Sahife 8 * ı
A K Ş A M
SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ
Yazan: S Ü L E Y M A N KÂNI ER TEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur •* Tefrika No. 398
^ . ‘ _____________
/v
Arabi paşa kimdir, nasıl ortaya
atılmış ve taraftar bulmuştu?
İsmail paşa bütün Avrupayı, hükümdar saraylarım dolaştı. Hı- diviyeti tekrar elde etmeğe uğ raştı. Fakat muvaffak olamadı. Yaktile Mısırda misafir ettiği adamlar bile bu defa yüzüne bak madılar (1 ).
Nihayet oğlu Haşan paşa vası- t&sile Abdülhamide müracaatla teminat verdi. Ahdülhamit te öm rünün bakiyesini İstanbulda müs- terihane geçirmesine müsaade et ti.
İsmail paşanın bütün sarfiyat
ve israfatına rağmen vefatinde bı
raktığı servet 700,000 altın tah min edilmiştir.
Abdülhamid hidiviyet maka
mında bu tebeddül fırsatından is tifade ederek padişahlığa ait hak ları arttırmak fikir ve emeli ile Tevfik paşaya verilen hidiviyet fermanına Mısırda vergi tahsili ve sikke darbı padişah namına ola cağı, hidivin Mısır zabitlerine mi ralaylık fevkinde rütbe veremiye- ceği, iradesiz harp gemisi yapa- mıyacağı, hidiviyette inhilâl vu kuunda zatı şahane Mehmed Ali paşa ailesinden dilediğini hidiv nasbedebileceği yolunda kayıtlar koydu; Fransa ve İngiltere elçi
leri yazılacak fermanın evvelâ
kendilerine gösterilmesini istedi ler; müzakere uzadı. Edilen iti razlar, hassatan Fransız elçisinin ültimatomu andırır bir notası üze rine Abdülhamid bu tadilâtın pek çoğundan vaz geçmeğe mecbur kaldı. Ancak devletin haklarını iyi müdafaa etmediği, Fransa ve
Ingilterenin taleplerini kabule
meyyal göründüğü için hariciye nazırı Kara Todori paşayı azletti; yerine getirdiği Sava paşa da mü him bir iş göremedi.
Yalnız Mısırdaki malî buhra
nın izalesi için lüzum görünen
bir istikrazdan sonra yapılacak
istikrazlarda Babıâlinin muvafa kati şart olarak kaidı; Mısır ordu sunun miktarı 18,000 olarak tes-
bit olundu.
‘
Fermana (Mısırda verilen im tiyazlar devleti aliyenin tabiî haklarından bircüzdür; bunlar hiıdiviyete muhtes ve mevdudur, bunların hepsinin, yahut bazısı nın, Mısır arazisinden hiç bir par çasının hiç bir sebep ve vesile ile başkasına terki caiz olamıyacak- tır) kaydı da ilâve edildi; bunun la İsmail paşa tarafından salta nat haklarına yapılan tecavüzlere ve suiistimallere meydan verilme mek ve devletin hakimiyet hak ları teyit edilmek istenildi. Fakat Abdülhamidin fermana geçirmek te ısrar ettiği bu gibi kayıtların filiyat ve tatbikatta hiç bir hükmü olmamıştır.
Tevfik paşa namuskâr, iyi ah lâklı ve hüsıiu niyet sahibi idi; muktesitti; fakat halk arasında prestiji yoktu; zekâsı dar ve ta ban zayıftı; zıt tesir ve nüfuzlar altında kalmağa kabiliyetli idi; müşkül vaziyetlere hâkim
olabi-( 1 ) Yalnız İstanbulda neşrolunan yarı resmî Lâtürki gazetesinin başmu harriri ve Ali paşanın hususî fransızca kâtibi M. Şarl Mismer İsmail paşanın vefatına" kacfâr kendîsîle*, Tnüna«ebat ve muhaberatında devam etmiştir.
lecek kudreti haiz değildi.
İlk günlerinden itibaren İngiliz ve Fransız konsoloslarının gayri resmî vesayetleri altına girmiş gi bi göründü.
Hidivin tebdili üzerine ortalı ğın durulacağı zannedilmişti. Fa kat Fransa ve İngiltere buhranın devamını iltizam ediyorlardı; hoşnutsuzluğu doğuran mürakabe usulü devam ediyordu.
Hükümetlerinin hayırhahane
nazarları altında İsmail paşaya o kadar açık ve büyük bir itibar
göstererek ikrazlarda bulunan
Londra ve Paris bankerleri pa ralarını istemeğe başlar başlamaz kendilerine Mısırın hâmisi süsünü vermeğe çalışan Fransa ve İngil tere de insafsızca tehditlere ko yulmuşlardı.
Belçika iktisatçılarından Lave- leye bu hali şöyle tasvir ediyor: (2 )
(İtibardan fakrü zaruret uyan ması gibi acıklı bir hadisenin en iyi tetkik olunabileceği yer Mı sırdır.
. Fellâhların istismarı, daha doğ rusu soyulması bir İngiliz - Fran sız komisyonu tarafından tertip ve tanzim olunuyor. V e bu sistem merhametsizce bir şiddetle tatbik ediliyor.
Dünyadaki adaletsizlikler ara sında bu hal en çirkin manzara lardan biridir. Bu fellâhlar kan
larını emen sülükler, vampirler
hesabına çalıştıklarını artık anlı yorlardı! (3 ).
Bu sırada miralay Ahmed Ara bi bey faaliyet sahasına atılmıştı.
Ahmed Arabi Mısırın Zekazik yerlilerinden idi. H. 1271 de Mı sır ordusuna girmiş, bölükeminli- ğinden terfi ede, ede kaymakam lık rütbesine nail olmuştu; sonra istifa ederek Camiülezher müder rislerinden ders almış, tasavvufa merak sarmış, Seyit Ahmed Be devi tarikatine salik olmuş, şeyh lik derecesine yükselmişti.
Şeyh Ahmed Arabi camilerde, tekkelerde vaz ve nasihatlerde, irşatlarile, gösterdiği zühtü takva ile halkın büyük teveccühüne nail oluyordu. Sonra miralaylık rüt- besile gene askere girmişti.
Ahmed Arabi (Mısır Mısırlıla rındır) düsturunu iltizam ediyor du. Bu düstura göre ne Osmanlı hükümetinin, ne ecnebilerin Mı sırda hüküm ve nüfuzları olma malı, Mısır tamamen müstakil bir devlet halini almalı idi.
Halk ve askerden Ârabinin bu yoldaki ilkaat ve tahrikâtma ehemmiyet verenler gittikçe ço
ğalıyordu.
Yeni hidivin ecnebi devletlere karşı pek ziyade mümaşat gös termesi, bunların da hiç bir kaydü ihtiraz gözetmiyerek alenen Mı sır hükümetinin islerine müdaha le eylemeleri, ecnebi alacaklılar lehinde bitmek, tükenmek bilmez himaye gayretleri, İsmail paşa ta raftarlarının gizli işliyen kinleri, dahilî idarede gösterilen liyakat sizlikler yakında filizleri görüne cek büyük ihtilâfların tohumları oluyordu.
( 2 ) Lettres d'îtalie.
( 3 ) La question cTEgypte: Muhammed Fahmy.
Gayri memnunların adedi gün den güne artıyordu. Nihayet mir alay Arabi bey bunların başına geçti. Millî parti bu suretle mey dana çıkıyordu.
Ârabinin riyaseti altında topla nan gayri memnunlar hidive bir arzuhal vererek açığa çıkarılmış zabitlerin kadroya alınmalarını istediler; bunlar zabitlerin büyük rütbelere terfiinde Çerkeş ve Türklerin yerlilere tercih olunma sından da şikâyet ediyorlardı; bu şikâyetler en ziyade Çerkeş za bitleri iltizam ettiği iddia olunan harbiye nazırı Çerkeş Osman Rıf- kı paşa aleyhine tevcih olunuyor du.
Bu parti yerlilere haklarının te mini için memleketin idaresini ele geçirmeği, bir askerî hükümet te sisini, hidiv ecnebi müdahalesini menedemezse hidiviyetin bile il gasını tasavvur ediyordu; (Mısır Mısırlılarındır) düsturile halkı da kendilerine muin buluyordu.
Ecnebiler Mısır ülkesine kendi alacakları için bir rehinden baş ka bir nazarla bakmıyorlardı; on ların gözünde alacaklıların men faatleri her şeye takaddüm edi yordu; hele Fransızlar için bugün lerde Mısır demek ikraz edilmiş Fransız paralarına alınacak faiz demketi! Ecnebiler bu gayeyi te min için Mısır hükümetine el koy muş idiler.
(Arkası var)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi