• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de bir şehrin büyükşehir olabilme kriterlerinin ikili lojistik regresyon ile analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de bir şehrin büyükşehir olabilme kriterlerinin ikili lojistik regresyon ile analizi"

Copied!
109
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE'DE BİR ŞEHRİN BÜYÜKŞEHİR OLABİLME KRİTERLERİNİN İKİLİ LOJİSTİK

REGRESYON İLE ANALİZİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Gönül BAŞ

(2)

T.C.

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Ekonometri Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

TÜRKİYE'DE BİR ŞEHRİN BÜYÜKŞEHİR OLABİLME

KRİTERLERİNİN İKİLİ LOJİSTİK REGRESYON İLE ANALİZİ

Danışman:

Yrd. Doç. Dr. Noyan AYDIN

Hazırlayan:

Gönül BAŞ

(3)

Kabul ve Onay

Gönül BAŞ’ın hazırladığı “Türkiye'de Bir Şehrin Büyükşehir Olabilme Kriterlerinin İkili Lojistik Regresyon İle Analizi” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

.../.../2017

Tez Jürisi İmza

Kabul Red

Yrd. Doç. Dr. Ahmet COŞKUN

Yrd. Doç. Dr. Noyan AYDIN (Danışman)

Yrd. Doç. Dr. Metin BAŞ

Prof. Dr. İsmail KÜÇÜKAKSOY Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(4)

Yemin Metni

Yüksek Lisans tezi olarak sunduğum “Türkiye'de Bir Şehrin Büyükşehir Olabilme Kriterlerinin İkili Lojistik Regresyon İle Analizi” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

…../…../2017

(5)

Özgeçmiş

30 Aralık 1970 tarihinde Almanya’da doğdu. İlköğretim eğitimini Eskişehir Ülkü İlkokulu ve Barbaros İlkokulunda tamamladı. Orta ve lise eğitimini Eskişehir Süleyman Çakır Lisesinde tamamladı. Anadolu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümünden 1995 yılında mezun olarak İstatistikçi unvanını aldı. 1996 yılında Eskişehir’de Hava Kuvvetleri Komutanlığı 1.Anajet Üssü, Savaş Harekât Merkezinde Bilgisayar Sistem Analisti olarak çalıştı. 2000 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesinde istihdam etmiş olup 2004 yılından itibaren Dumlupınar Üniversitesinde İstatistikçi kadrosunda çalışmaktadır.

(6)

ÖZET

TÜRKİYE'DE BİR ŞEHRİN BÜYÜKŞEHİR OLABİLME KRİTERLERİNİN İKİLİ LOJİSTİK REGRESYON İLE ANALİZİ

BAŞ, Gönül

Yüksek Lisans Tezi, Ekonometri Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Noyan AYDIN

Ağustos, 2017, 94 sayfa

İnsan zekâsının en üstün ürünlerinden biri olan büyükşehirler, sosyal, ekonomik, kültürel ve politik gelişimlerin doğal fiziki yansımaları olmuştur. Bu olgular, aydın planlamacılar, uzmanlar ve akademisyenlerin gözlem, araştırma, değerlendirme ve önerileri içeriğindedir. Metropoliten kent olarak da tanımlanan büyükşehirler, ülkelerin gelişimi için son zamanlarda araştırmaların odak noktası haline gelmiştir.

Bu çalışmada Türkiye’de bulunan seksenbir ilin nitelikleri incelenmiş, büyükşehirlerin lojistik regresyon tekniğiyle analizi yapılarak şehirlerin hangi kriteler altında büyükşehir olma özelliği gösterdiği saptanmıştır. Araştırma, illerin 2014 yılına ait demografik, sosyal ve ekonomik içerikli değişkenlere ait verileri ile çalışılmıştır. İstatistiksel olarak anlamlı modeller, binary lojistik regresyon analizi ile tespit edilmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre Kişibaşı Gayrisafi Yurtiçi Hasıla, İthalat ve İhracat, tahmin edilen logit model için anlamlı bağımsız değişkenlerdir. Böylelikle büyükşehir olma kriterlerinde iktisadi kaynaklı değişkenlerin etkili olduğuna karar verilmiştir.

(7)

ABSTRACT

ANALYSIS OF THE CRITERIA OF BECOMING A METROPOLIS FOR A CITY IN TURKEY WITH BINARY REGRESSION

BAŞ, Gönül

Master’s Thesis, Department of Econometrics Thesis Instructor: Asst. Prof. Dr. Noyan AYDIN

August, 2017, 94 pages

As one of the supreme products of human intelligence, metropolises have been the natural physical reflections of social, economic, cultural and political developments. This fact has been revealed in the observations, researches, evaluations and suggestions of intellectual planners, experts and academicians. Metropolises, also defined as metropolitan cities, have recently become the focus of researches for development of countries.

In this study, qualities of eighty one cities in Turkey were analysed, metropolises were analysed with logistic regression technique and under which criteria the cities show the characteristics of being a metropolis was determined. In the research, the data of demographical, social and economic-themed variables were used. Statistically significant models were determined using binary logistic regression analysis. According to the research results, gdp per capita and import and export were regarded as significant dependent variables according to the predicted logic model. What stands out is that, at this point, economic variables are effective in explaining the criteria of becoming a metropolis.

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... v ABSTRACT ... vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... x ŞEKİLLER LİSTESİ ... xi KISALTMALAR ... xii GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BÜYÜKŞEHİRLER 1.1. KENTLEŞME VE MODERN TOPLUM ... 4

1.1.1. Metropoliten Topluluk, Metropoliten Alan, Metropoliten Ekonomi ... 5

1.1.2. Büyükşehirler Neden Kuruldu? ... 8

1.1.3. Büyükşehirlerin Avantaj ve Dezavantajları ... 8

1.1.4. Büyükşehirlerin Sorunları ... 9

1.1.4.1. Yönetimden Kaynaklanan Sorunlar... 9

1.1.4.2. Mali Sorunlar ... 9

1.1.4.3. Örgütlenme Sorunları ... 10

1.1.4.4. Hizmet Sorunları ... 10

1.1.4.5. İmar ve Planlama Kaynaklı Sorunlar... 11

1.2. BÜYÜKŞEHİR OLMA KRİTERLERİ ... 11

1.2.1. Nüfus Büyüklüğü ... 11 1.2.2. Nüfus Yoğunluğu ... 12 1.2.3. Ulaşılabilirlik ... 13 1.2.4. Donanımlardaki Nitelikler ... 13 1.2.5. İstihdam Dağılımı ... 13 1.2.6. Yönetimsel Kademelenme ... 13 1.2.7. Coğrafik Yapı ... 13 1.3. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ... 14 1.3.1. Mekansal Ölçek ... 14 1.3.2. Nüfus Büyüklüğü ... 15

1.4. TÜRKİYE’DE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ ... 16

1.4.1. Büyükşehirler ve Kaynak Dağılımı ... 19

1.4.2. Optimum Belediye Büyüklüğü ... 20

1.4.3. Büyükşehir Belediyelerinin Yapısı ... 21

(9)

İKİNCİ BÖLÜM

İKİLİ LOJİSTİK REGRESYON ANALİZİ

2.1. LOJİSTİK REGRESYON ANALİZİNİN TARİHİ ... 25

2.2. REGRESYON ANALİZİ ... 26

2.2.1. Çok Değişkenli İstatistik Yöntemleri ... 28

2.2.2. Lojistik Regresyon Analizi ... 28

2.2.2.1. Neden Lojistik Regresyon Analizi? ... 30

2.2.2.2. Logit ve Probit Regresyon Analizi ... 31

2.2.3. Lojistik Regresyon Analizi Çeşitleri... 31

2.2.3.1. İkili (Binary) Lojistik Regresyon Analizi ... 31

2.2.3.2. Çok Kategorili (Multinominal) İsimsel Lojistik Regresyon Analizi . 32 2.2.3.3. Sıralı (Ordinary) Lojistik Regresyon Analizi ... 32

2.3. İKİLİ LOJİSTİK REGRESYON ... 32

2.3.1. Odds Oranı ... 34

2.3.2. Regresyon Katsayılarının Kestirimi... 37

2.3.2.1. En Çok Olabilirlik Yöntemi (Maximum Likelihood Estimation) ... 37

2.3.2.2. Olabilirlik Oranı Testi (Likelihood Ratio Test) ... 38

2.3.2.3. Wald Testi ... 39

2.3.2.4. Skor Testi ... 40

2.3.3. Modelin Uyum İyiliği Ölçütleri ... 41

2.3.3.1. Hosmer-Lemeshow Testi ... 41

2.3.3.2. Sınıflandırma Tabloları (Correct Classification Percent) ... 42

2.3.3.3. Cox-Snell 𝐑𝟐 ile Nagelkerke 𝐑𝟐 Değerleri ... 43

2.3.3.4. Hata Terimlerinin İncelenmesi ... 43

2.3.4. Değişken Seçimi ve Model Oluşturma Yöntemleri ... 44

2.3.4.1. Tüm Olabilecek Regresyon Denklemleri ... 44

2.3.4.1.1. 𝐑𝟐 Belirlilik Katsayısı ... 45

2.3.4.1.2. MSE (Mean Square Error- Hata Kareleri Ortalaması) Değeri ... 45

2.3.4.1.3. 𝐂𝐩 İstatistiğinin Değeri ... 45

2.3.4.2. Stepwise Regresyon Yöntemleri ... 45

2.3.4.2.1. İleriye Yönelik Seçim Yöntemi ... 46

2.3.4.2.2. Geriye Dönük Eleme ... 47

2.3.4.2.3. Stepwise Regresyon ... 47

2.3.5. Lojistik Regresyon Analizinin Kriterleri ... 48

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BÜYÜKŞEHİR OLMAYI ETKİLEYEN KRİTERLERİN ANALİZİ 3.1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE YÖNTEMİ ... 51

3.1.1. Modelde Kullanılacak Bağımsız Değişkenlerin Seçimi ... 51

(10)

3.1.3. Çoklu Doğrusal Bağlantı Problemi ... 53

3.1.4. Bağımsız Değişkenler ... 54

3.1.4.1. Nüfus Yoğunluğu ... 54

3.1.4.2. Nüfus Artış Hızı ... 55

3.1.4.3. Göç ... 55

3.1.4.4. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ... 56

3.1.4.5. Eğitim Kurumları ... 56 3.1.4.6. İşsizlik ... 57 3.1.4.7. İhracat ... 57 3.1.4.8. İthalat ... 58 3.2. MODELİN KURULMASI ... 59 3.2.1. Başlangıç 0 (sıfır) Modeli ... 60 3.2.2. Blok 1 Modeli ... 63

3.3. MODELİN GENEL ANLAMLILIĞI ... 65

3.3.1. Omnibus Testi ... 65

3.3.2. Cox & Snell 𝐑𝟐 ve Nagelkerke 𝐑𝟐 Değerleri ... 66

3.3.3. Hata Terimlerinin İncelenmesi ... 67

3.4. MODELİN UYUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ ... 68

3.4.1. Hosmer ve Lemeshow Ki-Kare İstatistiği ... 68

3.4.2. Doğru Sınıflama Oranı... 69

3.4.3. Modelin Bağımsız Değişkenlerin Adımsal Geriye Dönük Eleme ve Wald Yöntemi ile Kurulması ... 70

3.4.4. Odds Ratio Oranları ... 72

3.4.5. ROC Eğrisi ... 74

3.5. ETKİLİ DEĞİŞKENLER ... 75

3.5.1. İhracat ... 75

3.5.2. İthalat ... 78

3.5.3. Kişi Başı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla... 80

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 83

KAYNAKÇA ... 86

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa

Tablo 1.1: Büyükşehirlerin 2016 Yılı Nüfus Kayıtları ... 12

Tablo 2.1: Çoklu Regresyon ve Lojistik Regresyonda Model Uyumunda Kullanılan Kavramlar ... 30

Tablo 2.2: İki Kategorili Bağımsız Değişkenin Lojistik Regresyon Modeli Değerleri. 35 Tablo 2.3: Olasılık Değerlerine Karşılık Gelen Odds Oranları. ... 36

Tablo 2.4: Çeşitli Olasılıklara Karşılık Gelen Odds ve Log Odds Oranları ... 37

Tablo 3.1: Ki-kare Testi Sonuçları ... 52

Tablo 3.2: VIF Değerleri ... 53

Tablo 3.3: VIF Değerleri (Uygun) ... 54

Tablo 3.4: 0 (sıfır) Modelin Kestirimi. ... 60

Tablo 3.5: İlk Sınıflama Tablosu... 61

Tablo 3.6: Test Değerleri ... 61

Tablo 3.7: Başlangıç Modeli / Eşitlikte Olmayan Değişkenler. ... 62

Tablo 3.8: Değişkenler Modele Eklendiğinde (Blok1) , Elde Edilen Hata Kareleri. ... 63

Tablo 3.9: Model Katsayısına ait Omnibus Testi . ... 65

Tablo 3.10: Modelin Özeti ... 66

Tablo 3.11: Hosmer ve Lemeshow Ki-Kare İstatistiği. ... 68

Tablo 3.12: Sınıflama Tablosu. ... 69

Tablo 3.13: Modele Alınacak Bağımsız Değişkenlerin Seçimi. ... 70

Tablo 3.14: Odds Oranları ... 72

(12)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa

Şekil 1.1: İllerimizin Büyükşehir Olma Tarihlerine Göre Haritası ... 19

Şekil 2.1: İki Kategorili Bağımlı Değişkenin Olasılık Fonksiyonu Grafiği ... 33

Şekil 3.1: ROC Eğrisi ... 74

Şekil 3.2: 2014 Yılında Türkiye İhracatının Büyükşehirlerdeki %’ lik Payları. ... 76

Şekil 3.3: 2014 Yılında Türkiye İhracatının Şehirlerdeki %’ lik Payları. ... 77

Şekil 3.4: 2014 Yılında Türkiye İthalatının Büyükşehirlerdeki %’ lik Payları. ... 78

Şekil 3.5: 2014 Yılında Türkiye İthalatının Şehirlerdeki %’ lik Payları. ... 79

Şekil 3.6: 2014 Yılı Büyükşehir ve Şehirlerin KGSYİH Ortalamaları. ... 80

Şekil 3.7: 2014 Yılında Büyükşehirlerin KGSYH Değerleri. ... 81

(13)

KISALTMALAR

DPT Devlet Planlama Teşkilatı

KGSYH Kişibaşı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

KHK Kanun Hükmünde Kararname

LR Likelihood Ratio

MSE (Mean Square Error) Hata Kareleri Ortalaması

OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü

OR Odds Ratio

ÖİK Özel İhtisas Komisyonu

SD Serbestlik Derecesi

SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) Sosyal Bilimler İçin

İstatistik Programı

TL Türk Lirası

TODAİ Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü

(14)
(15)

GİRİŞ

Büyükşehirlerin gelişmesi en iyi biçimde uygarlığımızın modernliğinin başlangıcını simgelemektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, şehirleşmeyi kalkınmalarını hızlandırma ve yönlendirmede büyük bir araç olarak kullanmışlardır. Konut, şehir hizmetleri, ulaşım, güvenlik, eğitim, sağlık gibi sorunlar şehirleşmede önemli yer teşkil eden kavramlardır.

Büyükşehir tanımlaması yapılırken en çok kullanılan ölçüt nüfus büyüklüğü olmuştur. Ülke kalkınmasında madencilik, sanayi, ticaret gibi etkenler önem kazanmıştır. Böylelikle nüfus oranında artış meydana gelmiştir. Fakat çağdaş dünya için kullanılabilen kentlileşmenin derecesi yalnızca kentlerde yaşayan toplam nüfusun oranı ile ölçülemez. Gelişmiş ülkelerin şehirleşen ve zamanımızın “metropoliten alanının” merkezini oluşturan yerleşkeleri sıklıkla sanayinin geliştiği yerlerde oluşmuştur. Bu alanlar kentleşme ve sanayinin bütünleşmesiyle gerçekleşmiştir. Şehirlere göç etmenin, zamanın getirdiği en iyi çalışma şekilleri bulunan alanlara yapılan akımın en önemli sebebi sanayileşmedir. Bu nedenle şehirleşme toplumun ve ekonominin gelişip kaynaşması ile meydana gelmiştir (Kartal, 1978:4, İşbir,1991: 18-19).

Kent, sadece topluma daha çok iş ve ikamet olanakları oluşturan bir yer değildir. Kent, en ücra yerleri, çeşitli yerleşim alanlarını, oluşumları şekillendiren, insan hayatının siyasi, kültürel ve iktisadi alanlarının kontrolörü durumunda olan bir yerdir. Pek çok ülkede şehirlerin gelişimi makine teknolojisinde yaşanan gelişme ile yüksek kapasiteli üretim, bunun yanı sıra oluşan girişimlerin artmasıyla bağlantılıdır (Alkan ve Duru, 2002: 78-85).

Bu çalışmada Türkiye'deki şehirlerin hangi kriteler altında büyükşehir olma özelliğini gösterdikleri incelenmiştir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır.

Çalışmanın ilk bölümünde büyükşehirler hakkında temel bilgilere yer verilmiştir. Büyükşehir belediyelerinin özelliklerinden bahsedilmiş, kentleşme, mekânsal ölçek, büyükşehir olmanın avantaj ve dezavantajları gibi konulara değinilmiştir.

İkinci bölüm lojistik regresyon analizi ile ilgili teorik bilgileri içermektedir. Binary lojistik regresyon analizi, bağımlı değişkenin iki kategorik değer aldığında,

(16)

bağımsız değişkenlerin bu bağımlı değişken üzerindeki etkisinin olasılık olarak hesaplandığı bir yöntemdir.

Üçüncü bölümde ikili lojistik regresyon analizi ile Türkiye'deki şehirlerin hangi kriterler ile büyükşehir olma özelliği kazandığı araştırılmıştır. Çalışmada kullanılan veriler TÜİK veritabanının 2014 yılındaki il bazında demografik, iktisadi ve kültürel konularına aittir. Modelin bağımsız değişkenleri bu veriler göz önüne alınarak belirlenmiştir. Modelin bağımlı değişkeni Türkiye'de bir şehrin büyükşehir olup olmadığı kriteridir. Model SPSS 22 paket programı kullanılarak tahmin edilmiştir.

Sonuç ve önerilerin oluştuğu son bölümde ise analiz sonuçları değerlendirilerek yorumlara yer verilmiştir.

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM BÜYÜKŞEHİRLER

(18)

1.1. KENTLEŞME VE MODERN TOPLUM

Kent, toplumsal gelişmenin sürekli olduğu, insanların barınma, yerleşim alanı arayışı, dinlenme, eğlenme ve çalışması gibi ihtiyaçlarının giderildiği, çok az kişinin toprakla uğraştığı, köylerdeki nüfusa göre daha kalabalık olan ve komşuluk ilişkileri dar bir kesitten oluşan yerleşim birimi olarak tanımlanmıştır (Keleş, 1998: 75). Toprakla uğraşılan alanlar dışında kurulmuş, yoğun ve büyük bir yerleşim yeri olan kent, nüfusun, üretim araçlarının, sermayenin, eğlencenin bir merkezde toplanarak emeğin uzmanlaşmasıdır.

Kentleşme başlıca evrim eğilimlerinden biri olup ülkedeki toplumların, büyüklük ve güçlerini arttırarak tüm nüfusun büyük bir bölümünü içerme ve ülkenin tümü üzerinde fonksiyonel ve kültürel egemenlik kurar duruma gelmeleri sürecidir (Çubuk, 1985: 25).

Modern toplumun temel tanımlarından biri, kır-kent ayrımına dayanmaktadır. Bir ülkede kentsel nüfus oranı kırsal nüfusu ne kadar aşarsa o toplumun o derecede gelişmiş olduğu varsayılmaktadır. Ancak günümüzde sanayinin yanı sıra hizmetler sektörü de klasik kentsel yerleşmelerin dışına yayılma eğilimi göstermektedir. Kentsel büyüme dinamiği, geleneksel üretim biçimine sahip kırsal yerleşimleri bünyesinde eritme özelliğiyle dikkat çekmektedir. Büyük kentlere yönelik üretim sürecinin bir parçası durumunda olan sanayi kuruluşları, kırsal yerleşmelerin ya da modern anlamda henüz kırsal özelliklerini yitirmemiş küçük kasabaların yakınlarında boy göstermektedir. Bu süreçte kırsal yerleşim birimleri demografik ve sosyolojik tanım itibariyle niteliklerini yitirmektedir. Başlangıçta belli bir kent yönetiminin sınırları içerisinde yer almayan bu yerler zamanla bir kent yönetimi altına girme potansiyeli taşır hale gelmektedir. Nüfus ölçütü genelde kentlerin ve kent büyüklüklerinin tanımlanması açısından temel kabul edilir. Büyük kentler, bir başka deyişle anakentler ya da metropoller küreselleşme döneminde rekabete en uygun alanlar olarak özel girişimci odaklı politikaların oluşturulmasında, yerel ve bölgesel kalkınmanın rekabete dayalı unsurlarının artırılmasında, esnek üretim biçimlerine uygun mekanlar oluşturulmasında temel birimler olarak kurgulanmıştır (Çınar vd., 2013:15-17).

Türkiye’deki fiziki planlama sürecine paralel olarak kentleşme olgusuna bakılırsa ülkemizde 1950’lerdeki zaten yüksek olan nüfus artış oranının yanı sıra kırsal

(19)

alandan büyükşehirlerimize yönelmiş göçlerle, şehirleşme hareketinin ilk belirtileri izlenmeye başlanmıştır. Büyükşehirler her bakımdan önem kazanmaya başlamıştır. Metropoliten özellikleri kazanmış olan yerleşim mekânlarını içeren, özgün çalışmaların yapıldığı metropoliten alanların düzenlenmesi için faaliyetlerin başlatılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır (Çubuk, 1985: 52).

Metropoliten alan tasarlama; sosyolojik, psikolojik, sanatsal, kültürel, iktisadi ve siyasi öğelerin etkileşimi incelenerek kentsel yerleşimin yaşam standartlarını yükseltmeye yönelik yapılan planlamalar düzeneğidir.

Dünya nüfusunun önemli bir kısmı kentlerde yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre Asya ve Afrika kıtasında 1950’ lerde nüfusun yaklaşık % 15’ i kentlerde yaşamını sürdürürken bu rakam 2010 yılında % 40’ a ulaşmıştır. Bu oranın 2050’ de % 65 olması beklenmektedir. Latin Amerika’da ise 1950’ lerde % 41, 2010’da % 80 civarında iken 2050’de % 90’ı bulması tahmin edilmektedir. Aynı yıllara ait rakamlar Kuzey Amerika için % 65, % 83 ve % 90, Avrupa için ise % 51, % 73 ve % 80’dir.

1980’li yıllarda, ekonomide, toplumsal yapıda meydana gelen değişmeler ve gelişmelerle beraber şehir çalışmaları farklılaşarak çevresel ve toplumsal sorunlar, gençlik hareketleri, toplumsal cinsiyet, sermayenin globalleşmesinin şehirler üzerindeki etkisi, postmodernizm ve metropolleşme üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır (Alkan ve Duru, 2002: 9).

1.1.1. Metropoliten Topluluk, Metropoliten Alan, Metropoliten Ekonomi

Metropolis kavramı 19.yüzyılın ikinci yarısında doğdu, 20.yüzyılın başında

gücü anlaşılmaya başladı. 1920’den beri filozof, sosyolog, coğrafyacı, idari bilimci, şehirci gibi çeşitli disiplinlerden gelen bilim adamı, araştırıcı ve plancıların incelenmelerine konu oldu. Metropolis en az yarım milyon nüfusu olan tam gelişmiş bir metropoliten alandır (Çubuk, 1985: 28-30). 1950’lerden sonra ise New York, Tokyo, Londra gibi büyük yerleşim yerlerini tanımlamak için kullanılır hale gelmiştir.

Metropoliten topluluk, yaşam tarzlarında, faaliyetlerinde, işleyiş şekillerinde öznelleşmiş birkaç merkezin ve yerleşkenin bulunduğu bir yerdir. McKenzie, bu olgudan çok sayıda özek ve yerleşim yeri arasındaki alansal işbölümü olarak söz eder.

(20)

Bir bakıma herhangi bir bağımlı topluluk (diğer topluluklarla insan, mal, hizmet ve düşünce alışverişine giren bir topluluk) bir alansal işbölümü içinde yer alır. Metropoliten topluluk yine de, geniş bir nüfus yoğunluğunu barındıran, yalnızca iletişim ve modern ulaşım teknolojisinin desteğiyle gerçekleştirilebilen çeşitli gruplar arası iletişimlere bağımlı bir topluluktur. McKenzie’nin çalışması özellikle bu özeklerdeki nüfus yoğunluğuna ve bu özeklerin toplumlar üzerindeki baskın etkilerine odaklanarak metropoliten toplumun ortaya çıkışını göstermektedir(McKenzie, 1957: 213).

Herhangi bir yerleşim yerinin yakınındaki bütün kentsel, tarımsal alanlara iktisadi ve sosyolojik alanlarda hâkim olan, uluslararası ilişkileri yöneten şehirlerine Büyükşehir denir (Keleş, 1998: 17).

Metropoliten, kentsel üstü bir toplumla ya da metropoliten alanla ilgili, böyle bir toplumun karakterini gösteren anlamına gelir (Tüten, 1969: 26). Kentlerin hızla büyümesinin, teknolojik gelişimle beraber oluşan sanayi devrimiyle şehirleşmesinin, kentlerin merkezi oluşumlarında önemli katkılarda bulunmuştur. Böylelikle toplulukların etkin bir yerleşim şekline dönüşen metropoliten kent meydana gelmiştir.

Metropoliten alana ilişkin olarak kullanılan çok sayıda terimle karşılaşılmaktadır. Bu konuda en çok kullanılanlar ‘büyükşehir’, ‘anakent’, ‘metropol’, ‘metropolis’ ve ‘metropoliten’ terimleridir. Bu konuya ilişkin uluslararası geçerli tek bir tanımın olduğunu söylemek zordur. Metropolis kavramı, Yunan dilinde metro (temel) ile polis (şehir) sözcüklerinin birleşiminden meydana gelmiş, ilk çağlardaki kent devletlerini tanımlamak için kullanılmıştır. Metropol ve metropolis sözcüklerinin Türkçe karşılığı olarak ana kent veya büyük kent kavramları kullanılmaktadır (Eke, 1982: 26).

Metropoliten alan merkezdeki anakent ve ona komşu yapılanmış alanlarda oturan 500.000 veya daha fazla kişinin oluşturduğu kentsel bir topluluktur (Toprak, 1998: 131). Metropoliten alanlar, gelişmiş sosyal organizasyonlar olan ileri kentsel toplumlardır. Toplum, belli bir toprak parçası üzerine yerleşmiş bir sosyal organizasyondur. Sosyal organizasyon, insanın sosyal yaşamına düzen ve anlam getirmeyi amaçlayan dinamik süreçtir.

(21)

Başka bir tanımlamaya göre metropoliten alan nüfus yoğunluğunun arttığı, iktisadi, kültürel, yönetsel ve sosyolojik alanda yerleşkenin özeği olan kent veya yakın şehirlerin meydana getirdiği birimdir (İşbir, 1991:145).

Bilim adamları metropoliten yerleşimlerde farklı paradigmaların, büyüklük kıstaslarının oluşturacağı sonuçlar üzerinde durmuşlardır (Çınar vd., 2009:10). John Meligrana, toplumsal ihtiyaçların karşılanmasında şehir yönetiminin boyutlarının tekrar düzenlenmesinin yönetimsel açıdan, toplumun refah düzeyi, çevresel şartlar, hayat standartlarının yüksekliği ve iktisadi yönden farklı niteliklerinin olduğunu tespit etmiştir (Meligrana, 2004: 16).

Avrupa Birliği, küresel ölçekteki ekonomik gelişmeler doğrultusunda sınırların neden olduğu engelleri ortadan kaldırmak, ekonomik bütünleşmeyi sağlamak, üye ülkelerin ekonomik gelişmelere ayak uydurabilmesi için gerekli altyapıyı kurmak üzere çeşitli politikalar oluşturmaktadır.

Farklı paradigmalar ve alan büyüklüğünün metropoliten yerleşimde etkili sonuçları olabileceği görüşünde olan araştırmacılar, yönetilen bölgenin, o bölgede yaşamını sürdüren kişilere kimlik kazandırmakta, siyasi, iktisadi, sosyolojik açıdan hayatlarını direk veya dolaylı bir şekilde yönlendirdiğini belirtmişlerdir (Savitch ve Vogel, 2004: 780). Ayrıca büyükşehir alanlarındaki kıstasların tekrar tasarlanmasıyla, yönetim şeklinin yenilenmesiyle, herhangi bir şekilde devlet ilkelerini, girişimcilerin finansal yatırımlarını değiştireceğini belirtilmiştir (Breux vd., 2007: 130).

Yeni olușan metropoliten bölgeciliğin özelliklerinden biri de girișimci ve rekabetçi yönelimleridir. Metropoliten ekonomi, geniş bir alan ticaretinin büyük bir kentsel alana yığılmasıdır. Böyle bir kentsel alan sadece egemen olduğu geniş çevre ticaretini değil bu çevre ile diğer metropoliten birimleri arasındaki ticaretin de merkezidir. Metropoliten ekonomi bir üretim birimi olarak verimli olduğu için vardır ve kent ekonomisinin yerini almıştır.

Metropolitanizm öncülerinden Gras’a göre genel ekonomik organizasyonun son aşaması, başkalarının benimsediği gibi milli ekonomi olmayıp, metropoliten ekonomidir. Metropoliten ekonomi bir iç üretim güçler organizasyonu ve aynı kademede ya da daha ilkel formdaki diğer birimlerle kurulmuş bir dış ilişkiler sisteminden oluşur. Birim fiziki olarak merkez durumundaki büyük bir kent ya da

(22)

kentler kümesi ile çevresindeki hinterlanddan oluşur. Merkez ve hinterland birbirine bağımlıdır. Merkez tüm grubun alışverişini yürüten ihtisaslaşmış kurumları aracılığıyla dış dünya ile ilişkileri sürdürür. Nasıl kent ekonomisi dönemine geçilince köyler yok olmamışsa, metropoliten döneminde kentler yaşamaya devam eder, ancak yaşamlar, merkezin egemenliği altında sürer (Çubuk, 1985: 30).

1.1.2. Büyükşehirler Neden Kuruldu? Büyükşehirlerin kuruluş sebepleri maddeler halinde sıralandığında;

1. Nüfusun hızla artması, iktisadi hareketlerin genellikle özeklerde oluşması, şehirleşmenin vazgeçilmez niteliklerinden biridir. Sahip olunan bu nitelikler, kalabalık yerleşimlerin yakın çevrelerinde anakentin devamı olarak yeni yerleşkelerin meydana gelmesini sağlamıştır (Akyılmaz, 1988: 130). Ancak bu yerleşim birimleri merkez şehirlerin sundukları hizmetlerden yararlanamamışlardır. Şehirlerin kamu hizmetlerinde sorunlar yaşanmaya başlamıştır. Bu hizmetleri karşılamak için pek çok belediye aracılığı ile kaynak sağlanmıştır. Böylelikle diğer belediyelerin maddi açıdan zarara uğraması da kaçınılmaz olmuştur.

2. Büyük yerleşkelerde tüm kamusal hizmetlerin karşılanmasında oldukça zorluklarla karşılaşılmıştır. Gecikmeler ve karşılaşılan sorunlar, kamu hizmetlerinin giderilmesi için yerel hizmetler ile büyükşehir kapsamındaki hizmetlerin ayrı ayrı değerlendirilmesini gerektirmiştir (Sencer, 1985: 37). 3. Büyükşehirler özelliklerine kendi istekleri doğrultusunda sahip olmamıştır.

Devletin oluşturduğu çeşitli siyasi, iktisadi ve sosyal yöntemler, büyükşehirlere sahip oldukları nitelikleri kazandırmıştır.

1.1.3. Büyükşehirlerin Avantaj ve Dezavantajları

Türkiye’de bir şehrin büyükşehir olmasının hem prestij hem de maliyet anlamında bazı avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.

Büyükşehir olmanın avantajları genel olarak şu şekilde sıralanabilir: 1. Planlama bütünlüğü.

(23)

3. Koordinasyon ve altyapı hizmetlerinde düzenlemelerin tek elden yapılması. 4. Çevre yönetiminde avantaj sağlama.

5. Bazı işyerlerinde düzenleme ve kontrol ihtiyacı daha etkindir. Dezavantajlarından bahsedilirse:

1. Küçük mahalle topluluklarının siyasal katılımı azalır. 2. Bürokraside artış olur.

3. Optimal olmayan ölçekler yüzünden hizmetlerin maliyetinde artış ve aksama olabilir (Gündüzöz, 2011: 84).

Sanayileşme feodalizmi yıkan başlıca süreç olarak görülür. Artan sanayileşme ile toplumun ekonomisi, hem teker teker bireylerin hem de bir bütün olarak organizasyonun ihtiyaçlarını daha iyi karşılar duruma gelir. Böylece önemli ölçüde kaynak ve çaba başka tür kolektif faaliyetlere ayrılabilir (Çubuk, 1985: 24).

1.1.4. Büyükşehirlerin Sorunları

Büyükşehirlerde kent sakinlerinin yaşam biçiminin oluşturduğu, geçmişten geleceğe uzanan özgün değişik özellikler taşıdığı; kültürel, tarihi, fiziki, sosyo-ekonomik unsurlar ile şekillenerek oluşmasıyla birlikte ortaya çıkan sorunlar da çeşitlilik göstermiştir. Bu sorunları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz;

1.1.4.1. Yönetimden Kaynaklanan Sorunlar

Büyükşehirlerin hizmet etkinliği yeterli ölçüde sağlanamamaktadır. Tüzel kişiliği alınan il özel idaresi, kasaba ve köy belediyelerinin yapmış oldukları istihdam aktarılarak tüm yetkiler büyükşehir belediyesine verilmiştir. Kamu hizmetleri aksamış, iş yükü artmış, hizmette kalite düşürülmüştür.

1.1.4.2. Mali Sorunlar

Türkiye’de büyükşehir belediyesi olamayan diğer belediyelerin ekonomik yönden zor durumda kaldığı düşünülmektedir. Diğer belediyelerdeki mali sorunlar zor çözülmekte, büyükşehir belediyeleri ise bu zorlukları yaşamamaktadır. Yeterli kaynak sağlansa bile ekonomik ölçütlere uygun organizasyon sağlanamayacağı, kalifiye personel bulamayacağı, teknolojik yeniliklerden faydalanamayacağı düşünülmektedir.

(24)

Tüm bu kuramların aksine gelirlerin paylaşılmasında büyükşehir belediyelerinin diğer belediyelere göre zor durumda, dar gelirli olduğu görülmüştür. Karşılaşılan sorun gelirlerin azlığından, büyükşehirlerin yapması gereken işlerin fazla olmasındandır. Bütün mali imkânlar karşısında büyükşehir belediyelerinin karşılaştığı ekonomik daralma, teknolojideki yetersizlik, kamu hizmetleri niteliklerinin çokluğu ek kaynakların gerekliliğini göstermektedir. Bu yetersizlikle beraber yeni kaynak bulma, belediyeleri zor duruma sokmuştur. Dolayısıyla iç ve dış borçlanmaya dayanarak sorunlar giderilmeye çalışılmaktadır.

1.1.4.3. Örgütlenme Sorunları

İlk olarak örgütsel performans üzerinde çalışılması gerekmektedir. Örgütsel performans, sahip olunan kaynaklara dikkat edilerek tedbirli kullanılmasına, yapılan hizmetler sonucu alınan tepkilere göre ölçülmelidir. Üzerinde durulması gereken konu, büyükşehir belediyesine ait yönetici kadrosu ile diğer çalışanların vatandaş ile gerçekleştirdiği iletişimde gerekli özeni göstermeleridir. Bazı örgütsel sorunlar ekonomik yetersizlikten, eldeki kaynakların paylaşımında öncelik tanınmamasından, kalifiye personelin bulunmaması, yönetmeliklerin yetersiz kalması ve yasaların gösterdiği değişimden kaynaklanmaktadır. Büyükşehirlerde yer alan pek çok yönetimin dar çerçevedeki çözümlere başvurmasına sebep olmakta, böylelikle çıkan problemlerin çeşitliliği karşısında yetersiz kalmaktadır.

1.1.4.4. Hizmet Sorunları

Öncelikle birimlerin sorumlu oldukları görev alanı doğru saptanmalıdır. Hizmet etkinliğinin en iyi şekilde gerçekleştirilmesi için temel şart, yerel yönetimin her biriminin hizmet vereceği alanları doğru belirlemesidir. Kaynaşmış bir kentsel alanda, farklı bölgelerde söz sahibi olan belediye sayısının çokluğu çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Daha çok temel altyapı ve planlama hizmetlerinde sorunlar ortaya çıkabilir. Kent içi yolların, su, kanalizasyon hizmetlerinde, katı atıkların depolanmasında yaşanan sorunlardan söz edilebilir. İmar yapılanması, düzenli imar planı eksikliği sebebiyle, çeşitli belediyelerin ürettiği farklı planlar bütünlüğü bozmaktadır. Büyükşehirlerde merkez ile uzak birimleri arasında hizmet verilirken büyük sorunlar yaşanmaktadır.

(25)

Sonuç olarak çevredeki yerleşimler, kendi imkânları ile kalitesi, standartları düşük hizmetlerle yetinmek zorunda kalmaktadır.

1.1.4.5. İmar ve Planlama Kaynaklı Sorunlar

İmar ve planlama konusunda yaşanan sorunlar; görev ve denetimlerde karmaşalar, bütünlük sağlayamama gibi konulardır. Bununla birlikte şehirlerin siyasi özellikleri, yüzölçümleri, teknolojik alandaki tecrübesizlikler, koordine olamama gibi sorunlar, problemleri artırmaktadır. Şehirlerin gelişmesi amacı ile hukuki yönde ve yapılan uygulamalarda, planlama ve imar içerikli problemleri çözmek için gerekli özen gösterilmelidir. Belediyelerin kalifiye personel ile kaliteli iş gücü oluşturması, siyasetten uzak, şehrin çıkarlarını ön planda tutan bir düşünce ile varlığını sürdürmesi gerekmektedir.

1.2. BÜYÜKŞEHİR OLMA KRİTERLERİ

Metropoliten alanla ilgili özelliklerin somut verilerle desteklendiği kriterlere de ihtiyaç duyulmuştur. Bazı alan araştırmalarının sonuçlarına göre bir yerleşkenin metropol olabilmesi için genel olarak bazı kriterleri bulundurması gerektiği iddia edilmektedir. Metropol kentlerin sahip olması gereken özellikler şu şekilde sıralanmıştır (Tuzcuoğlu, 2003: 52-53, Tekeli, 2002: 42-43).

1.2.1. Nüfus Büyüklüğü

ABD sayım bürosuna göre (buna Standart Metropoliten İstatistiki Alan denir) ve Birleşmiş Milletler tanımlarında, Duncan, Keleş ve Florence göre 1 milyon, Toprak ve Blumfield’e göre 500.000 kişilik nüfus metropoliten kenti oluşturacaktır. Ülkemizde 2004 yılı 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’na göre bu sayı 750.000’den fazla olma şartını göz önüne almıştır. Belediye sınırı içinde bulunan, bu sınırın 10.000 metre (en fazla) uzağındaki yerleşimlerin nüfus sayımı ile tüm nüfusu 750.000’ den çok olan il belediyeleri, fiziki yerleşim şekilleri ve ekonomik gelişmişlikleri gözönüne alınarak, yasa ile Büyükşehir belediyesi olmuştur.

Türkiye’de büyükşehir belediyeleri en hızlı gelişen birim olmuştur. Bugün itibari ile 2016 yılı TÜİK verilerine göre79.814.871 kişi olan ülke nüfusunun % 77,48’i büyükşehir belediye sınırları içerisinde yaşamaktadır. Geriye kalan 51 şehrin

(26)

nüfuslarının toplamı ise % 22,52’dir. Yalnızca İstanbul’un nüfusu, ülke nüfusunun % 18,55’ini oluşturmaktadır. Tablo 1.1'de Türkiye büyükşehirlerinin son adrese dayalı nüfus kayıtlarına göre büyüklük sıralaması verilmiştir.

Tablo 1.1: Büyükşehirlerin 2016 Yılı Nüfus Kayıtları

Kaynak: http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1059, 2017.

1.2.2. Nüfus Yoğunluğu

Metropol alanlarda bina yoğunluğu fazladır. Yoğunluk kriteri biraz da optimum ölçek büyüklüğü ile ilgilidir. Bazı kentsel hizmetlerde belirli bir nüfusun altında kalınırsa kişi başı maliyetler artmakta, bu eşiğin üzerine çıkılırsa da kentte yaşam zorlaşmaktadır. 0 2000000 4000000 6000000 8000000 10000000 12000000 14000000 16000000 İst an bu l A n k a ra İzm ir B u rsa A n ta ly a A d a n a Ko n y a Ga zi a n te p Şa n lıu rf a Ko ca el i M er si n D iy ar ba r Ha ta y M a n isa K a y se ri S a msun B al ık esi r Ka hr ama nma ra ş Va n A yd ın D en iz li S a k a ry a T ek ir da ğ M la E sk işehi r M a rd in M a la ty a T ra b zo n E rz ur um Or d u 1 4 8 0 4 1 1 6 5346518 4223545 2901396 2328555 2201670 2161303 1974244 1940627 1830772 1773852 1673119 1555165 1396945 1358980 1295927 1196176 1112634 1100190 1068260 1005687 976948 972875 923773 844842 796237 781305 779379 762021 750588 BÜYÜKŞEHİRLERİN NÜFUSU

(27)

1.2.3. Ulaşılabilirlik

Metropol ve metropolün sınırını özek şehirden motorlu vasıta ile iki saatlik bir mesafede varılabilen yer şeklinde betimlendiği gibi şehir merkezinin çevresinde olan 180 km’lik yer olarak da tanımlanabilir. Metropoliten alan ulaşım sistemleri ile bütünleşir. Metropoliten alanda üretim tesislerinde çalışanlar ve günlük işe gidiş gelişler için hızlı bir ulaşım ağı sisteminin bulunması gereklidir.

1.2.4. Donanımlardaki Nitelikler

Büyük finansmana sahip kuruluşlar, büyükşehirlerde bulunmaktadır. Eğitim kurumlarındaki çeşitlilik, spor aktiviteleri, kültürel ve sanatsal etkinlikler, dinlenme mekânları, sağlık kuruluşları, eğlence hayatı, ulaşım gibi kentsel donanımların çoğu büyükşehirlerde görülür.

1.2.5. İstihdam Dağılımı

Bir şehrin merkezinde ve yakın çevresinde istihdam eden personelin niteliği şehrin merkez karakteristiğinin tanımlanmasında geçerli ve etkili bir unsurdur. Metropollerde istihdam eden personelin büyük bir bölümü tarım dışındaki iş alanlarında bulunur.

1.2.6. Yönetimsel Kademelenme

Büyükşehir içinde birden fazla merkezi ve yerel yönetim birimi bulunabilir. Mevcut birimler içinde fonksiyonel, fiziksel, sosyolojik ve ekonomik ilişkiler olmalıdır.

1.2.7. Coğrafik Yapı

Metropoliten alanın bütününde topoğrafik benzerlikler göze çarpar. Metropolün ve etkisi altındaki coğrafi alanın iklimi, bulunduğu yükseklik, deniz kenarında olup olmadığı ve limanların bulunması gibi kriterlere dikkat edilmesi gerekir. Bu kriterlere daha başkaları da eklenebilir. Ancak dünya genelinde bu kriterlere sahip olan yerleşimler metropol yerleşim yeri olarak kabul edilmiştir (Zengin, 2013: 4).

(28)

1.3. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

Günümüzde büyükşehirlerin yönetiminde temel kurumlar belediyelerdir. Belediyeler bir yandan demokrasinin işlerlik kazandığı kurumlar olarak görülürken diğer yandan kentsel hizmet sunumunun temel kurumları niteliğindedir. Kapitalist bir toplumda üretim, dağıtım ilişkilerinin gerçekleştiği kurumlardır. Kapitalizmin yeniden yapılanması süreci içerisinde belediyelerin de yeniden örgütlenmesi uzun zamandır gündemde olan konulardandır (Çınar vd., 2009: 7).

Şehircilik, ülke, bölgeler, şehirler ve kırsal alanların tümünü içeren, bir planlama eylemleri dizisidir. Amacı ise daha ileri ve sağlıklı bir toplumsal yaşamın koşullarını belirlemektir (Çubuk, 1985: 17).

Büyükşehir bir yönetim şekli, toplumsal bir yapı, iktisadi bir birim olarak tanımlanabilir (Eke, 1985: 41). Büyükşehir belediyesi, büyükşehirlerin yaşadığı hızlı nüfus artışı, mimari alan yapılanmasının karmaşık bir düzende şekillenmesi gibi sorunları çözerken şehir hizmetlerinin daha da faydalı şekilde yapılabilmesi için düzenlenmiş yönetim ve projeler olarak tanımlanır ( Keleş, 1998: 49).

Belediyeler, ortak kamu hizmetlerini vermek için oluşturulmuş bir müessesedir. Her ülkede farklı özellikleri olan belediyelerin varlığından bahsedilebilir. Türkiye' de belediye; kamu tüzel kişiliği özelliğini taşıyan, vatandaşın seçmiş olduğu belediye başkanı, encümeni ve meclisi olan, il merkezi içinde çalışan, bütçeye sahip kurumlardır. Vatandaşın ortak özellikleri olan ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan kamu hizmetleridir (Atmaca, 2013:170).

1.3.1. Mekansal Ölçek

Mekansal ölçeğin siyasi nitelik kazanmasıyla birlikte büyük ya da küçük oluşu, gelişim stratejilerinin temel değişkeni olmuştur (Breux vd., 2007:129). Paylaşımda, üretim ve tüketimde mekânsal ölçeğin değeri fark edildikçe mekânsal ölçek büyüklüğü tartışmaları zamanla önemli hale gelmiştir. Günümüzde küresel, kıtasal, ulus-üstü, ulusal, bölgesel ve yerel gibi ölçeklere farklı yaklaşımlarca geçmiştekinden farklı anlamlar ve işlevler yüklenilmiştir. Küçük ölçekli yerleşim birimlerinin erdemleri savunulurken bazı kuramsal yaklaşımlar da “büyük canlıdır” varsayımı etrafında daha büyük ölçekli yerleşim yerlerinin savunusunu normatif olarak yapmaktadır.

(29)

Türkiye’de 1980’li yılların başlarıyla birlikte özellikle büyükşehirlerde metropoliten alan yönetimleri kurma girişimleri somutluk kazanmıştır. 2000’li yıllarla birlikte metropoliten alan yönetiminde ölçek tartışmaları yapılmaya başlanmıştır. 2004 yılıyla beraber yeniden ölçeklendirme girişimleri, metropoliten alanda bütünleştirme lehinde gerçeklik kazanmaya başlamıştır (Çınar vd., 2009: 9).

2000’li yıllarda çıkarılan Büyükşehir Belediyesi ve Belediye Kanunları sonrasında büyükşehir belediyelerinin sınırlarının genişletilmesi politikası gündeme gelmiştir. Metropoliten kentlerde sınır genişletme politikası, belli yarıçaplı daireler çizilerek, il ve ilçe belediyelerinde ise merkezi yönetim ve anılan belediyelerin birlikteliğinde, civarda bulunan görece küçük sayılabilecek yerel yönetim birimlerinin, il ve ilçe belediye sınırlarına katılmasıyla uygulamaya dökülmüştür.

En uygun kentsel yönetim büyüklüğü arayışında yalnızca “nüfus” ölçütünden yola çıkılması ile “kent sınırlarının büyüklüğü” nün dikkate alınmadığı göze çarpmaktadır. Yasal düzenlemeler farklı hizmetler için en uygun kent büyüklüğünü düzenlerken öncelikle “alan açısından” değil, “nüfus açısından” büyüklüğü dikkate almaktadırlar. Ancak “nüfus” ölçütü açısından farklılaştırmanın gereken yararı sağlamadığı ya da ortaya çıkan sonucun tatmin edici bulunmadığı durumlarda “alan” açısından farklılaştırmaya gidildiği görülmektedir. Türkiye’de en uygun yönetim büyüklüğüne erişme yolunda belediyeler arasında farklılaşmanın “nüfus” ve “alan” ölçütleri üzerinden yapıldığı söylenebilir (Çınar vd., 2013: 97-98).

1.3.2. Nüfus Büyüklüğü

Bir topluluğun ne kadar geniş olması, yoğun nüfuslu, daha farklı özelliklerdeki insanlardan meydana gelmesi, şehirleşmenin temel özelliklerini de o kadar iyi tanımlayacaktır. Topraktan yararlanma biçimi, toprak değerleri, kira miktarları, konut iyeliği durumu ve konut edindirme, ulaşım, iletişim olanakları ve kamu hizmetlerinin niteliği, fiziksel yapısının işleyişi ve kentsel fiziksel düzeneğin başka pek çok yönü, bir toplumsal varlık olarak kentten ayrı yerde duran olgular değildirler, hem kentsel yaşam biçimini etkilerler hem de ondan etkilenirler.

Nüfus Yoğunluğu; Bir alana sanayi ve ticaret kurumlarının yakın olması, o alanın oturma amaçlı olarak kullanılması ekonomik ve toplumsal açıdan sakıncalı

(30)

bulunduğu için, çalışma yerleri oturma yerlerinden ayrılma eğilimindedir. Kira değerinin yüksekliği, arsa bedelleri, ulaşılabilirlik, sağlık hizmetindeki zorluklar, gürültü, çarpık mimari, hava kirliliği gibi sorunların olmayışı, değişik kesimlerdeki insanları, şehrin farklı bölgelerini yerleşim mekânı olarak tercih etmelerinde oldukça etkilidir. İstihdam edilen kurumlar, çalışılan işin özelliği ve tatminkârlığı, yöresel nitelikler, toplum içindeki saygınlık, gelenek ve görenekler, zevk ve yapılan tercihler, şehir nüfusunun değişik bölgelerine dağılmasında önem derecesi büyük değerlerdir. Kentsel yaşamın doğurduğu teknolojik olanakların, yeteneklerin ve örgütlerin pek çoğu, yalnızca istemin yeteri kadar büyük olduğu kentlerde büyüyüp gelişebilir. Bu örgütler ve kurumlar tarafından sunulan hizmetlerin niteliği, konusu ve daha küçük kentlerin daha az gelişmiş olanaklarından yararlanmaları, kentin üstünlüğünü pekiştirir, hatta daha geniş bölgelerin anakente bağımlılığını artırır (Alkan ve Duru, 2002: 89-101).

Nüfus büyüklüğü belediyenin gelir durumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Nüfus artışı hızlandıkça, alınabilecek gelirler ve vatandaştan direk alınacak harç ve vergiler artış gösterir. Personel sayısı, nüfusa, gelirlere, verilen hizmetin kalitesine göre farklılaşır. Nüfusa, yüzölçümünün büyüklüğüne göre, belediyenin yapmakta olduğu hizmetlerin içeriğiyle birlikte özellikleri de değişim gösterir.

Yerel yönetim birimleri arasında nüfus, büyüklük ve gelir açısından en önemli farklılaşmayı getiren düzenleme, 1984 yılı 3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu' nun yürürlüğe girmesiyle olmuştur. Bu kanun ile 1982 Anayayası’nın 127. Maddesi ile büyük yerleşim merkezlerine ait yönetim şekilleri getirilmiş, iki düzeyli metropoliten alan yönetimi oluşturulmuştur.

1.4. TÜRKİYE’DE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ

Belediye, sınırları belirli bir alanda insan topluluklarının yerleşik yaşama düzeni kurduğu yerleri tanımlayan “belde” kelimesinden türetilerek, köy dışında kalan yerleşim alanlarının yerel nitelikteki hizmetlerini karşılayan yönetim teşkilatını ifade etmektedir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 3. maddesine göre belde sakinlerinin mahalli ortak özellikteki ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş, karar organları vatandaşların seçimiyle belirlenen, idari ve mali özerkliği olan kamu tüzel kişisi şeklinde tanımlama yapılmıştır.

(31)

1982 Anayasası' nın 127. maddesinde, belediyelere ek olarak büyük yerleşim merkezlerinde özel yönetim şekilleri oluşturulabileceğini söyleyerek büyükşehir belediyelerinin kurulmasına imkân vermiştir. Türkiye’de ilk büyükşehir belediyeleri 1984 yılında 3030 sayılı Kanunla Ankara, İzmir ve İstanbul şehirlerinde kurulmuştur. 3030 sayılı kanun, bir belediyenin büyükşehir belediyesine dönüştürülmesi için nüfus ölçüsünü bir yana bırakarak sınırları içinde birden fazla ilçenin bulunmasını yeterli görmüştür. Bunun sonucu olarak yapıları itibariyle toplu şehir görünümünde olan Bursa, Konya, Gaziantep gibi bazı şehirlerde kanunla suni şekilde ilçeler oluşturularak büyükşehir tanımına uygun hale getirilmiştir.

Örneğin Bursa il merkezinde Nilüfer, Osmangazi ve Yıldırım ilçeleri oluşturularak büyükşehir belediyesi kurulması için yasaya uygunluk sağlanmıştır. Böylece Bursa ili merkezinde üç ilçe ve bu ilçelerde belediyeler oluşturulmuştur (Dayar, 1998: 13). 3306 sayılı Kanun ile Adana (1986 yılı), 3391 sayılı Kanun ile Bursa (1987 yılı), 3398 sayılı Kanun ile Gaziantep (1987 yılı) ve 3399 sayılı Kanun ile Konya (1987 yılı), 3508 sayılı Kanun ile Kayseri (1988 yılı) illeri büyükşehir statüsüne kavuşmuşlardır. Bu şehirler ilk kurulan İstanbul, İzmir, Ankara şehirleri kadar olmasa da yine de metropol yönetime ihtiyaç duyan yoğun sanayileşmenin kentsel yayılma yoğunluğunun bulunduğu yerlerdi. 3030 sayılı Kanun’la getirilen büyükşehir içinde birden fazla ilçe kurulması şartı daha sonra çıkarılan 504 sayılı KHK ile kaldırılmış, ilk kademe belediyesi ile bir özellik ve ölçüt özelliğine sahip olmayan belediye şekli oluşturularak yeni büyükşehirler kurulmuştur. 1993 yılında Antalya, Eskişehir, Mersin, Samsun, İzmit, Diyarbakır, Erzurum, daha sonra 2000 yılında Adapazarı (Sakarya) (593 sayılı KHK) bu yöntemle büyükşehir olan illerdir (Çelikyay, 2014: 9).

504 no’lu KHK ile büyükşehir olma süreci nesnel ölçütlerden uzaklaşarak hükümet kararına bırakılmıştır (DPT, 1994: 115). Bu dönemlerde birçok şehir büyükşehirlere sağlanan ek mali kaynaklardan faydalanabilmek için büyükşehir olabilmenin yollarını arar hale gelmiştir. 2000 yılına gelene kadar toplam 16 büyükşehir belediyesi kurulmuştur. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de büyükşehirlerin kuruluşunda tartışılan konulardan en önemlisi şehirlerin büyüklüğü, alan ölçeği ve kentsel alandaki yerleşimlerin dengesizliğidir (Polatoğlu, 1996: 35).

(32)

3030 sayılı Kanun’un herhangi bir nüfus şartı getirmediği için gelişmişlik ve yoğunluk bakımından metropol özelliği göstermeyen şehirlerde büyükşehir yönetimleri kurulmuştur. Bu durum hizmetlerin etkinliğini ve imar bütünlüğünü olumsuz etkilemiştir. 10 Temmuz 2004 tarihinde 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu yürürlükte yer alarak 750.000 nüfus şartı, sınırlar içinde en az 3 ilçe veya ilk kademe belediyesi kurulması gibi nesnel şartlar getirilmiştir. 5747 sayılı Kanun’la ilk kademe belediyeleri kaldırılmış, bunlar ilçe belediyelerine katılmış ya da başka ilçe belediyelerine mahalle olarak bağlanmışlardır. Yine bu kanunla belediyelere merkezi hükümetçe ayrılan paylarda önemli değişiklikler olmuştur. 5747 sayılı Kanun’la büyükşehirlerde iki kademeli bir yapı oluşmuştur.

2012 yılının sonunda bir yeni kanun daha eklenmiştir. 12 Kasım 2012 tarihinde 6360 sayılı onüç ilde büyükşehir belediyesi kurulmasıyla; Muğla, Aydın, Malatya, Balıkesir, Denizli, Manisa, Kahramanmaraş, Hatay, Mardin, Tekirdağ, Trabzon, Van ve Şanlıurfa illeri büyükşehir belediyelerine dönüştürülmüştür. 22 Mart 2013 tarihinde bu kanunda bir değişiklik yapılmış ve 6447 sayılı Kanun’la Ordu İl Belediyesi de, yeni bir ilçe kurularak büyükşehir belediyesi haline getirilmiştir.

6360 Sayılı kanun nüfus ve alan yönünden en uygun büyüklüğü sağlamak için düzenlenmiştir. Yeni oluşturulan bu kanun ile belediyeler, kendi alanlarındaki ve bu alanlara 10.000 metre (en fazla) uzaklıktaki yerleşim yerlerinin nüfus büyüklüğüne göre 750.000’ den büyük olan şehir belediyeleri, yerleşim şekilleri ve ekonomik durumu gözönüne alınarak büyükşehir belediyesi olabilecektir.

6360 sayılı Kanun’la büyükşehir belediyesi yapılan iller sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyesi açısından diğer 52 ilin üzerinde olsalar bile, Dünya ve Avrupa kriterlerinde asla metropol bir belediye olma kriterlerine haiz görülmemektedirler. Bu illerde bir yerleşim alanının metropol alan olarak tanımlanması için gereken nüfus yoğunluğu, kent merkezinden dışarıya doğru kesintisiz ya da parçalı bir kentsel alan, fiziki yerleşim durumları, gelişmiş ulaşım ağları, kültürel gelişmişlik, sosyal alt yapı, sağlık hizmetlerinde yeterlilik, sanayi, imalat ya da hizmetler sektöründe belirli bir gelişmişlik düzeyi gibi kriterlerin bir çoğu bulunmamaktadır (Zengin, 2013: 17).

(33)

Şekil 1.1: İllerimizin Büyükşehir Olma Tarihlerine Göre Haritası

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Türkiye'de_büyükşehir_belediyeleri, 2017.

1.4.1. Büyükşehirler ve Kaynak Dağılımı

Büyükşehir belediyeleri, kaynak dağılımında etkinliği sağlamak amacıyla kurulmuşlardır. Büyükşehir belediyelerinin halkın ihtiyacı olan hizmetleri üretmeleri ve bunu en uygun şekilde tahsis etmeleri gerekmektedir. Bu amaçla gelir dağılımı veri kabul edildiğinde büyükşehir belediyeleri kıt kaynaklarla toplumun refahını sağlayacak en uygun malların üretimini gerçekleştirmek zorundadır.

Bu, kaynakların optimum kullanımı anlamına gelmektedir. Yönetimler arası kaynak bölüşümü ve büyükşehir belediyelerinin bu kaynakları hangi mal ve hizmetler için kullanacağı optimumu belirlemektedir. Burada kaynak bölüşümü kadar hizmet bölüşümü ve hizmetin alanının optimum büyüklüğü de önemlidir (Dayar, 1998: 36-37). Türkiye’de gelir kaynaklarının paylaşımında Karma sistemi uygulanmaktadır. Karma sistemde mahalli idarelere bazı verimli vergiler bırakılmışsa da devlete bağımlılık devam etmektedir (Keleş, 1992: 69). Devletin ve yerel yönetimlerin tek finansman kaynağı milli gelirdir. Günümüzde yerel yönetimler vergi kaynaklarının paylaştırılması yoluyla, belediye bağlı idareleri ve iştiraklerinden alınan paylar, devlet yardımları ile genel yardımlar, harcamalara katılım payları, harçlar, bağışlar, ticari ve

(34)

sınai işletmelerin faaliyet gelirleri, para cezaları gibi kaynaklardan gelir sağlamaktadırlar (Tortop, 1996: 33).

Büyükşehir belediyesi yapılan iller, optimal ölçeğin belirlenmesi amacıyla herhangi bir bilimsel çalışma, düzenleyici etki analizi ya da gelişmiş ülke örnekleri ölçüt alınmadan büyükşehir yapılmıştır. Büyükşehir modelinde çizilen sınırlarla örtüşmeyen Kocaeli ve İstanbul, yirmisekiz ile göre oldukça farklılık gösterir. Çünkü bu şehirler yerleşim yerleri küçük olan iller iken, nüfus yönünden yoğunluğu büyük olan şehirlerdir. Türkiye’de bir kilometre kareye ortalama düşen kişi sayısı en çok İstanbul ilinde, daha sonra ise Kocaeli ilindedir. Marmara bölgesinin metropoliten alanı olarak kabul edilen bu şehirler Şanlıurfa, Ordu ve Konya gibi yüzölçümü bakımından büyük olan, düşük nüfusa sahip, toprak ile uğraşan şehirlere benzememektedir (Zengin, 2013: 20).

İçel şehri için 2002 yılında çıkarılan 4764 sayılı yasa ile Mersin adı kullanılmaya başlanmıştır. 5747 Sayılı Yasa (6 Mart 2008 tarihinde yasalaşmış, 22 Mart 2008 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.) ile iki büyükşehir belediyesinin isimleri değiştirilmiştir. Sakarya ili için Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında 593 sayılı K.H.K. ile Adapazarı ilinin adı değiştirilerek Sakarya, 504 sayılı K.H.K. ile İzmit ilinin adı Kocaeli olarak kullanılmaya başlanmıştır.

1.4.2. Optimum Belediye Büyüklüğü

Optimum belediye büyüklüğü: vatandaşa en iyi kamusal hizmeti sunabilecek en uygun nüfus ve alan ölçüsünü saptamak ile tanımlanmaktadır. Başka bir tanımda nüfus ve yüzölçümü gibi basit bir şekilde ölçülebilen fakat bütünüyle anlaşılabilmesinde çok faydası olmayan parametreler dışında sahip olduğu önemli derecede özgün olması sebebiyle ölçülebilmesi zor olan bir nosyon şeklinde tanımlanmaktadır (Yaşamış, 1995: 98).

Optimum bir belediye için büyüklük kavramı çeşitli şekillerde tanımlanabilir. İş yerine ulaşımdaki kolaylık ve iş yerine olan uzaklık, yeşil alanların kapladığı alan, şehirsel bölgelerin yerleşim için uygun alanları, en iyi tedaviyi verecek sağlık hizmetleri, geniş imkânları olan eğitim kurumları, yaşam standartlarını yükselten sosyal ortamlar gibi çeşitli özelliklerle tanımlanmaktadır. Optimal olabilecek bir belediye

(35)

büyüklüğü, zamanla oluşabilecek gelişmelere göre, yerleşme şeklinde, teknolojide, nüfus birleşmelerinde, nüfus yoğunluğu olduğunda, toplumun tüm ihtiyaçlarını karşılamada her türlü hizmette değişime uğrayabilmelidir. Optimal belediye büyüklüğüne iktisadi yönden bakıldığında, sahip olunan kaynak, toplumsal koşullar ve teknolojik gelişmişlik derecesi sınırları içinde yerleşim yeri ve nüfusun değerlendirilmesinin kişi başına düşen yararı en yüksek seviyeye ulaştırdığı ölçü şeklinde tanımlandırılabilir (Ceritli, 2000: 322-325).

Nüfus yönünden ele alındığında optimum belediye büyüklüğü, maliyetin ortalamasını en düşük yapacak nüfus sayısını elde eder. Dolayısıyla optimum belediye büyüklüğü kişi başı hesaplanan hizmet giderlerinin yükselmeye başladığı noktadaki büyüklük olarak ifade edilir, buna maliyet fonksiyonu da denilmektedir (Topal, 2005: 450).

5216 sayılı kanunda nüfusun şehirlerde yoğunlaşmasıyla hizmet isteminin ve bununla birlikte giderlerin de yükseldiği belirlenmiştir. Şehirler; nüfus, nüfus yoğunluğu ve fiziksel yerleşim alanları bakımından büyüdükçe, kamu hizmetleri maliyetleri de büyümüş, verilen hizmet kalitesi de kayda değer bir oranda düşmeye başlamıştır.

Genel gerekçeye göre nüfus yoğunluğu hizmet kalitesinde düşmelere, kaynağın ve zamanın kaybolmasına neden olmaktadır. Konut satışlarındaki yükseliş, arsa vurgunculuğunu, gecekondu tarzı yapılanmayı artırmakta, kent estetiği bozulmaktadır. Genel gerekçede belirtildiği kadarıyla kentler iş ve faaliyetlerin geliştiği alanlardır. Türkiye'ye yapılan yabancı yatırımlarla birlikte oluşturulan uluslararası ticaretin büyük bir kısmı şehir merkezlerini hedef almaktadır. Küresel ve bölgesel bağlantı ağındaki şehirler büyük bir etkileşim ağına sahip durumdadırlar. Şehirler yeni global ekonomide ticaret merkezi, geniş bir alış veriş mekanı, ulusal ekonomi motorudurlar (Çınar vd., 2009: 74).

1.4.3. Büyükşehir Belediyelerinin Yapısı

Büyükşehir belediyelerinin bir kısmı zorunlu ve diğer bir kısmı da gerekli olduğunda kurulmasını öngördüğü komisyonlar bulunmaktadır. Kurulmak zorunda olan

(36)

komisyonlar; plan ve bütçe komisyonu, imar ve bayındırlık komisyonu, eğitim, kültür, gençlik ve spor komisyonu, çevre ve sağlık komisyonu ve ulaşım komisyonudur.

Yapılan son düzenlemeye göre otuz büyükşehir belediyesi il özel idareleri kaldırılmış, “Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı” oluşturulmuştur. Bununla birlikte kanuna göre 2005 yılında gerçekleştirilen düzenleme ile büyükşehirleri kapsayan ölçek, il sınırı olarak genişletilerek büyükşehir yönetim sınırları il mülki sınırlarına kadar getirilmiştir.

Yasa öncesi sınırları genişletilen büyükşehirlerimiz İstanbul ve Kocaeli iken, yeni 14 ilimiz büyükşehir olmuş ve Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Eskişehir, Konya, Adana, Kayseri, Mersin, Gaziantep, Samsun, Sakarya, Diyarbakır ve Erzurum, büyükşehirlerimizin de sınırı genişletilmiştir. Yapılan uygulamanın pek çok fayda sağlayacağı düşünülmüştür. Daha kaliteli hizmet verilmesi, öngörülü imar planında bütünsellik sağlama, iktisadi kaynakları optimum olacak şekilde kullanmak, hizmet üretiminin kapsama alanını yükseltmek, şehrin çeşitli yerlerinde bulunan halka yüksek standartlarda kamu hizmeti götürmek uygulamanın avantajlarındandır (Çelikyay, 2014: 13-15).

Ülkemizin merkeziyetçi yapısı, Fransız idare sistemi örnek alınarak oluşturulmuş ancak hızlı ve çarpık şehirleşme konusu çözülememiş, gelişen şehirleri siyasi, idari ve mali yönden zayıf kalan belediyeler yönetilememiştir. Böylelikle yeni yönetim şekli için yönetim kuramcıları tarafından çözüm üretme çalışmaları yapılmaktadır (Atmaca, 2013: 176).

Demografik, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak belirli büyüklüğü olan, merkezde birden çok ilçe örgütü ve belediyesi kurulan ve kurulması mümkün olan şehir özeklerinde, coğrafi olarak il sınırı ile aynı olan ve belde belediyeleri üzerinde bazı idari yetkileri olan büyükşehir belediyeleri kurulabilmektedir (Yıldırım, 1997: 6).

1.4.4. Sosyoekonomik Gelişmişlik

Sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi, dengeli kalkınmanın sağlanması için vazgeçilmez bir unsurdur. Sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi ve toplumsal gelişmeye katılmanın büyükşehirlerde daha refah düzeylerde olması yeni bir olgu değildir. Bu

(37)

yapıyı etkileyen faktörler sosyal, ekonomik ve coğrafi etkenler olarak üç grupta incelenmiştir.

Sosyal etkenler kültür, demografik, istihdam, eğitim, sosyal güvenlik ve sağlıkla ilgili faktörlerdir. Nüfus büyüklüğü, net göç hızı, nüfus yoğunluğu, nüfus artış hızı, doğurganlık hızı, kentleşme oranı, öğrenim düzeyi vb. içerir. Kişi Başı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, imalat sanayi, ithalat, ihracat, tarım ve hayvancılık, konut, inşaat, iletişim teknolojileri, enerji göstergeleri ise ekonomik etkenleri oluşturur. Bir yörenin coğrafi konumu, bitki örtüsü, iklim şartları, yeraltı ve yerüstü doğal kaynakları, topraklarının verimliliği coğrafi etkenleri gösterir.

Sanayileşme kaynaklı gelişimin finans uygulamaları düzenlenirken dört konu dikkate alınmalıdır (Albayrak, 2005:327).

1. Kamu kaynakları etkin bir şekilde paylaştırılmalıdır.

2. Finansal kaynaklarda maliyet azaltılmalı, süreklilik gerçekleştirilmelidir. 3. Dış piyasada yerel firmaların rekabeti için maliyet avantajı oluşturulmalıdır. 4. Finansal disiplin düzenlenmeli, istikrarlı bir ekonomik alan oluşturulmalıdır.

Gelişim ekonomisinin ilerlemesiyle bölgesel gelişim yöntemlerinin değer kazanarak uygulanması postmodern oluşum ile meydana gelmiştir. Sosyoekonomik gelişmişliğin hızlandırılması, ekonominin dengeli ve sağlıklı gelişim göstermesi istenen sonuçtur.

(38)

İKİNCİ BÖLÜM

(39)

2.1. LOJİSTİK REGRESYON ANALİZİNİN TARİHİ

Lojistik regresyon analizi ilk olarak 1845’li yıllarda kullanılmıştır. Sosyal, ekonomi gibi konuların incelenmesinde kullanılmaya başlanmış, nüfus artışları matematiksel ifadeyle tanımlanmıştır. İlk çalışmalar Berkson (1944) tarafından biyolojik deneylerde kullanılmak üzere yapılmıştır. Daha sonra Cornfield (1962) lojistik regresyon analizinde diskriminant fonksiyonu yaklaşımını ilk kez kullanmıştır. Lojistik regresyon analizini probit regresyon analizine başka bir seçenek olarak 1972 yılında Finney önermiş, 1975 yılında Koch eklemeli olasılık modellerinin etkileşimini ortadan kaldırmak amacıyla lojistik regresyonu kullanmıştır.

Belsley, Kuh ve Welsch (1980), gözlemlerin doğrusal regresyon analizindeki ile aynı şekilde yapılacak bağlantı analizlerini, bağımlı değişken üzerinde etkisi kontrol edilecek olan değişkenler (kovaryet) arasındaki bağımlılıkların belirlenmesinde etkisi olabileceğini söylemişlerdir. Albert ile Anderson (1983), lojistik regresyon analizinde katsayıların en çok olabilirlik yöntemiyle tahmin edilmesini inceleyerek değişik veri setleri ile bu yönteme ilişkin teorileri açıklamışlardır. Bonney (1987) lojistik regresyon analizinin geliştirilmesi üzerinde durmuştur. Hosmer ve Lemeshow (1989) doğrusal olmayan modeller için en iyi değişken seçim yolları üzerinde odaklanarak bu konuda daha kısa modellemelerle ilgili paket program kullanılmasını tavsiye etmişlerdir.

Duffy (1990) lojistik regresyon analizinde hataların dağılımı, parametrelerin anakütle değerlerine yaklaşımı konusunda çalışmalar yapmıştır. Hsu ve Leonard (1995) lojistik regresyon analizi ile Bayes tahminleri ile Monte Carlo dönüşümünü kullanmıştır. Aynı yıllarda Rao ve Toutenburg, O’Neill ve Barry iki kategorili bağımlı değişkenler için kurulabilecek modeller, en çok olabilirlik fonksiyonu ve tahmin edicileri, çapraz tablolar, logit regresyon analizi, lojistik regresyon analizi, uyum iyiliği testi, bağımsız değişkenlerin kodlama şekli konularını incelemişlerdir.

Lojistik regresyon analizinin askeri konularda, tıp ve epidemiyoloji gibi çalışma alanlarında, bankacılık ve finans sektöründe, eğitim alanında, göç hareketlerinde ve meteoroloji gibi konularda kullanımının arttığı görülmüştür. Bu da istatistik paket programlarının kullanımının yaygınlaştığını göstermektedir (Çokluk vd., 2012:57).

(40)

2.2. REGRESYON ANALİZİ

Regresyon analizinin başlangıç hali en küçük kareler yöntemidir ve 1805’de Adrien Marie Legendre ile ilk defa regresyon analizinden bahsedilmiştir. Regresyon terimi ilk kez 19. Yüzyılda 1897 yılında İngiliz istatistikçisi Francis Galton’ un kalıtım kuramı ile ilgili çalışmalarda bazı bağlantıları göstermek, bu bağlantıdan geriye doğru giderek ortalamayı bulmak için kullanılmıştır. Regresyonun sözlük anlamı geriye doğru hareket etmek demektir (Uzgören, 2012:385). İstatistiksel analizlerimizde değişkenler arası ilişkileri incelerken en çok kullandığımız yöntemlerden birisi regresyon analizidir. Bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkileri matematiksel model ile ifade ederek açıklayan güçlü bir istatistiktir. Yapılan kurgu Regresyon Modeli olarak tanımlanır. Regresyon analizini de; bağımlı değişkeni, bağımsız değişkenlerin fonksiyonu olarak tanımlar (Çokluk vd., 2012:54).

Bağımlı ve bağımsız değişken bir tane olduğunda “Basit Regresyon Analizi”, bağımlı değişken bir tane ise, bağımsız değişken iki veya daha çok olduğu durumlarda “Çoklu Regresyon Analizi”, bağımlı değişken iki veya daha çok olduğu durumlarda “Çok Değişkenli Regresyon Analizi” ile çalışılır (Cohen, 2003:3).

Analize başlamadan önce değişkenlerin niteliklerinin bilinmesi gerekir. Değişkenlerin hangi ölçek ile tanımlandığı, kesikli veya sürekli yapıda olması önemli bir konudur. Bağımlı değişkenin sürekli olduğu ve normal dağılım gösterdiği, bağımsız değişkenin kesikli olduğu durumda Varyans Analizi kullanılmaktadır. Bağımlı ve bağımsız değişkenlerin kesikli olduğu durumlarda Log-linear Analizi kullanılır.

Regresyon analizinde modeldeki tüm değişkenlerin en az interval ölçek ile ölçeklendirilmiş sürekli değişken olması, normal dağılması ve ilişkilerin doğrusal olması gerekir.

Doğrusal regresyon analizinde bağımlı değişken: Y ile, bağımsız değişken: X ile 𝛽0 ve 𝛽i değişkenin araştırılacak parametrelerini (kısmi regresyon katsayıları) ve Ɛ ise hata terimini belirtmek için kullanılarak doğrusal regresyon modeli;

Y = β0+ β1X + Ɛ (2.1) doğrusal çoklu regresyon modeli ise;

(41)

eşitliği ile gösterilmektedir. Hata terimi sıfır olduğunda regresyon modelimiz; E(Yi) = β0+ β1X1+ β2X2… … . +βiXi (2.3) eşitliği ile ifade edilir (Neter vd., 2005:11).

Güvenilir bir regresyon modeli gözlemlenen değer ile tahmin edilen değer arasındaki farkın olmaması veya en az olması ile tanımlanır. Bunu sağlayabilmek için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden birisi En Küçük Kareler Yöntemi’dir. Bu yöntemde belirli varsayımlar sağlandığında bağımlı değişken ve bağımsız değişkenler arasında var olan ilişkiyi gerçeğine en çok benzer bir şekilde tahmin ederek geçerli sonuçlar verir. Bu varsayımları şöyle sıralayabiliriz (Allison, 2012: 11; Maddala, 2004: 76):

 Bağımlı değişken normal dağılım göstermelidir.  Hata terimi stokastik, rastlantısal bir değişkendir.

 Hata teriminin tüm bağımsız değişkenler için ortalaması sıfırdır, hatalar birbirinden bağımsızdır.

 Normal Dağılım Varsayımı: Hata terimleri normal dağılımlı olmalıdır.

 Sabit Varyans (Homoscedasticity) Varsayımı: Hata terimleri sabit varyanslıdır.  Hata terimi ile bağımsız değişken arasında ilişki yoktur, bağımsız değişken sabit

değerlidir.

 Hata terimlerinin birbirleri arasında ilişkisi (otokorelasyon) olmaz, yani hata teriminin belirli bir dönemdeki değeri başka bir dönemdeki değerinden etkilenmemektedir.

 Çoklu Doğrusal Bağlantı (Multicollinearity) Varsayımı: Bağımsız değişkenler arasında güçlü bir ilişki yoktur.

 Bağımsız değişkenler normal dağılım gösteren popülasyonlardan ölçme hatasız belirlenmiştir, stokastik değildir.

Bu varsayımlar gerçekleştirilemediğinde veri setlerimize doğrusal regresyon analizini uygulayamayız.

Şekil

Tablo 1.1: Büyükşehirlerin 2016 Yılı Nüfus Kayıtları
Şekil 1.1: İllerimizin Büyükşehir Olma Tarihlerine Göre Haritası
Tablo  2.1:  Çoklu  Regresyon  Analizi  ve  Lojistik  Regresyon  Analizinde  Model            Uyumunda Kullanılan Kavramlar
Şekil 2.1: İki Kategorili Bağımlı Değişkenin Olasılık Fonksiyonu Grafiği
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

İl mülki sınırında büyükşehir modelinin tüm büyükşehir belediyelerine yaygınlaştırılmasına yönelik olarak çıkarılan 6360 sayılı yasa ile büyükşehir ve

 Şirketin bu çeyrek ulaştığı 100mn TL ciro (geçen yıla göre %2 düşük), bizim 108mn TL. tahminimizin hafif

253 İSTANBUL ADALAR ADALAR 1. 254 İSTANBUL AVCILAR

 Sefalotoraksta küçük bir çift keliser(ağız organı), büyük bir çift pedipalp,ucunda kuvvetli kıskaç ve 4 çift yürüme bacağı bulunur..  Abdomen- 7

Do¤al say›lar› da kapsayacak flekilde, ç›karma ifllemine göre kapal› olan, toplama ifllemine göre her eleman›n tersi bulunan, daha genifl bir küme

İl sınırları içinde büyükşehir belediyeleri, belediye ve mücavir alan sınırları içinde il belediyeleri ile nüfusu 10.000'i geçen belediyeler,

[r]

Taşıtlarını yasal limitlerinden daha hızlı kullanan sürücülerin karıştığı kazalarda ve ortalama seyahat hızlarının daha yüksek olduğu devlet yollarında meydana