bir boşluğu doldurmak hâkimin değil, kanun

koyucunun görevidir. Zira hâkim kanun hükmünü düzeltme yetkisine sahip değildir. Ancak tatmin edici olmayan hükmün uygulanması hakkın

Ör ne k

•Taşınır malın mülkiyetinin bir kişiden diğerine geçiren tasarruf işleminin geçerli bir iktisap sebebine

dayanmasının gerekip gerekmediği hususu TMK'da düzenlenmemiştir. Ancak kanun koyucu bu boşluğu bilerek bırakmış, meselenin çözümünü uygulama ve öğretiye bırakmayı tercih etmiştir.

Ör ne k

•Tapusuz taşınmazların mülkiyetinin ne şekilde devredileceğine ilişkin kanuni bir düzenleme söz konusu değildir. İşte bu alanda açık bir kanun boşluğu söz konusudur.

Hukuki bir mesele hakkında kanunda

hiçbir hüküm bulunmuyorsa gerçek

boşluktan söz edilir.

(9)

kötüye kullanılmasını teşkil edecekse, hâkim TMK m. 2/2’ye göre hareket edebilir. Bu hükme göre: “Bir hakkın açıkça kötüye

kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Bu hâlde hâkim tatmin edici olmayan hükmü uygulamayarak, ortaya çıkan örtülü boşluğu TMK m.

1’e göre kendisi doldurabilir.

Yazılı Olmayan Kaynaklar: Örf ve Adet Hukuku

Yazılı hukuk kurallarında bir boşluk olduğu takdirde, TMK m. 1/2’ye göre hâkim bu boşluğu örf ve adet hukukuna göre doldurur.

Bir toplumda sürekli şekilde tekrarlanma yoluyla yerleşmiş bulunan, toplumca uyulması zorunlu olduğu düşünülen, toplumun ruhundan doğan ve ne zamandan beri uygulandığı bilinmeyen davranış kuralları örf ve adet hukuku kurallarıdır [6].

Örf ve adet hukuku kuralının doğması için gerekli koşullar

Tanımından da anlaşılacağı üzere bir örf ve adet hukuku kuralının doğabilmesi için şu iki koşulun gerçekleşmesi gerekir:

Sürekli uygulama: Sürekli uygulamaya örf ve adet hukuku kuralının maddi unsuru da denilmektedir. Bir olay karşısında toplum üyelerinin davranış tarzının, sürekli olarak tekrarlanması ile bir gelenek ortaya çıkmış olur. Bir davranışın tekrarlanmasının bir gelenek hâline gelmesi için ne kadar bir süreye ihtiyaç bulunduğuna kesin bir cevap verilemez.

Ancak hâlihazırda bu geleneğin ne zamandan beridir uygulandığının bilinmemesi gerekir. Bu husus Sultan Süleyman Kanunnamesi’nde

“Kadim kırk elli yıla denmez; kadim odur ki anın evvelini kimesne bilmeye” şeklinde ifade edilmiştir.

Geleneğe Uymanın Zorunlu Olduğu İnancının Yerleşmesi: Bu unsur da örf ve adet hukuku kuralının manevi unsuru olarak adlandırılmaktadır.

Bir geleneğin alelade örf ve adet olmaktan çıkıp bir örf ve adet hukuku kuralı olabilmesi için, toplumda bu geleneğe uyulmasının zorunlu olduğu inancının yerleşmesi gerekir.

Öğretide bu iki koşulun dışında bir de Devlet ve özellikle yargı organları tarafından benimsenme şeklinde hukuki bir koşulun bulunduğunu ileri sürenler de mevcuttur [6]. Kanaatimizce bu tür bir koşula gerek yoktur. Yani hâkimin, bir örf ve adet hukuku kuralının daha önce devlet tarafından yaptırıma bağlanmış olup olmadığını, diğer bir deyişle daha önce bir mahkeme tarafından kullanılmış olup olmadığını araştırması gerekli değildir. Zira örf ve adet hukuku kuralını uygulama zorunluluğu doğrudan TMK m. 1’den kaynaklanmaktadır [1].

Örf ve adet hukukunun rolü

Örf ve adet hukuku, ikinci derecede bir hukuk kaynağı olarak kanun boşluğunu doldurur. Buna, örf ve âdet hukukunun tamamlayıcı rolü denir.

Örf ve adet hukuku kuralının sürekli uygulama ve geleneğe

uymanın zorunlu olduğu inancının yerleşmesi şeklinde iki

unsuru mevcuttur.

(10)

Örf ve adet hukuku kurallarından kanun hükümlerinin yorumlanması bakımından da faydalanılır. Buna, örf ve adet hukukunun yorumlayıcı rolü denir.

Örf ve adet hukuku kuralları kanun hükümlerinin, örf ve âdete atıf yapmış olduğu hâllerde de etki gösterirler.

Bir kanun hükmü, bir örf ve adet hukuku kuralına aykırı olsa da, kanun örf ve adetten daha önce gelen bir hukuk kaynağı olduğu için, örf ve adet hukukuna değil, kanuna itibar edilir. Fakat bazen örf ve adet hukukunun, kendisine aykırı olan bir kanun hükmünün uygulanmasını fiilen engellediği görülmektedir. Bu durumda örf ve adet hukukuna aykırı olduğu ve fiilen uygulanamadığı için toplumun ihtiyaçlarını karşılamayan kanun hükmünün değiştirilmesi gündeme gelebilmektedir. Yani bir örf ve adet hukuku kuralı bazen bir kanun hükmünü değiştirmeye ve yeni bir kanun hükmünü kabule zorlayıcı bir rol oynayabilir [7].

Ör ne k

•TMK m. 129 b. 1'e göre: "... amca, dayı, hala ve teyze ile yeğen arasında" evlenmek yasaktır. Bu yasağın yarım kan amca -dayı - hala - teyze ile yeğen arasında da geçerli olup olmadığı örf ve adet hukukuna göre yorumlanır. Buna göre Türk hukukunda tam kan da olduğu gibi, yarım kan amca, dayı, hala ve teyze ile yeğeni arasında da evlenmek yasaktır.

Ör ne k

•TBK m. 357/2'ye göre: "Ürüne katılmalı kira, kira bedelinin devşirilecek ürünün belli bir oranı olarak kararlaştırıldığı ürün kirasıdır. Bu oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa, yerel adete göre belirlenir."

•Bu hükümde yer alan boşluk, yarıcılık ve ortakçılık adı verilen örf ve adet hukuku kurallarından faydalanılarak doldurulur.

•Yarıcılık, ürün elde edilebilen topraklar üzerinde yapılan öyle bir sözleşmedir ki; tarlasını bizzap ekip biçemeyen kişi, onu bir başka kişiye teslim eder. Yarıcı adı verilen bu kişi, tarla sahibinin kendisine verdiği tohum ile tarlayı eker, ürünü kaldırdıktan ve gelecek yılıln tohumluğunu ayırdıktan sonra kalan ürünün bir kısmını tarla sahibine vermeyi üstlenir.

•Ortakçılık ise, ürün veren inek, koyun, keçi gibi hayvanlar hakkında yapılan öyle bir sözleşmedir ki; hayvanın bakımı kendisine bırakılan kişi, her yıl hayvandan elde ettiği yağ ve süt gibi ürünlerin belli bir kısmını hayvanın sahibine vermeyi üstlenir.

Bir kanun hükmü, bir örf ve adet hukuku kuralına aykırı olsa da,

örf ve adet hukukuna değil, kanuna itibar

edilir.

(11)

Örf ve adet hukukunun türleri

Örf ve adet hukuku çeşitli ayırımlara tabi tutulabilir. En önemli ayırımlar ise şunlardır [7]:

Örf ve adet hukuku ülkenin sadece belli bir yöresinde uygulanıyorsa buna yerel (yöresel) örf ve adet hukuku denir. Buna karşın tüm ülkede uygulanan örf ve adet hukuku kurallarına ise yaygın örf ve adet hukuku denir.

Belirli bir zümre veya sınıf mensupları arasında uygulanan örf ve adet hukuku kurallarına özel örf ve adet hukuku, buna karşın tüm zümre ve sınıf mensupları arasında uygulanan örf ve adet hukukuna ise genel örf ve adet hukuku denir.

Ticari işlerle ilgili örf ve adet hukuku kurallarına ticari örf ve adet hukuku, bu nitelikte olmayan örf ve adet hukuku kurallarına ise adi örf ve adet hukuku denir [8].

Ör ne k

•1926 tarih ve 743 sayılı eski Türk Kanunu Medenisi'ne göre erkek on sekiz, kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemezdi.

Ülkemizde genç yaşta evlilikler yapıldığından, bu hüküm 1938'de değiştirilmiş ve hem erkek hem de kadının on yedi yaşını

doldurmadıkça evlenemeyecekleri hükmü getirilmiştir. 2002 tarih ve 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu'nda da on yedi yaşını dolduran kişilerin evlenebilecekleri hükme bağlanmıştır (m.

124/1). Yani kişiler on sekiz yaşını doldurunca ergin olabildikleri hâlde (m. 11/1), örf ve adet hukukunun zorlaması nedeniyle, kanunen daha erken bir yaşta evlenme hakkına sahiptirler.

Ör ne k

•TTK m. 2/2'ye göre: "Bir bölgeye...özgü ticari örf ve adetler genel olanlara üstün tutulur..."

Ör ne k

•TTK m. 2/2'ye göre: "(2)... bir ticaret dalına özgü ticari örf ve adetler genel olanlara üstün tutulur..."

Ticari işlerle ilgili örf ve adet hukuku kurallarına

ticari örf ve adet hukuku denir.

(12)

Hâkim, hukuki meseleye ilişkin bir örf ve adet hukukunun bulunup

bulunmadığının tespiti bakımından bilirkişiye başvurabilir. Özellikle ilgili ticaret ya da meslek odasının görüşünü alabilir. Zira hâkimin tüm örf ve adet hukuku kurallarını bilmesi mümkün değildir.

Hâkim Tarafından Yaratılan Hukuk

TMK m. 1/2’ye göre hâkim, önüne gelen hukuki bir meseleye ilişkin kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar vermelidir. Yani bir kanun boşluğunun olmasının (yazılı hukuk kurallarında hüküm bulunmaması) da ötesinde bir hukuk boşluğu (yazılı hukuk kurallarının yanı sıra örf ve adet hukukunda da bir hüküm bulunmaması) söz konusu ise, hâkime meseleye uygulanacak hükmü bizzat yaratma yetkisi verilmiştir. Bu sadece bir yetki değil, aynı zamanda bir görevdir. Zira Anayasa’nın 36. maddesinin 2. fıkrasına göre hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz. Bu hâlde hâkim, uygulanabilecek bir hukuk kuralı olmadığı gerekçesiyle bir uyuşmazlığı çözmekten kaçınamaz.

Hâkimin hukuk yaratırken uygulayacağı metot da, TMK m. 1/2’de belirtilmiştir. Buna göre hâkim, hukuk yaratırken kanun koyucu gibi hareket etmelidir. O hâlde benzer olaylara uygulanabilecek genel ve soyut nitelikte bir kural yaratmalı, sadece somut olaya özgü kazuistik (çok ayrıntılı) bir kural koymaktan kaçırmalıdır. Bunu yaparken kanun koyucunun yapmak zorunda olduğu gibi, tarafların karşılıklı menfaatlerini adil bir biçimde tartmalıdır. Yarattığı kural, mevcut hukuk düzeni ile çatışmamalı ve hukuki güvenlikle bağdaşmalıdır [9].

Hâkimin hukuk yaratırken yararlanacağı imkânlar

Hâkimin hukuk yaratırken yararlanabileceği ilk imkân, kanunun benzer durumları düzenlemek için koyduğu, fakat önündeki meseleyi kapsamına almayan bir hükümden öncelik (evleviyet) veya kıyas yoluyla yararlanmaktır.

Ör ne k

•TTK m. 1/2'ye göre: "(2) Mahkeme, hakkında ticari bir hüküm bulunmayan ticari işlerde, ticari örf ve adete göre karar verir."

• Yine TTK m. 2/3'e göre: "Ticari örf ve adet, tacir sıfatını haiz bulunmayanlar hakkında ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde uygulanır.

Hâkimin hukuk yaratma yetkisi sadece bir yetki değil, aynı zamanda bir

görevdir.

(13)

Hâkimin yararlanabileceği bir kanun hükmü bulunmasa dahi, kanunun ruhundan yararlanması mümkündür.

Hâkim, diğer yetkilerini kullanırken olduğu gibi, hukuk yaratırken de bilimsel görüşlerden ve yargısal içtihatlardan yararlanabilir.

Yine hâkim hukuk yaratırken hukuk tarihinden ve karşılaştırmalı hukuktan yararlanabilir. Bu noktada kaynak İsviçre Hukuku Türk hâkimi bakımından büyük bir önem taşımaktadır.

Hukuk boşluğuna ilişkin mesele ile alakalı bir tasarı mevcutsa hâkim, hukuk yaratırken bu tasarıdan da faydalanabilir. Zira bu tasarı yakın bir gelecekte pozitif hukukun bir parçası olmaya adaydır [10].

Hâkimin yarattığı hukuk kuralının rolü

Hâkim yarattığı hukuk kuralını, bu kuralın konulmasına sebep olan

uyuşmazlığa uygular ve buna göre karar verir. İçtihadı Birleştirme Kararları hariç, hâkimin yarattığı hukuk kuralı bir kanun hükmü olmadığından, bu kural pozitif hukukun bir parçası olarak kabul edilemez [4].

MEDENİ HUKUKUN YARATICI KAYNAKLARI

Hukukun yaratıcı kaynakları, hukukun yürürlük kaynaklarını yaratan mercilerdir [11].

Ör ne k

•TMK m. 507/2'ye göre ölenin cenaze masrafları terekeden karşılanmalıdır. Ancak ölenin terekesi cenaze masraflarını karşılamaya yetmiyorsa bu giderlerin nasıl karşılayacağı kanunda düzenlenmemiştir. İsviçre Federal Mahkemesi bu boşluğu nafaka (TMK m. 364-365) hükümlerinden kıyasen yararlanarak doldurmuştur. Gerçekten bir kişi hayatta iken ona yardım etmekle yükümlü olanların, ölümü hâlinde cenaze masraflarını karşılamaları gerektiğini kabul etmek makuldür.

Ör ne k

•TBK, çeşitli borç ilişkilerinin haklı sebeplerle sona erdirilebileceğine ilişkin düzenlemeler yapmış, ancak genel bir hükümle tüm sürekli borç ilişkilerinin haklı bir sebeple sona erdirilebileceğine ilişkin bir düzenleme yapmamıştır. Ancak bu husustaki diğer hükümler, kanunun bir sürekli borç ilişkisine haklı bir sebeple son verebilmeyi temel bir esas olarak kabul ettiğini, yani kanunun ruhunun bu yolda olduğunu göstermektedir.

Hâkimin yarattığı hukuk kuralı pozitif hukukun

bir parçası değildir.

(14)

Anayasa da dâhil olmak üzere tüm kanunlar yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlüğe koyulurlar. Bu nedenle TBMM’ye kanun koyucu da denilmektedir.

Kararname çıkarma yetkisine sahip olan Cumhurbaşkanı da hukukun yaratıcı bir kaynağıdır.

Yönetmelikler için yaratıcı kaynak ise, yönetmeliği yürürlüğe koyan Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileridir.

İçtihadı birleştirme kararı veren Yargıtay da hukukun yaratıcı kaynaklarından biridir.

Örf ve adet hukukunun yaratıcı kaynağı ise toplumdur.

Hâkim de hukuk yarattığı takdirde, hukukun yaratıcı bir kaynağı olmaktadır.

Şu hâlde yasama, yürütme ve yargı organlarının yanı sıra bizzat toplum da medeni hukukun yaratıcı kaynağı olabilmektedir.

MEDENİ HUKUKUN BİLGİ KAYNAKLARI

Hukuku tanımamızı, bilmemizi sağlayan kaynaklar hukukun bilgi kaynakları olarak ifade edilmektedir. Aslında hukukun yürürlük kaynakları da bir bilgi kaynağıdır. Ancak hukuk kurallarını uygulamak zorunda olan kişiler ve özellikle hâkimler kuralın tam olarak neyi ifade ettiğini daha iyi anlayabilmek için, yargısal içtihatlardan ve hukuk bilimi ile uğraşan kişilerin hukuk kurallarına ilişkin bilimsel görüşlerinden (öğreti-doktrin) yararlanırlar. TMK m. 1/3’e göre de: “Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” Bu nedenle, hukukun yürürlük kaynakları asli kaynaklar olarak adlandırılırken, içtihadı

birleştirme kararları hariç olmak üzere yargı kararları ve bilimsel görüşler hukukun yardımcı kaynakları olarak adlandırılmaktadır [12].

Bilimsel Görüşler

Bilimsel görüşlerden maksat, hukuk bilimi ile uğraşanların, hukuki meseleler hakkında eserlerinde açıklamış oldukları düşüncelerdir. Bu düşünceler, öğreti veya doktrin adı altında toplanmaktadır.

Hukuk bilimi ile uğraşanların fikirlerini açıkladıkları eserler, amaçları ve uyguladıkları metodlar bakımından çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır.

Özellikle hukuk öğretiminde ders kitabı olarak kullanılan sistematik eserlerde, hukuk kuralları bir bütün olarak ele alınıp sistematik bir plan uyarınca incelenir.

Ör ne k

•Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Medeni Hukuku I Kitabı, sistematik bir eserdir.

Yargı kararları ve bilimsel görüşler hukukun yardımcı

kaynaklarıdır.

(15)

Şerhlerde ise, kanun maddeleri kanundaki sıra uyarınca teker teker ele alınıp cümle cümle ve hatta kelime kelime incelenerek yorumlanır.

Monografiler, belli bir hukuki konuyu derinlemesine ele alan çalışmalardır.

Makaleler ve bildiriler, belirli bir konuyu inceleyen bilimsel dergilerde, belirli bir kişi veya olay anısına yayımlanan kitaplarda veya kongre, konferans ve

sempozyum gibi bilimsel etkinliklerin kitaplarında yayımlanan nispeten kısa çalışmalardır.

Eser veya içtihat tahlilleri, hukuki bir eserin veya mahkeme kararının özelliklerini belirtmek ve eleştirmek üzere yayımlanan çalışmalardır.

Kanun metnini ihtiva eden ve maddenin altına o madde ile ilgili önemli açıklamalara yer veren notlu kanunlar da hukukun bilgi kaynakları arasında yer alırlar.

Tüm bunlardan başka, belirli bir hukuki mesele ile ilgili mahkeme kararlarının kolaylıkla bulunabilmesini sağlayan İçtihat derlemeleri ve bilimsel eserlerin adlarını, yazarlarını yayımlandıkları yer ve yılı gösteren bibliyografiler de hukuk ile uğraşanlara büyük kolaylık sağlarlar.

Yargısal İçtihatlar

Yargısal içtihatlar, yargı organı durumundaki mahkemeler tarafından birbirine benzer anlaşmazlıklarda verilmiş aynı nitelikteki kararlardan çıkarılan ilkelerdir.

Hâkim, karar verirken ilk derece mahkemeleriyle bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay tarafından verilen kararlardan yararlanabilir, ancak bu kararlar hâkim için bağlayıcı bir nitelik taşımaz. Yargı kararları hukukun yardımcı kaynakları arasında yer alır. Ancak daha önce belirttiğimiz gibi, Yargıtay’ın İçtihadı Birleştirme Kararları başta hâkim olmak üzere herkes için bağlayıcıdır. Bu nedenle İçtihadı Birleştirme Kararları hukukun yürürlük kaynakları arasında bulunur.

Ör ne k

•Hukuk alanında yazılan yüksek lisans, doktora, doçentlik ve profesörlük takdim tezleri monografik eserlerdir.

Bireysel Etkinlik

• https://www.yargitay.gov.tr/dergi/yargitay-kararlari-

dergisi/aralik-2006/1 linkini tıklayarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararı okuyunuz.

• Bu çalışmayı yaparken özellikle bilimsel görüşlere yapılan atıflara dikkat ediniz.

Yargısal içtihatlar, mahkemeler tarafından

birbirine benzer anlaşmazlıklarda verilmiş aynı nitelikteki

kararlardan çıkarılan ilkelerdir.

(16)

Ö ze t

•MEDENİ HUKUKUN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI

•Medeni hukukun yürürlük kaynakları yazılı kaynaklar, yazılı olmayan kaynaklar ve hakim tarafından yaratılan hukuk olarak üçe ayrılır.

•Yazılı Kaynaklar

•Yazılı kaynaklar Anayasa, kanunlar, uluslararası antlaşmalar, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, içtihadı birleştirme kararları ve yönetmenlikler gibi tüm yazılı hukuk kurallarından oluşur.

•Hakim önüne gelen hukuki bir meseleyi çözmek için öncelikle yazılı hukuk kurallarında bu mesele ile ilgili bir hüküm bulunup

bulunmadığını araştırmalıdır.

•Yazılı hukuk kurallarında bir boşluk olduğu takdirde, TMK m. 1/2’ye göre hâkim bu boşluğu örf ve adet hukukuna göre dolduracaktır.

•Örf ve Adet Hukuku

•Örf ve adet hukuku medeni hukukun yazılı olmayan kaynağıdır.

•Örf ve adet hukuku kuralları bir toplumda sürekli şekilde tekrarlanma yoluyla yerleşmiş bulunan, toplumca uyulması zorunlu olduğu düşünülen, toplumun ruhundan doğan ve ne zamandan beri uygulandığı bilinmeyen davranış kurallarıdır.

•Örf ve adet hukuku, ikinci derecede bir hukuk kaynağı olarak kanun boşluğunu doldurur.

•Hâkim Tarafından Yaratılan Hukuk

•Bir kanun boşluğunun olmasının (yazılı hukuk kurallarında hüküm bulunmaması) da ötesinde bir hukuk boşluğu (yazılı hukuk kurallarının yanı sıra örf ve adet hukukunda da bir hüküm

bulunmaması) söz konusu ise, hâkime meseleye uygulanacak hükmü bizzat yaratma yetkisi verilmiştir. Bu sadece bir yetki değil, aynı zamanda bir görevdir. Zira hakim kural olarak, önüne gelen bir mesele hakkında hüküm vermekten kaçınamaz.

•Hâkimin hukuk yaratırken uygulayacağı metot da, TMK m. 1/2’de belirtilmiştir. Buna göre hâkim, hukuk yaratırken kanun koyucu gibi hareket etmelidir. Benzer olaylara uygulanabilecek genel ve soyut nitelikte bir kural yaratmalı, sadece somut olaya özgü kazuistik (çok ayrıntılı) bir kural koymaktan kaçırmalıdır. Bunu yaparken kanun koyucunun yapmak zorunda olduğu gibi, tarafların karşılıklı menfaatlerini adil bir biçimde tartmalıdır. Yarattığı kural, mevcut hukuk düzeni ile çatışmamalı ve hukuki güvenlikle bağdaşmalıdır

•Bu yaklaşım ile bir yandan yazılı hukuk kurallarının örf-âdet

hukukuna ve hâkimin yarattığı hukuka üstünlüğü kabul edilmiş, diğer yandan da yazılı hukuk kurallarından başka hukuk kaynaklarının varlığı da benimsenerek, hukukun sadece yazılı hukuk kurallarından ibaret olmadığı kabul edilmiştir .

•MEDENİ HUKUKUN YARATICI KAYNAKLARI

•Hukukun yaratıcı kaynakları, hukukun yürürlük kaynaklarını yaratan mercilerdir. Yasama, yürütme ve yargı organlarının yanı sıra bizzat toplum da medeni hukukun yaratıcı kaynağı olabilmektedir.

•MEDENİ HUKUKUN BİLGİ KAYNAKLARI

•Hukuku tanımamızı, bilmemizi, sağlayan kaynaklar hukukun bilgi kaynakları olarak ifade edilmektedir.

(17)

Ö zet (dev amı)

•Aslında hukukun yürürlük kaynakları da bir bilgi kaynağıdır. Ancak hukuk kurallarını uygulamak zorunda olan kişiler ve özellikle hâkimler kuralın tam olarak neyi ifade ettiğini daha iyi anlayabilmek için, yargısal içtihatlardan ve hukuk bilimi ile uğraşan kişilerin hukuk kurallarına ilişkin bilimsel görüşlerinden (öğreti-doktrin) yararlanırlar.

•Yargı kararları hukukun yardımcı kaynakları arasında yer alır. Ancak Yargıtay’ın İçtihadı Birleştirme Kararları başta hâkim olmak üzere herkes için bağlayıcıdır. Bu nedenle İçtihadı Birleştirme Kararları hukukun yürürlük kaynakları arasında bulunur.

(18)

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi medeni hukukun yürürlük kaynaklarından biri değildir?

a) Anayasa b) Kanun

c) İçtihadı birleştirme kararı d) Öğreti

e) Yönetmelik

2. Medeni hukukun yürürlük kaynakları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a) Hukukun yürürlük kaynakları kanun, örf ve adet hukuku ve hâkim tarafından yaratılan hukuk olmak üzere bir sıralamaya tabidir.

b) Medeni hukuka ilişkin en temel düzenlemeler Anayasa’da yapılmış olmakla birlikte, bu alandaki temel kanun Türk Ceza Kanunu’dur.

c) Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı

kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.

d) Örf ve adet hukuku kurallarından kanun hükümlerinin

yorumlanmasında da faydalanılır. Buna örf ve adet hukukunun yorumlayıcı rolü denir.

e) Hâkimin yarattığı hukuk kuralı bir kanun hükmü olmadığından, bu kural pozitif hukukun bir parçası olarak kabul edilemez.

3. Tüzüklerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a) Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe konulurlardı.

b) Kanunların uygulamasını göstermek ve emretmiş olduğu işleri belirtmek üzere çıkarılırlardı.

c) Bazı istisnai hâllerde kanunlara aykırı olabilirlerdi.

d) Yürürlüğe konmadan önce Danıştay incelemesinden geçirilmeleri şarttı.

e) Herhangi bir tüzük hükmüne aykırı bir yönetmelik çıkarılamazdı 4. Yazılı hukuk kurallarında somut bir hukuki meseleye uygulanabilir bir

hüküm bulunmaması hâlinde aşağıdakilerden hangisi gündeme gelir?

a) Hukuk boşluğu b) Kanun boşluğu c) Hüküm içi boşluk d) Tüzük

e) Yönetmelik

(19)

5. Bir toplumda sürekli şekilde tekrarlanma yoluyla yerleşmiş bulunan, toplumca uyulması zorunlu olduğu düşünülen, toplumun ruhundan doğan ve ne zamandan beri uygulandığı bilinmeyen davranış kurallarına ne ad verilir?

a) Hukuk Kuralları b) Görgü Kuralları c) Din Kuralları d) Ahlak Kuralları

e) Örf ve Adet Hukuku Kuralları

6. Hâkimin yarattığı hukuk ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a)

Hâkim, hukuk yaratırken kanun koyucu gibi hareket etmelidir.

b)

Hâkim, somut olaya özgü kazuistik (çok ayrıntılı) bir kural koymalıdır.

c) Hâkim, tarafların karşılıklı menfaatlerini adil bir biçimde tartmalıdır.

d) Hâkimin yarattığı kural, mevcut hukuk düzeni ile çatışmamalıdır.

e) Hâkimin yarattığı kural, hukuki güvenlikle bağdaşmalıdır.

7. I. Kanunun ruhu II. Öncelik ve kıyas

III. Bilimsel görüşler ve yargısal içtihatlar IV. Karşılaştırmalı hukuk

Yukarıdakilerin hangisi ya da hangileri hâkimin hukuk yaratırken yararlanabileceği araçlardan biridir?

a) Yalnız I b) Yalnız II c) I, II ve III d) I, III ve IV e) I, II, III ve IV

8. Hukukun yürürlük kaynakları………kaynaklar olarak adlandırılırken, içtihadı birleştirme kararları hariç olmak üzere yargı kararları ve bilimsel görüşler hukukun………kaynakları olarak adlandırılmaktadır.

Cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

a) tali-asli b) yardımcı-asli c) asli-yardımcı d) gerçek-farazi e) farazi-gerçek

(20)

9. Aşağıdakilerden hangisi kanun maddelerinin kanundaki sıra uyarınca teker teker ele alınıp cümle cümle ve hatta kelime kelime incelenerek

yorumlandığı eser türüdür?

a) Monografi b) Makale c) Bildiri d) Şerh

e) İçtihat derlemesi

10. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Medeni Hukuk I Ders Kitabı için aşağıdaki nitelemelerden hangisi doğrudur?

a) Sistematik eser b) Monografi c) Şerh d) Makale

e) İçtihat derlemesi

Cevap Anahtarı 1.d, 2.b, 3.c, 4.b, 5.e, 6.b, 7.e, 8.c, 9.d, 10.a

(21)

YARARLANILAN KAYNAKLAR

[1] Oğuzman, M. K. & Barlas, N. (2016). Medeni Hukuk: Giriş, Kaynaklar, Temel Kavramlar (22. Baskı). İstanbul: Vedat Kitapçılık.

[2] Antalya, O. G. & Topuz, M. (2016). Medeni Hukuk: Giriş-Temel Kavramlar- Başlangıç Hükümleri, İstanbul: Legal.

[3] Erman, H. (2016). Medeni Hukuk Dersleri (6. Baskı). İstanbul: Der.

[4] Kayıhan, Ş. & Ünlütepe, M. (2016). Medeni Hukuka Giriş ve Türk Medeni Kanunu’nun Başlangıç Hükümleri, Ankara: Seçkin.

[5] Dural, M. & Sarı, S. (2016). Türk Özel Hukuku Cilt I: Temel Kavramlar ve Medeni Kanunun Başlangıç Hükümleri (11. Baskı). İstanbul: Filiz Kitapevi.

[6] Akipek, G. J.; Akıntürk, T. & Ateş, D. (2015). Türk Medeni Hukuku: Başlangıç Hükümleri-Kişiler Hukuku (12. Baskı). Ankara: Beta.

[7] Öztan, B. (2016). Medeni Hukukun Temel Kavramları (41. Baskı). Ankara:

Turhan Kitapevi.

[8] Ulusoy, E. (2001). Ticari Örf ve Adet Hukuku, İstanbul: Türkmen Kitapevi.

[9] Nomer, H. N.; Akbulut, P. E. (2016). Medeni Hukuka Giriş Dersleri Bölüm I, İstanbul: Filiz Kitapevi.

[10] İnan, A. N. (2014). Türk Medeni Hukuku, 3. Baskı, Ankara: Seçkin.

[11] Akyol, Ş. (2006). Medeni Hukuka Giriş (2. Baskı). İstanbul: Vedat Kitapçılık.

[12] Hatemi, H. (2013). Medeni Hukuk’a Giriş (7. Baskı). İstanbul: Vedat Kitapçılık.

Referanslar

Benzer Belgeler

Pozitif hukuk ile mevzu hukuk arasındaki fark; pozitif hukukun yazılı olsun veya olmasın yürürlükteki tüm kuralları ifade ettiği halde; mevzu hukuk, sadece yazılı

Daha sonra özel hukukun en önemli ve en geniş dalını teşkil eden medeni hukukun kapsamında yer alan kişiler, aile, miras, eşya ve borçlar hukuku.. konularına

[r]

ULUSÖTESİ KAMU HUKUKU - ULUSÖTESİ ÖZEL HUKUK AYRIMI .... GENEL

a) Kural olarak, yazılı hukuk kuralları yürürlüğe girdikleri tarihle yürürlükten kalktıkları tarih arasında meydana gelen olaylara uygulanabilirler. b) Eğer bir

•Haklar, aslen, devren ve tesisen kazanılır. Aslen kazanmada kişi ilk kez hak sahibi olur, devren kazanmada iki kişiden biri hakkı kazanırken diğeri kaybeder. Tesisen

3- Hak Üzerinde Yarattıkları Etkiye Göre Hukuki İşlemler ... DÜRÜSTLÜK KURALLARI VE HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI ... 154. B) Dürüstlük Kurallarının Özellikleri

rtaya çıkış itibariyle örf ve det, kanundan önce gelir (Ekinci,12-13). Batı Modernleşme sürecinde; devletin toplumsal hayatta önemli bir h kimiyete ulaşması ve