• Sonuç bulunamadı

ŞeytanınÇETİN ALTAN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ŞeytanınÇETİN ALTAN"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

30 H A ZİR A N 1980

POĞfcU À LlSliM M K

I?(4. TEidifi

W . A F U 'B t e fc A D ıN iN YAPMASI BE B ü t ö L

TUN fyty&TlCí. ^

- i l< * o

H£ 0 L IM \ VAZ Mi (

t

ECT

i

N ?

(Vo t ü r M ü y o fe h í4$m n B tN ií B/íiy£?

A3PtiUANDAZ‘iM EV

í

MPE

iVîNchıNlF Öl A YAfAM.

£>M KA[?|N. ÜSTELıK ÇAR,

YALNiZ Mí

ö

T

u

R

u

/ÛRÇ

un

I

î ü

M M '? REtíSítMKiki*)

tVET...

YA SEN?

K -îM S iN ,

_

ADIN N E ?

Toprağa bağlı kölelik, çekilir rezillik değildir ve Batı insanı, bunu yaşamıştır.

Feodalin kendisine verdiği yiyeceğin bir bölüm ünü canından, çocuklarından

esirgedi ve biriktirdi. Santim

santim topladığı paraları göm dü,

üstünde yatarak bekçiliğini yaptı.

Feodalin paraya ihtiyacı olduğu

günü bekledi...

Batı insanı,

özgürlüğü için insanlığından

vazgeçmek zorunda kalmıştır

©

8.7 7 . 7 9 6 9

Y

EMEKTE Asaf Ertekln,

Metin Erksan, Cahit Tan- yol, Dr. HuIubİ Dosdoğru vardı. Konu Önceleri Türk filmleri idi. Daha çok Metin Erkaan ile Ke­ mal Tahir karşılıklı konuşuyorlar, biz de dinliyorduk. Birden Doğu- Batı sorunu ortaya çıktı. îlkin hepimizin, ucundan kenarından katıldığı konu, giderek Kemal’in tekeline geçti. Bu, fikir ve üzüm salkımları arasında geçen öğle ye­ meğinde Kemal Tahir’in Doğu ve Batı toplumları üzerinde ortaya attıklarının özeti şöyle:

— “Biz Batı’dan gördüklerimi­ zi alırız, almakla kendi malımız olur” düşüncesi o kadar yanlış ki, yanlış kelimesi içine bile sığmaz bu

4

|i B U Y Ü ZD EN B A T I İN S A N IÖ Z G Ü R L Ü Ğ Ü N

D E Ğ E R İN İ BİLİR, G E R E K İR SE C A N IN I

VER İR Ö ZG Ü R LÜ K İÇİN...

şaşkınlık!.. Batı’da her gördüğünü alamazsın. Alırsın ama, sindire­ mezsin içine, kusarsın!.. Çünkü Batı esvabı, dikenlidir. Onu giye­ bilmek için, gergedan derisi ile kaplı bir sırtın olması gerekir. Oy­ sa senin kelebek kanadı gibi ince­ cik bir derin var. Olmazi.. S utm a

alır almaz kan içinde kalırsın ki, bir avazm yerde bir avazın gökte bagınp ağlamaya çökersin!..

0 F e o d a lit e ve

d e re b e y lik...

Bizde Feodalite ile Derebeyliği birbirlerine karıştırıyorlar. Dere­

beyi deyiminin kökeninde, suların geçit veren sığ yerlerine oturup, gelip geçenden haraç alan zibidi yatar. Bileği güçlüdür, pazusu kuvvetlidir, ya da kılıcı keskindir, bu yüzden haraç toplar. Derken kılıcı keskin, pazusu güçlü başka bir zibidi çıkar karşısına, yenisi eskisini yener, olan değişmez ama, haracı alan değişir. Hiçbir meşruiyeti yoktur. Hiçbir zaman kurumlaşamamıştır.

Feodalşa öyle mi ya!.. Bir kere meşruiyet temeli vardır. “Ben sizi kılıcımla başkalarına karşı koru­ yorum, siz de bana boyun eğecek­ siniz” , diyor. Tek taraflı bir teklif de olsa, eninde sonunda bir an­ laşmadır. Sözünden kaytarmıyor, gerçekten kılıcı ile (soylular ola­ rak) koruyor düşmamndan kendi halkım. Ama bundan gerisi bir rezillik!..

Batılı Feodal, halkının kayıtsız

N.V. TURKSE SHELL VACANCY IN DİYARBAKIR

The Company invites applications for the position o f Operations Supervisor in its Materials and Transport Department in Diyarbakır. This Department is responsible for the procurement, storage and issue o f all materials used in the Company's drilling and oil production opera* tions in South East Turkey.

Applicants, Who should have completed their mili­ tary service, should preferably be educated to University degree standard and have had previous experience in an industrial environment. The preferred age range is 28 to 32, and a good command o f English is necessary. Preference will be given to candidates with previous materials experience.

Application in English containing full details o f the applicant's education and experience should be sent to:

Head Personnel Administration N.V. Turkse Shell

Atatürk Bulvan 127/7 Bakanlıklar, Ankara.

N.V. TURKSE SHELL VACANCY IN DİYARBAKIR

The Company, which is engaged in exploration for and production o f crude oil in Turkey, wishes to engage a lawyer to work in its Diyarbakır Office. He will mainly be involved in the legal aspects o f land, matters arising from the Company's operations in that area. Applicants should have completed their military service, possess a good knowledge o f English and be under the age o f 30 years. Previous konwledge o f and experience in South East Turkey wUl be an advantage.

An attractive salary will be offered to the right person and there are other benefits.

Applications in English containing full details o f the applicant's career to date should be sent to:

Head Personnel Administration N.V. Turkse Shell

Atatürk Bulvan 127/7 Bakanlıklar, Ankara.

J

İLAN

ÇUK0BİRL1K NAKLİYAT VE KANYON

İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN

1— Birliğimize bağlı işletmelerimizden tahassül eden preseli pa­ muk, çiğit kooperatiflerimizin ihtiyacı olan tohumluk çiğit, gübre ve bilumum emtiaların nakliyesi 1 eylül 1980 tarihinde başlamak üzere 1 yıl müddetle ihale edilecektir.

2— Bu ihaleye ait şartname mesai saatleri dahilinde Çukobirlik Adana fabrikası dahilindeki nakliyat ve kamyon işletmesi müdür­ lüğünden temin edilebilir.

3— — İhale 11 temmuz 1980 cuma günü saat 10.00’da Çukobirlik Nakliyat ve Kamyon İşletmesi Müdürlüğü’nde kapalı zarf usulü ile yapılacaktır.

4— İşletmemiz Artırma ve Eksiltme Kanununa tabi olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir.

Milliyet: 6918

N.V. TURKSE SHELL VACANCY IN DİYARBAKIR

The Company is engaged in exploring for and pro­ ducing crude oil in Turkey. Its centre o f field operations is in Diyarbakır, where it has frequent and important contacts with local goverment authorities, landowners and other members o f the public. It now seeks to engage for its External Liaison Department an experienced ne­ gotiator, a large part o f whose duties will involve nego­ tiating and settling rental and other land matters.

Candidates must have completed their military service and have a good knowledge o f English. Experience in the area and familiarity with similar work will be an advantage.

Applications in English giving full details o f the applicant's career to date should be sent to:

Head Personnel Administration N.V. Turkse SheU

Atatürk Bulvan 127/7 Bakanlıklar, Ankara.

şartsız sahibidir. Halkının tek tek, ne iş yapacağım, ne kadar çalışa­ cağını, ne alacağını o belirler. Evlenmek, boşanmak onun müsaadesine bağlıdır. Gelinin “ilk gece hakkı” onundur. Çocuğu doğduğu zaman, feodalin damga­ sıyla damgalanır. Hiç kimse feodalin izni olmadan, oturduğu yeri, yaptığı işi değiştiremez. Hele başka bir feodale kaçıp sığma- maz. Daha, daha, feodalin savaş halinde olduğu bir başka Feodal’e bile kaçamaz; bu budalalığı yapar­ sa, bir güzel kırbaçlandıktan son­ ra, eski sahibine geri çevrilir. Tabiî, eski sahibi feodal “Ne iyi ettin de kaçtın” demeyecektir, ar­ tık ölümlerden ölüm beğen!..

Ortaçağ dediğimiz tarih mezarlığı, Batı’da, bu düzen içinde geçmiştir. Ama sadece Batı'da ve Uzak Doğu’nun en ucundaki Japonya’da... Dünyanın öbür bölgelerinde bu rezillik yoktu. Nitekim bugün de Batı Avrupa Ue bu bölgeden giden insanların oluşturduğu Amerika ve Japonya, teknokraside en ileri aşamalara varmışlar, ama öteki bölgeler, soluk soluğa bunların peşinden yetişmeye çalışıyorlar.

£ Ö z g ü r lü ğ e

k a v u ş m a

u ğ r u n d a •••

Batı insanı, özgürlüğüne kavuşabilmesi için insanlığından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Ortaçağ döneminde, bir feodalin dayandığı soylular özgürdü ve bir de özgürlüğü verilmiş az sayıda sanat erbabı vardı. Toprağa bağlı ■ kölelik, çekilir rezillik değüdir, ölüm, güîiıahçesi gibi görünür in­ sanlara. Ama insanın bir de yaşa­ ma direnci vardır. Yaşamanın yo­ lu, özgürlüğün satın alınmasından geçer. Nasıl satın alacak özgür­ lüğünü oranın insanı, bakalım?.. Ortaçağ kölesinin bütün hayatı senyör’ün elindedir. Kendisine, ancak yaşayacağı kadar yiyecek verilmektedir. Ama kendisine verilen bu yiyeceğin saklanması­ na, biriktirilmesine kimsenin bir diyeceği yoktur, çünkü Koma hukukundan kaynaklanan mülki­ yet hakkı, feodali de kiliseyi de bağlar, ö/ellikle bu hakkın bekçi­ liği ni kilise yapmaktadır. Çünkü Feodal, kendi kölesinin birikimim çekip almaya kalkarsa, yann da kilisenin varlığım çekip almaya kalkar, bu büyük bir felâkettir, feodale gözdağı verebilmek için kilise, Hıristiyan dininin temelde meşru saymadığı özel mülkiyeti, hem meşrulaştırmış, hem de kut­ sal hale getirmiştir!

İşte Batı inşam, bu ortamdan yararlandı, feodalin kendisine verdiği yiyeceğin bir bölümünü canından, çocuklarından, ana, babasından esirgedi ve biriktirdi. Santim santim üstüne koyarak topladığı paraları gömdü ve üs­ tünde yatarak bekçiliğini yaptı. Gözü feodalde idi. îpek yolundan gelen baharat ve kumaşları satm almak için paraya ihtiyacı olduğu sırayı bekledi ve tam böyle bir sırada önünde toprağa kapandı: “Merhamet Senyör!” Senyöre pa­ ra, köleye özgürlük gerekti, değiş- tokuş ettiler. Böylece ilkin özgür­ lüğünü ele geçirdi Batı inşam, son­ ra da yine gıdım gıdım biriktirip, bir karış toprak sahibi oldu...

Bu yüzden Batı insanı, özgür­ lüğün değerini bilir, gerekirse canını verir özgürlük için...”

YARIN:---BATIDA MÜLKİYET FİKRİ

YALOVA

ORHANGAZİ

ARASINDA ARSA

O rhangazi’ye b irbu çu k kilom etre m esafede de­ re kenarında 134.000 m2 arsa 4.350.000 l i ­ raya ödem e ko la y lık lı s a tıyo ru m . Tel: İsta n ­ b ul: 37 37 16. Yalova: 16 02— 24 88

Şeytanın

ÇETİN ALTAN

Üçüncü D ü n y a

G e rçe k le ri ve

Em peryalizm K o n u su

NNEANNEM :

— Gâvurlar çalışacak, biz de yaşaya­ cağız, Tanrı bunu böyle emretmiş, aeraı.

Emperyalizmin baskısı altında kaldığımız için yeterince serpilipgelişemedik,demezdi.

Şimdi ise kalkınmış ülkelerde öğrenimle­ rini tamamlamaya gelmiş olan Üçüncü Dünya gençlerinin yüzde doksan dokuzu, kendi toplumlarının gelişememiş olmasının tek nedenini, emperyalizme bağlıyorlar. Bu tek sözoüklü gerekçenin Üçüncü Dünya so­ runlarını ne ölçüde çözü'p ne ölçüde çözme­ ye yetmeyeceğini, bilimsel bir ciddiyetle araştırma zahmetine dahi yeterince girişm i­ yorlar.

★ ★

B

İR gün bir iktisat profesörü, bu genç­ lerden birine, derslere karşı göster­ diği kayıtsızlıkla, tembellik ve kaytar­ macılığının da emperyalizmin mi sonucu o l­ duğunu sormuş.

Genç:

— Evet, demiş, bizim emperyalizmden öğrenecek hiçbir şeyimiz yoktur.

Profesör:

— öyleyse niye zahmet edip geldiniz bu­ ralara kadar, demiş,

öğrenci:

— Durumu yerinde saptamak için sade­ ce, demiş.

— Demekki, öğreniminizi tamamlayıp seçtiğiniz dalda toplumunuza yararlı bir uz­ man olmak gibi bir derdiniz yok.

Genç:

— Biz toplumumuzu uzman olarak değil, ancak devrimci olarak kurtarabiliriz, demiş.

Profesör gülmüş:

— Kendini yetiştirme olanaklarına önem vermeyen, günlerini boşa harcayan ve seç­ tikleri dalda beyinsel hiçbir üretim çabası göstermeyen kişilerin, kendilerine devrimci sıfatını yakıştırmaya hakları yoktur. Böyle bir avunma ve oyalanmayla toplumunuza yardımcı olamaz, devrim yapmaya kalksanız bile, gerekli uzmanları yine dışardan aramak zorunda kalırsınız. Ben sizin tembelliğinize göz yumsam ve dolgun notlarla görkemli bir diploma alarak ülkenize dönme yolunu aç­ sam, emperyalizmin tuzağına düşmüş say­ maz mısınız kendinizi, demiş. Çünkü doğru dürüst yetişmediğiniz bir dalda, o gör­ kemli diplomayla halkınızın gözünü boyaya­ rak iyi yerlere gelecek, ama sonunda yine yabancı uzmanlara gereksinme duyacaksı­ nız. Buna siz devrimcilik ve emperyalizme karşı çıkmak mı diyorsunuz?

Genç, kem küm etmiş. Profesör: — Üzülmeyin demiş, ben size o diplo­ mayı vererek, halkınızı aldatmanıza yardımcı olmayacağım. Çünkü ben ne emperyalizm­ den, ne de ona karşı çıkar görünüp temelde onunla işbirliği yapanlardan yanayım.

Gerçekten de Üçüncü Dünya ile emper­ yalizm arasındaki etki ve tepkileri çok daha ciddî açılardan bir kez daha ele almak gerek­ mektedir.

★ ★

E

SKİ mezarlıkları bilmem hiç gezer m i­ siniz?

Çarpık, yıkık, yosunlu taşlarıyla yabani otlar içinde, karmakarışık uza­ yıp giden eski mezarlara bakarken, onların altında artık birer iskelet olarak yatanların, kaybolup gitm iş yaşamlarıyla beyinsel ener­ jilerini düşünürüm.

Ta 1071'den beri Anadolu yarımadası üs­ tünde doğup ölmüş milyonlarca kadın ve er­ keğin beyinsel enerjileri şimdi nerdedir?

Çünkü ne yaşam eylemi, ne de beyinsel enerji, sanıldığı kadar ölümle kaybolan bir . eylem ve enerji değildir. Ölümlü insanlardan ölümsüz insanlığa doğru sürekli bir yansıma ve birikim yapar ikisi de...

Descartes’ın, yahut Bacon’un, yahut Goethe’nin yaşam eylemleriyle beyinsel enerjilerinin, ölümleriyle birlikte yoklukta kaybolup gittiklerini iddia edebilir misiniz?

O eylem de, o enerji de ölümle yok o l­ maz. İnsanlığın oluşumu içinde başka eylem ve enerjilerle bütünleşerek, yaşayanların

dü-şünce ve davranışlarında etkisini sürdürüp gider...

■f - j 'den bu yana Anadolu yarım-I yarım-I 1 / yarım-I adasında doğup ölmüş mil- X \ J / iy o n la r c a kadın ve erkeğin yaşam eylemiyle beyinsel enerjisinden, bugünkü toplumla ölümsüz insanlığın bü­ yük havuzuna neler aktarma olmuştur?

Bunu saptamadiKça, endüstrinin ge­ lişmesiyle başgösteren emperyalizmin ne­ den sadece Üçüncü Dünyada kendisine elverişli bir ortam ve doku bulduğunu ve bu ortamla dokuyu, eski birikimlere oranla ne ölçüde etkilediğini yeterince açığa çıka­ ramayız.

Üçüncü Dünya’nın geri kalmışlığında ne ölçüde kendi geçmişinin, ne ölçüde de em­ peryalizmin rolü vardır? Geçerli bir çözüme doğru yaklaşmak için, bunları artık, açık se­ çik didiklemeye başlamak zorundayız.

Örneğin, kırsal bölgede her gün en az üç milyon kadının sille tokat erkek dayağı ye­ mesi ve erkeklerin kahvelerde oturarak, tar­ lada kadınlarını çalıştırması, hangi etkinin sonucudur? İç etkilerin mi, dış etkilerin mİ? Neden imparatorluk döneminde o kadar ayaklanma olduğu halde, cumhuriyetçi bir akım uç vermemiştir?

Neden okuma yazmada, denizcilikte ve ticarette belirli bir gelişim gösterilmemiştir?

Neden Polonezköy, yönetim biçiminden üretim ve iklim koşullarına kadar, çevresin­ deki köylerle aynı durumda olduğu halde, o köylerden en az yüz yıl daha öne geçmiştir?

Bu soruların kilidi, “ Emperyalizm” sözcüğünün anahtarıyla açılamamaktadır. Emperyalizmin yanında, toplumun kendi özelliklerinden gelen bazı öğeleri de yeniden İncelemek gerekmektedir.

¥

¥ ¥

P

OLONEZKÖY’le öteki köyler arasındaki en belirgin iki ayrılık var­ dır. Birincisinin önce beslenme biçi­ mi değişiktir. Hayvansal protein almakta öteki köylerden çok ileridedir.

İkincisi, kadın-erkek, ortak bir enerji ve bütünleşmeyle çalışmaktadır. Öteki köyler­ de İse aynı enerji bütünleşmesi olmamak­ tadır.

Demekki, çözüm bekleyen sorunlardan biri kişilerin fizyolojik yapılarındaki enerji üretim ve tüketimiyle ilgilidir.

İkincisi de bu enerjinin gelişmeye çevri­ lişinde, kadın-erkek ilişkisi ve bütünleşme­ siyle ilgilidir. Ama emperyalizmle ilgili değildir. Bu dokuyu emperyalizm yaratma­ mış, ama bu doku emperyalizme çok verimli bir ortam hazırlamıştır.

•w?*-j-ÇÜNCÜ Dünya’nın Orta Doğu bölü- I mündeki emperyalizmi bu boyutlar içinde ele almak, bu bölgedeki bazı temel sorunların açığa çıkmasını daha ça ­ buk kolaylaştırır.

Uzak Asya, Afrika ve Güney Amerika'da durum daha değişiktir. Güney Amerika’daki emperyalizm, toplumu ekonomik açıdan mekanik olarak ezmiş, ama toplumun doku­ sundaki yaratıcı eylem ve enerji birikimlerini bozamamıştır. On beş-yirmi yıla kadar, çok büyük bir uygarlık fışkıracaktır Latin Ameri­ ka’dan.

Afrika ile Hindistan aynı mutluluğa kolay kolay erişemeyeceklerdir. Uzak Asya ise Japonya, Çin ve Sovyetler arasında ayrı bir çizelgeden geçeceğe benzemektedir.

B

U tür konuları derinleştirmek ise ne anneannemin:

— Gâvurlar çalışacak, biz de yaşa­ yacağız, Tanrı bunu böyle emretmiş, inancıyla olabilir ne de Üçüncü D.ünya’dan, kalkınmış toplumların metropollerine gelip tembellikle haylazlığı, “ Emperyalizm” sözcüğünün arkasına gizlemeye çalışmak­ la...

SiNANGiL HOLDİNG

ANONİM ŞİRKETİ

TASARRUF SAHİPLERİNE DUYURUR

KURULUŞUMUZUN, % 25 YILLIK FAİZLİ TAHVİLLERİ

1.7.1980 TARİHİNDEN İTİBAREN

ETİBANK BEYOĞLU ŞUBESİNDE

SATIŞA SUNULACAKTIR

İhraç Edilecek Tahvil Tutarı: 60.000.000.—TL. Satış Süresi: 1.7.1980-2.7.1980(1 Gün)

İlk Faiz Tediyesi: 2.7.1981

İlk İtfa: 2.7.1983

Vade: 7 yıl

Tahvillerin Nev’i: Hamiline

Kupürler: 650 adedj 50.000.-TL.

500 adedi 25.000.-TL. 1500 adedi 10.000.-TL,

— Satış süresinin bitimini takip eden ikinci yılın sonundan itibaren tahvil malikleri itfa planına bağlı olmaksızın istedikleri her zaman tahvillerini kısmen veya tamamen iade ile bu zamana kadar işlemiş faizleriyle anaparalarını geri alabilirler.

— Tahvil faiz hadlerinin ilgili merci tarafından arttırılması ve bu arttırırının daha önce çıkartılmış tahvilleri de kapsaması halinde, yeni faiz oranları, arttırım tarihinden itibaren hüküm ifade etmek üzere şirketimiz tahvillerine de aynen uygulanır.

— Tahvillerin satışı, anapara ve faizlerinin ödenmesi Etibank Beyoğlu Şubesi aracılığı ile yapılır.

(2)

-V

BuTuiN OLUP ¡JiYeNLEÜE

Cb¡> $ fy Y 0 M U N

PEûîlMÎ W tfU AN BAZ? C>y$A WEpSí T£$A-

p v i F L V E IMR

m

MLAJU'N & tîîfcïffi

H l l l M \ ...

ÍÍENtW ADiH NEfc

Y E N BiU V O ^ S U N R u ijc J ^ É . ? N W t SEKTİN ß E N l f c l / l t i Y E ?

RE

ğ

-ENY

-İN Ï

î î

N.«

Ğ M it & Ö ğ M R

U M L M P

í

M

MEMEYDİ

,

^

ABPui/ANBAEOPRfcMÍ: f«l

1 TE M M U Z 1980

A P iK M í?

ADíM HwiUYE

^ P uL ¿ A N /5 M

İnsanlıktan çıkma pahasına kölelikten

çıkan Batı insanı, sonraları yeniden

o insanlık yerine gelebilmek için

Rönesans sancıları çekti ama,

bugün de fırsat ele geçince,

insandan sabun yapmak

marifetinden vazgeçmedi...

( u n m i K j i n m i K

m

i m

a

ORTAÇAĞ MİKASIDIR

8. T 7 . 1 9 6 9

B

ATI insanı, özgürlüğün de­ ğerini bilir, gerekirce, canı­ nı verir özgürlük için, de­ miştik. Mülkiyet fikri de böyledir Batı’da, derindir, sağlamdır ve uğrunda ölüm göze almır, kertesi gelince... Bunları, dünya üstüne kalksa, savunur! Çünkü, ele geçir­ mesi hiç de kolay olmamıştır, insanlıktan çıkma pahasına, köle­ likten çıkan Batılı, sonraları yeni­ den o insanlık yerine gelebilmek için, Rönesans sancılan çekti, in­ sanlığa ağzının sulan aktı ama, bugün de fırsat ele geçince, insan­ dan sabun yapma marifetinden vazgeçmemiştir. Çünkü bu gaddarlık,bu kıyıcılık, ona ortaçağ mirasıdır. Nitekim sonralan bur­ juva olmuş, kapitalist olmuş, sö­ mürgeci olmuş ama, bir türlü in­ san olamamıştır. Hıristiyanlığın Altürist ahlâkım bile, Egoist ahlâk haline getirme rezilliğini sade bu Batı inşam başarabilmiştir!...

Batı, ailesiyle benzemez bize,

^A ilesiyle, k u ru m la n yla , d evletiyle , sınıfları ve sın ıfla r arası kavgalarıyla, bize h iç m i hiç benzemeyen B a tı’dan her şeyi nasıl a la­ b iliriz , nasıl alm aya kalkarız?

► Peki, B atı’dan h iç b ir şey alm ayacak mıyız? E lbette alacağız. Am a aldığım ız şeyin to plu m u m u za ne kadar uyacağını, ne kadar aksayacağını da bileceğiz, onu revizyondan geçireceğiz.

kurumlanyla benzemez, devleti ile benzemez, sınıflan , smıflararası kavgasıyla benzemez bize... Hiç mi hiç, bize bu kadar benzemeyen Batı'dan her şeyi nasıl alabiliriz, netli almaya kalkarız'... Aldığımız zaman bu sosyal kurum ya da sos­ yal ürün, nasıl bizde yaşayacak, kök salacak, yerlüeşecek! Bunu umma saflığı da -her hal- bizim okumuşlara has işlerden olmalı!

Batı’nm toplum yapısı -üç aşa­ ğı, beş yukan-bul.. Bizim toplum yapımıza gelince, bunu uzun boy­ lu anlatmaya gerek yok... Bizi ters çevirdikleri zaman Batı, Batı­ yı ters çevirdikleri zaman biz

çıka-nz... insan'ı, toplum kalıbına yer­ leştiren ahlâk değil mi? Batı’nın ahlâkı egoist, Doğu'nun ahlâkı altürist (egoist karşıtı - insancıl) Bati'da mülkiyet fikrinin iki bin yıllık tarihi var, Doğu’da, Batı anlamında mülkiyet fikrinin tarihi yüz elli yıllık!... Batı’daki insan, sınıfının içinde savunur, Do- gu’daki insan, ailesinin içinde sa­ vunur. Batı devlet düzeni, sınıfla­ rın dengeli yaşamasını sağlamak için kurulmuştur, Doğu’da devlet, ailelerin gelişmesini sürdürmek için ayaktadır. Hangi açıdan ba­ karsanız bakın, bu iki toplum ben­ zemez birbirine.-..

• N e

y a p m a lıy ız ? ..

öyleyse biz ne y a p m a lıy ı... Yasalarımızı Batı'dan aktarmaya­ cağız, biir... Tutalım ceza kanunu­ nu Batı’dan alsak, belki ceza gele­ neklerimize ters düşürür bizi ama, medenî kanunu Batı’dan aldık mı, bizi varımıza yoğumuza bilgimize, kültürümüze ters düşürür, sonun­ da kusar toplum bu kanunu... halka dayalı yönetim biçimini be­ nimseyeceğiz ama, Batı’mn sınıf- lararası denge sağlamak için geliş­ tirilmiş demokratik yapışım aldık mı, sindiremeyiz bunu içimize,

( HİSSE SENEDİ T A H V İL VE BANKERLERİ

banker

ka/telîi

Tel.no:223644 2053 20 4 haf

MENKUL DEĞERLER TİCARET A Ş

* BANKER KasteHi A.Ş. Merkez 4. Vakit Han, Asma Kat No. 23 Sirkeci - İstan­ bul.

★ TELEX: 23314 Kast Tr.

♦ KADIKÖY İrtibat Bürosu ' Altıyol Efes Işhanı Kat 2 i Tet 38 18 28 - 38 06 93 }

* ANKARA Atatürk Bulva­ rı Na 94/ 7-8 Kızılay - An­ kara * TEL 1759 0 0 - 18 32 54 ★ ARÇELIK ★ BOZKURT Mensucat ★ MENSUCAT Santral ★ DOKTAŞ ★ OTOSAN ★ TOROS Gübre ★ ÇELİK Montaş (Jawa) ★ EFES Pilsen ★ VE ülkemizin diğer seçkin sanayi kuruluşlarına ait en oüçlü tahvillerin satışına devam edilmekte­ dir.

♦ ANTALYA: Atatürk Cad­ desi Reşit Berberoğlu Işha- nı Kat 1. N a 6-7 * TEL 50 49 - 75 51

* BURSA: Atatürk Cadde­ si Işhanı N a 59 Asma K a t Bursa * TEL 20 309 - 11 336 * TELEX: 32 184 Lira Tr. * BU tahviller paranızın güvencesidir.

* FAlZ hadleri artırıldığın­ da artan miktar aynen net olarak gelirinize ilâve edile-* TAHVİLLERİMİZİN ait olduğu firmalar ve uygula­ malarınız hakkında lütfen telefonla ayrmttfı bilgi veya broşür isteyiniz:

★ ARANILAN MENKUL DE­ ĞERLERİ AÇIKLIYORUZ

★ ESKİŞEHİR: İnönü Cad­ desi Porsuk Işhanı Kat 2 Köprübaşı Tet 16 185

* İZMİR: Gaziosmanpaşa Bulvarı Tanyalçın Apt. No. 2 Kat 1 İzmir.

* TEL 14 14 0 2 - 14 08 55 * TELEX: 5 2 678 OnayTr.

★ BANKER KASI ELLİ

A.Ş. SAYIN TASARRUF SAHİPLERİNİN DİKKATL NE TASARRUFLARINIZI YATIRIRKEN DİKKAT E- DECEĞİNİZ HUSUSLAR ÖNCE GÜVENCELİ BİR ŞİRKETİN TAHVİLİNİN O- LUP OLMADIĞINI ARAŞ­ TIRMAKTIR. SONRA DA İŞ YAPTIĞIMIZ MÜESS6- SENİN TECRÜBESİ OLA­ CAKTIR. BİZ SERMAYE PİYASASINDA YİRMİ YILK NI 4ŞMŞ TECRÜBELİ VE GÜVENCELİ BİR KURULU­ ŞUZ. BUNU SİZE BİR KE­ RE DAHA HATIRLATIYO­ RUZ!

* TASARRUFLARINIZA yılda % 41.5 net gelir getiren en güçlü kuruluşla­ ra alt tahvilleri ilân ediyo­ ruz. * LASSA * KORDSA * GÜNEY Sanayii * ASİL Çelik * DEMİR Döküm * AKAL * AKSA * GÖLTAŞ * KARSAN * KOÇ Y a t Pazarlama * LASSA * DÖKTAŞ

* YAPI ve Kredi Bankası

* ŞATÇA SUNDUĞUMUZ MENKUL DEĞERLERİ AÇIK­ LIYORUZ

* ÇELİK HALAT sermayesi­ ni 108 milyondan 216 milyo­ na çıkarmıştır. Sermaye tez­ yidine katılacak ortaklara %50 bedava hisse verecektir. %4S temettü dağıtacaktır. 158 adet * KARTONSAN 308 milyon %50 temettü kuponu üstün­ de 150 adet. * M AKINA TAKIM: %10(70 ödenmiş muvakkat makbuz 50 milyon kârı vardır. %40 te­ mettü dağıtacaktır. (Tamamı ödenmiş senetlere) 198 adet. * MENSUCAT Santral 100 a- det

* T. ŞİŞE CAM: Sermayesi 200 milyondur. 447 milyon kârı vardır. %40 temettü ver­ meye baş lam «tır. 68 adet. * KELEPİR FİYATLA SATI­ ŞA SUNDUĞUMUZ DEĞER­ LERİ AÇIKLIYORUZ * SANTRAL HOLDİNG: 500 adet.

* VATAN KONSERVE: 60 a-det.

* GENBORSA bir Çukurova Holding kuruluşudur. * GENBORSA. küçük tasar­ ruf sahiplerine ve ticari kuru­ luşlara eksiksiz hizmet su­ nar.

* GENBORSA, sermaye pi­ yasasındaki gelişmelerden a- nında haberdar olmanızı sağ­ lar.

e GENBORSA. portföyünü- , zön yönetimini üstlenebilir. Portföyünüzü geliştirir. Dü­ zenli raporlarla gelişmeleri bildirir.

* GENBORSA’ nın bugün satışa sunduğu menkul de­ ğerler

* ÇELİK Halat * TASAŞ ( * BAKIRSAN

■* MAKİNE Takım muvakkat makbuz

* SARKUYSAN i OTOSAN * FÜRSAN

* GENBORSA’ nın bugün a- radığı menkul değerler * KARSAN (6.000 TL.) * OTOYOL Sanayii

* GENBORSA. tasarruf sa­ hibi her emekliye, memura, işçiye, esnafa ev kadınına ek gelir sağlayan tahviller sunar. * & 2 yı» vadeli tahviller. Net %33.2 (brüt %41.5). Örne­ ğin 100 000 TL. yatırdınız 1 yılın sonunda 33.200 TL ve 2 yılın sonunda yine 33.200 TL. ve 100.000 liranızı alırsınız.

* b. 2 yıl vadeli aylık gelir sağlayan tahviller. Net %31.2 (brüt %39). Örneğin 100.609 TL yatırdınız Her a yın sonunda 1.833 TL., ayrıca yıl sonunda9 385 TL. daha a lirsiniz Yıllık toplam geliri­ niz 32 200 TL. olur. İkinci yıl yine her ay 1.833 TL. ve yıl sonunda 9.385 TL. daha alır­ sınız İkinci yıl da toplam ge­ liriniz 31.200 T L 'ye ulaşır. Ana paranızı bu yılın sonun­ da geri alırsınız * c 1 yıl vadeli tahviller. Net 0 31.2 (brüt %39). örneğin 100.609 T L yatırdınız. Yıl şo­ rtunda 31.200 TL ve ana pa ranızı alırsınız

* d 1 yıllık vadeli aylık gelir sağlayan tahviller. Net %29 (brüt %36.5). örneğin 100.309 TL. yatırdınız Her a ytn sonunda 1.800 TL., yılın sonunda 7.690.68 TL! daha alırsınız Geliriniz toplam S . 200 T L ’ye ulaşır. Ana pa ramı; yıl sonunda geri alırsı­ nız

' * GENBORSA Dergisi Türk ve dünya sermaye piyasasın­ daki gelişmeleri yakından iz­ lemenizi sağlar.

* ABONE olmak için 1 yıllık abone karşılığ- 600 TL.yi aşağıdaki hesaplardan birine yatırıp banka makbuzuyla a çık adresinizi Genborsâya iletmeniz yeterlidir.

* PAMUKBANK Şişli:

210 10«

* İŞ BANKASI Şişli: 3.317 * Y. KREDİ BANKASI Şişil: 1138.49 MERKfZ istiklal Caddası Odafcu'e 1$ Kaf 17. İstanbul Tslsks 24124 m ban i

MEBAN

MENKUL DEĞERLER

BANKERLİK vt FİNANSMAN A.Ş.

43 09 3 2 - 4 4 28 3 6 - 4 5 64 2 0 - 4 5 1 7 65 ANKARA ŞUBESİ: İZMİR ŞUBESİ:

Mustafa Kemal Bulvarı Cumhuriyet Bulvarı

Itırı H<n No 8/10 1328 Sok 4/4 Al sancak Tel 17 42 66-25 29 82 T«I 14 /1 45 14 01 84 r Telek« 43105 me.o t, *2731 eben tr

lut il koı*

envoi*

HİSSE SE N E D İ T A H V İL * GÖLTAŞ Çimento his­ selerinin 5000 nominalini 10.000 lır%a alıyorum.

* BANKER ENVER satılık hisse senetleri * GÖLTAŞ Çim 3.700 000 * ÇUK KİMYA 160 000 * KORUMA Tarım 200.000 * EGE Gübre 200 000 i*- T ANHUI 26 68 71 22 83 98 AÔANA 13 626 19 129 * CEYTAŞ 250.000 T * FÜRSAN 1.560.000 * KEPEZ Elektrik 30.000 -* KOÇ YATIRIM 583 000 * ÇELİK HALAT 337.000 * GÜBRE FABR 240 000 e ÇUKUROVA ELEKTRİK 325 000 * HEKTAŞ 350000 * AK ÇİMENTO 850 000 --- TAŞ---ĞU CESTAS 500 000 EREĞLİ Demir 430 000 U Y G U L A M A ! I I G I T I M VAKİ !

GÖKLERE S A H İlP p iM A D ÏK Ç A

’ jC» HAVİ KUVWntS'N« GuCUNUıRMİ v Akfi ~

VATANA S A H İP O LA M A Y IZ

* PORTFÖYÜMÜZDE BU­

LUNAN. YURDUMUZUN ÖN­ DE GELEN SINAİ VE Tİ­ CARİ KURULUŞLARINA AİT TAHVİLLER- VADELİ VE VA­ DESİZ İŞLEMLERDE YÜK­ SEK VERİMLİLİK SAĞLA­

YACAK ŞEKİLDE - TA­

SARRUF SAHİPLERİNİN YA­ RARINA SUNULUR * ÖNCEKİ GÜN 2595 * BUGÜN 2581 * DEĞİŞİM T L -14 * DEĞİŞİM °i-0.54 * KARTAN 4 hisse * DÜŞEN 2 hisse a SAÖİT 44 hisse * TOPLAM 50 hisse MEBAN ORTALAMASI * SERMAYE piyasasını tanıtıcı kitaplar. * HİSSE Senedi Nedir'? Fiyatı: 25 TL. * TAHVİL Nediı? Fiyatı 25 TL.

* MEBAN sermaye* pi­ yasasını si2in adınıza her an izler. Aylık bülteniyle, haftalık öze>ekiyle, günlük ¡fanlarıyla sermaye piyasa­ sından haberli olmanızı sağlar

ÜLKEMİZİN İLK YATIRIM FONU OLAN MEBAN YA­ TIRIM FONU

* A —Birinci dilim inin iık 12avlık deöer artış toplamı % 52.05(24 aylık%1J4.10) olarak gerçekleşmiştir 2- 30 haziran tarihleri arasın­ da birinci cıiım MYF iştirak belgeleri, aşağıdaki fiyatlar üzerinden işlem görecektir. 10.000 TL İık belge 15.205 - T L . 25.000 TL. İık belge 38.012.50 TL. 100.000 TL - lık belge 152.050.-TL. * B —İkinci dilim inin ilk 5.5 aylık değer artış? % 23 54(12 aylık % 5l.36lola- ıak gerçeklçsırlıştfi. 2-30 haziran tarihleri arasında ıkirıcı d ilin i MYF iştiran belgeleri, aşağıdaki fiyatlar üzerinden işlem görecektir. 10.000 TL Tık belge 12. 354.-TL. 25.000 TL. İık bel­ ge 30.885 -TL. 100.000 TL.- İık belge 123 540 - TL

* MEBAN ıh sizlere sundu­ ğu hizmetler

* YATIRIM danışmanlığı (ücretsiz)

* HİSSE senedi ve tahvil alım satımı

* HİSSE senedi ve tahvil ku­ pon bedeli tahsilâtı ( komi» yönsüz)

* PORTFÖY analizi * PORTFÖY yönetimi * ŞİRKETLER için hisse se­ nedi. tahvil ihracı ve plas­ manları ile ilgili hizmetlerin tümü

* SERMAYE piyasası ile ilgili, eğitsel ve güncel geliş­ meleri duyurucu yayınlar.

* MEBAN YAYINLARI: * MEBAN sermaye piya* sası bülteni:

* AYDA bir yayınlanır * ABONELERCE ayrıca her hafta menkul değerlerin Uy atlarım içeren özel ek gönderilir.

* FİYATI Z - TL. Yıllık

abone 300 TL. yurt dışı 600 TL

* ABONMAN bedelim şir­ ketimize ya da Yapı ve Kre di Bankası. Galata Şubesi 5000/50 n d lu hesaba y a tırabılirsinız

* ŞATÇA SUNULAN MEN­ KUL KIYMETLER: * ASLAN Çimento, serma­ yesi 426 6 mityon TL.'dır

* MAKİNA Takım, serma yesi 125 mityon TL'dır. 1979 yılında50.2 milyon kâr sağ­ ladı. %40 temettü dağıttı. * KARTONSAN sermayesini 308 mityon T L 'ye yükseltti 1979 yılında 186 mityon kâr sağladı. %50 temettü dağıta cak.

* TÜRKİYE Şişe Cam ser­ mayesi 200 milyon TL'dır. 19^3 yılında 447 mityon TL. kar sağladı %30 temettü da ğıttı.

* ÇELİK Halat sermayesi 216 milyon TL.'dır. 1979 yılında 187 milyon TL. kâr sağladı. % 45 temettü da­ ğıttı. * TEZSAN sermayesi 200 mityon TL'dır 1979 yılında 71.7 milyon kâr sağladı. % 30 temettü dağıtacak. * SARKUYSAN sermayesi 150 milyon TL'dır. 1979 yılın­ da 2/9.6 mityon kâr sağladı. 100 temettü dağıtacak. * OLMUK sermayesi 150 mityon TL'dır. 1979 yılında 114 mityon TL kâr sağladı. 31 temettü dağıttı. * TAMSAN sermayesini 120 milyon TL'ye yükseltti. * KORUMA Tarım sermaye­ sini 315 milyon TL'ye yük­ seltti. 1979 yılında 171.5 mityon kâr sağladı. %40 ora­ nında temettü dağıtacak. * RABAK sermayesini 420 mityon TL.'ye yükseltti. 1979 vılı kâr* 298 mityon TL'dir. 625 temettü dağıtacak. * ARANAN HİSSE SENETLERİ * TOZ Metal * LASSA * ÇKUR * BASTAŞ * ALPA

* KOÇ Yatırım Pazarlama * PİMAŞ

* APEL ÖDEMELERİ: * GÜBRE FABRİKALARI * 25 oranındaki 3. apel 30 haziran 1980 tarihine kadar ödenmelidir.

4 ALARKO Holding % 25 oranındaki 4. apel 18 temmuz 1980 tarihine kadar ödenme­ lidir

* METAŞ % 15 oranındaki 3 apel 25 temmuz 1980 tarihine kadar ödenmelidir.

RÜÇHAN HAKLARI: * T. Sınai Kalkınma Banka­ sı 31 temmuz 1980 tarihine kadar ödenmelidir.

yıllar yılı akıntıya kürek çekmiş oluruz. Bir aşağılık duygusu basar bizi boşuboşuna... Demokrasiyi öğrenemedik demeye kalkarız. Yö­ netim, toplum ve insan yapışma göre olmayacak mı?., insan ve toplum yapısı başka olunca, yöne­ timin de başka olmasından öte çı­ kar yol düşünebilir misiniz?..

Peki, Batı’dan hiç mi bir şey almayacağız? Kim böyle bir şey önerdi?.. Elbette alacağız. Ama aldığımız şeyin, Batı toplumunun hangi koşullarından ortaya çıktı­ ğım bildiğimizden başka, kendi toplumumuzun sosyo-ekonomlk ve sosyo-pBİşik yapılarına aldı­ ğımız şeyin ne kadar uyacağını, ne kadar aksayacağını da bileceğiz, onu revizyondan geçireceğiz, kendi toplum yaşamımıza göre âdeta restore edeceğiz... Bunu yaptığı­ mız zaman, bugün, kültür emper­ yalizmi biçiminde görünen bilgi alışverişi, kültür değişimi, etkilenişim. biçimine girer, bugün maymun taklidi gibi görünen bazı devrimlerimiz, bünyenin gelişimini belirlemeye başlar.

• Türk r o m a n ı

b a ş k a , Türkçe

r o m a n başka...

Ben, romancı Kemal Tahir, İstanbul'da oturacağım, Batı’dan küfe küfe kitaplar getirip okuyaca­ ğım, sonra da Türk romanı yaza­ cağım. Ona Türk romanı yazmak değil, Türkçe roman yazmak der­ ler. Bir kere, Batı'da roman nerden kaynaklanmış?... Masaldan, halk hikâyelerinden mi? Tamam. Be­ nim de masalım var, halk hikâye­ lerim var... öyleyse romanımı oturtacağım temel var bende...

Batı romanı neye dayanır? Dra­ ma mı?.. B atı’da dram nerden kaynaklanıyor? Sınıf çatışmasın­ dan, sınıf içindeki insanın yalnız­ lığından... Benim toplumumda sı­ nıf var mı? Yok... Sınıf olmayınca, çatışması da yok... Toplumda gö­ rünen tabakalaşmalar sınıf değil, uyuşmazlıklar, çatışma değil... Aynca benim insanım, toplumda yalnız da kalmıyor... O halde be­ nim, romanda, Batı'nın anladığı dram dışmda bir dram anlayışına varmam gerekir. Belki Batı’nın ki­ şi dramına karşılık, ben toplumun dramım işlersem, kendi romanımı vereceğim...

Bu söylediklerim, kesin kes doğrudur diye direnmem yok, ro­ manda yeni bir yol aramak benim için kesin kes doğrudur, diyorum. Yâni Batı’dan bir şey almak ge­ rektiği zaman, benim roman için düşündüklerimi, o alınacak şey için düşünmek, araştırmak zorun­ ludur. Kolaya kaçmayacağız, yo­ lun kestirmesine imrenmeyeceğiz, gücümüzün erdiğince gerçekçiliğe koşulacağız, o zaman geveze Batı papağam yerine, ağırbaşlı Doğu insanı olmanın rahatlığına kavu­ şacağız. Ben, Batı - Doğu konu­ sunu böyle ele alıyorum.”’

YARİN:

IHSAN KoJEYİ

SIKPRItAM AZ

ÇETİN ALTAN

KADINLAR DA

DÜŞÜNCELERİNİ

AÇIKLAMALI...

K

ADINLARIN dövülmesinin bir Tanrı

buyruğu olduğuna inanır mısınız? İnanmazsınız elbette. Oysa kadınların dövülmesinin bir Tanrı buyruğu olduğuna İnanan yığınla insan var Türkiye’de...

“ Nisa” süresindeki bir âyeti de kendilerine göre yorumlayarak, inançlarına gerekçe diye gösteriyorlar.

Diyanet İşleri Başkanlığının da çevirisini onayladığı Müftü A. Fikri Yavuz’un kalemin­ den, o âyetin Türkçesini sunuyorum:

“ ...Önce kendilerine öğüt verin. Sonra uslanmazlarsa, kendilerini yataklarında yal­ nız bırakın. Yine dinlemezlerse hafifçe dö­ vün. Size itaat ettikleri takdirde kendilerini incitmeye bir bahane aramayın..."

Bu âyeti “ Kadınların dövülmesi bir Tanrı buyruğudur” diye değerlendirme olanağı yoktur...

Erkek kadına önce öğüt verecektir. Bu ö- ğüt herhalde mantık dışı bir öğüt olmaya­ caktır. Örneğin:

— Pedikür yaptırırken sakın çorabını çı­ karma, ola ki o sırada pedikürcünün yakını bir erkek, içeri girip ayağını görüverir, diye kadının çorabını çıkarmadan pedikür yaptırması istenmeyecektir.

Çünkü pedkür çorap çıkarılmadan yaptı- rılamaz.

Öğüt, “ Zeytinyağlı fasulyeye çok tuz at­ ma” “Çamaşır yıkarken deterjanı ölçülü kullan” yahut “ Mutfakta elektriği açık unut­ ma" gibi akla yatkın bir öğüt olacaktır.

Kadın öğütü dinlemedi. Zeytinyağlı fa­ sulyeyi yine çok tuzlu yaptı. Hemen sille-to- kat girişemezsiniz zavallıyı dövmeye.

— Madem öğütümü dilemedin, zeytin­ yağlı fasulyeyi tuzlu yaptın, ben de seni ya­ tağında yalnız bırakıyorum, diyeceksin.

Kaç gece yalnız bırakacaksın, orası pek belli değil ama, diyelim üç gün yalnız bıra­ kacaksın. öğüt dinlenmemişse, ceza önce yatakta yanına gitmemekle verilecek...

Bu cezaya karşın da zeytinyağlı fasulye yine çok tuzlu olmuşsa... O zaman da, sille tokat, yumruk tekme, kıyasıya dövemezsin kadını... Hafifçe döveceksin... Kalçalarına bir kaç şaplak, yahut avuç ucuyla yanaklara bir-iki minik şamar... Ensesine de şöyle bir tane patlatabilirsin belki...

Ama zeytinyağlı fasulyenin tuzunu fazla kaçırmamaya dikkat ediyorsa, asla fakirin canını yakmak için uydurma bir gerekçe ara­ mayacaksın.

★ *

K

ADINLARI ezmek için, bu davranışı kutsal bir buyruk olarak savunmanın, kutsallıkla da, vicdanla da, insanlıkla da bir ilgisi yoktur.

Çünkü bir başka âyet de şöyle demekte­ dir:

“ ...Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da onlar üzerinde hakkı var­ d ır...”

Bunu da unutmamak gerekir.

Sadece bu haklar eşit değildir. Bu da yine Nisa suresinde şöyle açıklanmıştır:

"...Erkekler, kadınlar üzerinde idareci ve hâkimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, ima­ met, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır..."

Erkek "...zevcelerinden dilediğini boşar, dilediğini tu ta r...” “ ...boşayıp ayrıldığını da tutmak iterse, bunda erkeğe bir günâh yoktur...”

Ancak günümüzde bu kurallar, devletin yasalarına uyduğu ölçüde uygulanabilir. Devletin yasalarına göre ise evlenme ve bo­ şanma daha değişik koşullara bağlanmıştır. Dilediğin kadar kadın alıp sıkılınca dile­ diğini boşayıp dilediğini yanında tutamaz­ sın. Hatta tek aldığın kadını bile boşamak istersen, öyle kolayca hemen boşayamaz- sın. Boşanma davası açabilmek için suçun sende olmaması gerekir, örneğin evlilik dışı bir ilişkin mahkemede kanıtlanırsa, açtığın boşanma davası reddedilir.

“ Şiddetli geçimsizlik” iddiası dahi ka­ dının bu iddiayı onaylamasıyla geçerlilik ka­ zanır. Kadın:

— Yalan söylüyor efendim, kafayı çekip zll-zurna gelmediği zamanlar gayet iyi geçi­ niyoruz. Komşuların hepsi tanık buna. Kafa­ yı çekince de camı, çerçeveyi indirip her türlü rezaleti o çıkarıyor. Bunda benim ne günâhım var. Ben yuvanın yıkılmasını . istemiyorum, derse, sen “ El Ahzep” sûre­ sindeki âyeti yargıca okuyarak:

— Dilediğimi boşar, dilediğim i tutarım, diyemezsin,

★ ★ ★

Z

İNA konusunda da durum aynıdır. “ Nisa” sûresi zina için şu kurulları getirmiştir:

“ ...Kadınlarınızdan zina edenlere karşı içinizden dört şahit getirin. Onlar şa­ hitlik ederlerse bu kadınları ölüm yok edinceye, yahut Allah kendilerine çıkış için bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde hapsedin...”

Bizim Anayasa’mızda ve ceza yasamıza göre koca, kadına ceza verip onu bir yere kapayamaz.

“ Nisa” sûresinde kadınların süslenmele­ riyle de ilg ili bazı açıklamalar vardır:

"...süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak ve kulakları gibi yerlerini açıp göstermesinler. Ancak bunlardan gö­ rünmesi zarurî olan yüz, eller ve ayaklar müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üs­ tüne koysunlar, göğüs ve boyunlarını göstermesinler...

... Gizledikleri ziynetleri bilinsin diye, a-yaklarını da yere veya birbirine vurmasın­ lar...”

Şimdiye dek kadınlar bu tür kurallarla a- çıklamalara karşı ne düşündükerini ortaya koymamışlardır.

Herhalde değişen çağlarla birlikte bazı dinsel kurallara karşı kadınların da yeni yo­ rumlar getirmeleri ve bu konularda görüşle­ rini açıklamaları iyi olur.

Kolyeleri, bilezikleri, küpeleri dikkati çeksin diye ayaklarını yere vurarak onları çıngırdatmaya kalkmaları doğru mudur, de­ ğil midir?

önce konuya buradan başlanır, sonra plaj, mayo, bikini ve çıplaklar kampına kadar paylaşılmakta olan yeni yaşam türleri, TV'de yayınlanacak bir açık oturumda tartışılır.

★ ★

B

ÖYLECE yabancılar da sünnetsiz erkeklerin, sünnetlilerden çok daha kadına saygılı, hoşgörülü ve sevecen davrandıkları savlarından vazgeçerler...

Onlara göre sünnetsizler, kadınları toplumdan gizleyemeyecek kadar ruhsal bir güven içindeymişler...

Bizler ise korkumuzdan kadınları toplumdan saklıyormuşuz.

Bunun sünnetle, sünnetsizlikle bir iliş k i­ si olmadığını belirtmek İçin dört saat çene patlatmak zorunda kaldık...

Ekonomiden hijyene, toplumbilimden seksolojiye kadar bilip bilmediğimiz ne var­ sa hepsini döktük ortaya...

Avrupalı’nın da inatçısı inatçı olur ha... Birkaçı da aklını “ Kadınları toplumdan gizle­ yen erkeklerle gizlemeyenler" konusuna taktırmış. Yaptrkları incelemelerde “ sünnet" sorununa gelip dayanmışlar.

Tartışmayı, uygarlığı depreme uğratma­ dan sürdürmeye uğraştık ama, galiba dengeyi de biraz kaçırdık.

Neyse...

Tartışma tartışmadır ve her şey tartı­ şılmalıdır. Tartışmadan kaçınmak bazı yan­ lış yaklaşımlarla peşin yargıların pekişmesi­ ne yolaçıyor. Özellikle kadın özgürlüğü ala­ nında... Kadınsız bir uygarlığın uygarlık olduğuna kimse inanmıyor çünkü...

Alüminyum Doğrama

İm alât ve m o n ta jın d a te c rü b e li, A tö ly e şe fliğ i

yap abilece k yete nekte a s k e rliğ in i yap m ış, O to e h liy e ti olan ve te rcih a n sanat e n s titü s ü m ezunu elem an aranm aktadır.

Ücret ta tm in k â r o lu p , m ü racaa tlar k e s in lik le g iz li tu tu la c a k tır.

M üracaat iç in : BATI A LÜ M İN Y U M SANA Y İİ

Eski A nkara a sfa ltı No:262 H acılarkırı (A skeriye yanı)

B ornova-IZM IR Tel:180512-182781

N.V. TURKSE SHELL VACANCY IN DİYARBAKIR

The Company, which is engaged in exploration for and production o f crude oil in Turkey, wishes to engage a lawyer to work in its Diyarbakır Office. He will mainly be involved in the legal aspects o f land, matters arising from the Company's operations in that area. Applicants should have completed their military service, possess a good knowledge o f English and be under the age o f 30 years. Previous konwledge of and experience in South East Turkey will be an advantage.

An attractive salary will be offered to the right person and there are other benefits.

Applications in English containing full details o f the applicant's career to date should be sent to:

Head Personnel Administration N.V. Turkse SheU

Atatürk Bulvarı 127/7 Bakanlıklar, Ankara.

YABANCI DIL

KURSLARI

TEM M U Z-EKİM DÖNEMİ

3

TEMMUZ DA BAŞLIYOR

(Kayıtlar devam ediyor)

M E T M o d e rn E ğ itim T e s is le r i A .Ş . A b a c ı l a t i f S o k . N o . 1 1 V a l d e ç e ş m e - İ S T A N B U L

T e l : 6 0 3 7 7 9 - 6 0 2 2 61 - 6 1 61 9 6

ÖĞRETMENLER

ALINACAK

ÜNİVERSİTE HAZIRLAMA KURSLARINDA ÜLKENİN EN BÜYÜK KURUMUNDA ÇALIŞACAK LlSE-MODERN MATEMATİK - KLASİK - MODERN FİZİK VE EDEBİYAT İLE GENEL YETENEK ÖĞRETMENLERİ ALINACAK.

Kesinlikle Üniversite çıkışlı, asgari 5 yıl deneyimli, konusunun tartışmasız uzmanı sayılabilecek, ciddî, otoriter, mükemmel bir anlatıma sahip öğretmenler, kurumumuzun KADIKÖY - ŞİŞLİ -

UNKAPANI ŞUBELERlN’de çok tatminkâr ücretlerle istihdam edileceklerdir. Şahsen müracaat: Cumartesi - Pazar hariç her gün saat, 10.00 • 16.00 arasında Manifaturacılar Çarşısı 5’inci Blok No: ¿662 UNKAPANI - İSTANBUL

Lider Reklam: 225 — 6963

(3)

£0K Ct\AltLV\ ARPMLCAM5AZ.{ NİYE CAM AF

U iF .P A H Ä 5 P E R .M H iN i i (x ¡Y fY ú & u H

$Ef4 9

IH ÎDİNDE

NİYE Ç

î

PLAK

Pûi^ iYûJ&iN?

Beni dehşetli ürküten bir şey var

bu olayda. Komitacılıktan yetişmiş,

politikada pişmiş Bayar gibi

bir adamın az buz işlerde

canına k ıp a sı düşünülemez

0

KOCAM CAİ^AF CriYM£4E MFCBUÍ*

EP

îyop

.

b e n î

. B

e n d e în a d in a lÇ Î H E B f e ^ E Y ^ ( Y M îy O fc U M .

b

^

d

Â

û

I

ma

S

k u  M NHÄNTpEWCML.

a i

\

p a n î m h Ka m M M A KîçIN

OLMASIN?

:— t

27

.

9.960

K

EMAL, büroya girer gir­ mez elindeki gazeteyi ma­ samın üstüne attı:

— Okudun mu arkadaş? — Evet.

Neyi sorduğunu biliyordum. Gazeteler, Bayar’ınYassıada’da in­ tihara giriştiğini yazıyorlardı.

— “Nasıl bir iş bu yahu? Ana­ yasana ‘Cumhurbaşkanları vatan ihanetinden başka hiçbir şeyden sorumlu değildir” diye yazarsın. Sonra gece yansı basarsın Çan­ kaya’yı, elini kolunu bağlayıp de­ nizlerin ortasında bir adaya atar­ sın 1 Adama kimbilir neler yaparsın ki, canından bezer, “ Acaba bel kayışı ile asılıp kurtulmanın yolu yok mu” diye olmaz işlere koşu­ lur... Beni dehşetli ürküten bir şey var bu olayda. Komitacılıktan yetişmiş, politikada pişmiş Bayar gibi bir adamın azbuz işlerde canına kıyması düşünülemezi De­ mek eziyet ettiler adama! Zora koştular, canından bezdirdiler so­ nunda. Maddî, manevî işkence pisliğinin tutuklulara yapıldığım kendi nefsimden bilirim. Bize daniskasını yaptılar ama, biz ken­ dilerinden değildik. Daha doğrusu onlar bizi kendilerinden saymıyor­ lardı. Çizgiyi geçtiğimiz için, bize

Bir adamı canından

bezdirmek, insan dışı

olmanın (a kendisidir

-AÇIKLAMA-Bazı okuyucularımız özellikle “ Tarihi Değiştiren Belge” adlı yazıda geçen “ Ikta” sisteminin ne olduğunu bize mektupla, te­ lefonla sordukları İçin, Arap kökünden ge­ len bu sözcüğün anlamını kısaca okuyucu­ larımıza hatırlatıyoruz:

Ikta sözcüğünün çeşitli anlamlan var. Fakat bizim “ Tarihi Değlştlrşn Belge” yazı­ mızda sözünü ettiğim iz Ikta sistemi, ta­ rihte uygulamalan Tımar ve Malikâne ola­ rak görülen toprak düzenidir. Yani, devlete ait bir toprak parçasının, devletin hizmeti­ ni gören birisine aylık karşılığı topraktan yararlanma hakkının verilmesidir. Özellikle Sipahilere tanınan bu hak, Sipahiye, top­ raktan yararlanma hakkını tanımakta, fakat toprağın mülkiyeti devlette kalmaktadır. Nitekim Sipahi, görevini yapmaz veya ya­ pamazsa, İşinden uzaklaştırılıp topraklar başka birine verilebileceği gibi, Sipahinin ölümü halinde, babasının yerine oğlunun geçebilmesi ve böylece topraktan yarar­ lanmaya devam edebilmesi İçin, padişahın yeni bir Hattı Humayun imzalaması zorun­ ludur. Toprak m ülkiyetini devlete bağlayan bu sisteme, Ikta sistemi denir. Kaynağı Is-

lâmiyettir. | g

karşı kendileri de çizgiyi geçmekte bir sakınca görmüyorlardı. Bu nedenle zulm ettiler, işkence yaptı­ lar. Ama bugün Yassıada’ya atılan politikacılar, kendilerinden birta­ kım insanlar. Halk Partisi ile De­ mokrat Partisi arasında hiçbir ciddi fark yok. Sadece kendi ara­ larında çıkar kavgası yapıyorlar. Böyle olunca, birbirlerine amansız inçimde saldırmayacaklardı! Bu iş, “Bugün bana ise, yarın sana” hikâyesidir çünkü. Kaldı ki, bırak ortak suçluluğu, aynı yolun yol­ cusu olmamalarım, insan bunlar be, “ ÎNSAN!” t.. İnşam, canından’ bezdirmek ne demektir! Candan daha önemli ne var hayattaki,

BAŞSAĞLIĞI

Şirketimiz sahiplerinden Mansur Şahin ile Doğan Şahin’in amcaları, eski hukuk müşavi­ rimiz,

AVUKAT

A. R A M IZ

Ş A H İN

vefat etm iştir. Merhum’a Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz.

MANSUR ŞAHİN Ticaret ve Sanayi Ltd. Ştl.

M illiyet: 7019

ölüm yaşamaktan daha aziz hâle getiriliyor zorlayarak!”

Ben susuyor, önüme bakıyor­ dum. Birden öfkesi bende patladı:

“Sen ne susuyor, suçlu suçlu önüne bakıyorsun? İşkenceye zul­ me uğrayan sen, ben olsaydık, o zaman susmaya belki hakkımız olabilirdi. Ama zulüm yapıldığım, işkence edildiğini görüyor, biliyor­ sak, bizim susmaya hakkımız olamaz! Biz bağırmak, çağırmak, bunun doğru olmadığını yere göğe haykırm alıyız?

— Ne yapayım yâni?.. Sokağa çıkıp bağırıp çağırayım mı?

“Evet, sokağa çıkıp bağırıp çağıracağız!” Bir adamı canından bezdirmek insan dışı olmanın ta kendisidir, “arkadaş, diyeceğiz!” “ işte duyduk-duymadık demeyin, ben buna katılmıyorum” diye yeri, göğü inleteceğiz! Yoksa, düpedüz insan dışı olmayı benimsedik gitti demektir.”

Sustu. Hiç konuşmadan bir­ birimizin yüzüne bakıyorduk. Ne­ den sonra ikimiz de gülmeye baş­ ladık... ikimizin de sinirleri boşal­ mıştı anlaşılan. Neden sonra yine o konuşmaya başladı:

“Evden buraya gelene kadar düşündüm: Acaba Bayar’m ken­ disini öldürmeye girişmesi habe­ rine bunca üzülmenin nedeni, bir zamanlar bizim de ölümü arayacak kadar eziyet çekmiş olmamız mı? Acaba ben “Yavuz Zırhlısı ”nda tutuklu yaşamamış, denizlerin or­ tasında tek başıma yargılanmamış olsaydım, Yassıada’da Bayar'm ve arkadaşlarının böylece yargılan­

malarını benimseyebilir miydim? Bana öyle geliyor ki, hayır! inşam insanlıktan çıkaran bir yönetim hangi mazereti, hatta hangi meş­ ruiyeti olursa olsun, benim karşı­ ma almayacağım bir sistem ola­ mazdı.

# T u tu k la n m a m ın

n e d e n i?..

1938’de Nazımla (Nazım Hik­ met Ran) tutuklanıp Yavuz zırh­ lısını kaçırmak işinde "Erkin” ge­ misine kapatılmıştık. Erkin, Mar­ mara açıklarına zincir döküp demir atmış, çelikten bir dağ gibi güne­ şin alnında duruyordu. Duruşma, genişçe bir salonda yapılıyordu. Benim suçum, kardeşim Nuri Tahir’e ve bir arkadaşına, her yerde satılan kitapları okumak için vermemden ibaretti. Bahriyedey- diler ve hafta başı izinli çıktıkları zaman bana geliyorlar, benim

kitaplığımdan seçtikleri kitapları gemide okumak için alıp gidiyor­ lar, ertesi hafta kitapları, yeni­ leriyle değiştiriyorlardı. Çoğu za­ man, hangi kitapları aldıklarım bile bilmezdim. Ben, okur-yazarh- ğa sıvanmış bir delikanh olduğum için, kitaplığımda Adsız'm kitapla­ rı da vardı, Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali’nin kitapları da.

Derken bir gün tutuklandım. Derken bir gün tutuklandım. Benimle beraber kardeşim Nuri Tahir ve onun iki arkadaşı da tu ­ tuklandılar. Kardeşim, Yavuz zırhlısında assubaydı. Beni de Nazım'ı da Yavuz’a götürüp kapa­ dılar. Küçücük bir hücrede yaşı­ yor, sorguya götürülüp getiriliyor­ duk. O zaman suçumun kitap ver­ mek olduğunu öğrendim! Kitap vermek suç olunca, gerisi sorula­ maz. Kaderime katlanmak zorun­ daydım!.."

rYARIN:

ERKİN DEKİ DURUŞMALAR

ÇETİN ALTAN

OLUMLU BİR ADIM:MECLİS

BAHÇESİNDE PASTAHANE

S

İYASAL yaşamımızda son dönem­ lerin en gözle görülür, elle tutulur aşaması, parlamenterler İçin Meclis bahçesinin bir bölümünün pastahane haline getirilm iş olmasıdır.

Parlamenterler gerek parti İçi, gerek parti dışı, gerek yurt İçi, gerek devletlerarası so­ runları düşünmekten ve bu konularda blr- birleriyle tartışıp dövüşmekten yoruldukları zaman, Meclis bahçesindeki güneşliklerin altında, yeşil çimlerle, kırmızı balıklarını kaşla göz arasında köpeklerin yediği fıs­ kiyeli havuza bakarak, karışık dondurmalar, çukulatalı pastalar yiyebilecek ve demli çay­ larıyla İyi soğutulmuş meyvalı gazozlarını orada içebileceklerdir.

Uygarlık, eşşekgibl çalıştıktan sonra, İn­ san gibi dinlenmesini becerebilmek demek­ tir.

Biz|m ise siyasetçilerimiz arı gibi çalışı­ yor ama insan gibi dinlenecek bir ortam bu­ lamıyorlardı.

Şimdi Meclls’in bahçesinde insan gibi dinlenebileceklerdir.

Böylesi bir rahatlama sinirlerini de gev­ şetecek, aralarındaki ilişkileri yumuşatacak ve ılımlı bir atmosfer İçinde, yurt sorunlarını çözmek İçin kendilerine yeni fikirler ilham edecektir.

M

ECLİS bahçesinde açılmış olan pas- tahanenin yanında, sıcaktan buna­ lan parlamenterlerin mayolarıyla içi­ ne dalıp yüzebilecekleri bir pisin yapılması da yerinde olurdu.

Böylece bir an önce tatile girme ar­ zusundan kurtulurlar, mayolarıyla havuzda yüzdükten sonra, havuz çevresindeki şez­ longlarda, kara gözlüklerle güneşlenir ve pastahaneden getirtecekleri buzlu kokteyl­ leri içerek, benliklerinde yaşam sevincini tazelerlerdi.

Pastahane ve pisinden sonra, bir de yalnız parlamenterlerin yararlanabileceği bir spor salonu yapılması, dolaylı olarak Türk siyasetine büyük katkılar sağlayabilir.

Parlamenterlerin bir bölümü tramplen­ lerden balıklama havuza atlarken, bir bölümü de barflksde çalışır, urganlara tır­ manır, yüz metre antrenmanları yapardı.

Pastahane, yüzme havuzu, spor salonla­ rından başka ayrıca, geceleri de kalabile­ cekleri, önleri verandalı, İçi konforlu pav­ yonların, mimarî, bir estetik İçinde planlanıp gerçekleştirilmesi de hiç fena olmaz...

Temsilcilerimiz, hem seçmenlerini bu pavyonların verandalarında kabul ederek, kendilerine elleriyle buz dolaplarından ala­ cakları çeşitli İçkileri sunarlar, hem de yurt içinde olup bitenler hakkında sağlıklı bilgiler alırlar...

İR de pavyonların arkasında yoğun bir çam ormanı yetiştirilm eli... Parlamenterler sabahları pavyonların teraslarında kahvelerini içtikten sonra, or­ manda yürüyüşe ç ık a r , öğleye doğru pisinde

şöyle bir serinledikten sonra da-pastahane- de buzlu bir limonata içer, öğle yemeğini Meclis lokantasında yiyip, siyaset İçin tek­ rar pavyonlarına döner, ikindiye doğru da tekrar havuz kıyısına, ya ormanda piknik yapmaya, ya spor salonunda voleybol oyna­ maya giderlerdi...

Akşamları da pastahaneye caz getirilir ve

yemek, orada, yurt sorunlarını müzikli ve danslı bir neşe ortamında tartışarak, yenirdi.

Ayrıca tenis kortları, plng-pong masaları, poligonlar ve atlı sporlar İçin özel yerler de zamanla ötekilere eklenirdi.

Bir büyük garajda da yine sadece parla­ menterlerin yararlanabileceği bisikletler, motosikletler ve yarış arabaları dururdu...

Bu sayede yurt sorunlarını düşünmekten yorulan siyasetçiler, dilerlerse bisikletle, dilerlerse motosikletle, dilerlerse yarış ara­ balarıyla çevrede turlar atarlar, ata biner, tenis oynar, pavyonlarda öyle uykusunu uyur ve pisinde de diledikleri gibi eğlenerek, akşamları müzikli yemeklerde birbirlerlyle daha çok kaynaşma olanağına kavuşurlar­ dı...

O

RMANDA sabah yürüyüşleri sırasın­ da düşünülen yurt sorunlarıyla ilgili çözümler, pisin başı kulislerinde formüle bağlanır ve ikindi üstü çay soh­ betlerinde anhası mlnhası gözden geçiril­ dikten sonra, toplantı salonuna gidilerek beş dakikada yasalaştırılırdı...

Meclis bahçelerinin bu tür bir dinlenme ve eğlenme sitesi durumuna dönüştürül­ mesiyle de, on yıl içinde değişik adlar altında kurulmuş olan hükümetler, kendi­ lerine takılmış olan adlardan arınırlardı.

Günaydın gazetesinin yazdığına göre, on yıl içinde kurulmuş olan çeşitli hükümetlere şu adlar verilmiş:

“ Muhtıra hükümeti” “ Partllerüstü hükü­ met” , “ Zoraki nikâh hükümeti” , “ M illiyetçi cephe hükümeti” , “ Çankaya hükümeti” , “ Yamalı bohçe hükümeti” , “ Yangın söndür­ me hükümeti” , son olarak da “ Onarım hükü­ meti” kurulmasına çalışmıyormuş.

Oysa dinlenme kuruluşları geniş bir parlamento dünyasında, hükümetler sadece bir ad altında kurulurdu: “ Keyif hükümeti” .

Hükümet keyifli olunca siyasal yaşam da keyifli, siyasal yaşam keyifli olunca, hükü­ metler de keyifli olurdu... Hükümetleri ve siyasal yaşamı keyifli bir ülkede İse, herkes keyifli olurdu...

O

nedenle ilk adım sayılan güneşlikll i ve havuzu fıskiyeli bahçe pastahane- sini siyasal yaşamımızın en olumlu aşaması olarak değerlendirmek ve bu ilk adımı, öteki adımların da izlemesini dilemek gerekmektedir.

Üç buçuk günlük şu ölümlü dünyada, yaşamı hır-gür içinde ziyan-zebll etmenin anlamı yoktur...

Ormanda yürüyüşler, pisinde yüzmeler, veranda da kestirmeler, at gezileri, araba gezileri, müzikli yemek ve dans, sabahtan akşama birbirinin gözünü çıkarmak İçin uğ­ raşıp durmaktan İyidir;

Esşek gibi çalıştıktan sonra, İnsan gibi dinleneceksin. Uygarlığın koşulu bu. Bizde ise özellikle siyasetçiler, uygarlıkla İlgili pek bir şey yapma olanağı bulamamışlar ve sinirleri bozulup sık sık saçmalamaya başlayacak kadar çok çalışmışlardır. Din­ lenmek haklarıdır. Ancak öyle gelebilirler kendilerine. Üstelik Meclls’e devamsızlık

diye de bir şey kalmaz.

Ve vatan kurtulmuş olur. Madem çalışa­ rak kurtaramıyoruz zavallıyı, bir de dinlenip eğlenerek kurtarmayı deneyelim. Ola kİ daha kolay ulaşırız başarıya...

BAŞSAĞLIĞI

Şirketimiz sahiplerinden Mazhar Zorlu'nun dünürü, Kemal Zorlu’nun kayınpederi,

Avukat

A. R A M İZ

Ş A H İN

vefat etm iştir. Merhum’a Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz.

EGEPLAST- EGE YILDIZ

M illiyet: 7018

MÜTEAHHİTLERE

FIRSAT

Beyoğlu’nda Galatasaray Hamamı yanında 36 odalı işyeri olmaya müsait 6 katlı apartman satılıktır.

Müracaat: 22 27 24 - 22 33 01 ilancılık: 4346

VEFAT

Bosna eşrafından merhum Şahinpaşazade Hacı Selim Bey'in ve merhume Fatma Paşe Hanımefendi’nin oğlu, Mefharet Şahin’in eşi, Semra Zorlu ve merhume Sibel Şahin’in babalan, Kemal Zorlu’nun kayınpederi ve Sibel Sinem Zorlu’nun dedesi, Ayhan ve Mazhar Zorlu’nun dünürü, merhüm Saim Şahin’in kardeşi, merhume İsmet Şahin’in kayınbiraderi, Rodos Başkdnsolosu Samim Şahin’in, Dr. Müh. Mansur Şahin’in, Yük. Müh. Doğan Şahin Prof. Dr. Birsev Doruk’un amcaları,

Avukat

AHMET R A M İZ Ş A H İN

Tanrfnın rahmetine kavuşmuştur. Aziz naaşı 2 temmuz 1980 çarşamba günü Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Zincirlikuyu mezarlığındaki ebedî istirahatgâhına tevdi edilecektir.

A İL E S İ

TEŞEKKÜR

1

M illiyet: 7017

BAŞSAĞLIĞI

Devlet Denetleme Organları Federasyonumuzun değerli üye­ si, Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörlerinden Sayın

NEVZAT ANI yı

genç yaşta kaybetmenin camia olarak acısı içindeyiz. Merhuma Tann’dan rahmet, ailesi ve devlet denetim elemanlarına sabır­ lar ve başsağlığı dileriz. Denetfe Yönetim Kurulu Hassa:1562-6948 ______________________________________

VEFAT

Tüccardan Merhum Haşan Hilmi Ellialtıoğlu’nun zevcesi, Köstence tüccarlarından Merhum Hacı Tahir ile Merhume Hasibe Hantm’ın kızı,Merhum Osman Feyzi, Merhume Hatice Suat, Ahmet Kâmil, Mustafa Sulhi, İsmail Ekrem Ali Galip Ellialtıoğlu ve Süheyiâ Tuncer’in kıymetli valideleri, Zerrin Ellialtıoğlu, Perran Ellialtıoğlu Saffet Ellialtıoğlu, Nimetgül Eliîaltıoğlu’nun, Orhan Tuncer ve Gündüz Uysal’ın kayınvalideleri, Ahmet Feyzi, Mahmut Kâmil, Burhan Bora, Tarık Tayfun, Emine Zeynep, Haşan Hilmi Ellialtıoğlu Ayşe Nılay Uysal’ın babaanneleri ve Fatma Esra Tuncer’in anneanneleri,

Mü’min, mütedeyyin, mütevazi insan

EMİNE ELLİALTIOĞLU

kalbinden b ira n eksik etmediği hasretini çektiği Allah’ına kavuşmuştur. Aziz naaşı ebedî Istirahatgâhı olan Eyüpsultan’daki aile makberine 2/7/1980 çarşamba günü Şişli Camii’nde ikılmacak öğle namazını müteakip tevdi edilecektir.

Allah gani, gani rahmet eyleye amin.

MEHMET EMİN SUNGUR

Not: Vasiyeti icabı çelenk gönderilmemesi TÜRK EĞİTİM VAKFINA yardım yapılması.

Eşim Mimar Perihan Sungur'un yıllardır çektiği ızdıraba teşhis koyarak, zor bir beyin ameliyatı ve şefkatli yoğun bir bakımdan sonra sağlığına kavuşturan,

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ

Beyin Cerrahisi Kürsüsü’nün çok değerli öğretim üyelerinden,

Prof. Dr. Aykut Erbengi'ye

Kıymetli ekibinden

Doç. Dr. Tuncalp özgen

Uzman Dr. Osman Ekin özcan'a

ve Patoloji Kürsüsü’nden

Prof. Dr. Behsan önal

DOKTORLAR

Müfit Kalelioğlu, Nur Altınörs, Necmettin Pamir, Bülent Pak, Ferhan Hamarat, Muzaffer Yıldız, Kemal Benli, Ceyhun İnci, Ahmet Pekmezci, Haluk Yücesoy, Zafer Kars. Mehmet, Tandoğan, Kadir Tahta, Bektaş Açıkgöz, Afacan Karaca, Selçuk Pala- oğlu, Haluk Aydın, Bariş. Turak, Mehmet Kundak, ve Nörolog Müth. Dr. Tülay Kansu’ya, her zaman fedakârca çalışan sorumlu Hemşire Zübeyda Çalış, Hemşireler: Aysel Solmaz, Seriye Karakoyun, Nevin Önüt, Gülgün Yücel, Emine Köseoğlu, Aysel Dıvarcı ve 51-61’nci Bölümün tüm görevlilerine, ayrıca bizi en sıkıntılı günlerimizde sevgi ve şefkatleriyle yalnız bırakmayan çok değerli dostlarımız,

Prof. Dr. Ferhunde Dizdaroğlu

Müth. Dr. Aysun Küçükel

MUtfı. Dr. Ergun Dizdaroğlu

Müth. Dr. Ersin Baydar

Opr. Dr. Nazmi özeier'e

Hastanede, evde, ziyaretleriyle, mektup, telgraf ve telefonlarıyla “ geçmiş olsun" dileklerini lütfederek bize güç veren değerli dost,komşu ve akrabalara, isimlerini yazmaya imkân bulamadığım diğer çok değerli doktor ve sağlık emekçilerine gönül dolusu yürekten şükranlarımla en iyi dileklerimi saygıyla

sunanm‘

İstanbul Senatörü

1

i

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye’deki enerji ve tabii kaynaklar bakanlarının hepsi sadece enerji bakanı oldu.. Tabii Kaynaklar Bakanı da olmaya başlarlarsa belki müteahhitlerin ç ıkarlarından

çözümler üretebilme, duygularını uygun biçimde çözümler üretebilme, duygularını uygun biçimde gösterme, toplumsal çevreye uyum sağlama gibi, gösterme, toplumsal

Tarih: İnsan topluluklarının geçmişteki yaşayışlarını, kültür ve uygarlıklarını, sosyo–ekonomik yapılarını ne- den–sonuç ilişkisi içerisinde, yer ve zaman

D) Tarihî olayların çok yönlülüğüne vurgu yapmak E) Tarihte neden-sonuç ilişkisine dikkat çekmek.. Aşağıda yer alan tarih hakkındaki görüş ve düşüncelerden

1986 Kompakt floresan (Twin-2 floresan) lambalı aydınlatma armatürünün satışına başlanması.. Dünyanın ilk filament içermeyen, elektrotsuz

5.1 Toplu Taşıma Dairesi Başkanlığına bağlı Şube Müdürlükleri, Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına

Kutsal anamýz kilise, kesin olarak ve en büyük bir ýsrar ve sebatla belirtir ki, tarihe uygunluklarýnda hiçbir tereddüt olmayan Ýnciller, Tanrý'nýn oðlu Ýsa'nýn

Skokräm eller impregneringsmedel ska användas för att underhålla skinnet och förhindra att skon