BASIN TARİHİ
A hm ed Râsim
—
HAYATI VE ESERLERİ —
[MI,
N
- T|,
M. Süleyman ÇAPANOĞLU
lümün siyah ve korkunç eli. y büyük Türk muharriri Ahmed Rasim'in kapısını çalalı ta mam 38 yıl oldu. Bu bilgili adam 21 Eylül 1932 de, saşt 22.30 da Heybe- liada'da hayata gözlerini kapamıştı.
Geçen 38 yıl içinde O’nu kaç ke. re andık? Esefle ve utanarak söy- liyorum, kabarık bir yekûn değil, u- fak bir rakam bile yazamıyacağım.
Her şey, her fâni, herkes unutu lur. Fakat, kırk sekiz yıl, bir gün bile durmadan yazı yazan, kitap te. lif eden, tercümeler yapan, hocalık ve meslekdaşlarına ağabeylik ya pan Ahmed Rasim unutulamaz. Ve unutmamak lâzımdı. Ne yazık ki, bu vazifeyi bu irfan ve vicdan ö- devini bütün Basın Mensupları da unuttu.
Ahmed Rasim’i anlamak, O’nun hüviyetini, karakterini, sıfatını ve artistliğini belirtmek için, O'nu muhtelif cephelerinden tetkik et mek lâzımdır. Hayatı, muharrirliği, şairliği, romancılığı, memurluğu, musikinaslığı, içkisi, terbiye ve ha yatı hakkındaki fikirleri ve nazari- yeleri incelenmeden, O'nun hak kında kesin bir hüküm verilemez.
Görülüyor ki, mevzu geniş. İl mî ve terb'ryevîdir. Bu itibarla her konu gibi müstakil ve tarafsız- ol- mak gerekir. Lâkin benim gibi ta mam elli yıl birbirinin zevkiyle mün- şerih, neşesiyle neşvedar, saade tiyle mesut, yesiyle müteellim, ele. miyle müteessir, kederiyle meyus olan ve bu dostluk, arkadaşlık ve kardeşlik yıllarının bir çoğunu bi zim evde geçiren Ahmed Rasim' in elinde büyümüş, Ondan feyiz almış, demek ki, O’nu zaruretiyle duymuş sonsuz bir saygı ile sev miş bir arkadaş çocuğunun, bir baba dostu ve Ostadı hakkında ya. zı yazarken tamamiyle müstakil ve tarafsız kalması mümkünmüdür? Fakat ne olursa olsun gücümün yettiği kadar tarafsız kalmağa çalı şacağım. Eğer bu gayretime rağmen yine fikrimin istiklâlini muhafaza edemezsem beni mazur görünüz, çünkü nihayet Ahmed Rasim benim hocam, Üstadım, manevî amcam, elinde büyüdüğüm bir baba dos tumdur.
4
Ahmed Rasim Bey Merhum Burada bir noktayı işaret etmek isterim: Ahmed Rasim’in hayatını ve yukarıda saydığım hüviyetlerini küçük bir makalenin kadrosuna sığ dırmama imkân olmadığı için, O’, nun hayatını merhale, merhale, te kâmül safhalarını inceliye inceliye değil, gelişi güzel, bana tahsis olu nan yere göre yazacağım.
Ahmed Rasim 1865 de İstanbul’ da Sarıgüzel’de doğdu. Babası Ba hsettin Efendi, anası Nevber Ha nımdır, Bahaettin Efendi Kıbrıslı- dır. Küçükken âilesiyle birlikte Er- manak’a hicret etmiştir. Büyüttük ten sonra Kıbrıs’ta Posta ve Telgraf Memurluğu yapmıştır.
Bahaettin Efendi Nevbehar Ha nımın ikinci kocasıdır, ilk kocasın dan ayrılınca İstanbul'a gelen Ba haettin Efendi ile evlenmiştir. Ba haettin efendi memuriyeti ile Tekir dağı’na gidince, orada tekrar ev lenmiş, Nevber Hanımı da karnın daki çocuğu ile İstanbul’a ahretlik olarak aldığı eski efendisinin ya. nına göndermiştir.
Ufak bir geliri bîle olmıyan ka dıncağız, efendilerinin kendilerine verdikleri ufak eve yerleşmiştir.
İşte büyük Türk muharriri Ahmed Rasim bu evde doğmuştur.
Bütün dü- incesi yavrusunu bü yütmek, ad m etmek olan Nevber hanım, Ahmed Rasim’i ev dikişi di kerek sonsuz mahrumiyetlere kat lanarak büyüttü.
¡ik tahsi! ı ı mahalle mektebinde
yapan Rasim sonradan Darüşşafa- ka'ya geçti, oradan mezun oldu. (Falaka) adlı eserinde eski mahal le okullarının canlı tasvirleri ve ho calarla, falakaların orijinal portre, leri vardır.
(Gecelerim), (Ömrü Ebedî) adlı eserleriyle başka kitaplarında, ga zete ve mecmualarda çıkan yazıla rından çocukluk günlerinin mektep hayatının tarihini vermiş, hatırala rını canlandırmıştır. Ve dikiş dike rek Rasim’i büyüten Nevber hanım bütün bu yazılarında sonsuz bir sevgi kaynağıdır.
Bütün yazılarının içinde anasını gebe olarak terkettiği ve kendisini hiç bir vakit arayıp sormadığı İçin babasından bahsetmemiş, hatta o- nu tanıtmak bile istememiş, ona düşman olmuştur. Bahaettin Efendi Rasim’in yazılarında silik bir gölge bile değildir.
Ahmed Rasim, Darüşşafaka'dan çıktığı vakit. Telgrafhaneye girdi. Fakat buradan pek çabuk ayrıldı. O’nu, Maarif Nezareti Encümen-I Teftiş ve Muayene Azalığına da ta yin ettiler. Hem de iki defa. Fakat her defasında devam etmedi, daire, ye uğramadı, çekildi. Sevgili kale mini, hür düşünen başını, bilhassa Abdülhamit devrinin kayıtlarına ve şartlarına bağlanamadı, bu itbarla di yebiliriz: Ahmed Rasim’in memur- luk hayatı hiç yoktur.
Ahmed Rasim, tamam 48 yıl yazı yazdı. 48 yıl Bab.ı Âli cadde sinden ayrılmadı, 48 yıl yazdı ve öğretti.
«— Neler yazdı?»
Diye sormak biraz tuhaf olur. Fa kat:
«— Neler yazmadı, ki?» Diye sormak lâzımdır.
O. şiir yazdı, roman yazdı, hikâ ye yazdı, tarih yazdı, mektep kitabı yazdı, gramer yazdı, musahabe yaz dı, edebî yazılar yazdı, hatırat yaz dı, seyahat mektupları yazdı, siyasî makaleler yazdı, tercümeler yaptı, velhasıl her mevzuu inceledi. Hele mizahî eserleri, nevilerinde eşsiz birer san'at ve espiri abideleridir.
ifk neşrolunan yazısı, mektepten çıkıp telgrafhaneye devam ettiği sı ralarda Fransızcadan terceme et- (Sonu 23. de)
Ahmed
(4 den devam)
tiği (Yolcu) isimli bir şiirdir. Bu nu neşren dilimize çevirmiştir.
Ahmed Rasim'ln ilk çalıştığı ga. zete. Baba Tâhir'in delâletiyle gir diği (Ceride-i Havadis) tir. Bura daki vazifesi İstanbul'da çıkan Fran sızca gazetelerden tercemeler yap maktı.
Bundan sonra (Saadet), (Tarik), (Sabah), (İkdam), (Malûmat). (Servet), (Tanin), (Hak), (Tasviri Efkâr), (Vakit), (Cumhuriyet) ga zetelerinde çalıştı. Mutlakıyet, meş rutiyet ve Cumhuriyet devirlerinde çıkan mecmuaların hemen hepsin de yazılar yazdı.
Eski (Tarik) ve (Vakit) Başmu harriri Lâstik Said, Ahmed Rasim'- in bir çok gazetelerde çalışmasına telmihan şu beyti yazmıştır:
(ikdam) da, (Sabah) da, (Tercü. man) da, Kâtiplik eder nice mekânda.
(İkdam) sahibi Ahmed Cevdet de Ahmed Rasim için «Matbuatın tuzu, biberidir» diyor.
Yarım asırlık gazetecilik ve mu harrirlik hayatı olan Ahmed Rasim en verimli muharrirlerimizden bi ridir, hattâ birincisidir. Ve O’nun bütün yazıları can sıkılmaksıztn o kunabilecek güzelliktedir. Ahmed Rasim alâka uyandıracak unsurları bulmak ve çekici bir ifade ile yaz. mak hususunda büyük bir kabiliyet göstermiştir. Bu sahada cidden ş- sîz ve rakipsiz bir ustad idi.
Ahmed Rasim'in üslûbu şahsîdir ve şahsî olan bu üslûbun orijinali tesi de hareketli bir nesir oluşun- dadır. İnsanlar arasında yaptığı ko nuşmalar hakikî konuşmalardan farksızdır. O kadar sade, o kadar pürüzsüz ve tasannusuzdur. Bun larda hiç bir yapmacık yoktur. Ve O ’nun her eseri -hele İstanbul’u söyliyen musahabeleri, Şehir mek tupları, Eşkâl-i zamanları- birer tab lo olacak mahiyettedir. Fakat ne yazıktır ki, İstanbul’u millî ve ma hallî hususiyetleriyle yaşatan, so kaklarını bile dile getiren, bir keli me ile bütün sosyal hayatını tasvir eden, bu kitaplar arap harfleriyle basılmıştır. Bu çeşit yazılarının bil- hassa matbuat tarihimize ait maka lelerinin bir çoğu gazete sayfaları- ıın sütun mezarlıklarında gömü dür. Bu kıymetli yazılardan gele. .. nesillerin istifade etmesinin mkânı yoktur.
Rasim
Bunları, bir tasnif yaparak neş retmek lâzımdır. Geçen devirlerin İçtimaî hayatını gösteren bu do kümanları, gelecek nesillerin elle rine bir «kül» halinde vermeliyiz.
Matbuat hatıralarına ait olan ya- zıianını, Basın teşekkülleri toplayıp bastırmalıdır. Bu onlara düşen bir vazifedir. Diğerlerini de M illî Eği tim Bakanlığının himmetinden bek- liyebiliriz. Eski tarihî vesikaları nefis bir şekilde bastıran Bakanlık bu noktayı da unutmamalıdır. Ve bu, muhakkak ki, büyük bir ihtiyaç tır.
Ahmed Rasim, ümit ve iman a- damı idi. Görüşlerini mefkûreleri- ne kadar uzatır, mefkûrelerini ü- mitle, imanla teçhiz eder, kuvvet lendirirdi. Ümitsizliğe kapılmaz, çünkü hayatının ve tecrübelerinin sınırını aşar, bazan ezeliyete kadar yükselirdi. O'nu hiç bir zaman ümit siz ve imansız görmedim. Balkan ve Birinci Cihan savaşları sıraların da yazdığı (Ey Türk genci uyan!) başlıklı makale serisi incelenecek olursa, gençlerin cesaretini kıracak kadar uğursuz olan bu savaş hak kında, gençlere nasıl bir teselli verdiği, istikbale hazırlanmak için ne güzel öğütler sunduğu göze çarpar. O, bu yazılarıyla gençlere teselli değil ümit ve iman verdi. Gençliğin kırılan ruhunu başka bir kalıba döktü.
Ahmed Rasim’de görgü kuvveti- sevme kabiliyeti çok üstündü. Gö rüsü yalnız tabiat üstünde kalmıyor, şiir çerçevesi içinde dolaşmıyor, ruh ve cemiyet üzerine de düşü yor, ma'şerin ruhuna da giriyor, insanların ruhunda yaşıyan kuvvet leri buluyordu. Onun içindir ki, ü- zerimizde fikrî bir nübüvveti vardı Onun bütün ruhları yakalıyan bir kerameti vardı.
Ahmed Rasim’in en büyük seci, yesi mahviyetkârlığı idi. Buna lâu baliliği de ekliyebiliriz. O türklerin bütün temiz ve büyük insanları gibi mütevâzı idi. Kibir, gurur, azamet, nahvet nedir bilmez, herkese karşı aynı muamelede bulunurdu. Mahvi- yetkâr bir vaziyet alır, zengin, fa kir, genç, ihtiyar herkese faydalı olmak, işlerini görmek isterdi.
Lâubaliliği pek tatlı idi, daha doğrusu lâubaliliği kibarlık haline koyan ne ince, ne sıcak, ne can dan bir samimiyeti, dostluğu, irşad ve ikazı vardı.
Çok sağlam bir ahlâk sahibi idi.
Bunun içindir ki, memleketin ge çirdiği inkılablar, ihtilâller, harp fe lâketleri ve istilâ acıları karşısında hayatı tertemiz geçti. Siyasî hayatı da öyle. Yıllarca zaruretle, yoksul lukla, karşı karşıya kaldı. Ve bunla, rı metanetle göğüsledi. Kendi tâ biriyle şunun bunun eline bakmak tan âr ve hayâ eyledi. Eğilmek ne dir bilmedi.
Pek kibirli bir devirde, en fena örnekler içine girdiği halde hiç bir pırlanta O’nun yüreği kadar temiz saf ve lekesiz değildi. Bütün öm ründe kalemine dayanarak, kalemi ne güvenerek yaşadı. Göğsünde bir «nişan-ı zîşan» ın ağırlığını koynunda bâlâ rütbesinin yularını taşımadı.
Ahmed Rasim'in muharrirlikteki büyüklüğü bu cephedeki büyüklük ten pek küçüktü. Ve bence insan Ahmed Rasim. muharrir Ahmed Ra. sim'den çok büyüktür. O’nu gençli ğe imrenilecek bir örnek gibi gös termeliyiz.
Ölülerin gözlerinde, en çok sev diklerinin hayâli kalırmış derler.»E- ğer bu doğru ise, Üstadım Ahmed Rasim'in gözlerinde son kalan ha yaller muhakkak ki şudur: berrak tertemiz, güzel cümleler, türk cüm leleri.
Rasim Hoca idi, Rasim fikir ada mı idi, Rasim gazeteci idi, Rasim musiki adamı idi, Rasim Şairdi, Ra sim tarihçi idi, Rasim Edipdi, Rasim mizahnüvisti, nihayet Rasim büyük bir insandı.
Ahmed Rasim her büyük adam gibi renk renk cümleleri olan bir insandı. Ufuk zaviyeleri dar olan lar, O'nu tek bir vasıfla tanımak is temişlerdir. Çünkü, ölmiyen zekâlar için devrin terkipsiz derinlik fikri bir noktadan başka bir şey değildi. Halbuki Ahmed Rasim muharrirliği, tarihçiliğini, romancılığını, beste- kârlığını, gazeteciliğini, şairliğini, mizahını tasavvufî bir .noktaya bağ lamış bir yazıcı idi. Nâfiz bir göz hangi tarafa baksa onun içini göre bilirdi. Ahmed Rasim içi ölmeyen bir adamdı.
Bu aşkın manası, Türk ulusunu okutmak, Türk kafasının ufkunu ge nişletmekti. Rasim bu aşk için doğdu, bu aşk için yazdı, bu aşk yolunda can verdi. Rasim'i kaybe den millet şüphesiz büyük bîr adam kaybetmiştir.
Ahmed Rasim'i, ahlâkın, insani yetin tanıyabileceği insanların en büyüklerinden biri olarak tanıyorum. Memlekette boş bıraktığı yer îlele- bed doldurulamıyacaktır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi