• Sonuç bulunamadı

Mimar Mehmet Ağa ve Risalei-Mimariye t

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mimar Mehmet Ağa ve Risalei-Mimariye t"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T a r i h köşesi :

M i m a r M e h m e t A ğ a v e R i s a l e i - M i m a r i y e

I I

T a h s i n Öz

Topkapı Sarayı Müzesi Müdii'ü

bir tuhfe dahi işleyüb ana ithaf ve ihda eylemezsin Lâyik olan budurki dahi silâha müteallik bir alâ yaylık peyda edüb anı dahi ihda eyleyesin deyu bu mülâhaza ile bi misil ve bi bedel murassa ve zernişan bir musanna kemandan işleyüb bu kez Babısaadet ağası yedile *Hazreti Hudavendigâra verüb bu dahi

evvelki gibi huzuru şeriflerine vazolundıkta man-zuru şerifleri olduğu birle filKal işin kimin olduğuna intikal edüb bilbedahe bu beyiti buyurdular.

BEYİT İn kemandan ameli derbanest

Lâiki pişi Şehinşahanest

MEHMED AĞANIN MÜHZÜRBAŞILİĞA TAYİNİ

Bu kemandan için dahi evvelki gibi tahsinler kiraren ve meraren aferinler buyurdular bu dahi

ev-velki gibi sedefnâkiir ki seyrinde akılları çâk olur Bunda dahi bu mertebede mahzuz olduğunun aslı budurki padişahlar muttasıl sahib nazar ve kü.şade-basar olub aduden hazer üzre olmakla aleddevam yaylık pişlerinde durup bu kemandan ise şol kadar makbul ve matbu ve şu denlû ayine sıfat mücellâ. masnu' olmuşturki her parei sedefi yer yer ruyi saf-ha-i miratı İskender gibi daima Padişah Hazretleri-nin ardında nice mesafeden suretnuma idi Sultanı kerem bu kemandan mukabelesinde dahi riayet et-mesine bezli himem gösterüb bir iyice hidmet ile

riayet olunsun feemma bendei mezkûr deri saadetten dur olmasın deyu fermanı hümayunları sudur bul-dukta heman kapı ağası Padişahım imdi İstanbul kadısına mühzürbaşı olmak gerektir diyecek. Müh-zürbaşılığına Hattı hümayunu saadet makrun tulû-bulup yedine verdiklerinde bu beytin mazmun ile ta-bir kıldılar.

BEYİT

Mansıb olsun elünüzde ne olursa olsun Yüri Mühzürbaşılık sajıa mübarek olsun

MEHMET AĞANIN SEDEF İŞLERİNİN DEĞERİ (Andan sonra Ağayi müşarülileyh dört kadıya Mühzur-başı oldu bundan gayri dahi nice tuhfeler

t

y i l 1 / j b %

J I

' Ju- .

Sultanahmet camiine ait bütün inşaat defterleri ile bu cami vakfının muhasebe defterleri ve sair evrakı Topkapı Sırayı müzesi arşivindedir.

Bundan başka, Mehmet Ağanın kılişesini koyduğumuz ve cami müştemilâtından mutbah kiler, fırın, meykel ve tap-hanelerin inşaatı hakkında Sultan Ahmet 1. e sunduğu bir arizası da bulunmaktadır. Bu âriza beş sene gibi kısa bir za-manda meydana getirilen camiin inşaatile Padişahın ne ka-dar yakından alâkaka-dar olduğunu gösterir.

Arşiv kayıtlarına göre Mehmet Ağa 1012 de İbrahim Pa-şa sarayını da tamir etmiştir, adı geçen arşivde Mehmet Ağa-yı ilgilendiren diğer bir vesika da; Topkapı SaraAğa-yı Enderun camiine, külâh ve minaresine ve cami yanındaki Kasıı 'Hü-mayuna lâzım olan çinilerin Mehmet Ağa tarafından Çinici Hasana sipariş edilmesidir. Bu vesika şu kadar adet çini sipa-rişinden ziyade, yaptırılacak çinilerin desenlerinin bizzat mi-mar başı tarafından çizildiğini ve verilen resme göre sipariş olduğunu göstermesi bakımından ehemmiyetlidir.

(2)

ve yadigârlar işleytib Selâtini izamın ve vüzerayi kiramın ve eshabı rif'at ve erbabı devletin lâyusd velâyuhsa eltafı amimelerine ve âtâfı cesimelerine ruazhar düşüb envai riâyat ile m e r i olmuştur Anın nihayeti yoktur uşri âşiribeyan olunsa tatvili kelâm lâzım g e l i r ancak bu denlû işar olundu gayrisi dîhi t a n a kıyas olunmak gerektir Amma Ağa hazretleri-min sanatına mütsallik dahi bir menkıbesini naklede-lim. Bir gün Ağa hazretleri dahi Su Nazırı iken kendi sa?dethanelerinde fevkani selâmlıklarında bu daileri ânınla maan oturub musahabet ederken nagâh sah-haf dellâllarından bir dellâl çıka geldi. Yedinde Yakut hattı şeklinde kâğıdı Devletabadî serepa âyet berkenar resımi Osmanî bazı hurufu şeyhin celisine nüişabih ve bazı dahi îbni Mukle tarzına mail küde oldukça her sayfanın safhayi zerrini berk gibi şa-şaa verüb hurşit gibi eş'i'a gösterir büyük kıt'ada bir mushafı şerif Sukı Sultanîde otuz bin akçeye çık-mış Ağa Hazretleri dahi kelâmı şerife tazimen ayak üstüne kalkub dellâlın yedinden slub bus kılulb yü-züne göyü-züne sürüb açıb" nazar idüb tekbir ve seleva-tı şerife getirdikten sonra dellâla dediki bin âkçe zi-yade ile bana bu hed'iveyi şerifeyi alıvir. Feemnıa

akçesine kırk gün mikdarı zamanı mehil taleb ede-rim deyüb dellâl dahi kail olub çıkub gittikte Ağ? Hazretleri fakire hitab idüib buyurdularki Cafer Efendi bilirmisiz dellâldan niçün kırk gün cııik-darı mehil taleb eyledim aslı budurki şimdensonıa bir ay mikdrı hapsi nefs idüb inşaallahü taalâ bir musanna piştahta işlemek murad idindim anı bey' idecek otuz bin akçe ve daha ziyade ed.= r bu Musafı şerifi kendu elûoı em'eğile alub vakf idüb bir cami!

şerifte vazyedeyinki Allahü taalâ hazretleri için ti-lâvet eylesünler indallah makbul olub titi-lâveti seva-bından bana dahi isabet ideydi deyü buyurdular

»

sonra bu minval üzere ittiler sanatında iki eli safi al-tundır.

BEYİT

Hanei nukrede ararsan eğer zerrin bab işte kimyagerü iksirile safi kemyab

Hangi sanat ehli böyle bir kâru kisbe k.ad'.r olur bir ay mikdarı bir iş üzere olsalar sonra işleri-ni b = zara çıkarub oturakcılara veyahut haffaf ve

Sa-haflara arz ve bey' etmek murad eyleseler kırk elli altmış akçe ile en ziyade yüz akçe ile müşteri olur-lar Agayi müşarülileyh bu kadar san'at ve hünere malik ik-sn bir kerre dahi kenduyi bir tarik ile medh etmiş değildir ve dilâverliği ve Jpahadırlığı dahi bu-na göredür bazı gazaları üçüncü fasılda inşallahü taalâ beyan olunur.)

M EH MED AĞANIN MİMAR SİNAN VE DAVUTTAN MİMARLIK ÖĞRENMESİ (ve koca mimar merhum Sinan A'ğa vefat idince andan san'at taallüm idüb badehu yerine mimar olan Davut Ağa ile yine ihtilât idüb ve merhum Davut Ağa dahi vefat edüb yerine mimar olan Dal-gıç merhum Ahmet Ağa ile Hasbahçede sedef-kârlık san'atında bir üstad şakirdi olmakla anın za-manında ne kadar ebniyeki ihdas olunmuştur cümlesi müşarüli'eyh Mehmet ağa Hazretleri yedinden geç-miştir üçüncü fasılda inşaallhü taalâ beyan olunur mistir. Üçüncü fasılda inşallahü taalâ beyan olunur kimesnenin ricasile değildir cümlesi Biavnillâhil mül-kül müteal kendu eli emeğile vaki olmuşdır Vücudu şerifleri kın içinde adimünnazir kirmanî bir şimşir gi-bidir. Km içinde duran kılıç ne gûna cevherdar ve kârdar idi gi kim ne bilsun adem ana dikkat ile ııazar idub istimal dahi itmeyince Ağayi müşarülleyhin hil-mine ve lûtfi tab'ına nazır olan kimesne sanur ki öm-rü içinde dahi keser eline almamıştır. Ve eline keser virseler dahi salmağa kadir değildir deyü zan ider-ler keser değil gazalar idub adai dine ne kılıçlar ne teberler çalub başlarını kesmiştir sanatında dahi iki eli altun keser.)

Üçüncü fasıl.

MEHMED AĞANIN HAL TERCÜMESİ, SEDEFKARLIK VE MİMARLIĞI YİRMİ

SENE TAHSİLİ

(Ağayi müşarülileyh hazretleri ne kadar vilâ yet gezüb ne kadar mansıp tasarruf etmiştir ve ta-riki hacla gazayi «kber idüb âsi araplan kırmakla hüccacın yollan nice emnü aman üzere eylemiştir, anın beyanındadır faslı evvelde şerh olunduğu ü-zere Ağayi müşarülileyh Merhum Sultan Süleyman Han asrında dokuz yüz yetmiş senesinde Ruı.nelin-den Istanbula devşirme acemi oğlanı gelüb beş yıl mikdarı âlûfesiz durup yetmiş beş senesinde ( 1 7 ) alûfeye yazılub ve bir yıl miktan merhum mumailey-hin türbei şeıifesinde bahçe bekçisi olup ve yetmiş altı senesi evahirinde Hasbahçeye dahil olup sedef-kârlık san'atına varup kâmil yirmi yıl sedefsedef-kârlık ve mimarlık san'atı taallümünde olup doksan sekiz senesinde kadirşinas olan mürüvetlû Sultan Murad Han Hazretlerine tilâvet iskemlesi vermekle ana Der-gâhi Ali bevvaplığını inayet buyurub)

(3)

MEHMED AĞANIN, ARABİSTAN, SELÂNİK, ARNAVUTLUK, BOSNA, MALTA, İSPANYA VE FRENGİSTAN VE LÂTİN VE HIRVAT, VE

TOT VE M A C A R VE NEMÇEDE SEYAHATİ (Anden sonra iki yıl dahi kule sofusu olup V.Î bu esnada şe'helâ Mahmudu Mısır, Kahireye kaydı ben d ile alup gidüp ol tarihte Mısır Beylerbeğisi olan Üveys Paşaya teslim edüb Üveys Paşa merhum dahi azim riâyet idüp ol vasıta ile anda cümle Arabistam gezüb seyredüp enbiya ve evliyanın ekserinin merkadi

şerif-lerini ziyaret idüp andan yine Rûma avdet idüp İstan-bula geldiği birle canibi saltanatı uzmada Rumeli te-fehhusuna memur olup mahmiyei Kostantaniye Su-rundan Selâniğe varınca sol kolda lebideryada va-ki cemi kıla' ve bilâd ve kasabatı ve kıla' içlerinde olan neferatı tefehhus ve tetebbu idüp badehu Se'â~ nikten Arnavutluk vilâyetine varub Malta ve İspan-ya serhadlarında vaki olan kıla' ve bilât ve kasabatı kezalik neferatı -ile görüp anden Bosna vilâyetine geçüp Bosna eya'âtında yine Malta ve ispanya ve Frengistan ve Lâtin ve Hırvat ve Tot ve Macar ve Nemçe nam sekiz aduyü bedencam taraflarına ser-had olan cemi kıla' kezalik dolaşıp her birinde küf-farı hakisarın ahvali bedkârlarından ve tedbir nahm-varlarından, haber alub andan sonra Budin ve Tanı-şuvar serhadlerine geçüb anları dahi kezaük teföhhue idüp cümle hisarları ve hisar erenlerini kemayenbeğ: görüp)

ERDEL, EFLÂK, LEH, BUĞDAN, KIRIM, ve BELGRAT SEYAHATLERİ

(Andan sonra Erdel, ve Eflâk ve Leh ve Buğ-dan vilâyetlerine varup anları dahi açmazBuğ-dan do:a-şup andan sonra Tatar vi'âyetine Kırım ve Kefeye inüb anı dahi görüp anden sonra yine Kefeden silis-tre ve Niğbolu ve Fethi islâm ve Güğercinlik ve Se-mendere ve Belgrat ve bilcümle Tuna yalısında olan cümle kılaı do'aşub görüp anden sonra yine sağ kol-dan doğru Istanbula gelüp vaki hali bilmüvacehe Sa-adetlû padişaha vukuu üzere bi.ttamam inha ve ilâm idup andan sonra ol kemandanı zer nişanı işleyüp Şe'hinşahi güzine hediye vermekle merhum Bostan Zade Efendiye ve merhum Sunullah Efendiye ve merhum Ebüssuud Zade Mustafa Efendiye ve mer-hum Şemseddin Efendiye cem'an dört kadıya Müh-zürbaşı olup)

DİYAR1BEKİRE MÜSELLİM OLMASI (Anden sonra merhum Hüsrev Paşa Diyarıbe-kir Beylerbeğisi olmakla DiyarıbeDiyarıbe-kire anı Müssllinı gönderip Diyaribekire altı ay miktarı varup müsellim-likle zaptedüp ol diyarda adaleti ile kurt ve koyun

birbirine hemrah olup bilcümle ol diyarda zabtı hu-susunda nice nik asan zühur edüp Diyarıbekir halkı ol tarihten bu zamana gelince ve el'an dahi hayır dua-sına meşgullerdir.)

ŞAM MÜSELLİM! VE HORASAN NAHİYE HAKİMİ OLMASI

(Anden sonra Hüsrev Paşa Diyarıbekire var-dıktan sonra Ağayı müşarülileyh Asitaneye geiüp pa-şayı mumaileyhin kapukethüdası olup andan sonra merhum Hüsrev Paşa Şamışerif Beylerbeyisi olmak-la Ağayı müşarülileyh yine müsellim olup gidip Hüs-rev Paşa gelince Şamışerifi müsellimlikle zaptedüp badehu Hüsrev Paşa Şama geldikten sonra yine Şam eyaleti ne vahisinden Havraran nahiyesi hâkimi olup) ASİ A R A P L A R İLE MÜSADEME VE GALEBESİ

( asilere bir satur çalup âsiler serdarı olan şeyh Cuma kâsibi ve yanında olan bellibaşlılanndan cem'an on yedi neferi diri tutup mada cümlesini kı-lıçtan geçirüp yarendesi gün nice bin koyun ve deve-lerini bulup sürüp konduklannda Ağa Hazretdeve-lerinin tercümanı olan kimesne yanına gelüp şeyh Cuma Kâ-sip on yük akçe kendü için ve on yük akçe dahi an-dan gayri mahpuslar için size vermek ister anları tah-Iis caiz olur mu diye kulğına söyleyüp... Ağa hzretleri tefekküre vardı bunu mülâhaza etti ki bu mel'un bu kadar akçe vireyin deyu cevap ider anı eğer Şamışerife diri alup gidecek olur-sam malı ile kendisini tahlis idüp anden sonra huccac ve kafileye ne fena virmek gerektir, deyu... başlarını k'estırup göğdelerini kazığa urdurdu anden sonra Hüsrev Paşaya hediye için yedi bin koyun ve bin adet deve ifraz idüp maada ağnam ve ganayimi ya-nında olan gazilere... taksim ile Şamışerife mütevec-cih olup Şamışerif halkı dahi bu gazanın haberini a-lup cümle Şamışerif askeri, Hüsrev Paşa Ağa Hazret lerini isîikha' idüp yine alay ziyneti ile Şamışerif içi-ne maan girüp ve şehrin donanmasına tenbih oiunup üç gün üç gece alettevali şehir donanması olup Hüsrev Paşa Hazretleri dahi kemali mertebede mahzuz olup lâkin... (Hüsrev Paşanın bu gazayi gendi yapmasına imkân verilmediği yolundaki düşüncesi, ganayimin daha fazla olabileceği hakkında Paşanın yakınlarının dedi koduları yüzünden müteessir olan Mehmet Ağa Paşaya veda ile. Istanbula avdet eyledi.)

(18)

MEHMET AĞANIN SU NAZIRI OLMASI (Anden sonra bin altı ( 1 9 ) senesinde ol zatı

(4)

müsteıab mahmiyei Konstantiniyede saadetle Nazırı-ab olup kâmil sekiz yıl nezareti mutasarrıf oMuktan sonra)

MİMARBAŞI OLMASI

(Bin on beş ( 2 0 ) senesi Cemaziyelâhiresisıin se-kizinci Çarşamba günü Biavnillâhi taalâ Mimar-başı oldular)

Dördüncü Fası)

(Ağayi müşarülileyhin lütuf ve keremi ve ih-san ve niamı beyanındadır.

Bu faslı yszmağa ihtiyaç yoktu zira ağa hazıet-lerinin lütuf ve keremi gün gibi cümle cihana i.ahir ve bahir olmuştur anı beyana ve şerh ve ayana ihti-yaç yoktur. Ve yazıldığı takdirce dahi be'ki tab'ı şe-rifleri bihuzur olurlar. Zira muradı şeşe-rifleri ve iti-yadı münifleri budur ki ittüğü tasadduk ve ihsanı ancak hüdayi müteal... hazretlerinin malûmu şerif-leri olup gayri kimesne anı dahi malûm edinmeye)

(21)

RİSALEİ MİMARİYE MÜELLİFİ CAFER ÇELEBİNİN HAL TERCÜMESİ

(Üçüncü vecih budur ki meşayihden olup doğ-muş babam olan merhum ve mağfurleh Şeyh Behram cemi ömrü içinde dahi haram ne idügün bilmeyüb ve vilâyetimizde bir salih ve mütedeyyin ve bir zâhit ve âbit olup... benim dahi bizzat doğmuş validim iken fakir tahsi'i ilim için kenduleri yanından müfarekat İstanbula azimet lâzım geldikte bazı kimesneler oğlu Cafer Efenid İstanbula gideyürür hadoırahına vefa edecek miktarı ana akçe vir deyu söylemekle pederi merhum bir aylık mesafeye harcırahım için ve istanbulda vaki olacak masarif',m için kat'î şev'i kalil meblâğ çıkarup ita idüp feemma Ağa hazretleri her zaman belâgan mabelâğ akçe ve kuruş ve flori inayet kılup tazim ve tekrimi bizi gönderigiderler. İmdi doğmuş pederimden ve beni tsrbiye etmiş ma-derimden bin tabaka bana ziyade olan bir sahibi ke-remin menkibinden bir iki fasıla lûtfunu hikâye etmek acibimdir. Ağa Hazretleri yirmi yıldan mütecavizdir ki daima bize böyle inam ve ihsan ederler...)

BEŞİNCİ FASIL

(Kâbei mükerremeye vazolunan puladî serapa altın ve gümüş bent i'e kaplu kuşaklarını, ve altın o-luğunu ve Halilülrahman aleyisselâm makamının

n:en-(20) M. 160ü

(21) Deş kısım üzerine yazılan bu fasıl hikâve ve riva-yetleri de ihtiva ettiğinden yalnız üçüncü kısımdan bir mik-darı yazılmıştır.

berini ve ravzai mutahharanın safî altın kilitlerini ve pencere demürlerini nice işlemiştir ve ol puladî ku-şaklar ne resim üzerine masnu olmuşdır. ( 2 2 ) Ve Ağa Hazretleri da bu ane gelince kaç camii şerif ve kaç mescidi lâtif ve kaç medrese ve kaç hamam ve kaç saray ve kaç köşk ve kaç kaldırım ve kaç köprü ve kaç çeşme bilcümle iıe kadar hayrat bina emiştir. Anın beyanındadır.) ( 2 3 )

KÂBENİN TAMİR KEŞFİ İÇİN MİMAR SİNANIN GÖNDERİLMESİ

Murat III zamanında kâbenin tamire muhtaç ol-duğu öğrenilince Mimar Sinan izam kılınmıştır ki Ca-fer Çelebi Koca Sinanın mesaisini şu suretle tarif edi-yor. (Nazar idüp görseki ol mübarek bina kaddi za-hit gibi cabeca meyil ve inhina gösterüb ci.hatı arba-asından ol mükerrem duvar vs buruc-ı saadet şıâr da-hi b?zı mevazide birer miktar damenlerim haremi şe-rif gülşenleri tarafına salıvermiş ve lûlû- ter gibi nazm ve intizam bulmuş ol ruhamı cevahiri vac.ib-ül-ihtiram bazısı yerinden sıçrayüp sairinden tefa-vüt üzere kıyam göstermiş ve altın oluk didiklerim zerinab... seyli baran ile. altını aşunup gayet ile yufka kalmış cümleden evvel ol kaddı bülent ve kamet saadei.mendin naziki meyani izzeti mekânı-na ve mahalli rifat nişanımekânı-na simin ve zerrin murassa bir kuşak masnu olup serepa kuşanmak gerektir böyle bir kuşak ile bent olunduktan sonra meyani şerifi merbut ve pek olup ahcarı mübareke birbirin-den münfek olmamak lâzım gelür deyü mimarı mez-bur bu vecih üzere anı tahmin idüp buna göre da-hi anda rusum tasvir ve tebyin kılup badezalik. İs-tanbula gelüp vaki hali Sultan kâmiyaba arz ve in-ha idicek)

TAMİR ESKİ HALİNİ DEĞİŞTİRECEĞİNDEN UYGUN GÖRÜLMEDİ

_ Devrin uleması arasında uzun münakaşaları ve bilhassa bu suretle tamirin (vaz'ı kadime taar-ruz etmek ol kadar emru mustahsen değildir)

yo-(22) Beşi'-ci fasıl 21-46 cı cayfalarda yazılı olup KâUnin kuruluşu Halikında tafsilâtı ve bilvesile bir çok âyet ve ha-dislerin şerhlerini ve birtakım manzum medhiy.;leı'i muhte-vidir. B ufasiı hülâsa ederek bazı kısımlarım parantez içinde göstererek avren aldık.

(5)

lunda itirazları mucip olmuş ve bu esnada (şark ve garp ve Engiirüs seferleri zuhur itmeğin te'hir olu-nup) Sultan Murad'ın da vefatı üzsrine aradan yir-mi beş sene geçyir-miştir.

MEHMET A Ğ A ESKİ KEŞİF VE P L Â L A R l GÖZÖNÜNDE TUTARAK YENİ KEŞİFLERİ

YAPMASI

Şeyhülislâm Sunullah Efendi 1019 senesinde hacca gittiği sırda binanın dıvarlarının tam manâsile meylettiğini görerek işbu tamir için Sultan Murat za-manında ne suretle bir keşif hazırlandığını ve bu işe derhal başlanılmaz ise binanın vaziyeti pek tehlikeli olduğundan tamirin cevazını birinci Sultan Ahmet'e arz edince ıheman Mimar Mehmet Ağaya fer-man gönderilmiş, Hazinei âmireden nice yüz bin ke-re yüz bin altınlar çıkarılmış ve selâtini maziye za-manlarında (bu husus için musavver olan rusum kendude mahfuz mehtuım. bulunuy arz ve kad ve tu-lünü malûm edinmek için ancak) bu plânlara (mü-racaat idüp bir resmi cedit tasvir ve temhit kıldı kı mühendisanı cihan ve mus?vviran-ı deveran anın nis-lini görmüş ve işitmiş değillerdir.)

Hazırlanan bu yeni plân ve resimlere göre, (üzerleri yine zerrin sim bendler döşenüp kemer olacak zırhlar ve sütunlar tamam olunca mevsuf o-lan mizabı zer ( 2 4 ) ve Hazreti Halilürrahman ma-kamına bir alâ menber ve Ravzai mutahhareye da-hi bihadit üç kıt'a altın kilit işlenüp bu cümlesi tek-mil) olunca Padişah ile Devlet ricalinin görmesi için bunlar Davutpaşa çiftliği sahrasında teşhir edilmiş-tir. Yeniçeri ve Sipahilerden maada ahah'den de yüz bin kişi ziyaret ettikten sonra mahalline götürülerek yerli yerine konmuştur.

Altıncı Fasıl

SULTANAHMET CAMİİNİN İNŞAATINDA MEHMET AĞANIN MESAİSİ

(Halâ biavn - illâhı taalâ itmamı ankarip mü-yesser olacak mahmiyei İstanbulda Atmeydanında Padişahı Alempenah hazretlerinin camii şerifinin binası ne vech üzeredir ve Ağa Hazretleri biinayet -illâhı taalâ bu binai şerife ne kadar mukayyetti'- ve makduru beşer olan himmetini nice sarfetmistir. Ve elân dahi ne kadar ikd?m ve ihtimamı vardır ar.ın tafsili beyanındadır.) ( 2 5 )

(... Ağa hazretleri Sultanahmet H a n . . . Haz-retlerinin mahmivei Kostantanivede Atmevdanı de-mekle maruf mesirede Bahrisefit nazargâhı olan

ar-(74) Altır. u'Juk

(25) Bu fas'l da İhtisar edilmiştir,

sai alâda ve cayı balâda bin on sekiz senesinde esa-sına mübaşeret olunan camii şerif binası üzerinde olup biavn-illâhi taalâ binai şerifi dahi kubbei ahye-si mahalline çıkup ancak dahi kubbe-i şerifeahye-si kal-mıştır. Hazretleri sıhhat ve selâmet ile anı dahi itmam etmek müyesser eyleye âmin.)

SULTANAHMET CAMİİNİN PLÂNI ( A ğ a Hazretleri salifüzzikir camii şerifi resmi için tasvir ittüğü eşkâl bu dailerinin manzuru olma-ğın işbu esasiye kasidesini dimek vaki olup rikâbı hümayunca ref olundukta saadetlû Padişahı Alem-penah kemal mertebede mahzuz ve mesrur olup mu-kabelesinde nice lütuf ve ihsan eylediler.) ( 2 6 )

( ... altı minaresi vardır Ve on dört şerefe it-tifakın saadetlü padişah ile abai izam ve ecdatı ki-ramlarından bu ane gelince vaki olan padişahların adedine mutabık vaki olmuştur.)

CAFER ÇELEBİ'NİN MEHMET AĞAYI İNŞAAT ESNASINDA ZİYARETİ f

( işbu menakibname bu mahalle gelmek müyes-ser oldukta bu hatıra geldiki varup Ağa Hazretlerini göreyin halâ dahi ne amel üzeredirki belki bu camii şerife müteallik dahi bir nesne zuhur ederse anı dahi bu menakiıbname içre yazayın deyu bu mülâhaza ile varup anı ziyaret ettüğümde görsemki zikrohınan camii şerifin şadırvanı önünde seccadeyi döşeyi ko-muş feemma seccade üzerinde oturmayup seccadeyi heman aleti mülâhaza idup tevazuan.. bir kuruca yer de oturmuş sol elinde arşın sağ elinde durmadan teş-bihini çevirüp... ezkârini okur... etrafına nazar idüp ihmal üzere olan üstadlara işleyin diye sol elinde olan zira ile işaret eder.)

(... Camii şerif binasını seyrederken yedi nefer mutemade rast geldim anlar dahi her biri bir gûna savt ve sada ile üstadlara bire işleyiniz deyu durma-dan binayı dolaşup tenbih ederler...)

MEHMET A Ğ A SULTANAHMET CAMİİ İNSAASî SIRASINDA DİĞER BİNALARLA DA MEŞGUL

(Fakir yine ande ağa ile mülâkata tevekkuf ;çin

kalup bu esnada üstadlar dahi ol gün kazandıkları faydayı bus idüp yani günlüklerini alup öpüp başla-rına koyup cümlesi çıkup gidüp hakir Ağa Hazretleri ile heman yalnızca kalup anden sonda yab yab musa-habet ve mükâlemeye suru olundukta gördüm kü hatırı şeriflerinde bir miktar inkibazlık ve bihuzutluk var sebebini sual ettiğimde Ağa Hazretleri buyurdu-lar ki behey Cafer Efendi 'tabiat'mız nice bi huzur ve inkıbaz üzere olmasun görürsüzki bunun gibi bir

(6)

iğır binai şerif yükü üzerindedir ylnız bu olsa evrat ve ezkârım ile üzerine olup usret çekilmez idi amma Ibu binayı şeriften gayri dahi nice yerde perakende ebniye vardır her birinin üzerine varup takayyüt et-mek lâzım gelür takayyüt olunmayacak olmaz imdi hatırımda inkibaz ve bihuzurluk olduğunun aslı bu-dur.)

CAFER ÇELEBİNİN MERMER VE T A Ş L A R A DAİR TETKİKLERİ

(... Mermerleri tetebbü idüp mermer cinsinin envaını ve her nevinin rengini beyan idem ve anları dahi bu menakipnamede tahrir idem Geldik imdi mermerlerin tafsiline mermer didikleri taş cinsinin orta hallisidir Zira taşın alâsına yâni güzide ve eyu-suna cevher dirler, ve ednasına yani aşağı hallisine karataş dirler... çoğu dahi levni itibarile makbul o-lur... yedi levn bulundu... levn türkîde ton dirler.. a k . . . k a r a . . . gök ve m a i . . . yeşil... kızıl ve kırmızı... saru... alaca dirler işbu zikrolunan vech üzere cümle renkler aslında yedidir

Bunlardan gayrı renkler... mor mai ile kırmızı-dan mürekkeptir. Mor rengini benefşe rengine uy-durmuşlar ve nefti dahi koyu mai ile yeşilden mürek-keptir. Ve gayriler dahi koyu açık olmak itibarile şü-kûfelerin renklerine müşabih olmakla hangi şükûfeye müşabih ise ol şükûfeye nisbet ittirirler meselâ şimdi kırmızı renginde yine birkaç kırmızı vardır şol kırmı-zı ki erguvana müşabihdir ana erguvanî dirler ve şol kırmızı ki gül rengine müşabihtir ana gülgünî dirler ve sayiri dahi buna göredir... Birkaç türlü yeş'l var-dır kimine açık yeşil dirler kimine çimenî dirler...) (Geldik imdi on iki nevi cevherin beyanına be-yaz renginde iki nev cevher vardır. Evvelkisi... El-mas, ikincisi billûr... Siyah renkte cevher yoktur zi-ra cevahiri Haktaalâ insana ziynet için yazi-ratmıştır siyahta ziynet yoktur..

Gök renkte iki nevi cevahir vardır Evvelkisi piyruze ikincisi gök yakutdır

Yeşil renkte iki nevi cevher vardır Evvelkisi zümrüt ikincisi zebercet

Kırmızı renkte dört nevi cevher vardır. Evvel-kisi 1-a'l ikincisi kızıl yakut üçüncüsü akik dördüncü-sü mercan

Sarı renkte iki nevi cevher vardır Evvelkisi sarı yakut ikincisi sarı kehribar...

... Cevher didiğimiz kimisi maşrikta ve kimisi mağ,-ripte hasıl olup bu diyara gelür)

MEMLEKET DAHİLİNDE ÇIKAN MERMERLER ( A m m a Âli Osman Devletlerinde istanbulda ve etrafında kat'ı karip yerlerde mermer maaaini var-dır Çıkan mermerler zikrolunan cevahir ile tartılsa

belki cevherlerden ağır gelir ve ehli yanında kıyme-tinde dahi belki cevahirden ziyadedir Mermeri ma-liki ve Ceizirei Marmara mermeri elmas gibidir ve ye-şim dedikleri mermer zebercet gibidir Ve Zile mer-merinin üzerinde cabeca görünen mavi yerleri dahi pi-ruze gibidir ve somaki dedikleri mermer kırmızı ya-kut ve akik gibidir Ve gayrileri dahi buna göredir Her biri bir cevhere benzer.)

(... Safi beyaz renkte iki nevi mermer vardır Evvelisi malikî mermeridir ikincisi Marmara mer-meridir Kapudağı mermeri dahi dirler

... Siyah renginde dahi iki nevi mermer vardır Evvelkisi Şammermeridir İkincisi Üsküdar mermeri-dir. Buna dahi mermeri Üsküdar dirler

... Yeşil renginde dahi iki nevi mermer vardır Evvelkisi Dehne mermeridir. İkincisi yeşim mermeri-dir

Kırmızı renkte dahi iki nevi mermer vardır Ev-velkisi somaki mermeridir İkincisi Serçegözü yani ol Serçegözü ki saf kırmızı ola Somaki şekilde ve ala-ca renkte dahi dört nevi mermer vardır Evvelkisi Zile

ve Amasya mermeridir Beyaz üstüne mai ala-cası vardır Buna mermeri ebri dahi dirler İkincisi kurtbağrı mermeridir Kırmızı üstüne kırmızı alaca-dır Uççüncüsü alaca Serçegözü mermerdir Dördün-cüsü Gebze, Mihalic ve Cebelitekfur mermeridir Bunlar elvanı muhtelife ile renkamizdir On iki nevi mermer dahi tamam oldu bunlardan gayri dahi hır-davat mermerler çoktur. (2 7)

YEDİNCİ FASIL

Zira' ve parmaık hesapları

(Bina ziraî ve âmme ziraî her biri kaç parmaktır ve parmak netice itibar olunmuştur. Ve bina zirai yirmi dört parmak üzere vazolunduğuna bâis nedir. Ve âmme zirai yüz parmak olup otuz iki kire üzerine vazolunduğuna sebep nedir anın beyanındadır.

Zira' arabide Fariside endaze ve gez Türkide arşın derler.

İşbu arabide Fariside Endüşt Türkide parmak İbham Arabide Fariside Enguşî büzürk Türkide büyük parmak

Enmübe Arabide Fariside Seri enguşt Türkide Parmak ucu

Bürcüme Arabide Fariside Bendi engüşt Tür-kide buğun

Geldik şimdi arsın beyanına arşın iki türlüdür bir türlüsü bina arşır.'dır. İkincisi amme arşınıdır ya-ni binadan gayri alkı âlemin ziraidir. Bina zirai yirmi

(7)

dört huğundur... büyük parmağın başına buğun der-ler ve her bir ıbugun dahi iki buçuk parmaktır. Bu parmak didüğümüz şahadet parmağını bir nesne üze-rine yanın yatur dört ternak yanında ne kadaı par-mağın kalınlığı varsa ilmi hesapta olkadar parmak derler ve her parmk on ipliktir. On iplik sıravari yanyanına döşenmiş olıcak ve ol her iplik yüz adet örümcek telinden bükülmüş olan iplik kadardır. Bu parmak hesabı'le bina zirai kâmil altmış parmaktır emma buğun itibarile yirmi dört bugundur. Ve her buğun iki buçuk parmaktır. Emma şimdi bina taifesi buğun istimal etmezler parmak dirler.)

(Zira' kısmı dahi iki türlü olduğunun aslı bu-durki amme zirai büzürgân hesabı üzeredir ve bu amıme zirai dahi yüz parmaktır ve her parmağı dahi on ipliktir. Ve her ipliği bukem ile yüz örümcek teli kadardır. Ve bu yüz parmak olan zirai otuz iki kı-sım üzernie kısmet etmişlerdir. Ve her bir kısmına kire dirler. Kire Farisidir. Arabide ukde Türkide dö-ğüm derler. Ana kire demişler. Ve şöyleki benzerki ol zirada şimdiki gibi kire nişanı yok imiş belki kire mahallnde pikten muhkem br dö'ğüm urub slmn ile kire nişanesine dahi kire ıtlâk ederler. Ve her bir ki-re dahi kâmil üç parmak Ve her parmağın sekiz his-sesinden bir hissedir. Ve ol otuz iki kireyi mukadde-ma dirhemi dört üzerine kesilen akçenin her bir akçe-si otuz iki mangıra kurumakla kirelerin dehi otuz ki mangıra göre vazetmişler imiş lâkin şimdi akçe gayri vech üzere olmakla ilmi hesap ve zira' hesabı dahi bilkülliye bozulup metrük ve battal kaldı. Nice bin yıldan beri dokuz yüz doksan dört ve beş sene gelin-ce o zira' hesabı mugayyer eden lâkin ol tarihten işbu bin yirmi üç senesi iptidasına gelince kâmil yirmi yıl olur metrüktür. Ve şimdi halk içinde müstamel olan amme zirai ol bütün zira' değildir. Kâmil olan zirain tasnifidir ki on altı kiredir. Ve bütün zra' hâlâ halk mabeyinlerinde bez arşını didikleri ziradır. Ol kâmil otuz iki kiredir. Ve bu bina zirai mesaili şer'iye üzeri-ne vazolunmuştur.)

SEKİZİNCİ FASIL

Ayak, adım, mil, fersah v. s.

(Ayak, ve adım ve on atımı ve mil ve fersenk ve 'berit ve ıbarış vs dirsek ve kolaç ve mesafe ve merhale ve menzil ve rüb'u ve bunlara müteallik o-lan eşya nedir, ve her birisi ne miktardır. Ve Türkî ve Arabi ve Farsî lisanları üzere her birinin ismi be-yanındadır.

Kadem ve Ricil Arabidıe ve Farside Pap Türkide a-yak derler.

Hatve Arabide- Fariside Gâm Türkide adım derler Galve Arabide ve Fariside Nişan, Tiru nişan tiru pertad Türkide on altı on nişanı derler,

bu cümle dört yüz ziradır.

Mil Arabide Farside ve Türkide dahi mildirler Adım hesabı ile dört bn adımdır. Ve her adım ayak itibarile üç ayaktır. Ve üç ayak dahi bir ziradır. Fer-sah Arabidir. Fersenkter. muarrep olmuştur. Mil iti-barile her fersah üç mildir. Ve zikrolunan adım ve bazılar mili heman göz ayrımı kadar yer itibar etmiş-lerdir. Dört bin ayak olur. Adım dahi bir göz ayrımı kadar yerdir nihayet mertebede dört bin adım deyü itibar edenler anlar zira' ve ik itibar edüp ölçerler ve her üç iğe bir zira derler, emma göz yarımı kadar perver diyenler anlar ölçmeyüp heman berveçhi tah-min itibar ederler. Pes imdi anların itibarı üzere be-raber olmaz zira bazı kimesnelerin gözü artıcak ferk eder kadar yer itibar etmiştir. Fersah dahi üç mildir yâni üç gö zayrımı kadar perver Berid Farside Dü-vanzedıe mil ve Türkide on iki mil yer derler. Fersah itibarile dör tfersah olur. Adım itibarı ile bir berid kırk sekiz bin adım olur ve ik itibarı ile bir berid yüz kırk dört bin ayak olur. Şiber Arabidir Farside lıidist Türkide karış derler. Zira' Arabide Farside Varın ve olan bilek ile ölçerler imiş ve ol bilek yerine zira' derler imiş ve ölçmesine dahi zer' derler imiş sonra bu bina ve amme ziıaı dahi vazolundukta bunlara bile zira' didiler. ve elan ölçmesine Arabide zer' der-ler imdi bundan ımalmûm olduki bina ve amme zirai

*

dedikleri zira' Arabide dirsek ve kol mânâsına olan zira'dan alınmıştır. Ve arşın dahi arişi inden galattır. Farside arş elifin fethi ve ranın kesri ile kol ve bilek manasınadır. Ve in bu demektir. Türkide bilek budur diyecekleri yerde Acemde arişi in dirler ve arşun zey-tun vezni üzere olmktan ise aslı üzere arişi inden vezni üzere dimek belki ulâdır. Galatı meşhuru ihtiyar e-den zeytun vezni üzerine arşun deyun aslını ihtiyar iden idin ve in vezni üzerine arşin deyun imdi Ara-bide olan zira' kol ve dirsek mânâsına olan zra'dan ve Türkide olan arşun Farside kol ve bilek ve bu mâ-nâsına olan arişi inden alınmış oldu 'emma Farside oln endaze ve gez bir nesneden alımayup hemen şöy-le zira' için isim vazolunmuştur. 'Netekim faslı evvel-de mufassal beyan olundu ba' Arabievvel-de Farsievvel-de baz Türkid.e kolaç derler. Mesafe Arabidir devrii meyan dü menzil Türkide iki konak arasına derler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Iğdır İli Tarım İşletmelerinin Zirai Mücadele Uygulamalarında Çevreye Duyarlılıkları *.. Yakup Erdal

Y. Elektrik Mühendisi Bülend Çedetaş Yapı, Yalova Rüstempaşa mahallesi, Gazi Paşa caddesi üzerinde ön cephesi 14.60 metre olan 496 m^lik bir köşe arsa üzerinde 1969

oranlamak dahî kadimi türkîdir. Şimdi istimal olun- maz, anın yerine tahmin istimal ederler, imdi Hende- se dahi istimal olunmayüb tahminini tamim tariki ile Hendese manasına

Türkiye’deki zirai ilaçların ruhsatlanmasında, fabrika, imalat ve şikayet kontrollerinde analizlerini yapan Ankara Zirai Mücadele Merkez Ara ştırma

Lomber vertebra transvers proses kırıkları genellikle yüksek enerjili travmalar sonrası oluşan yaralanmalar olmasına karşın, genellikle minör yaralanmalar olarak

Çocuklara sağlıklı besinlerin önemi sorulduğunda onların yeterli ve dengeli beslenme hakkında bilgi sahibi oldukları ve yediklerimizin besinsel değeri

Vergi ahlakının, ahlak kuralları gibi yerleşmiş davranış kalıplarına dönüşmesi için; kamu otoritesinin ve mükelleflerin karşılıklı olarak sorumluluklarını

Çünkü diğer pek çok edebi- yatçının yanında sadece Fuzûlî ve Kaygusuz Abdal üzerine geliştir- diği açıklamaları, bu iki büyük edebiyat adamının aynı zamanda ciddi