• Sonuç bulunamadı

Nokta Atışların Ortak Noktası: Umut

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nokta Atışların Ortak Noktası: Umut"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ömer DOĞRU

Nokta Atışların Ortak Noktası:

Umut

Nuri Pakdil’in Umut adlı oyunu geçti- ğimiz ay Devlet Tiyatrolarında Ankara’da İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesinde ilk kez sahnelendi. 6.5.2015 tarihindeki ilk göste- rim gecesinde oyunu izleyen Nuri Pakdil, oyunda emeği geçen herkese teşekkür etti.

Bu vesileyle, biz de buradan Türk tiyatro- suna böyle bir eser kazandırdığı için Sayın Üstat Nuri Pakdil’e şükranlarımızı sunuyo- ruz.

Umut, Nuri Pakdil’in kitap hâlinde ya- yımladığı ilk oyunu. Umut’la birlikte yedi adet yayınlanmış tiyatro eseri bulunmak- tadır Nuri Pakdil’in. Bunlar, Umut (1974), Put Yapımevleri (1980), Korku (1980), Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş (1982), Bakır Dönemi (2014), Belge (2014) ve Bir Öldürme Töreni (2014). Bu yazının amacı, dörder tabloluk iki bölümden oluşan Umut adlı oyunu anlama ve irdeleme çabasından başka bir şey değildir.

Kişiler:

Söylevci: Bir uyarıcı, bir vaiz. Toplu- mu tanıyor, sorunları biliyor. Çözüm öneri- yor. Uzun boylu, sade giyimli bir bay.

Bayan: Bir anne, anneliğini çocuğun elinden tuttuğunda anlamış bir anne. Böy- lece yürümüş sokakta. Dengesini sağlamış elini tuttuğu çocuk. Şimdi anlıyor annesini

en coşkulu bir nehir. Saçları, toplu başında.

Yaşı: Aşkın yaşı.

Bay: Bayanla aynı boyda. Ciddi, sade giyimli. İlk bakışta bir yazar ürkekliği, az sonra bir eylemci oturmuşluğu. Saçları kulaklarını kapatıyor. Sesi, kocaman bir çekiç sesi. Bakışları somut. Nerden baksa Afrika’yı görüyor. Yaşı: Eylem yaşı.

Hizmetçi: Hizmeti mesleğinde. Ya- kın bir kasabadan gelmiş kente. Hasretlik içinde. Romantik. Evin hanımına öykünür.

Örnek bir aileye hizmet ettiğinden gönenç- lidir.

Soruşturmacı: Uzunca boylu, sol elinde üzerinde Soruşturma yazan siyah bir çanta. Entelektüel bir yüz. Yaşı, otuza ya- kın. İnsan uzmanı. İnsanın çizgileri aştığını biliyor ve uyarılması gerektiğine inanıyor.

(2)

Bir Numaralı İşçi: Aç kalmaktan de- ğil, karanlıkta kalmaktan korkan biri. İşçi olmakla, işçiliğinin farkında. Tokalaştığın- da, karşısındakinin elini yakan bir sıcaklığı var ellerinin.

Bekçi: Konumları koruyor. Kenti kötü ruhtan koruyamamış ancak gökteki ayı korumakta kararlı. Kötü ruhun yüksek- te duranları sevmediğinin farkında.

Birinci ve İkinci Köylü: İkiz gibiler.

Doğayla iç içe yaşarlar. Toprağın önemini kavramışlar. Elleri toprak rengi.

Tabutçu: Elindeki kazma ile küreğin işlevini anlatır. Kötü ruhu gömebilmektir amacı. Çalışma alanı çok geniş. Taşıdığı yüklerden ruhen şişmanlamış.

Sonsuz İşçi: Bütün insanlar elindeki defterde kayıtlı. Defter sürekli yenileniyor.

Zamanı tanıyor. Bitmediği için zamanın yorulduğunu söylüyor.

Oluşturulmuş Yapılar

Aile: Eylem yaşındaki Bay’la aşk ya- şındaki Bayan’ın oluşturduğu aile. Kendi- lerinden daha iyi düşünen, umut vaadeden bir çocukları var. Entelektüel bir aile. İnsan soyunun yüz yüze olduğu tehlikenin far- kında olan bir aile. Hizmetçilerine evin bir bireyi gibi davranmayı öğütleyen kadim bir kültüre sahip.

Toplum: İçinde ailesi, işçisi, köylü- sü, bekçisi, tabutçusu ve soruşturmacısıyla canlı bir organizma olan toplum. Yaşayan, birbirini koklayan ve sorgulayan yapı.

Evrensellik: Oyunda hiç kimsenin özel isminin olmaması önemlidir. Bu du- rum oyunda sergilenenlerin yeryüzünün herhangi bir kentinde yaşanabileceğini gösterir.

Kozalite: İnsanın üstlendiği sorumlu- luğu savsaklaması. Kötü ruhun hâkimiyeti ve insan soyunun yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmesi.

Özet

Söylevci; Keskin bir bilinç dileğiyle

çıkar seyirci önüne. Âdem ile Havva’dan beri yürüyoruz. Yorulduk, ancak aşamadı- ğım tek engel kaldı: Bilinçsizlik. Bilinçsiz- liği aşmanın yolu ise bilinçli bir iletişim.

Bunun için izleyicilere; birbirlerine soru sormalarını önerir söylevci.

Sahnede görünmeyen birine mabette evrensel ruha sığındığı için övgüler düzer.

Söylevci seyircilere birbirlerine kısa sorular sormasını ve cevabını beklemeden yeni sorular sormalarını ister, çünkü böy- lelikle hem bilinçsizlik aşılacak, hem de kişiliklerde görülen çürümenin önüne ge- çilecektir.

Çürümüş dişi çekip atarsınız ama çü- rümüş kişilikten nasıl kurtulacaksınız?

Öfke üretiliyor. Evleri ayıran duvarlar değil öfke yalnızca. Öfke iletişimi engel- liyor.

Nüfus artıyor, nüfus arttıkça kişilerin çevresindeki boşluk yoğunlaşıyor.

Birinci Tablo

Önce Bayan’ın sonra Bay’ın küçük çaplı iki tiradı ile başlayan birinci tablo bu tiratlardan sonra gelişen Bay ile Bayan’ın 14 diyaloğundan oluşmaktadır.

(3)

Bayan’ın söylevi anne çocuk ilişkisi ile bayanlar için pazardaki elma fiyatları üzerinedir.

Bay’ın söylevi ise insanın sınırları, ölüm, dirim ve mezar üzerinedir.

İkinci Tablo

İkinci tabloda Bayan’la Bay’ın diya- logları daha bir uzun ve daha bir sosyal içeriklidir, birinci tabloya göre. Kent ya- şamı ve içindeki insanın konumu üzerinde durulur. Ebeveyn, bay-bayan ve çocukları olmak üzere üç kuşak karşılaştırılır. Kenti saran kötü ruh üzerine vurgu yapılır.

Özgürlük, tutsaklık karşıtlığının kav- ramlarla nasıl insanlara benimsetildiği, dünyada bu tür kavramları üreten merkez- lerin olduğu ifade edilir.

Üçüncü Tablo

Şiire çok az yer veriliyor gazetelerde.

Arkada karanlık yoğunlaşıyor, karanlık yağıyor, şiirle karanlık çarpışıyor. Savaş pilotları yaklaştırıyor ülkeleri birbirine, arada ölüm bağları var. Bundan kurtulmak gerekiyor.

Nesnelerin toplamı ile insanların top- lamları birbirinden farklıdır. Örneğin gün- lük yumurta üretimi, yumurtalar tek tek sayılarak elde edilebilir. Bombaların sayı-

sı da öyle. Patladığında şu kadar bomba patlatıldı denir. Oysa iki insanın toplamı iki insan etmez.

İnsanların patlama gücü farklıdır.

İşçiler cennete gidecektir.

Patronların kulakları, işçilerin bo- yunları yumuşaktır.

Ülküler sıkıştırdıkça insan düşe yatar. Özgürlükler düşlerde korunur.

Dördüncü Tablo

Evin hizmetçisi sahnededir.

Onun ağzından Bay ile Bayan’ın nasıl tanıştıkları ve evliliklerine ilişkin bilgiler aktarılır. Hizmetçi- nin evin hanımı ile aynı yemekleri yemesi ve aynı giysileri giymesi üzerinde durulur. Hizmetçiyi evlendirmeleri söz konusu olacaktır. Tablonun sonunda hiz- metçi, soruşturmacının geldiğini, Bay ve Bayan’la görüşmek istediğini söyler.

İkinci Bölüm Birinci Tablo

Soruşturmacı sahnededir. İnsanın sı- nırı aştığında, insan soyunu bekleyen teh- likeden söz eder. Bu arada, müzik ve ışık oyunları eşliğinde muhtelif insan sesleriyle tehlikenin ne olduğu vurgulanır. Bay ve Bayan soruşturmacı ile tanışırlar. Soruş- turmacı, görevinin gittikçe güçleştiğini, nedeninin de insanın içinin donması ve buzul kaplaması olduğunu ifade eder. Bay ise insanın, göklerin, yerin ve dağların üst- lenmekten çekindiği sorumluluğu üstlendi- ğini ve bu sorumluluğun altında ezildiğini belirtir.

Oyuna adını veren umut sözcüğü bir tek burada Bay tarafından dile getirilir. Ço- cuğunun kendinden ileride düşünmesidir umut.

İkinci Tablo

Bir numaralı işçi, patronu hakkında- ki görüşlerini beyan eder ve onun parası nedeniyle insanlar arasına karışamadığını

(4)

belirtir. Soruşturmacı ile tokalaşırlar, so- ruşturmacı hemen elini çeker, tokalaşamaz, yaktınız elimi demesi üzerine bir numaralı işçi bunun insanın akımı olduğunu söyler.

Bir numaralı işçi, işçi sınıfı tasnifine karşı çıkar. İnsanın bitkiler, böcekler ve hayvan- lar karşısında ayrı bir sınıf olduğunu söyler.

Sonra bekçi de katılır bu diyaloğa ve soruşturmacıya kendisini beklediğini, gö- revinin, kenti yutan kötü ruhtan gökteki ayı korumak olduğunu söyler.

Üçüncü Tablo

Birinci ve ikinci köylü arasında geçen diyaloglarla, insanla doğa ilişki üzerine du- rulur. Toprağın önemi vurgulanır. Köylüler, kenti saran kötü ruhtan ve soruşturmacının gelişinden haberdardırlar. Sonra tabutçu görünür, elinde tabut yerine kazma vardır.

Soruşturmacı onu da dinlemek istemiştir.

Üyelerinin dirençleri azalan örgütlerin de çürüdüğünü söyler tabutçu. Tüm amacı kötü ruhu toprağa gömmektir, ancak bunu bir türlü başaramamıştır.

Dördüncü Tablo

Bay ile Bayan köylüler hakkında ko- nuşurken, hizmetçi bir konukları olduğunu söyler, gelen sonsuz işçidir. Soruşturmacı- yı aradığını fakat aileyle de görüşebilece- ğini belirtir hizmetçiye. Sonsuz işçi bütün işçiler adına konuştuğunu söyler. Sonsuz işçi de kısmen soruşturmacının görevini üstlenmiş gibidir. Onun da sorunu kötü ruhtur. Sonsuz işçi, kentlerdeki tüm insan- ların kayıtlarını tuttuğunu söyler. Sonsuz işçi ile soruşturmacının diyaloğu, insanın yeniden kurtulabilme olasılığı üzerinedir.

İki Kavram: Oyunda pek çok anahtar niteliğinde kavram vardır. Ancak, bunlar- dan evrensel ruh ve kötü ruh kavramları üzerinde önemle durulması gereken kav- ramlar gibi geliyor bize.

Kötü Ruh: Ruhu iyi ve kötü gibi sı- fatlarla niteleyerek onu dünyevi hâle geti- riyor Pakdil. Salt ruhtan söz etmek çok zor.

Çünkü bu konuda bilgi sahibi kılınmamış-

tır insan. Öyleyse ruha verilen bu “kötü”

nitelemesi, onu işaret edilebilir bir şey kıl- ma çabasından ibaret olmalı. Böylece insa- nın seviyesine inen ruh ikiye ayrılacaktır.

Oyunda kötüsü nitelendiğine göre bunun iyisi de var demektir ve iyi ile kötünün ruh planında mücadelesinin perdeye yansıtılış halidir Umut.

Evrensel Ruh: Kötü ruh, insana neli- ği bildirilmeyen ruhun türevi ise evrensel ruh, yine insana neliği bildirilmeyen ruhun matematiksel anlamda türevi alınmamış ya da bir üst hâli olmalıdır. Diğer bir ifadeyle, insana neliği bildirilmeyen ruh, evrensel ruhun türevi gibidir. Kapsayıcılık bakımın- dan büyükten küçüğe sıralamak istendiğin- de; evrensel ruh→ruh→kötü ruh şeklinde sıralanacaktır. Oyunda söylevci, mabette evrensel ruhun varlığına sığınan birinden söz ettiğine göre, burada evrensel ruh, Tan- rı olarak algılanmalıdır. Ancak, insan, Tan- rının varlığına değil, kendisine sığınır. Bu anlamda Tanrının varlığına ya da evrensel ruhun varlığına sığınmak, içinde Tanrının mutlak gerçeklik olduğu Tanrısal sisteme sığınmak anlamına gelir.

İki İzlek: Oyunun yönüne, geliştiği ana izleğe baktığımızda, birbirine paralel iki ana izlek görürüz. Birincisi toplumsal, sosyolojik izlek, ikincisi felsefi izlektir.

Sosyolojik izlek, tek çocuklu çekirdek aile ile başlayıp, soruşturmacının da arala- rında bulunduğu işçiler, köylüler, tabutçu ve koruma görevlileri ve bunların varsa- yılan ailelerinden oluşmuş bir toplumsal hayata işaret eden izlektir.

Felsefi izlek ise söylevciyle başlayan toplumdaki bilinçsizlik, kişilik çürümesi ve öfke üretimi konularında yapılan uya- rılar ve benzeri sorunların bir soruşturma başlatılmasına yol açmasıdır.

Bir oyunun ya da daha genel bir ifa- deyle, bir sanat eserinin felsefi izleği, o eserin kendi klasmanı içinde nerede durdu- ğunu da ifade eder. Umut bir tiyatro eseri

(5)

olduğuna göre onun felsefi izleği, Umut’un mevcut tiyatro akımlarından hangisine dahil edilebileceğini belirtir. Bu anlamda Umut, yazım tekniği ya da biçim bakımın- dan absürt tiyatroyla, içerik ya da verilen mesajlar bakımından varoluşçu tiyatroyla ilişkilendirilebilir.

Bilindiği üzere, absürt tiyatroda, kla- sik tiyatrodaki gibi olayların sergilenişinde serim, çatışma, düğüm, doruk noktası ve çözüm silsilesi izlenmez. Oyunun tümü düğüm şeklinde olabilir. Umut’un yazım tekniği ve kimi diyaloglar absürt tiyatroya çok yerinde bir örneklik teşkil ederler.

Bay -Folklorik yıllar.

Bayan -Benim için de.

.../...

Bay -Benim için gerçek olan babam için de gerçekti.

Bayan -Çocuğumuz için de öyle ol- mayacak mı?

Bay -Folklorik bir soru.

Bayan -Nesnel değil mi?

Bay -Toplumsal da.

.../...

Bay -Sığınalım altına.

Bayan -Güz yağmurunun.

.../...

Bay -Şiir gerekli.

Bayan -Kurak toprağa .../...

Bayan -Duyuluyor Bay -Gıcırtısı Bayan -Tarihin.

Bu ve benzeri diyalogların yerleri de- ğiştirildiğinde oyunun akışında bir aksama ya da anlam kayması olmaz. Uyumsuz yaşamanın toplumdaki hatta aile içindeki yansımalarıdır bunlar -Ne var ki, Umut’ta- ki çekirdek aile entelektüel, modern ve kadim kültürü özümsemiş, toplumdaki çü- rümenin, kokuşmanın ayırdına varmış bir

ailedir. Ailenin sorunu, toplumsal bir tasal- luta, kenti kuşatan kötü ruhun saldırılarına maruz kalmış olmaktır. Buradan çıkış için umut gereklidir. O umut ise kendilerinden daha yetkin bir düşünme melekesine sahip olan çocuklarındadır.

Yazım tekniği ya da biçim bakımın- dan Umut’un absürt tiyatroyla benzerliği yanı sıra ondan farklılık arz eden yönü de vardır. Yukarıda sosyolojik izlek ola- rak nitelediğimiz oyun içindeki organik yapı kendi içinde son derece anlamlıdır.

Zira, çekirdek ailenin toplumsal serüveni, sosyolojik olarak önce aile içinde irdelen- mekte daha sonraki bölümlerde toplumla kaynaşmış bir çekirdek aile profili çizil- mektedir. Bu yönüyle oyunun genel akışı absürt tiyatrodaki gibi birbirine ikame edi- lir nitelikte değildir.

İçerik yönünden varoluşçu tiyatroyla ilişkilendirilmesi de yine iki yönlü olabilir Umut’un. Benzerliği, üretilen yılgınlık ve edilginlik yönünde, benzemezliği ise bu edilginliği aşma iradesi ve çözüm önerme- si yönündedir. Yukarıda felsefi izlek olarak da nitelediğimiz Umut’un içeriği, genel atmosfer olarak varoluşçu bir hava taşır.

Çünkü, kötü ruhun kuşattığı kentliler, ma- kinanın ve sanayinin ağırlığı altında ezil- mekte, yılgınlığa düşmektedirler. Bireyler varoluşsal bir mücadeleye niyetlidirler an- cak ellerinde sağlam bir yöntemleri yoktur.

Umut’un varoluşçu tiyatro yaklaşı- mından ayrıldığı nokta, makinanın tasal- lutunda ezilen bireylerin buradan çıkış için irade beyanında bulunabilmeleridir. Ateist olmayan varoluşçu felsefenin âdeta slo- ganlaştırdığı “inanıyorum çünkü saçma”

mottosu Umut’ta, “inanıyorum çünkü ge- rekli” şekline dönüşür. Nuri Pakdil, Tan- rının tiyatroya girmesi gerektiğine inanan tiyatro yazarlarımızdan biridir. Onun için Umut’un felsefi izleği, varoluşçu tiyatro- dan çok farklı bir görünüm arz eder.

Genelde tiyatro izleyicilerinin, özelde bir oyunu sahneleyen ekibin aklına gele-

(6)

bilecek sorulardan biri, yazarın, izledikle- ri ya da sahneledikleri bu oyunu okunsun diye mi yoksa oynansın diye mi kaleme aldığı sorusu olabilir. Bu durum, doğal ve belki de kaçınılmaz bir merak gibi geliyor bize. Bu açıdan, Nuri Pakdil’in, Umut’u oynansın diye kaleme aldığı görülüyor.

Dekorundan tutun, ses ve ışık oyunları ile sahnedeki oyuncunun tüm konuşmaları, jest, mimik ve ses tonlamaları yazar tara- fından ayrıntılarıyla verilmektedir.

Varoluşçu felsefenin dile getirdiği, ancak sınırlarını çizmekte bir hayli zorlan- dığı kimi kavramlar vardır. “Varoluş sancı- sı” bu kavramlardan biridir. Hem dile ge- tirilişi hem de sınırlarının çizilişi bir hayli zordur. Zorluğu, psikoloji ve psikiyatriye çok yakın komşu olmasından ileri gelir.

Varoluşçu tiyatro veya sinemada kahrama- nın psikolojik sorunlarına bulaşmadan bu varoluş sancısını nasıl sahneleyeceksiniz?

Pek çok sinema ve tiyatro yönetmeni bu sorunu psikolojik sorunlara başvurmadan ele alamamışlardır. Görebildiğimiz kada- rıyla, Umut dolayımında Nuri Pakdil, bu sorunu nokta atışlarla aşma gayretindedir.

Nokta atıştan kastımız, oyun içindeki kısa diyaloglardır. Pakdil, ortak noktası umut olan, nokta atışlarla bu varoluş sancısını dile getirmektedir.

Umut yazım tek- niği itibarıyla, ses ve ışık oyunlarına çok sık başvuran bir tiyatro ese- ridir. Nokta atış diyalog- ları, diyalog bazında, bu ses ve ışık oyunlarıyla, başarılı bir şekilde sah- nelenmektedir. Kadim bir felsefe sorunu olan özne nesne ayrımını dile getiren diyalog bu duruma iyi bir örnek teşkil etmektedir. Yu- murtaların toplamıyla, insanların toplamının farklı oluşu başarılı bir sahne tekniği ile anlatılmıştır. Ancak, aynı başarıyı varoluş sancısının bir bütün olarak ele alınışında göremiyoruz. Diya- loglar arasına alınan, kötü ruhun tasallutu altındaki kentlilerden oluşan yarı koro, yarı müzikli oyun havasındaki gösteriler, bir yandan oyuna akışkanlık kazandırmak- ta ve izleyiciyi peş peşe yaşanacak diyalog bombardımanından korumakta; diğer yan- dan Umut’un yazılış gayesi olan varoluş sancısını izleyicinin duyumsamasını en- gellemektedir.

Umut’un sahne tekniği, ışık ve ses düzeni konularında kendimizi söz söyleme yetkinliğinde bulmadığımızdan, yazımızı oyunun açılış sahnesine vaki itirazımızı dillendirerek bitirelim. Oyunun açılışında bir ölü yıkama sahnesi var. Bir taraftan ölü yıkanırken, davudi bir ses tonuyla, insanı yıkamakla temizleyemezsiniz mealinde veya tam olarak bu şekilde bir söz sarf edilmektedir. Oyun metninde bulunmayan bu cümleyi, yönetmenin ilave ettiği an- laşılıyor. Bizce, bu, son derece yanlış bir ifadedir. Umut’a ve onun yaslandığı felsefi anlayışa taban tabana zıt bir ifadedir bu.

Zira, su medeniyettir ve insan ancak suy- la temizlenir. Hem bedensel hem de ruhsal temizliğin kaynağı sudur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Fo- tonlar duvardan yansıyarak görüleme- yen nesnenin üzerine çarpıyor ve oradan tekrar duvara yansıyor, duvardan tekrar yansıyan fotonların bir kısmıysa -her biri

This attractive hotel of 18 bedrooms with a southern exposure has much to commend it to the discerning visitor seeking a restful but invigorating holiday in

Alzheimer ve benzeri hasta- lıkların sağaltımında benzer yöntem- lerin kullanılmasının arkasında illa da normal insanların bilişsel işlevleri- nin arttırılması

Aslında yapmak istedikleri, tedavi için bir ilk adım olarak, Gottlieb’in fare embriyon kök hücrelerinden yetiştirdi- ği sinir hücrelerinin, sıçanların sinir sis-

500 yıldır gravür, ağaç baskı, linolyum baskı, litografi gibi geleneksel baskı teknikleriyle çoğaltılmakta olan ekslibrisin son yıllarda serigrafi, ofset, fotograf,

Subperikondrial diseksiyon yaklaşımının, SHL için kritik bölgeler olan anterior komissür ve paraglottik bölgeye direkt görüş ile ulaşılabilmesi, şüphelenilen durumlarda

T-testi tablosuna baktığımızda p<0.05 olduğu için bağımsız değişken olan “okulda şiddet davranışında bulunma” ile “saldırganlık ölçeği toplam

Buna göre sosyal güvenlik sisteminin daha kapsamlı ve etkili olduğu ülkelerde ekonomik krizlerin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri daha sınırlı olacaktır (WHO, 2011: