• Sonuç bulunamadı

Deriye Uygulanan Protein İçeren

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Deriye Uygulanan Protein İçeren "

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FABAD]. Pluırm. Sci., 19, 153~165, 1994

SCIENTIFIC REVIEWS / BILIMSEL TARAMALAR

Deriye Uygulanan Protein İçeren

Kozmetik Preparatlar

Erem Memişoğlu*, Filiz Öner*

Özet: Günümüzde kozmetik preparatlarda protein ve pr-otein hidrolizatlarının kullanımı giderek

yaygınlaşmaktadır. Bu tip preparatlarda kullanılan pro- tein yapısındaki etken maddelere tirnek olarak kollajen, elastin, keratin glikoproteinler, lektinler, kollajen ve ke- ratin hidroliiatlarıııı giisterebiliriz. Bu tip tnaddeler de- riye emülsiyon(mikroemülsiyon, çoklu emülsiyon), nio- zom, jel, krem, lipozom ve sıvı kristal gibi taşıyıcılarla

uygulanabilirler. Ancak protein içeren kozmetik prepa-

ratların hem sıvağ, hem de kullanılan protein yo·niinden

başta stabilite olmak üzere formülasyon sorunları vardır.

Proteinler sıcaklık, pH ve basınç gibi etkenlerle denatiire

olmalarından dolayı etki kaybına uğrayabilirler. Bu der- lemede, proteinlerle ilgili genel bilgi, deriye uygulanan kozmetikler, bunların formülasyon sorunları, deriye pe-

netrasyonları ve bunlara ilişkin bazı örnekler verilmiştir.

Anahtar kelimeler: Protein, peptit, topik preparatlar, kozmetik.

Geliş tarihi Kabul tarihi

13.1.1994 6.10.1994

Son yıllarda değişik proteinler ve bunların hidro- lizatlarmm kozmetik formülasyonlarda kullanımı

oldukça yaygmlaşnuşhr. Proteinler, kozmetik en- düstrisinde birer hammadde olup, fonksiyonel özel- liklerinden dolayı deri ve saç bakım ürünlerinde

yararlı sonuçlar göstermektedirler.

Kollajen veya keratin hidrolizatlarmm etkinlik- leri kanıtlanmıştır. Diğer bazı proteinler ise, koz- metik endüstrisinde kullanılmalarına karşın henüz özellikleri ve fonksiyonları tam olarak açıklığa kavuşturulamamıştır. Kozmetik ürünlere protein eklenmesiyl11, deri ve saçların yapısını ve özelli-

(*) Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı 06100, Sıhhiye-ANKARA

Protein Cosmetics for Topical Application

Summary: In recent years, there has been an increase in the use of protein and protein hydrolyzates as active ingredients far cosmetic preparations. Some proteins that have taken place as active ingredients in these pre- parations are collagens, elastins, keratins, glycoproteins and lectins. These proteins can be applied topically in dosage forms such as cosmetic emulsions(microemul- sions, multiple ernulsions) or in the form of niosonıes, li- posomes and liquid crystals. I-Iowever, protein contai- ning cosmetic preparations have formulation problems mainly caused by the stability of proteins. Proteins may loose their activity because of their denaturation, caused by the factors sııch as temperature, pH and pressure.

This review article includes general information about proteins, topically applie.d cosmetic preparations contai- ning protein active ingredients, their formulation prob- lems, protein penetration to the skin and some examp- les.

Keywords Protein, peptide, topical formulations, cosmetics

ğini bozmadan sağlıklı ve temiz tutma amacına ulaşılabilecektir.

Proteinler büyük molekül ağırlıkları nedeniyle pe- netre olamamakta ve yüzeyde nemlendirici veya

birtakım bağlanmalar yoluyla onarıcı etki yapma-

ları nedeniyle kullanılmaktadır. Oysa hidrolizat- lar küçük molekül ağırlıkları nedeniyle penetre olabilmektedir ve bunları ve türevlerini içeren deri kozmetikleri irritasyon ve duyarlılığa yol açmayan, deri kimyasıyla büyük ölçüde geçimli ve

geniş bir uygulama alanına sahip ürünler olarak gi- derek yaygınlaşmaktadır. Değişik molekül

ağırlıklarında olan hidrolizahn kendisi, türevleri veya kombinasyonları deriye uygulanabilir ve de-

(2)

Mernişoğlu ve Öner

riden penetre olarak etkisini gösterebilir. Bu tip kozmetik preparatlarda kullanılan etken madde- ler arasında kollajen, elastin, glikoproteinler, gli- kolipidler, esansiyel yağ asitleri ve vitaminler

vardır.

Kollajen

Kozmetik preparatlarda sıkça kullanılan kollajen, derinin yapıtaşlarından birisi olarak bilinir. Der- miste, kollajeni oluşturan aminoasitlerden sentezle- nir. Bu amino asitlerin başlıcaları glisin, prolin ve hidroksiprolindirl. Deride% 50 oraıunda kollajen,

% 5 oranında elastin ve % 45 oranında proteoglikan

vardır2. Kollajen ilk üretildiğinde en az çapraz

bağlanrruş haldedir. Kuvveti daha azdır, fakat su tutma ve absorpsiyon kapasitesi mükemmeldir.

Yeni doğmuş bebekler ve çocukların derisinin bu tip kollajeni fazla miktarda içerdiği bilinmektedir.

Zamanla çözünür kollajen daha fazla çapraz

bağlanır, hidratasyonunu kaybeder; gerilme kuvve- ti, aşınmaya karşı direnç ve sertlik gibi özellikleri belirgin bir şekilde artar. Yaşlanma ile çapraz

bağlanmalar artar ve deri pürüzlü, sert, elastik ol- mayan ve kolay kırılan bir hal aJır3-5. Şekil l'de kollajenin şematik yapısı görülmektedir.

~

1

Şekil 1. Kollajene ait üçlü heliks yapı

Büyüme ve yaşlanma sonucunda kollajen dokusunda meydana gelen farklılaşmaların en belirginleri:

a) Çözünürlük, ekstre edilebilme ve enzimlere has- sasiyette azalma

b) Mekanik ve termal stabilitede artıştır6.

Bir kollajen süspansiyonu olan Zyderm®'in deride yeni doku oluşumunu hızlandırmak amacı ile kul-

lanılması FDA(Food and Drug Administration) ta-

rafından onaylanmıştır. Çözünür kollajen ayrıca

Revlon® ve Croda® firmaları tarafından Ultima !l®

ve Collasoı® ürünlerinde kullanılmıştır?. Kollajen ve parçalanma ürünleri granülositler, makrofajlar ve hatla fibroblastlar üzerindeki kemotaktik etki- leri ile tanınırlar. Kemotaksis, spesifik kimyasal

uyarıcıya doğru enflamatuar hücrelerin amaçlı ha- reketidir. Yani bir dokuda, perkütan transport veya direkt enjeksiyonla, eksojen kollajen bulun-

ması enflamasyonda karakteristik değişikliklere

yol açar. Topik uygulanan kollajenin yara

iyileştirici özelliği olduğu deneysel bulgularla

kanıtlanmıştırB. Kollajen enjeksiyonunun sonucunda endojen kollajen oluşumu artmakta; bu da fibrotik yara dokusunun yeniden yapılanmasına yol

açmaktadır. Bu bulgulara dayanılarak kollajen, kozmetikten çok ilaç olarak kabul edilebilir. Koz- metiklerde kullanılan değişik kollajen formları arasında kollajen aminoasitleri, molekül

ağırlıkları 1000 ile 25000 Dalton arasında olan kol- lajen hidrolizatları ve 1.000.000 Dalton olan kolla- jen lifleri vardır. Lif dışında hepsinin nemlendirici

özelliği bulunmaktadır. Kollajen lifleri kozmetik maskelerde kullanılıp, mikrosünger görevi yapa- rak ağırlığının otuz katı su absorbe eder ve nemle- nince jel benzeri bir yapı oluşturarak deriye düzgün

şekil verir. Ayrıca kondroitin sülfat adlı mukopoli- sakkaride bağlanarak yanıklarda yaralı yere ek- leme yaparak iyileşmesini sağlarlar. Enjektabl olarak uygulanan çözünür kollajen ise, dermal doku

tarafından absorbe edildiğinde kırışıklıkların gi- derilmesinde olumlu etki yapar9.

Yüksek molekül ağırlıklı(300.000 civarında) kolla- jenler sıcaklık ve pH değişikliklerine çok duyarlı­

dır ve bu tip etkenlerle daha düşük molekül ağırlık­

peptidlere dönüşürler. Deri üzerinde çok iyi film

oluşturucu özelliğe sahiptirler. Etkilerini artırmak

için daha düşük molekül ağırlıklı polipeptidleriy- le karıştırılarak kullanıhrlarl. Suda çözünen diğer

(3)

FABAD J. Pharm. Sci., 19, 153-165, 1994

proteinler gibi kollajenin de alkol içeren kozmetik preparatlarda çözünürlüğü çok düşüktür. Bu tür pre- paratlarda kullanılabilmesini sağlamak için kol- lajenin glutamin ve asparajin amino asit yan zincir- lerinin kısmen esterleştirilmesi ile elde edilen Collapurol El® kullanılır. Collapurol El®, kollajen molekülünün modifikasyonu yoluyla kozmetik formülasyonlara yeni çözümler getirmektedirlD.

Elas!in

Elastin, çapraz bağlı, hidrofobik polimerik skle- roprotein yapıda olup, non-polar aminoasitler

açısından zengin bir fibröz proteindir. İki tipi bi- linmektedir. Bunlar, sığır boyun bağından elde edi- len Tip 1 ile kıkırdak ve türevlerinden elde edilen Tip 2'dir. Dermiste yaklaşık % 50 oranında kolla- jen varken, elaslin oranı % 5 kadardır?. Elaslin su

varlığında plastik bir esneklik gösteren birkaç po- limerik maddeden biridir. Bu özelliğin ortaya

çıkabilmesi için elastinin çevresi yaklaşık % 40 suyla kaplı olmalıdır. Elaslin, kollajenden sonra

bağ dokusunda en fazla görülen maddedir. Cildin

yaşlanmasıyla görülen mekanik özelliklerdeki

değişiklikler elastin ağının degradasyonuna, yani hidrofobik gruplarına lipit eklenmesine ve kal- siyum, ınagnezyum içeriğindeki artışa bağlıdır.

Elastinin kozmetiklerde kullanılmasının başlıca

nedenleri, maddenin viskoelastik özelliği nedeni ile derinin elastikliğini artırması ve çözünür elas- tinin derinin kendi elastinindeki kayıpları

önleyerek yaşlanmayı gidermesidir. Elastin türevi peptidleri içeren preparatlar temizleyici krem ve yara iyileştirici olarak kullanılır. Bu sistemlerde elastin deriden lipidleri absorbe eder ve yara do- kusunun glikoprotein ve elastin miktarını artırır.

Elastin içeren cilt bakım ürünleri:

1) Kuru ve çatlak ciltleri iyileştirir

2) Doğal nemlendirici görevi yapar, esnekliği art-

tırır

3) Deriyi gerginleştirir ve düzeltir 4) Hiperırofik yaraları yumuşatır

5) Radioderitis raceus vakalarında hızla iyileşme sağlar

6) Perkütan transportu hızlandırır ve dolaşımı

stimüle eder

7) Çözünür kollajenle birlikte kullanıldığı zaman tropakollajen liflerinin oluşumuna yol açar

Ayrıca elastin, topik olarak romatizma, ateroskle- roz, fibrozis, yaşlanma ve bağ dokusundaki genetik

hastalıkların tedavi ve incelenmesinde kul-

lanılmaktadır 11.

Keratin

Keratin önemli miktarda sistin amino asili içeren ve çözünmeyen fibröz bir proteindir. Epidermal hücrelerde iki yolla sentezlenir: ince lifler halinde sentezlenip biraraya gelip kalınlaşır veya amorf keratin granülleri oluşturup lifler halinde bira- raya gelir ve bu işlemle, yaşayan ve büyüyen doku, ölü çözünmeyen fibröz maddeye çevrilerek elastik, koruyucu bir tabaka oluşturur.

İlk keratinli kozmetik ürün saç uzatıcı bir ürün olup, tavşan kürkü ve insan saçından elde edilen keratin hidrolizatı içerir12.

Keratinin deri üzerindeki yararları:

1) Koruyucu kolloid etkisi yapar

2) Derinin nem tutucu özelliğini arttırarak sertlik ve kırışıklığı en aza indirir.

3) Deterjanlarla oluşan çatlama ve irritasyona

karşı cildi korur Glikoproteinler

G!ikoproteinler epidermal değişme işlemini sağlarlar. Bunlardan biri olan fibronektin, fibrob- lastlarda kollajene bağlanmış şekilde bulunur. Fib- roneklinin hücre adhezyonunda rol oynadığı bili- nir. Deneysel sonuçlara göre hem fibronektin, hem de fibrinojen yara kapanmasında epitel hücrele- rinin göçü için uygun bir substrat oluşturarak önemli rol oynarlar?.

(4)

Memişoğlu ve· Ôner

Lektinler

Lektinler karbohidrata bağlanmış proteinlerdir.

Bağ dokusunda bulunup bu dokunun yapısını

güçlendirerek deri esnekliğini sağlarlar. Hücre

membranlarına bağlanabilir veya hücre içi ve ara-

larında serbestçe hareket edebilirler. Lektinlerin

etkileşmeleri sonucu viskoelastik jeller oluşur ve doku esnekliği artar7.

Deriye Uygulanan Protein İçeren

Kozmetik Preparatlar

Deriye uygulanan ve etken madde olarak protein veya türevlerini içeren kozmetik preparatlar

şunlardır:13

1) Emülsiyonlar (SiY, Y IS) (Şekil 2.a)

a) Mikroemülsiyonlar (SiY, Y IS) (Şekil 2.b) b) Çoklu emülsiyonlar (Y ISIY, SiY IS, SiY iSi

sıvı kristal, SiY ISljei) (Şekil 2.c) 2) Niozornlar (Şekil 2.d)

3) Lipozomlar (Şekil 2.e) 4) Sıvı kristaller (Şekil 2.f) 5) Jeller

YIS SfY

A) Emıll•iyon49 B) Mikr0<1t1ôlsiyonl06

Koi..terol vcya lipofılik maılde

D)Niozcmlar

LınıellarFaı: Heksagonal faz K~bik fa!

i) Llpozoml~j

Şekil 2. Değişik kozmetik taşıyıcıların şematik görünüşü

Emülsiyonlar

Emülsiyon, karışmayan bir sıvının diğer bir sıvı

içerisinde üçüncü bir bileşen(emülgatör) yardımıyla dağıtılmasıyla oluşur. İlaç şekilleri içerisinde önemli bir sınıfı oluşturan emülsiyonlar, Becher'e göre14, bir sıvı içerisinde kendisiyle karışmayan en az bir başka sıvıyı damlacıklar halinde sıkı sıkıya bağlanmış olarak bulunduran ayrışık(hete­

rojen) sistemlerdir. Sıvılardan biri diğer sıvının

içinde kürecikler şeklinde dağılmıştır ve dispers ya da iç faz olarak isimlendirilir. Bu sıvıyı

çevreleyen diğer sıvı ise dış fazdır15. Damlacık iriliği 0.2-50 µm arasında olan geleneksel emül-

siyonların stabilitesi üzerinde etkili pekçok etken

bulunduğundan iyi optimize edilmeleri gerekir.

Termodinamik olarak stabil olmayan böyle bir sis- teme emülgatör eklendiğinde dispers küreciklerin çevresinde film tabakası oluşur ve böylece koale- sans engellenir16,ı7.

Kozmetik emülsiyonlarda olması gereken özellik- ler şunlardır:

1) Fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik olarak

dayanıklı olmalı

2) Duyarlılığa ve irritasyona yol açmamalı 3) İstenilen reolojik özelliklere sahip olmalı

4) Uygun koku ve görünüşe sahip olmalıdır

5) Nemlendirme, temizleme, yumuşatına, koruma gibi özelliklere sahip olmalı

6) Yumuşaklık, ipeksi dokunuş ve silinince çıkma

gibi özellikleri olmalıdır.

Kozmetik emülsiyonlarda vitamin E, jojoba, aloe ve gliserin gibi hammaddelerin yanısıra sistin, nükleik asit, enzimler, Çözünür kollajen ve elastin- den oluşan etken maddeler de kullanılmaktadır!O.

Mikroemülsiyonlar

Mikroemülsiyonlar yağ, su ve surfaktandan oluşan

ve formülasyon serbest enerjisi sıfır veya negatif olan, izotropik, şeffaf, dayanıklı ve damlacık iriliği 100-1000 A 0 arasında olan sistemlerdir18.

Herhangi bir alet kullanılmadan spontane olarak

(5)

,

FABAD J. İ'!uırm. Sci., 19, 153-165, 1994

oluşturulabilirler19-23. Emülsiyonlar farmasötik ve kozmetik deri bakım ürünlerinde, diğer dozaj şekil­

lerine göre daha avantajlı oldukları için kul-

lanılır. İlacın deriye penetrasyonunu kolaylaştı­

rırlar.

Çoklu emülsiyonlar

Çoklu emülsiyonlar (Y /S/Y veya S/Y /S) kozmetik uygulamalar için ideal sistemler olarak bildiril-

miştir. Bunun nedenleri şunlardırlS:

1) Etken maddeler üç değişik fazda çözündü- rülebilir. Örneğin S/Y /S çoklu ernülsiyonlarda suda çözünen iki değişik madde (protein, enzim, vita- min) ve yağda çözünen bir madde(parfüm) kullanı­

la bilir.

2) Uygulama sonrası çok ince olan ara fazın kırılması, değişik yöntemlerle engellenerek gecik-

tirilmiş salım sağlanabilir.

3) Krem kıvamında viskoelastik yapılar elde edi- lebilir.

Üç çeşit çoklu emülsiyon tipi bilinmektedir: Dam-

lacık büyüklüğüne göre yapılan bu sınıflandırmaya

göre Tip A'da iri bir iç damlacık vardır, Tip B'de pekçok ufak iç damlacık vardır, Tip C'de ise çok

sayıda çok küçük damlacık hapsedilmiştir24-27.

Üç Fazlı Emülsiyonlar:

Friberg28 tarafından 1969'da su-paraksilen- oktaetilen glikol nonil fenol eter sisteminin iki

değil, üç fazı olduğu ve bu üçüncü fazın sıvı kristal

yapıda olduğu görülmüştür. Sıvı kristal yapıdaki

üçüncü fazın varlığı sistemin stabilitesini arhrmış­

tır. Bu daha sonra diğer araştırmacılar tarafından

da gösterilmiştir29-31.

Niozomlar

Niozomlar çapları genellikle 25-5000 nm arasında değişen küresel veziküllerdir. Vezikü!ler, amfifi- lik maddelerin bir çifte tabaka(unilarne!lar vezi- kül), dört çifte tabaka(oligolame!lar vezikül) ve- ya çoklutabaka(multilamellar vezikül) oluştur-

mak üzere sıralanmasıyla oluşur. Genellikle iç ve

dıştaki yüzler hidrofilik karakterdedir, çünkü çekirdek ve dispersiyon ortamı genelde sudur.

Ayrıca oligo ve multilamellar veziküllerde lamel- ler arasındaki alanlar da hidrofiliktir. Lipofilik bölgeler ise, çift tabakalar arasıdaki alkil zincir- leridir. Niozomlarda hidtofilik ve lipofilik ilaç- lar hapsedilebilirler32-35.

Niozomlar, uygun nan-iyonik surfaktanlar kul-

lanılarak hazırlanırlar. En sık olarak kullanılan

surfaktanlar polioksietilen alkil eter, polioksieti:

len alkil ester ve sakkaroz diesterlerdir. Niozom-

ların kozmetik preparatlarda deri ve özellikle boynuzsu tabakanın özelliklerini iyileştirdiği bili- nir. Bunu da hem transepidermal su kaybını azal- tarak, hem de kaybolan deri lipidlerini tekrar ka-

zandırarak yapar. İlaç yüklenmiş niozomların

enfekte olmuş epidermal dokuyla etkileşmesi,

ancak ani ve güçlü bir sistemik etki göstermemesi istenir. Niozomların lipozomlara üstünlüğü, kul-

lanılan noniyonik yüzey etkin maddelerin fosfoli- pidlere göre çok daha dayanıklı olmasıdır36-37.

Niozomlarla ilgili çalışmalar, hemoglobin en- kapsülasyonu, kanser tedavisinde ilaç taşınması (doksorubisin, metotreksat) ve kozmetik uygulama- lara yöneliktir. Deriye uygulandıklarında niozom- lar, etken maddelerin epidermise geçişini kontrol eder, tahrip olmuş deriyi biyomimetik bir işlem so- nucunda onarır38.

Lipozomlar

Çift tabakalı fosfolipit mernbranlar, canlı doku

yapısındaki hücre membranlarına çok benzerler ve

kolaylıkla yapay olarak üretilebilirler. Fosfoli- pitlerin suda disperse edildikleri zaman bimo- leküler lipit tabakaları oluşturdukları gösteril-

miştir39. Oluşan yapılar, lipozomlar veya vezikül- ler olarak bilinirler. Ancak stabilitelerinin iyi ol-

maması nedeniyle farmasötik uygulamaları sınırlı kalmaktadır40.

Son yıllarda yumurta sarısı ve soya lesitini fosfoli- pitlerinden stabilitesi yüksek lipozomlar elde edi-

(6)

Memişoğlu ve Öner

lebilmektedir. Günümüzde pekçok etken madde li- pozomlar içerisinde doğrudan deriye uygulanabil- mektedir. Lipozomlara vitaminler, peptit ve pro- teinler gibi pekçok madde hapsedilrnektedir41-45.

Sıvı Kristaller

Sıvı kristaller, katı kristal ile izotropik sıvı hal

arasındaki maddenin dördüncü halidir. Bu faza mezomorfik faz denir. Sıvı kristaller tarafından

gösterilen bazı özellikler canlı sistemlerin özellik- lerine benzemektedir. Işık, ses, mekanik basınç, sıcaklık, elektrik ve manyetik alanlar ve kimya- sal çevredeki değişikliklerden büyük ölçüde etkile- nir. Bu özellikler canlı hücrelerin tipik özellik- leridir46-47.

Sıvı kristaller bir ara faz oldukları için bir krista- lin optik ve bir sıvının akış özelliklerini gösterir.

Bazı sıvı kristallerin dönmüş heliks yapısı dolayısıyla sıcaklık değişikliklerine yanıt vere- bildikleri bilinir. Sonuç olarak sıvı kristalce

kırılan ışığın dalga boyu sıcaklığa bağlı olarak

değişir. Eğer bu ışık görünür bölgede ise, gözle bariz bir renk değişimi görülür. Görünümlerine ek olarak

sıvı kristallerin kozmetik uygulamalarının pekçok

işlevsel üstünlükleri vardır. Sıvı kristal matrikse

alınan lipofilik maddeler sıcaklık ve ışık etkisin- den korunabilirler48-49.

Vitaminler, deri lipitleri, serbest radikaller ve an- tienlamatuar ilaçlar gibi lipofilik etken maddeler,

sıvı kristaller içerisinde verilebilir. Tek dezavan-

tajları, yüksek konsantrasyonda yüzey etkin madde içermeleridirSO.

Proteinlerle Formülasyon Sorunları

Proteinlerin yapısal karmaşıklığı formülasyon

geliştirme çalışmalarında pekçok zorluğa yol açar.

Proteinler, a-amino ve a-karboksil gruplarının bağlanması ile oluşmuş amino asit polimerleri olup, dört çeşit yapı gösterirler(Şekil 3):

a) Birincil Yapı: Amino asitlerin doğrusal dizilişi­

dir. Belirli sayıda amino asitlerin belitli sayıda

---,.

fi

ve bir diziliş sırasına göre peptit bağları ile

birleşmelerinden oluşur.

Sekonder Yapı Tersiyer Yapı Kuatemer Yapı Şekil 3. Protein yapı çeşitlerinin şemaili;: görünüşü

b) İkincil Yapı: Düzenli ve tekrarlanan kıvrılma olayıdır(a-helezon ve fl yapıları gibi) ve yapı bir- birine yakın peptit gruplarının hidrojen bağlarıyla

birarada tutulmasıyla stabilize edilir.

c) Üçüncül Yapı: Sekonder yapı parçalarının kendi üzerine yumuşak şeklinde katlanması ile oluşan

globüler proteinlerdir. Birbirine uzak grupların et-

kileşmeleriyle stabilize olur.

d) Dördüncü! Yapı: Değişik polipeptit zincirlerinin alt birimlerinin oligomerik yapı oluşturmak üzere

polimerleşmesiyle oluşur ve sadece nonkovalan

bağlarla stabilize olurlar51

Üçüncül ve ikincil yapılar bozulduğunda protein de- natürasyona uğrar(Şekil 4).

Nativ

Denatüre/ açılmış

Şekil 4. Proteinin denatürasyonunun şematik görünüşü

!

(7)

FABAD]. Pharm. Sci., 19, 153-165, 1994

Formülasyon açısından proteinlerin degradasyonu önemli olup, nonkovalan ve kovalan yollarla olur.

Nonkovalan Degradasyon Yolları

1) Elektrostatik Güçler

Sadece bazik ve asidik yan zincirleri olan amino asitler bu güçlerden etkilenir. Proteinler sıcaklık

ve pH etkisiyle izoelektrik noktadan sonra denatüre olurlar. İzoelektrik nokta amino asitlerin elektrikçe nötr olduğu pH değeridir. Her amino asit için karakteristiktir. pH skalasının noktalarına doğru proteinin net yükü artar ve katlanmış protein

açılmaya başlar52-55.

2) Hidrojen Bağları ve Protein Hidratasyonu

Doğal proteinlerin ikincil yapılarında hidrojen

bağları bol miktarda bulunur ve bu da yapının oluş­

masından sorumludur. Bir proteini oluşturan yak-

laşık 150 hidrojen bağından birkaçının kırılması

ile protein yapısı denatüre olmaz. Bir proteinin stabilitesi hidratasyon derecesi ile yakından ilgi- lidir. Bazı proteinlerin su içeriği onları 100°C'lik

ısıtmaya karşı bile korur56-57.

3) Hidrofobik Etkileşmeler

Hidrofobik etkileşmelerin protein denatürasyonu- na neden olduğu bilinmektedir. Pekçok proteinin nonpolar kısımları bir çekirdek etrafında dizilerek suyla etkileşmeyi önlerler. Hidrofobik etkileşme­

ler bir başka denatürasyon şekli olan protein agre- gasyonunda önemli rol oynar. Kısmen veya tama- men dalları açılmış olan proteinin iç hidrofobik bölgesi suyla etkileşir. Bu, termodinamik açıdan

istenmeyen bir durumdur. Hidrofobik bölgenin çev- resinde su moleküllerinin yerleşmesini önlemek

amacıyla hidrofobik kısımlar kümeleşmeye baş­

lar; bu da proteinin çözünürlüğünde bir azalmaya yol açar58-59.

Kovalan Degradasyon Yolları

Pekçok kimyasal reaksiyonun proteinleri etkile-

diği bilinir. Bunlar, deamidasyon, disülfür bağ değişimi, oksidasyon, 15-eliminasyon ve hidroliz- dir. İki veya daha fazla sistein içeren proteinlerin en büyük stabilite problemi, disülfür bağlarının ko-

runmasıdır. Ditiyoeritrol ve merkaptoetanol gibi redükleyici ajanlar disülfürleri dönüşümlü olarak tiol gruplarına çevirir. Oksidanlar ise, disülfürleri sülfinik ve sülfonik asitlere dönüştürür. Pekçok nük- leofil(siyanür, sülfit ve hidroksil iyonları) ve elektrofiller(protonlar, Hg+2, Ag+ gibi metal iyon-

ları) disülfürleri dönüşümlü olarak kırabilirler60-64.

Formülasyon Geliştirme Sırasında

Denatürasyon Tipleri

Sıcaklık, pH, tuzlar, basınç, ara yüzeyler, sürtünme gibi özelliklerin protein stabili lesini nasıl etki-

leyeceğini bilmek protein degradasyonunu en aza indirmeyi sağlayabilir.

Isı Denatürasyonu

Proteinlerin ısı ile denatürasyonu, formülasyon

geliştirme esnasında önemlidir, çünkü özellikle

hızlandırılmış stabilite çalışmalarında yüksek

sıcaklıklar kullanılır. Sıcaklık arthkça tüm pro- teinler biyolojik aktivitelerini kaybeder. Bu kayıp

geri döhüşlü veya geri dönüşsüz olabilir. Isı denatü- rasyonunun kapsadığı pekçok degradasyon yol-

larından dolayı, hızlandırılmış stabilite çalış­

maları proteinler açısından pratik olmayabilir ve

yanlış yönlendirilmeye yol açabifü65-66.

Soğuk Denatürasyonu

Biyolojik materyallerin en etkin koruma ve sakla- ma yolu dondurmadır. Ancak düşük sıcaklıklarda

saklama sonucu oluşan denatürasyon geri dönüşlü

bir olay olmasına rağmen, bazı proteinlerde biyolo- jik aktivitede geri dönüşsüz bir kayba yol açar.

Soğuk denatürasyonundan korunmak amacıyla aşa­

ğıdaki yollar izlenebilir:

1) Tampon sisteminde yüksek konsantrasyonlarda Na2HP04 kullanmaktan kaçınılmalıdır

2) Yüksek konsantrasyonda protein kullanılmalı­

dır

3) Karbohidratlar, amino asitler ve polihidrik al- koller gibi kriyoprotektanlar kullanılmalıdır

(8)

Memişoğlu ve Öner

4) Dondurma işlemi, soğutma hızı ve inkübasyon

sıcaklığı ayarlanmahdır67-7D,

pH Denatürasyonu

Proteinler genellikle elektrostatik etkileşmelere bağlı olarak izoelektrik noktada en dayanıklı ve en az çözünür duru1]1dadırlar. Farmasötik dozaj

şekillerinde proteinin çözünürlüğü fazla sorun

oluşturmamaktadır, çünkü kullanılan protein mik-

tarı µg-mg sınırları arasındadır71-72,

Tuz Denatürasyonu

Tuzların proteinler üzerindeki en belirgin etkileri protein çözünürlüğünde değişiklik yapmalarıdır.

"Salting in" çözünürlükteki artışa, "salting out" ise azalmaya verilen addır. Protein çözünürlüğünde

tuzun yapısına bağlı olarak önemli değişiklikler

görülür, ancak bu değişiklikler protein yapısına bağlı değildir ve ancak yüksek tuz konsantrasyon-

larında oluşur(>0.15 M)

Tuzların eklenmesi protein çözünürlüğünü ve konfor- masyonunu değiştirir ve kümeler oluşturur. İkincil yapıdaki bu tip değişiklikler, biyolojik aktivitede kayba neden olurlar69-73.

Basınç ve Sürtünme Denatürasyonu

Albümin, Faktör VIII ve insülin gibi proteinler

yaklaşık 30 yıldır steril olarak süzülüp kullanıl­

maktadır. Filtrasyon işlemi sırasında hızı arttır­

mak için 'basınç uygulanır ve üç çeşit denatürasyon ortaya çıkabilir. Basınçla, sürtünme ile veya filt- reye adsorbsiyonla denatürasyon.

Çok yüksek basınç değerlerinde geri dönüşsüz

denatürasyon ortaya çıkar. Sürtünme denatüras- yonu karıştırma, tüpten akış, steril süzme ve ultra- filtrasyon işlemleri sırasında ortaya çıkar ve fibri- nojen, katalaz ve karboksipeptidazda olduğu gibi, aktivite kaybıyla kendini gösterir. Basınç ve sürtünme ile ortaya çıkan denatürasyon işlemleri

zamana bağımlıdır. Proteinler steril filtrasyon sı­

rasında basınç ve kayma hızından dolayı denatüre olmazlar, çünkü uygulama süresi kısadır ve basınç

uygun sınırlar içindedir. Burada başlıca sorun, pro- teinlerin adsorbsiyona bağlı kaybıdır74-75.

Yüzey Denatiirasyonu

Proteinler amfifilik polielektrolitler olduğuna

göre, bir dereceye kadar yüzey etkinlik gösterir ve yüzeylere adsorbe olurlar. Adsorbsiyona bağlı de- natürasyon işlemi üç ana aşamada gerçekleşir:

1) Protein molekülünün ara yüzeye difüzyonu ve ad- sorbsiyonu

2) Ara yüzeyde polipeptit zincirlerinin açılması

(yüzey denatürasyonu)

3) Denatüre olmuş proteinin koagüle olması

Protein yapısındaki ilaçlar için yüzey denatüras- yonu daha çok sıvı/katı ve sıvı/hava ara yüzeylerinde ortaya çıkar. Yüzey denatürasyonuna yol açabilecek ana faktörler ise, membran filtrenin polimerik materyali, kullanılan kap, donanım ve

saflandırma sırasındaki çalkalamadır. Genel ola- rak proteinlerin yüzey adsorbsiyon ve denatürasyo- nu arayüzey yapısına, protein-protein etkileşme­

lerine, zamana, sıcaklığa, pH'ya ve ortamın iyonik kuvvetine bağlıdır76-78,

Dondurarak Kurutma Denatürasyonu

Protein yapıdaki pekçok ilaç raf ömrünü uzatmak için liyofilize edilir. Eğer protein dondurarak ku- rutmaya karşı hassas ise kriyoprotektan ve/veya liyoprotektan eklenerek önlem alınabiJir79-80, Bun- lar, karbohidrat yapıda laktoz, mannoz ve treha- loz gibi maddelerdir.

Proteinlerin Salım ve Penetrasyon Özellikleri Deriye uygulanan bir molekül ilk olarak sebum, hücresel döküntüler, bakteriler ve deriyi kaplayan

diğer eksojen maddelerle temas eder. Difüze olabi- len molekülün bu aşamadan sonra izleyebileceği üç

giriş yolu vardır: Bunlar, kıl follikülleri ile bunla- ra bağlı yağ bezleri, ter kanalları ve stratum cor- neum arasındaki açıkhklardır81,

Ana hatları bu şekilde açıklanabilen perkütan ab- sorbsiyonu etkileyen pek çok faktör vardır. Bunlar,

(9)

FABAD /. Pharm. Sci., 19, 153-165, 1994

A). Deri yaşı: Çocuklarda, fetus' da ve yaşlılarda

normal veya iltihaplı deri geçirgenliği yetişkinle­

re oranla çok daha fazladır.

B) Deri koşulları: Asit ve alkali maddeler engel hücreleri tahrip edip, perkütan permeasyonu arttı­

rırlar. Genel olarak stratum corneum'da bozulmala- ra yol açan hastalıklarda perkütan absorbsiyon artar.

C) Bölgesel deri kısımları: Vücudun kısımlarına

göre derinin geçirgenliği değişir. Bu da stratum cor- neum kalınlığı, yapısı ve deri uzantılarının yoğun­

luğuna bağlıdır.

D) Deri metabolizması: Deri, topik uygulanan

ilaçları etkisiz hale veya metabolitlerine çevire- rek terapötik etkiyi kontrol eder.

E) Dolaşım etkileri: Uygulama yerindeki kan akış

hızı etkilidir. Kan akış hızındaki artış, ilacın

dermiste kalış süresini azaltıp derideki konsantras- yon gradyanını arttırır.

F) Tür farklılıkları: Memeli derileri türlere göre büyük farklılık gösterir. Bunun sebebi, türler ara-

sındaki stratum corneum kalınlığı, ter bezi sayısı

ve yüzey alan başına düşen kıl folikülü farklı­

lığıdır.

Deriye uygulanan kozmetik formülasyonlarda en çok kullanılan proteinlerden biri olan kollajenin perkütan absorbsiyonu ile igili pekçok araştırma

yapılmıştır. Huc ve arkadaşları82 biyosentetik olarak hazırlanmış ve [14C] ile işaretlenmiş asitte çözünen kollajen ve [125!] bağlanmış kollajenin canlı sıçan derisine penetrasyonunu incelemiş ve [14C] ile

işaretli kollajenin absorbe olmadığını, ancak iyo- dun hızla absorbe edildiğini bulmuştur. Kollajenin iyotu salıverdiği ve bu küçük molekülün de deriye penetre olduğu bulunmuştur.

Nagelschmidt ve Struck83, stratum corneum'a

yapılan uygulamadan sonra epidermiste eser mik- tarda kollajene raslamıştır, dermiste ise hiç rast-

larnamıştır. Tronnier'in84 araşhrmasında ise yara, keloid ve pirürit gibi etkenlerin giderilmesiyle

iyileştirilmiş deride kollajen penetrasyonunda ar-

tış görülmüştür. Chvapil ve Eckmeyer8 yapılan

araştırmaları taradıktan sonra, 1.<ollajenin epider- mise geçtiğine dair bulguların çoğunun otoradyogra- fi için dondurulmuş dokuların dilimlenmesi sıra­

sında oluşan safsızlıktan ileri geldiğini belirt-

mişlerdir. Johnson85 tarafından topik uygulamada penetrasyon derinliği, kollajenin soyulmuş deriye

geçişi incelenerek bulunmuştur. Johnson'un bulgula-

rına göre kollajen, stratum corneumun ancak üst ta-

bakalarına ulaşmaktadır.

Coapman ve Lichtin86 tarafından yapılan çalışmada ise, doğal kollajen ve kollajen alfa zin- cirlerinin dermise geçtikleri bulunmuştur. Tam bir

kanıt olmamasına rağmen epidermise penetre ola- bilen % 30 oranında tritium işaretli kollajen alfa zincirlerinin proteazlar tarafından parçalanmış

küçük peptidler olduğu düşünülmüştür. Surfaktan- ilaç etkileşmeleri(kompleksleştirme ve çözündür- me gibi) genellikle permeasyonu azaltır. Ancak bu, ilaç tamamen çözünmüşse geçerlidir. Eğer sistem ilaca doyduysa, bu gerçekleşmez. Surfaktan ile deri

arasındaki etkileşenler ise penetrasyonda artışa sebep olur.

Kullanım Alanları

Protein içeren kozmetik preparatlar:

1) Doğal nemlendirici olarak

2) Deri elastikiyetini arttırmak amacıyla 3) Kuru ve çatlanuş derilerin tedavisinde 4) Dış etkenlere karşı koruyucu olarak

5) Deterjanlarla oluşan irritasyonda tedavi ama-

cıyla kullanılırlar.

Bu preparatlara ilişkin örnekler Tablo: l'de görül- mektedir.

Tartışma

Deriye uygulanan protein içeren kozmetik prepa-

ratların kullanılışı son yıllarda çok artmıştır. Bu

(10)

Memişoğlu ve Öner

Tablo 1. Piyasada Bulunan Peptit, Protein ve Aminoasit İçeren Preparatlara Örnekler87-89.

Preparat Özelliği İçeriği

Traş sonrası preparatı nemlendirici+cilt yumuşatıcı alkolde çözünen kollajen

Güneş sonrası kozmetik maske nemlendirici+serinletici

Banyo köpüğü yumuşatıcı

Gençleştirici krem cilt elastikiyeti sağlayıcı kırışık giderici

Besleyici krem nemlendirici

El ve vücut besleyici krem nemlendirici+besleyici

Güneş sonrası losyonu UV'ye marl)Z kalan ciltleri koruyucu

Nemlendirici krem nemlendirici

mentol türevli kollajen lifleri hidrolize buğday proteini kollajen(Collasol % 1)

lizin + arjinin

palmitoil hidrolize hayvan proteini desamidokollajen

çözünür buğday proteini(Tritisol) Deri yapısını onarıcı krem nemlendirci+hücre yenileyici hidrolize buğday proteini(V egepro)

Noniyonik nemlendirici nemlendirici Proteinli traş sonrası losyonu nemlendirici Tüm hava koşullarında cilt koruyucu cilt koruyucu

Bronzlaştırıcı losyon bronzlaştırıcı

Protein cilt kremi nemlendirici + koruyucu Kuru cilt losyonu kuru ciltleri nemlendirici

Lip_ozom nemlendirici

Zyderm® hücre yenileyici

Deodorant terlemeyi önleyici

preparatların hızla artışına karşın pekçok formülasyon sorunu sözkonusudur ve literatürde rastlanan bilimsel çalışmalar piyasaya çıkan

ürünlere oranla çok azdır. Eldeki verilere göre formülasyon sırasındaki sorunlar protein yapısının

iyi aydınlatılması sonucu çözülebilmekte ve

değişik etkenler gözönünde bulundurularak formülasyon tasarımı yapılabilmektedir. Bir diğer

önemli konu ise, proteinlerin penetrasyonudur. Bu konuda yapılmış az sayıdaki çalışmaya göre bazı tartışmalar olsa bile, proteinlerin deriye penetre

hidrolize kollajen kollajen hidrolizatı türevi kollajen hidrolizatı türevi

oleil fosfolipid polipeptit kompleksi oleil fosfolipid polipeptit kompleksi oleil fosfo)ipid polipeptit kompleksi L-Arjinin, kazein

çözünür kollajen a-Fenetilserin

olmadığı, ancak küçük peptitlerin dermise

geçebildiği sonucu ağırlıktadır.

Gerek formülasyon, gerekse penetrasyon ile ilgili

sorunların çözümüne yönelik olarak tercih edilen ilaç taşıyıcı sistemler olan mikroemülsiyonlar, çoklu emülsiyonlar, niozomlar, lipozomlar, jeller ve sıvı kristaller, kozmetik formülasyonlarda da

kullanıma girmişlerdir. Gelecekte de daha pekçok

yapımın üretilmesine olanak sağlayacaklardır.

(11)

FABAD J. Plıarnı. Sci., 19, 153-165, 1994

Referanslar

1. Riso, R., "Protein Derivatives in Cosmetics", Cos-

nıet. Perf., 89, 45-48, 1974.

2 Kuchel, P.W., Ralston, G.B., Schaunı's Outline Theory and Problenıs of Bioclıenıistry, New York, McCraw-Hill lnc., Chapter 5, pp. 113-116, 1988.

3. Beyssac, I., "Alcool, Glycosaminoglycanes, Colla- gene: Nouvelles Applications Cosmetiques", Bull.

Teclı. Gattefosse Report, 77-87, 1984.

4 Flandin, F., Herbage, D., Beyssac, L, Glas, B., "Age Related Changes in the Thermal Stability of Rat Skin Collagen", Bııll. Teclı. Gnttefosse Report, 89- 99, 1984.

5. Rigby, R, "Aging Patterns in Collagen ln Vivo and in Vitro", J. Soc. Cosmet. Clıenı., 37, 199-210, 1986.

6. Kaplan, D. G., Furtek, A.B., Aklonis, ).)., "Crosslin- king in Collagen(rat tail tendon)", J. Sac. Cosmet.

Chem., 82, 163-169, 1987.

7. Idson, B., "Natural Moisturizers for Cosmetics", Drug Cosm. Ind., 5, 24-26, 1985.

8. Chvapil, M., Eckmyeer, Z., "Role of Proteins in Cosmetics", Int. J. Cosmet. Science, 8, 41-49, 1987.

9. Idson, B., "Skin Treatment in Cosmetics: An Over- view", Drug Cosm. Ind. 1, 26, 28, 30 32, 1987.

10. Wachter, R., "Proteins in Cosmetics" Skin Care Forum, 4, 2, 1992.

11. Lower, E. S., "Elastin in Cosmetics" Drııg Cosm.

Ind., 9, 41-42, 44, 46, 48, 1987.

12. Brooks, G. J., "Keratin is Cosmetics", Drug Cosnı.

Ind., 10, 38-40, 116-117, 1983.

13. ldson, B., "Skin Care Products: Formulating for Today", Drug Cosm. Ind., 1, 26-27, 77-78, 1989.

14. Becher, P., Emulsions: Theory and Practice, 2nd·

Ed., New York, Reinhold Publ. Co., 1966.

15. Bhargava, H. M., "The Present Status of Formula- tion of Cosmetic Ernulsions", Drug Dev. lnd.

Pharm., 13, 2363-2387, 1987.

16. Lower, E. S., Water in Oil Cosmetic Emulsions, Par!!", Drug Cosm. Ind., 2, 42-43, 126-129, 1972.

17. Lower, E. S., "Water in Oil Cosmetic Emulsions, Part il'', Drug Cosm. Ind., 3, 58, 62, 64, 125-126, 1972.

18. Tadros, T. F., "Future Developrnents in Cosrnetic Formulations", Int. J. Cosmet. Sci., 14, 93-111, 1992.

19. Jayakrishnan, A., Kalairasi, K, Shah, D. O., "Mic- roemulsions: Evolving Technology for Cosmetic

Applications", J. Sac. Cosnıet. Clıerıı., 34, 335-350, 1983.

20. Osborne, D.W., Ward, A. ). L, O'ncil K )., "Mic- roemulsions as Topical Drug Delivery Vehicles I.

Characterization ofa iviodel Systen1", Drug Deve- İop. Iııd. Plıarm, 14, 1203-1219, 1988.

21. Denis, J ., "How to Formulate Superior Microemul- sions'', Bull. Tech. Gattefosse Report, 79-88, 1988.

22. Eln1alan, P., "Essais de Formulation de Iviicroe- mulsions Gelifi6e", Bııll. Tech. Gattefossi Report, 85-88, 1989.

23. Rosano, H. L., Cavallo, ].!., Chang, D. L., Whittcn,

J. H., "Microernulsions: A Comrnentary on Their Preparation", J. Soc. Cosmet. Clıem., 39, 201-209, 1988.

24. Seiller, M., Vaution, C., De Luca, M., "Contribution a la Connaisancc Des :Emulsions Multiples", Bııll.

Teclı. Cattefosse Report, 27-31, 1987.

25. Florence, A. T., Whitewill, D., "The Formulation and Stability of Multiple Emulsions'; Iııt.]. Plınrnz.,

11, 277-308, 1979.

26. De Luca, M., Grossiord, ). L., Medard, J.M., Vau- tion, C., "A Stable W /0/W Multiple Emulsion",

Cosnıetics Toiletries, 105, 65-69, 1990.

27. Prybilski, C., De Luca, M., Grossiord, J.L., Vaution, C., "W /O/W Multiple Emulsions-Manufacturing and Formulation Considerations", Cosmetics Toi- letries, 106, 97-100, 1991.

28. Friberg, S., "Three-phase Emulsions", J. Soc. Cos- met. Clıem., 30, 309-319, 1979.

29. Friberg, S., Mandell, L., Larrson, M., "Mesomorp- hous Phases, a Factor of Importance for the Pro- perties of Emulsions", J. Colloid Interface Sci., 29, 155-156, 1969.

30. Bulut, F., Yalabık-Kaş, H.S., Hıncal, A.A., "Phase Studies of Ethoxylated Surfactants- Oil Water- Undecylenic Acid~ ]. Plıarm. Plıarmacol. 35, 3486- 3488, 1983.

31. Bonina, F., Bader, S., Montenegro, L., Scrofani, C., Visca, H., "Three Phase Emulsions for Controlled Delivery in the Cosmetic Field", Int. J. Cosnzet.

Science, 14, 65-74, 1992.

32. Junginger, H.E., Hoffland, H.E.J., Bouwstra, j.A., "Li- posomes and Niosomes: Interactions With Human Skin", Cosmetics Toiletries, 106, 45-50, 1991.

33. Abate, K., "Non-Phosholipid Liposomes in Cos- rnetics", Soap, Cosmetics, Chemical Specialites, 5, 37-40, 1993.

(12)

Memişoğlu ve Öner

34. Handjani-vila, R.M., "Non-ionic Vesicles as Drug Delivery Systems", in Hıncal A. A., (ed), Minutes- Sth International Pharmaceutical Technology Sym- posium, Editions de Sante Paris, pp. 213-227, 1990.

35. Bouwstra, J.A., Holand, H.E.j., Goorls, G.S., jungin- ger, H.E., "Characterisation of Niosomes", Emul- sions-A Fundamental and Practical Approach, Holland, Kluwer Academic Publ., pp. 227-238, 1992.

36. Florence, A.T., Baillie, AJ., "Non-ionic Surfactant Vesicles-Alternatives to Liposomes in Drug Deli- very", Novel Drug Delivery and Its Tlıerapeutic

Application, Landon, john Wiley & Sons Ltd., pp.

282-296, 1989.

37. Baillie, A.J., Florence, A.T., Hume, L.R., Muirhead, G.T., l{ogerson, A., "The Preparation and Proper- ties of Niosomes- Nan Ionic Surfactant Vesicles", ]. Plıarm. Plıarmacol., 37, 863-868, 1985.

38. Hofland, H.E.j., Bouwstra, J.A., Gooris, G.S., Spies, F., Talsrna, H., Junginger, J.E., "Nonionic Surfac- tant Vesicles: A Study of Vesicle Formation, Cha- racterisation and Stability," J. Colloid Interface Sci., 161, 366-376, 1993.

39. Suzuki, K., Sakon, K., "The Application of Liposo- mes to Cosmetics", Cosmetics Toiletries, 105, 65- 66, 68-69, 74-76, 78, 1990.

40. Nusimovich, A.D., Casado, FJ, "Complex Liposo- mes", Drug Cosm. Ind., 9, 37-42, 1989.

41. Colome, C., Alsina, M.A., Hano, I., Reig, F., "Inte- raction of Aminoglycosides and . Colistin with Model Membranes: Liposomes and Monolayers", Int.]. Cosmet. Science, 90, 59-71, 1993.

42. Lautenschlager, H., "Liposomes in Dermatologi- cal Preparations, Part I", Cosmetics Toiletries, 105, 89-96, 1990.

43. ,Lautenschlager, H., "Liposomes in Dermatologi- cal Formulations, Part II", Cosmefics Toiletries, 106, 79-93, 1991.

45. Strauss, G., "Liposomes: From Theoretical Model to Cosmetic Tool", J. Soc. Cosmet. Chem., 40, 51-60 1989.

46. Gioca, G., Calvo, L., "Liquid Crystals and Cosmetic Applications", Cosmetics Toiletries, 105, 57, 6Ü-62, 1969.

47. Loll, P., "Liquid Crystals in Cosmetic Emulsions", in ·cosmetics Conference Notes, London, 1993.

.48. Dahrns, G., "Properties of Oil in Water Emulsions with Anisotropic 1:-amellar Phases", Cosmetics Toi- letries, 101, 113-115, 1986.

49. Bouwstra, J.A., jousma, H., Van Der Meulen, M.M., Vijvenberg, C.C., Gooris, G.S., Spies, F., )un·

ginger, H.E., "A Structural Study of the Mesopha- ses of Two Oxyethylene Alkyl Ether-Decane- Water Systems, A Comparison Between Techni- cal Grade C12E07 and Pure C12E06'', Colloid Polym. Sci., 267, 531-538, 1989.

50. Bevacqua, A.J., Lahanas, K.M., Cohen, I.D., Cioca, G., "Liquid Crystals in Multiple Emulsions", Cos- metics Toiletries, 106, 53-56, 1991.

51. Kuchel, P.W., Ralston, G.B., Schaum's Outline Se- ries - Theory and Problems of Biochenıistry, New York, McGraw Hill ine., Chapter 4, pp. 819-92, 1988.

52. Pezzuto, J.M., johnson, M.E., Manasse, H.R., Jr., Biotechnology and Pharmacy, New York, Chap- man and Hail, pp. 117-151, 1993.

53. Matthew, J.B., Gurd, F.R.N., "Stabilisation and Destabilisation of Protein Structure by Charge In- teractions", Methods Enzym., 130, 437-453, 1986.

54. Stigter, D., Dili, K.A., "Charge Effect on Folded and Unfolded Proleins", Biochemistry, 29, 1262- 1271, 1990.

55. Anderson, D.E., Becker, W.J., Dahiquist, F.W.,

"pH-Induced Denaturation of Proteins: A Single Salt Bridge Contributes 3-5 kcal/ mole to the Free Energy of Folding of T4 Lysozyme", Biochemistry, 29, 2403-2408, 1990.

56. Perutz, M.F.1 "Electrostatic Effects in Proteins", Science, 29, 1187-1191, 1978.

57. Rupley, J.A., Carreri, G., "Protein Hydration and Function", Advances in Protein Chemistry, 41, 37- 172, 1991.

58. Mitraki, A., King, )., "Protein Folding Intermedia- tes and Inclusion Body Formation", Bio- Technology, 7, 690-697, 1989.

59. jaenicke, R., Rudolph, R., "Refolding and Associa- tion of Oligomeric Proteins", Methods Enzynı., 131, 218-250, 1983.

60. Geiert, )., "Overview of the Stability and Handling of Recombinant Protein Drugs", J. Parenteral Sci.

Tech., 43, 220-224, 1989.

61. Wetzel, R., "Harnessing Disulfide Bonds Using Protein Engineering", Trends Biochemical Sci., 12, 478-482, 1987.

62. Srinivasan, N., Sowdhamini, R., Ramakrishnan, C., Balaram, R., "Conformation of Disulfide Bridges in Proteins", Int. J. Peptide Protein. Res., 36, 147-185, 1990.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kozmetik ürünle- re standart olarak koruyucu kapsamında kabul edilen maddelerin yanı sıra antimikrobiyal etkinliği olan ancak koruyucu olarak kabul edil- meyen birçok madde

Aslında gerek Iowa Üniversitesi araştırmacıları, gerekse Başka araştırmacılar, E-cadherin dü- zeylerindeki azalmayla prostat kan- serinin yayılma eğilimi arasında bir

Sitokinler genel olarak uyarıcı, hızlandırıcı ve baskılayıcı etkileri ile immün sistemde düzenleyici rol oynarlar. İmmün sistemi düzenleyen sitokinler afferent ve

1.Hafta Rasyonel ilaç etken madde tasarımı yöntemlerinin önemi 2.Hafta Efektör -hedef ilişkileri. 3.Hafta

dakikalarda 2’şer ml örnek alınır ve her seferinde alınan miktar kadar 37C’deki etkin madde içermeyen %0,9luk NaCl çözeltisi ortama ilave edilir.. Örneklerin

Barr tarafından yazılan teksten maada tanınmış selâhiyetli kalemler ve Mü- zenin kısım şefleri olan şahıslar tarafından muhtelif mevzular hakkında yazılar vardır:..

Çalışmamızda ilaç, kozmetik ve gıda ürünlerinde kullanılan bazı koruyucuların, antimikrobiyal ve antibi- yofi lm etkilerinin araştırılması ve bu ürünlerde yaygın

Class I’ de anterior rehberlik, protruziv hareket sırasında santral dişlerde, lateral hareketlerde kanin dişler üzerinde gerçekleşir1. Class 2’de