• Sonuç bulunamadı

GLÎSERO FOSFATLI ŞARK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "GLÎSERO FOSFATLI ŞARK"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T - S ö b h & g

İ D J T Î H A D

İ Ç İ N D E K İ L E H İngiltere nereye gidiyor? Su'aline açık cevaib Beslenme usulü

Tennyson a [ K ıt‘a ] Medeni yy etlerin tahavvulu Şarkı [ Şi‘ir ]

Nişan Yüzüğü « Ahlâkî on enir

A‘rrıalıkdan kornmna çareleri

İctihad Dr. Şükri AB. DJ.

Dr. G. Le Bon Midhat Cemal Sûzi Can

General Ch. Chek Dr. AB. Djevdet

\

Dn beş giindo bir çıkar İlmî Edebî İktisadî Mecmu'a

15 Teşrini evvel 1931

■\

İsmail Hakkı Matbaası

(2)

Yeni Neşriyyat:

Biı* Ses İk i N affin e Şi‘irler Mecmu'asi

Şa*irleri : İ. Ahmed . Ziya İlhan B. 1er E E S F L E U R D fiG fiN fiR EES

Ebubekir Hazini B. E. nin fransızca şi;irler mecmu'ası . Beyoğluııda L i b r a i r i e M otliftle da ve Babı ‘Ali caddesi kitabcilarıııda bulunur.

İctima'i tefekkür ve endişeleri, şa‘ir heyecan­

larına tezvic eden bu nefis şi'irleri yüksek edebi nefa’is müştaklarına tavsiye ederiz .

F i : 50 kuruş.

Posta kutusu :

Antakyede Yeni Han müste’ciri RaşidBeye:

İçtihadın 23. 24. 25. 26 ici seneleri kolleksion - lan, hariç için beşer liradır.

‘A K L İ S E L İ M

Meşhur Rahib Meslieı* nin V o lta ir c ta­

rafından hulasa edilen bu eserini ba‘zı mühim haşiyeler ‘ilâvesile Tükceye çevirlmiş ve basıl- mışdı.

Arab harflerinin kaldırılmasından bir az evvel tab‘ı hitam bulan bu kitab ilk iki ay zarfında emsalsiz bir sür'atle satılmış ve nus - hası azalmışdı . Bunun üzerine geçen sene ikinci def‘a ve yeni Türk harflerde de basıl - mışdır. Kitaba, mütercim, ba‘zı ma'nidar re - simler ‘ilâve etmişdir ve bunlardan ilk basılış için yapılmış bir daıısini aşağıya koyıyoruz .

Eski harflerle basılmış nüshalar azalmışdır 528 sahifelidir fi. 1 liradır. Yeni Türk harfle - rile basılmış nüshalar 135 kuruşdur.

Dı*. UB EY D R E F İ K Tıp Fakültesi dahiliye kılinıği şefi Kadıköy altı yol ağzı Söğütlü çeşme c a d ­ desi No. 278 . Her gün 2 — 6 Hastalarını kabul eder . T. K. 412

GLÎSERO FOSFATLI ŞARK

MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede i'mal edilmekdedir. . Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

Telefon : İstanbul: 78

Rafale de Parfum s

S O N N E T S

PARLE Dr. AB. DJEVDET

Edition de luxe, pages 131, Prix : 100 piastres

“ İçtilıad „ ın İstanbulda satıldığı ba‘zı yerler : Kadı k ö y ü n d e Muvekkithane caddesinde Tütüncü Cafer efendi, Köprü ü z e r in d e M. K e m a l E fen d i, B ü y ü k A da da İske­

le başında Tütüncü N iko E fen d i, Ü sk ü d a r da İskele başında Tütüncü İ lh a ın iE fen d i

Dükkânları

‘A M EL İ R U IIİY Y A T

« Sa'ati haziranın kararsızlıkları » adile Dr.Gustave Le Bon un neşr etmiş olduğu bir kitabın tercümesidir 223 sahifeli bir kitabdır . Devlet adamlarını , meb‘uslan , mu'allimleri , terbiye ve tedris işlerinde bulunanları, vali ve kaymakamları son derecede ‘alakadar eder . Eyi kâğıd üzerine basılıııışdır. fi. 100 k. dur .

(3)

À B O N N E M E ftt Pays étrangers Pour un an : 2 Dolars Edition spéciale : 3 Dolars

A D R E S S E

«Idjtihad» Constantinople Téléph : St. 865 xxvnème ANNÉE

15 Octobre 1931

Türkçe ve Fransızca İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

No : 331

 B O N N E M A ft Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye

için: 2 1,2, Âlâ kâğıdlısı 5 liradır

A D R E S

Cığaloğlunda tçtilıad EVİ

Tarihî Te’sisi :

1904 — Genève Yirmi yedinci sene

15 Teşrini evvel 1931

IN G İL T E R E N E R E Y E G İD İY O R ? S I P A L İ N E A C IK C E V A B

Bondaıı tam altı sene evvel ya‘ni İ5 teşrini evvel 1923 tarihinde ve 190 numrulu [ İCTİHAD ] 111 başında yuka­

rıdaki ‘unvanla neşr edilmiş olan mekaleyi ‘aynen istinsah ediyoruz. [ İNGİLTERE ] nin bu gün, içinde buluduğıı malî, içtima1 i ve siyasî iztırab, altı sene evvelden görülmüşdiir. Bu mekalenin bu gün okunması daha ziyade tefek­

küre ve mülahazaya sevk etmek ve daha faydalı olmak gerekdir :

İngiltere zamanımızın Roma İınpratorluğu - dur. Fakat kanunlârı, teşkilâtı, haşmet ve şev­

keti şe’ııiyesi sayesinde şarkda ve garbda , Avrupanın, Asyanın, Afrikanin büyük kısımları üzerinde ınühib ve mahbub olarak hükümran olduğu sıradaki Roma İmpertorluğu değil ; ruhi millisi ölmeye başlamış, seciyyesi gevşe­

miş ve ancak a‘sar dide şevketi maziyesinin

‘atalet lıassasile, insiyaki, mariz ve münfa'il bir hayat yaşamaya başlamış olduğu sıradaki Roma impratoluğudıır.

Kralıça Viktoraiıun şa‘iri Lord Tenyson tını İngiliz şi‘arını , İngiliz ruhunu, İngiliz se- ciyyesini tasvir ve tebcil etmeyi murad ederek yazdığı ( Meysses ) ‘unvanlı manzumesinde:

« Tevekkuf etmek, bir şey’i payane e rd ir­

mek , bir elde parlayacak ve kullanılmakla ışıldayacak yerde divara asılı bir kılıç gibi paslanmak ne kadir lıüzn enğizdir ! Teneffüs etmek yaşamak mıdır? Eğer çok ga’ıb etdi isek yine bize kalan çokdıır; biz ne idiysek yine oyız : Da'ima kendi kendilerine müsavi olan kahraman yürekleri zeman ve tali' daha ziyade za’if kıldı ise cehd ve gayret etmek , aramak, bulmak , ve asla vaz geçmemek emirlerinde ayni zaman ve tali1 2 * 4, bizi o kadar muhkem bir irade ile teslilı etdi » .

Dediği ve İngiltere bu tasvire mâ sadak ol­

duğu zaman, şübhesiz bir az gerilerde kaİmışdır.

İngiliz milletinin büyüklüğünü yapan en mühim haslatlardan biri, hemati her şey'i , köprüyü, yolu, hastahaneyi, şümedüferi, mek- tebleri [1] hattâ inzibat gibi işleri bile kendi yapması ve Hükümete pek az iş brakması id i.

Sorbon darülfünunu mümtaz müderrislerinden ve İnştitut azasından Essai d’une psyclıologie politiqu du Peuple aııglais ya‘ııi ( İngiliz kav- miniıı siyasî Psyclıologiası üzerine tecrübe’i kalem)

unvanlı pek mu‘teber kitabını 1900 de neşr eder­

ken E. B o u tıııy , kırk seneden beri İnğilterenin artık eski iıığilteıe olmamaya başlamış oldu - ğuııu, İngilizin seciyyesb artık eski metanet ve cilasını muhafaza etmediğini yaziyordu.Vaktile Hükümetin müdahale ve muavenetini istemek­

sizin İngiliz halkinin bizzat gördükleri idleri Hükümete terk etmeye başlamış olduklarım nazarı dikkate ‘arz ediyordu [2] ve bu suretle

[1] İnğilterede mahalli mekâtib idarelerinin sarf etdikleri mebalığı ‘azime haricinde yalnız Hükümeti mer- keziyyenin ma‘aıif yolunda sarf etdiği on iki milyon in - ğiliz lirasının 9,800,000 i ibtida’î tahsile sarf olunıyordu ve bizzat ehalinin ve hususî cemöyyetlerin 1908 de ilk tahsili tahkim için sarfiyyatı bundan çok az değildi.

[2] Bu eser İctilıad kütüblıanesinin 22 , 23 ve 24 üncü kitabları olarak 1909 tarihinde ( İnğiliz kavmi )

‘unvanile tarafımızdan tercüme ve neşr olunmuşdur.

(4)

5572 İÇ T I H À î) zamanımızın R o m a ih ıp r a to r lııy u olan

İ n g ilte r e için bir hübüt devıinin başladığına imalarda bu'uniyordu-

Topların, Orduların, Donanmaların kuvvet­

leri , milkler feth , milletler teshir edebil,r . Fakat bu meftuhatı muhafaza ve 1 ümran ve saadete mazhar eimek bu milletleri esirlikden cıkarub vatandaş ve her halde «leb'a’i s::d k..»

mertebesine yükseltmek için töpdan vl m.d'uî kuvvetlerden çok yüksek olan ma‘nevi ve me­

denî kıyinetler lâzımdır. Yalnız kuvve’i ıı adiy- yenin uzun müddet bir fethi muhafaza edebil­

miş olduğunu Tarih kayd etmemi.dir ve esare­

tin, es:r olandan ziyade esir edeni ha-ab etdiği muhakkakdır. Bunu ( Felsefe’i tstıbdad ) ındafl]

Gonte Viktor Alfieri ne kadar sarih göster - mişdir I İ n g ilte r e artık dalıa u / u ı ı m ü d ­ d e t e fe n d i k a l a m a y a c a k d e r e c e d e fa z­

la k ö l e l e r e m a lik olmıışduı* ! Bu kadar çok esirlere malik olan bir kavmin bir gün bu esiılerin nıemlûki oluıasi, kanunr tabi‘atce zarûridir.

İnğilterenin inhitatı on dokuzuncu asrın son rub‘unda belirmişdir ve harbi ‘umumiden en vahim darbeyi yiyen inğiltrere olınuşdur ! Kari’lere garib görüne bilecek olan bu iddi‘a ve da^vamızı kolayca izah ede bilect ğiz:

Bu gün bir kavmin şevket ve kud:etini tem­

sil eden, yalnız başına toplarının ‘aded ve kud­

reti, ordusunun kesret ve intizamı değildir . Bu gün bir kavmin kudreti kavmiyye ve me - deniyyesini, ez cümle, ticareti, sanayi'i, kabıliy- yeti ictimaMyyesi temsil ediyor. Bir ‘asır evvele gelinceye kadar İngiltere dünyanın her tarafını ticaret ve sanayt‘ile istilâ etmiş ve her tarafda m jlıib ve mahbub bııluniyordu . Ticaret gemi­

leri ‘ıımmanları yarıyor ve ‘arzın kınalarım bir örümcek ağı gibi, deniz ve kara yollarile sa - rıyordu. Fakat cilana bu tasarrufun nihayetsiz devamı, bilhassa inğiüz meşreb ve mizaci için mümkin olamazdı : Oııdaki seciyye sebat ve salabeti , muhiti mutehavviie sür'atle intibak edemeyecek derecede fazla idi. Cihan ve cilıa-

nm frbayn süı‘atle değmiyor, İngiliz mizam

‘ayni suretle deği emiyordu. Ki verinin tnulı - tine İntibak edemeyen bir Hükümet ’ uzun müddet lıüktiraı ve ki veriıe salıib kalamaz ■ Büyük üstad Doktor Gustave Le Bon bu kahdeyi ne güzel icmal Ve ifade etınijdir ‘iba­

resi ‘aynen şöyledir :

L’ait de gouverner consiste suıtout aujourd’­

hui à s’adapter le mieux à des nécessités exté - rieures sur lesquelles la volonté ne saurait agir [2] .

Ki « idare’i Hükümet san‘ati , bilhassa bu gün, üzérine Ladenin te’sir icra edemediği harici icabata mümkin olduğu kadar eyi intibak etmekden ‘ibaretdir.»demekdir. Kavin­

ler vj zihniyyetleri tehavvul ve tekâmül etli - yordu. İta‘at ‘unsuru bozuluyordu. İngiliz, se- ciyyesinde muktezi elastikiyyeti bulamiyor- du- İngiltere ticaret ve sanayi4 ‘âleminde ilk dirsek darbesini Japonyadan yedi : Bu gün japonyanın kırk elli seneden beri te’sis etmiş olduğu mükemmel darüssana'aları vard.r; Me­

selâ Japonyanın pamuk darüssana‘ası daha 1898 de 6000 ‘amele istihdam ediyordu • Altı bin işçiyi işleten bir fabrikanın ‘azameti ko - iayca tahmin oluna bilir . Bu d ırüssaııa’alar hissedarla: ına yüzde 10 ve hattâ 20 kâr ver - mekde ve mükemmel işi r yapmakdadtr. Ilal- tıuki İnğilterede mümasil darüssana‘alar;n his - sedarları temettü1 hisselerinin her sene azal - ıııakda olduğunu göımekdediıler ■ Bunların en baba yiğitı temettü4 hissesi olarak yüzde 3 ve­

re bi iyor. Faikın azameti Inğilte:e için feci' - dir. Şarklılar muhtaç oldukları mahnulatı ken­

dileri yapmaya başlamışlardır : Sa‘at , çini , kâğıd ve hattâ Paris çe .idleri diye şühret bulan ıtrıyyat, Japonyada yapıhnakdadır. Bu suretle Avrupa ma‘mûlâtı Şarkdaıı ‘alettedric tard olıı- niyor. Ba‘zı cins e,ya, meselâ Kibrit, InğUteıeye has mıLııûlatdan idi ve her sene Japonyada 600.000 ahun franklık İngiliz kib.iti satılırdı . 1895 de bu rakam 10.000 e tenezzül etdi •

[2] M. le Dr. Gustave Le Bon - P s y e l I O İ O -

<jie ü n S o c ia lis m e p.- 256 . [1] Kötübhane’i İctihad - ‘aded 19 ikinci tab‘ ■

(5)

I Ç T I H A D 5573 Halbuki Japonyalılar sıfırdan banlayarak bir

kaç sene zarfında, 1895 senesinde, i‘mal etdik- leri kibritlerin safı,,mı 2.275.000 altun franga çıkardılar! 1890 tarihinde Japonlar senevi yalnız 700 franklık şemsiye yapar satarlardı, beş sene sonra 1895 de bu rakam 1.300-000 altım franga baliğ oldu. Japonyanın diğer ma'mul e .yası da bu nisbetde artdı . [1] Bu keyfiyyet İngiltere ticaretinin aksayı şarkda büyük rıc‘ati deınekdi.

Bu ticari istiska’ı , siyasî istiskal ta'kib etmek zaruri idi ve bunu görmemiz çok te’ehhur etmedi :

Sorbon Darülfünunu muallimlerinden Louis Cazamiaıı m 1911 de intihar etmiş olan L’A n- (jle te r r c m o d e r n e e t s o n é v o lu t io n adlı mühim bir eseri vardır; bunu gözden geçirmek inğilterenin nereye gitdiğini re’yel‘ayn gör - mekdir. Müellif yalnız mücerred d a \a ve iddi-

’alarda bulunmayor o, bir mu;ar,h gibi elinde teşrih biçağı olduğu halde yeni inğiltereyi mutala'a ediyor ve okuyana kat‘i kana'at ve - riyor. O , tevellüdat mes’elesile, sureti mahsu- sada meşgul oluyor . Pek ey i gösteriyor ki İngilterede vaktile pek feyyaz olan tevellüdat muntazam ve mutezayid bir tenakus ‘arz e iyor ve hattâ, nesil bozularak , Londra da efradı askeriyyenin boyları kısalıyor . Bir kavimin ticaretinin darbe yemesi, tevellüdatımn azalması, efradının kıymeti fisiyologia’iyyesin n tenakusu, o kavmin kıymeti ictima‘iyyesinin inhitata yüz tutması dernek değil de nedir?

Vakıile İngiliz için f rar etmek hücum et - mekdi: ! i eriye doğıu hücum, mü.kilât üzerine hücum ı¡mekdi. Şimdi ingilterede kolay mu • vaffakıyyetler aranıyor. Güçlükler önünde ric­

at etmek meyli galebe ediyor. Louis Gazandan kitabını.ı hülâsasını? Décadence ou évolution

‘unvanı altında yapiyor ve İngiltere hakkında icmaline _u satırlaıla başlayor :

Une grandeur intacte p. u t-être, mais inqu­

iète et qui s’interroge ■ [2J 1 2

[1] Dr. G. LE BON un sabikubarz kitabı , sahile 261 - 263.

[2] Belki el değmemiş bir büyüklük, fakat bî huzur olan ve istintak olunan bir büyüklük .

Fakat bu söz 1911 de söyleniyor, butarilıden sonra neler, neler olnrdı ! Bu gün yüzlerce bin [1] i,siz ‘amele ve bir sürü ictima‘i hadise, H öyük Britanya'nın K ö r ü k B rita n y a olmaya başladığını i‘lân ediyor. (Shakspeare) , ( Byron ) , ( Shelley ) , ( Darwin ) , ( Jenner ), ( Niewton ) etc ... gibi e’azımı fikriyyesinin büyüklükleri ve kendisini ‘asırlarca büyük ve kuvvetli olarak yaşatmış olan harsı sayesinde, Büyük Bretaniya, büyüklük simasını muhafaza etmekdedir .

İngiltere, muzlim ve isyan enğiz mahıumiy- yetleıin yanında muhteşem ve muşa‘şal ni‘met ve mazhariyyetleriıı uzun müddet müsterihane yaşayanı lyacağma pek dikkat etmek istemiyor görünüyor. ( Urfi’i şirazi ) ye nasıl hayran ol - mayım, İran in bir zaman pek büyiik olmuş olduğuna nasıl iman etmeyim, ki onun bir evladı :

Ş t & A Uiâı'l *gU »

[2] « 4)' J 5

diye bilmi.dir. L o n ü r e s de Lordların, Conte ların , zengin kâşanelerini, kapılanıl.n önünde bekleyen yaldızlı automobilleri gördüm. Hyde- Park ın tahta sıraları üzerinde, caketleıiniıı yakalarını kaldırarak, gicelerin, göz ya ları gibi bir şey olan şebnemlerin altında , ıslak ve muztarib geçirenleri gördüm. İngiltere, C om ­

munist Rusyânın propagandasından ziyade , bilerek veya bilmiyertk kendi yapdığı boLe - viklik pıopagandasınduı ihtiraz etmelidir !

Harbi‘Umumiden en büyiik darbeyi İngiltere yemedir diyoıdum; izah ediyorum :

Rusyada çarlık çökdüğii gün çalığın demir sütunu devrildi, Avrupanın , şarkdaki Avrupa- ııın ayağını ezdi > fakat bu mu'azzam sütun Büyük Britanyaının , : arkaı ve bilvasıta cihana hâkim büyük Britanyanıiı beli üstüne dii.dü ; İmpratorluk Rusya , Avrupanın ve bilhassa İnğilterenin hem müdlıiş bir rakibi hem de do-

[ll Bu makalenin 1925 de yazıldığını unutmayın;

bu giin işsizler mikdarı 2 milyonu buluyor, (haşiye’i 1931) [2] Mazlumların gasb edilen maye’i ma‘işeti , kuv­

vet ve celâdeti kasırganın eteğine atar .

(6)

5574 I Ç T I H A D lavîsile pek kıymctdar bir zahiri id i. Kavinler ve bilhassa şa-ki Asya kavmleıi İngiltere ve Rus tahakkümlerinden birine katianmakda muztardı.

İnğiltereyi ehven şeriyn görüyordu. Rus b o ­ yunduruğuna Ingiliz boyunduruğunu bizzarûre tercih ediyorlardı . Çarlık diişdükden sonra şark yalnız İngiltere ile karşı karşıya kaldı.

Bu müsa'id vazbyyet şark için ne zamana kadar devam edecek ? bu su'alin cevabi şudur:

Şark her gün daha ziyade kendi kudret ve isti'dadını his etmeye devanı etdikce Rusya da İmperatorluğun tekrar te’sisi müsteblad değildir;

fakat fıığilterenin^ sabık kudret ve şevketini kesb etmesi, zikr etdigimiz l2razhr delâletile , diye biliriz ki müsttb‘addır . B:r kavmin ki tica­

reti düşer, tevellüdatı düşer, sanayıh diğer mil­

letlerin sanayimle rekabet edemez , ferdlerinin kıymeti teşrihiy -

ye ve fisiologia’iy- yeleri düşer , o - nun sukuta b aş­

lamamış nesi kalır?

Bunu söyleyen İngiliz milletinin kadim bir hasmı

değil bil'akis ,

onunu doğurmuş olduğu yüksek evlad - larınııı , Hamlete gibi bütün dünya için edebî şah eserler ibda* etmiş, be^eriyyete çiçek aşısı gibi, şiimendüfer gibi kıymetdar hediyeler vermiş güzide ve lâyemut ed;b , mütefekk r , muhteri* evladlarımn hayranı olan ve bedkha- hımız olmadıkça, bütün beşeriyyet için olduğu g ib i, hiç bir zaman kendisinin de khayıkhahı olmakdan fariğ olmayacak bir sulhîdır , bir sulhîdır , ki

O» f j r Alff- w‘La>

iddiasının butlanına şiddetle kanı‘dir . hiç bir hususî felâket yokdur, ki ‘umuma , az çok muzır te’siri olmasın ■

H arbi‘Umumiden eıı büyük rahne ile çikaıı kavinin iıığılizler olduğu hakkında bir kelime daha söyleyeceğim : Mütarekenin ferdasında J o u r n a l d’O rient gazetesinde uzun bir rnu’a­

ka tim intişar etmişdi • Muharririn bir su‘aline cevab verirken ‘aynen şu sözleri söylemişdim:

L’Angleterre a vaincu l’Allemagne , mais , hélas, l'Allemagne a militarisé l'Angleterre . ki « İngiltere Almaya yi mağlûb etdi fakat , heyhat ! ( Almanya ) da Inğiltereyi

« Militiarisé » etdi » demekdir . İnğilterede mecburi ‘askerlik kabul edildiği gün , bence İngiliz kavminin za‘fı i‘lân olunmuşdur. Ingil - tere Harbi ‘Umumîye kuvvetinden değil zadın­

dan iştirak etınişdir. İngiltere o muharrire ben- zemişdir, ki bir münakaşa’i kalemiyye esnasında mu'arızmı mantıkî ve ‘aklî dela’il kuvvetile ilzam edemeyerek kalemini brakır ve mu‘rızı üzerine sopa ile hücum ederk uıağlûbiyyetini i‘lân eder . İngiltere her tarafda tacirlerinin Alman tacirler tarafından, elyevm meşru* ta -

mnaıı yollarla ko­

nulduğunu gör - dü. Buna, ‘ayni silâhlarla muka - bele edemedi ; daha ucuz, daha eyi mal çıkara - madı . Müşterile­

ri , daha nazik mu‘amele ile , güler yüzle , kendilerine Crédit vermekle, taksitli te’diye kabul etmekle celb ve memnun edemedi . Bu rekabeti ticariyyeye ticarî yollala , ticarî usullerle karşı gelemedi ; Uzağı görmez Kaiser Wilhelm in cezbesinden istifade e td i, Harbi ‘Umumî yangınına bir ben­

zin bombası gibi girdi, hem Almany hem In - ğiltere gafletlerin en faci‘ini irtikâb etdiler .

[1] Geçen nüshanın bu yerine ber mu‘tad dere edil­

miş olan kıbada iki mühim tertib sehvi , görülemeyerek , kalmış olduğundan musahhah şeklini tekrar aşağıya dere ediyoruz :

R U H U N Ş İ M Ş E K L E R İ 1 Bir hararetli ziya huzmesinin altinda

‘Azm ü imana çevirdim beşerin şekleriııi , ' Bir nefes almak için susdit karanlık giceler, Ruhumun, bi hareket, bekledi şimşeklerini. j

14 Nisan 1931 A. D. ;

t

« T E N N Y SO N » A [1]

Yra s f e d ilm e z y e n i bir y a n m a k , u y a n m a k v erd in S o ‘u y a n s i n e l e r e m ıışta ‘il im a n ın la ;

G ü n e şin s ıy r e tin e şiın e n i etdiıı teşrik

P ü r te b e ssü m y a n a r a k y ü k s e l e n e llıa m n la .

15 Nisan 1931 A. D.

(7)

I Ç T İ H AD 5575 Harbi ‘Umumî Rusya Imperarorluğunun suku­

tunu doğurdu, bu ise, tekrar ediyorum, Inğil- terenin şarkda maddî ve ma‘nevî mağlûbiyyet ve n c ‘atını intaç etdi .

Mütarekenin ferdasında ya‘ni Sovyet Rus- yanııı ta ‘zzı’i tamından bir az evvel İn­

giltere cenûbî İranı bilkuvve istilâ etmiş ve oranın Petrol menba'Iarıııın başına otur- muşdu, bu, 1919 da oluyurdu . İran silâhdaıı tecrid edilmiş olduğundan ve rus muavenetine istiııad edemediğinden cenûbî İranı Büyük Bri- taııyaya veren ve İran ile büyük Britanya arasında ‘akd edilen muahedenin tatbikına bir mani‘ yok zan olunuyordu . Halbuki bir az sonra mu'ahede lafzı murad kaldı ve İngiltere rıc‘at etdi . Yine 1919da Efğan , İngiltere ta­

hakkümüne karşı kıyam etdi ve Efğan Emiri ( Emaııullah Han ) , İngiltere ile i’tilâf tarafdar- lığında galiba, ileri gitdiği anlaşılan Harbiye nazırını asdı; İngilizlerle bir sıra muharebeler yapdıkdan ve inğilizlere hayli telefat verdir - dikden sonra Efğan muzaffer oldu ve tanı is - tiklâlını Büyük Britaııyaya tanıtdıran bir m ua­

hedeyi ‘akd etd i; Bu muahedede Hindistan içinden geçerek ( Piş Aver ) tarikile Efğanis - tana serbestçe her nevi' mühimmatı harbiyye idhal etmek hakkı Efğanlılara İnğilizler tara - fından veriliyordu . Bu mu‘ahede 15 Ağustos 1923 de ( Londres ) de tasdik edildi [1] O za - mana kadar Efğanııı yalnız Hiııdistanda ve ( Londres ) de sefiri bulunurken ba'dema her Devlet nezdiııde sefir bulundurmak hakkını iktisab etdi. Şimdi Efğanistan hiç bir İngiliz kontoroluua tabi4 olmaksızın memleketine her nevi‘ harb ve darb âlât ve edevatı idhal edebiluıekde ve her istediği Devlet nezdine sefir göndermekdedir. Yine Harbi ‘Umumiden sonra ( Mısır ) ın aldığı vaz‘iyyet ve elde et - diği imtiyazlar ma‘lumdur . Fakat en büyük bağte inğiltereye bizden , Türkiyeden gelrniş- dir. Müerrih ( G. Ferrero ) ııun nazarı dikkate büyük bir talakatle ‘arz ve ( Gustave Le Bon ) 1 2

[1] Mazi ile istikbal arasında : İctihad numara 151 1 Ağustos 1923 [2] L’Afganistan nouveau p. 16 ( Paris 1924 ) .

un ( ‘Ameli Ruhiyyat )de te’yid etdiği vech ile

« Bir Türk Generalinin dehası » ya1 ni [ Mustafa Kemal Paşa ] Avrupanın karşısına dikildi • (Sèvres) muahedesinden soııra(Lausanne) m u a ­ hedesinin ‘akdi Avrupa ve bilhassa Ingiltere’

için ma'nidar olmak ne kadar mümkiııse o k a ­ dar ma‘nidar ve beliğdir. Bu uzun ihticaclardan sonra kari’ hakkımızı, Inğilterenin harbi ‘umu­

miden en ziyade mutazarrır çıkan. Devlet ol - duğunu iddradaki hakkımızı teslim etmiş olmak gerekdir. İ n g i l t e r e n e r e y e d o ğ r u tjitii - y o r ? d i y o r s u n u z iş te c e v a b ı : U z u n müddet ım ı'a z z a ın v e zi ş e v k e t o l m u ş R o m a im fie ra t o r l u ğ u n u n (jilm is o l - d ıığ ıı y e r e d o ğ r u . Her sukut, ma‘ruf su­

kut kanunu mucibince ırıütezayid sıir‘atle v u ­ ku' bulur ! Evladı f i kriy y esinin kadim ve ebedî hayranı ve rahneler yememiş olduğu zamanlar­

daki harsinin yüksek bir derecede hiirmetkârı olan bir Tiirk vataııdaşi sıfatile söyleyorum : fnğiltereee elde etmek veya muhafaza etmek icab eden M u s u l [1], bizim Musulumuz değil­

dir , bizim Musulumuzdaki petrol menba‘Ian değildir , Bu menbaTar yerine, seciyyesiııin Energie menba‘larile meşgul olmalıdır . 0 Mos­

kova dan değil ( Londres ) dan endişe etmek zamanındadır. ( Irak ), ( Hindistan ) , (Mısır)etc, silkiniyor: Bu atların sırtına ancak yere ç a r­

pılmak için binile bilecek ! On beş sene evvel balkan harbinden, her tarafı kan ve yara içinde çıkan milletimin huzurı ıztırabında [ Şa’ika’i hayat ] ı yazıyor ve bunda

Şbirimin natıkası beste’i âhetığindir , Kalbimin darbeleri demdeme’i cenğindir.

Olmayanlar ne kadar var ise şimdi olacok , Bagatorlarla cihani medeniyyet dolacak .

dedikden sonra

Tanımam Kudreti kılmışsa mukadder zillet , Milletim ! milletim ! ey uykuya kanmış millet ! Açarak surı hurafata bu miidhiş deliği , Sana kan yapmak içindir > ki erildim çeliği .

kıt'asile feryadıma nihayet veriyordum.

[l]Mekalenin 1925 de yazılmış olduğunu unutmayın.

Mekalenin temamiyyetini muhafaza etmek istediğimiz için bir kelimesini bile tay etmiyoruz . [ İctihad J

(8)

5576 f Ç T l H A D Şimdiye kadar olmayanların çoğu oldu : Türkiye büyük bir nıeş‘al doğurdu; önünde bu meş‘al olduğu halde başka bir can ve heyecanla yürümeye 'azim T ürk ün kanında yeni bir nar ve nur yanacak . Cihan büyük bir sukut ile dine bir suTıdun huztrı inkişafındadır . Azalan tevelliidat, kısalan boylar , çoğalan işsizler ,

Artan gayri raziler ’ tevessü' ve tevali eden

iktisadi ve ticarî hezimetler İngiltere için Mu­

sul mes’elesi gibi harici mes’elelerin ehemmiy- yetini milyona karşı 1,2 rakkamı derekesine indirmek lâbiiddir . Bu içtima‘i mülahazada bir ikaz ruhu vardır ve bu ikaz hiç bir milletin >

‘alel‘umya ’ bedklıahı olamayan bir ruhun ikazidir .

14 Teşrini evvel 192> İctihad Evi Dr. AB. Djevdet

Sıhhi sütün

BESLENM E U S U L Ü

" f Geçen sayıdan maba'd ve hitanı ]

İnsanlar için h ayatî ve calib i dikkat olan bu m eselen in eh em m iy etin i takdir etm ezler v e on a lâyık olduğu d ereced e dikkat ve ri‘a y et etm ezlerse hiç bir vakit onlara m usallat olan hastalıklardan kur­

tulam azlar.

Burada işlen en hataların en büyüğü tegad d i m eselesin d ed ir. A lelhusus çocukla n n b eslen m esi v e en ziy a d e onların k e ­ m ik v e dişlerinin terk ib in e giren m a ‘denî ecsam ın ek sik liğin d en ileri gelm ektedir.

B unun için k em ik v e dişleri b ozu k n e ş­

v ü n em ası noksan, a‘zası çarpık, sim ası çıkık göğsü dar v e basık kim seler bu gün şehir v e kasaba sakinlerinin e k se ­ riy etin i teşk il etm ek ted ir.

Bu sıhhat züğürtlüğüne başlıca sebep gıdam ızda m a'd en i ecsam ıu noksanıdır.

V ücudüm üzde vuku bulan k im y ev i f i‘iller ü zerin e pek sıkı tesiri olan bu cisim ler kan v e len fa ile a'zam ızı teşk il ed en bü­

tün n eşelerin sıhhî şerait dahilinde vazife ifa etm elerin i tem in hususunda pek bü­

y ü k bir rol oynam aktadırlar.

B erm u'tad b ey a z ek m ek v e b eyaz un ile m a m u l ham ur işleri , e t , m argarin, şek er v e çayd an ibaret olan tagad d i tar­

zım ız vasıtasile kâfi m ikdar m a ‘den î ec- sam alam ıyoruz.

M a‘den i cisim leri ziy a d e m ikdarda

h avi olan süt v e sütlü şeylarle m ünasip suretde bişirilm iş y eşil seb ze gibi ot, kök n e v ‘inden ş e y le le taze m eyvalar v e k e ­ p ek li undan yapılm ış ek m ek v e saireyi bu gün y ed iğ im iz m ikdardan daha çok fazlaşile yer isek b eslen m e usulim izde büyük bir terak k i a ‘yııi zam anda sıh h a­

tim ize de ziy a d esile hizm et etm iş oluruz.

Bir çey r ek asır kadar e v v e l k eşf e d i­

len v e b a ‘zı gıdalarda m evcu d iyeti pek aşikâr bulunan (V itam ine) nam ındaki g ı­

da î m ad d elerin m ü tem m im i cisim ler b es­

len m e tarzını büsbütün başka bir yolda aydınlandırm ışdır .

S o n zam an d a “V itam in eler,, hakkında yapılan n eşriy a i pek büyük bir alâka uyandırm ışdır v e tarzı tegad d in in yen i bir yolda inkişafını m ucib olm uşdur. M a‘a- m afih diğer bir kısım halkın bu V itam in e bahsi etrafında yap ılan gürültülerin fen adam larının geçici bir tak m d ed ik o d u la­

rından ibaret olduğunu v e bunun da te- m anen unutulacağını sö y lem ek ted irler.

H alkın bir kısm ı diyorlar ki biz vücudü- m üzün naşıl b eslon m esi lâzım g eld iğin i p ek â lâ biliriz onun için y en id en y e n iy e b eslen m e usûlleri v e teg a d d i yolları ö ğ ­ ren m ek için sarf ed e c e k vak tim iz yoktur. A n cak onlar n e d erlerse d esin ­ ler hakikat şudur ki ilm in gösterdiği y o l­

(9)

r g t i ıı ad 5577 lara gitm ek istem eyen ler n ih ayet bunun

cezasını görürler .

V ita m in esiz y em ek le rle b eslen en ç o ­ cukların n eşvü n em ası noksan olduğu gibi çocuklar gibi büyükler de bu vitam inesiz tegad d i ile ku vvetsiz v e hastalıklara karşı m u k avem etsiz olurlar. B ununla beraber bu gibi m evad ı tedarik ile m ünasib m ik- darda yem ek lerim izd e bulundurm ak m üş- kil değildir. Bunun için yap ılacak iş her günkü y em ek lerim izd e ta b i‘î halleri ve tazelik leri bozulm am ış b a‘zı n e v i1 g ıd a ­ ları y em ek d en ibaretdîr. Bunlarında baş-

lıcaları k ep ek li undan siy a h ek m ek ,

— taze çiftlik m ahsulâtından süt, tere­

yağı, yum urta — ta ze y eşil ot, k ö k gibi şey lerle lim on, portakal, dom atesdir. İşte bu üç n e v i1 m eva d d a vücudüm üz için e l­

zem olan başlıca vitalin eler m ev c u d d u r . Bu üç takım gıdalardan başka b a ‘zı n e v iie r d e m evcu d ise de ayrı ayrı burada zikr etm ek m üm kün değildir.

M eselâ bir çok hububat v e zah ire - lerle, h ayvan i yağlar v e d iğer bir çok m eyvalar m evcu t olduğu gibi .

Biiyükada Dr. ŞÜ K R Î

Itiı* T arilı F e ls e fe s in in ‘İl mi F sa sla rı

Dördüncü bahs

Medeni y y e lle ri ıı T a h a v v ıılu Bir medeniyyetin inhitatı pek siir‘at!i ola­

bildiği gibi ba‘zen de pek bati olur . Roma Impratorluğunun hali tebıamile böyle oldu:

Şiibhesiz İmpratorların diktatörlükleri da - bili mücadelelere nihayet verdi. Fakat dikta - törliik inhitatın seyrini yavaşlatmakdan başka bir şey yapmadı.Vaktile S e n a to ya [ F ‘y;tn Meclisine ] mahsus olan İinpratorları iııtihab ve

‘azl etmek hakkı Le<|ioıı [1] hır tarafından gasb ve isti‘mal olunacak bir derecede « a ıı - to r ite tanınmaz olduğu vakit bu inhitat tam oldu .

Modern Avrupa mümasil devrler geçirmeye mahkûm göriinmekdedir .

‘ilmin terakkisine medyun bulunulan parlak cebhelerine rağmen Tarihinin en karışık devr- lerinden birini geçirrııekde ve derin bir «anar- clıie » ye batmakdadır : Kavinler arasında kin­

ler , ‘ayni kavinin sınıfları arasında kinler , Avrupa da her giin daha ziyade tevessü4 etıııckdedir .

[1] Eski Romalılarda stıvari ve piyadeden müteşek - kil ve ekseriya 603 mevcudlu Fırka’i ‘askeriyye .

îğtişaşlar bir raddeye geldi ki bir çok memleketler: Italia, Espanya, Lehistan, Y u ­ nanistan ağır diktatörlüklere katlanmaya mec­

bur oldular , Avrupa nın diğer memleketleri daha eyi bir vazMyyetde değildirler.

Balkan yarım adap nın küçük Devletleri

‘asır'ar görmüş , eski uıubarezelerine tekrar başlamak temayu'uııde. Rusia, yeni dinlerini kabul etdirmek isteyen mute'assıbların hab ü hayallerinin tatbiki yüzünden temaırıen harab oldu.

Kadim temelleri sayesinde Fransa, tngiltere, Almanya lıenuz iğtişaşe mukavemet etmekde- dir . Fakat nufuzu her gün büyümekde olan Socialist kuruntuları tarafından yavaş yavaş kemirilmekdedirler . Amerikanın mu‘azzam kuvveti, mukadderatını idare etmeye me’mur zevatın hattı hareketini ta ‘yin etmek için bir kaç doğru fikre malik olmasıdır .

Yunanistanııı, Romanın ve yirmi cehd ‘as­

rının varisi olan Avrupa , medeniyyetin m er­

kezi kalacak görünüyordu. Halbuki birdenbire

‘alemin kutbu olmakdan kaldı ve diğer nısfı kürede, fikirleri, hisleri ve diğer hayat unsur­

(10)

5578 I Ç Î İ H A b ları kendisininkinden temamen ayrı yeni bir cihanın büyüdüğünü görüyor.

tf: ««

‘İlmî keşfiyyat neticesi olarak hayat şera-

’itinin, ez cümle, nakl vasıtalarının siir‘ati sebe^

bile, yeni ‘alem evvelce meçhul olan mes’eleler içinde boğulmuş buluniyor . Vaktile nâ kabili iktiham mancalarla biri birinden ayrılmış olan kavinler menfaatlerinin birleşdiğini yalıud mücadeleye girdiğini gördüler

İlâhların, Kralların, yahud sadece te am ü ­ lün « Autorité » sile _ uzun müddet muttehid kalmış olan Cem‘iyyetlerin muhtelif esasları tedricen dağılmakdadır. Hemen hemen değiş­

meyen bir mazinin teşkil etdiği en mustakir memleketler gayri melhuz ahval karşısında buluniyorlar. Siasî fırkalar dünyanın telıavvul- lerinin ortaya atdığı icabata henüz intibak edemediler . « radical » 1er , « Socialist » 1er , Muhafazakârlar ete... Eski formülleri ile, yeni mes’eleleri hail etmeye uğraşiyorlar . Basit fikirler siyasî hayata hâkîm olmaya devanı ediyorlar. [ devam edecek ]

Dr. G. Le Bon

Ş İ ‘ İ R

Ş A H K I

Birlikde vururken, iki kalbin darebanı , Birlikde akan göz yaşının tek cereyanı , Birlikde sükût eylemenin gizli lisanı, Bunlar bana söyler ne demekdir bu hayatı, Birlikdedir ömrün gibi ‘aşkın nakaratı.

Sensiz bu cihan bence su üstünde nakşıdır Dört mevsimi yokdur içimin her günü kışdır Birlikde ölenler , gömülenler yaşamışdır • Onlar bana söyler ne demekdir bu hayatı , Birlikdedir ömrün gibi ‘aşkın nakaratı.

*

Bir ömüre çekilmez bu dikenler, bu zehirler Sevdasiz ölenler neye dünyaya gelirler ? Birlıkdeki sevdazedeler bir kişidirler.

Onlar bana söyler ne demekdir bu hay atı, Birlikdedir ömrün gibi ‘aşkın nakaratı.

M idhat Cenini

N işan YıTzıiğü

— Seveceğinle —

Bırak şu cem’iyyetin yalancı düsturunu î.

Küçük bir halkayla gönül bağlanırım hiç ?

‘Aşkım göğe yayarken ‘alev 'alev nurunu, Sararmış bir altını görse de tanırını hiç ?*

*

Yere çal şu sırıtan donuk şerbet tasını*

Biz ‘aşkın şerabım ruhumuza içirdik . Ver elini sevğilim biz nişan halkasını Çelik bir zincir gibi kalbimize geçirdik!.

Sûzi Can

A h lâ k i o n enir

Nankın humeti re’isi General Changkai - Chek. «Çin zabitlerin tekemmüli ahlâkisi birliği»

a‘zasına aşağıdaki on emri göııdermişdir : 1 Y a ğ ın a e tm e y e c e k s in .

2 O liin ulcn k o r k m a y a c a k s ın . 3 C aka s a t m a y a c a k s ın .

4 M a ğ ru r o l m a y a c a k s ı n . 5 T e n b e l o l m a y a c a k s ı n .

<> Zina i ş l e m e y e c e k v e k u m a r o y - ııa m a y a c a k sın .

7 A fyon iç m e y e c e k s i n . [*J S Ödüm* para a lm a y a c a k s ın . O Ş a r a b iç m e y e c e k s in . 1 0 Y a la n s ö y l e m e y e c e k s i n .

Général Oh. Chek

['] 7 inci Enir in Fransızca asli « Tu ne fumeras pas » dır. Fumer - içmek, tütüne ve afyona şamildir . Fakat Généraltn nehy etdiği muhakkak afyon içmekdir.

[ İctihad ]

(11)

I Ç T I H A D 557$

Halk için tibbî sütun

A'MALIK

S E B E B L E R I VE KORUNMA Ç A R E L E R İ

TRAHOM N E L E R Y A P A R ? Hastalık neticesi olarak gözün şeffaf kısmının

kenarında damarlar peyda olduğu ve gözün bu kısmını sardığı görü­

lür. Bu ınarezî hâlin adı P a n n ü s dür . ( Şekil: 18 )

Trahomlu hasta­

nın göz kapakları kalınlaşır ve bir az aşağı düşer. Vaki‘a Pannüs sıracalılarda da^ görülürse de, bu

( Şekil 16 ) : türlü Pannüs 1er sıra­

calılara mahsus tedavi ile zail olur ve. trahom pannüs ünden kolayca,, ayırd edile bilir.Eskimiş ve sönme devrine girmiş

Trahomun mühim bir ‘alâmeti üst kapağın iç tarafında husule gelen nasırlardır. [.Şekil. 19]

( Şekil 17 ) Eskimiş Trahomlu gözlerin hali

( Şekil 18) Trahomlu göz (Şekil 19) Şiddetli şekillerinde, zarı iltihabi ve nümnnelik sönmüş trahomlu göz zarı

olacak Pannüs iltihabım gösteren nasır

Trahom, en ziyade kör yapan hastalıklar - dandır demişdik . Mısırda yapılan tedkikat buradaki 2300 körün yüzde altmışının trahom­

dan kör oldukları aıılaşılmışdır. Hirschberg ise 1000 a ‘manın 91 inin trahom neticesi olarak kör olduğunu bulmuşdur. Rusyada 21,700 kö­

rün yüzde yirmisinin trahomdan kör olduğu aniaşılmışdır .

Doktor Truc ve Trousseau nun tedkikatı Fransa’da 7617 körün 100 de 9 unun trahomdan kör olduklarını meydana koymuşdur . Bizdeki körlerin 100 de otuz beşinin trahom neticesi olarak kör oldukları iddi‘a oluna bilir. Bu ra - kamları zikr etmekden maksadımız bu hasta­

lığın rii’yet ni‘metini ne kadar tehlikeye düşü­

rücü bir hastalık olduğunu anlatrnakdır.

İlk bahar göz nezlesi denilen hastalık tra - boma çok benzer fakat bu hastalık sıcak yaz­

larda olur . Serin zamanlarda ve kışın olmaz ve onun kabarcıkları trahomun kabarcıkların - dan farklıdır. Havalar soğuyunca geçer, hara­

retler başladığı zaman tekrar zuhur eder . Bu hastalık 30 yaşını geçenlerde nadiren görülür.

Sıraca ve irsi frengi ile münasebeti olduğu düşüniile bilir-

Trahomun göze yapdığı fenalıkların bir kısmı hastalığın devamı esnasında , diğer bir kısmı da hastalık geçiib nasırlaııdıkdan sonra görülür :

B ir in c i k ısım : gözün şeffafkısmmı istilâ eden ve Pannüs denilen afet ile gözün şeffaf kısmında

açılan yaralar ve ba‘zan bunun delinmesi ve bu delinmenin ‘akibetlerdir , ki bunlardan uzun halis etmek programımızın haricinde - dir. Işıkdan mu‘azzeb olmak , baş ağrısı i göz bebeğinin önünde ve iç tarafında cerahat top­

(12)

5580 I Ç T I H A D lanması ve gözün şeffaf kısmının şeffaflığı za’il olarak rii’yete mani4 olması bu ‘akıbetlerdendir.

İk in c i kısım : Ya'ni hastalık geçerek nasır bağladıkdan sonra trahomun göze vapdığı fenalıklar da şunlardır :

Nasırlanma neticesi olarak göz kapağının buruşması ve göz kapaklarının teşkil etdiği açıklığın daralması, göz kapaklarının zarile asıl gözün beyaz kısmının zarının birbirine yapışması ; bu hale « S y m b le p h a r o ıı » derler . Gözlerin serbest hareketlerine mani4 olur .

T r i c h ia s is ve Xerosis hastalıkları tra - homun sebeb olduğu hastalıklardandır. Trichi­

asis, kirpiklerin , göze sürünecek bir şekilde vaz‘u istikametlerini değişdirmesidir. Bu. ancak bir ‘ameliye ile tashih olununr . Da’ima gözün iist kapağında olur. Ba'zan alt kapak - larda da olduğu vardır.

X e ro sis, gözün tabi'i rutubetinin za’il olmasıdır. Bu hale karşı göz hekimliği ‘âcizdir ve göz için neticesi vahimdir .

T R A H O M U Y A P A N M İli HORDUR Trahomu yapan mikrob henüz ıniisbet bir suretde tayin olunmamışdır. Fakat bu hastalı­

ğın ‘amilinin mikrob olduğuna hiç şı'ibhe yok- dur. Bir gözden diğer göze , bir ‘a’ilenin bir ferdinden diğer ferdlerine geçmesi, Eytamhane, Hastahane , Kışla, Mekteb ve emsali yerlerde bu hastalığın münteşir olması ve trahomlu

‘a’ile ve ferdlerle temasda bulunanların bu hastalığa tutulmakda olmaları hastalığın amili­

nin mikrob olduğunu ve bulaşıcı bir hastalık bulunduğunu vazıh bir suretde isbat eder-

T R AH O M N A S IU B U L A Ş I R ? Gözün kapaklarının zarından çıkan ak ın tı, çapak ya doğrudan doğruya yahud bir vasıta ile sağlam göze temasile hasıl olur. Bu temas, (Trahomun sirayet‘âmili)bahsinde uzunca söy­

lediğimiz veçh ile hastalığın mikrobunu hamil parmaklarla , yahud, havlu , yüz yasdığı , mendil , sürme , yatak çarşafı , lavabo gibi

eşya vasıtasile vaki* olur. Sineklerin, hastalığı bulaşdırdığı muhakkakdır . Bir gözün çapağını emen bir sineğin yirmi dört sa‘at sonraya kadar sağlam bir göze hastalığı geçirebildiği tecrübe ile anlaşılmışdır .

Trahom hastalığı her devrinde sağlamlara geçe bilir .

Trahomun mikrobu 50 derece hararetde 30 dakika kaldıkdan sonra mahv o lu r. 32 derece hararetde yarım sa'at kurutulunca da ölüyor ; donmuş gliserin içinde yedi gün yaşayor.

Bunların bilinmesinde ‘amelî fa’ide vardır : her soğuk , her sıcak i hastalığın mikrobunu öldürmüyor .

IR K IN , İ R T İ F A 4IN Y E M EV SİM -.

L E H İN T R A H O M A T E S İR L E R İ İnsan ‘ırklarının cümlesi trahoma tutula - bilir . İrtifa' ya'ııi yüksek dağlar üzerinde ikamet, hastalığa karşı mu'afiyyet vermez . Bununla beraber yüksek yerlerde hastalık a z ­ dır. Bunun asıl sebebi, bize kalırsa, dağ başla­

rında ikamet edenlerin kalabalık olmamasıdır . B Ü N Y E N İN , Y A ŞIN V E C İN S İN

TR AH O M A T E S İR İ

Kavi bünyeli de, za’if bünyeli de, kadında, erkek de, çocuk da> ihtiyar da ‘ayni derecede hastalığa ma'ruzdur . Asıl mes’ele temizlikde ve hastalıkdan sakınmayı az veya çok bilmek- dedir .

M E M L E K E T L E R E VE İK LİM LER E GÖRE TRAH O M

Trahomun fazla olduğu memleketler vardır.

Arabistan da , Suriye de , Mısırda, bu hastalık çok dağılmışdır. Mısırda beş sene ‘aleddevam göz hekimliği etmiş olduğumdan bu memle­

ket kakkmda salâlıiyyetle söyleye bilirim . Mısırdaki a'malrııı 100 de 60 ı trahom netice - sidir. Orada göz kapaklari kalınlanmamış ya'ııi trahomun en bariz alâmetini arz etmeyen kim­

selere nâdir tesadüf olunur . E halinin 100 de 95 i trahomludur . Şimalî Auıerikada ise tek bir trahomlu yok, Mısırda tek gözlüler çokdur.

(13)

t ç T I H A D 5581 Mısr m yerli ehalisi ve bilhassa fellâlı denilen

tabakası temizlik mefhumundan ‘adeta haber­

sizdirler . Göz kapaklarının kenarlarına üşüşen kara sinekleri koğraak ihtiyacını duymayacak kadar hissiyyetleri körleşmişdir . Hastalığın Mısırda çokluğunu iklimden ziyade bu pisliğe ve hissizliğe atf etmek doğru olur . Rusya da da trahom çokdur. Rusların ‘avam tabakasının da pisliği meşhurdur.

T R A H O M D A N KORUNMA YOLLARI Trahomun sirayet yolları ına‘Iûm oldukdan sonra trahomdan korunmak yolları kendiliğin­

den anlaşılır . Bununla beraber bu yolları bir daha gözden geçirmek fa’idesiz değildir.

1 — Trahomlu kimseyi , hastalık temamen şifa buluncaya ve tedavi tam olarak bütün

‘arazlar, gerek hastanın his etdiği, gerek he - kimin gördüğü bütün ‘arazlar ve ifrazat or - tadan kalkıncaya kadar salim kimselerden ayırmak .

2 — Trahomluların tuvalet levazımını ve eşyasını kendilerinden başkasına kullandır - uıamak .

3 — Hastalık bir gözde ise , hasta gözü silmek için kullandığı mendil, havlu ve sa’ire ile sağlam gözü sildirmemek ve hasta gözünü sildiği vakit elini sabunla eyice yıkamadan ve mümkinse bir az da alkol veya kolonya ile temizliği kuvvetlendirmeden evvel sâlim göze temas etmemek.

4 — Gözünde artık, çapak ve akıntı bulun­

mayan hastanın bile eşyasını ( Evlerde , Mek- teblerde, Kışlalarda) ayırd etmek .

5 - Hastalığın intişarında nezafetsizliğin en müessir bir ‘amil olduğunu hastalara , şa - kirdlere, mu‘allimlere, neferlere ve herkese her vasıta ile anlatmak .

6 — Kışlalarda , fabrikalarda, ınekteblerde, Hükümet dairelerinde , Evlerde , Otellerde , lokantalarda, ete., ve bilhassa trahomlu hasta bulunan lıastahanelerde kara sineklere karşı şiddetli imha tedbirleri almak : Pencerelere , sineklerin geçemeyeceği derecede ince ve sık tel

germek, bu suretle K ara s in e k lerin içeriye

girmelerine meydan brakmamak ve içeriye gir­

miş olanlari öldürecek zehirli kâğıdlar gibi vasıtaları kullanmak da ihmal etmemek.Trahom hastalığı bulunan memleketlerde el ile gözleri oymamak ve ellerin sık sık yıkanmasına ihti­

mam etmek.

7 — Trahomsuz mıntakalra, trahomlu has­

taların seyr ii seyahatini, Hükümet emrile,men‘

etmek. Amerika Muttehid Hükümetleri trahom­

luyu topraklarına kabul etmezler , çok haklı­

dırlar.

8 — Trahom hastalığı olmayan bir meırıle- ketde bir trahom hastalığı görülür görülmez Hükümeti haberdar etmek ve Hükümet haber­

dar olmak vazifesini tanımak .

9 — Mekteblerde ve a’ilelerde trahom zu - hur etdiği vakit hastanın temas ve civarında olanları derhal mu‘ayene ve müşahede altına almak .

10 — Bir trahomluyu, bir frengili gibi tıbbî ta'kib ve Ptinaya tabi‘ tutmak ve tedavi olun­

maya mecbur etmek.

11 — Trahomlu kadınların sütniııelîğe , dadılığa , hasta bakıcılığa girmesine mani*

olmak .

12 — Kahve, Bar, Lokanta, Otel gibi yer­

lerde , hamamlarda müstahdem kimseler ve bilhassa perûkârlar trahomlu olunca temamen tedavi olunarak sirayet tehlikesinin kalmamış olduğuna da’ir göz hekimi raporu almadıkça hizmet ve san‘atlarını icradan meıı‘ etmek.

Trahom hakkında halka konferanslar ver - mek, Sineınalarala hastalığın muhtelif safha - larıııı, tahribatını göstermek, halk arasına kü­

çük kitablarla sıhhî ma‘lûmat ııeşr etmek , mekteblere trahomun tahribatını gösteren lav- fıalar asmak gibi daha bir çok tedbirler hatıra gelir. Mu'ayyen ve muntazam*trahom müca - delesiııiıı ne kadar fa’ideli ve ırıü’essir oldu - ğunu göstermek için şunu zikr ederiz, ki Prus- yanın 500,000 nufuslu bir sancağında 40,000 trahomlu ınevcud iken on sene devam eden mücadelenin neticesi olarak trahomluların ‘ade­

di 400 e inmişdir .

Trahom bulunmayan memleketler için :

(14)

İ — Ahzi ‘asker şu'beleri trahomlu efradı

‘askerlik hidmetine kabul etmeyecek .

2 — Her haftada bir def‘a bütün ‘askerler tıbbî teftişdeıı geçirilecek, me’zuniyyetle evine gitmiş ve ‘avdet etmiş olanlar da bu teftişe tabi' olacakdır.

3 — Her trahomlu hastahaneye gönderile - cek ve temamen şifa bulmadıkça taburcu

edilmeyecekdir.

4 — Temamen şifayab olmayan hiç bir trahomlu bir ‘askere, ‘askerlik hidmeti miiddeii hitam bulmuş olsa dahi terhis tezkiresi veril - hıöyecekdir .

A N K A R A D A H İM A Y E İ E T F A L M Ü E S S E S E S İ Y E TRAH OM Geçen ay Ankarayı dördüncü def'a ziya - retimde ‘ümran nokta’i nazarından büyük bir terakki gördüğüm gibi sıhhî ve içtima*i mü - esseselerin artmasına ve tekemmül etmede% olmasına da büyük sevinçle şalıid oldum . ( Çocuk Sarayı ) Himaye’i Etfal Cem'iyyetinin karargâhıdır.

Müessese fa‘al ve münevver genç, san'atda- şınıız Doktor Fuad Beyin idaresinde işliyor . Çocuk Sarayı , kimsesiz ve fakir çocukların cenneti âdâsıdır . Fakir ve kimsesiz çocuklar bıfrada tedavi oluniyor ve besleniyorlar . Göz hastalıklarına ayrıca ihtimam olunuyor. Mües- sesenm göz hekimi Doktor Vefik Hüsnü Bey istediğimiz vesikaları gönderdi, bundan anla - şılıyor, ki trahom Ankarada mahsus bir dere - cede çokdur . Mu'ayyen bir zeınâıı zarfında H im a y e 'i E tfa l mu'ayenehanesine müraca'at etmiş olan 135 trahomlunun 46 sı AnkaralIdır, mütebakisi 39 muhtelif memleket ehalisinden ve Ankaradan gelüb geçicidir . Doktor Vefik Hüsnü Bey verdiği rakamların altına şu sa - tırları yaziyor :

M ü şa h e d e v e ım ı t a la ‘a : birinci mü - raca‘at eden 741 hastada bulduğumuz göz hasta­

lığının ekseriyetini, gözün, harice ma'ruzolan ve el, sinek, toz, çamaşır, havlu, mendil, ete., gibi şeyler ve Hıfzı Sıhhaya riayetsizliği ımıcib olan vukufsuzluk , yaşayış tarzlarının ibtida'i-

5582 I ç T

liği gibi müsa'id şera’it içinde , birinden diğe­

rine geçen göz zarı iltihabları teşkil etınekde- dir . Bunlardan en mühimini ve* memleketin birinci derdi olan trahom dur. Trahomluların memleketlerini tasnif etdiğimizde, trahomu kesif ımııtakalardan muhaceret suretile Ankaraya gelüb yerleşen elıali arasında Trahomun en ziyade olduğu göriilmekdedir .

Trahomlu muhacirlerin, Ankarada fena şe - ra'itde yaşamaları, AnkaralIların yerlileri a ra ­ sında ‘ayni yaşayışda, ‘ayni i‘tiyadda bulunan

kısım ehali arasında hastalığı sirayet ve intişar etdirecekleri şiibhesizdir. Trahom ve trahomun daha kolaylıkla intişarına vesile olan Koch - Weeks , diplo bacili ve sa'ir intan mikrobla - rile mütehassıl, gözün cerahatli salgınlarını yapan göz zarı hastalıklarının ehali arasında çoğalmasına mani4 olacak tedbirleri birinci de-

’recede mühim ‘ad ederiz . 1 Kânuııi sani 1929

Dr. Vefik Hüsnü

Hastalıkların intişarına karşı her tarafda görülen hareket ve az çok uyanıklık bize teselli

ve şevk verecek mahiyetdedir.

GÖZ H A S T A L IK L A R IN D A N S A KIXMA T El) Hİ It EER İA E

İ ( .M Â EI IIİ R N A ZA R YENİ DOĞAN ÇOCUKLARDA

\ alidenin doğum yolunun akıııtısile hastalık aluıakdan yeni doğan çocuk nasıl muhafaza olunur ?

Yokanda uzunca söylendiği üzre , yeni doğan çocuğun göbeği bağlanmadan evvel göz kapakları «Bicarbonat de soude» lu kaynatılmış ılık su ile yahud hafifçe sabunla yıkanmalı - dır. Eller sabunla tekrar yıkandıkdaıı sonra göz kapaklarının arasına ikinci bir kabda h a ­ zırlanmış « Asceptique » ya‘ni içinde mikrob bulunmak ihtimâli olmayan bir sudan akıtmalı.

Devam edecek

Mes’ul imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin

[ İsmail Hakkı matbaası ]

IH A b

\

Referanslar

Benzer Belgeler

MUTSO Yönetim Kuru- lu Başkanı Mustafa Ercan ise, dünyada bilim, tekno- loji ve duyarlılık alanında- ki en büyük organizasyon olan IEEE Türkiye şubesi öğrenci kollarına

Binanın birinci katı antre, vestiyer, 200 kişilik yemek salonu, 50-60 kişilik üzeri örtülü teras, 15 - 20 kişilik hususî yemek locası ve kat ofisini ihtiva etmektedir..

Kendini bilen insan, hiçbir çağda görgüsüzlü­ ğü yaşam biçimi saymamıştır.. Çevreme bakıyo­ rum, dolaştığım yerleri gözlüyorum, televizyonu izliyorum,

Yapılan denemelerde daha ön- ce COVID-19 test sonucu pozitif olanların %98,5’ini se- sinden pozitif olarak tespit eden algoritma, öksürük dı- şında başka hiçbir

mında bu tebeddül fırsatından is­ tifade ederek padişahlığa ait hak­ ları arttırmak fikir ve emeli ile Tevfik paşaya verilen hidiviyet fermanına Mısırda

Olgumuzda P-ANCA ve ANA pozitifliği mevcut olması üzerine romatoloji ile konsülte edildi ve net ayrıma gidilemeyen hastamıza; ANCA + kollagen doku hastalığı tanısı konul-

Orhan Kemal insanlarının üretim sürecine özgü olgular içinde toplumun başat çeliş­ kilerini davranışlarıyla ortaya koymalarına karşılık, Baykurt’un

Yapılan bu çalışmada, rutin olarak oral cerrahide çok sık kullanılmayan tiaprofenik asit ve etodolak’ın gö- mülü mandibular üçüncü molar diş cerrahisi sonrası ödem