• Sonuç bulunamadı

Pozitivist ve Post- Pozitivist Bilim Pratikleri ve Metodolojileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Pozitivist ve Post- Pozitivist Bilim Pratikleri ve Metodolojileri"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Coğrafya Bölümü, COG 129 Bilimsel Araştırma Yöntemleri

Pozitivist ve Post- Pozitivist Bilim Pratikleri ve Metodolojileri

Ders Notları (Hafta 11)

Dr. Erdem BEKAROĞLU

(2)

Pozitivist ve Post-Pozitivist Bilim Pratikleri ve Metodolojileri

Kopernik Devrimi’nden sonra çok hızlı ve başarılı bir gelişme gösteren doğa bilimleri, zamanla bir bilim ethosu yaratmıştır. Bu, önceki bölümlerde detaylı bir şekilde üzerinde durulduğu gibi, dış dünyadaki olgular hakkında öne sürülen hipotezlerin tekrar edilebilir bir tarzda sınanarak genellendiği nesnel ve tarafsız bir pratiktir. Doğa bilimi, bu doğrultuda bilimsel yöntemi kullanır.

19. yüzyılda bugün sosyal bilimler olarak adlandırılan disiplinlerin kurumsallaşması sırasında, araştırma objeleri doğa biliminkinden farklı olan bilimlerin örnek aldığı model işte bu ethos olmuştur. Bu sırada beşeri disiplinler, bir önceki bölümde değinildiği üzere, kendilerine daha farklı bir kulvar açmış ve bilimsel ritüeli çok daha farklı bir tarzda pratik etmiştir. Ancak, araştırma objesi toplum olan (devlet yapılar, iktisadi ilişkiler, sosyal değişim vb.) ana akım sosyal bilimler, metodolojik çerçeveyi, o zamana kadar başarılı olduğunu ispat etmiş olan doğa biliminden transfer etmişlerdir. Bu doğrultuda, araştırma objesini toplumdan, metodolojisini (yani bilimsel yöntem) doğa biliminden olan bilimler, Auguste Comte’un 1830’lardaki çalışmalarıyla pozitivist olarak etiketlenmiştir. Buna göre, pozitivist sosyal bilimler, inceledikleri sosyal fenomenler hakkında tıpkı doğa bilimciler gibi nesnel ve tarafsız olmalı, bilimsel yöntemi kullanarak sosyal yasaları ortaya çıkarmalıdır. Bu yönelim, pozitivist sosyal bilimcilerin empirik bir eğilime sahip olmalarını, nicel veriler kullanmalarını ve bunları istatistiksel yöntemlerle incelemelerini sağlamıştır.

Sosyal-beşeri fenomenlerin bilimsel yöntemle incelenemeyeceğini çeşitli perspektiflerden ileri süren yaklaşımlar genel olarak post-pozitivist olarak adlandırılırlar. Buradaki “post” ön eki, pozitivizmin ilerletilmiş bir versiyonuna değil; tam tersine pozitivizm sonrasılığına ve pozitivizm karşıtlığına gönderme yapmaktadır. Bu kapsamda, post-pozitivist bilim pratikleri içerisinde öne çıkan başlıca üç yaklaşımdan bahsedilebilir.

Bunlardan birincisi yorumlayıcı yaklaşımdır. İdiografik beşeri bilimciler, özellikle de Dilthey

ve Alman Tarih Okulu tarafından geliştirilen bu yaklaşımın felsefesi bir önceki bölümde

tartışılmıştır. Yorumlayıcı yaklaşım, pozitivizmle taban taban zıt özellikler gösteren bir

pratiğe sahiptir ve yöntem olarak hermeneutik kullanır. Hermeneutik, pozitivist olmayan

sosyal bilimlerde ve beşeri bilimlerde (felsefe, sanat tarihi, din çalışmaları, dilbilim ve

edebiyat eleştirilerinde) yoğun olarak kullanılan bir metottur. Hermeneutikte, anlam arayışı

ön plana çıkar ve insani eylemin derinliğine metinler, semboller, eylemler vb. aracılığıyla

girilerek bir kavrayışa erişilmeye çalışılır. Yorumlayıcı kanatta yer alan araştırmacılar nicel

(3)

değil, nitel teknikler kullanırlar. Bunlar arasında katılımcı gözlem ve saha araştırması başta gelen tekniklerdendir. Söz konusu tekniklerde, araştırmacılar incelenen şeylerle (insan, grup, metin vb.) yoğun olarak temasa geçerler ve kayıt altına alınan malzemeler (ses, görüntü, video vb.) yoğun bir şekilde çözümlenir. Bu bakımdan yorumlayıcı yaklaşım, “insanların kendi toplumsal dünyalarını nasıl oluşturduğu ve sürdürdüğüne dair anlayış ve yorumlara varmak üzere insanların doğal ortamlarında toplumsal olarak anlamlı eylemin doğrudan ayrıntılı gözlem yoluyla sistematik analizidir” (Neuman, 2013: 131).

Post-pozitivist bilim pratiklerinin ikinci grubu eleştirel yaklaşım olarak adlandırılır. Bu yaklaşım altında diyalektik materyalizm, sınıf analizi ve yapısalcılık öne çıkar. Pozitivistler süreçleri, yorumlayıcılar özneyi, eleştirel gruptakiler ise yapıyı öne çıkarırlar. Post-pozitivist bilim pratikleri içerisindeki bu çoğullaşma, sosyal-beşeri fenomenlerin incelemesinde gündeme süreç-aktör-yapı tartışmalarını çıkarmıştır. Eleştirel yaklaşım, pozitivizm eleştirisinde yorumlayıcı yaklaşımla uzlaşır; pozitivistleri anti-demokratik ve hümanist olmamakla itham eder; ancak, sosyal ve beşeri dünyanın dinamiklerini anlayabilmek için yorumlayıcıları da dar görüşlü, öznelci ve göreci bulurlar. Eleştirel yaklaşımın özellikle yapısalcı okulundan beslenenleri, sosyal ve beşeri fenomenlerin daha derinde yatan yapısal mekanizmalar aracılığıyla görünür olduğunun; beşeri eylemin ve onun ortaya koyduğu örüntülerin, onları ortaya çıkaran yapıların görmezden gelinerek incelenemeyeceğinin altını çizerler. Bu nedenle, eleştirel sosyal bilim geleneğinde araştırma soyuttan başlar ve somuta doğru gider. Bu yaklaşım içerisinde yer alan Marksistler, yalnızca yapısal çözümlemenin yapılmasının yeterli olmadığını, aynı zamanda eşitsizliği yaratan koşulların değiştirilmesi gerektiğini de savunurlar.

Post-pozitivist bilim gelenekleri içerisinde en yeni olanı post-modernizmdir. Buradaki “post”

ön eki de, modernizm sonrasılığına ve modernizm karşıtlığına gönderme yapmaktadır. Post-

modern yaklaşım mimari, sanat, edebiyat ve kültür eleştirisini içeren geniş çaplı bir

harekettir. Felsefi kökleri varoluşçuluk, nihilizm ve anarşizme dek uzanır. Aydınlanma

çağının ürünü olan modernitenin usçuluğuna karşıdır. Post-modern yaklaşımda her şeyden

önce büyük kuramlar ve anlatılar, dünyanın çeşitliliğini ve perspektif farklılıklarını

maskelediği gerekçesiyle reddedilir. Sosyal ve beşeri yaşantının yüzeysel görünümlerini

ortaya çıkarmak maksadıyla yapısöküm tekniğini kullanılır. Post-modern pratik, sosyal-

beşeri dünyayı anlayabilmek için betimlemeden fazlasının yapılamayacağını savlar ve tüm

betimlemelerin eşit derecede geçerli olabileceğini savunur. Betimlemeler arasındaki

farklılıklar araştırmacıların konumları, perspektifleri, tecrübeleri arasındaki farklılıkları

ortaya koyar. Buna göre, genelleştirilebilir hiçbir şey yoktur ve bilgi sayısız biçim alabilir.

(4)

Doğa bilimi pratiğinde ve metodolojisinde sade bir görünüm olmasına rağmen, sosyal-beşeri fenomenlerin incelemesinde birbirinden farklı yaklaşımlar vardır. Bunlar içerisinde sosyal- beşeri fenomenlerin doğa bilimi yöntemleriyle incelemesini düşünen ve savunanlar pozitivist, bu pratiğe karşı çıkanlar ise geniş anlamda post-pozitivist kampta yer alırlar. Bu bakımdan, sosyal-beşeri bilimlerde icra edilen bilimsel ritüel, gelenekleri birbirinden çok farklı yaklaşımlarla çoğulcu bir görünüm sergilemektedir.

Y

ararlanılan Kaynak:

Neuman, W. L. 2013. Toplumsal Araştırma Yöntemleri: Nicel ve Nitel

Yaklaşımlar I. Yayınodası: Ankara.

Referanslar

Benzer Belgeler

Pozitivist yaklaşımla sosyal yapıda elde edilen teşhislerin ve bu teşhisler sonucu uygulanan tedavilerin toplumsal yapının anlaşılmasında doğru bir adım

Üstelik, insanlar başlangıçta doğa olayları karşısında hayret, korku ve saygı duysalar bile, bu olayların tekrarlanmasıyla birlikte onlara alışa- cakları için

 Pozitivizm, araştırma süreçleri bağlamında, bilginin ancak katı bilimsel yöntemlerle üretilebileceğini savunan

• Tekil (bireye ait olan), Tikel (birkaça ait olan), Tümel (genele ait olan) bizim dışımızdaki dünyada var olan nesnel ilişkileri yansıtır.... Varlık

erişim araçlarında arama yapar, bulup çıkaran, eriştirendir; Bilgi deposunun düzenini yaratan ve koruyandır....

• Pozitivist için bilimsel teoriler, doğruluk ve yanlışlıkları sistematik gözlem ve deney yoluyla değerlendirilebilen,.. oldukça genel, evrensel ifadeler

içerisinde gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılan bu düşüncenin peşinde doğa bilimleri ile sosyal bilimler arasındaki farklara odaklanacağız.. • Bu

• Sosyal bilimler ve doğa bilimleri arasındaki temel farklılıkları bir hafta önce ortaya