• Sonuç bulunamadı

Rumeli de Osmanlı Vakıfları Üzerine Araştırmalar:

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Rumeli de Osmanlı Vakıfları Üzerine Araştırmalar:"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Editörler

Ahmet Kala - İsmail Güleç - Ömer Said Güler

Vakıf Araştırmaları Merkezi

Rumeli’de Osmanlı Vakıfları Üzerine Araştırmalar:

Bulgaristan

(2)

VAKAR Vakıf Araştırmaları Yayınları - 4

Rumeli'de Osmanlı Vakıfları Üzerine Araştırmalar: Bulgaristan Editörler: Ahmet Kala - İsmail Güleç - Ömer Said Güler

Birinci Baskı: Şubat 2020 ISBN: 978-605-80624-3-6

Baskı Hazırlık:

Kapak: Fatih Durmuş

Kapak Görseli: Köstendilli Mollazâde Süleyman Efendi Tekkesi müştemilâtına dair vakıfnâme (Nuruosmaniye Kütüphanesi, nr. 512)

Baskı

Erkam Yayın San. ve Tic. A.Ş.

Sertifika No: 19891

VAKAR

Vakıf Araştırmaları Merkezi

Adres: Lokmacıdede Sokak, No: 28, Balat Mahallesi 34087 Fatih / İstanbul - Türkiye

Tel: (212) 531 76 89 E-posta: bilgi@vakar.org

Web: www.vakar.org

Bu kitap TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) tarafından desteklenen proje kapsamında hazırlanmış ve yayınlanmıştır.

(3)

101

tekke Ve ZâVİye VAkıflARının değeRlendİRİlmeSİ

Huriye Emen*

Osmanlı Devleti döneminde Köstendil, günümüzdeki Bulgaristan’ın güney- batısı, Makedonya’nın kuzeydoğusu ile Sırbistan topraklarının bir kısmından oluşmaktaydı.1 Köstendil adı Türkçe adıyla son Sırp prensi olan Konstantin Dejonoviç’in adına istinaden “Kostadinili” olarak kullanılmıştır. Sahip ol- duğu pek çok kaplıca hamamı nedeniyle kaynaklarda Ilıca-yı Köstendil veya Ilıca olarak da zikredilir.2 1530 tarihli Kanûnî Sultan Süleyman döneminde düzenlenmiş Köstendil livâsını da içeren tahrir defterine göre idarî taksimat olarak Köstendil’in kaza merkezi Ilıca’dır. Ilıca, kendi adını taşıyan nahiye- lerin dışında Piyaniçe, Dupniçe, Radomir, Sirişnik, Gorna-Krayişte nahiyele- rinden oluşmaktadır. Köstendil’e bağlı diğer kazalar Kratova, İştip, Koçana, Nagoriçe, Ustrumca, Menlik (Demir Hisarı kazasına bağlı) ve İvranya’dır.3 Bu çalışmada ele alınan coğrafî sahanın sınırlarını, 1530 tarihli tahrir defte- rindeki idarî taksimat belirlemiştir.

* Dr.

1 Aleksandar Stoyanovski, “Makedonya’nın İdari Taksimatı”, İÜEF Tarih Enstitüsü Dergisi 4/5 (1974): 223; Musa Sezer, “XVI. Yüzyılda Ilıca (Köstendil) Kazası Değirmenleri”, Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi 8/1 (2019): 114-115.

2 Machiel Kiel, “Köstendil”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2003), 27: 227.

3 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530) (Ankara: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 2003), 2.

(4)

102

Ilıca Şehir Merkezinde Faaliyet Göstermiş Tekkeler

Şeyh Müderris Mustafa Bedreddin Tekkesi

Tekke, Ilıca şehir merkezinde Ahmed Fakîh Mahallesi’nde kurulmuştur.4 Tek- keye adını veren Şeyh Müderris Mustafa Bedreddin, Halvetiyye tarikatının Ramazâniyye kolundan Lofçalı Fazıl Ali Rûmî’nin oğludur. Hoca Mustafa Efendi olarak da tanınmıştır. Köstendil’de faaliyet göstermiş olan tekkesinin Bulgaristan ve Makedonya’da pek çok müridi olmuştur. Ramazâniyye’nin böl- gede yayılmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Halvetî tarikatından olmasına rağmen tasavvufa olan temâyülü, Nakşibendî tarikatına mensup Köstendilli Süleyman Şeyhî’nin teşvikiyle olmuştur.5

1852 tarihli vakıf kaydında tekke vakfının gelir gider bilançosu yer almak- tadır. İlgili muhasebe kaydı tekkenin üç yıllık gelir gider hesaplarını içermek- tedir. Ana sermayesi 29.985 akçe olan tekke vakfının üç yılda toplam 18.029 akçe geliri olduğu kaydedilmiştir. Vakfın gider kalemlerini görevlilere ödenen maaşlar, tekkede verilen hizmetlere yapılan harcamalar ile tekke ve çeşme ta- miri oluşturmaktadır. Buna göre imam ve hatibe 630, müezzin ve kayyıma 675, muaillim-i sıbyan ve cüzhâna 187,5, türbedâra 225, kahve için 365 akçe 10 para6, odun ve kömüre 451,5, türbede mübarek gecelerde okunacak Yâsin-i şerif tilavetine 120, mevlid okutmaya 778,5, duacıya 1.176, meşihata 930, ha- tim için 891, tekkede kullanılan zeytinyağı için 1.573,5, tekke ve çeşme tami- rine 337,5, tevliyete 685 akçe ödenmiştir. Bunların haricindeki masraflar ise 44 akçe 10 para olarak kaydedilmiştir. Toplam giderleri de gelirleriyle aynı meb- lağa denk gelen tekkenin gelirleri, sadece giderlerini karşılayacak durumdadır.7 Tekke vakfının 1862-1864 yıllarını kapsayan muhasebe kayıtlarına göre tekkeye vakfedilen meblağ 35.213 akçedir. Vakıf gelirlerinin toplamı 13.442 akçe 30 para olup, gelirin 2.080 akçesi akarlardan, 11.362 akçesi ise vakfedi- len paranın işletilmesiyle sağlanan kârdan (ribh) gelmektedir. Vakfın söz ko- nusu iki yıllık gider toplamı 8180 akçedir. Harcama kalemlerini tekke ve cami için yapılan harcamalar, görevlilere ödenen ücretler, tekke ve camii çeşmesi- nin tamiratı, alınan hizmetlere ödenen ücretler ile tekkenin ekmek giderleri

4 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Evkaf Defteri (EV.d), 13408, s. 3.

5 Halmi Mehmed, “Bulgaristan’da Halvetî Tekkeleri”, Kafkas Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi 6 (2013): 73.

6 III. Ahmed döneminden (1703-1730) itibaren Osmanlı Devleti piyasadaki esedi guruşların standartlarını örnek alarak ilk Osmanlı kuruşlarını çıkarmaya başladı. Buna göre 1 kuruş=120 akçe=40 para etmekteydi (bkz. Şevket Pamuk, “Kuruş”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi [Ankara: TDV Yayınları, 2002], 26: 458).

7 BOA, EV.d, 13747, s. 3.

(5)

103 oluşturmaktadır. Gelir gider farkındaki 5.260 akçe 30 para ile vakıf, gelirle-

rini artırmıştır.8

Nalbur Ahmed Efendi Zâviyesi

Kurucusu Nalburî Şeyh Ahmed olarak bilinmektedir. Zâviye, Köstendil şe- hir merkezinde Cuma Mahallesi’nde kurulmuştur. Şeyh Ahmed Efendi’nin kabri de zâviyesi içerisindedir.9 Nalbur Ahmed Efendi’nin türbe ve zâviye- sine ait 1852 tarihli vakıf evrakının 1850 ile 1852 yıllarına ait muhasebeyi içerdiği anlaşılmaktadır. Buna göre ilgili vakfın nakit parası, değirmen, tarla, bahçe ve dükkânlarının kirasından sağlanan gelirler ana kalemlerdir. Vakfın tüm bu adı geçen kalemlerden geliri 2.640 akçedir. Vakfın gider kalemlerini ise görevlilerin maaşları, değirmenlerin ve zâviye ile türbenin tamiri, zâviye için yapılan hizmetlere ödenen ücretler oluşturmaktadır. Giderlerden kömüre 300, oduna 200, kahveye 148, zeytinyağına 170, zâviye ve türbenin tamirine 200, değirmen için alınan taşa 360, değirmen tamirine 300, tevliyete 160, meşîhatın maaşına 792, hariç masraflara da 10 akçe ödeme yapılmaktadır.

Söz konusu masraflar iki yılın ortalamasıdır. Vakfın toplam giderleri, gelirle- riyle aynı miktarda olup 2.640 akçedir.10

Dupniçe Nahiyesinde Faaliyet Göstermiş Zâviyeler

Hızır Baba Zâviyesi

Dupniçe nahiyesinin merkezinde, Kamanik Mahallesi’nde kurulmuştur. Dup- niçe’de pazar yerine yakın olan Ağaç Köprü civarında olduğundan bahsedil- miştir.11 Kuruluş tarihi kesin olarak belli değildir. Ancak 1530 tarihli arşiv kaydında Sultan Bayezid ve Yavuz Sultan Selim tarafından zâviye vakfına ve- rilmiş hükm-i hümâyundan12 söz edildiğine göre kuruluş tarihi XV. yüzyıl ve öncesinde olmalıdır.

1530 tarihinde zâviye vakfının gelir kaynağı olan 8 değirmen, 4 çayır, 4 bağ ile zâviyenin hemen yanında odun ihtiyacını karşılayan 1 korusu bulun- maktadır. Değirmenlerden ikisi Hamza Beyli köyünde işlemekte olup yıl- lık 30 akçe geliri kaydedilmiştir. Zâviye vakfının en fazla geliri Plejeva köyü,

8 BOA, EV.d, 17687, s. 8.

9 Köstendilli Süleyman Şeyhi, Bahrü’l-Velâye: 1001 Sufi, haz. Sezai Küçük - Semih Ceyhan (İstanbul:

Mavi Yayıncılık, 2007), 685.

10 BOA, EV.d, 13747, s. 3.

11 Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, haz. Seyit Ali Kahraman - Yücel Dağlı (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010), 5/2: 567.

12 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 208.

(6)

104

Yilde Mezrası’ndan sağlanmaktadır. Buradan 4 değirmen, 2 çayır ve 1 bağ- dan yıllık 60 akçe gelir elde edilmektedir. Ahi Obası köyünden 2 değirmen ile 1 çayırdan yıllık 30 akçe gelir sağlanmaktadır. Zâviyenin yakınlarında 2 bağ, 1 çayır ile zâviyenin bizzat yetiştirdiği anlaşılan başka bir bağın kaydı olmasına rağmen bunlardan elde edilen nakit gelir kaydedilmemiştir. Zâvi- yeye yakın bir yerde bulunan bu bağlar ile çayırın tasarrufunun zâviyeye ait olduğu ve zâviyenin ihtiyaçları için kullanıldığı düşünülebilir. Zâviyenin yıl- lık geliri 120 akçedir.13

1530 tarihinde vakfın tevliyeti zâviye dervişlerinin tasarrufundadır. İlgili kayda göre zâviyeye daha önceden bir kez kadıların arzıyla dışarıdan şeyh ta- yin edilmiştir. Ancak, durum devlete intikal edince bununla alakalı bir bu- yuruldu gönderilmiştir. Buna göre zâviye vakfının Sultan Bayezid ve Yavuz Sultan Selim’den hükm-i hümâyunları olduğu, bundan sonra dışarıdan şeyh ve mütevellî tayin edilmeyeceği, vakfın mahsulünün tamamen vakıf masraf- larına harcanacağı, masraflara ve vakıf gelirlerine kimsenin müdahale etme- yeceği belirtilmektedir.14 Zâviye vakfı bu tarihte vergi mükellefi değildir.

1572 tarihinde zâviye vakfının Küçük Ahi Obası köyünde 2 göz değir- meninden 60, 15 Plejeva köyünde 3 göz değirmeninden 90 akçe vergisi bu- lunmaktadır. 1530 tarihinde vergi mükellefliği bulunmayan zâviye vakfının bu tarihte vergiye tabi olduğu görülür.16 1 göz değirmenin yıllık vergisinin 30 akçe olduğu anlaşılmaktadır. Boboşeva köyündeki 4 göz değirmenin, her göz için 15 akçeden toplam 60 akçe vergi yükümlülüğü bulunmaktadır.17

Zâviye, Bektâşî tarikatının kaidelerine göre faaliyet göstermiştir. 1675 ta- rihli evrakta zâviye yönetiminin Bektâşîlere meşrut olduğu ve buna göre di- nine bağlı Abdullah Dede’ye zâviyedârlığın tevcih edilmesi gerektiğine dair ka- yıtta söz konusu kurumun Bektâşî olduğu belirtilmektedir.18 1764 tarihli olan ve zâviyenin mahsullerine yapılan müdahaleye son verilmesine yönelik kayıtta zâviyenin Bektâşî tarikatına bağlı olduğu ibaresi kullanılmıştır.19 1839 tarihli başka bir arşiv vesikasında Şeyh Mustafa’nın başvurusunda zâviyenin meşîha- tının Bektâşîlere meşrut olduğu halde buna uygun olmayan birisine verildiği

13 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 208.

14 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 208.

15 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-ı Kadîme Arşivi (TKG.KK). Tapu Tahrir Defteri (TT.d). 88, 120b.

16 TKG.KK. TT.d, 88, 181a.

17 TKG.KK. TT.d, 88, 423b.

18 BOA,Cevdet Tasnifi Evkaf (C.EV), 132/6594.

19 BOA, C.EV, 555/28003.

(7)

105 ve kendisine tevcih edilmesi talebini içerdiği görülmektedir. İlgili kayıt zâvi-

yenin Bektâşî tarikatına mensup olduğunu doğrulayan başka bir örnektir.20 Zâviye vakıflarının akarlarına çeşitli dönemlerde bazı müdahalelerde bu- lunulmuştur. 1722 tarihinde vakıf arazilerine yapılan bazı müdahaleler men edilmiştir.21 Ayrıca 1764 tarihinde vakfın değirmen, bağ ve arazilerinin mah- sulüne yapılan bir başka müdahalenin de önlendiği anlaşılmaktadır.22

Pîrî Dede b. Mustafa Bey Zâviyesi

Dupniçe kazasına bağlı Hamza Beyli köyünde kurulmuştur. 1530 tarihli tah- rir defterinde kaydı bulunduğuna göre kuruluşu bu tarihlerden öncedir. Zâviye vakfının tasarruf ettiği değirmen, tarla ve bahçeleri bulunmaktadır. Bahçeler- den birisinin kiraz bahçesi olduğu, diğerinin kullanım amacı belirtilmemekle birlikte zâviye civarında olduğu kaydedilmiştir. Tarlalar toplamda 20 dönüm- dür. Bunların dışında Dupniçe sınırında 7 kıt‘a (parça) tarla ile İstiare kö- yünde büyük tarla olarak zikredilen başka bir tarla akarlar olarak görülmekte- dir. Zâviye vakfının Karagöz Çayırı olarak adı geçen çayırlığı bulunmaktadır.23 Zâviye vakfının 6 göz değirmeninden her göz için yıllık 15 akçe, toplamda 90 akçe gelir elde edilmektedir. Değirmenler, Dupniçe sınırında inşa edilmiş- tir. Bahsi geçen tüm bu mülklerden toplamda 150 akçe hasılat kaydı görül- mektedir. Değirmenler, tarla ve bahçelerden sağlanan gelir, zâviyede konakla- yan misafirlerin masraflarında kullanılmaktadır.24

1550 tarihli defter kaydında zâviyenin geliri 100 akçedir. Bahsi geçen ki- raz bahçesinin zâviyenin yakınında olduğu bu kayıttan anlaşılmaktadır.25

Üsküp’teki İsa Baba Vakfı’nın Akarlarından İstifade Eden Zâviye Dupniçe kazası Pürtlü nahiyesinin İstilop köyünde sözü edilen zâviye Üs- küp’teki İsa Baba Vakfı’nın kurumlarından birisidir.26 Kurulduğu tarih belli değildir. Sultan II. Bayezid zamanından muafnameleri olduğu bilgisi verildi- ğine göre kuruluş tarihi XV. yüzyıl ve öncesi tarihlerde olabilir.

20 BOA, C.EV, 441/22348.

21 BOA, C.EV, 250/12595.

22 BOA, C.EV, 555/28003.

23 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 207.

24 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 207.

25 BOA, Tahrir Defteri (TD), 267, s. 298.

26 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 208.

(8)

106

Zâviyenin, gelir temin ettiği çeşitli mülkleri kendi ihtiyaçları için tasarruf edilmektedir. Değirmenlerinden biri İstilop, diğer ikisi Hohlı köyünde işle- mektedir. Bağlar, birisi Rilye’de olmak üzere 4 tanedir. Çayırlıkları Poromin, Krayeva, Hilye köylerinde olup toplam 9 farklı yerden 46 akçe hasılat sağla- maktadır. Zâviye vakfının Poromin, İstilob köyleri ile Rilye köyünün Dobrova Mezrası’nda 60 dönümlük tarlası bulunmaktadır. Zâviyenin sözü edilen tüm gelirleri, Sultan Bayezid’in vermiş olduğu muafname ile gelip geçene hizmet etmeleri koşuluyla her türlü vergiden muaf sayılmıştır.27

İbrahim Baba Zâviyesi

Zâviye, Dupniçe kazasına bağlı Mehmedli köyünde inşa edilmiştir. 1530 tari- hinde 3 ayrı çayırlıktan 313 akçe hasılat elde edildiği belirtilmektedir.28 1550 ve 1572 tarihinde zâviyenin Mehmedli köyü dâhilinde olduğu haricinde bilgi bulunmamaktadır.29

İştip Kazasında Faaliyet Göstermiş Zâviyeler

Hüsam Paşa Zâviyesi

Kanûnî Sultan Süleyman döneminde subaşılık yapmış olan Hüsamettin Paşa İştip’te cami, kervansaray ve zâviye yaptırmıştır.30 Muhtemelen sözü edilen zâviye bu olmalıdır. Bu durumda zâviyenin XVI. yüzyılda inşa edildiği an- laşılmaktadır.

1530 tarihli defterden, İştip’te Hüsamettin Paşa Vakfı’nın cami, medrese ve zâviyesinden oluşan kurumları hakkında bilgi edinmek mümkündür. Kayıtlar- dan zâviyenin, para vakfı statüsünde olduğu anlaşılmaktadır.31 Cami vakfına tahsis edilen para 1.000 akçe olup, paranın işletilmesi yoluyla 100 akçe de kâr getirisi (ribh) söz konusudur (%10). Camii vakfının geliri, zâviye ve dükkânın

27 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 208.

28 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 234.

29 TKG.KK. TT.d, 88, 163b; BOA, TD, 267, s. 315; Musa Sezer, XVI. Yüzyılda Köstendil Ilıcası (Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, 2017), 194.

30 Machiel Kiel, “İştip”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2001), 23:441.

31 "Para vakfı, kuruluş sermayesinin bir kısmı veya tamamı nakit paradan oluşan vakıftır. Para vakıflarında vakfa konu olan ana sermaye (asl-ı mal) olduğu gibi muhafaza edilmekte, bu paranın çeşitli şekillerde işletilmesi neticesinde elde edilen gelir ise vakfiyede öngörülen hizmetlerin finansmanı için harcanmaktaydı." (Tahsin Özcan, “Osmanlı Toplumuna Özgü Bir Finansman Modeli: Para Vakıfları”, Çerçeve 48 [Ekim 2008]: 125).

(9)

107 tamir masraflarında kullanılmak üzere şart edilmiştir. Dükkân geliri yıllık

204 akçedir. Camii vakfının toplam geliri 304 akçe olarak belirtilmiştir.32 Zâviye ve mescide vakfedilen para 110.460 akçe olup, paranın 11.046 (%10) akçe kâr getirisi (ribh) bulunmaktadır. Zâviye ve mescid vakfına gelir sağlayan dükkân, oda, kervansaray odalarından alınan kira gelirleri bulun- maktadır. Kervansaraydaki odalardan yıllık 1.000, dükkânlardan 1.008, ay- rıca muhtelif odalardan 400 akçe gelir sağlanmaktadır. Vakfın toplamda yıl- lık geliri 13.454 akçedir.33

1530 tarihinde zâviye ve mescid vakfının görevlilerine yaptıkları ödeme yıllık 5.640 akçedir. İlgili tarihte zâviyenin nâzırına günlük 3, mütevellîye 5, imâmet ve hitâbet için 2, eczahânâna 4, kayyıma 1 akçe ödenirken, te’zîn ve ta‘rîf için aylık 20 akçe ödenmektedir. Zâviyenin mutfak ve diğer giderleri için ayrılan ödeneğe göre ekmek için günlük 4, et için 3, tuz, soğan ve nohut için 2 akçe ayrılmıştır. Aşçının ödeneği yıllık 660 akçe olarak, zâviyede kullanı- lacak hasır ve aydınlatma masrafı aylık 15 akçe, yıllık 180 akçe olarak belir- lenmiştir.34 Zâviye vakfının giderlerinin toplamı yıllık 4.080 akçedir.35 Zâ- viye ve mescid vakfının masrafları çıkarıldıktan sonra bütçesinde yıllık 3.734 akçe kârı bulunmaktadır.

1550 tarihinde zâviyede on derviş görevlidir. İlgili defter kaydına göre zâviye, merhum Hüsam Paşa’nın adını da almış olan Camii Şerif Mahallesi’ndedir.36

Hüseyin Bey Zâviyesi

1530 tarihinde mescid vakfı kayıtlarında adı geçmektedir. İştip şehir merke- zinde Çiflik-i Sinan Bey Mahallesi’nde Hüseyin Bey, oturduğu odasını zâviye haline getirmiştir. Hatta zâviye binası bitişiğindeki çayırlığını, bağ ve bahçesi ile bazı köylerde bulunan değirmenlerini zâviyeye vakfetmiştir. Gelip geçen yolcuların hizmetlerinde kullanılmasını da şart koşmuştur. Ancak daha sonra mahallede mescide daha çok ihtiyaç duyulması nedeniyle Hüseyin Bey’in kar- deşinin oğlu Rüstem Bey, zâviyeyi mescide dönüştürmüş ve zikredilen mülk- leri de mescide vakfetmiştir.

Zâviyenin ne zaman kurulduğu ne zaman dönüştürüldüğü belli değildir.

Ancak kurucunun kardeşinin oğlu tarafından mescid hâline getirilmesinden,

32 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 202.

33 Defterde toplam 13514 akçe olarak kaydedilmiştir (bkz. 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri [937/1530], 202).

34 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 202.

35 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 202.

36 BOA, TD, 267, s. 527.

(10)

108

zâviyenin çok uzun süre faaliyet göstermediği anlaşılmaktadır. Zâviyenin ku- rulduğu tarih ise en geç XV. yüzyıl ve öncesi olmalıdır.37

Ustrumca Kazasında Faaliyet Göstermiş Zâviyeler

Hoca Şemseddin el-Meşhûr Beniçelü Ahmed Zâviyesi

Ustrumca’nın merkezinde faaliyet göstermiş olan zâviyenin kuruluş tarihi belli değildir. 1530 tarihli kayıtta olduğuna göre bu tarihten önce kurulmuş- tur. Zâviye, para vakfı statüsündedir. Vakfedilen meblağ 5.000 akçe olup, bu sermaye yıllık 500 akçe kâr getirisi (ribh) sağlamaktadır. Zâviye vakfına ge- lir sağlayan değirmen, bağ, çayır ve bostanları bulunmaktadır. Bunlar 2 bağ, 2 bostan, 1 çayırlık ile Vasilova köyünde 2 değirmeni kaydedilmiştir. Değir- menlerden 30, toprakları için ise yıllık 30 akçe öşür vergisine tabidir. Zâviye vakfının gelirleri, gelip geçen kimselerin hizmetinde kullanılmak üzere ilgili zâviyenin vakfiyesinde şart koşulmuştur.38

Yerleri Tespit Edilemeyen Köstendil Tekke-Zâviyeleri

Hacı Hasan b. Kurd Mescid ve Zâviyesi

Hacı Hasan b. Kurd Zâviyesi ile mescidi aynı vakfın müesseseleridir. Kurul- duğu tarih kayıtlarına ulaşılamamıştır. Rumeli Beylerbeyiliği ve vezîriâzamlık yapmış olan Ali Paşa’nın vakfa yaptığı 3.000 akçelik bağışından söz edilmek- tedir.39 Söz konusu Paşa, Sultan II. Bayezid’in vezîriâzamı ve Rumeli Beyler- beyiliği de yapmış olan Atik Ali Paşa ise zâviye en geç XV. yüzyıl veya önce- sinde inşa edilmiş olmalıdır.40

Zâviyenin şeyhi Sayacı Halife, Ali Paşa’nın bağışladığı paranın 2.320 ak- çesi ile bazı mülkler satın alarak vakfın gelirini artırmaya çalışmıştır. Para- nın 1.000 akçesi ile Bresniçe köyü sınırından 1 kıt’a çayırlık, 1.100 akçesi ile aynı köy sınırından 1 kıt’a başka bir çayırlık, Toptaşları civarından 220 ak- çeye 1 bağ satın almıştır. Bu mülklerden yıllık vakfın bütçesine 975 akçe ge- lir sağlanmıştır.41 Dolayısıyla harcanan paranın %42’si bir yılda geri kazanı- larak vakıf bütçesine katkıda bulunulmuştur.

37 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 203.

38 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530), 207.

39 TKG.KK. TT.d, 89, 403a.

40 1572 tarihli evrakta Ali Paşa’nın Rumeli Beylerbeyi iken vakfa bağışta bulunduğundan söz edilmektedir, Bkz. TKG.KK. TT.d, 89, 403a; Ali Paşa’nın Beylerbeyilikten sonra veziriazamlığa ilk getirildiği tarih 1501’dir. Bkz. Mehmet İpşirli, “Atik Ali Paşa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 1991), 4: 65; Ali Paşa bağışı yaptığında zâviye faaliyette olduğuna göre zâviyenin kurulduğu tarih bu tarihlerden daha önce olmalıdır.

41 TKG.KK. TT.d, 89, 403a; Musa Sezer, XVI.Yüzyılda Köstendil Ilıcası, 185.

(11)

109 Vakfın diğer gelir kaynaklarını bağ, değirmen gelirleri oluşturmaktadır.

Vakıf, 1 kıt’a çayırdan 20 araba42 hasat elde etmektedir. 20 arabanın yıllık getirisi 500 akçedir. 1 göz işleyen değirmeni olan vakıf, buradan 15 gödüh buğday ile 15 gödüh mahlûttan 200; başka bir çayırdan 2 arabalık hasılattan 50 akçe gelir sağlamaktadır. Vakfın bu mülklerden yıllık geliri 750 akçe olup bunun üçte ikisi imam, üçte ikisi müezzine verilmektedir.43

Şeyh Süleyman Efendi Tekkesi

1852 tarihli vakıf evrakında tekke vakfının gelir ve gider muhasebesine dair kayıtlar bulunmaktadır. Muhasebe kaydı, 1849 yılından itibaren 3 yıllık sü- renin ortalamasını almış olup, vakfedilen meblağ ise 22.817 akçe 15 paradır.

İlgili kayıtta dükkân kiraları ile diğer akarlarından sağlanan gelirleri olmak üzere tekke vakfının gelirleri iki başlık altında toplanmıştır. Buradan dükkân- ların kirasından 1.920, diğer akarlarından 10.267 akçe 38 para gelir elde et- tiği görülmektedir. Evrakın giderler kısmını ise görevlilerin maaşları, tekkede verilen hizmetler, çeşitli tamiratlar ile tekkenin ihtiyacı olan malzemelerin te- mini için yapılan harcamalar oluşturmaktadır. Nâzırlara 4.005, mevlid okut- maya 1.372,5, türbedara 630, hatim için 270, odun ve kömüre 220, zeytinya- ğına 705, tekke tamirine 679, dükkânların tamirine 794, çeşme tamirine 179, tevliyete 450, hariç harcamalara 23,5 akçe ödenmektedir.44 Tekke vakfının üç yıllık masrafı toplamda 9.699 akçedir. Masrafların genel toplamı tüm gelirden düşüldüğünde tekke vakfının 2.488 akçe 38 para net geliri bulunmaktadır.45

1862-1864 yılları arasında tekke vakfının ana sermayesi 23.155 akçedir.

Paranın 748 akçe 12 parası muattal olduğundan ana sermaye 22.407 akçe 12 para olarak kaydedilmiştir. Kira gelirleri, vakfedilen paranın işletilmesiyle elde edilen kâr getirisi (ribh) ve diğer kaynaklar, vakfın gelir kalemleri olup, bun- lar toplamda 6.486 akçedir. Vakıf gider kalemlerini görevlilere ödenen ücret- ler, binaların tamiri, tekkede verilen hizmetlere ödenen ücretler oluşturmak- tadır. İki yıllık masraf toplam 5.082 akçedir. Gelir gider farkından 1.404 akçelik kârı bulunmaktadır. 1.860 yılından devretmiş 568 akçe ile ana ser- maye 22.975 akçe olarak artmıştır.46

42 Küçük ve büyük araba olmak üzere ikiye ayrılan bir ölçü birimidir. İki tekerlekli olan küçük, dört tekerlekli olanı ise büyük araba olarak tanımlanmıştır (bkz. Yücel Öztürk, Osmanlı Hâkimiyetinde Kefe (1475-1600) [Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları], 320).

43 TKG.KK. TT.d, 89, vr. 403a; Musa Sezer, XVI. Yüzyılda Köstendil Ilıcası, 184.

44 Harcama kalemlerinden birisi evrakta silinmiş vaziyette olduğu için okunmamaktadır. Ancak toplam harcama miktarından düşüldüğünde 362 akçelik bir kalem olduğu anlaşılmaktadır, BOA, EV.d, 13747, s. 2.

45 BOA, EV.d, 13747, s. 2.

46 BOA, EV.d, 17687, s. 9.

(12)

110

Saidiye Tekkesi

Tekkenin kaydı, 1861 tarihli vakıf defterinde geçmektedir. Mütevellîsinin Mehmed olduğu belirtilen ilgili kayıtta tekke vakfının 1859 ile 1861 yılları arasındaki gelir gider bilgileri yer almaktadır. Tekkenin, para vakfı statü- sünde faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Vakfın ana sermayesi 12.228 ak- çedir. Vakfın geliri, nakit paranın işletilmesi ve diğer kira gelirlerinden ol- mak üzere toplam 4.246 akçe 12 paradır. Gider kalemlerini tekkeye satın alınan gıda malzemeleri, tekkede görülen hizmetler karşılığında yapılan öde- meler ve hariç giderler oluşturmakta olup, toplam gider 3.433 akçe 12 para- dır. Gelir gider farkı 813 akçe kâr şeklinde olan tekkenin ana sermayesiyle birlikte tüm geliri 13.041 akçe olarak kaydedilmiştir.47

Tekkenin 1862-1864 yılları arasındaki iki yıllık muhasebe kaydında ana sermayenin 13.041 akçe olduğu, vakıf gelirlerinin 4.154 akçe 10 para olduğu bilgisi yer almaktadır. Vakıf gelirleri arasında dükkân kiralarının da olduğu, bunlardan iki senelik 232 akçe gelir temin edildiği anlaşılmaktadır.48

Sayid Baba Tekkesi

Tekkenin ne zaman kurulduğu belli değildir. 1864 tarihli defterde muha- sebe kayıtları bulunmaktadır. Muhasebe kayıtları 1862-1864 yılları arasın- daki hesapları içermektedir. Tekke, para vakfı statüsünde faaliyet göstermek- tedir. 20.460 akçe ana sermayesi olan tekke vakfının parasının 2.300 akçesi muattal olup hesaptan düşülmüş, 1.200 akçelik bağış ise ana sermayeye ilave edilmiştir. 19360 akçe ana sermaye ise güncel bakiye olarak kaydedilmiştir.

Tekke vakfının kira gelirlerinden 1.360, işletme yollu kâr (ribh) gelirlerin- den 5.358 olmak üzere toplam 6.718 akçe geliri bulunmaktadır. Tekke vak- fının gider kalemlerini görevlilere ve tekkede verilen hizmetlere ödenen üc- retler, tekke için yapılan satın alımlar oluşturmaktadır. Toplam 6.718 akçe gider kaydedilmiştir. 49

Şeyh Şâmî Baba Tekkesi

Tekkenin kurulduğu yer tespit edilememiştir. 1861 tarihli vakıf defterinde tek- kenin üç yıllık muhasebe kayıtlarına yer verilmiştir. Söz konusu tarihte tekke

47 BOA, EV.d, 16675, s. 1.

48 Defterin, vakfın giderleri ve gelir-giderlerini içeren icmal hesap kısmının bir bölümü tamamen silinmiş olduğundan değerlendirme yapılamamaktadır (BOA, EV.d, 17687, 5).

49 BOA, EV.d, 17687, s. 2.

(13)

111 vakfın mütevellîsi Hüseyin Efendi’dir. Vakfın akarı, kiraya verdiği dükkân-

lardan sağlanmakta olup 1858-1861 yılları arası 1.260 akçe gelir elde etmek- tedir. Tekke vakfının giderleri de 1.260 akçe olup, gelirleri sadece masrafla- rını karşılayabilecek güçtedir.50

Orta İmâret Tekkesi

Köstendil kazasında olan tekkenin yeri tespit edilememiştir. 1861 tarihli va- kıf defterinde Şeyh Abdi, tekke vakfının mütevellîsidir. Tekke, para vakfı sta- tüsünde faaliyet göstermiştir. İlgili defterde vakfın 1859-1861 yılları arasın- daki muhasebe kaydı yer almaktadır. Buna göre vakfın ana sermayesi 18894 akçe 20 paradır. Vakfın gelirlerini; işletme yollu kâr (ribh), bağdan elde edi- len gelir ve dükkânların kirasından gelen para oluşturmaktadır. Paranın işle- tilmesiyle tahsil edilen iki yıllık kâr (ribh) ise 5.668 akçe 20 paradır. Bağdan 100, dükkânların kirasından 1.696 akçe gelir sağlanmaktadır. Vakfın toplam geliri 7.464 akçe 20 paradır. Vakfın gelir gider farkı çıkarıldığında -326 akçe 20 para kadar bakiyesinin olduğu anlaşılmaktadır.51

1862-1864 tarihleri arasında tekkenin adı İmaret Tekkesi olarak kaydedil- miştir. 20.713 akçe olan ana sermayenin 1.657 akçesi muattaldır. Dükkân kira- larından 1.968, bağdan 200 ve işletme yollu kâr gelirlerinden 6.023 akçe 5 para olmak üzere toplam 8.191 akçe 15 para iki yıllık geliri bulunmaktadır. Vakfın gi- derleri 5.437 akçedir. Gelir-gider farkından kalan 2.754 akçe 15 para, ana serma- yeye eklenmiş ve vakfın toplam sermayesi 23.467 akçe 15 paraya yükselmiştir.52

Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde Köstendil Zâviyeleri

Köstendil’in şehir merkezinde (Ilıca) beş adet tekke olduğundan söz edilmek- tedir. Ancak isimleri ve yerleri hakkında malumat bulunmamaktadır.53

Evliya Çelebi, İştip kasabasına yaptığı ziyaretini anlatan seyahatnamesinde burada 7 adet tekke olduğundan bahsetmektedir. Bunlar Sofyalı Bâlî Efendi Tekkesi, Adli Efendi Tekkesi,54 Emir Çelebi Sultan Tekkesi, Yukarı Tekke, Aşağı Tekke, Kadın Ana Tekkesi ve Oluk Mahalle Tekkesi olarak eserde yer almak-

50 BOA, EV.d, 16675, s. 1.

51 BOA, EV.d, 16675, s. 1.

52 BOA, EV.d, 17687, s. 13.

53 Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 5/2: 784.

54 Adli Efendi İştip’te doğmuştur. Halvetiyye tarikatının Sümbüliyye kolundandır. Yanya’daki Yahya Efendi Zâviyesi’nde poşnişinlik yapmış, buradan Serez ve Mezistre’ye geçerek mescid ve zâviye yaptırmıştır (bkz. Bilal Ruşid, “İştip’te Dini Hayat (Osmanlı Dönemi)”, Temel İslâm Bilimleri Araştırmaları, ed. Hidayet Aydar v.dğr. [İstanbul: Ensar Neşriyat, 2018], 557-558).

(14)

112

tadır. Belirtilen tekkelerin hepsinin ehl-i tarik olduğu, Sofyalı Bâlî Efendi’nin tekkesinin diğerlerinden farklı olarak ruhani55 tekkesi olduğundan söz edilir.56

Dupniçe’de iki tekke hakkında bilgi verilmektedir. Bunlardan birisi şeh- rin batısındaki Bektâşî tekkesidir. Evliya Çelebi küçük kubbeli olan bu tek- kede, şeyhinin medfun olduğundan bahseder. Tekkenin güzel bir bahçe içeri- sinde inşa edildiğinden, etrafında bağ ve bostanlarının olduğundan bahseder.

Burada kullanılan def, kudüm, alem, çerağ, post, hırka ve seccadelerle tekke- nin süslenmiş olduğundan söz etmektedir. Evliya Çelebi, hizmet eden derviş- leri tasvir ederken ayaklarının yalın, saçlarının traşlı olduğundan ve beş on kişi kadar olduklarını anlatmaktadır.57

Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği tekkenin, Hızır Bey Zâviyesi olma ihtimali fazladır. Arşiv kayıtlarında Dupniçe kazasında kurulmuş zâviyelerden sadece Hızır Baba’ya ait olanı şehir merkezindedir. Evliya Çelebi’nin şehrin batı tara- fında olarak tarif ettiği zâviye, arşiv kayıtlarında da şehrin batısına düşen Ka- manik Mahallesi dâhilindedir. Arşiv kayıtlarındaki yer Evliya Çelebi’nin tari- fine uymaktadır. Arşiv kayıtlarında Bektâşî olduğu kaydedilmiş olan zâviyeden, Evliya Çelebi’nin de Bektâşî olarak söz etmesi ihtimali kuvvetlendirmektedir.

Evliya Çelebi, türbede medfun olan şeyhin Hüsam Dede olduğundan söz etmektedir. Hüsam Dede’nin çeşitli ilimler konusundaki birikiminden öv- güyle bahseder. Hatta zâviyenin kurulduğu zamanlarda henüz buranın fethe- dilmemiş olduğu, Orhan Gazi zamanında Hacı Bektâş-ı Velî’nin izniyle bu- raya gelindiği vurgulanır. Burada Dede’nin bazı kerametlerinden söz edilir.58 Ancak, burada bahsi geçen Hüsam Dede’nin zâviyenin hangi döneminde gö- rev yaptığı konusu belli değildir.

İnceleme-Araştırma Kaynaklarındaki Tekke-Zâviyeler

Abdi Baba Tekkesi

İştip’te türbesiyle birlikte günümüze kadar gelmiş tek tekkedir. Sekiz köşe- den oluşan ve ortada duran türbenin etrafında sekiz kabir yer almaktadır.

Abdi Baba Mevlevî şeyhi olmasına rağmen kabirlerden ikisi Mevlevî, altısı

55 Seyr-i sülûk usûllerine göre tarikatlar ruhânî ve nefsânî diye sınıflandırılır. Ruhânî usûlde ruh, evrâd ve ezkârla güçlendirilerek kötülük odağı olan nefis etkisiz duruma getirilmeye, nefsânî usûlde ise nefis, birtakım riyâzet ve mücâhedelerle etkisiz kılınmaya çalışılır (bkz. Reşat Öngören,

“Tarikat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi [Ankara: TDV Yayınları, 2011], 40: 96).

56 Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, haz. Seyit Ali Kahraman - Yücel Dağlı (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002), 6: 59.

57 Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 5/2: 787.

58 Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 5/2: 787-788.

(15)

113 Halvetî şeyhlerine aittir. İştip’teki bu tekke, Radoviç’teki esas Halvetî tek-

kesinin kolu olmalıdır. Abdi Baba’nın mevlevîhânesi türbenin bulunduğu yerden sokak aşırı bir konumdadır. Semâ âyini yapılmayıp içerisinde sadece oturulmaktadır.59

Gani Baba Tekkesi

Tekke 1830 yılında İştip’in Cumalı Mahallesi’nde Gani Baba’nın kendisi ta- rafından kurulmuştur. Ancak Balkan Savaşları sırasında kapatılmıştır.60

Sâdık Baba Tekkesi

Sâdık Baba Tekkesi, İştip’in yüksek bir tepesinde Türk Mahallesi’nde bulun- maktadır. Tekke, 1887 yılında Sâdık Baba’nın ölümünün hemen sonrasında yaptırılmıştır. Tekke şeyhin odası, mescid, semâhâne ve kahve ocağı bölüm- lerinden oluşmaktadır.61

Hasan Baba Tekkesi

Kurulduğu tarih belli değildir. Yemen’den gelmiş Hüseyin Dede adlı bir dervişin kurduğu bilinmektedir. İştip’te kurulmuştur. Türbesinin içeri- sinde Hüseyin Dede, Şaban Dede ve Hasan Baba’nın mezarları yer al- maktadır. Türbenin dışında ise Selman ve Aguş dedelerin mezarı bu- lunmaktadır.62

İnceleme-araştırma eserlerinde haklarında teferruat verilemeyen Ahmed Efendi Tekkesi, Halil Bey Zâviyesi, Şeyh Mustafa Nureddin Tekkesi, Ümmü- gülsüm Hatun Zâviyesi (Cuma Mahallesi), Nurüddin Tekkesi (Armağan Ma- hallesi), Seyyid Hasan Efendi Tekkesi (Ahmed Fakîh Mahallesi), Şeyh Esad Süleyman b. Şeyh Efendi Tekkesi (Dupniçe), Köstendil’de kurulmuş tekke-zâ- viyeler olarak bilinmektedir.63

Sonuç

59 Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri: Yugoslavya (İstanbul: Fetih Cemiyeti Yayınları, 1981), 66.

60 Emine Hilal Ercan, Makedonya’da Adak ve Ziyaret Yerleri (Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, 2006), 57.

61 Ercan, Makedonya’da Adak ve Ziyaret Yerleri, 58.

62 Ercan, Makedonya’da Adak ve Ziyaret Yerleri, 60.

63 Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri: Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk (İstanbul Fetih Cemiyeti, 1982), 64.

(16)

114

Osmanlı fetih ve iskân siyaseti içerisinde tekke ve zâviyelerin ayrı bir önemi bulunmaktadır. Kuruluş döneminde fetihlerini Rumeli bölgesinde yoğunlaş- tıran devletin başarısını sadece askerî kudretiyle sınırlandırıp söz konusu ba- şarının arka planındaki dinamikleri göz ardı etmek mümkün değildir. Zâ- viye kurucuları, bazen şehir merkezinde bazen de ıssız ve yerleşime açılmamış topraklarda kurmuş oldukları zâviyeler sayesinde bulundukları bölgeleri şen- lendirmiş, iskâna açmışlardır. Zâviyeler sadece dinî kurumlar olmayıp günü- müzdeki sivil toplum kuruluşları gibi faaliyet göstermişlerdir. Pek çok zâviye vakıfnâmesinde “âyende ve revendeye hizmet ideler” şartı bu benzetimin örne- ğidir. Klasik dönemde tekke-zâviye kurumları, tarikatları ile değil hizmetleri ile ön plandadır. Hastalıkların sağaltılmasından gelip geçene konaklama, gü- venlik, yemek hizmeti verilmesine kadar pek çok faaliyeti bünyesinde toplamış olan ilgili kurumlar, aynı zamanda birer eğitim ve kültür merkezi konumun- dadır. Bazı zâviyelerin demirbaşları arasında devrinin en önemli kitapların- dan oluşan kütüphanesinin bulunması söz konusu kurumların aynı zamanda birer kültür noktası konumunda olduğuna işaret eder.

Osmanlı Devleti’nin dinî ve kültürel hayatına önemli katkıları bulunmuş olan bu kurumlar, devletin özellikle kuruluş döneminde önemli desteklerine mashar olmuşlardır. Devlet, zâviyelerin kurulmasını gerek toprak temlikleri gerekse çeşitli vergilerden muafiyetle desteklemiştir. İlgili desteğin cazibesi, Rumeli bölgesinde birçok tekke-zâviyenin kurumasını kaçınılmaz hale getir- miştir. Zâviye kurucuları elde ettikleri destekleri koruyabilmek adına zâviye- lerini vakıf haline getirerek sürekliğini sağlama yoluna gitmişlerdir.

Köstendil livâsı kazalarında arşiv evraklarında on beş tekke-zâviye tespit edilmiştir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde ise on dört tekke-zâviyeden bahsedilir. Ancak kaynakta sadece İştip kazasındakilerin isimleri zikredilmiş olup diğer yerlerdeki kurumların sadece sayısı verilmiştir. Köstendil’de faaliyet göstermiş ilgili kurumlardan on biri sadece inceleme araştırma eserinde yer al- maktadır. Tekke ve zâviyelerin sayısının, tespit edilenlerden daha fazla olacağı muhakkaktır. Ancak, arşiv kayıtlarında bu kurumların varlığına yönelik bir süreklilik söz konusu olmamaktadır. Nitekim özellikle de Rumeli bölgesi ile alakalı olan kayıtlarda tekke ve zâviyelere en son yapılan devlet desteği (top- rak temliki, vergi muafiyeti vb.), Yıldırım Bayezid ve II. Murad döneminde sonlanmıştır. Bundan sonraki padişahlardan Yavuz Sultan Selim ve II. Baye- zid dönemlerinde yeni tevcih ve ayrıcalıkların sağlanmadığı, sadece kuruluş vakfiyesindeki muafiyetlerin korunduğu görülür. Buradan, devletin tekke-zâ- viyelere kuruluş dönemindeki pozitif yaklaşımının artık eskisi kadar etkili ol- madığı, XV. yüzyıl itibarıyla söz konusu kurumların devlet tarafından daha

(17)

115 kontrollü bir şekilde ele alındığı düşünülebilir. Bu yüzyıl ve sonrasında kuru-

lan ilgili kurumlar, devletin malî desteğine sahip olmamaları, daha çok ku- rucu vakfın akarları, sadaka ve yardımlarla geçinmeleri nedeniyle muhteme- len daha kısa ömürlü olmuşlardır. Bir arşiv kaydında görülen tekke-zâviyenin ileriki tarihlerdeki kayıtlarda görülmemesinin kaynağı da kapanmış ya da dö- nüşmüş olmasıyla açıklanabilir. Köstendil ve kazalarında faaliyet gösteren bazı tekke ve zâviyelerin, arşiv kayıtlarında bir süreklilik oluşturmaması ise bunla- rın kısa ömürlü olmasıyla izah edilebilir.

(18)

116

Kaynakça

Arşiv Kaynakları

167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defteri (937/1530). Ankara: Başbakanlık Dev- let Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 2003.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA). Evkaf Defteri (EV.d), 13408.

BOA. EV.d, 16675.

BOA. EV.d, 13747.

BOA. EV.d, 17687.

BOA. Tahrir Defteri (TD), 267.

BOA. Cevdet Tasnifi Evkaf (C.EV), 132/6594.

BOA. C.EV, 441/22348.

BOA. C.EV, 250/12595.

BOA. C.EV, 555/28003.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-ı Kadîme Arşivi (TKG.KK). Tapu Tahrir Defteri (TT.d). 88.

TKG.KK. TT.d, 89.

Diğer Kaynaklar

Ayverdi, Ekrem Hakkı. Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri: Yugoslavya. İstanbul: Fe- tih Cemiyeti, 1981.

--- Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri: Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk. İs- tanbul: Fetih Cemiyeti, 1982.

Ercan, Emine Hilal. Makedonya’da Adak ve Ziyaret Yerleri. Yüksek Lisans Tezi, Ege Üni- versitesi, 2006.

Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. 6. Haz. Seyit Ali Kahraman - Yücel Dağlı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002.

Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. 5/2. Haz. Seyit Ali Kahraman - Yü- cel Dağlı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010.

İpşirli, Mehmet. “Atik Ali Paşa”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 4: 64-65. An- kara: TDV Yayınları, 1991.

Ruşid, Bilal. “İştip’te Dini Hayat (Osmanlı Dönemi)”, Temel İslâm Bilimleri Araştırma- ları. Ed. Hidayet Aydar v. dğr., 555-568. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2018.

Köstendilli Süleyman Şeyhî. Bahrü’l-Velâye: 1001 Sufi. Haz. Sezai Küçük - Semih Cey- han. İstanbul: Mavi Yayıncılık, 2007.

Kiel, Machiel. “İştip”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 23: 440-442. Ankara:

TDV Yayınları, 2001.

--- “Köstendil”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 27: 277-279. Ankara: 2003.

(19)

117 Mehmed, Halmi. “Bulgaristanda Halvetî Tekkeleri”. Kafkas Üniversitesi İlâhiyat Fakül-

tesi Dergisi 6 (2016): 66-82.

Öngören, Reşat. “Tarikat”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 40: 95-105. An- kara: 2011.

Özcan, Tahsin. “Osmanlı Toplumuna Özgü Bir Finansman Modeli: Para Vakıfları”. Çer- çeve 48 (Ekim 2008): 124-128.

Öztürk, Yücel. Osmanlı Hâkimiyetinde Kefe (1475-1600). Ankara: Kültür ve Turizm Ba- kanlığı Yayınları, 2000.

Pamuk, Şevket. “Kuruş”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 26: 458-459. An- kara: TDV Yayınları, 2002.

Stoyanovski, Aleksandar. “Makedonya’nın İdari Taksimatı”. İstanbul Üniversitesi Edebi- yat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi 4/5 (Ağustos 1974): 213-230.

Sezer, Musa. “XVI. Yüzyılda Ilıca (Köstendil) Kazası Değirmenleri”. Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi 8/1 (Temmuz 2019): 113-139.

--- XVI. Yüzyılda Köstendil Ilıcası. Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, 2017.

Referanslar

Benzer Belgeler

 İşletmeler giderlerini dönem içerisinde 7 ile başlayan ilgili maliyet (gider) hesaplarında takip ederler ve dönem sonlarında 6 ile başlayan ilgili gelir

1218 (1803) yılında Şumnu’da dünyaya gelen 90 Hacı Muhammed Salih Efendi, İstanbul’a geldiğinde Şehremini’deki Halvetiyye’nin Sinâniyye şube- sinin merkez tekkesi

Burada dikkati çekmek istediğim şey; bütün bunlar yani sohbet, görüşme, resmi ya da sivil olarak yaptığımız düşünce, duygu ve fikir alışverişleri iletişim

Dördüncü bölümde ise, İMKB’de işlem gören ve temettü ödemesinde bulunan şirketlerin nakit temettü ödemeleri İMKB-100, imalat sanayi ve finansal kurumlar ayrımına

Some sorbents, both natural and modified, make it possible to simultaneously purify water from various pollutants, for example, from ions of heavy metals and oil

Gavsi Ahmed Dede was the first in a Mevlevi fa m i­ ly which served as şeyh o f the lodge until the mid- 18th century, a nd they were succeeded by Safi Musa Dede, şeyh

In this study, we develop an optimization model that uses both idle time insertion and aircraft speed control to gen- erate a robust schedule of minimum cost that satisfies

Bu anlamda öncelikle, Kur’an’da insanlık tarihi hakkında sunulan bazı bilgi ve ha- berlerin, Kur’an dışı yazılı metin ve arkeolojik çalışmalar kapsamındaki bilgi,