• Sonuç bulunamadı

Mimar Mehmet Ağa ve Risale i - Mimariye Tahsin Öz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mimar Mehmet Ağa ve Risale i - Mimariye Tahsin Öz"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tarih köşesi :

Sultanahmet camii

M i m a r M e h m e t A ğ a v e R i s a l e i - M i m a r i y e

Tahsin Öz

Topkapı Sarayı Müzesi MUdü'ü

Türk varlığının birer âbidesi olan mimari-mize dair, vaktile yazılmış eserler pek mahduttur. Malûm olduğu veçhile bunların başında Mimar Si-nan'ın zamanında yapılan binaları gösteren (Tez-kiretül - ebniye) ile bu mevzua dair Saî tarafından yazılmış olan (Tezkiretül - biinyan) gelir ( I ) Bun-dan başka (Tarihi camii şerifi Nuruosmanî) ( 2 )

(1) Son zamanlarda yine Sinan eserlerine dair (Tuhfetül. mimari) adlı bir eser müsvedde si Topkapı sarayı müzesi aı şi-vin de bulunmuş ve buna dair Zarif Orgun'un Arkitekt'in 6mcı

sayısında değerli bir elüdü vardır.

(2) Tarihi Osmani mecmuasının 9-10 cu seneleri nüshala-rında intişar etmiştir,

adlı bir eser de mevcuttur ki bu d1 a Tarihi Osman'ı

mecmuasında neşredilmiştir.

İşte ülkeler kaplayan, semalara yükselen, Türk

mimarisi hakkında bu eserlerden başka bir de

mevzu-u m mevzu-u z olan (Risalei Mimariye) bulunmakta idise de

şimdiye kadar bunun neşri kabil olmamıştır.

Halbuki Mimar Mehmet Ağaya ve eserlerine ait olan bu risale, Mehmet Ağanın Süleymaniye türbe bahçesi bekçiliği ile işe başladığını, ve fakat bu

(2)

te-ferruatına ait teri irilerden, kerestelerden, taşçı, doğ-ramacı ve sair ustaların kullandıkların âletlerin i-simlerinden hatta bilvesile musikiye ait bir bahsi bi-le ihtiva eden bu değerli risabi-lenin şimdiki halde yegâ-ne nüshası bu defa Topkapı Sarayı Müzesinde ele ge-irilmiş olduğundan bunu neşretmek emelinde idik. Bu defa Arkitekt te neşre imkân bularak işe başla-mış bulunuyoruz.

Risalei Mimariye, 0,41 X 0,1 5 boyunda 87 yap-raktır. Kalın beyazımtrak kâğıda nesih ve talik kır-ması ile siyah mürekkeple, bazı ibatlangıçlar, hâşiye-ler, metin arasındaki âyetler la'l ile yazılmıştır. Her sahife 25 satır olup bazı kısımlarda, kelimeler hare-kelenmiştir.

Risalenin müellifi, Cafer Çelebidir ki kendi hü-viyetini metinde bildirmektedir. (3)

Eser (Hamdü lillâh tamam oldu bu mimariye)

SENE

1023

(Mısraı . Hamdi hisab et çıka tarihi kitab) Mısraına göre, 1623 (1023) senesinde yani Sultanahmet camiinin inşaatının ilerlediği ve kubbe-nin tamamlandığı sıralarda yazılmıştır. (4) Risale kahve rengi meşin kaplıdır.

Şimdi eserin mahiyetini tebarüz ettirebilmek üzere birinci sayfalında başlayan on beş fasla ait fih-ristini aynen yazalım.

Risalei Mimariyenin fihristi.

(Fi beyan-i fihrisi-il fusul-ül hamse vel aşr-il vakıati fi haze'l kitiab

Evvelki fasıl ( 7 ) inci varaktadır.

Mimarların pirleri kim idügi ve ağa hazretleri ( 5 ) meşayihi kiramın hayir dualariyle sedefkârık ve mimarlık sanatlerini nice öğrendiği beyanındadır.

İkinci fasıl ( 1 8 ) on sekizinci varaktadır.

Ağa Hazretleri ne kadar vilâyet gezmiştir. Ve düğü ve işlemesi mukabelesinde padişahların lûtuf-larına nice mazhar düşmüştür anın beyanındadır.

Üçüncü fasıl ( 2 1 ) yirmi birinci varaktadır. Ağa hazretleri ne kadar vilâyet gezmiştir. Ve

(3) Cafer Çelebinin, Osmanlı müellifleri Maearistanda (Beç) li olduğunu yazmakta ve birçok te'lifatmdan da bahis ilei Sul-tanahmet camii Şerifi Mimarı Mehmet Ağanın da mufassal bir surette tercümei halile fenni mimarîye ait kıymetli malûmatı mübeyyin bir eseri vardır dimekte ise de bunda bir zühül ol. duğu Risalei Mimarîye sahibi Cafer Çelebinin metindeki sözle-rinden anlaşılmaktadır. Bu ifadeye nazaran Cafer Çelebi Türk. tttr ve Anadoluludur. Babası da Şeyh Behram isminde salih mütedeyyin bir zattır. Binaenaleyh Tahir Beyin Cafer Ayani Bey ile Cafer Çelebiyi karıştırdığı anlaşılmıştır. Cafer Çe-lebi Risalei Mimar iyede bir hendese kitabı yazdığını bildiri,

yor. I (4) Tahsin öz, Sultanahmet camii, Vakıflar dergisi 1-2 sayı

(5) Mimar Mehmet Ağ&.

Kâbei Mükerremenin yollarını bağlayıb huccac kafi-lesini yoldan geçirmeyen nite bin asî arabı biavnillâ-hi . taalâ kalil askerile kırıp Kâbei şerife yollarını ni-ce pak etmiştir anın beyanındadır.

Dördüncü fasıl ( 2 5 ) yirmi beşinci varaktadır. Ağa Hazretleri yedi ile Kâbei mükerreme Şere-beyanmdadır.

Beşinci fasıl ( 3 1 ) otuz birinci varaktadır. A)ğa hazretleri yedi ile Kâ!bei mükerreme

Şere-fehuHahu-tealâ bünyîdına ve haremi şerife ve Me-dinei Münvvere Sallalahu taalâ münevveriha, ravzai mutahharasına vazolunan asarı cemilenin ve bilcümle ve bu ana gelince Ağa hazretlerinin desti şerifi ile ih-das olunan ebniyenin beyanındadır.

Altıncı fasıl ( 5 1 ) elli birinci varaktadır. Ağa Hazretleri halâ nefsi tstanbulde binası üzere olup binai şerifi dahi kubbesi mahalline erişmiş olan zili - illah saadetlü Padişahı Âlempenah Hazretleri-nin camii şerifleriHazretleri-nin bünyadı ve ağa hazretleriHazretleri-nin da-hi ani binaya ziyade ikdam ve da-himmeti fevaidi ol-duu beyanındadır.

Yedinci fasıl (61) altmış birinci varaktadır. Bina ve amme ziralarının ve bunların her birin-de itibar olunan parmaklarının birbirine muhalif ve mütefavik olduğunu ve bu iki zira'dan her birinin vazına ne bais olduğu anın beyanındadır.

Sekizinci fasıl ( 6 3 ) altmış üçüncü varaktadır. Mil ve fersenk ve karış ve dirsek ve kulaç ve ayak ve adım ve ok atımı ve bunlara müteallik olan eşyanın beyanındadır.

Dokuzuncu fasıl ( 6 4 ) altmış dördüncü varak-tadır.

Arabî ve farsî ve türkî lsanları ile dönüm ve evlek ve çubuk ve nişan ve bilcümle bunlara müte-allik olan eşyanın beyanındadır.

Onuncu fasıl ( 6 5 ) altmış beşinci varaktadır. İlmi hendese muktazasınca dönüm ve' çubuk ve nişan ve bumd'an her biri birkaç vech üzere itibar olunduğundan sebep nıedir ve dönüm ölçüsünün ve

evkaf defterlerinde yazılan nişanın ve mesahanın ve rub'u meskûna müteallik bazı ahvalin kaideleri beya-nındadır.

On birinci fasıl ( 7 1 ) yetmiş birinci varaktadır. Menzil ve mens'zile müteallik olan eşyanın lisa-ni arabi ve lisanı farsi ve türkî lisanları ile olan evin yanındadır.

On ikinci fasıl ( 7 4 ) yetmiş dördüncü

varak-tadır. _ Arabi ve farsî ve türkî lisanları ile olan evin

ve eve müteallik olan eşyanın kerestesi beyanında-dır.

(3)

Ön dördüncü fasıl ( 8 1 ) seksen birinci varakta-dır.

Cümle ehli biref'in alâtı eşkâli hendesiye üze-re nice vaz'ı olunmuştur, anın beyanındadır.

On beşinci fasıl ( 8 2 ) seksen ikinci varaktadır. Hayır dua beyanındadır.

Risalei Mimariyedeki kasidelerin fihristi.

Fi beyani - İl kasteyid-il vakıati fil hazel kitab. Bu kitabın bazı yerleri nesir ve bazı yerleri na-zım vaki ohıp vaki olan manzumat dahj kimisi ebya-tj^müfrededir. ve kimisi kıt'adır. ve kimisi gazeldir. Ve kirnisi kasidedir. Cabeca vaki olan kasayidi dahi cümlesi on kıt'a kasidedir,

Evvelki kaside elif ile lâmiyedir. Sun'ı ilâhı vasfmdadır. İkinci varaktadır.

İkincisi raiyedir. Resulullah hazretlerinin medhi kasidesidir, Üüncü varaktadır.

Üçüncüsü elil ile mimiyedir. Ali izâm ve saha-bei - kiramın medihleri kasidesidir. Dördüncü

varak-tadır.

Dördüncüsü dahi elif ile mimiyedir. Kâbei mü-kerremenin medih ve va'sfı kasidesidir. Kırk ikinci varaktadır.

Beşincisi baiyedir. Medinei münevverenin me-dih ve vasfı kasidesidir. Kırk beşinci varaktadır.

Altıncısı vav ile raiyedir. Cümle arazii mukad-desenin evsafı kasidesidir. Kırk altıncı varaktadır.

Yedincisi 'elif ile raiyedir. Sultanahmet Han Hazretlerinin camii şeriflerinin esasiye namına olan kasidesidir. Elli birinci varaktadır.

Sekizincisi dahi elif ile raiyedir. Sultan Ahmet Han Hazretlerinin calmii şeriflerinin vasfında Baha-riye namında olan kasidedir. Elli dokuzuncu varak-tadır.

- Dokuzuncusu ya ile daliyedir. Ağa hazret-lerinin namı şeriflerine olan idiye kasidesidir. Seksen

üçüncü varaktadır. - ' • . . • ' Onuncusu elif İle baiyedir. Tarih ve

hatimetül-kitab kasidesidir. Seksen altıncı varaktadır.

Risalei Mimariyedeki gazellerin fihristi.

Fi beyanı-il gazeliyât-vakiati fi hazel kitab V e bu kitab içinde dahi ancak dört gazel var-dır. Anlar dahi her birisi bir nesneye mütealliktir. Evvelki gazel Ağa Hazretlerinin dilâverliğine ve san'atında olan üstadlığına mütealliktir. Yirmi bi-rinci varaktadır.

İkinci . gazel. Ağa hazretlerinin lütuf ve kerem sehasına mütealliktir. Otuz Ibeşinci varaktadır.

.Üçüncü gazel. A ğ a hazretlerinin namı şerifleri, mimarı had'ümül haremeyn olduğuna mütealliktir. Kırkıncı) varaktadır.

Dördüncüsü. Darı dünya işretinin mezmetine ve darı baka hususi tedarikine mütealliktir. Seksen ikinci varaktadır.

İşbu fihristlerden anlaşılacağı veçhile risalenin mevzuu cidden pek geniştir. Hattâ fihristte gösteril-mediği halde Mehmet Ağanın musikiye intisabı vesi-1 esile fasıl ve makamlara dair de izahat verilmiştir. Maamafih bazı bahisler tekrar da edilmiştir.

Binaenaleyh biz, kaside ve gazelleri yazmağa lüzum görmeyoruz, hattâ bazı fasıllardaki medhiye ve duâları ve bilvesile yazılan âyet ve hadisleri de ve bunların izahlarını da icabında kısaltacağız ve çı-karacağız.

Risale, (Haza risaletün müsemma bilmimariye) başlığı altında ve besmele ile ve hilkati âlemden ba-hisla başlamakta ve bunui fihristte görülen 1 - 3 üncü kasideler takip ederek dördüncü yapralğm sonlarına kadar devam etmektedir. İşbu yaprağın sonlarında sebebi tahrir şöylece yazılıyor.

RİSALEİ MİMARİYE İSMİ VERİLMESİ (Amıma badehu işbu asrı şerifte ve zamanı lâ-tifte yani hicreti nebeviye aleyhi efdalı-tahiyyenin bin on iki senesinden ( 6 ) ekalimi seb'a saltanatı ile müşerref olan Şehinşahı azam ve hakanı ekrem... Essultan Ahmet Han elgazi eazzeallahâ taalâ şeriri mülkihi bivücudihi ve efade 'alennami asarı aıdlihi ve cudihı Hazretlerinin saltanatı devlet disar ve şevketi izzet şiarlarında Hassai mimaran ağası olan sahibül-iz vettemkin Mehmet Ağa ibni Abdülmuin

hazretleri daima cevamii şerife ve mesacidi münife bi-nasında olup andan gayri dahi nice medrese ve nice köprü ve yüzden mütecaviz çeşme kimini gayrı

ki-mesneler malile ve bazısını dahi kendi bina ve ihdas etmiş olup bu dailerine dahil külli nazarı şerifleri olup nice yıldanberi.ekser yanlarında1 bulunmakla ilmi

hen-deseye müteallik bazı hususî müzakere olundukça bu duacıları cümlesini ahz ve zaptldüp anın mucibince ilmi hendeseye müteallik bir risale tahrir ve tasnif ey-lemek vaki oldu. lâkin bundan akdem bazı mimar ağalara birer menakibname tahrir ve tasnif olunmuş

olup anlara menakibniame tahrir olunduğu gibi ol ilmi hendese risalesinden gayrı dahi bizim mürüvvetlü A -ğa Hazretlerini bir menakibname tahrir eylemek üze-rmiize lâzım gelmeğin Haktaalâ celle celâlehu ve am-me nevalehu hazretlerinin inayetile tahrir eyleam-mek vaki oldu cümlesi on beş fasıl üzerine olup her faslı

dahi Ağa Hazretlerine müteallik olmakla (Risalei Mimariye) deyu tesmiye olundu.)

Bundan sonra yukarıda yazılı on beş faslın muh-teviyatı biraz daha etraflıca tekrarlanarak yedinci

(4)

yaprağa kadar devam ediyor ve ibu yaprağın sonla-rında evvelki fasıl başlamaktadır ki aynen yazıyoruz.

(Evvelki fasıl:

Ağa hazretleri Rumelinden devşirme acemi oğ-lanı olup gelüp Hasbahçeye gidüp ve bazı san'ata he-ves edüp ve ol hehe-ves ettiği san'atın hakkında bir va-kıa görüp ve ol vava-kıayı bir azize tâbir ettirüp ol aziz dahi ol heves ettiği sanattan fer^ğ ettirüp badehu Ağa hazretleri yine sedefkârlık ve fnimarlık san*atlarını öğrenmek murat etmeğin ol azizin icazeti ve hayır

duası ile sedefkârlık ve mimarlık sanatlerine nice var-mıştır. ve andan gayri dahi kârgir dedikleri taş bina ile en evvel Beytullahı kim; yapmıştır ve haccar ( 7 ) tayf asile neccarlar ( 8 ) tayfasının pirleri kimlerdir anın beyanındadır.

MEHMED AĞANIN İSTANBUL A GELİŞİ, V E BAHÇE BEKÇİLİĞİ

Ağaimüşarünileyh Hazretleri Meuhum Sultan Sü-leyman Han hazretlerinin evahirinde d^kuz yüz yet-miş ( 9 ) senesinde Rumelinden İstanbul'a devşirme acemi oğhm gelüp beşi yıl mikdarı ulûfesiz durup

ba-dehu altıncı yıl alûfeye yazıldıktan sonra merhum mezbur Sultan Süleyman Hazretlerinin türbei şerife-sinde bir sene bahçe bekçisi olup bir seneden sonra Hasbahçeye girüp ...

HAS BAHÇEDE MUSİKİ MEŞKİ

İçerisine dahil oldukta görse ki bir makamda acemi oğlanları taifesinden güruh güruh cem olup ara yerlerinde yine taifei mezbureden bir şahsı-diraz önü-ne birkaç türlü saz dizüp berayı izharı marifetü kemal birer birer eline alub onları istimal kılub envai ma-.'kamat ile nagamat ve esnafı terennümat ile taksimat gösterüp bülbül gibi nalişler pervane gibi suzişler kıl-dıkça taifei mezburdan ve güruhu mezkûrdan da her biri bire aferin bire aferin bundan ezke safa ve sultan-lık ve bu sanattan ziyade kâmüransultan-lık olmak ihtimali yoktur deyu sazendei ımezbure envai vucuh ile

tahsin-!er ve esnafı turuk ile hezar aferinler deyiip ağayi mu-maileyh bu hali müşahede edicek yolunu mülâhaza

eylediki zahira Ar ab ve Rum ve Acem ve Kurum padişahı olan zillı-an saadetlü Padişahı alempe-nah Hazretlerinin bu en büyük bahçesidir Bu şahsı

sazendenin sanat ve kârı dahi cümle âmal ve sanayiin serdarı olmak mukarrerdir eğer cümle sanayiden bu sanatı ulâ ve kârı dahi sair karlardan âlâ olmasa bu denlü güuh güruh cem olan cemaat bu mahalle saz

(7) Taşçılar '8) Doğramacı. (9) 1562 M.

istimaına cem olmayüp ve sazendenin safa ve salta-nata reşk etmeyüb anın dahi sanatının makbuliyeti-ne ittifak ile şahadet etmezlerdi imdi şimdiden sonra lâyık olan budur ki bunu biçarei bikes bu kare canü dilden heves kılup ele getirmek gerektir.

Beyit

Zahira gerçi ki bir sıvtu şadadır ancak Dili gamhare veli özki safadır ancak MEHMED AĞANIN MUSİKİYE HEVESİ Ah ol üstadı bir tarik ile tenha düşürüp eliııe ayağına düşebilsem ol sanatı hub ve krı rnergub ile beni behremend ve behrever ideydi diye tenha olma-sı için duaya meşgul olup haolma-sılı kelâm filhal duaolma-sı kabul olup ol cemiyette olan acemi oğlanları her bî-ri kârına gidüp sazende ol mahalde heman yalnız ka«

lub ağayı mumaileyh dahi seyridüb ol sazendenin eline ve ayağına düşüb.

Beyit

Nazar kıl bana ey üstadı kâmil Bu sanatla beni sen dilküşa kıl.

Buncalın arzı - taarruz-u niyaz ve izharı suz ahen güzar edüp, sazende dahi ğördü ki bu san-ata rağbeti galip belki ruyi zeminde dahi böyle bir talip vücudu zuhure gelmez lâik olan budur ki bu der-mende ben dahi makdurumu bezi, sarf edüp sanatımı ilminden bir harf ketmetmeyim imdi .ey talip ve rağıp, bu san'ata âzi'b gerektir ki levvelâ elini muhkem sal-mağa idman edesin anden sonra gelüb saz çalsal-mağa, bed edesin deyu çıkarub idman için yedine bir tazi-yane vi.rüb ağayi müşarülieyh dahi tazitazi-yaneyi yedine alub destibus kılub yanında mamülkü olan seksen doksan floriyi koynundan çıkarub bu sazendeye su-nub her ne türlü saz var ise bana envamdan alıvir

floriden dahi neki fazla kalursa üstatlık hakkı deyu sana harçlık olsun! ve ben idman edince dahi sazlar

hazır dursun deyüb sazende dahi bu flörtleri alub bir mikdarı ile sazın her nevinden birerini alıverüb ağayi müşarülileyhe teslim edüb feaımma ağa hazretleri ol mahalden gittüğü birle odasına varub kapanub

sa-zende verdiği taziyaneyi eline alub leylü nehar aram etmeyüb subh u şam elini salub bir mertebede su-var etmişki elini saldığı zamanda elinin hayali bile görünmez olub Haktaalâ hazretlerinin hikmetini görki meğer sonra sedefkârlık ve mimarlık sanatlarında keser salmağa elinin idmanı lâzım olsa gerektir nite-kim inşallahi taalâ faslı sanide beyan ollıınur, bilcüm-le ağayi mumaibilcüm-leyh nice gece ve nice eyyam kenduyc uykuyu haram edüb elini idman ederken sehl ane

me-nam teriz olmakla vakıasında görseki taifei çingân sure tindıe bir alay sazendegân zühr ve ayan edüb kiminin elinde def kiminin çenk ( 1 0 ) ve kanun kiminin rebab

(5)

Ve kiminin şeşhane kiminin erginun ve kiminin musi-kal kiminin tanbur kiminin çarpare kiminin santur bilcümle ademi zad ve uvvad mabeyinlerinde ne ka-dar saz vardır cümlesini ihzar edüb mecmuu yedlerin-de olan sazlara bir uguryedlerin-den agaz iyedlerin-decek saz ve söz sa-dasından alem velveleye ve zemin ve asıümaıı zelze-ieyıs vaıub ağayımüşarülileyhe dahi sen bizim san'atı-mıza meyi edüp öğrenmek istersin berhurdar ol deyu envai veçhile ana tazim ve türlü türlü tarik ile tekrim kılub Alem- d (Jına teferrüc nami ile bunu Üsküdara geçiriib Üsiküdar bayırından yukarı gider-ken ağa hazretleri dahi mih-man uykudan uyanub ge-liib vadii fikre vaıub istiaze ile zikre başladı yailahel-alemin veys hayıen-nasırin bu ne güna vakıadır ve ne güna hayal ve bu ali firaundan ne maal olaki, sa-bah r<Jdukta evvelâ üstad ittihaz ettigüm sazendeye vaıub bu vakıamı ana söykyeyin görevin oî ne cevap verir belki ana dahi sülukünün iptidasında böyle bo-yalat arıza olmuştur cevap verir ola deyu bunu rey edüb sabah olduğu birle sazendeye varub gördüğü rüyasını ana vukuuki beyan ve takrir edüb sazende

da-hî kulak tutup kelam ahir olduktan sonra tebessüm edüb dedi ki bu sanat gerçek Çingâne san'atıdır. Am-ma onlar bir alay nasaz tayfadır nağme nedir zaAm-man nediı mülâyemet nedir münaferet nedir lâhn nedir

buut nedir savt nedir gına nedir bilmezler. MUSİKİ TERİMLERİ

Nağme dime'k; teenni ile tem dimek kadardır ten iki harftir adem ana yab yaSb avaz ile deyince bir harfi tai deyüb taraf ınuna başlayınca ol aralıkta nağme olur.

Zaman dahi budurki adem ten kelimesinde olan harfi tai deyüp harfi nuna başlayınca ol aralıkta olan savta zaman derler sazın ve gayri şeyin sadasın-dan hemanki ten demek kadar bir avaz çıka ilmi mu-siki istilâhında ana nağme derler.

Mülâyemet, tabiate hoş gelmektir. Münaferet, tabiate çirkin gelmektir.

Lahn dimek, ilmi musiki istilâhında nağme sadalarının bazı yerlerini tiz ve bazı yerlerini nerm ya-ni yumuşak ve ağırca göstermektir.

Buut, iki nağme arasında olan mekâna derler. Savt, arabîdir farisîde avaz ve şimdiki türkîde dahi avaz derler amma kadimî türkîde ün ve ses hay-kırmak derler.

M A K A M L A R

Gına, arabîdir. Fariside surut ve türkîde yır-lamak derler bundan dahi gayrı makamat on ikidir sekizinci feleğin on iki burcu olmakla makamatı on iki kısım üzerine vazetmişlerdir on iki burç dedikleri Hamel, Sevr, Cevzâ, Seretan, Esed, Sümbüle, Mizan, Akrep, Kavis, Cedi, Delû, Hut ve on iki makara

de-dikleri Rast, Irak, Isfahan, Zirefkend, Büzürk;

Jenku-le, Rehavî, Hüseyinî, Hicaz, Buselik, Neva, Uşak, ve bundan gayrı dahi anasırı erbaaki vardır anasır de-dikleri nar, hava, ma' Turab, Şube dahi dörttür zira şubeyi anasırı eribaaya göre vazetmişlerdir dört şube dedikleri Yegâh, Dügâh, Segâh-, Şargâh edna mertebe Yegâhtır. Alâ mertebe Çargâhtır. Mügâh ve Sergâh bu ikisinin mabeynindedir Dügâh Yegâha yakındır, Segâh Çargâha yakındır tertip üzere dört mertebe-dir. Evvelki mertebe Yegâh ikinci mertebe dügâh.

dördüncü mertebe Çargâhtır. Farisîde, yek bir dü iki Se üç çar dört demektir. Gâh ise yer demektir. Yegâh bir yer dügâh iki yer, Segâh üç yer, Çargâh döıt yer demektir. V e seyyare dahi yedidir. Seba'i seyyare dedikleri Zühal, Müşteri, Merrih, Şems, Zühre, Utarit, Kamer.

Avaze dahi yedidir zira avazeyi sebayi seyyare-ye göre vazetmişlerdir. Yedi avaze dedikleri Guşt, Nevruz, Selmek Şehnaz, Mâye, Gerdaniye, Hisar, bun dan gayri dahi gece ve gündüz yirmi dört saattir, Ter-kibat dahi yirmi dörttür zira terTer-kibatı yirmi dört saate göre vazetmişlerdir. Bir makamı sğaz edüb yani baş-layüb gayrisinde karar edecek anda bir terkib hasıl

olur. V e bu ime dahi ilmi edvar ve ilmi musikî derler. Musiki yerinde musikî ve musikar dahi

demek caizdir. Bunlar hep lügattir. Li'sani Y u -ııanide Mus demek nağme demektir. Ve kı ve kar mevzun demektir. Bu ilmi tssnif eden Hazret!

Süley-man nebi Aleyhisselâmın şakirtlerinden Hakimi Fisa-goresdir. Bilittifak efdal olan Hükemai sebanm müm-tazıdır. Deryaı mevci darbından yani sığ yerlerde de-nizin talâsındaki beyaz dıvarlar gibi derya yüzünden biribirinin ardınca gelüb taşra kenara vurmasından

usuller bulub te'lif ve tasnif etmiştir., Bu ilim kadîm ilimdir şimdi Hazreti Resulü ekrem Sallallahü taalâ aleyhi s elle mi n hicretinden dokuz yüz yetmiş yedin-ci senedir ilmi musiki tasnif olunduğu zamandan bu tarihe gelinceye değin iki bin altı yüz kırk üç yıldır ve Fisagores kadar makamaıtı ben icraya kadirim se-ni ziyade talip görmekle cümlesise-ni sana talime kas-tetmişim olmayaki benden gayri dahi bir üstada, mü-racaat edesin seni muavvec (ederler bir dahi hasıl ol-maktan kalırsın deyüb bu neceleyin ve ilmi musikide

(6)

•efkâre daJub bilcümle sazendenin nagamatmda pena ve kelimatmda mülâyimet bulmayub kemal merte-bede münaferet müşahede etmekle ( 1 1 ) Tevbe etmiştir.)

SEDEFKÂRİLER KÂRHANESİNDE HENDESE ÖĞRETİMİ

(Bu nedameti uzma ile bahçe içinde bir ama gibi gâh ol yana gezüb giderken gördüki sedefkâriler Kerhanesinde bir şab destinde bir kitap tutup okur fasıl fasıl okudıkca yine dönüp anlara nakil ve tefhim eder, meğer ol okuduğu kitab ilmi hendeseye müte-allik imiş, Sedefkâr olan üstadlara hitab edüp ey der ki İlmi henseki dirler, Ibu asırda mimarlar ve ulema mabeyninde ilmi hendese deyü müzakere olunsa her biri evet işidiz feemma aslında, ilmi hendese ne: idügi

ve neden bahsettüfğü mesmuumuz olmamıştır deyu cevab ederler. İmdi bu kitabı şerif cümle ol ilmi lâ-tif beyanındadır.)

MİMARLARIN TAŞÇILARIN DÜLGERLERİN PİRLERİ

(Bir adem mademki ilmi müstetabı ve bu fen kemiyatı bilmeye kemal mertebede sedefkârlıga

ka-dir ve mimarlık sanatında hazık ve mahir olmaz. Geldik imdi bu kârgir didikleri taş binada ve mesa-cidi şerife ve cevamii lâtife binasında olan mimaran

üstadların evvelâ pîri kimdir. Anı beyan eddlim A n -ların pîri Hazreti A d e m Safiyallahın oğlu Şit Nebi-dir. Ana Hibetullah, ve Ataullah dahi dirler., Beytil-mamur ki cennetten çıkup hal Kâlbei mükerreme olan yerde karar kılmıştı yine ol cennete gittikten sonra Şit Nebi aleyhüsselâm ol beyti mamurun arsai-mu-tahhirasmda kil-ü-ruham ile Kâbei mükerremeyi bün-yad buyurdular... Neccarlarm pîri Nuh Aleyhüsse-lâmdır. Haecarların pirleri Hazreti Şit ve Hazreti İb-rahim Nebidir.... ( 1 2 )

HENDESENİN TARİFİ

( A m m a Hendese iki manaya gelür bir mana-sı zirâ' ile ölçmektir. İkinci mânâmana-sı oranlamakdır ve

oranlamak dahî kadimi türkîdir. Şimdi istimal olun-maz, anın yerine tahmin istimal ederler, imdi Hende-se dahi istimal olunmayüb tahminini tamim tariki ile Hendese manasına istimal ederler. V e bunda beyan olunan Hendesenin lügati manasıdır. Hendesenin manayı istilahisi ilmi hesap tarifinde zikrolunduğu gibi ilmi Hesap iktiza ettügü üzere zatı eşyanın va eş-kâlin mikdarını bilmektir. İmdi ilmi Hendese de bil-di) Bundan sonra Mehmet Ağa, rüyasını tabu- için başka

bir zata müracaat ediyor, o da musiki ile meşgul olmamasını tavsiye etmektedir ki üç sayfa kadar olan bu kısmın) yazılma, sjna lüzum görülmedi.

(12) Bu kısım telhis edilmiştir.

kaç eşkâl vardır. Onlar zaptolununca, maadası âsân olur.)

HENDESE TERİMLERİ V E SEDEFKÂRLIK Evvelâ devri - muhitki kâmil bir dairedir. Sani-yen kavsi devri muhittirki ol nısıf dairedir. Salisen asgsri-kavsi devre muhittirki ol nısıf dairedende dahi azdır. Rabıan, Ekberi-kavsi devri muhittirki nısıf

da-ireedn ziyadecektir. Hamisen eşkali müsellesattır ki lâkin şekli müİselles mutlak asandır. Zira anm ad-la] yani eyküleri beraberdir. Anın şiekli aynile üç ta-afı beraber olan sacayak gibidir Sacayağı şekli mü-sellesi mutlak üzerine vazetmişlerdir. Maada müsel-les at anlar cümmüsel-lesi muhtelifüladla vez-zevayadır. Ya-ni bazı tarafın eyküsü kısa ve bazı tarafın andan dahi uzun bu takdirce zaviyeleri yani köşeleri muhtelif olup biri birine uymaz olur. Zaviyenin kimisi açılır

ki-misi sıkulur, bu eşkâl çoktur. Anlar cümlesi ilmi Hen-desede şekli ile tasvir olunmuştur. Sadisen eşkâli mu-rabbaat ve anden sonra muhammesat ve müsedde-sat ve müsebbaat ve müsemmenat ve mütessemüsedde-sat ve

muaşşeratdır ve kıssa alâ haza, bunların eşkâli dahi il-mi Hendesede tasvir olunmuştur. V e bu eşkâlin isti-mali Sedef karlık sanatında cümleden ziyadedir. Se-defkârlık sanatı ilmi hendesede musavver olan

hemart eşkâlden ibarettir.)

M İ M A R KELİMESİ İLE BAZI TABİRLERİN KARŞILIĞI

Mimar lâfz arabîdir. Sigai mübalegai ismi fail-dir. Farisîde abadan künend, türkîde şenleddici dir-ler. Şenleddici kadimi türkîdir. Şimdi bilkülliye terk .olunup anm yerine mamur edici derler. İmaret

ara-bîdir, Farisîde abadan kerden, türkîde şenletmek, Ümran dahi arabîdir, farisîde abadanî, türkîde şen-lik derler. Amir ve memur veı amir arabîdir, üçüde bir manayadır. Farisîde abadan ve türkîde şen ve gü-neç genç derler. Amma bu şen ve gügü-neç dahi aslında

farisîden alınmak vardır. Zira Acem Vilâyetinde bazı tayfa berriye de ve dağda gezüb güçer evli olmakla kondukları yerde evler yapup 7iri zeminler edip ye-ri delik deşik ederler. Ol yer evleye-ri deyü oyup delik

(7)

ve sanat arabidir, fariside kâr ve pişe derler, Türki-Neccar ve Bennâ (bina) ve haricî ve fetalik arabidir. fariside Pişe Türkide sanat derler. Amma bizi avam galat edüp zenaat derler. San'i (sani) ve sana

(sana) arabidir ikiside bir manayadır, fariside Cerbdest, Türkide Elidüz derler. Üstad ve Muallim Arabidir, Fariside dahi Üstad Türkide Usta ve öjğ-redici derler. Feemma arabide olan üstaa yine fari-aiden muarrebtir. V e Türkide usta dedikleri oldahi üstaadan galattır. Mahir ve bazik arabidir, fariside hünermend ve Üstadı bimenend, Türkide iyi usta ve işeri ve başarıcı derler. Tilmiz ve gulâm ve müteal-dim üçiide arabidir, fariside Şakira ve hidmatVâr, Türkide dahi şakira ve kidmetkâr ve oğlan ve öğre-nicidir. Alet ve edat arabidir, cemileri alât ve ede-vat gelir, Fariside destefraz ve Türkide tutacak, ka-pacak ve avadanlık dahi derler. Avadanlık alât ile edevattan galattır. Her sanat ehlinin tezgâhiki var-dır. Lisani arabide başka başka esamisi varvar-dır. Ata-ma Fariside başka başka değildir. Cümle ahalii hir-fin tezgâhına destgâh derler, Türkide tezgâh dirler lâkin bu dıahi destgâhtan galattır. Ve bunlardan ma-ada mimarlığa müteallik olan alât ve edevatın tav-sifi on üçüncü fasılda insallahü taalâ gelse geıek-tir. M !

MEHMED AĞANIN SEDEFKÂRLIĞA İNTİSABI (Bilcümle kitab okuyan şabı-lebip hendese ve mimarlığı bu kadar tarif ve tergib idince Ağa Hazret-leri dikkati nazar ve kuvveti basarla anı seyrü te-maşa ve derunu dilden isga edüb Kârhanede olan üstadlar dahi Ağanın kemali teveccüh ile kulak tu-tub istima ettiğine cümlesi meğer açmazdan mukay-yet olmuşlarmış. Ol kitab okuyan şahsı saba hitab edüb didikrki Ağa Hazretlerinden ötürü işbu

fqr-zend senin tahkikatını pesend kılub Sedefkârlık ve himarlık sanatlarına arzumend oldu deyüb sahibül-kitab olan şab dahi anlara şöyle cevap verdiki bü oğlan sizin kelâmınız üzere eğer haddi zatında kabul olup bu ilim ve bu sanatla mail oldu ise bir an içinde anı tecrübe ve imtihan etmek asandır. Keserle bir kirişe urub bir mahallinde nişan idin andan sonra ol keseri tefe'ülen yedine verin ol dahi alub mütevek-kilen alellâh salub ursun eğer keser ol nişan olan ye-re rastgelirse andan meyil ve kabiliyeti zahir ve ba-hir olub sonra sanatında dahi piyade üstad ve maba-hir

olup deyub sedefkârilerin halifeleri olan üstad Mehmed dahi filbal bir keser kaıvrayüb bir kirişe urub nişan idüb andan sonra keseri Ağa Hazretleri-nin yedine sunub Ağa dahi keseri taziyane ile idman bulan sağ elile alub Bismillâhi rahmani rahim deyu müvekkilen keseri salub hezarbad ol kirişe, urub her salub urdukca urmayub illâ aynile rast ol nişana urub bir defada asla ve kat'a hata ve tehallüf

etme-yüb anda olan üstadlar ağa hazretlerinin ol nişana keseri rast götürdüğüne ve dahi keser salışma hayran ve sergerdan kalub didilerki deslttü bazuna kuvvet Hak taalâ Hazretleri seni muammer eyleye, Sedef-kârlık ve Mimarlık san'atı binbaşı senin hakkmdır. Lâyik olan budurki şimdiden sonra bizim ile uhuvet idüb bu sanat taallümüne mürüvvet idesüz deyü

ka-riül-kitab olan merdi-şab dahi eğer bu oğlan bu kabi-liyet ile bu sanaita meylederse ben dahi ilmi hendeseyi ana talim idüb yedimde olan kitabımın bir nüshasını dahi ona yazub ibda ideyinki ömrü oldukça benden yedinde bir yadigârım kalsın deyü cümlesi bögle va-di kerimler idüb Ağa Hazretleri dahi buyurdularki bir azizden biat etmişim varub anlardan istizan ide-yim. Andan sonra insallahü taalâ anların icazeti ve hayır düaları ile gelüb tahsili sanata mübaşeret

ede-riz deyü cevap verüb badehu azizü müşarülileyhe şuta t ile revan olub azizi mumaileyhin desti şerifle-rin bus kılub geçen macerayi alâ vukua tafsil ve be-yan idüb azizi müşarülileyh dahi murakabeye varub nice zaman murakabe aleminde tefekkür edüb badi zamanin ceybi ımürakabeden yine başını kaldırub

buyurdular ki oğul bu saniat ve kâr sana münasip ve eszavar müşahede olundu. Zira mimarların amali ekseriya cavami şeife ve mesacidi-lâtife ve medarisi cevsur veı tekya ve kıla ve sur ve bilcümle hayrat ve hasenat binasında olmaktır deyu Ağayı

müşarün-ileyhe sedefkârlık ve mimarlık asnatlarına varması-na izin ve icazet verüb bilcümle an samimülkalb du-va ve sena kılub Ağa Hazretleri dahi Hak Cejlle ve alâ Hazretlerinin inayeti ve hidayeti ve azizi muma-ileyhin kerameti ve hayırduası berakâtı ile hemen ol

saati mübarekde sedefkârlık ve mimarlık sanatları-na varub mübaşiret edüb... ( 1 3 )

İKİNCİ FASIL

Ağa Hazretleri sedefkârlık ve mimarlık San-atlerini tamamile öğrendikten sonra san'atta ne ka-dar kemali ve ne kaka-dar marifeti vardır. Ve işlediği işler mukabelesinde Padişahların ve vezirlerin lûtuf-larınanice mazhar düşmüştür. V e merhum Sultan Murad Han Hazretleri Ağa Hazretlerine işledii'ğü

tuhaf işleri mukabelesinde ergâhı âli kapuculuğu-nu nice inayet buyurmuşlardır. Ve hattı hümayukapuculuğu-nu saadet makrun ile dört İstanbul kadısına nice muz-hur başı olmuştur. Ağayi müşarülileyh hazretleri ke-mali mertebede halim ve seliımittab'ı bir vücudü şe-rif olup dinü-dinayet ile ziyade takayyüdü olmakla gönlünde zerre kadar kibir ve kin olmayüb kendü-sünde olan maarif ve kemalâtı izhar ile takayyüt

(8)

meyüb belki ömrü içinde dahi bir kerre vaki olma-mıştır. Ki! diye ben filân kâre kadirim ve filân sanat

filân amelde mahirim. V e bir kimsene hariçten ge-lüb ana yıllarca mukarin olsa ta bergârı eline alub işlemeyince anın sanat ve kârına ve İlmi Hendese marifetine vakıf olmak ihtimali yoktur. Zira

gayri-ler gibi kenduyu öğmez ve sahbül-vekar bir z'atı şe-riftir. Benim filan guna ve filan türlü hünerim var-dır demez; Amma nekadar sanat ve hünere malik-tir ve ne kadar üstada mukarin olmuştur. Ve kemali sebebi ile Padişahların lutuf ve ihsanlarına nice maz-har düşmüştür anı beyan edelim.

. MEHMED AĞANIN KOCA SİNAN İLE TEMASI

(Dokuz yüz yetmiş yedi ( 1 4 ) tarihinde Ağayı müşarülileyh sedefkârlık ve mimarlık sanatına var-dıktan sonra dokuz yüz doksan yedi (15) senesine varınca Serm'hendisajıi cihan ve meşhuru afaki dev-ran olan ehli vega Koca mimar, demekle maruf Si-nan A(ga vefat edince bahçe halifesi olan üstad Meh-med ile merhum mezbur Sinan Ağayı kâmil yirmi yıl varub gelüb ve Koca M'rnsr merhum dahi ekser

ey-yamda Hasb'ahçeye gelüb gittikçe hendese ilmini ve mimarlık sanatını andan ve gayriden teallüm edüb ve bazı musanna iş işledikçe merhumu mezbur Sinan Ağaya anı gösterüb Sinan Ağa dahi aferin kalfa bi-nazir iş işlemişsün şimdi bu senin işler adem yoktur. Niçin bir yadigâr makulesi bir tuhfe işleyüb

saadetlü Padişaha hediye tarilkile vermezsin, Sul-tan Murad bir kadirşinas Padişahdırki ana bir tuhfe ihda eylesen lûtfuna mazhar düşüb atiye ve bir ge-dik sahibi olurdun deyüb gah'hü bigâh söyleyüb ahirülemir te'sir edüb.)

SEDEFLİ RAHLE İŞLEYEREK MURAD III. E TAKDİMİ

(Ağayı mümaileyb dahi merhum Koca Ağannı pendü nasihati üzere ilmi hendesede olan eşkâli mak bule ve adları birbirine mevsule yine rahle

üslubun-da tulıfei ruzigâr makulesi bir tilâvet iskemlesini iş-leyüb dokuz yüz doksan sekiz (16) senesinde merhum Sultan Murad Han Hazretlerine ol tarihte silâhdar olan Ahmed Paşa damadı demekle maruf Ahmed Ağa yedile arzu ithafu ihda kılub huzuru şeriflerine vazettiklerinde ol arifi cihan ve sultanı kâmuran imanı nazarlaı buna nigâh ve nigeran edüb gerdüki sultan kuranı azim© ve şahinşahı furkanı kerime böyle binazir tahtü şerir olmsK ve dahi dün-yada manendi bulunmaz serapa adla'ı müsellesat

(14) 1569 M. (15) 1588 M. (16) 1589 M. (15) 1588 M.

(16) 1589 M.

ve murabbaat ve eşkâli muhammesat ve müsebbeat adla'ı birbirine mukaffel ve eşkâli guna gün şekl ile müşekkel yani bir köşesinde nazar edecek bir cin3 eşkâl ve devairi müdevvere görüniib ve köşei aher-den yine ol ımahalle nazar edince ayrı cins nuku.ş ve eşkâl bağlayüb aher suveri musavvere gösterir ve her nekadarki nazargâh tebdil oluna olkadar eşkâl dahi gayrı suvere tahvil olunur merhum anı safasmdan

çevirüb gh ol yanını ve gâh bu yanını seyrü temaşa edince bilbedahe bu beyti şerifi inşîd edüb buyur-dular.

BEYİT

Allah Allah nedir bu hub eşkâl Mey gibi aklım aldılar filhal Mehmed .Ağanın kapuculuğa t?yini

Anden sonra Silâhtar Ağaya teveccüh edüb hitab buyurdular bu kârı ka.miyab kangi diyardan yapulub benim Rikâbı hümayunuma arz olundu de-yu kelâmı hümade-yunları sudur buldukta mezkûr Si-lâhdar Ağa cevabında Padişahım Hadikai-kübra

acemi oğlanlarından sedefkârîler halifesi olan kul larınız işleyüb Padişahımıza lâyıktır deyu getirdi. Di-yince. olkadirşinas olan şeyhi âlem bir kıyas sefalar idüb imdi ol halife benim kapumda yaraşır. Süddei saadetimde Babı saadete karib bir hizmetle behre-mend ve beherver kılınmak lâzımdır. Yerini mülâ-haza eleyünüz deyii nutku şerifleri tulü ettikte Silâh-tar Ağa ve Kapuağası ve sair ağalar fikre varub bu ne ile behre,mıend olmak gerektirki Padişahı alem-peııah hazretlerinin nutku hümayunları yerine vara ol tarihde ise hünkâr kulları mabeyninde kapuculuk gibi muteber bir nesne yok idi müşavere edüb dedi-lerki saadetlü padişah buyarduki benim kapumda

yaraşır bu edanın İbareti kapucu olsun demektir. De-yu ittifak ile kapuculuğu ilka edince, ol kerem kânı

olan Sultanı Selâtin benim dahi muradım ol idi deyü buyurduklarında Ağai müşarülileyhi bahçeden sü-ratle getürüb saadetlü Padişahı âlem penah

hazret-lerinin huzuru âlilerine çıkarub Silâhdar Ağa dahi acemi oğlan külâhını başından kapub atabei âliye kapucularının kisveleri olan binazir bir zerrin üsküf

mübarek olsun deyu hemen başına giydirdiler. BEYİT

Bermutad eyleyince anı murad Didi Kapuculûk mübarek bâd

SEDEFLİ BİR KEMANDAN SUNMASI Ve bundan dahi Agai mumaileyh iki yıl sonra kendu kenduye hitab ve itab idüb dediki Saadetlü Padişahı âlem penah hazretleri ibu kadar senlin ame-li kârını kabul kılub yadigâr yerine adeyledi. Niçin

Referanslar

Benzer Belgeler

Coudere taraflarından tek- rardan tetkik edilerek hazırlanmış olan ve bina inşaatına ait pratik malûmat ve hesapları ile inşaat malzemesinin istimal- leri ve kusurları,

Avrupa müellifleri kadim Yunanlılarca müttehaz olan kitabet-i musikiye kavaidinin tahsili pek müşkül olduğundan bahsetmekte ve hatta zapt ve tahrir-i nağamat için istimal edilen

Ölüm ile mezara girileceği gerçeği, kabrin de Cennet bahçelerinden bir bahçe ya da Cehennem çukurlarından bir çukur olduğu hakikati; ehl-i iman ve ehl-i

Odanın batı duvarında eyvana açılan tümü yuvarlak kemerli olan giriş kapısı ve iki pencere, güney duvarında üçü ahşap kapaklı olmak üzere beş adet niş, doğu

Taraf-ı Aliyye-i Hüsrevâniyeden Hatt-ı Hümâyûn-ı Sa„âdet-makrûn ve Emr-i Şerîf-i Âlî-yi Şân sâbıkan Yeniçeriler Ağası olup azlolunan Köse Mehmet Ağa‟nın esbâb u erzâk

Risale-i Nurlarda zikir konusu, çok geniş çerçevede işlenmiş ve Nur talebelerine her hallerinde Allah'ı nasıl hatırlayacakları konusu öğretilmiştir.. Bu konuları

ade etmemektedirler; bu suretle mülkiyet hakkı komşuya zarar irası için kötü bir şekilde istimal olunamıyacaktır. B) Hukukî neticeleri olan fiil ve hâdiseler. Bir

Bu verilerden hareketle; tüy renginin sarı oluşunu belirleyen otozo- mal dominant etkili Y geni ile, tüy renginin lekeli beyaz oluşunu sağlayan otozomal