• Sonuç bulunamadı

P43) GUILLAIN-BARRÉSENDROMUNDAMMUNOGLOBULN(VG)TEDAVS VE PROGNOZA ETK EDENFAKTÖRLER (P42) TRANSREKTALULTRASONOGRAFE LNDEYAPILAN PROSTATBYOPSLERNDEPROFLAKSAMAÇLIUYGULANAN LEVOFLOKSASNVE SPROFLOKSASNN KLNKETKNLNN KAR ILA TIRILMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "P43) GUILLAIN-BARRÉSENDROMUNDAMMUNOGLOBULN(VG)TEDAVS VE PROGNOZA ETK EDENFAKTÖRLER (P42) TRANSREKTALULTRASONOGRAFE LNDEYAPILAN PROSTATBYOPSLERNDEPROFLAKSAMAÇLIUYGULANAN LEVOFLOKSASNVE SPROFLOKSASNN KLNKETKNLNN KAR ILA TIRILMASI"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TRANSREKTAL ULTRASONOGRAF ELNDE YAPILAN PROSTAT BYOPSLERNDE PROFLAKS AMAÇLI UYGULANAN LEVOFLOKSASN VE SPROFLOKSASNN KLNK ETKNLNN KARILATIRILMASI M.Ouz AHN, Mehmet ÖDER, Ouz ERGN, Burhan AKMAN, Cengiz GRGN, Akif SEZER, Ruen AYDIN, Çetin DNÇEL Atatürk Eitim ve Aratırma Hastanesi, 1. Üroloji Klinii, zmir

AMAÇ:Transrektal ultrasonografi (TRUS) eliinde yapılan prostat biyopsi uygulamalarında, kinolon grubu antibiyotiklerden levofloksasin ve siprofloksasinin etkinliinin karılatırılması amaçlanmıtır.

YÖNTEM-GEREÇLER: Ocak 2005 ile Eylül 2005 arasında kliniimizde TRUS eliinde 156 hastaya 10 kor prostat biyopsisi uygulanmıtır. Hastalardan 103’üne ilemden 6 saat önce ve 6 saat sonra 500 mg, oral yoldan levofloksasin tablet; 37’sine ilemden 6 saat önce ve 6 saat sonra 500 mg, oral yoldan siprofloksasin tablet içirilmitir. Çalımada deerlendirilme dıı kalan 16 hasta ise protokole uymayan ekilde antibiyotik kullanmıtır. Tüm hastalara biyopsi ileminden 1 saat önce lavman ile rektal temizlik yapılmıtır. 38º.5 C’den fazla olan ate patolojik kabul edilmitir.

BULGULAR:Çalımaya alınan 140 hastanın ortalama yaı 67.4±7.5

(min 47-maks 85)’dir. Hiçbir hastada ölüm, prostatit, epididimit, piyelonefrit gelimemi olup, hastaların 6’sında (% 4.3) sistit, 1’inde (% 0.7) ürosepsis olumutur. Oluan bu 7 infeksiyon hastasından 5’inde (% 4.9) levofloksasin, 2’sinde (% 5.4) ise siprofloksasin ile profilaksi uygulanmıtır. Bu iki grup arasında infeksiyon komplikasyonları açısından istatistiksel fark saptanmamıtır (p=0.895).

SONUÇLAR:Yol açtıı infeksiyon nedeni ile oldukça önemli komplikasyonlara neden olabilecek prostat biyopsisinde, uygun antibiyotik seçimi ile bu olası komplikasyonlar en aza indirilebil- mektedir. Levofloksasin ve siprofloksasin prostat biyopsisinde profilaktik olarak benzer etkinlie sahip ajanlardır.

Anahtar sözcükler: antibiyotik, levofloksasin, profilaksi, prostat biopsisi, siprofloksasin

(P42)

AMAÇ: Guillain-Barré sendromu (GBS) kranial ve spinal sinirlerle köklerinin akut enflamatuvar hastalııdır. Distalden balayıp proksimale doru ilerleyen simetrik kas güçsüzlüü en önemli bulgusudur. GBS’na yol açan patolojik süreçleri periferik sinirlerin yapısında yer alan antijenlere karı oluan otoantikorların balattıı kabul edilmektedir. Bu çalımada intravenöz immunoglobulin (VG) tedavisinin etkinlii ile prognoza etki eden faktörlerin saptanması amaçlanmıtır.

YÖNTEM-GEREÇLER: Kliniimizde 2000-2005 yılları arasında GBS tanısıyla VG uygulanan 17 olgunun klinik özellikleri, tedaviye olan cevapları ve ifa süreleri incelenmitir. Tüm olgulara 5 gün 0.4 g/kg/gün VG tedavisi uygulanmıtır. statistiksel incelemede SPSS 11.5 programı ile Mann-Whitney U, Kaplan-Meier erisi ve Log Rank test kullanılmıtır.

BULGULAR: Olguların yaları 21 ay - 13 yıl arasında olup 11 olgu (% 65) erkek, 6 olgu (% 35) kız idi. 10 olguda akut tonsillofaranjit, 1 olguda akut kriptik tonsillit, 1 olguda akut otitis media, 1 olguda bronkopnömoni, 2 olguda gastroenterit, 1 olguda suçiçei öyküsü, 1 olguda kızamık infeksiyonu saptandı. Hughes derecelendirmesine

göre olguların fonksiyonel durumları 12 olgu (% 71) grade IV ve 5 olgu da (% 29) grade III olarak deerlendirildi. 13 olgu akut inflamatuar demiyelizan polinöropati, 2 olgu akut motor sensörial aksonal nöropati, 2 olgu Miller Fisher varyantı olarak sınıflandırıldı.

Tedavi sonrası EMG’de aksonal dejenerasyon görülen, üst ekstremite ve kranial sinir tutulumu bulunan olgularda (min 58, maks 158, median 66) gün içinde, dier olgularda (min 13, maks 35, median 32) gün içinde ifa salandı. Cinsiyete, etyolojiye, Hughes derecelendirmesine ve BOS bulgularına göre iyileme sürelerinde fark saptanmazken (p>0.05), EMG’de aksonal dejenerasyon saptanan, üst ekstremite ve kranial sinir tutulumu izlenen olgularda iyilemenin daha geç olduu görüldü (p<0.05).

SONUÇLAR:EMG’de aksonal dejenerasyon saptanması, klinik olarak üst ekstremite ve kranial sinir tutulumu bulunması iyileme süresini arttırmaktadır. Çocukluk çaında GBS tedavisinde VG etkili bir tedavi olarak düünülebilir.

Anahtar sözcükler: Guillain-Barré sendromu, immunoglobulin (VG) tedavisi, iyileme süresi

P43)

GUILLAIN-BARRÉ SENDROMUNDA MMUNOGLOBULN (VG) TEDAVS VE PROGNOZA ETK EDEN FAKTÖRLER

Mustafa DLEK1, Berrak SARIOLU2, Mehmet HELVACI2, lke KARACAY2, Özlem KORKMAZ2, Salih ÖZGÜR2,

kbal AKDUMAN2

1Adana Asker Hastanesi, Adana

2zmir Tepecik Eitim ve Aratırma Hastanesi, Çocuk Klinikleri, zmir

(2)

ÜRNER SSTEM NFEKSYONU TANISINDA PYÜR VE BAKTERÜRNN KÜLTÜR SONUÇLARIYLA KARILATIRILMASI

Bahar ÖRMEN1, Nesrin TÜRKER1, Sema YORGANCIOLU1, Nejat Ali COKUN1, Gülcan ÖZBA1, Figen KAPTAN1, Serap URAL1, lknur VARDAR1, Sibel EL1, Sibel YAVA1, Metin TÜRKER2

1zmir Atatürk Eitim ve Aratırma Hastanesi, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Klinii, zmir

2zmir Atatürk Eitim ve Aratırma Hastanesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Klinii, zmir

Üriner sistem infeksiyonu tanısında idrar mikroskobisi ile kültür sonuçlarının karılatırılması amaçlanmıtır. Eylül 2003 - ubat 2004 arasında zmir Atatürk Eitim ve Aratırma Hastanesi, Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarına çeitli polikliniklerden gönderilen 500 erikin hastanın idrar örnei incelenmitir. Piyüri ve bakteriürinin kültürdeki anlamlı üreme ile ilikileri deerlendirilmitir. Örneklerin

% 55 (275)’inde üreme saptanmazken, % 15 (75)’inde anlamlı üreme,

% 30 (150)’unda kontaminasyon saptanmıtır. drar örneklerinin

% 31’inde bakteriüri, % 22’sinde piyüri, anlamlı üreme olanların

% 54.6’sında piyüri, % 65.3’ünde bakteriüri saptanmıtır. Piyüri ve bakteriüri kültürdeki anlamlı üreme ile karılatırıldıında; duyarlılık ve özgüllükleri sırasıyla piyüri için % 58 ve % 85; bakteriüri için

% 60 ve % 75 olarak bulunmutur. Üriner sistem infeksiyonu tanısında uygulama kolaylıı ve düük maliyeti yanında, özgüllüünün yüksek olması nedeniyle piyürinin yardımcı bir test olduu, bakteriüri saptanmasının piyüri ile birlikte deerlendirildiinde tanıyı destekleyici bir bulgu olduu sonucuna varılmıtır. Bu testler hızlı karar verilmesi gereken durumlarda klinik bulgularla birlikte hekime yol gösterici olmakla birlikte üriner sistem infeksiyonun kesin tanısı idrar kültürü ile konmalıdır.

Anahtar sözcükler: bakteriüri, idrar yolu infeksiyonu, kültür, piyüri, tanı Piyürinin kültürdeki üremeye göre daılımı.

Anlamlı üreme saptanan idrar örneklerinden izole edilen mikroorganizmaların daılımı.

Bakteriürinin kültürdeki üremeye göre daılımı.

(P44)

Piyüri Üreme var Üreme yok Kontaminasyon Toplam

Var 43 22 45 110

Yok 32 253 105 390

Toplam 75 275 150 500

Bakteriüri Üreme var Üreme yok Kontaminasyon Toplam

Var 45 33 77 155

Yok 30 242 73 345

Toplam 75 275 150 500

Kadın Erkek Toplam (%)

Escherichia coli 45 6 51 (63)

Staphylococcus saprophyticus 6 1 7 (9)

Proteus vulgaris 2 2 4 (5)

Proteus mirabilis 2 1 3 (4)

Pseudomonas aeruginosa 3 1 4 (5)

Klebsiella pneumoniae 2 1 3 (4)

Klebsiella oxytoca 1 0 1 (1)

Staphylococcus aureus 1 1 2 (2)

Enterococcus spp. 2 0 2 (2)

Koagülaz negatif stafilokok 1 1 2 (2)

B grubu beta-hemolitik streptokok 2 0 2(2)

Toplam 67 14 81

(3)

ENDOFTALM OLGULARININ VTREUS SIVILARINDAN ZOLE EDLEN MKROORGANZMALAR VE ANTBYOTK DUYARLILIKLARI

Meltem ÖZEL KARATA1, Eda OKAYGÜN1, lker ESER2, Turul ALTAN2, Ömer Faruk YILMAZ2, Derya AYDIN1

1stanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, stanbul

2 Prof. Dr. Reat Belger Beyolu Göz Eitim ve Aratırma Hastanesi, stanbul

AMAÇ:Akut postoperatif endoftalmi tedavisi acil olarak yapılmadıı durumlarda enükleasyonla sonuçlanabilecek aır bir tablodur. ntraoküler antibiyotik enjeksiyonu tedavi seçeneklerinden biridir; profilaktik veya tedavi amaçlı kullanılacak antibiyotiklerin belirlenmesi önem taır.

Çalımamızda, endoftalmi olgularından alınan vitreus sıvısı örneklerinden etken izolasyonu ve antibiyotik duyarlılıklarının saptanması amaçlanmıtır.

YÖNTEM-GEREÇLER: 10.11.2001–24.02.2006 arasında endoftalmi tanısı konmu hastalardan Bactec 9120 cihazıyla uyumlu hemokültür ielerinde gönderilen vitreus sıvıları incelenmitir.

nfeksiyon etkeni olarak deerlendirilen bakterilerin duyarlılık deneyleri CLSI önerileri dorultusunda yapılmıtır.

BULGULAR:Çalımamızda 164 hastadan alınan toplam 243 örnek incelenmitir. 102 klinik örnekten infeksiyon etkeni olabilecek 99 bakteri, 3 maya izole edilmi; 141 örnek steril kalmıtır.

zole edilen mikroorganizmaların % 63’ünü Gram pozitif bakteriler,

% 33’ünü Gram negatif bakteriler, % 3’ünü mayalar oluturmutur.

Gram pozitif bakteriler arasında metisiline duyarlı koagülaz negatif stafilokoklar (% 26), Gram negatif bakteriler arasında ise Pseudomonas’lar (% 50) ilk sırada yer almaktadır.

Gram pozitif bakterilerde vankomisin direnci saptanmazken, siprofloksasin direnci % 50, ofloksasin direnci % 24 olarak bulunmutur. Gram negatif çomaklarda gentamisin direnci % 43, tobramisin direnci % 42, amikasin direnci % 22, siprofloksasin ve ofloksasin direnci % 21 olarak bulunmutur. Seftazidime denenen 21 suta direnç gözlenmemitir. Pseudomonas dıı Gram negatif çomaklarda ampisilin-sulbaktam direnci % 73 olarak saptanmıtır.

SONUÇ:Çalımamızda endoftalmi tedavisinde gerek topikal, gerek sistemik olarak kullanılan antibiyotiklerde saptanan deiik oranlardaki dirençler, tedaviye balamadan önce kültür için örnek alınması ve antibiyogram sonuçlarının dikkate alınması gerektiini göstermektedir.

Anahtar sözcükler: antibiyotik, direnç, endoftalmi, etken

(P45)

P46)

NONKOMPLKE AKUT APANDST BAKTERYEL TRANSLOKASYONA NEDEN OLUR MU ?

Çada KARAVEL1Adnan ASLAN1, Özlem ELPEK2, Dilara ÖÜNÇ3, Güngör KARAGÜZEL1, Mustafa MELKOLU1

1Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, Antalya

2Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, Antalya

3Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Antalya

AMAÇ:Non-perfore akut apandisitin bakteriyel translokasyona neden olup olmadıı bilinmemektedir. Bu çalımada akut apandisit tanısıyla opere edilen olgularda bakteriyel translokasyon geliiminin test edilmesi amaçlanmıtır.

YÖNTEM-GEREÇLER: Bu prospektif kontrollü çalımada baka nedenlerle elektif operasyon geçiren 10 kontrol hastası ve nonperfore akut apandisitli 18 hasta deerlendirilmitir. Hastaların hiçbirine antibiyotik profilaksisi uygulanmamıtır. Laparotomiden hemen sonra insizyon kenarına yakın periton yapraı ve sa parakolik alandan sürüntü kültürü alınmıtır. Apendektomi öncesi terminal ileuma yakın mezenter lenf nodu (MLN) çıkarılmıtır. Doku örnekleri mikrobiyolojik inceleme için sıvı besiyerinde ve histopatolojik inceleme için % 10 formolde saklanmıtır.

BULGULAR: Kontrol olgularından elde edilen doku örneklerinde

bakteriyel kolonizasyon yoktu. Apandisitli olguların 3’ünde (% 17) MLN’de bakteriyel translokasyon saptandı. ki olgu grubu arasında anlamlı bir farklılık yoktu. Apandisitli olguların periton doku ve periton sürüntülerinde de bakteriyel kolonizasyon tanımlanmadı.

Doku hasar skoru kontrol peritonlarında 2±1.4, apandisitli olgularda 2.8±1.7 idi (p>0.05). MLN doku hasar skoru kontrollerde 2.5±1.3, apandisitli olgularda ise 3.2±1.5 idi (p>0.05). Hastaların hiçbirinde yara yeri infeksiyonu gelimedi.

SONUÇLAR:Nonperfore apandisitli olgularda anlamlı derecede bakteriyel translokasyon sıklıı ve doku hasarı (periton ve MLN’de) tanımlanmadı. Bu sonuç, nonperfore apandisitli olgularda antibiyotik profilaksisinin gereksiz olabileceini düündürmektedir.

Anahtar sözcükler: apandisit, bakteriyel translokasyon

(4)

BR OLGU NEDENYLE KIKUCHI-FUJIMOTO HASTALII: NEKROTZAN LENFADENT Yasemin BLGN, Bülent DURDU, Sema GÜLDÜREN, Özcan NAZLICAN

Haseki Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Klinii, Aksaray, stanbul

GR:Kikuchi-Fujimoto Hastalıı (KFH), benin, kendi kendini sınırlayan nadir bir hastalık olup, genelde Asyalı kiilerde olmak üzere, bayanlarda daha sık görülür ve genç yaın hastalııdır. 1972 yılında Kikuchi ve Fujimoto tarafından Japonya'da bildirilmitir.

OLGU:14 yaında erkek çocuk boyunda, çene altında ve koltuk altında ilik ikayeti ile bavurdu. Hasta anamnezinde ikayetlerinin 2 aydır olduunu, çeitli antibiyotikler aldıını ancak herhangi bir düzelme olmadıını söyledi. Hastanın yapılan fizik muayenesinde kitlelerin mobil ve arılı olduu, boyutlarının 0.5 cm ile 2 cm arasında deitii saptandı. Dier sistem muayeneleri normaldi. Öz geçmi

ve soy geçmiinde herhangi bir özellik olmayıp tüberküloz hastası ile herhangi bir temas tanımlamıyordu. Rutin biyokimya ve hemogramında herhangi bir özellik yoktu. Yaı ve 2 ay sebat eden lenfadenopatileri nedeniyle ön planda tüberkülöz lenfadenit düünülüp hastaya PA akcier filmi, PPD, sedimentasyon hızı, balgamda ve

idrarda aside dirençli bakteri aranması ve Löwenstein kültürü istendi.

Hastanın KBB ile görüülüp lenf nodu eksizyonel biyopsisi planlandı.

Hastanın biyopsi sonucu nekrotizan histiositik granulomlar “Kikuchi- Fujimoto Hastalıı (KFH)” lehine çıktı. Hastaya naproksen sodyum balanıp, takibe alındı. Hastanın lenfadenopatileri küçülüp, istenen kontrol tetkiklerinde sedimentasyon hızında hafif artı dıında bir özellik saptanmadı. Löwenstein kültüründe üreme olmadı. Hastanın takiplerinde genel durumu iyi olup, bir daha ikayetleri tekrarlamadı.

SONUÇ:Ülkemiz tuberküloz hastalarının sık görüldüü bir bölge olup, ekstrapulmoner tuberkülozun en sık formlarından biri tüberkülöz lenfadenittir. Bu olgu sebebiyle, bu türlü olguların ayırıcı tanısında KFH’nın göz önünde bulunması gerektii vurgulanmak istenmitir.

Anahtar sözcükler: Kikuchi-Fujimoto hastalıı, nekrotizan histiositik granulom, tüberküloz lenfadenit

(P47)

P48)

BELRTSZ BR HEPATT-A OLGUSU

smail Hamdi KARA1, Mehmet Faruk GEYK2, Cemal ÜSTÜN2

1Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Aile Hekimlii Bilim Dalı,Diyarbakır

2 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Diyarbakır

AMAÇ:Nadir görülen, karacier fonksiyon testleri normal sınırlarda seyreden, belirtisiz bir hepatit A olgusunun sunulması amaçlanmıtır.

OLGU:Aile hekimlii poliklinie halsizlik ve yorgunluk ikâyeti ile gelen 11 yaında kız çocuunun öyküsünde 25 gün önce akut hepatit A geçiren bir arkadaıyla aynı ortamda kaldıı örenildi. Temastan 15 gün sonra hastada halsizlik, yorgunluk, ba arısı ve kuru öksürük

ikâyetleri olumu. Basit bir souk algınlıı sanılarak doktora gitmeyen hasta herhangi bir tedavi almadan bir hafta içinde iyilemi. Ancak halsizlik ve yorgunluk ikâyeti geçmemi. Fizik muayenesi doal olan hastanın laboratuvar tetkiklerinde ALT 21 U/L, AST 19 U/L, T. bil 0.7 mg/dL, D. bil 0.2 mg/dL, GGT 25 U/L ve sedim. 24 mm/saat;

serolojide anti-HAV IgM pozitif, HBsAg negatif, anti-HBs 2 IU/L, anti-HCV negatif olarak bulundu. Sonuçların yalancı pozitif olabilecei

düünülerek farklı laboratuvarlarda tetkikler dorulandıında yine anti-HAV IgM pozitif olup tam kan ve otoimmün serolojik tetkikleri normal bulundu. Hastanın sonradan yapılan batın ve pelvik USG’si ile tam idrar tetkikleri de normaldi. Hastanın 10 gün ve bir ay sonra yapılan rutin tetkiklerinde anti-HAV IgM pozitiflii sürmekteydi.

Hastaya aylık kontrollere gelmesi için randevu verilerek takibe alındı.

SONUÇ:Hepatit A virusu dünyada yaygın olup gelimekte olan ülkelerde çocukluk çaının sık görülen hastalıklarındandır. Genç çocuklarda hepatit genellikle subklinik veya anikterik seyredebilir.

Olguda belirtildii gibi belirgin ikâyetleri olmasa da temas sonrası seroloji pozitiflii ile seyreden hepatit A olguları görülebilir.

Anahtar sözcük: belirtisiz hepatit A

(5)

MPENEM LKL KONVÜLZYON: OLGU SUNUMU

Cemal ÜSTÜN1, Mehmet Faruk GEYK1, Alper AVCI2, Zafer PARLAK1, Celal AYAZ1

1Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Diyarbakır

2Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Diyarbakır

AMAÇ: Ampiyem nedeni ile takip edilen ve hastanede Pseudomonas aeruginosaile infekte olan hastada, imipeneme balı gelien bir konvülziyon olgusu irdelenmitir.

OLGU:Acil servise ate, öksürük ve solunum sıkıntısı ile bavuran dokuz yaında erkek hastanın ate ve öksürük ikâyeti 15 gündür varmı. Son iki günde solunum sıkıntısı gelien hastanın çekilen akcier grafisinde solda seviye oluturan plevral sıvı saptandı.

Göüs cerrahisi kliniine yatırılan hastaya seftriakson ve klindamisin tedavisi balandı. Çekilen toraks tomografisinde akcier sol anteriorda 6x12 cm boyutunda ampiyem görüldü.

Ampiyem sıvısı eksternal drenaj ile boaltıldı. Yatıının dördüncü gününde kardiyak arrest geçiren hasta mekanik vantilatöre balandı. Toraks dreninden alınan kültürde ESBL pozitif P.aeruginosaüredi. Tedavisi imipenem 500 mg/gün ve amikasin 200 mg/gün olarak deitirildi. Tedavinin beinci gününde genel durumu düzelen, atei düen hasta ekstübe edildi. Klinik olarak düzelen hastada imipenem tedavisinin 18. gününde tonik-klonik

kasılmalarla seyreden jeneralize konvülziyon ataı geliti.

Konvülziyonlar fenitoin ile kontrol altına alındı. mipeneme balı konvülziyon olduu düünülerek tedavi kesildi. Ertesi gün bir konvülziyon ataı daha geçiren hastaya fenitoin 200 mg/gün idame dozu verildi. Yapılan tetkikler sonucunda olguda imipenem dıında konvülziyonları açıklıyacak baka bir patoloji saptanmadı.

Tedavinin 21. günü çekilen kranial MR’ı ve toraks tomografisi normal olan hasta ifa ile taburcu edildi.

SONUÇ: Hastane kaynaklı dirençli Gram negatif bakteri infeksiyonlarında etkili olan karbapenem grubu antibiyotiklerin nadir görülen yan etkilerinden biri de konvülziyondur. mipenemin konvülziyon yapıcı etkisi meropenemden daha fazladı r.

Karbapenem tedavisi alan ve konvülziyon geçiren hastalarda baka bir patoloji yoksa ilaçlara balı komplikasyonlar düünülmelidir.

Anahtar sözcükler: imipenem, konvülziyon

(P49)

P50)

HERPES SMPLEKS KERATT: OLGU SUNUMU

Cemal ÜSTÜN1, Mehmet Faruk GEYK1, Fatma Nur HANÇER2, Recep TEKN1, Celal AYAZ1

1 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Diyarbakır

2 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doum Anabilim Dalı, Diyarbakır

AMAÇ: Doum sonrası rest plasenta nedeniyle takip edilen ve aır mitral stenozu (MS) ile birlikte pulmoner tromboemboli (PTE) saptanan hastada herpes labialis’e ikincil gelien herpes simpleks keratiti olgusu sunulmutur.

OLGU:Ate, karında arı ve ikinlik ikâyetleriyle acil servise bavuran 41 yaında bayan hastanın 20 gün önce normal, canlı bir bebek dourduu örenildi. Genel durum orta, uur açık, 38ºC atei olan hastanın aız çevresinde ve sol göz kapaında çok sayıda vezikülobüllöz döküntüleri vardı. Ayrıca sol göz konjuktivası hiperemik olup seröz bir akıntısı vardı. Döküntülerin önce dudaklarda olutuu, sonra göze yayıldıı örenildi. Laboratuvarda lökosit: 11200/mm3 (%

60 parçalı), sedimantasyon 31 mm/saat olarak bulundu. Yapılan pelvik ultrasonografide rest plasenta saptanan hastanın uterus kavitesi küretaj ile boaltıldı. Ayrıca MS ve PTE tanısı alan hastaya gerekli tedavi verildi. Göz klinii tarafından yapılan biyomikroskobik muayenede korneada santral deskumasyon ve lineer dallanma gösteren ülserler saptandı. Herpes simpleks keratiti tanısı alan hastaya bir hafta süreyle asiklovir 800 mg 5x1 peroral, asiklovir göz pomadı ve semptomatik tedavi verildi. Antiviral tedavi sonrası gözdeki lezyonları hızla düzelen hasta iki hafta takip edildikten sonra ifa ile taburcu edildi.

SONUÇ:Herpes simpleks keratiti herpes simpleks 1 tarafından oluturulup

% 98 tek taraflıdır. Stres, ateli hastalıklar, sistemik hastalıklar ve immünsupresyon herpes simpleks infeksiyonu için potansiyel risk faktörüdür.

rdelenen olguda altta yatan birden fazla sistemik hastalık nedeniyle immün sistem zayıflamı ve herpes labialis’e ikincil herpes simpleks keratiti gelimiti. Körlük herpes simpleks keratitinin en önemli komplikasyonudur.

Erken dönemde antiviral tedaviye balanması komplikasyonları azaltacaktır.

Anahtar sözcükler: herpes simpleks, keratit

ekil: Sol gözde herpes simpleks keratiti.

(6)

BACILLUS CALMETTE GUERIN’N YANLI UYGULANMASI SONRASI GELEN LOKAL ABSE:

OLGU SUNUMU

Zafer PARLAK, Mehmet Faruk GEYK, Cemal ÜSTÜN, Hakan ERAYDIN, Celal AYAZ Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Diyarbakır

AMAÇ:Mesanede transizyonel hücreli karsinom (TCC) tanısıyla takip edilen hastada Bacillus Calmette Guerin (BCG)’nin yanlılıkla intramüsküler uygulanması sonucunda tüberküloza balı gelien bir gluteal abse olgusu sunulmutur.

OLGU:Hikayesinde 10 gündür ate, terleme, itahsızlık, sol kalçada

ilik ve arı ikayeti ile gelen 31 yaında erkek hastaya mesanedeki TCC nedeniyle iki kez transüretral rezeksiyon yapılmıtır. Kemoterapi balanan hastaya 15 gün sonra intravezikal BCG yapılması planlanmıtır. Hasta 15 gün sonra bir salık kabinine gitmi ve BCG yanlılıkla imtramüsküler olarak sol kalçaya yapılmıtır. njeksiyondan 10 gün sonra sol kalçada ilik, kızarıklık ve arı gelien hastanın genel durumu iyi, uur açık ve 37º.5 C atei saptanmıtır.

Laboratuvarda lökosit 8700/mm3 (% 67 parçalı), sedimantasyon 57 mm/saat, CRP 122 mg/dl bulunmu tur. Yapılan gluteal ultrasonografide solda gluteus kası içinde 5x3x2 cm boyutunda abse

saptanmıtır. Kemoterapisi kesilen hastanın gluteal bölgedeki absesi drene edilmitir. Hastaya non-spesifik tedavi olarak sefazolin 3 g/gün balanmıtır. Absenin drenaj materyalinden yapılan Ehrlich-Ziehl- Neelsen boyamada aside dirençli bakteri görülmütür. Hastaya izoniazid 300 mg/gün, rifampisin 600 mg/gün, etambutol 1500 mg/gün ve pirazinamid 1500 mg/gün balanmıtır. Hastanede 10 gün takip edilen hasta kontrole gelmek üzere ifa ile taburcu edilmitir.

SONUÇ:BCG’nin mesane içine uygulanması TCC’de yardımcı tedavilerdendir. Olguda belirtildii gibi canlı bakteri suları taıyan BCG’nin parenteral yoldan immünsüprese hastaya uygulanması lokal tüberküloz abselerine neden olabilir. Hastalara hastalık ve tedavileri konusunda gerekli bilgilendirmenin yapılmadıı, ayrıntılı bir çıkı

özeti verilmedii durumlarda istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilir.

Anahtar sözcükler: abse, BCG, transizyonel hücreli karsinom

(P51)

P52)

ÇOCUKLUK ÇAINDA DER ARBONU: BR OLGU TAKDM

Çala KARAKOÇ1, Ayper SOMER2, Melike KESER2, Nezahat GÜRLER3, Aydan AKMAN3, Bahar ÇALIKAN2, Nevin HATPOLU2, Nuran SALMAN2, Iık YALÇIN2

1stanbul Tıp Fakültesi, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, stanbul

2stanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Salıı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, nfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı, stanbul

3stanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, stanbul

arbon, Türkiye ve dünyanın çeitli bölgelerinde endemik olarak görülebilen ve Bacillus anthracis tarafından oluturulan bir zoonozdur. Hastalıın en sık rastlanılan formu, % 95 sıklıkla görülen deri arbonudur.

OLGU:On ya yedi aylık kız hasta, acil polikliniimize sol el sırtında yara, sol kolda kızarıklık, ilik ve arı yakınmaları ile bavurdu. Öyküsünden, yedi gün önce tatil için bulunduu Hakkari Yüksekova’da kesilen hasta koyunun kanı ile ellerinin temas ettii örenildi. Fizik muayenesinde; sol el sırtında, ortasında siyah renkli nekrotik alan, etrafında ise seröz akıntılı, kızarık, ödemli, küçük veziküller bulunan 1.5 cm çapında lezyon, sol el sırtından balayıp aksillaya uzanan ve lenfatik drenajı ile uyumlu hiperemi ve ödem, aynı taraf aksillada 2x2 cm çapında arılı, hareketli lenfadenomegalisi saptandı. Lezyondan alınan örnekte Gram pozitif yer yer zincir

yapmı çomaklar görüldü. Kutanöz arbon ön tanısı ile yatırılan hastanın lezyonundan materyal alınarak kültürleri yapıldı ve empirik olarak siprofloksasin, 15 mg/kg/gün iki dozda (2x500 mg) oral balandı. Bir gün sonra kültürde penisiline duyarlı B.anthracis üredi.

Tedavinin üçüncü gününde duyarlılık sonucuna göre siprofloksasin kesilerek penisilin V 50,000 ünite/kg/gün oral tedavisine geçildi.

Tedavinin dördüncü gününde sol koldaki ödem ve kızarıklık tamamen kayboldu, tedavi 10 güne tamamlanarak sonlandırıldı. Siyah nekrotik doku 15. günde dütü ve yerini skar dokusuna bırakarak iyileti.

Ülkemizde bildirimi zorunlu hastalıklar arasında yer alan

arbon; arısız ülser, vezikül ve ödem içeren lezyonu bulunan, öyküsünde hayvan teması olanlarda akılda tutulmalıdır.

Anahtar sözcükler: Bacillus anthracis, çocuk, arbon

(7)

KIZAMIK, KABAKULAK, KIZAMIKÇIK (MMR) AISI SONRASINDA GELEN PAROTTL BR OLGU Ahmet Fakih AYDIN

zmir Asker Hastanesi, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Klinii, Hatay, zmir

Kabakulak aısı yapıldıktan 7-10 gün sonra parotit gelimesi nadiren görülmektedir. Olgumuz, kliniimize bavuran 15 aylık erkek çocuktur. Hastaya 7 gün önce kızamık-kabakulak-kızamıkçık (MMR) aısı deltoid kasa intramusküler olarak yapılmı. Hastanın son 2-3 hafta öncesinde kabakulak hastasıyla yakın temas hikayesi yoktu. Hastanın yapılan fizik muayenesinde atei 37º.5 C ve sa

parotisi ödemli olarak saptandı. Dier sistem muayeneleri doal

olarak saptandı. Laboratuvar tetkiklerinde hemogram normal, kan amilazı hafif yükselmi olarak bulundu. Kabakulak antikor testleri;

IgM negatif olarak, IgG pozitif olarak saptandı. Parotis ultrasonu parotit ile uyumlu bulundu. Olgu MMR aısı sonrası gelien parotit olarak deerlendirildi. Hasta semptomatik tedavi ile iyileti.

Anahtar sözcükler: MMR aısı, parotit

(P53)

P54)

PCR LE TANI KONULANMYCOPLASMA PNEUMONIAE MENNGOENSEFALT OLGUSU

Ayper SOMER1, Melike KESER1, Bülent KARA1, Derya AYDIN2, Orhan Kaya KÖKSALAN3, Nevin HATPOLU1, Nuran SALMAN1, Iık YALÇIN1

1stanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Salıı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, stanbul

2stanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, stanbul

3stanbul Üniversitesi, Deneysel Tıp Aratırma Enstitüsü, stanbul

Mycoplasma pneumoniaeçocukluk çaı akut ensefalitlerinin önemli etkenlerinden biridir. Spesifik tanının konmasında klinik ve rutin laboratuvar bulgularının yeri kısıtlıdır. PCR yöntemi ile beyin omurilik sıvısında M.pneumoniae saptanarak tanı konan meningoensefalit olgusu sunulmutur.

Altı yaında kız hasta, ate, sa ekstremitelerde güçsüzlük ve sa

hemiklonik konvülziyon ikayetleri ile bavurdu. Hemiplejik yürüyen hastanın sada Babinski refleksi pozitifti. Beyin omurilik sıvısı incelemesinde 61 lenfosit, 27 nötrofil görüldü; protein 640 mg/dL, eker 72 mg/dL idi. Gram boyamada mikroorganizma saptanmadı. Kraniyal MR görüntülemesinde sol frontal lob kortikal gri cevherde hiperintens lezyonlar ve sol frontotemporal loblarda leptomeningeal boyanma mevcuttu. Etiyolojiye yönelik incelemelerinde özellik yoktu. Yatıının 20. gününde atei hâlâ devam eden hastanın nörolojik bulguları aırlatı ve etiyolojiye yönelik testleri tekrarlandı. Daha önce istenmemi olan

anti-M.pneumoniae IgM pozitif bulundu. BOS incelemesi tekrarlanarak eski ve yeni numunelerden M.pneumoniae için PCR ve kültür tetkikleri yapıldı. Sadece ilk BOS numunesinde PCR ile M.pneumoniae pozitif saptanarak M.pneumoniae meningoensefaliti tanısı kondu. ki hafta daha atei ve klinik bulguları persiste eden hastanın klinii giderek iyileti.

Yatıının 62. gününde taburcu edildi. Taburcu olduktan 6 ay sonra yapılan fizik muayenesi tamamen normaldi.

M.pneumoniaeçocuklarda akut ensefalitlerin ayırıcı tanısında akılda tutulmalıdır. Serolojik tanıda zorluklar, kültürde uzun inkübasyon süresinin gerekli olması sebebiyle mikoplazmal infeksiyonların tanısında PCR testi giderek daha yaygın kullanılmak- tadır. Burada BOS’ında semi-nested PCR ile tanı konulan Türkiye’ye ait ilk M.pneumoniae meningonsefaliti olgusu sunulmutur.

Anahtar sözcükler: çocuk, meningoensefalit, Mycoplasma pneumoniae, PCR

(8)

NEDEN BELRLENEMEYEN ATE ETYOLOJS OLARAK DSSEMNE TÜBERKÜLOZ

Nevin HATPOLU1, Ayper SOMER1, Melike KESER1, Ensar YEKELER2, Bahar ÇALIKAN1, Feryal GÜN3, Mine GÜLLUOLU4, Tansu SALMAN3, Nuran SALMAN1, Iık YALÇIN1

1stanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Salıı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, stanbul

2stanbul Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, stanbul

3stanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, stanbul

4stanbul Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, stanbul

nfeksiyonlar, nedeni belirlenemeyen ate etyolojisinde ilk sırada yer almaktadır. Bu grup içinde de tüberküloz önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle tüberküloz tanısı için ısrarcı davranmanın önemi büyüktür.

OLGU:Daha önce salıklı olan 3.5 yaındaki erkek hasta, 6 aydır zaman zaman yükselen, son on gündür de genel durumu bozmayan 40ºC’ye varan ate yakınması ile bavurdu. Geliimi yaına uygun olan hastanın 39º.5 C ate ve akcier bazallerinde solunum seslerinde kabalama dıında bulgusu yoktu. Akut faz göstergeleri yüksekti.

Kan ve idrar kültüründe üreme olmadı. BCG aısı olan hastanın tüberkülin deri testi 12 mm endürasyon cevabı verdi. Akcier grafisinde paratrakeal alanda lenfadenomegali ve infiltrasyon mevcuttu. Göüs bilgisayarlı tomografisinde akcierlerde peritrakeal alanda en büyüü 25 mm çaplı konglomere lenfadenomegali, sa

akcier parankiminde buzlu cam görünümü saptandı. Karın manyetik rezonans incelemesinde karacierde hipoekoik, merkezi nekrotik, çevresi kontrast madde tutulumu gösteren çok sayıda nodüler lezyonlar

izlendi. Bu lezyonlardan yapılan ince ine aspirasyon biyopsisi kronik inflamatuar iltihapla uyumlu bulundu. Hastanın kemik ilii aspirasyonu ve immunolojik incelemesi tamamen normal sınırlarda idi. Yakın çevresinde tüberkülozlu ile temas öyküsü bulunmuyordu.

Hastaya dissemine tüberküloz infeksiyonu tanısı ile isoniazid, rifampisin, pirazinamid ve streptomisin balandı. Ayrıca karacier absesi tanısı tam olarak dılanamadıından teikoplanin ve piperasillin- tazobaktam da verildi. Klinik düzelmenin 3 haftaya ramen gözlenmemesi, atein devam etmesi ve akut faz göstergelerinin daha da yükselmesi nedeniyle açık karacier biyopsisi yapıldı. Biyopside kronik granülomatöz iltihap görüldü ve tüberküloz ile uyumlu olarak deerlendirildi. Klinik olarak düzelme gösteren hasta tedavisinin devamı ayaktan devam etmek üzere taburcu edildi. Bu olgu ile, uzayan ate etyolojisinde dissemine tüberküloz infeksiyonunun bulunabilecei vurgulandı.

Anahtar sözcükler: ate, infeksiyon, tüberküloz

(P55)

P56)

BRONYOLT NEDEN OLARAK RSV VE hMPV BRLKTEL

Nevin HATPOLU1, Ayper SOMER1, Seyhan Selvi ASLAN2, Selim BADUR2, Melike KESER1, Nuran SALMAN1, Iık YALÇIN1

1stanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Salıı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, stanbul

2stanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, stanbul

Kliniimizden fizyolojik hipogamaglobulinemi tanısı ile takipli 15 aylık erkek hasta be gündür süren 38º-38º.6 C arası yüksek ate, öksürük, burun akıntısı ve hırıltı yakınması ile bavurdu. Geliinde 38º.5 C ate, hafif taipne, akcierlerde bilateral sibilan raller ve ekspirium uzunluu mevcuttu. C-reaktif protein 9.1 mg/L (normali

< 5 mg/L), posteroanterior akcier grafisinde kostalarda hafif düzleme, bilateral parakardiyak bölgede retiküler infiltrasyon saptandı. Alınan nazofaringeal aspirat (NFA) örneinde respiratuvar sinsisyal virus pozitif bulundu. Broniyolit olarak yatırılan ve inhale

bronkodilatör, antipiretik ve parenteral sıvı tedavisi ile semptomları hızlıca düzelen hasta taburcu edildi. Hastanın ilk yatıta alınan ve tekrar çalıılan NFA örneinde human metapneumovirus (hMPV) ve RSV pozitif bulundu. hMPV ile dier virusların koinfeksiyonu olguların yaklaık 1/4’ünde görülebilir. Bu olgu kliniimizde ilk kez hMPV saptanan, ayrıca koinfeksiyon olarak da ilk kez ortaya konan bir hasta olması nedeniyle ilginç bulunmutur.

Anahtar sözcükler: broniyolit, metapneumovirus, respiratuvar sinsisyal virus

(9)

AKUT LENFOBLASTK LÖSEML BR ÇOCUK HASTADA LPOSOMAL AMFOTERSN-B LE BAARI LE TEDAV EDLENASPERGILLUS FLAVUS’A BALI DLDE ASPERGLLOSS

Ener Çarı DNLEYC1, Özcan BÖR1, Nuri KRAZ2, Emine DÜNDAR3, Necat AKGÜN1

1 Eskiehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Salıı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Eskiehir

2 Eskiehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Eskiehir

3 EskiehirOsmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, Eskiehir

GR:nvaziv aspergillosis, immün yetmezlii olan çocuklarda hayatı tehdit edici komplikasyonlardan biridir. Çocuklarda bata lösemi olmak üzere maligniteler, AIDS, transplantasyon, kronik granülomatöz hastalık varlıı, steroid ve dier ilaçların kullanımı balıca hazırlayıcı durumlardır. Çocuklarda intraoral aspergillosis nadir görülmekte olup literatürde 23 hasta bildirilmitir. En sık gingiva ve paranasal sinüslerde tutulum olmaktadır.

OLGU: Akut lenfoblastik lösemi tanısı ile takip edilmekte olan 5 yaında erkek hastanın febril nötropeni epizodu sırasında yapılan deerlendirmesinde, dil sa yanında sert, beyaz-sarı renkte kabarık lezyon saptandı. Hastada geni spektrumlu antibiyotik tedavisine ramen iki gün içerisinde lezyon dil sol yanına da hızla yayılım gösterdi. Tüm dil üzerinde 4 x 2 cm çapında, düzensiz sınırlı, gri- siyah renkte, kenarlı eritematöz görünümde lezyondan parsiyel eksizyon yapıldı. Histopatolojik ve mikrobiyolojik incelemede etken

olarak Aspergillus flavus gösterildi. Sistemik (7 mg/kg/gün) ve lokal olarak liposomal amfoterisin-B (5 mg/gün) tedavisinin birinci ayında semptomlarda belirgin gerileme görüldü, tedavi 2.ayında (toplam doz 8.4 g) sonlandırıldı. Hasta u anda idame kemoterapi protokolü almakta olup ikayeti bulunmamaktadır.

SONUÇ:Literatür aratırmamıza göre hastamız en erken yata saptanan intraoral aspergillosis olgusu olup aynı zamanda A. flavus’a balı dilde aspergillosis olan ikinci hastadır. A.fumigatus en sık saptanan tür olmakla birlikte, oral kavitede özellikle dilde lezyon olan olgularda A.flavus daha sık etken olarak bulunmaktadır. Hastamız sistemik ve lokal liposomal amfoterisin-B tedavisi ile baarı ile tedavi edilmitir.

Anahtar sözcükler: aspergillosis, Aspergillus flavus, çocuk, intraoral aspergillosis, liposomal amfoterisin-B, lösemi

(P57)

(P58)

Picornavirideaailesi üyesi olan hepatit A virusu, karacieri tutan akut infeksiyon etkenidir. Virus dier dokuları infekte edebilse de klinik görünüm genelde karacier enflamasyonuna balıdır. Virus tüm dünyada yaygın olup, gelimekte olan ülkelerde dier enterik viruslarda olduu gibi, çocukluk dönemi hastalııdır. Kalabalık yaam alanları ve kötü hijyen koulları ile direkt ilgili olup, bu olumsuz durumlar hastalıın ortaya çıkması ve yayılmasında önde gelen etkenler arasındadır.

Çalımamızda; 2005 yılının ikinci yarısında yurt dıında görevlendirilecek personelde HAV (hepatit A virus) profilaksisi hazırlıı için, 2005 yılı Mayıs ayında hastanemize toplu olarak bavuran 20- 26 ya grubunda, ülkemizin deiik corafi bölgelerinde domu ve bulunmu 740 salıklı erkekten alınan kan örnekleri kullanılmıtır.

Tüm çalıma grubunda gereksiz aı uygulamasını önlemek amacıyla anti-HAV seropozitiflii anti-HAV total kitleri ve Mini Vidas cihazı (BioMerieux-Fransa) kullanılarak, ELFA (Enzyme

Linked Fluorescent Assay) yöntemi ile aratırılmıtır. Test sonuçları kit prosedürüne de uygun olarak kantitatif konsantrasyon deerlerine göre; < 15 mUI/ml negatif, 15-20 mUI/ml sınırda pozitif ve > 20 mUI/ml pozitif olarak deerlendirilmitir.

Anti-HAV total seropozitiflii 622 kiide (% 84.1) ve anti-HAV total seronegatiflii ise 118 kiide (% 15.9) saptanmıtır. 622 antikor pozitifliinin daılımı ise; 605 kiide (% 97.3) 400 mUI/ml'den fazla, 13 kiide (% 2.1) 150-400 mUI/ml arasında, 4 kiide (% 0.6) 15-20 mUI/ml (sınırda pozitif) arasındaki konsantrasyonlarda olmutur.

Çalımamızın sonuçları irdelendiinde görülen yüksek anti- HAV total seropozitiflii; profilaksi maliyetini önemli oranda düürmesi yanında, ülkemizdeki çevresel ve kiisel hijyen eitimi ve uygulamalarının yetersizlii ile sosyo-ekonomik açıdan henüz geliemediimizi ortaya koymaktadır.

Anahtar sözcükler: hepatit A, seroprevalans

TOPLUMDA HEPATT A SEROPREVALANSI

lhan BRNC1, Evren LÖKER KUTSAL2, erafettin ÖZER3

1 Kasımpaa Asker Hastanesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarı, stanbul

2 Kasımpaa Asker Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Servisi, stanbul

3 Kasımpaa Asker Hastanesi, stanbul

(10)

SANTRAL VENÖZ KATETER UCU KÜLTÜR SONUÇLARININ DEERLENDRLMES: ÖN ÇALIMA Cemal ÜSTÜN, Mehmet Faruk GEYK, Hakan ERAYDIN, Salih HOOLU, Celal AYAZ

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Diyarbakır

AMAÇ:Altta yatan hastalıkları için antibiyotik tedavisi alan hastaların santral venöz kateter (SVK) ucu kültür sonuçlarının deerlendirilmesi amaçlanmıtır.

GEREÇ ve YÖNTEM:Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji laboratuvarına iki yıllık sürede kliniklerden gelen SVK ucu kültürleri, Maki’nin tanımladıı semikantitatif yöntemle yapılmıtır. Üreyen bakterilerin adlandırılması ve antibiyotik duyarlılıkları Sceptor Mikrodilüsyon dentifikasyon yöntemiyle saptanmıtır.

BULGULAR:Altta yatan hastalıkları için kinolon veya beta-laktam antibiyotik tedavisi almakta olan SVK’li 100 hastanın alınan SVK ucu kültürünün 54’ünden bakteri, üçünden de Candida spp. izole edilmitir. Gelen kültürlerin 43’ünde üreme olmamıtır. Üreyen kültürlerin 45’i dahili, 12’si cerrahi kliniklerden alınmıtı. SVK ucundan 34’ü (% 63) Gram pozitif, 20’si (% 37) Gram negatif bakteri üremitir. Gram pozitif bakterilerden en sık koagülaz negatif stafilokoklar (KNS) izole edilmitir. Kültürde üreyen bakteriler tabloda gösterilmitir.

SONUÇ:SVK infeksiyonlarına balı morbidite ve mortalite önemli bir sorundur. Önceden antibiyotik kullanımı hastalarda bakteri

izolasyonunu azaltmaktadır. Katater infeksiyonlarında SVK ucu kültürlerinin aratırılması hastalara balanacak ampirik antibiyotik seçiminde yol gösterici olacaktır. Kateter infeksiyonu düünülen hastalarda kültür sonuçları alınıncaya kadar Gram pozitif ve Gram negatif bakterileri içine alan geni spektrumlu antibiyotikler tercih edilmelidir.

Anahtar sözcükler: kateter kültürü, santral venöz kateter Tablo: zole edilen sular ve yüzdeleri.

(P59)

Sular sayı (%)

Stafilokoklar 34(63)

KNS 30(56)

Staphylococcus aureus 4 (7)

Escherichia coli 5 (9)

Enterobacter spp. 3 (6)

Klebsiella spp. 3 (6)

Stenotrophomonas spp. 3 (6)

Acinetobacter spp. 2 (4)

Serratia spp. 2 (4)

Pseudomonas aeruginosa 2 (4)

Toplam 54

(11)

P60)

GR:Hastane infeksiyonlarının sebep olduu yüksek antibiyotik kullanımının, maliyet artıının ve hatta mortalitenin önüne geçmenin önemli basamaklarından birini doru sterilizasyon yönteminin seçilmesi ve etkin olarak gerçekletirilmesi oluturmaktadır. Güvenilir ve amaçlanan hedefe ulamı bir sterilizasyon ise standartlara uygun, kontrollü ve kayıtlı yapıldıında mümkündür. Etkin sterilizasyon ileminin kontrolünün yapılabilmesi için oluturulmu uluslararası standartlar (www.aorn; www.das.org.tr) dorultusunda fiziksel, kimyasal ve biyolojik kontrollerin yapılması ve dökümante edilmesi gerekir.

AMAÇ:VKV Amerikan Hastanesinde kullanılan sterilizasyon yöntemlerinin monitorizasyonu ve dökümantasyonunun yapılması, gerektiinde kayıtlara ulaılmasını salamaktır. Sterilite konusunda

üphe varsa:

• Malzemenin steril edildii cihaz kayıtlarından malzemeye ulamak

• Malzeme kullanıldıysa hasta kayıtlarına ulamak

• Hastane infeksiyonuna yol açabilecek durumlarda infeksiyon komitesi tarafından önlem alınmasını salamaktır.

Uygulama:Ünitede buhar, etilen oksit, hidrojen peroksit, ameliyathanede acil durumlar için buhar sterilizatörün flash programı sterilizasyon için kullanılmaktadır. Kullanılan sterilizasyon yöntemlerine göre fiziksel, kimyasal ve biyolojik kontrolleri EN, ISO standartlarına göre yapılmaktadır. Yapılan monitorizasyonun dökümantasyonu sterilizasyon için gereken parametreler dorultusunda gerçekletirilmekte, ileme uygun formlarla salanmaktadır.

Cihazların ve sterilizasyonun geçerliliine, güvenilirliine ilikin oluturduumuz dökümantasyon sistemimiz gerektiinde kolay

eriim salanacak ekilde düzenlenmektedir.

SONUÇ: Cihazların kontrolleri sırasında karılaılan problemlerde, hastane infeksiyonu olabileceinden üphelenilen durumlarda monitorizasyon kayıtlarına eriim salanmaktadır. Kayıtlarımızın saklama süresi ve yeri:

• Hastane risk komitesi,

• Kalite gelitirme komitesi,

• nfeksiyon kontrol komitesi tarafından belirlenmitir.

• Tutulan kayıtlar iki yıl süre ile ünitede klasörlenerek arivlenmektedir.

Anahtar sözcükler: merkezi sterilizasyon ünitesi, sterilizasyonun monitorizasyonu Tablo 1: VKV Amerikan Hastanesi Merkezi Sterilizasyon Ünitesi ve Ameliyathanede sterilizasyon için kullanılan yöntemlerin EN ve ISO standartlarına göre takibi.

VKV AMERKAN HASTANES MERKEZ STERLZASYON ÜNTESNDE STERLZASYONUN MONTORZASYONU, DÖKÜMANTASYONU VE ERM

Dilek ZENCROLU, Aliye YANIK Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi, stanbul

ISO EN

Fiziksel kontrol

Buhar kalitesi EN 285

Kimyasal kontrol

lemci indikatör ISO III40 Sınıf I EN 867 Sınıf A Test indikatör ISO III40 Sınıf II EN 867 Sınıf B

Paket içi indikatör

Buhar sterilizatör ISO III40 Sınıf IV EN 867-I Sınıf D Etilen oksit ISO III40 Sınıf IV EN 867-I Sınıf D Hidrojen peroksit ISO III40 Sınıf I EN 867-I SınıfA Biyolojik kontrol

Buhar sterilizatörü ISO III38-I EN 866-7 Flash program ISO III38-I ve III EN 866-I ve III Etilen oksit sterilizatör ISO III38 -I EN 866-8 Hidrojen peroksit sterilizatör ISO III38 -I EN 866-I

Tablo 2: VKV Amerikan Hastanesi Merkezi Sterilizasyon Ünitesinde kullanılan sterilizasyon yöntemleri, yapılan kontroller ve uygulama sıklıı.

Fiziksel kontrol Kimyasal kontrol Biyolojik kontrol Bowie&Dick uygulama aralıı uygulama aralıı uygulama aralıı uygulama aralıı

Buhar sterilizasyon Her çevrimde Her set içine + Hergün ilk Hergün ilk

dökümantasyon için çevrimde çevrimden önce

ilave bir tane

Buhar sterilizasyon flash program Her çevrimde Her çevrimde + Hergün ilk Hergün ilk

dökümantasyon çevrimde çevrimden önce

için bir tane

Etilen oksit sterilizasyon Her çevrimde Her paket + Her çevrimde

dökümantasyon için ilave bir tane

Hidrojen peroksit sterilizasyon Her çevrimde Her paket + Hergün ilk

dökümantasyon çevrimde

için ilave bir tane

(12)

P61)

AMAÇ:Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde 2006 yılı baından itibaren yapılan nokta prevalans çalıması sonuçları deerlendirilmitir.

GEREÇ ve YÖNTEM:Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde 2006 yılı baından itibaren haftanın bir gününde hastanenin bütün klinikleri dolaılarak; mevcut hastane infeksiyon (H)’larının sayısı, tanısı ve yatan hasta sayısı hazırlanan bir forma kaydedilmitir. Üç aylık veriler çıkarılarak sonuçlar irdelenmitir. Hesaplamalarda; H hızı=

H sayısı/yatan hasta sayısı formülü kullanılmıtır.

BULGULAR: Bu sürede toplam 8970 yatan hasta nokta prevalans çalıması kapsamında deerlendirilmitir. Bu dönemde rutin prospektif, hastaya ve laboratuvara dayalı sürveyans ile toplam 115 hastada 281 H’u tespit edilmitir. Hastane genelinde H hızı % 3.1 olarak bulunmutur. Hastaların 63’ü erkek, 52’si kadın olup ya

ortalamaları 39 ± 25 yıl bulunmutur. H’u gelien hastaların ortalama yatı süresi 23 ± 18 gün olmutur. Nokta prevalans çalımasında üç aylık dönem ortalaması olarak cerrahi kliniklerde % 4.1, dahili kliniklerde % 2.0 infeksiyon hızı saptanmıtır (Grafik). H’u en çok Genel Cerrahi, Yanık Ünitesi ve Nöroloji kliniklerinde görülmütür.

En sık görülen H’ları pnömoni, üriner sistem infeksiyonu ve cerrahi

alan infeksiyonu olmutur.

SONUÇ:Aralıklarla yapılan nokta prevalans çalımasıyla hastane infeksiyon epidemiyolojisi takip edilebilir.

Anahtar sözcükler: hastane infeksiyonları, nokta prevalansı, sürveyans

HASTANE NFEKSYONLARI VE NOKTA PREVALANS SÜRVEYANSI: ÖN ÇALIMA Salih HOOLU, Mehmet Faruk GEYK, Cemal ÜSTÜN, Fatma BOZKURT, Celal AYAZ Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Diyarbakır

7,0%

6,0%

5,0%

4,0%

3,0%

2,0%

1,0%

0,0% Hafta

Dahili Klinikler Cerrahi Klinikler Hastane Geneli

1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12.

nfeksiyon hızı

BR YOUN BAKIM ÜNTESNDE VRE BAKTERYEMS, VRE TARAMA VE KONTROL ÇALIMALARI Meliha MERÇ1, Zehra Nur BAYKARA2, Zeki YUMUK3, Devrim DÜNDAR3, Aye WILLKE1

1Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Bakteriyoloji ve nfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı, Kocaeli

2 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anestezi ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Kocaeli

3 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Kocaeli

AMAÇ: Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi, Anestezi Youn Bakım Ünitesi (YBÜ)’nde bir hastada VRE bakteriyemisi saptanması üzerine balatılan gastrointestinal VRE taıyıcılıını saptama taraması ve VRE yayılımını önleme çalımalarının sunulması amaçlanmıtır.

YÖNTEM-GEREÇLER:2005 yılı Haziran ayında KOÜ YBÜ’nde yatmakta olan bir hastanın kan kültüründe VRE üretilmesi üzerine YBÜ hastalarında gastrointestinal VRE kolonizasyonunu aratırmak üzere rektal sürüntü örnekleri alınmı ve tüm hastalara standart bir form doldurulmutur. Bir haftadan uzun süreli yatan hastalardan haftada bir kez olmak üzere rektal sürüntü örnekleri tekrarlanmıtır.

Alınan örnekler 8 mg/lt vankomisin içeren enterococcosel broth’a (SALUBRS®) ekilmi ve üremeler standart yöntemlerle

personele infeksiyon kontrol önlemleriyle ilgili eitim verilmitir.

BULGULAR:VRE bakteriyemisi saptanan hastaya ampisilin/

sulbaktam, rifampisin ve tetrasiklin uygulanmıtır. nfeksiyon parametreleri gerileyen ve tekrar VRE üretilmeyen hasta baka bir nedenle kaybedilmitir. VRE odaı bulunamayan hastada gastrointestinal taıyıcılık da saptanamamıtır. lk VRE’nin tespitinden sonra balatılan ve iki ay süren gastrointestinal VRE taramasında toplam 20 hasta izlenmitir. Hastalardan ve 5 personelden alınan dıkı örneklerinden sadece bir hastada VRE tespit edilmitir. VRE taıyıcısı olan bu hastaya da aynı izolasyon önlemleri uygulanmıtır.

Yeni YBÜ’ne kabul edilen hastalarda VRE taıyıcılıı ya da VRE’ye balı bir infeksiyon gözlenmemitir.

P62)

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak; hiperbarik bupivakaine 2.5 mg sufentanil veya 25 mg fentanil eklenmesi, transüretral prostat rezeksiyonu için yeterli anestezi ve ameliyat sonras› dönemde yeterli

De¤erlendirme parametreleri: Histerektomi yafl›, cerrahi öncesi ald›klar› kemoterapiler, tümör evresi, tedavi öncesi risk skoru, histerektomi endikasyonlar›,

Conclusion: A single dose of fosfomycin trometamol is a safe and effective alternative in the treatment of both asymptomatic and symptomatic urinary tract infections in the

tokolitik tedavi oranlar› nifedipin grubunda %97.0, MgSO 4 grubunda %92.9 olarak; ≥ 7 gün için oranlar nifedipin grubunda %97, MgSO 4 grubunda %89.3 olarak bulunmufltur

Retrospektif veriler dorultusunda her iki ajanın tedavi etkinlikleri ve yan etkileri benzer olmasından dolayı aırı aktif mesane ikâyeti olan olguların tedavisinde, Trospiyum

Ratlar da HSG ilemi için kullanılan radyasyon, tabakalanma, tafting, kromatin düzensizlii, nukleus kontür düzensizlii, nukleus boyutunda artı, Nukleus/Stoplazma oranında

145 kadında 200 ve 400 μg rektal misoprostol ve 5 ünite oksitosin+0.2 mg ergometrin .M kombinasyonunun etkilerininin karılatırıldıı baka bir çalımada, misoprostol

Bu çalımada, tedavi sonrası serum -hCG düzeylerinin normale ini süresi ortalamalarının parsiyel hidatiform mol grubunda1.4±0.5 (1-2) hafta, komplet hidatiform grubunda 2.8