• Sonuç bulunamadı

BİLİM, TEKNOLOJİ ve TOPLUM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BİLİM, TEKNOLOJİ ve TOPLUM"

Copied!
101
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİLİM, TEKNOLOJİ ve TOPLUM

İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı Yayını

EKİM - ARALIK 2016 SAYI 74

Dosya: 2

Prof. Dr. İbrahim Özkol Prof. Dr. Hacer Ansal Doç. Dr. Kerem Cankoçak Doç. Dr. Altan Çakır

Prof. Dr. Tuğrul Hakioğlu Duygu Kaşdoğan

Yrd. Doç. Dr. Maral Erol Prof. Dr. Yusuf Yağcı

Doç. Dr. B. Karagöz, Prof. Dr. O. Sirkecioğlu, Prof. Dr. N. Bıçak

(2)
(3)

Türk Sanayi Evreleri ve AR-GE Reform Paketi

Prof. Dr. İbrahim Özkol

“Bilim, Teknoloji ve Toplum” Perspektifinden: Sanayi 4.0

Prof. Dr. Hacer Ansal

İTÜ’nün CERN’deki Deneylere Katkısı

Doç. Dr. Kerem Cankoçak

Uluslararası Bilime Katkı:

İTÜ’lü Akademisyenlerin CERN’deki Çalışmaları

Doç. Dr. Altan Çakır

Türkiye’de Bilimsel Gelişmenin Seyri

Doç. Dr. Kerem Cankoçak

2023 Hedefleri ve İTÜ Bilim ve Mühendislikte Mükemmeliyet Ekosistemi

Prof. Dr. Tuğrul Hakioğlu

Disiplinlerarası Alandan Kolektiflere:

Bilim, Teknoloji ve Toplum Çalışmalarında Yöntem Sorusu

Duygu Kaşdoğan

Bilim, Teknoloji ve Toplumsal Cinsiyet

Yrd. Doç. Dr. Maral Erol

Manyetik Nanotaneciklerin Kanser Tedavisinde Kullanımı

Doç. Dr. Bünyamin Karagöz, Prof. Dr. Okan Sirkecioğlu, Prof. Dr. Niyazi Bıçak

"Daha İyi Bir İTÜ Daha İyi Bir Türkiye Demektir!"

Prof. Dr. Yusuf Yağcı

Yıldönümünde 17 Ağustos’u ve Marmara’yı Yeniden Düşünmek

Prof. Dr. Â. M. Celal Şengör, Prof. Dr. Namık Çağatay,

Prof. Dr. Ziyadin Çakır, Doç. Dr. Sinan Özeren, Yrd. Doç. Dr. Gülsen Uçarkuş

İTÜ' den Haberler

Etkinlik

Teknokent Dosyası Genç Başarı

AIAA 2015-2016 “Uçak Motor Tasarım Yarışması”

Sonucu ve Düşündürdükleri /

Can Erel

İTÜ Vakfı'ndan Haberler

Yayınlar

Sektör'den Haberler Spor

Briç

EKİM-ARALIK 2016 | SAYI 74

...

8 12 18 20 24

33 28

39 42 36

48 52 74 82 86 78

88 96 94 97 99

İmtiyaz Sahibi:

İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca Yayın Kurulu:

Prof. Dr. Yıldız Sey Y. Müh. Naci Endem

Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol Prof. Dr. Mete Tapan

Kenan Çolpan Hatice Yazıcı Şahinli Kenan Mete Yazı İşleri Müdürü:

Hatice Yazıcı Şahinli Yayın Koordinatörü:

Kenan Mete

74. Sayı "Bilim, Teknoloji ve Toplum"

Dosyası Danışmanları:

Prof. Dr. Aydan Turanlı Prof. Dr. Hacer Ansal Grafik Uygulama:

Murat Beşiktaş Gizem Çinik Katkıda Bulunanlar:

Gözde Ergüç, Osman Keskin, Erkan Mert Özoğul

Fotoğraf: Altan Bal, Engin Yıldırım, Osman Keskin

Yönetim Yeri:

İTÜ Vakfı Merkezi

İTÜ Maçka Yerleşkesi 80394 Teşvikiye / İSTANBUL

Tel: 0212 291 34 75 – 230 73 71 Faks: 0212 231 46 33

Baskı:

Azra Matbaacılık

Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi E Blok 1. Bodrum No.11 Topkapı Zeytinburnu / İSTANBUL

Tel: 0212 674 10 51 – 612 79 27 Yayın Türü:

Yaygın, Süreli

E-posta: basin@ituvakif.org.tr www.ituvakif.org.tr

Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar yazarlarının görüşünü yansıtmaktadır.

Dergiyi ve Yayın Kurulu'nu bağlayıcı nitelik taşımaz.

İTÜ Vakıf Dergisi’nde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir.

VAKFI DERGİSİ

(4)
(5)

Sevgili Okurlar,

İTÜ Vakfı Yayın Kurulu olarak 74. sayımızla 2016 yılının son dergisini sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Dergimizin kapak konusunu belir- lerken, her zaman olduğu gibi bilim ve teknoloji alanındaki güncel konulara yer vermeye ve bu alanda araştırma/yayın yapan üniversi- temizden veya başka bilim merkezlerinden bilim insanlarına başvur- ma ilkemizden hareket etmeye titizlikle dikkat ediyoruz. Ayrıca konu ile ilgili kamu ve/veya özel kuruluşlardan ilgililere de yer verilmesini önemsediğimizi, okurlarımızın dikkatini çektiğine inanıyoruz.

74. sayı 73. sayının devamı olarak “Bilim, Teknoloji ve Toplum” ko- nusuna ayrıldı. Kapak dosyasında ilk olarak İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Özkol’un “Türkiye Sanayi Evreleri ve AR-GE Reform Paketi” başlıklı yazısı yer alıyor. Yazar, Türkiye'de yeni teknolojilerin geliştirilemediğine işaret ederek ve bu konuda Üniversite/AR-GE iş- birliği ile inovasyonun geliştirilebileceğine dikkat çekerek, hazırlana- cak AR-GE reform paketinin kapsamını ele alıyor.

Bilim, teknoloji ve toplum arasındaki karşılıklı ilişkileri ve etkileşimi inceleyen “Bilim, Teknoloji ve Toplum” (STS) disiplininin en önemli alanlarından birinin sanayi devrimlerinin toplumsal, sosyal - ekonomik etkilerinin araştırılması olduğunu belirten Prof. Dr. Hacer Ansal, “Bi- lim,Teknoloji ve Toplum Perspektifinden: Sanayi 4.0” konulu yazısında günümüzde gerek bilim alanlarında, gerekse iş ve sanayi dünyasında 4. Sanayi Devrimi olarak adlandırılan gelişimin niteliklerini ve bu gelişi- min günlük yaşama yansımalarının neler olabileceğini anlatıyor.

CERN' de araştırmacı olarak çalışmakta olan İTÜ Fizik Bölümü öğ- retim üyesi Doç. Dr. Altan Çakır, İTÜ'nün CERN resmi üyeliğini üst- lenmesi sonucu öğretim üyeleri ve öğrenciler için araştırma olanak- larının açıldığını belirtiyor ve 11 yıllık çalışma sürecinde uluslararası bilimsel çalışma kültürünü, kurum içindeki çalışmalarını ve iş dünya- sı ile etkileşimlerini bizlere iletiyor.

İTÜ Fizik Bölümü’nden CERN' deki araştırmalara katılan diğer bir öğretim üyesi Doç. Dr. Kerem Cankoçak ise “İTÜ’nün CERN’deki Deneylere Katkısı” başlıklı yazısında bu süreci özetliyor; “Türkiye'de Bilimsel Gelişmenin Seyri” konulu yazısında ise Türkiye'de bilimin gelişmesinde temel bilimlerin önemini vurgulayarak bunun yeterli koşul olmadığı, konunun sosyal-ekonomik, kültürel ve politik boyutla- rının da unutulmaması gerektiğine de işaret ediyor.

İTÜ'nün 2023 hedeflerine ulaşılabilmesi için neler yapılması gerek- tiği konusuna MIT üzerinden örnekler veren ve İTÜ'nün misyon ve hedeflerini sorgulayan İTÜ Enerji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Turgut Ha- kioğlu “2023 Hedefleri ve Mühendislikte Mükemmeliyet Ekosistemi”

adlı yazısında hedefe ulaşılabilmesi için izlenecek yollar üzerinde önemle duruyor.

Yrd. Doç. Dr. Maral Erol, Bilim, Teknoloji ve Cinsiyet başlıklı yazısına

“Bilim ve teknoloji çoğunlukla cinsiyetsiz ve objektif kavramlar olarak değerlendirilse de bilimi ve teknolojiyi algılayışımız ve şekillendirişi- miz aslında kadınlık ve erkeklik hakkındaki fikirlerimizle bağlantılıdır.”

cümlesiyle girerek toplumsal cinsiyetin ne olduğunu, bilim, teknoloji ve cinsiyet konusundaki araştırmaları anlatıyor.

Bilim, Teknoloji ve Toplum (STS) Çalışmalarında Yöntem Sorusu Bi- lim,Teknoloji ve Toplum (STS) konusu, Duygu Kaşdoğan tarafından ele alınarak STS araştırmalarında disiplinlerarası çalışmalar, ölçek sorusu ve kolektif araştırmalar üzerinde duruluyor.

İTÜ Fen - Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nden Doç. Dr. Bün- yamin Karagöz, Prof. Dr. Okan Sirkecioğlu ve Prof. Dr. Niyazi Bı- çak tarafından yapılan “Manyetik Nanotaneciklerin Kanser Teda- visinde Kullanımı” araştırması önemli bir çalışma olarak TÜBİTAK ve Kalkınma Bakanlığı’ndan destek bekliyor.

İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Yusuf Yağcı, ‘polimer kimyası’ alanında yaptığı evrensel düzeydeki çalışmalarıyla tanınan dünya çapında bir bilim insanı. Bu sayımızda ‘Söyleşi’ sayfalarımıza konuk olan Yusuf Yağcı ile üniversitelerdeki araştırma ortamının zorlukları ve kimya alanında büyük önem taşıyan projelerini konuştuk.

17 Ağustos 1999’daki depremin 17. yıldönümünde ulusal/ulus- lararası projelere katılmış İTÜ’lü öğretim üyelerinden bir grupla yapılan ve İTÜ web sayfasında yayınlanan röportaj, önemli bir belge olarak DEPREM dosyası içinde sunuluyor.

Her sayımızda olduğu gibi İTÜ’ DEN HABERLER bölümü dergi- de önemli bir yer tutuyor. Bu sayıda başta gelen konu Prof. Dr.

Mehmet Karaca’nın yeniden Rektör olarak atanması ve Rektör Yardımcıları ile Genel Sekreter’in belirlenmesi. Yeni dönemde kendilerine başarılar diliyoruz. Haber sayfalarında ayrıca üni- versitemizdeki faaliyetlere, bilimsel altyapının geliştirilmesi ve araştırma çalışmaları ile, kazanılan başarılara geniş yer ayı- rıyoruz.

Prof. Dr. Yusuf Yağcı’nın 46. Dünya Polimer Kongresi Başkanı ol- duğu toplantının, Türkiye’deki zor koşullar altında kendi deyimiy- le ‘olamaz’ denilen bir ortamda gerçekleştirilmesi sürecini anla- tan “Darbe Girişimi Gölgesinde Uluslararası Bir Kongre Hikayesi”

başlıklı yazısı, bilimin zorbalığa karşı duruşunun bir örneği olarak sunuluyor.

TEKNOKENT DOSYASI kapsamında İTÜ ARI Teknokent’inde gerçekleştirilen etkinlikler ve başarılar tanıtılarak yeni gelişmeler sunuluyor.

GENÇ BAŞARI sayfaları; İTÜ öğrencilerinin uluslararası yarış- malarda kazandıkları ödüller, teknolojik yenilikler üzerine yaptık- ları araştırmalar, açtıkları özgün sergiler veya uluslararası saygın kurumlardaki yöneticiliklerde kazandıkları pozisyonları tanıtıyor.

İTÜ Beden Eğitimi Bölümü’nden Metin Tükenmez, SPOR Dos- yası’nda futbol konusundaki yazılarına devam ediyor. Bu sayıda da “Futbolu İzlemenin Mantığı Nedir?” başlıklı yazısında bu so- runun cevabını arıyor.

İTÜ VAKFI’NDAN HABERLER’de “Vakfın Yayın Faaliyetleri’nde 30 Yıl” yazısı yayın faaliyetlerindeki çalışmaları özet olarak okur- larımıza sunuyor. Yayınlanan kitapların sayısının ve satış miktarı- nın son dönemde giderek artması mutluluk veriyor. Dergimiz de İTÜ içinden ve dışardan övgüler alıyor. Ancak, çoğu kez okur- larımıza eleştirilerini ve önerilerini bize iletmeleri için yaptığımız çağrılara cevap alınamıyor.

Son olarak, Yayın Kurulu adına derginin ve kitapların yayım- lanmasında görev alan ve sınırlı koşullarda fedakârlıkla çalışan başta Hatice Yazıcı olmak üzere tüm ekibe teşekkür ediyorum.

Saygılarımızla, Prof. Dr. Yıldız Sey

(6)

d O S ya 2

BİLİM, TEKNOLOJİ

ve TOPLuM

(7)

İTÜ Vakfı Yayınları Genel Dağıtım: İTÜ Vakfı Yayınları

İtuyayinlari.com.tr Online Sipariş: www.1773itu.com Satış:0212 230 73 71 – 246 64 05

ituvakif@ituvakif.org.tr

“Yunus 2005

Nadi Sosyal Bilimler Araştırması”

Ödülü

Sedat Çetintaş

Yazar: Prof. Dr. Ayla Ödekan ISBN: 975-561-252-1 Basım Yılı: 2004 Boyutlar: 27 x 39 cm

Cilbent kutu içinde 79 sayfa metin + 108 sayfa rölöve föyleri.

Sedat Çetintaş, mimarlık tarihimizde sanatsal ve mimari değeri güçlü rölöve ve restitüsyonların yaratıcısı, 19. yüzyıl kültürü ile beslenmiş 20. yüzyılın ilk yarısında yaşayan bir Cumhuriyet aydını. O, Selçuklu dönemi ile Erken ve Klasik Dönem

Osmanlı mimarlığı tutkunu bir ‘Ülkügüder’. Sedat Çetintaş, anıtsal yapıtları çizimleriyle günümüze taşımakla kalmamış, yazılarıyla da mimar olarak toplumsal duyarlılığı sürekli diri tutmuş bir aydın. Ülküsü bir ‘Corpus’ oluşturmak. Amacı doğrultusunda yaklaşık 200 adet rölöve ve restitüsyon üretmiş.

Bu ürünlerden 108’i İTÜ Mimarlık Fakültesi Arşivi’nde bulunmaktadır. Bu kitap da, Sedat Çetintaş’ın bu arşivde yer alan yapıtlarını toplu olarak okuyucuya ulaştırmayı ve araştırmaya açmayı hedefliyor. Buna ek olarak, çizimleriyle tanıdığımız Sedat Çetintaş’ı yazılarından da okuyarak

‘ülkügider’liğinin insancıl boyutlarına da erişme olanağı veriyor. Bu nedenle, kitapta yazar sık sık Çetintaş’ın kendi anlatımlarına yer veriyor. Böylece kendi sözcük ve anlatım dilini okuyucuyla paylaşarak Çetintaş’ın özellikle eski yapıları koruma konusundaki savaşçı kişiliğini açığa çıkarıyor. ‘Sedat Çetintaş’ın inanılmaz rölöveleri karşısısnda insan şaşırıyor.

Şaşırmamız rölövelerin insan emeğinin ürünleri oluşundan.

Hele bilgisayara dayalı bir tasarım kuşağı içinde olduğumuz

günümüzde, bu çizimler doğal olarak inanılmaz geliyor’ diyor,

Prof. Dr. Ayla Ödekan.

(8)

İçeRİk: İTÜ Vakfı Dergisi her sayıda özel bir "Dosya Konusu"nun yanısıra, özgün bilimsel makale, araştırma yazıları ve derlemelere;

İTÜ’deki tüm disiplinler ve disiplinlerarası konularda güncel bilimsel makalelere;

bilimsel ve teknolojik gelişmeler ve yeniliklerle ilgili haberlere; İTÜ öğretim elemanlarının akademik başarı, yenilikçi proje ve buluş, yayın haberlerine ilişkin metin ve görsel malzeme katkılarına açıktır.

Yazı BoYutu: İTÜ Vakfı Dergisi’ne gönderilecek makaleler 4 sayfa; 1850 sözcük (15 bin karakter) sınırını aşmamalıdır. Dipnotlar ve kaynaklar bu sınırlamaya dahildir.

Metİn YazıM ÖzellİkleRİ: Dergiye gönderilecek metin, Microsoft Word programıyla yazılmalı, yazıda 12 punto boyutu kullanılmalı, yazı karakteri olarak Times New Roman veya Arial tercih edilmelidir.

GÖRsel MalzeMe: Gönderilen yazıda kullanılacak fotoğraf, şekil, tablo vb. görsel malzemenin sayısı

makaleler için 5’i, haberler için 1’i aşmamalıdır. Görsel malzeme, kesinlikle metin içine yerleştirilmemeli, ayrıca iletilmelidir. Renkli, siyah-beyaz fotoğraf görsel gönderilebilir. Görsel malzemenin dijital imaj dosyası olarak JPG, TIFF, PSD formatlarında sunulmalı ve

çözünürlükleri 300 DPI’dan düşük olmamalıdır.

YazaR İsMİ: Gönderilen makale, haber vb. metinlerde yazar ismi, unvanı ve çalıştığı kurum/görevi belirtilmelidir.

Metİn Başlığı:

Makalelerde başlık bulunmalıdır.

Dİpnot: Dipnotlar sayfa altında değil, metnin sonunda yer almalıdır. Metin içinde dipnot göndermeleri yer alacaksa, sıra numarası ile belirtilmeli ve metin sonunda da aynı sıra numarası ile yazılmalıdır.

kaYnaklaR: Metin sonunda yer almalı ve sıra numarası verilmelidir. Metin içinde kaynaklara gönderme varsa, parantez içinde gösterilmelidir. Kaynakça yazım düzeni; yazar soyadı, adı, basım tarihi, yayın adı, çevirmen adı-soyadı, yayınevi, basım yeri şeklinde olmalıdır.

Metin ve görsel malzeme elektronik ortamda e-posta ile veya CD’ye kayıtlı olarak, aşağıdaki iletişim adresimize gönderilmelidir.

hyazici@ituvakif.org.tr veya basin@ituvakif.org.tr tel. 0212 291 34 75 – 230 73 71

EĞİTİM

Doç. Dr. Selçuk Şirin Prof. Dr. Emine Erktin Prof. Dr. Güngör Evren Prof. Dr. Gülsün Sağlamer Prof. Dr. Lerzan Özkale Prof. Dr. Mehmet Karaca Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu Prof. Dr. Ergün Toğrol Prof. Dr. Ahmet Fahri Özok Bülent Yalazı Zeynep Afşeören Mevlude Bakır İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı

Yayını NİSAN - HAZİRAN 2015 SAYI 68

5 kıtada 60 ülkeye yayılan ihracatı ve ABD’deki üretimiyle

globalleşen bir yıldız

Bakır İhracatında Lideriz.

Sarkuysan, 2014 yılında da İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri tarafından verilen “İhracatın Yıldızları Ödülleri”nde “Bakır Teller ve Örme Halatlar İhracatı”

kategorisinde 1. sırada yer aldı.

www.sarkuysan.com

Şirketler Topluluğumuz

(9)

T

ürk sanayisine Cumhuriyet dönemi’n- den günümüze kadar tarihi gelişim ve değişim açısından bakıldığında görülen şudur ki;

Cumhuriyetin kuruluşunda ekonomisi“

sıfır”dan başlayan bir ülke durumu söz ko- nusudur ve bu şartlarda sanayileşme devlet yatırımları ve hamleleri ile gerçekleştirilmiştir.

Devam eden süreçte, doğu bloku tehdidiy- le önce çok partili hayata geçilmiş, kısa bir süre sonra da NATO’ya girilmiş, ekonomide ve sanayide ithal ürün desteğiyle kalkınma yoluna gidilmiştir. Çeyrek asırdan fazla süren bu zaman dilimi 12 Eylül 1980 askeri müda-

halesiyle durmuş, kısa bir karmaşa ve adeta şaşkınlık döneminden sonra, seçilmiş kont- rollü sivil hükümet ile başlayan Turgut ÖZAL döneminde özel sektör ön plana çıkarılmaya çalışılmış, bu maksatla iktisadi serbestleşme ve ihracata dayalı büyüme modeli hayata geçirilmiştir.

2000’li yıllara gelindiğinde siyasi ve eko- nomik istikrar, karışan Ortadoğu coğrafyası, Rusya’nın ekonomik çıkış arayışı ile önemli hale gelmiş, Türkiye kendi iç politik dinamik- leri ve yakın coğrafya ülkelerindeki durum- ların ani değişimleri karşısında AB sürecini hızlandırmıştır.

Son 10 yıllık periyodu sanayimiz açısın- dan biraz daha yakından iç dinamikleri ile birlikte ele alacak olursak şunları fark ederiz:

Öncelikle Türkiye ekonomik algıya kendisini kapitalist sistemde tanımlayabilir. Her ne ka- dar uymasa da en azından evrilme bu yön- dedir. Türkiye sanayisinde imalat sektörün- deki bazı firmalar küresel ölçekteki firmalarla işbirliği yapabilmekte, bu anlamda küresel ağ ile bütünleşmiş durumdadırlar. Buradaki ince nokta, bu firmalar dışarıdan verilen iş- lerin sürekliliği durumunda hayatta kalabilir- ler; kısacası bu dışarıya bağımlılığı olan bir işbirliğidir. Aynı durum, bilgisayar ve tıbbi cihazların imalatlarında da görülmektedir. [1]

Kısacası, bu haliyle Türkiye yabancı tek- nolojiye ve bu yüksek teknoloji girdilerine

BİLİM, TEKNOLOJİ VE T OPL

Türk Sanayi Evreleri ve AR-GE Reform Paketi

Prof. dr. İbrahim Özkol

İTÜ Rektör Yardımcısı

Türkiye yeni teknolojiler geliştirememekte, yeni teknolojileri

geliştiremediği için de buna dayalı katma değeri yüksek ürünleri

üretememektedir. Bunun fark edilmesiyle Sanayi-Üniversite aR-GE

işbirliklerinin hayata geçirilmesini sağlayacak, yenilikçi faaliyetleri

(inovasyonu) teşvik edecek kamu finansman destek sistemleri

hayata geçirilmiştir.

(10)

saca uyumlu bir birlikteliğin sağlanması, - Üniversitelerde ve laboratuvarlarında ortaya çıkan bilginin sanayi ile birlikte yük- sek teknolojik ve inovatif ürünlere dönüştü- rülmesi,

- Özel işletmeler ve devlet şirketlerinin AR-GE ve inovasyon destekleri konularında bilgilendirilmesi.[2]

Kağıt ve kalemle çok zaman geçiren öğ- retim üyelerinin, kendi çalışma alanlarında üretim yapan özel sektör firmalarıyla tanışıp birlikte çalışma ve proje yapma kültürlerini geliştirmeleri; bahsi geçen işbirliği özel sek- töre katkı sağlarken, teorik bilgileri pratiğe taşıyan öğretim üyeleri için de son derece büyük kazanımlar sağlayacaktır. Sanayi için- de aktif rol alan bir öğretim üyesinin ders anlatımı sırasında vereceği örnekler gerçek dünyadan olacağından, ders alan öğrenci için son derece doyurucu olacaktır.

Bu bağlamda hazırlanan AR-GE reform paketinin ana başlıkları ve ilgili özet açıkla- maları aşağıdaki şekilde verilebilir: [3]

1)TaSaRıM dESTEKLERİ Tasarım merkezlerinin kurulması

Kurulacak olan tasarım merkezlerinin de Ar-Ge merkezlerine sağlanan destek ve muafiyetlerden yararlanması sağlanacaktır.

dayanarak bir üretim yapmakta, yapmış ol- duğu bu kaliteli üretim ile ortaya çıkan ürün- leri Avrupa pazarına ihraç eden kaliteli bir üretim merkezi gibidir.

Net sonuç ise; Türkiye yeni teknolojiler geliştirememekte, yeni teknolojileri gelişti- remediği için de buna dayalı katma değeri yüksek ürünleri üretememektedir. Bunun farkedilmesiyle Sanayi-Üniversite AR-GE işbirliklerinin hayata geçirilmesini sağlaya- cak, yenilikçi faaliyetleri (inovasyonu) teşvik edecek kamu finansman destek sistemleri hayata geçirilmiştir.

Genel anlamda sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişte bilimsel ve tekno- lojik ilerlemenin önemi artık kendini küresel düzeyde göstermektedir. Küresel düzeyde güç; bilime, teknolojiye, AR-GE ve inovasyo- na kaynak ayıran ülkelerin eline geçerken, bu ülkelerde sosyal ve ekonomik refah düze- yi oldukça artmıştır. Bu bakımdan şu söyle- nebilir ki; sürdürülebilir AR-GE ve inovasyo- na zemin hazırlayacak ekosistemin hayata geçirilmesi, ülkelerin inovasyon ve teknoloji kapasitelerinin geliştirilmesine ve fazlasıyla bahsi geçen sosyal ve ekonomik refahın art- masına katkı sağlamaktadır.

Aynı şekilde AR-GE olmadan inovatif ürünlerin ortaya çıkamayacağı ortak bir kanı haline gelmiş, bu bağlamda AR-GE’yi özen- direcek, sanayi ve üniversiteyi bir araya ge- tirerek etkileştirecek teknoparklar, teknoloji geliştirme bölgeleri, sanayi üniversite ortak araştırma merkezleri gibi altyapı kolaylıkları- nın oluşturulmasına başlanmıştır.

Bu oluşumları hayata geçirmeye çalışan ortak akıl ya da algı tereddütsüz olarak far- kındadır ki, ülkemizin dünya pazarlarında rekabet edebilmesinin ya da üstünlüğü ele geçirebilmesinin olmazsa olmaz şartı sürekli bir AR-GE ve bu AR-GE ile oraya çıkarılacak yenilikçi, sürekli ve kalıcı yeteneklerin oluştu- rulmasıdır. Bundan sonra sanayi içinde var- lık gösteren firmalarda, AR-GE ve yenilikçilik kavramları doğal gelişen bu akış içinde yer almış, var olmanın ve devamlılığın anahtarı durumuna gelmiştir.

Artık bu durumun gerekliliğinin devlet eliyle sahiplenilmesi amacıyla Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bünyesinde oluş- turulan Kamu Üniversite Sanayi İşbirliği (KÜSİ) kurulu oluşturulmuştur.

KÜSİ’nin amacı;

- Ülkemizin AR-GE ve inovasyon kapasi- tesinin artırılması,

- Sanayinin ve üniversitelerin yan yana çalışabildiği bir ekosistem oluşturulması, kı-

Tasarım merkezlerinin kurulmasıyla katma değerli üretim, markalaşma ve uluslararası pazarlara açılma yönünde önemli bir adım atılmış olacaktır.

Tasarım firmalarının destek ve muafiyetlerden yararlanması

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde faaliyet gösterecek tasarım firmalarının da bölgede- ki diğer firmalara sağlanan destek ve mua- fiyetlerden yararlanması mümkün olacaktır.

Böylece, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde Ar-Ge faaliyetlerinin yanı sıra tasarım faali- yetleri de desteklenerek katma değeri yük- sek teknolojik ürünlerin ortaya çıkması sağ- lanacaktır.

2) aR-GE İLE SaNayİNİN yaPıSaL dÖNÜŞÜMÜ

asgari ar-Ge personeli sayısı 30’dan 15’e düşürülecek

Az sayıda Ar-Ge personeli ile faaliyet gös- teren sektörlerde Ar-Ge merkezlerinin ku- rulmasının önünü açmak amacıyla çalıştırıl- ması gerekli asgari Ar-Ge personeli sayısı 30’dan 15’e düşürülecek ve bu kapsamda özellikle ilaç, tıbbi cihaz, tohumculuk, gıda ve biyoteknoloji gibi alanlarda faaliyet gös- teren firmaların Ar-Ge merkezi kurması özendirilecektir. Böylece hem ileri teknoloji gerektiren hem de geleneksel sektörlerde Ar-Ge altyapısının güçlendirilmesi sağlana- caktır.

ar-Ge ve tasarım faaliyetlerinde siparişe destek

Siparişe dayalı Ar-Ge ve tasarım faaliyetleri de destek kapsamına alınacak ve bu kap- samda hem sipariş veren KOBİ ve büyük firmalara (%50) hem de sipariş alan Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri'ne (%50) Ar-Ge ve ta- sarım indirimi sağlanacaktır.

aR-GE olmadan inovatif ürünlerin ortaya çıkamayacağı ortak bir kanı haline gelmiş, bu bağlamda aR-GE’yi özendirecek, sanayi ve üniversiteyi bir araya getirerek

etkileştirecek teknoparklar, teknoloji geliştirme bölgeleri,

sanayi - üniversite ortak araştırma merkezleri gibi altyapı

kolaylıklarının oluşturulmasına

başlanmıştır.

(11)

yapmalarının sağlanması açısından Ar-Ge Merkezleri'nde temel bilimler mezunlarının istihdamı desteklenecektir.

Ayrıca temel bilimlerde araştırmacıların yetiştirilmesi ve bu alanda yapılan araştırma faaliyetlerinin nitelik ve nicelik olarak artırıl- ması da temin edilmiş olacaktır.

doktora sonrası araştırmacılar desteklenecek

Doktora sonrası araştırma kavramı YÖK Ka- nunu’nda tanımlanarak, bu çalışmaları ger- çekleştiren araştırmacılar Ar-Ge personeli kapsamına dahil edilecek ve kendilerine ge- lir vergisi stopajı desteği sağlanacaktır.

4) TİCaRİLEŞTİRME VE TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİNİN ORTaya ÇıKaRıLMaSı Öncelikli alanlarda ar-Ge yapılanmaları İhtisas (Tematik) Teknoloji Geliştirme Bölge- leri’nin hayata geçirilerek, öncelikli ve strate- jik sektörlerde (bilişim, sağlık, biyoteknoloji, nanoteknoloji, savunma, uzay, havacılık vb.) odak Ar-Ge yapılarının kurulması sağlana- caktır.

Ortak proje yapan firmalara destek Firmaların ortak proje yapmalarını sağlama- ya yönelik rekabet öncesi işbirliği proje mo- deli hayata geçirilerek bu projelere vergisel avantajlar ve hibe destekleri sağlanacaktır.

3) NİTELİKLİ İNSaN KayNaĞı VE İSTİHdaM

Lisansüstü eğitim yapan personele muafiyet

Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri'nde lisansüstü eğitim yapan personelin, üniversitede geçi- recekleri sürelerin tamamı (ders dönemleri için) muafiyet kapsamına alınarak, ticarileş- tirmeye yönelik insan kaynağı kapasitesi ar- tırılacaktır.

dışarıda geçirilen sürelere muafiyet Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri'nde çalışan personelin, projelerle ilgili dışarıda geçirmeleri gereken süreler muafiyet kapsamına alınarak, daha yenilikçi ve daha rekabetçi ürünlerin üretil- mesi desteklenecektir.

Teknoloji geliştirme bölgelerinde çalışan personelin, projelerle ilgili dışarıda geçirme- leri gereken sürelerin de muafiyet kapsamı- na alınarak, bu muafiyet oranının % 100’ü aşmayacak şekilde Bakanlar Kurulu tara- fından belirlenmesi: Mevcut uygulamada bu bölgelerde çalışan personelden, öğre- tim üyelerinin dışarıda geçirdiği sürelerin % 50’sine kadarı, diğer personelin ise % 25’e kadarı destek kapsamındadır.

Gelir vergisi istisnası oranlarında artış Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri'nde nitelikle Ar-Ge personeli istihdamını artırmak için bu yapılarda çalışan Ar-Ge ve tasarım persone- line sağlanan gelir vergisi istisnası oranları artırılacaktır.

İhtiyaç duyulan yabancı istihdamı kolaylaştırılacak

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Ar-Ge ve Tasa- rım Merkezleri'nde yürütülen Ar-Ge ve tasa- rım projelerinin gerektirdiği yetkinliğe sahip Türk uzmanın bulunmadığı hallerde, ihtiyaç duyulan yabancı istihdamı kolaylaştırılacak ve böylece yurt dışından nitelikli Ar-Ge per- sonelinin istihdamı sağlanarak yurt içindeki Ar-Ge faaliyetlerinin niteliği artırılacaktır.

ar-Ge Merkezlerinde temel bilimler mezunlarının istihdamı desteklenecek Nitelikli öğrencilerin temel bilimler alanına yönlendirilmesi ve nitelikli istihdama katkı

doğrudan Girişim desteği

Yeni kurulan yüksek teknoloji şirketlerinin ihtiyaç duyduğu fonların doğrudan yatırım yapan yatırımcılar tarafından da karşılan- ması sağlanacak, bu sayede işletmelerin finansman kaynaklarına erişimi kolaylaştı- rılacaktır.

yerli teknoloji üreten firmalarına kamu alım desteği

Teknolojik Ürün Deneyim Belgesi’nin kap- samı genişletilerek, Ar-Ge ve yenilik proje- leri sonucu ortaya çıkan mal ve hizmetleri üreten yerli teknoloji firmaları kamu alımları yoluyla desteklenecektir. Böylece ülkemiz- de Ar-Ge sonucu ortaya çıkan teknolojik ürünlerin ticarileşmesi ve yatırıma dönüştü- rülmesi de kolaylaştırılmış olacaktır.

Gümrük Vergisi İstisnası

Ar-Ge yenilik ve tasarım projeleri kapsamın- da dışarıdan temin edilen ürünlere Gümrük Vergisi İstisnası getirilerek proje süreleri kısaltılıp maliyetler düşürülerek proje çıktı- larının kısa sürede ürüne dönüşmesi sağ- lanmış olacaktır.

5 katına kadar Sermaye desteği

Yenilikçi iş fikirlerine sağlanan Teknogirişim Sermaye Desteği üst limiti 5 katına çıkarı- larak yenilikçi fikirler ve Ar-Ge’ye dayalı, katma değeri yüksek, markalı ürün ve hiz- metlerin üretim ve pazarlama süreçleri des- teklenecektir.

5) ÜNİVERSİTE – SaNayİ İŞBİRLİĞİ ar-Ge projelerinde % 85 ödeme

Öğretim üyelerinin üniversite-sanayi İşbir- liği kapsamında yürüttükleri faaliyetler so- nucunda elde ettikleri gelirlerin % 85’inin

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde

faaliyet gösterecek tasarım firmalarının da bölgedeki diğer

firmalara sağlanan destek ve muafiyetlerden yararlanması mümkün olacaktır. Böylece, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde

ar-Ge faaliyetlerinin yanı sıra tasarım faaliyetleri de desteklenerek katma değeri yüksek

teknolojik ürünlerin ortaya çıkması

sağlanacaktır.

(12)

koordinasyon sağlanacak ve bu sayede yerli ürün ve teknoloji geliştirme kapasitesi artırılacak/geliştirilecektir.

Burslulara destek

Kamu destekli projelerde görev alan burslu- lara sigorta imkânı sağlanarak proje ekiple- rinin niteliğinin yükseltilmesi sağlanacaktır.

Bilimsel yarışmalarda ilk üçe girenler Belirli ulusal ve uluslararası bilimsel ya- rışmalarda ilk üçe girenlere, ilgili dallarda lisans programına yerleştirilmeleri aşama- sında ek puan verilerek başarılı gençlerin daha iyi bir eğitim almaları sağlanacaktır.

Çalışan öğrencilere

Lisansüstü projelerde çalışan öğrencilere burs ödenebilmesi temin edilerek AR-GE ve yenilik proje ekiplerinin güçlendirilmesi sağlanacaktır.

Emlak vergisi muafiyeti

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde bölge yö- netici şirketi mülkiyetindeki taşınmazlar em- lâk vergisinden muaf tutularak Bölgelerin mâli açıdan güçlenmesi ve böylece daha rekabetçi firmaların ortaya çıkması destek- lenecektir.

kendilerine ödenmesi sağlanarak, Ar-Ge projesi yapmaları teşvik edilecek ve üniver- site-sanayi İşbirliğinin geliştirilmesi sağla- nacaktır

Öğretim üyelerinin kısmi süreli ya da sürekli çalışabilmeleri

Öğretim üyelerinin Ar-Ge ve Tasarım Mer- kezleri'nde kısmi süreli ya da sürekli çalışa- bilmeleri ve bu sayede elde ettikleri gelirin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde olduğu gibi Döner Sermaye kapsamı dışında tu- tulması sağlanarak bilginin ticarileştirilmesi teşvik edilecektir.

döner sermaye muafiyeti

Bakanlık tarafından Ar-Ge ve yenilik proje- lerinin izleme, değerlendirme ve denetim süreçlerinde görevlendirilen öğretim üyele- rinin ücretlerinin iyileştirilmesi ve KOSGEB tarafından görevlendirilen öğretim üyeleri- ne ödenen ücretlerin döner sermaye kap- samı dışında tutulması yoluyla, projelerin kalitesi artırılacaktır.

6) ETKİN KOORdİNaSyON VE GÜÇLÜ EKOSİSTEM

Firmalara yetki belgesi

Bakanlığın, bilişim sektöründeki firmaların nitelik ve yeterliliklerini belirlemeye yönelik olarak firmalara yetki belgesi vermesi sağ- lanarak bilişim sektöründeki kalite ve yet- kinlik artırılacaktır.

destek programları arası uyum ve koordinasyonun sağlanması

Bakanlık tarafından yürütülen destek prog- ramlarının (San-Tez, Teknogirişim, Tekno- pazar) bağlı ve ilgili kuruluşlara devredile- rek benzer programlar arasındaki uyum ve

Faaliyette bulunmayan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin durumu

Kurulmasının üzerinden 3 yıl süre geçme- sine rağmen mücbir sebepler dışında her- hangi bir faaliyette bulunmayan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin hükmi şahsiyetleri sona erdirilmek suretiyle Bölgelerin sağlıklı bir gelişim göstermeleri tesis edilecektir.

OSB idarelerince izin verebilme yetkisi Organize Sanayi Bölgeleri (OSB)’nde ku- rulan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin yapı uygulama projelerinin onayı ile ruhsat ve izin işlemlerinin OSB idarelerince gerçekleşti- rilmesi sağlanarak, Bölge kuruluş süreçleri hızlandırılacak ve böylece teknoloji odaklı yenilikçi firma oluşumları desteklenecektir.

dijital ortam kullanılarak iş ve süreçler hızlandırılacak

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nden Bakanlık tarafından istenilen veriler, dijital ortama alı- narak iş ve süreçler hızlandırılacak ve bürok- rasi azaltılacaktır.

Kira üst limitleri Bakanlık tarafından belirlenebilecektir

Teknoloji Geliştirme Bölgelerindeki kira üst limitleri, gerektiğinde Bakanlık tarafından belirlenerek girişimci dostu bir ekosistem ve girişimcilik faaliyetleri için daha sağlam bir altyapı tesis edilecektir

KOSGEB temsilcisinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri değerlendirme Kurulunda yer alması

KOSGEB temsilcisinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Değerlendirme Kurulunda yer al- ması sağlanarak, sanayi ve üniversite po- tansiyelinin yeterli olmadığı illerde öncelikle TEKMER’lerin* kurulması sağlanarak daha planlı ve daha sürdürülebilir bir ekosistem oluşturulacaktır.

Referanslar

[1] Aykut GÖKER TMMOB-MMO Sanayi Kongresi 20-21 Aralık 2013, Ankara

[2] Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018) [3] BİLİM, SANAYİ ve TEKNOLOJİ BAKANLIĞI Ar-Ge Reform Paketi-2016

*TEKMER’ler, KOSGEB´in koordinasyonu al- tında üniversitelerle KOBİ´lerin bir araya gelip AR-GE çalışmalarında ortak bir platform oluştur- dukları yerlerdir.

Özellikle ilaç, tıbbi cihaz, tohumculuk, gıda ve biyoteknoloji

gibi alanlarda faaliyet gösteren firmaların ar-Ge merkezi kurması

özendirilecektir. Böylece hem ileri teknoloji gerektiren hem de

geleneksel sektörlerde ar-Ge altyapısının güçlendirilmesi

sağlanacaktır.

(13)

“Bilim, Teknoloji ve Toplum”

Perspektifinden: Sanayi 4.0

B

ilim, teknoloji ve toplum arasındaki karşılıklı ilişkileri ve etkileşimi ince- leyen “Bilim, Teknoloji ve Toplum”

disiplininin en önemli alanlarından biri de sanayi devrimlerinin toplumsal, sosyo-eko- nomik etkilerinin araştırılması olmuştur. İlk sanayi devrimi, 18.yüzyıl ortalarında buhar gücünün üretimde kullanılmaya başlaması ve ilk fabrikaların ortaya çıkması idi. Henry Ford’un montaj hattını geliştirmesi ve elekt-

riğin seri üretimde kullanılmaya başlaması ikinci Sanayi Devrimi'ni tetikledi. Üçüncü sanayi devrimi ise 1970’li yıllarda üretimde mekanik ve elektronik teknolojilerin yerini dijital teknolojiye bırakması ve program- lanabilir makinelerin kullanılmaya başlan- ması ile gerçekleşti. Son dönemde ise, iş dünyası hem dünyada, hem Türkiye’de, 4. Sanayi Devrimi olarak nitelendirilen Sa- nayi 4.0’ı konuşuyor. Bu yıl Davos’taki Dün-

Prof. dr. Hacer ansal

Işık Üniversitesi

İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü

4. Sanayi devrimi, en ileri teknolojilerin derinlemesine üretimin içine yerleştirilmesini anlatıyor. En önemli anahtar kelime ise ‘iletişim’. Makine, ürün, sistemler, süreçler ve insanlar sensörler ve uyarıcılar yoluyla birbirlerine bağlanıyor ve tüm süreç boyunca birbirleriyle iletişim kuruyorlar. Bu yüzden, bu devrime

“İnternet of Things” ya da “Nesnelerin İnterneti” de deniyor…

(14)

Ben bu yazıda başta Sanayi 4.0’ın ne olduğunu, işin fazla teknik boyutlarına gir- meden bu çalışmalardan yararlanarak ak- tarmaya çalışacağım; fakat daha sonra, bilim ve teknolojideki bu son gelişmelerin genellikle işletmeler/yönetim açısından incelendiği çalışmaların dışına çıkarak, toplumsal etkilerinin ne olabileceğini, gün- lük hayatımıza, işgücüne nasıl yansıyaca- ğını ele almaya ve genel olarak kapitalist sistem açısından olası gelişmelerin neler olabileceği konusunda akıl yürütmeye ça- lışacağım.

ya Ekonomik Zirvesi’nin ana gündem mad- delerinden biri idi. Dünya Ekonomik Forum Raporu'na gore, gelecek on yılda Sanayi 4.0; imalat, enerji, tarım, ulaştırma ve eko- nominin diğer sektörlerinde dramatik deği- şimler yaratıyor olacak. Dijital teknolojilerle bağlantılı olan bulut bilişim, büyük veri (Big Data), yeni sınai internet uygulamaları, akıl- lı fabrikalar, robotlar, sensörler ve 3 boyutlu (3D) yazıcılar gibi teknolojik gelişmeler sa- dece insanların nasıl çalıştığını değil, nasıl insanlar olacağını da belirleyecek [1].

Başta Almanya, ABD, Japonya olmak üzere gelişmiş ülkelerin gündeminde yo- ğun bir şekilde yer alan Sanayi 4.0, Tür- kiye’de de geçen aylarda Türk Sanayici- leri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)’ın ilk Yüksek İstişare Konseyi’nin bir iç gündem maddesi oldu. Ayrıca “Türkiye’nin Sanayi 4.0 Dönüşümü” konferansı düzenlendi ve bir de, “Türkiye’nin Küresel Rekabetçiliği İçin Bir Gereklilik Olarak Sanayi 4.0–Ge- lişmekte Olan Ekonomi Perspektifi” başlıklı bir rapor yayınlandı[2].

Öte yandan, amacı: “Yeni nesil akıllı fabrikaların kurulmasında ve bunun üretim sektörünün yaşam biçimi olması için far- kındalık yaratmak, Endüstri 4.0 çerçevesin- de firmaların ve kişilerin atacağı adımların belirlenmesinde öncülük edebilmek” olan bir Endüstri 4.0 Platformu [3] oluşturulduğu- nu görüyoruz. Yine geçen aylarda, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) organizas- yonunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Ko- misyonu Başkanı, Müsteşarı, Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı'ndan oluşan bir heyet Almanya’ya Sanayi 4.0 ince- leme gezisi düzenledi. Bosch, Siemens, Mercedes, Wittens- tein gibi sanayi devlerini gezerek, gelişmeleri ye- rinde incelediler. Ayrıca, başkanının geçen yıl sonunda “Türkiye’nin, üretimin yeni şekli olan dördüncü sanayi dev- rimini ıskalama şansı yok. Küresel rekabet gücümüzü arttırmanın yolu, sanayimizi dijitalleş- tirmekten geçiyor.” dediği, Ege Bölgesi Sanayi Odasının

“Sanayi 4.0: Uyum Sağlayama- yan Kaybedecek” başlıklı bir raporu da bulunuyor[4].

Sanayi 4.0 – 4. Sanayi devrimi

Aslında bu devrim, en ileri teknolojilerin derinlemesine üretimin içine yerleştirilme- sini anlatıyor. En önemli anahtar kelime

ise ‘iletişim’. Makine, ürün, sistemler, süreçler ve insanlar sensörler ve uyarıcılar yoluyla birbirlerine

bağlanıyor ve tüm süreç bo- yunca birbirleriyle iletişim

kuruyorlar. Bu yüzden, bu devrime “İnternet of

Things” ya da “Nes- nelerin İnterneti” de deniyor. Ürünler kendi geçmişlerini, mevcut durumlarını, hedef duruma ulaşmak için geçmeleri gereken yol- ları (ve hatta alternatif yolları) biliyor ve bu doğrul- tuda ürün makineye nasıl bir süreçten geçmesi gerektiğini anlatabiliyor. Benzer şekilde, çalı- şanlar da sistem ile iletişim halinde ola-

dijital teknolojilerle bağlantılı olan bulut bilişim, büyük veri (Big data),

yeni sınai internet uygulamaları, akıllı fabrikalar, robotlar, sensörler

ve 3 boyutlu (3d) yazıcılar gibi teknolojik gelişmeler sadece insanların nasıl çalıştığını değil,

nasıl insanlar olacağını da

belirleyecek.

(15)

nayi Devrimi'nden farklı olarak, 4.Sanayi Devrimi ile üretimin tüm aşamalarında di- jitalleşme kast ediliyor:

Tasarım aşamasında: Güçlü görsel- leştirme ve simülasyon yazılımları, ürün ta- sarımı, test ve optimizasyon aşamalarında üretim sürecinin hızlanmasını ve gelişmesi- ni sağlıyor.

Üretimi planlama aşamasında: Tüm fabrikanın ve ekipmanların dijital ortamda tasarlanabilmesi ve simülasyonu ile mali- yet, hız, verimlilik, makine kullanımı, ener- ji kullanımı ve kalite optimize edilebiliyor.

Stoklama ve israf ortadan kaldırılabiliyor.

Mühendislik aşamasında: Üretim sü- reci birbiri ile bağlantılı yüzlerce otomas- yon bileşenlerini içeriyor. Yeni yazılımlar sayesinde tam otomasyon tek bir portal üzerinden programlanabiliyor ve yönetile- biliyor, böylece iş akışları optimize edilebili- yor ve böylece verimlilik artırılıyor.

Üretim aşamasında: Geliştirilen sis- temler üretimin performansını gerçek za- rak uzaktan sisteme müdahale edebiliyor

ve süreci yönlendirebiliyorlar [5].

Üretimde tam bir entegrasyon var. Bu entegrasyon, hem firmanın bütün birimle- rinin dikey entegrasyonunu, hem de değer zincirinin tüm aşamalarının yatay enteg- rasyonunu kapsıyor. Dikey entegrasyon derken; pazarlama ve satış, ürün geliştir- me, planlama, üretim, bilgi teknolojileri ve finans gibi birimlerin; yatay entegrasyon derken de, tüm tedarikçi, üretici, dağıtıcı ve lojistik firmaların kapsanması kastedi- liyor. Yani, 4. Sanayi devrimi ile, siparişin verilmesinden tüketiciye iletilmesine kadar birbiriyle iletişim halinde olan siber-fiziksel sistemlerden bahsediyoruz. Siber-fiziksel sistem ise, fiziksel girdi ve çıktılarla birbi- ri ile iletişim halinde olan tüm elementleri anlatıyor [6].

Ayrıca makine ve sistemler, uyarıcılar tüm süreç boyunca veri üretiyor (hangi ma- kine, hangi ürün, hangi sıcaklıkta, ne kadar süre, vb. gibi) ve bu veriler analiz edilerek süreç sürekli olarak optimize edilebiliyor.

Bu verilerin, ilerleyen dönemlerde de, ma- kinelerin kendi kendine karar verebileceği bir sisteme geçişi sağlaması öngörülüyor.

Genel olarak baktığımızda,üretim süreçle- riyle ilgili tüm bu verilerin toplanması, plan- lama ve kontrol süreçlerine dahil edilmesi, üç boyutlu (3D) yazıcıların kullanılması, modelleme ve simülasyon, bulut bilişim, ve büyük veri analizi gibi yöntemler Sanayi 4.0’da önemli olan, anahtar alanlar olarak öne çıkıyor[6].

Dijitalleşme olarak tanımlanan 3. Sa-

manlı olarak ölçebiliyor ve görselleştiriyor, böylece kısa dönemde üretimin ve ürünle- rin kontrolü ve optimizasyonu sağlanıyor [6]. Yani, 4. Sanayi Devrimi ile üretim süre- ci, müşteriden tedarikçi ağına kadar bü- tünleşik bir şekilde çözümleniyor. Böylece makineler ve sistemlerden azami fayda sağlanabiliyor ve tüm süreç akışında iyi- leştirmeler gerçekleştirilebiliyor. Fabrikalar 7/24 çalışırken, çalışanların sadece gün içerisinde uzaktan bir müdahalesi yeterli olabiliyor.

Raporlarda ifade edildiğine göre, tüm bu gelişmelerle sürekli olarak sistemde iyi- leştirmeler yapılabilmesi enerji tasarrufu da sağlayacak. Hatayı fark edebilen makine- ler ile daha az hatalı ürün ortaya çıkacak, üretim kalitesi artacak.Tüm değer zinciri boyunca firmalar iletişim halinde olduğun- dan hem optimizasyonu tüm değer zinciri- ne yaymak mümkün olacak, hem de firma- ların daha esnek olması sağlanabilecek.

Yani firmalar pazar ve talep değişikliklerine de hızla adapte olabilecekler [7].

Diğer yandan, müşteriler ve tüketici- ler de sisteme dahil edilecek, ürünle ilgili beklentilerini iletebilecek, ürün tasarımına dahil olabilecekler. Firmalar son kullanıcı- ların taleplerini daha doğru ölçebilecekler.

Ayrıca, müşterilerin sisteme entegrasyonu ile müşteri istekleri doğrultusunda düşük maliyetlerle özelleştirilebilen/ kişiselleşen ürünlerin üretilmesi mümkün olabilecek.

Bir ürün, arızalandığı anda müşteri hizmet- lerine durumu raporlayacak, böylece son kullanıcıların daha iyi hizmet alabilmesi ko- laylaşacak [7].

Tüm bunlardan ne kadarının uygulan- maya başlanmış olduğuna baktığımızda şöyle bir örneğe rastlıyoruz: Siemens’in Ghibli fabrikasında gerçekleştirdiği Mase- rati otomobil üretiminde; tasarımdan paza- ra iletilmesine kadar geçen süre boyunca Sanayi 4.0 elementlerinden yararlanarak aynı sürede, kaliteyi koruyarak 3 kat daha fazla Maserati üretilebilmiş. Pazara sunma süresi de 16 aya indirilmiş. Siemens’in di- ğer öngörüleri de pazara sunma süresinin yüzde 25 ila yüzde 50 arasında, mühendis- lik giderlerinin ise yüzde 30’a kadar azaltıl- masının sağlanabileceği ve de yüzde 70’e kadar enerji tasarrufu kazanılabileceği yönünde. Ayrıca, 4. Sanayi Devrimi yapı- sının, önümüzdeki 10 ila 20 yıl içerisinde tüm dünyada yaygınlaşacağı, Almanya’nın ise devrime önümüzdeki 10 yıl içerisinde geçmesi bekleniyor [6].

İletişim teknolojisi şirketlerinden Ericsson tarafından iki yıl önce yapılan tahminlere göre, 2020’li yıllarda yaklaşık 50 milyar cihaz internete bağlı olarak çalışacak.

Tüm bu sistemin çalışmasını sağlayacak altyapı ise yakın bir zaman önce geliştirilen internet protokolünün altıncı sürümüyle

(ıPv6) garanti altına alınmış

durumda.

(16)

ve trafik kazaları giderek artıyor diye, sü- rekli şikâyet ediyoruz. Ama yakın gelecekte akıllı telefonumuzdan çağıracağımız elekt- rikli bir sürücüsüz araç istediğimiz nokta- dan bizi alıp dilediğimiz noktaya götüre- cek; kaç kilometre gitti isek bedelini kredi kartımızla ödeyeceğiz ve park yeri bulmak gibi bir derdimiz de olmayacak. Üstelik bu araçların kaza yapma olasılığı çok düşük, hava kirliliği yaratan gazlar ve gürültü de çıkarmayacaklar [10].

Yanımızda taşıyacağımız mobil sağlık robotları ile düzenli olarak tansiyonumuz, kan şekerimiz ya da kolestrolümüz ölçü- lüp doktorumuza raporlanacak, herhangi bir sağlık problemi ortaya çıktığında erken teşhis ve tedavi mümkün olacak. Bilim-kur- gu filmlerinde görmeye alışık olduğumuz hizmetçi robotlar, gündelik hayatımızın bir parçası olacak; ütümüzü yapacak, çama- şırımızı yıkayacak, evimizi temizleyecek ve istediğiniz yemeği yapacak ve hatta köpe- ği de o gezdirecek [10].

Binalarımız masa başında mimarlar ta- rafından tasarlanıp, arazide dev 3 boyutlu yazıcılar tarafından kısa zamanda, kolay- ca ve ucuza inşa edilebilecek.Tarlalarda çalışacak robotlar, küresel ölçekte birbiri ile haberleşerek doğru ürünü doğru mik- İletişim teknolojisi şirketlerinden Erics-

son tarafından iki yıl önce yapılan tahmin- lere göre, 2020’li yıllarda yaklaşık 50 milyar cihaz internete bağlı olarak çalışacak. Tüm bu sistemin çalışmasını sağlayacak alt- yapı ise yakın bir zaman önce geliştirilen internet protokolünün altıncı sürümüyle (IPv6) garanti altına alınmış durumda. Bir önceki sürüm IPv4 sadece 4,3 milyar ciha- zın adreslenerek internete bağlanmasına olanak verirken, IPv6 ile bu rakam yaklaşık 3,4*1038 oldu ve dolayısıyla insan hayali- nin erişemeyeceği kadar çok cihazın ad- reslenerek internete bağlanmasının yolu açıldı [8].

Kısacası, bilgisayarlarla yönetilen, tam otomatik, tüm üretim tesislerinin şebekeye bağlandığı, robotların yaşamımızın her ala- nına girdiği, hem imalat hem de hizmetler sektöründe söz sahibi olduğu bir çağa giri- yoruz ve bunun teknolojik altyapısı da hazır durumda.

Günlük yaşama yansımaları

Öyle anlaşılıyor ki, yakın gelecekte birbiri ile durmadan haberleşen akıllı makineler günlük yaşamımızda çok önemli bir yer tu- tacak.

Mesela, evimizde var olan tüketim araçları ve gıdaların raflarının tartı sistemle- ri ile donatıldığını düşünelim. O tartı siste- minin bizim çeşitli ürünleri ne kadar sıklıkla kullandığımızı takip eden, mesela sabunu ya da şampuanımızı haftada ortalama kaç defa kullandığımızı ve ne kadar süre içinde tüketeceğinizi hesaplayan bir bilgisayarı var (ki bu durum halen otomobillerde bit- mek üzere olan yakıtı haber veren sistem- den çok farklı değilmiş). Ana bilgisayara giden bu veriler otomatik olarak evimizde bitmekte olan diğer ürünlerin listesini de çıkarıp marketimizin bilgisayarına sipariş veriyor. Marketteki başka bir bilgisayar bu siparişleri bantlara itiyor, bantlardan da kü- çük alışveriş sepetlerine gönderiyor, sonra da bu sepetleri haritalardaki lokasyonlara, üzerinde bulunan sensörler aracılığı evimi- ze yollayabiliyor. Kapımıza gelen sepetin bize ait özel asansörü şifre ile kendi ken- dine internet üzerinden açtığını ve asan- sörümüzden dairemize kadar taşıdığını düşünün [9].

Başka bir örnekten gidersek, malum, bugün şehirlerimiz arabalarımızın egzos- larından çıkan zehirli gazlar ile hava gide- rek solunamayacak kadar kirleniyor, park etmiş araçlar yolları tıkıyor, gürültü kirliliği

tarda üretecek, üstelik üretilen ürünlerde hormon yada kimyasal kalıntılar olmasına da izin vermeyecek. Madenler gibi tehli- keli yerlerde de robotlar çalışacak ve artık böyle işlerde insan hayatları riske atılma- yacak. İnsan gücü tarafından üretilemeye- cek miktarlarda üretim bu sayede sağla- nabilecek [10].

3 boyutlu yazıcılar sayesinde kişiye özel butik imalatlar ortaya çıkacak ve 2.

Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkan kit- le üretimi yani tek bir tipten çok miktarda üretim sistemi değişerek kişiye özel, butik üretimin önü açılacak. Robotların terzi gibi çalıştığı imalathaneler düşünün; mesela bir imalathaneye giriyorsunuz üç boyutlu kamera sistemi bedeninizi tarıyor, djital or- tamda seçtiğiniz giysiyi holografik görüntü yöntemi ile üstünüzde gösteriyor, onaylar- sanız tam ölçülerinize göre imal edip di- lediğiniz yere teslim ediyor ve siz bir terzi dikmişcesine tamamen size özel bir elbise- ye sahip oluyorsunuz. Üstelik, bunun için imalathaneye gitmenize de gerek olmaya- bilir, evdeki üçboyutlu tarayıcınız ile bütün bu işlemi evden de yapabilirsiniz [10].

Ayrıca, 3D yani üç boyutlu yazıcı sa- yesinde tüketici bazı temel ihtiyaçlarını- zı da mesela bardak, tabak, mücevher, masa sandalye, tişört gibi şeyleri kendiniz üretebileceksiniz. Kısacası, üretim evlere girecek ya da tüketici aktif olarak üretime katılabilecek...

Peki bütün bu gelişmelerin işgücüne etkisi ne olacak?

İşgücüne yansımaları

Birbiriyle iletişim halinde olan makinelerin ve robotların üretimi devralmasıyla insan

Bilgisayarlarla yönetilen, tam

otomatik, tüm üretim tesislerinin şebekeye bağlandığı, robotların yaşamımızın her alanına girdiği, hem imalat hem de hizmetler sektöründe söz sahibi olduğu bir çağa giriyoruz ve bunun teknolojik

altyapısı da hazır durumda.

(17)

moteller, benzin istasyonları, restaurantla- rın büyük oranda işlerini kaybediyor olması ekonomiyi nasıl etkileyecek sorusu, Sanayi 4.0 ile ilgili yanıt bekleyen ciddi bir soruna işaret ediyor [13].

Aynı şekilde, Sanayi 4.0’ın ABD, Alman- ya, Fransa, Çin, Brezilya gibi 15 ülkedeki potansiyel etkisini inceleyen bir araştırma, bu dönüşümün 7.1 milyon işin yok olma tehlikesi altında olduğunu, buna karşılık bilgisayar mühendisliği ve matematik ala- nında sadece 2.1 milyon işin yaratılabile- ceğini, dolayısıyla bu ülkelerde milyonlar- ca işsiz ortaya çıkacağını ileri sürüyor [14]. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ’nün bir raporuna göre ise, önümüzdeki iki yıl için- de işsizler ordusuna 4.8 milyon kişi ekleni- yor olacak [15].

Ancak bu dönüşümün düşük ücretler nedeni ile emek-yoğun işlerin yapıldığı gelişmekte olan ülkelere olan etkisinin çok daha olumsuz olacağı çok açıktır (http://

www.euractiv.com/section/digital/opini- on/why-industry-4-0-is-not-just-about-in- dustry/). Örneğin, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC)’nun bir araştırma- gücüne duyulan ihtiyacın azalacağı ve

bir anlamda robotların insanları işlerinden edeceği açıktır.

Sanayi 4.0 ile birlikte kuşkusuz yeni sek- törler açılacaktır ancak, tüm bu gelişimlere ayak uyduramamış, geride kalmış sektörle- rin yok olmasına da sebep olacaktır ve bu durum yalnızca sektörler için değil insanlar, şirketler ülkeler için de geçerlidir. 4. Sanayi Devriminin sadece otomasyonla işgücün- den tasarruf edilen fabrikaları değil, aynı zamanda ofis çalışanlarını ve hizmetler sektörünü de tersyüz edeceği bekleniyor.

Örneğin, yatırım danışmanı, hastabakıcı, taksi ve kamyon şoförleri teknolojiyle reka- bet edecek, robotlar bir anlamda insanları işlerinden edecektir [11].

Teknolojideki ilerlemelerin yeni iş alan- ları ortaya çıkaracağı, iki milyonluk bir istihdam yaratacağı ve bu iş alanlarının genellikle enformasyon sektöründe olaca- ğı belirtiliyor ise de, 4.Sanayi Devrimi'nin dünyada istihdamı genel olarak son dere- ce olumsuz etkileyeceği çok çeşitli kay- naklarca vurgulanmaktadır. Yani, robotla- rın insanları işlerinden edeceği öngörüsü yalnızca akademik bir tartışma olmaktan çıkmış durumda. 2020 yılına kadar 5 mil- yonluk işgücüne ihtiyaç kalmayacağı ileri sürülürken, Boston Danışma Grubu (BCG) 2025'te bugünkü işlerin yaklaşık dörtte biri- nin akıllı yazılımlar veya robotlar tarafından yapılır hale geleceğini söylüyor. Oxford Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre ise İngiltere'deki işlerin %35'i 20 yıl içinde makineleşebilir [12].

Somut bir örnek verecek olursak; ge- çen Nisan ayında şoförsüz bir kamyon konvoyu Avrupa’yı baştan başa katedip Hollanda’da Rotterdam limanına ulaştı. Bu nakliye şirketleri açısından nakliye maliyeti- nin % 75’ini oluşturan emek gücünden ta- sarrufun çok daha ötesinde bir kârlılık anla- mına geliyor. Çünkü yasalara göre kamyon şoförleri günde 8 saat ara vermeden an- cak 11 saat direksiyon başında kalabiliyor iken, sürücüsüz araçlar günde 24 saat yol alabiliyorlar. Bu, maliyetin % 25’i ile iki mis- li verim almaya karşılık geliyor. Ayrıca km başına ücret alan ve dolayısıyla hızlı gitme eğiliminde olan şoförlere göre, optimum hıza ayarlanmış olan sürücüsüz araçların yakıt tasarrufu önemli boyutlara ulaşıyor.

Buna karşın, sadece ABD’de işgücünün

%1’ini oluşturan 1.6 milyon kamyon şofö- rünün işsiz kalması, onun yanında otoyollar boyunca kamyon şoförlerine hizmet veren

sına gore, 50 büyük firmanın küresel teda- rik zincirinde istihdam edilenlerin sadece

% 6’sı doğrudan yapılan bireysel iş sözleş- meleri ile çalışıyor. Bu şirketler işlerini asıl, çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerde se- falet içinde yaşayan 116 milyonluk bir giz- li işgücüne dayandırıyor ve şimdi tüm bu işler Sanayi 4.0 altında yok olma tehlikesi altındalar [16]. Dolayısıyla, ne kadar gele- neksel işyeri ortadan kalkarsa gelişmekte olan ülkelerdeki işgücü de o kadar işsizlik tehlikesiyle karşı karşıya kalacak demektir.

Sanayi 4.0’ın işgücüne nitelik olarak etkisi için ise, çalışanların nitelikliliğinin üretim şirketlerindeki en önemli konulardan biri olacağı sıklıkla ifade ediliyor. Bilişim sis- temlerinin ve üretim süreçlerinin bütünleş- mesi, çalışma şekli, iş tanımları ve çalışan- ların iş içeriği açısından yeni gereksinimler ortaya çıkaracağı açık; yarının “çalışanları- nın” çok daha farklı becerilere/yetkinliklere sahip olması kaçınılmaz olacak ve bunun için de çok daha yüksek kalitede bir eğitim gerekecek, deniyor. Turbot’a göre, gelecek on yılda mezunlar halen ortaya çıkmamış türden işlerde çalışıyor olacak [17].

İşsizlik bugün sadece Türkiye’nin soru- nu değil. Halen çoğu Avrupa ülkelerinde de özellikle genç kesim arasında, işsizlik ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Gençler aldık- ları eğitimin gerektirdiği işleri yapamaz du- rumdalar ya da toplumun kendileri için har- camış olduğu kaynaklara denk düşmeyen, daha düşük kalifikasyon gerektiren işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Şimdi, bir yan- dan nüfus artmaya devam ederken diğer yandan da “Sanayi 4.0 ile insanın yapacağı işleri makinelere devretmesi ile açığa çıka- cak olan farklı kalifikasyondaki insanlara ne olacak?” sorusu Sanayi 4.0 ile ilgili en büyük kaygılardan birini oluşturuyor.

yakın gelecekte akıllı telefonumuzdan çağıracağımız

elektrikli bir sürücüsüz araç istediğimiz noktadan bizi alıp dilediğimiz noktaya götürecek, kaç kilometre gitti isek bedelini kredi kartımızla ödeyeceğiz ve park

yeri bulmak gibi bir derdimiz de olmayacak. Üstelik bu araçların kaza yapma olasılığı çok düşük, havayı kirliliği yaratan gazlar ve

gürültü de çıkarmayacaklar.

(18)

Sanayi toplumları, bilgi toplumları, bilgi öte- si toplumlar derken, şimdi siber toplumlar kavramı yerleşmeye başlayacak.”[18]. Sonuç

Tüm bu gelişmelere bir de kapitalist siste- min genel işleyişi açısından bakarsak, “Sa- nayi 4.0 ile verimin ve üretimin ciddi biçim- de artacağı ancak işsizliğin büyüyeceği bir ekonomide bütün bu üretilenleri kimin tü- keteceği” sorusu kapitalizmin geleceği yö- nünden çok ciddi krizlere işaret etmektedir.

Yepyeni, sosyal hayatı düzenleyen, tüketi- min devamını garanti altına alacak şekilde tüm işsizlere bir işsizlik maaşı bağlayacak bir sistem değişikliğine gidilmez, yeni bir sosyal refah devleti düzeni geliştirilmez ise, sistemdeki üretim ile tüketim dengesizliği nasıl çözülecek? Diğer yandan Sanayi 4.0 aynı zamanda ülkeler arasında rekabe- ti daha da artırmayacak mı? Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki uçurum daha da açılmayacak mı? Bazı araştırma- ların işaret ettiği gibi, son yıllarda hem ülke- lerin kendi içinde, hem de ülkeler arasında zaten artmakta olan gelir eşitsizliği ve refah farkını [19] daha da açmayacak mı? Kısa- Gelişmeleri çok iyimser yorumlayanlara

göre; aslında insanlık çok kıymetli ve eşsiz olan insan kaynağını bugün zaten biteviye tekrarlayan ve tehlikeli işlerde israf etmek- tedir. Esas olarak her insan yaratıcılık, yete- nek ve kompleks bilgi gerektiren alanlarda uzmanlaşmak için çok ciddi bir potansiye- le sahiptir; bu potansiyel ziyan edilmemeli, değerlendirilmelidir. Akıllı makinelerin ya- pabileceği basit işleri yapmaktan kurtulan insanlar bilim, sanat, tasarım gibi makine- ler tarafından yapılamayacak yetenek ve yaratıcılık gerektiren işlere yönelecektir.

Yakın gelecekte insanlar sadece ve sade- ce bilim, sanat ve spor ile uğraşacak, bu alanlarda uzmanlaşacak sadece bu işlerle uğraşacaktır. Bu durum insanlığın bilgi sa- hibi olma ve inovasyon yaratma sürecini de olağanüstü bir hızla artıracağından insanlı- ğın gelişimi büyük ölçüde hızlanacaktır [10]. Öte yandan, bir başka yoruma göre;

“Üretilen tüm teknolojik ürünler minimal ve yüksek verimli ve çevreci olacaktır. Özel- likle internet çağı ve sosyal ağlar çılgınlığı önümüzdeki yıllarda daha da gelişerek, yepyeni ve daha da karmaşık sosyal ya- pılar oluşturacaktır. Y neslinin alt yapısını oluşturduğu 4. Sanayi Devrimi'ni, internet ve sosyal ağlarda vakit geçiren Z kuşağı tamamlayacaktır. Sanayi Devrimi sadece makineleşmenin değil, aynı zamanda in- sanlığın da evrildiği bir dönüşümdür. İnsan ve makine birbirinden ayrılmaz ikili olurken, öte yandan da insan giderek makinenin esiri haline gelmektedir. 4. Sanayi Devri- mi'nin arifesindeki insanlık, az konuşan, az yazan, giderek yalnızlaşan, sosyal ağlara bağımlı birer robot haline dönüşmektedir- ler… Özellikle insan beyni üzerindeki siber kontroller, ülkeler arasındaki siber güvenlik kavgaları, gizli savaşlara neden olmaktadır.

cası, bütün bu gelişmeler, sınıfsal-toplum- sal-bölgesel-küresel güç çatışmalarına, sosyal patlamalara, krizlere, tıkanmalara ve yeniden yapılanmalara yol açmayacak mı?

4. Sanayi Devrimi'nin “Bilim, Teknoloji ve Toplum” açısından irdelenmesi ile daha çoğaltılabilecek olan bu sorular, dönüşü- mün sadece işletmelerin ya da ülkelerin,

“Tüm bu gelişmelere nasıl uyum sağlarız ve rekabet gücümüzü nasıl devam ettiri- riz?” sorununun çok ötesinde, çok önemli toplumsal sorunlar yaratacağı gerçeğini ve ivedilikle çok ciddi önlemler alınması gereğini gündeme taşımak zorunluluğuna işaret etmektedir.

KayNaKLaR

(İnternetten Nisan-Ağustos 2016 tarihleri arasında ulaşılmıştır)

[1] http://reports.weforum.org/industrial-internet- of-things/

[2] http://tusiad.org/tr/tum/item/8671-turkiyenin- sanayi-40-donusumu

[3] http://www.endustri40.com

[4] http://www.ebso.org.tr/ebsomedia/documents/

sanayi-40_81017283.pdf

[5] http://www.dw.com/en/industry-40-at-the- starting-gates/a-18379432.

[6] http://www.sanayicidergisi.com/ayin- dosyasi/4-sanayi-devrimi-uretimin-her- asamasinin-dijitallesmesi-demek.htm [7] http://www.kobi-efor.com.tr/m/kapak/dijital- ekonomiye-goturen-yeni-bir-devrim-sanayi- 40-h5018.html

[8] http://www.isfikirleri-girisimcilik.com/4-endustri- devrimler).

[9] http://www.bayefendi.com/4-sanayi-devrimi- nedir/

[10] http://ankaenstitusu.com/4-endustri-devrimi/

[11] http://bayraksevdasi.com/kutadgu-biligde- adalet/

[12] http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/

09/150917_calisan_robotlar

[13] https://techcrunch.com/2016/04/25/the- driverless-truck-is-coming-and-its-going-to- automate-millions-of-jobs/

[14] http://www.dw.com/en/industry-40-to-be- huge-job-killer/a-18987635

[15] http://www.ilo.org/global/research/

globalreports/weso/2016/WCMS_443480/lang-- en/index.htm

[16] http://www.ituc-csi.org/new-ituc-report- exposes-hidden

[17] https://www.entrepreneur.com/article/ 276351 [18] http://www.ekovitrin.com/4-sanayi-devrimi- makale,1132.html

[19] http://digital2020.be/industry-4-0-threat-or- opportunity/

Sanayi 4.0’ın aBd, almanya, Fransa, Çin, Brezilya gibi 15 ülkedeki potansiyel etkisini

inceleyen bir araştırma, bu dönüşümün 7.1 milyon işin yok olma tehlikesi altında olduğunu, buna karşılık bilgisayar

mühendisliği ve matematik alanında sadece 2.1 milyon işin yaratılabileceğini, dolayısıyla bu ülkelerde milyonlarca işsiz ortaya

çıkacağını ileri sürüyor.

(19)

İTÜ’nün CERN’deki Deneylere Katkısı

doç. dr. Kerem Cankoçak

İTÜ Fizik Mühendisliği Bölümü

İTÜ’nün CERN macerası 25 yıl önce başlar. Şu an

üniversitemizin Fizik Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesi olan Prof. dr. Cenap Ş. Özben ve Enerji Enstitüsü öğretim üyelerinden Prof. dr. İskender Reyhancan’ın 1990’lı yıllarda CERN’de yapmış oldukları çalışmaları bulunmaktadır. Fizik Bölümü Nükleer Fizik anabilim dalı emekli öğretim üyelerinden Prof. dr. Hasan Hüseyin Güven’in danışmanlığında 1990’ların başında lisansüstü eğitimi alan sözü geçen öğretim üyeleri, 1993-1995 yılları arasında CERN- SMC deneyinde araştırmacı olarak bulunmuşlardır…

Öncelikle kamuoyunda yanlış anlaşılan bazı kavramlara açıklık getirmek istiyo- rum. Şu üç durum birbirinden çok farklıdır:

CERN’e üye olmak, CERN’deki bir deneye üye olmak ya da CERN’deki bir deneyde çalışmak… Türkiye henüz CERN’e asil üye değildir. Belki ilerde olacaktır a ma bu Türki- ye’deki üniversitelerin CERN’deki bir dene- ye üye olmasını ya da oradaki bir deneyde yer almasını engellemiyor. Şimdilik CERN’e

üye olma konusunu bir kenara bırakırsak, Türkiye’den bilim insanları 1960’lardan beri CERN’deki deneylerde çalışmışlardır.

CERN gibi uluslararası deneylere bireysel olarak katılmak birkaç yoldan olabilir: İşgü- cü olarak katkıda bulunabilirsiniz; benzer konularda çalışan meslektaşlarınızla kur- duğunuz ilişkilerin sonucu olarak, bireysel olarak bir deneyde yer alabilirsiniz… Bu, sizin çalıştığınız kurumdan deneye maddi

bir katkı gelmesini gerektirmez. Bir sonraki paragrafta anlatıldığı gibi, 25 yıl önce İTÜ Fizik Bölümü’nden iki yüksek lisans öğ- rencisinin CERN’deki çalışmaları buna bir örnektir. Bir de resmi olarak o uluslararası deneyin üyesi olabilirsiniz. Bu durumda kurumunuz deneye gerek parasal, gerek altyapı olarak katkıda bulunur. İTÜ’nün CERN’deki CMS deneyindeki katkısı 2011 yılından bu yana bu şekildedir.

doç. dr. Kerem Cankoçak(sağda), Prof. dr. yaşar Önel ile.

Referanslar

Benzer Belgeler

İlk olarak Gürcü Kumpanyasının Şira merkezli Yunan Vapur Kumpanyası (Hellenic Steam Navigation Company) ile birleşeceği iddia edilmiştir. Gürcü Kumpanyasının Şira

II. Meşrutiyet’in ertesinde Salah Cimcoz, Hüseyin Suad ve Cenab Şahabeddin, Bahr-i Lût sularından brom madeni çıkartma imtiyazı almak adına harekete

cevap verenler, fıkıh meselelerinde yeteri kadar bilgiye sahip olanlar ve bilgilerini iyi derecede yazıya dökebilenler Muallimhâne-i Nüvvâb’a seçilmişlerdir.

[r]

“Mühendishane-i Bahr-i Hümayun” adıy- la 1773 yılında kurulan ve Türkiye tarihinin ilk teknik eğitim kurumu olan İstanbul Teknik Üni- versitesi (İTÜ) de bir

Alüvyon akifer ihmal edildiğinde, mücavir alanda yeraltı suyu akımı yönünde güneyde yelpazeden, orta kesimde yelpaze ile Neojen birimlerinden ve kuzeydoğuda sadece

çi, Ağca’mn iadesini yorumladı: “Olanı biteni görmek ve Türk ada­ letine güvenmek istiyorum.” Kızı Nüket İpekçi ise, “Karar sürpriz değil. Ağca’nın

Bunda asarı atiqaya ehemmiyet vermekte geç kaldığımızı, hatta bundan bir kaç sene evvel Qibnstaki bir Amerika konsoliunun oradan bir müze dolduracak kadar asarı