• Sonuç bulunamadı

Diyarbakır ili Kayapınar ilçesi Gaziler 1 nolu Aile Sağlığı Merkezi'ne kayıtlı 19 yaş ve üzeri kişilerde obezite sıklığı, risk faktörleri ve obezite eğitimi sonrası yaşam tarzı değişikliklerinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Diyarbakır ili Kayapınar ilçesi Gaziler 1 nolu Aile Sağlığı Merkezi'ne kayıtlı 19 yaş ve üzeri kişilerde obezite sıklığı, risk faktörleri ve obezite eğitimi sonrası yaşam tarzı değişikliklerinin incelenmesi"

Copied!
119
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

DİYARBAKIR İLİ KAYAPINAR İLÇESİ GAZİLER 1 NOLU

AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ’ NE KAYITLI 19 YAŞ VE ÜZERİ

KİŞİLERDE OBEZİTE SIKLIĞI, RİSK FAKTÖRLERİ VE

OBEZİTE EĞİTİMİ SONRASI YAŞAM TARZI

DEĞİŞİKLİKLERİNİN İNCELENMESİ

Dr. İSA TURAN (TIPTA UZMANLIK TEZİ)

(2)
(3)

T.C.

DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

DİYARBAKIR İLİ KAYAPINAR İLÇESİ GAZİLER 1 NOLU

AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ’ NE KAYITLI 19 YAŞ VE ÜZERİ

KİŞİLERDE OBEZİTE SIKLIĞI, RİSK FAKTÖRLERİ VE

OBEZİTE EĞİTİMİ SONRASI YAŞAM TARZI

DEĞİŞİKLİKLERİNİN İNCELENMESİ

Dr. İSA TURAN (TIPTA UZMANLIK TEZİ)

Prof. Dr. ALİ CEYLAN (TEZ DANIŞMANI) DİYARBAKIR-2017

(4)

TEŞEKKÜR

Uzmanlık eğitimim süresince tecrübe, bilgi ve ilgisini esirgemeyen anabilim dalı başkanımız sayın Prof. Dr. Günay SAKA’ya,

Tezimi hazırlarken önemli katkılar sunan tez danışmanım sayın Prof. Dr. Ali CEYLAN’a

Eğitimimde katkıları olan sayın Prof. Dr. Perran TOKSÖZ, Prof. Dr. Nuran ELMACI, Prof. Dr. Fatma ÇELİK, Yrd. Doç. Dr. Veysi ÖZKAYNAK, Yrd. Doç. Dr. Yılmaz PALANCI’ ya,

Dört yıllık asistanlığım boyunca birlikte çalışmaktan memnuniyet duyduğum değerli asistan arkadaşlarıma,

Tezim için gerekli çalışmaları yaparken her türlü konuda yardımlarını esirgemeyen Gaziler 1 no’ lu Aile Sağlığı Merkezi hekimleri ve personellerine,

Çalışmaya katılan değerli katılımcılara,

Hayatım boyunca varlıkları bana her zaman güven ve huzur veren, bugünlere gelmemde büyük emeğe sahip olan anne ve babama,

ve evliliğim boyunca bana sürur veren hayat arkadaşım eşime

TEŞEKKÜR EDERİM.

Dr. İsa TURAN Diyarbakır/2017

(5)

ÖZET

Obezite günümüzde bir halk sağlığı sorunu haline gelmiş olup, ciddi sosyal ve psikolojik boyutlara sahip, neredeyse tüm yaş ve sosyo-ekonomik grupları etkileyen, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri tehtid eden karmaşık bir hastalıktır.

Kesitsel ve müdahale tipinde olan bu araştırmamız Diyarbakır ilinin

Kayapınar ilçesi Gaziler semti 1 nolu Aile Sağlığı Mekezi’ ne (ASM) bağlı 19 yaş ve üzeri yetişkinlerde yapılmıştır. Çalışmaya 350 kişi katılmış olup katılanlarda obezite sıklığı, obeziteyi artıran faktörler ve verilen eğitim sonrası beslenme ve yaşam tarzlarında değişim olup olmadığını saptamak amaçlanmıştır. Katılımcılara yüz yüze görüşme tekniği ile 45 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Katılımcıların boy, kilo, bel çevresi ve kalça çevresi ölçümü de yapılmıştır.

Katılımcılarımızla yüz yüze ve birebir görüşülerek obezitenin zararları, yol açtığı sağlık komplikasyonları ve obeziteye yol açan sebepler konusunda

bilgilendirme yapıldı. Kişiye anlatılan önerileri içeren yazılı bir broşür verilip, bir ay sonra beslenme ve yaşam tarzı değişikliği olup olmadığını saptamak için telefonla görüşülerek sorular soruldu.

Araştırmaya katılan kişilerden erkekler % 47.4 idi. Yaş ortalaması 39.9 ± 15.5 idi. Erkeklerin % 34,3’ ü , kadınların % 16,3’ ü düzenli yürüyüş ve egzersiz yapıyordu. Katılımcıların % 42,6’ sı şimdiye kadar herhangi bir yerden obezite ile ilgili bilgi almıştır. Katılımcılarımızın % 74’ ü şişmanlığı hastalık olarak

görmektedir. Katılımcılarımızdan % 13,2’ si hipertansiyon, % 6,4’ ü diyabet, % 4,4’ ü iskemik kalp hastalığı olduğunu beyan etmiştir.

Katılımcılarımızın bel çevresi değeri erkeklerde 94 altı olanlar % 44,6, kadınlarda bel çevresi 80 altı olanlar % 19,6 idi. Beden kitle indeksi (BKİ) ortalaması erkeklerde 26,1 ± 4,6, kadınlarda 28,6 ± 6,4 idi. Katılımcılarımızın % 4,3’ ü zayıf, % 31,4’ü normal, %34,6’ sı fazla kilolu, %20,3’ ü obez, %9,4’ ü morbid obez sınıfında idi.

Obezite sıklığı cinsiyet, yaş, medeni durum, öğrenim durumu, iş durumu, günlük aktivite durumu, akrabalarında obezite varlığı, yemeklerde kullanılan yağ

(6)

çeşidi, televizyon izleme sıklığı, hipertansiyon, diyabet ve iskemik kalp hastalığı varlığı ile istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p < 0,05).

Günlük hayatta ulaşımı sağlama şekli, yemek yeme hızı, yemeklerde tercih edilen tuz seviyesi, zayıflama yöntemi kullanma durumu davranışlarında eğitimden sonra değişiklik saptanmış olup aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır. ( P ≤ 0,05)

Araştırma bölgemizde obezite’ nin önemli bir halk sağlığı problemi olduğu, katılımcılarımızın obezitenin yol açtığı sağlık komplikasyonları ve değiştirilmesi gereken beslenme ve yaşam tarzına sahip olduğu saptanmıştır.

Obezit ile mücadelede koruyucu politikalara ağırlık verilmeli ve kadınlara pozitif ayrımcılık tanınmalıdır. Ayrıca sağlık eğitimlerine yoğunlaşılmalı, toplumun birçok kesimine yönelik uzun süreli etkin sağlık eğitimleri peryodik olarak

verilmelidir.

(7)

ABSTRACT

Obesity is a complex disease which threatens both developed and developing countries, affecting almost all aged and socio-economic groups with serious social and psychological dimensions, and becoming a public health problem nowadays.

Our cross-sectional and interventional study was conducted on adults aged 19 and older who are registered to Family Health Center (FHM) number 1 in Gaziler, Kayapınar district, Diyarbakır city. 350 people participated in the study and it was aimed to determine the participants obesity frequency, the increasing factors of obesity and whether there was a change in their nutrition and lifestyles after training. The height, weight, waist circumference and also hip circumference of the

participants was measured.

The participants were informed about the damages of obesity, the health complications caused by obesity and the causes leading to obesity by interviewing face-to-face and on an individual basis. A written brochure consisted of the

suggestions to the participants was given and one month later, the questions were asked by interviewing on the phone to determine whether there was a change in nutrition and lifestyle.

Of the people participating in the study, the percentage of men was 47,4 %. The average of the age was 39,9 ± 15,5. 34,3 % of men and 16,3 % of women regularly were walking and doing exercise. 42,6 % of the participants have got information about obesity from anyplace so far. 74 % of our participants regard the obesity as a disease. 13,2 % of our participants stated that they had hypertension, 6,4 % diabetes and 4,4 % ischemic heart disease when we looked at the frequency of chronic diseases of our participants.

The waist circumference ratio of our participants was 44,6% in men with waist circumference under 94 and 19,6% in women with waist circumference under 80. The average of Body Mass Index (BMI) was 26.1 ± 4.6 in men and 28.6 ± 6.4 in women. Of our participants, 4.3% were in the category of underweight, 31.4 % normal range, 34.6 % overweight, 20.3 % obese and 9.4 % morbidly obese.

The obesity frequency was found to be statistically significant with the gender, age, marital status, education status, work status, daily activity status,

(8)

presence of obesity in relatives, fat type used in meals, television watching

frequency, hypertension, diabetes and presence of ischemic heart disease (p < 0,05). Some changes in the behaviors of the way of providing transportation in daily life, eating speed, preferred salt level in meals, using of slimming method were determined after training and the distinction was found statistically to be significant (P ≤ 0,050).

As a result of our research, it has been determined that obesity is an important public health problem in our region and that our participants have health

complications caused by obesity and the nutrition and lifestyle that needs to be changed.

Some preventive medicines should be focused in obesity fighting. Positive discrimination should be granted to women in obesity fighting. Health education should be concentrated on and long-term effective health education for many segments of society should be given periodically.

(9)

İÇİNDEKİLER DIŞ KAPAK ……….... i BOŞ SAYFA ……….. ii İÇ KAPAK ……… iii TEŞEKKÜR ………... iv ÖZET ……….. v ABSTRACT ………. vii İÇİNDEKİLER ……….. ix SİMGELER VE KISALTMALAR ………... xi TABLOLAR DİZİNİ ………... xii ŞEKİLLER DİZİNİ ……….. xv 1. GİRİŞ ve AMAÇ ……… 1 2. GENEL BİLGİLER ……… 4 2.1.Obezitenin tanımı ……….. 4 2.2. Obezite ölçüm teknikleri ……….. 4

2.3. Obezite nasıl gelişir ? ………... 8

2.4.Obezitenin önemi ve ilişkili olduğu hastalıklar ……….. 13

2.4.1 Obezite ile ilişkili hastalıklar ………... 13

2.5. Obezitenin mortalite ve sağlık harcamaları ile ilişkisi ………... 15

2.6. Obezite epidemiyolojisi ………. 17

2.7. Obezite tedavisi ………. 20

2.7.1 Beslenme tedavisi ………. 21

2.7.1.1 Beslenme tedavisi ilkeleri ………... 22

2.7.2. Obezite tedavisinde egzersizin yeri ……….…… 25

2.7.3. Obezite tedavisinde sosyal, psikolojik destek ve davranış tedavisi ….… 28 2.7.4. Obezitede ilaç tedavisi ………..….. 28

2.7.4.1. Obezite tedavisinde kullanılan ilaçlar ………..……….. 29

2.7.5. Obezitede cerrahi tedavi ………..……… 30

3. GEREÇ VE YÖNTEM ……… 34

4. BULGULAR ……… 38

(10)

4.2. Yaşam tarzı ile ilgili bulgular ……… 43

4.3 Beslenme davranışları ile ilgili bulgular ……… 46

4.4 Obezite ile ilgili bilgi, tutum ve davranışlar ……….….. 51

4.5 Öz geçmiş, soy geçmiş ilaç kulanım öyküsü bulguları ………... 55

5.TARTIŞMA ………. 82 6. SONUÇ ………... 91 7. ÖNERİLER ………. 92 8. KAYNAKLAR ……… 93 9. EKLER ………. 98 10. ÖZGEÇMİŞ ……….. 104

(11)

SİMGELER VE KISALTMALAR

TNSA Türkiye Nüfus Sağlığı Araştırmaları

BKİ Beden kitle indeksi

DSÖ Dünya Sağlık Örgütü

TBSA Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması

TKrHRF Kronik hastalıklar ve risk faktörleri araştırması

TEKHARF Türk Erişkinlerinde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri

TURDEP Türkiye Diyabet, Obezite ve Hipertansiyon Epidemiyolojisi

TOHTA Türkiye Obezite ve Hipertansiyon Araştırması

TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu

NHANES Amerika Ulusal Beslenme ve Sağlık Araştırması

ABD Amerika Birleşik Devletleri

Kg Kcal Dk. Cm Kilogram Kilo kalori Dakika Santimetre

PKOS Poli kistik over sendrom

HT Hipertansiyon

DM Diyabetes mellitus

İKH İskemik kalp hastalığı

DEXA Dual enerjili X ışını absorbsiyometrisi

TL Türk lirası

ASM Aile Sağlığı Merkezi

Vs. Ve saire. Vb. Ve benzeri SD TAD SBKK TOAD

Standart deviasyon (sapma) Trisiklik antidepresan

Sağlıklı Beslenelim Kalbimizi Koruyalım Türkiye Obezite Profili Çalışması

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo.1 Vücut yağı ölçüm yöntemleri ………... 5 Tablo 2: Yetişkinlerde Uluslararası BKİ’ ye göre kilo azlığı, kilo fazlalığı ve obezite sınıflaması ………... 7 Tablo 3: Bel çevresine göre risk sınırları ……… 8 Tablo.4 Obeziteye yol açan risk faktörleri ………. 9 Tablo.5 Obezitenin gelişmesine katkıda bulunan faktörler ve kanıt düzeyleri ……. 12

(12)

Tablo. 6 Fazla kilolu ve obezite ilişkili sağlık riskleri ve tıbbi komplikasyonlar …. 14

Tablo.7 Obezlerde kilo verme ile maliyet ilişkisi ……… 16

Tablo.8 Orta düzeyde fiziksel etkinlik örnekleri ……….. 27

Tablo. 9 Obezitede ilaç tedavi endikasyonları ……….. 29

Tablo. 10 Obezitede ilaç tedavisinin kontrendike olduğu durumlar ………. 30

Tablo.11 Bariyatrik cerrahi endikasyonları ……….. 32

Tablo.12 Bariyatrik cerrahi kontrendikasyonları ……….. 32

Tablo.13 Katılımcılarımızda minimum, maximum ve ortalama yaş durumu ……... 38

Tablo.14 Katılımcılarımızın yaş gruplarına göre dağılımı ………... 38

Tablo.15 Katılımcılarımızda bazı sosyodemografik özelliklerin dağılımı ………... 39

Tablo.16 Araştırmamıza katılan kadınların gebelik sayısı durumu ………. 42

Tablo 17 Araştırmamıza katılan kişilerde yaşam tarzı ile ilgili bazı durumlar …… 42

Tablo. 18 Katılımcılarımızın sigara ve alkol içme durumu ……….. 45

Tablo 19. Katılımcılarımızın yemek yeme hızı durumu ………... 46

Tablo. 20 Katılımcılarımızın bazı öğünleri yeme durumu ……… 46

Tablo. 21 Katılımcılarımızın üzüntülü yada seviçliyken yeme durumu …………... 48

Tablo. 22 Katılımcılarımızın yemeklerde tercih ettiği tuz seviyesi durumu ……… 49

Tablo. 23 Katılımcılarımızın yemekleri pişirme yöntemi durumu ………... 49

Tablo. 24 Katılımcılarımızın yemeklerde kullandığı yağ çeşidi durumu …………. 50

Tablo. 25 Katılımcıların sizce kilonuz nasıl sorusuna verdiği cevaplar …………... 51

Tablo. 26 Katılımcılarımızın kilo alma sebeplerine verdikleri cevaplar …………. 51

Tablo. 27 Katılımcılarımızın şişmanlıkla ilgili bilgi almış olma durumu ………… 52

Tablo. 28 Katımcılarımızın şişmanlığı hastalık olarak görüp görmeme durumu …. 53 Tablo.29 Katımcılarımızın tartılma sıklığı ile ilgili durumu ………... 53

Tablo. 30 Katımcılarımızın zayıflama yöntemi kullanma durumu ……….. 54

Tablo. 31 Katımcılarımızın eşinizin kilosunu nasıl görürsünüz sorusuna verdiği cevaplar ………. 54

Tablo. 32 Katımcılarımızın Birinci derece akrabalarında obezite varlığı durumu ... 55

Tablo. 33 Katımcılarımızın ikinci derece akrabalarında obezite varlığı durumu….. 55

Tablo.34 Katılımcılarımızın kronik hastalık sıklıkları durumu ……… 55

Tablo.35 Hastalığı olanların ilaç kullanma durumu ………. 56

(13)

Tablo. 37 Erkek katılımcıların bel çevresi değerleri ………. 56

Tablo. 38 Kadın katılımcıların bel çevresi değerleri ……… 56

Tablo.39 Erkek katılımcıların bel çevresi oranları ………... 57

Tablo. 40 Kadın katılımcıların bel çevresi oranları ……….. 57

Tablo. 41 Kadın katılımcıların bel/kalça çevresi oranları ………. 57

Tablo. 42 Erkek katılımcıların bel/kalça çevresi oranları ………. 57

Tablo.43 Gruplara göre BKİ ortalaması ………... 58

Tablo. 44 Tüm katılımcılarımızın BKİ durumu ………... 58

Tablo. 45 Katılımcılarımızın yaşa göre BKİ durumu ………... 59

Tablo. 46 Katılımcılarımızın cinsiyete göre BKİ durumu ……… 60

Tablo. 47 Katılımcılarımızın medeni duruma göre BKİ durumu ………. 60

Tablo. 48 Katılımcılarımızın ailenin toplam gelirine göre BKİ durumu ………….. 61

Tablo. 49 Katılımcılarımızın öğrenim durumuna göre BKİ durumu ……… 62

Tablo. 50 Katılımcılarımızın iş durumuna göre BKİ durumu ……….. 63

Tablo. 51 Katılımcılarımızın günlük aktivite durumuna göre BKİ durumu ………. 64

Tablo. 52 Katılımcılarımızın günlük hayatta ulaşım şekline göre BKİ durumu …... 64

Tablo. 53 Katılımcılarımızın televizyon izleme sürelerine göre BKİ durumu ……. 65

Tablo. 54 Katılımcılarınn düzenli fiziksel aktivite yapmalarına göre BKİ durumu . 66 Tablo. 55 Katılımcılarıın gece yemek yeme durumuna göre göre BKİ durumu ….. 67

Tablo. 56 Katılımcılarımızın yiyilen ana öğün sayısına göre BKİ durumu ………. 67

Tablo. 57 Katılımcılarımızın yemeklerde tükettiği tuz miktarına göre BKİ ……… 68

Tablo. 58 Katılımcılarımızın yemeklerde kullandıkları yağ çeşine göre BKİ …….. 68

Tablo. 59 Katılımcılarımızın obezite hakkında bilgi almış olma durumuna göre BKİ durumu ……….. 69

Tablo. 60 Katılımcıların yemeklerde tükettiğituz miktarına göre BKİ durumu …... 70

Tablo. 61 Katılımcıların birinci derece akrabalarda obezite varlığı ile BKİ ilişkisi durumu………... 71

Tablo. 62 Katılımcılarımızın ikinci derece akrabalarda obezite varlığı ile obezite ilişkisi durumu ……….. 71

Tablo. 63 Katılımcıların herhangi bir ilaç kullanma durumuna göre BKİ durumu .. 72

Tablo. 64 Katılımcılarımızın Kronik hastalık varlığına göre BKİ durumu ……….. 73

(14)

Tablo. 66 Kadın katılımcıların kronik hastalık varlığına göre bel çevresi durumu .. 75 Tablo. 67 Beslenme ve yaşam tarzı davranışlarının eğitim öncesi ve sonrası değişme durumu ……….. 76 Tablo. 68 Çoklu Lojistik Regresyon Analizi ……… 80

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil. 1 DSÖ bölgelerine göre obezite sıklıkları ……….. 18 Şekil. 2 Türkiye geneli yapılmış çalışmalara göre obezite sıklıkları ……… 20

(15)

1. GİRİŞ ve AMAÇ

Geçmiş yıllarda halk sağlığı sorunu teşkil etmeyen obezite günümüzde ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Bu durumun sebeplerine baktığımızda tüm dünyada yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarındaki değişimleri görmekteyiz. Eskiden açlık ve beslenme yetersizliği ile ilişkili hastalıklara sık rastlanırken artık bugün obezite sıklığının ciddi oranda artması sebebiyle obezite ile ilişkili hastalıklara daha sık rastlanmaktadır.

Ekonomik kalkınma ve beslenme değişiminin hızlı olduğu ülkelerde obezite sıklığı daha hızlı artmaktadır (1). Teknolojik gelişmelerle beraber hem insanın bedenle harcadığı enerji azalmış hem de insan gücünün yerini teknolojik aletler vasıtasıyla makine gücü almıştır. Böylece teknolojik cihazlar insanları sedanter bir yaşama bağımlı hale getirmiştir. Zenginliğin artması, tarım ve endüstrideki

değişimler beslenme alışkanlıklarını bol şekerli ve bol yağlı beslenme yönünde değiştirerek obezite sıklığında hızla artışlar meydana getirmiştir. Sanayileşmiş ülkelerde erişkinlerin yarısının kilo fazlalığının olduğu ve özellikle kadınlarda daha yaygın olduğu bilinmektedir (2).

İnsanoğlunun geçmişteki zayıflık korkusunun aksine günümüzün ve geleceğin endişe edilmesi gereken sağlık sorunlarının başlarında artık şüphesiz ki obezite gelmektedir. Obezitedeki hızlı artış genetik faktörlerden ziyade çevresel faktörlerle ilişkilidir. Obezite sanıldığı gibi sadece sanayileşmiş ülkelerin sorunu değildir. Gelişmekte olan ülkelerde 115 milyon kişinin obezite ile ilgili

problemlerden muzdarip olduğu tahmin edilmektedir (3) Obezite ciddi sosyal ve psikolojik boyutlara sahip neredeyse tüm yaş ve sosyo-ekonomik grupları etkileyen, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri tehtid eden karmaşık bir hastalıktır. Obezite Sahraaltı afrika ve asyanın bazı kısımları hariç olmak üzere küresel bir sorun haline gelmiştir (4). Tüm bunlara rağmen obezite en fazla ihmal edilen halk sağlığı sorunlarından biridir. 1997'de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), fazla kiloluluğun ve obezitenin etkilerini küresel bir sorun olarak kabul etti (1).

Obezite sonuçta birçok kronik hastalığa neden olarak morbidite ve mortalitede ciddi artışlara yol açtığından önlenmesi için yapılacak planlama ve çalışmalar hastalık yükünün ve mortalite oranlarının azaltılması açısından önem arz

(16)

etmektedir. Ülkemiz açısından kırsal nüfusun azalması ve kentsel nüfusun artması sonucu beslenme ve yaşam tarzında değişimler meydana gelmesiyle obezite sıklığında artışlar meydana gelmiştir (5)

Obezite konusunda en önemli eksikliklerden biri toplumun obezitenin bir hastalık olduğu, birçok kronik hastalığın altında yatan ciddi bir faktör olduğu konusunda farkındalığının düşük olmasıdır. Kilo artışı yaşayan insanlar genellikle fiziksel görünümlerinden şikayet ederler, gittikçe obezite ilişkili birçok hastalığa yakalanabileceklerinin farkında olmayabilirler. Bu durum kişilerin obezite ile mücadele kararlılıklarına mani olan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca obez bireylerin obeziteye yakalandıklarında kilo vermek istediklerini, beslenme alışkanlıklarına dikkat ettiklerini görmekteyken henüz obeziteye yakalanmamış bireylerin beslenme alışkanlıkları ve obezite ilişkili yaşam tarzlarına karşı herhangi bir önlem almadıklarını görmekteyiz. Obezitenin yakalandıktan sonra kalıcı bir geri dönüşle normal kiloya dönüşün çok zor olduğu, birçok obez kişinin kilo verdikten sonra verdiği kiloları koruyamadığı gerçeği obez bireylerin kilo vermelerini sağlamaktan daha önemli olanın obez bireylerin oluşumunu önleyici politikalar olduğunu göstermektedir (6).

Obez bireyler psikolojik sıkıntılar yaşamakla beraber sağlık durumlarındaki bozulmalar dolayısıyla yaşam kalitelerinde ciddi düşüşler yaşamakta, gelişen obezite ilişkili komplikasyonlar sebebiyle hergün ilaç kullanmak zorunda olmakta ve obez olmayan bireylere göre daha sık hastaneye yatış yapmak zorunda kalmaktalar. Böylece yaşadıkları iş günü kaybı sebebiyle işlerine devamda zorluk yaşamaları, iş aradıklarında kendilerine uygun iş bulmalarında zorluk yaşamaları sosyal alanda yaşadıkları önemli sıkıntılardandır. Obez bireyler sağlıklarındaki bozukluklar dolayısıyla birçok kişinin rahatlıkla yapabildiği aktiviteleri zorlanarak yapmakta hatta bazen yapamamaktalar. Günlük yürüyüşlerinde bile solunum zorlukları yaşayabilmekte, uykularında apneler olabilmekte, sportif aktiviteler yapamamakta, kendilerine uygun elbise ve kıyafet bulmakta dahi zorluk yaşamaktalar. Sık sık hastane yatışları, gelişen obezite komplikasyonları , işe gidememeleri ülke ekonomisine ciddi ek yükler getirmektedir.

Obezitenin oluşumunu artıran temelde iki faktör vardır. Birincisi sedanter yaşam şekli, ikincisi ise beslenme alışkanlıklarının obeziteyi teşvik edici şekilde

(17)

olmasıdır. Bu iki faktör yeterince kontrol altına alınırsa obezite gelişimi minimum seviyeye inecektir. Obezite ile mücadele politikalarının temelinde bu iki faktörü düzeltmeye yönelik öneriler yer almaktadır. Obezitenin kronik hastalıklara yol açmadan önce tespit edilmesi, risk altındaki kişilerin obezite komplikasyonları gelişmeden bilinçlendirilmesi, risk altında olmayan bireylerin de farkındalık içinde olarak obezite prevalansının ciddi oranlarda düşürülmeye çalışılması güncel Halk Sağlığı yaklaşımıdır. Bu politikanın temelini toplum bazında ve obeziteyle

mücadelede etkin olacak sağlık çalışanları ölçeğinde obezite eğitimleri oluşturacaktır (7).

DSÖ önemli etkilerinden dolayı özellikle diyetin geliştirilmesi ve fiziksel aktivitenin teşvik edilerek ölümlerin ve hastalık yükünün önemli ölçüde azaltılması için etkili bir stratejiyi geliştirmek ve uygulamak amacıyla Mayıs 2004'te "Diyet, Fiziksel Aktivite ve Sağlık ile İlgili Küresel Strateji" adıyla bir strateji oluşturmuştur (4). Stratejinin genel amacı sağlıklı yeme ve fiziksel aktivite yoluyla sağlığı

geliştirmek ve korumaktır. Küresel Stratejinin 4 ana hedefi vardır. Bu hedefler şunlardır:

1- Halk sağlığı eylemleri yoluyla sağlıksız diyetler ve fiziksel hareketsizlikten

kaynaklanan kronik hastalıklar için risk faktörlerini azaltmak.

2- Diyet ve fiziksel aktivitenin sağlık üzerindeki etkilerini anlamak. 3- Önleyici müdahalelerin olumlu etkisininin farkına varmak.

4- Diyetleri iyileştirmek ve fiziksel aktiviteyi artırmak için aktif olarak tüm sektörleri

ilgilendiren sürdürülebilir ve kapsamlı küresel, bölgesel, ulusal politikalar ve eylem planları geliştirmek, güçlendirmek ve uygulamak.

Bu çalışmayı yapmaktaki amacımız yaşam kalitesini düşüren, tüm dünya ile birlikte Türkiye’ de hızla artan, artışında birçok faktörün etkili olduğu ve yol açtığı sorunlardan toplumun çok az haberdar olduğu obezitenin; 19 yaş ve üzeri nüfusta, Gaziler 1Nolu Aile Sağlığı Merkezi (ASM) bölgesinde sıklığını ortaya koymak, ASM bölgesi nüfusunda obeziteye yol açan faktörleri saptamak, obezitenin yol açtığı hastalıklar ve obeziteyle mücadele yöntemleri konusunda eğitim vererek eğitimin yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları üzerindeki etkilerini saptamak ve neticede obeziteyle mücadelenin önemine dikkat çekerek oluşturulabilecek Halk Sağlığı politikaları için ışık tutmaktır.

(18)

2. GENEL BİLGİLER

2.1.Obezitenin tanımı

Obezite ağırlığın fazla olması ile eşdeğer değildir. Fazla kiloluluk ve obezite insan sağlığı için risk oluşturan anormal ve aşırı yağ birikimi olarak tanımlanır (8). Bedenin başlıca deposu olan trigliseridler vücut yağ dokusunun esas kısmıdır. Yetişkin kadınlarda vücut ağırlığının %25-30’ u yağ dokudur. Erkeklerde ise bu oran vücut ağırlığının %15-20’ si miktarındadır ( 9). Erkek ve kadında yağ dokunun dağılımı farlı yerlerdedir. Yağ dokunun daha çok bedenin alt kısımlarında (kalça) toplanması “jenoid tip” (armut tipi) şişmanlık olarak adlandırılır ve daha çok kadına özgüdür. Yağ dokunun daha çok bedenin üst kısmında (bel ve üst karın) toplanması “android tip” (elma tipi) şişmanlık olarak adlandırılıp daha çok erkeklere özgüdür (9).

2.2. Obezite ölçüm teknikleri

Obezite ile mücadelenin etkin olarak yapılabilmesi için obezite tanısının hızlı, kolay ve doğru bir şekilde konulabilmesi ve bu konuda sağlık elemanlarının

bilinçlendirilmesi gerekir. Bu nedenle obezite ile ilgili en doğru ölçüm yöntemleri vücudun yağ dokusu miktarını direkt ölçen yöntemlerdir. Ancak pahalı ve

kullanılması zor yöntemler olduğundan genellikle bu yöntemlerle paralel sonuçlar verdiği bilinen daha kullanışlı yöntemler kullanılmaktadır. Bunlar arasında en kullanışlı yöntem beden kitle indeksi (BKİ) yöntemidir. BKİ vücut yağının dolaylı yoldan, tahmini olarak ölçümüdür. Direkt vücut yağı ölçümü yapmaz ancak yapılan araştırmalar BKİ’ nin vücuttaki yağ miktarını % 90’ ın üzerinde bir doğrulukla gösterdiğini kanıtlamıştır (2). Sporcular, kas gelişimi yapanlar, ödeme yol açan kalp yetmezliği ve böbrek hastaları, gebelik gibi durumlarda yanıltıcı sonuçlar verebilir. Genel olarak vücut yağ miktarını ölçümünde kullanılan yöntemler tablo 1’ de verilmiştir (7).

(19)

Tablo.1 Vücut yağı ölçüm yöntemleri

Vücut Yağını ve Dağılımını Ölçme Yöntemleri

Yöntem Maliyet Zorluk Doğruluk Bölges

el yağı ölçme BKİ * * *** -Deri kıvrım kalınlığı * * * + Bel ve kalça çevresi ölçümü * * ** + Ultrason ** ** ** + Vücut yoğunluğu İmmersiyon * ** *** -Pletismograf *** *** *** -Ağır su *** ** *** -Potasyum izotopu **** *** *** -Tüm vücut elektriksel İletkenliği *** ** *** -Biyoelektrik impedans ** * *** -Yağda çözünen gaz ** *** *** -Absorbsiyomet re (DEXA) *** * *** + Bilgisayarlı tomografi **** *** *** + Manyetik rezonans **** *** *** + Nötron aktivasyonu **** *** ***

-Vücut yağ oranını belirlemek için kullanılan çeşitli yöntemler vardır. Kullanılan yöntemler maliyet, zorluk, doğru sonuç verme, bölgesel yağı ölçebilme açısından farklılıklar arz etmektedir. Bu yöntemler aşağıda özetlenmiştir.

(20)

1- Antropometrik ölçümler( BKİ, Deri kıvrımları, Bel ve kalça çevresi ölçümü) : Kolay uygulanabilirliği, maliyet düşüklüğü ve doğru sonuç verme

yüksekliği sebebiyle en sık kullanılanlarıdır (7).

2- Deri kıvrım kalınlığı: Triseps, biseps, subscapuler ve suprailiak

bölgerdeki deri altı yağ dokusunun ölçümünü sağlar. Ölçen kişinin değişmesine göre farklı sonuçlar verebilmesi dezavantajıdır (7).

3- Total vücut potasyum tekniği: Vücudun potasyum miktarı radyoaktif

sayımla ortaya çıkarılmaktadır. Yağsız dokunun potasyumu emmemesi sebebiyle kas kitlesi hesaplanabilir (10).

4- Bioelektrik impedans yöntemi: Dokulara verilen düşük voltajlı alternatif

akımı yardımıyla dokudaki su miktarı ile ters orantılı olarak impedans ölçülür. Uygun şekilde ölçülmesi halinde hata payı düşük olup kullanımı kolaydır (7).

5- DEXA, Magnetik Rezonans, Bilgisayarlı Tomografi yöntemleri: Yağ

miktarını ölçmekle beraber yağın vücuttaki dağılımı hakkında da bilgi verir.

6- Ultrasonografi tekniği: Yüksek frekanslı ses dalgalarının vücuda

gönderilerek dokularda yansıma farklılığının saptanarak değerlendirilmesine dayanan bir yöntemdir. Sesin absorbsiyon frekansı, dokunun absorbsiyon katsayısı ve doku kalınlığı ile doğru orantılı sonuçlar verir (10).

7- Nötron aktivasyon tekniği: Ölçüm yapılacak kişiye hidrojen ölçümü için

trityum enjekte edilir. Daha sonra kişi gama ışınına maruz bırakılır. Yansıyan karmaşık radyasyon spektrumu ölçülüp analiz edilerek azot (vücut proteininin ölçümü için), hidrojen (vücut suyunun ölçümü için), karbon (yağ ölçümü için) ve kalsiyum (kemik mineralinin ölçümü için) miktarı belirlenir (10).

Antropometrik ölçümlerden olan BKİ DSÖ tarafından fazla kilolu ve obez olanları belirlemek için ölçüt olarak belirlenmiştir. Obezitenin kabaca popülasyon ölçütü olan BKİ, bir kişinin ağırlığının (kilogram cinsinden) yüksekliğinin (metre cinsinden) karesine bölünmesidir. Ölçüm şekli her iki cinsiyette ve tüm yaş

gruplarında aynıdır. BKİ 30 veya daha fazla olan kişi obez, 25-29,99 aralığında olan kişi fazla kilolu olarak kabul edilir. BKİ alt sınırı olarak normali zayıftan ayırt etmek için 18,5 kabul edilmiştir. Fazla kiloluluk ve obezite diyabet, kardiovasküler

(21)

BKİ değerleri yaştan bağımsızdır ve her iki cinsiyet için de aynıdır. Bununla birlikte, BKİ farklı vücut oranları ve nüfusta aynı derecede şişmanlığa karşılık gelmeyebilir. BKİ’ nin artmasıyla ilişkili sağlık riskleri sürekli olup, BKİ derecelerinin riskle ilişkili olarak yorumlanması, popülasyonlar için farklılık gösterebilir (1). DSÖ’ e göre BKİ değerleri Tablo 2’ de verilmiştir.

Tablo 2: Yetişkinlerde Uluslararası BKİ’ ye göre kilo azlığı, kilo fazlalığı ve obezite sınıflaması

Obezite başlangıçta ABD’de Metropollitan Hayat Sigortası tarafından tanımlandı. BKİ (kg/m2) kıyafetler ve ayakkabılar için ayarlanmış ve 25 üst sınır olarak belirlendi (1). BKİ 25 üzeri olanlarda mortalite oranının arttığı tespit edildi (11). DSÖ sınıflamasına göre BKİ < 18.5 olması kilo azlığını gösterir. Normal BKİ aralığı 18.5-24.99 kabul edilmiştir. BKİ 25-29.99 aralığında olması kilo fazlalığı olarak adlandırılmıştır. BKİ’ nin 30 ve üzerinde olması obezite olarak

tanımlanmıştır. (Tablo. 2)

Abdominal yağ miktarını yansıtan kullanışlı ölçütlerden biri de Bel çevresi / Kalça çevresi oranıdır. DSÖ’ ye göre bel çevresinin kalça çevresine oranı kadınlarda 0.85’ den erkeklerde ise 1’ den büyük ise santral (erkek tipi) obezite varlığını gösterir. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm ve üzeri kadınlarda 80 cm ve üzerinde olması hastalık riskinin arttığını gösterir. Erkeklerde 102 cm ve üzeri kadınlarda ise 88 cm ve üzeri

Sınıflandırma BKİ değeri Kilo azlığı <18.50 Şiddetli zayıf <16.00 Ilımlı zayıf 16.00 - 16.99 Hafif zayıf 17.00 - 18.49 Normal aralık 18.50 - 24.99 Kilo fazlalığı ≥25.00 Pre-obez 25.00 - 29.99 Obez ≥30.00 1.derece obezite 30.00 - 34.99 2.derece obezite 35.00 - 39.99 3.derece obezite ≥40.00

(22)

olması diyabet, HT, dislipidemi, kardiovasküler hastalıklar için yüksek risk olup komplikasyonları önlemek için müdahale etmenin gerektiğini gösterir (12). Vücutta yağ miktarının artışında asıl önemli olan tüm vücut yağ miktarıyla beraber abdominal bölgedeki yağ miktarı artışıdır. Bu bölgedeki yağ artışının insülin direnci ve kardiak hastalıklarla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Abdominal yağ birikiminin tespiti

amacıyla bel/kalça oranının kullanımı son yıllarda yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Özellikle obezite ilişkili hastalıklarda risk belirlenmesinde bel/kalça oranı kullanımı önemlidir. Hatta tek başına bel çevresi ölçümü bile abdominal yağ birikimini ve sağlık risklerinin artışını gösterebilecek kullanışlı bir göstergedir. Bel çevresi ölçümünde diyabet, HT, dislipidemi, kardiovasküler hastalıklar için risk durumları belirlenebilmektedir.

Tablo 3’ te risk sınırları gösterilmiştir (13).

Tablo 3: Bel çevresine göre risk sınırları

Cinsiyet Risk sınırı (BKİ =>25) Yüksek risk sınırı (BKİ=>30) Erkek ≥ 94 ≥102 Kadın ≥80 ≥88

2.3. Obezite nasıl gelişir ?

Obeziteyle mücadelenin etkin ve sürdürülebilir olabilmesi için obeziteye yol açan süreci iyi anlayabilmek gerekir. Aksi taktirde alınacak önlemler obeziteye yol açan faktörler devam ettiği müddetçe sonuç vermeyecektir. Mücadele de esas olan şey obeziteye yol açan faktörleri azaltmak ve kilo verdirici müdahaleler yapmaktır. Halk Sağlığı açısından her zaman akılda tutulması gereken kurallardan biri kişiyi hastalıktan korumanın tedavi etmekten daha kolay, daha az maliyetli, daha az morbidite ve mortaliteye yol açtığıdır.

(23)

Obeziteye yol açan faktörler değiştirilebilir ve değiştirilemez faktörler olarak gruplandırılabilir. Obezite gelişimi multifaktöryeldir, birçok etken obezitenin

gelişiminde birlikte rol oynar. Tablo.4’ de obeziteye yol açan faktörler sıralanmıştır (7).

Tablo.4 Obeziteye yol açan risk faktörleri

Obeziteye yol açan risk faktörleri

A- Değiştirilebilir risk faktörleri • Fiziksel aktivitenin azalması

• Beslenme alışkanlıklarının obeziteye katkı sağlaması • Evlilik • Doğum sayısı • Eğitim düzeyi • Sigarayı bırakma • Alkol • Sosyo-kültürel faktörler

• İlaçlar ( TAD, antipsikotikler, glukokortikoidler vs.)

• Psikolojik faktörler ( stres, tıkanırcasına yeme senromu vs.)

B- Değitirilemez risk faktörleri

• Yaş

• Cinsiyet (kadın) • Menapoz • Genetik faktörler

Özellikle çevresel ve genetik faktörlerle iç içe, kompleks bir hastalık olan obezitenin gelişiminde % 25- 40 genetik faktörlerin etkili olduğu bildirilmiştir. (7) Etnik topluluklar obezite açısından arasında genetik farklılıklar ve yaşam tarzı farklılığına dayanan farklılıklar vardır.

Yaşın ilerlemesi ile obezite sıklığı artar. Özellikle doğum sayısının artmasıyla beraber kadınlarda obezite daha sık görülür. Sigaranın bırakılması sonrası artan kalori alımı sebebiyle kilo artışı olabilmektedir. Evli bireylerde obezite bekarlara

(24)

göre daha sıktır. Alkol kullanmının obeziteyi artırıcı etkisi vardır. Anne sütü almış kişilerde obezite sıklığı almayanlara göre daha düşük bulunmuştur (14).

Araç kullanımı, mekanik yardımcılar, bilgisayar, İnternet, akıllı telefon ve tablet kullanımının yaygınlaşması, fiziksel bir enerji harcamadan keyifli vakit geçirilebilecek eğlencelerin yaygınlaşması, çocukluktan itibaren televizyon, bilgisayar, video için harcanan zamanın hızla artışı gibi tüm bu faktörler yaşamın erken yıllarından itibaren az enerji kullanımına yol açıp obeziteye yol açan faktörler olarak sayılabilir. Tüm bu faktörler kişiyi sedanter yaşama bağımlı hale getiren, fiziksel aktiviteyi ciddi oranda azaltan sebeplerdir. Geçmiş yıllarda bu saydığımız faktörlerin neredeyse hiç biri yoktu. Dolayısıyla geçmiş yıllarda insanların harcadığı enerji günümüzde harcadığından daha fazlaydı. Teknolojinin hayatımızı

kolaylaştıran, işlerimizi hızlandıran yönü çok önemli faydalar olarak görülse bile getirdiği faydalara karşılık sağlığımızı bizden alması elbette ki kabul edilebilir olamaz. Tabiki de bu durum teknolojiden vazgeçmemizi gerektirmez ancak hayatımıza getirdiği sağlıksız şartlara karşı belki de yine teknolojinin yardımıyla riskleri minimuma indireceğimiz ortamlar oluşturmamız ve bu riskler konusunda daha fazla farkındalık oluşturmamız gerekir.

Son yıllarda enerji harcanmasındaki değişimle beraber enerji alımında da ciddi değişimler meydana gelmiştir. Özellikle sanayi devrimiyle gıda endüstrisinde üretim çeşitliliği ve miktarında artışlarla beraber yağ ve şeker oranı oldukça yüksek gıdalar üretilmeye başlanmıştır. Toplumların refah düzeyindeki yükselmeyle beraber üretilmiş gıdaların ilgi çekecek tarzda olması ve çok iyi pazarlanması tüketim artışına yol açmıştır. Üretilen gıdaların eskiden olduğundan çok daha ucuz ve süper marketler vasıtasıyla çok daha kolay bir şekilde toplumun ihtiyacına sunulmasıda tüketimi artıran unsurlardandır (15).

Gıda sanayisindeki bilimsel gelişmeler yolu ile üretilen farklı şeker, yağ ve tuz kombinasyonlarının nörokimyasal yolaklar aracılığı ile bazı beyin merkezlerinde zevk ve koku uyarıları oluşturduğu saptanmıştır. Bu uyaranlar kişinin enerji içeriği yüksek gıdalardan daha fazla zevk almasına ve bu gıdaları tüketim sıklığının artmasına yol açmaktadır (15). Ayrıca şeker ve yağ içeriği yüksek gıdalar zevkle ilişkili beyin dopamin salınımını tetikler. Obez bireylerde dopamin reseptöründeki oluşmuş olan uyarılma eşiğinin yükselmesi tatmin olmaları için daha fazla gıda

(25)

tüketmelerine yol açar. Kişi yoğun enerji içerikli gıdaları yedikçe kendisini kısır bir döngüye sokan bağımlılık benzeri bir duruma sokmuş olur. Bu tarz gıdalar vücutta dopamin reseptörlerini uyardıkça reseptörler uyarılma eşiklerini yükseltmekte ve gıdanın tadına varabilmek için daha fazla tüketime yol açmaktalar. Dolayısıyla bir ülkenin ekonomik kalkınması, sanayileşmesi ve özellikle de nüfusun kentleşmesi gibi gıda endüstrisi yoluyla üretilen gıdalara ulaşımı kolaylaştıran tüm faktörler aynı zamanda obezite prevelansında önemli artışlarla ilişkilidir (16).

Bazı araştırmacılar kronik stresin de kilo almak için bir risk faktörü gibi davrandığını ileri sürmektedir. Obeziteye yol açan faktörler arasında tıkanırcasına yeme sendromu, gece yeme sendromu, stres gibi psikolojik faktörlerde vardır. Stres parasempatik sinir sisteminde doygunluğu inhibe etme ve açlığı teşvik etme gibi değişikliğe neden olabilir. Böylece bireyler uzun süreli strese maruz kaldıklarında (çevresel ya da psikolojik) daha fazla rahatlık veren gıdaları tüketebilir. Strese maruz kalan kişiler maruz kaldığı stresi azaltmak için kolayca yapabileceği, vakit geçireceği şeylerden biri olarak yemek yemeyi görebilmekteler. Yemek yerken ne yediklerini ve ne kadar yediklerini çoğu zaman umursamadıkları için daha fazla kilo artışına yol açmaktalar (17). Tablo 5’ te obezitenin gelişmesine katkıda bulunan risk faktörleri ve kanıt düzeyleri birlikte gösterilmiştir (18).

Tablo.5 Obezitenin gelişmesine katkıda bulunan faktörler ve kanıt düzeyleri

Kanıt düzeyi

Azalmış risk İlişkisiz Artmış risk

İkna edici

-Düzenli fiziksel aktivite -Yüksek fiber alımı

-Enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri düşük gıdaların fazla alınması

(26)

-Sedanter yaşam

Makul -Çocuklar için sağlıklı yiyecek seçeneklerini destekleyen ev ve okul ortamları -Lineer büyümeyi desteklemek -Emzirme

-Enerji yoğun gıdalar ve fast-food satışlarının

pazarlanmasının azaltılması -Olumsuz sosyal ve ekonomik koşullar (gelişmiş ülkelerde, özellikle kadınlar için)

-Şekerle tatlandırılmış meşrubat ve meyve suları

Olası -Düşük glisemik indeksli gıdalar

-Protein içerikli diyetler

-Büyük porsiyon boyutları -Sıkı oranda ev dışında hazırlanan yiyecekler(Batı ülkeler)

'-Sıkı tutma / periyodik engelleme bozuklukları' gibi yeme şekilleri

Yetersiz -Beslenme sıklığının arttırılması

-Alkol

2.4.Obezitenin önemi ve ilişkili olduğu hastalıklar

‘‘Ani ölüm şişmanlarda zayıflara göre daha sık görülür.’’ diyen Hipokrat kendi döneminde günümüze göre çok daha az görülmesine rağmen obezitenin olumsuz etkilerini yüzyıllar öncesinden görebilmiştir. (hippoccrates M.Ö 410) Çağımızda obezite tüm dünyada, her iki cinsiyette ve birçok yaş grubunda artış göstermiştir. Özellikle çocuklukta başlayan obezite yetişkin obezitesi ve erken yaşam kaybı riski ile ilişkilidir. Küresel olarak obezite prevalansındaki yüksek artışa rağmen

(27)

etkin bir şekilde obeziteyle mücadele stratejilerinin uygulanabildiği söylenemez. Küresel obezite salgınını önlemek nüfusa dayalı multisektörel, multidisipliner ve kültürel açıdan yaklaşımı gerektirir (12). 1997’de DSÖ Obezite ile İlgili Uzman İştişaresini takiben fazla kilonun ve obezitenin etkilerini küresel bir sorun olarak kabul etti (4).

2.4.1 Obezite ile ilişkili hastalıklar

Artmış BKİ bulaşıcı olmayan hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür: Kardiyovasküler hastalıklar (başta kalp hastalığı ve inme), diyabet, kas iskelet sistemi hastalıkları, bazı kanserler(Endometriyal, göğüs, yumurtalık, prostat, karaciğer, safra kesesi, böbrek ve kolon kanseri dahil olmak üzere) artmış BKİ ile ilişkilendirilmiş hastalıklar olarak sayılabilir (4). Bu hastalıkların riski BKİ artışı ile artar. Çocuklukta obezite erişkinlikte obezite risk artışı, erken ölüm ve sakatlık şansı ile ilişkilidir. Fakat gelecekteki artmış obezite riskine ek olarak obez çocuklar solunum zorlukları, kırık riski, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalığın erken belirteçleri, insülin direnci ve psikolojik sorunlar yaşarlar (4).

Küresel olarak, şeker hastalığının % 44' ü, iskemik kalp hastalığının % 23' ü ve belirli kanserlerin % 7-41' i aşırı kiloluluk ve obezite kaynaklı olabilir (19). DSÖ verilerine göre fazla kiloluluk ve obezite, Avrupa bölgesi yetişkinlerinde Tip 2 diyabetin %80’ inden, iskemik kalp hastalıklarının %35 ’inden ve hipertansiyonun %55 ’inden sorumludur ve her yıl 1 milyondan fazla kişinin ölümüne yol açmaktadır (20). Obezite ve ilgili hastalık ve ölümlerin koruyucu Halk Sağlığı stratejileri ile önüne geçilebilir olması obezite ile mücadelenin hayati önemini ortaya koymaktadır.

Fazla kiloluluk ve obezite ile ilişkili hastalıklar tablo 6’ da listelenmiştir (9).

Tablo. 6 Fazla kiloluluk ve obezite ile ilişkili sağlık riskleri ve tıbbi komplikasyonlar

Kardiyovasküler

Koroner arter hastalığı Miyokard infarktusu

Konjestif kalp yetersizliği ve kor pulmonale Ani olum

Serebrovaskuler olaylar (inme vb.) Hipertansiyon

(28)

14

Metabolik

İnsulin direnci

Tip 2 diabetes mellitus Dislipidemi

Metabolik sendrom Kolesterol safra taşları Hiperürisemi, gut

Düşük dereceli inflamasyon

Kanser

Özefagus, ince barsak, kolon, rektum, karaciğer, safra kesesi, pankreas, böbrek, losemi, multipl

miyelom ve lenfoma Erkek: prostat

Kadın: Meme, over, endometriyum ve serviks

Hormonal

PKOS, Mens bozuklukları, Hiperandrojenizm Akantozis nigrikans

İnfertilite

Seks hormon bağlayıcı globulin düzeyinde azalma Östrojenlerde azalma

Erkeklerde testosteron düzeyinde azalma Büyüme hormonunda azalma

Prolaktin cevabında azalma Kortizol yapımında artma

Pulmoner

Fonksiyonel reziduel kapasite, ekspiratuvar rezerv volum ve total akciğer kapasitesinde azalma,residuel volum ve diffuzyon kapasitesinde artma Erkeklerde maksimum ekspiratuvar akış hızında azalma

OSAS, obezite-hipoventilasyon sendromu ve astım

Psikolojik ve sosyal sonuçlar

(29)

2.5. Obezitenin mortalite ve sağlık harcamaları ile ilişkisi

Fazla kilonun mortalite üzerine etkilerini belirleme uzun yıllar takip gerektirir. Uzun süren takip süreleri olan büyük çalışmalarda fazla kilolu grubunda iskemik kalp hastalıkları mortalite oranlarının arttığı gösterilmiştir (21). Her bir 5 kg / m² BKİ artışında yaklaşık yüzde 30' luk genel mortalite artışı söz konusudur (22). İşbirliğine dayalı yaklaşık 900.000 yetişkin içeren 57 prospektif çalışma bulgularına göre her iki cinsiyette mortalite yaklaşık 22.5-25 kg / m2'de en düşüktür (23). Fazla kiloluluk ve obezite sırt ve eklem ağrılarına yol açması veya hastaneye yatışı

gerektirecek komplikayonlara yol açması gibi sebeplerle iş kaybına yol açabilmektedir. ABD'li çalışanlar arasında, yıllık iş günü kaybı fazla kilolu

Romatolojik

Osteoartrit (ozellikle diz ve kalçalarda) Tuzak nöropatileri (karpal tunel sendromu) İmmobilite

Gastrointestinal

Safra kesesi hastalığı (kolelitiyaz) NAFLD veya NASH

Gastroözefagiyal reflü hastalığı Herni

Üriner

Üriner stres inkontinensi

Obezite ile ilişkili glomerülopati

Çeşitli

İdiyopatik intrakraniyal hipertansiyon, demans Proteinuri, nefrotik sendrom

Cilt infeksiyonları, selulit, intertrigo, karbonkül

Lenfödem, bacaklarda staz hiperpigmentasyonu, akantozis nigrikans/papillomatöz cilt lezyonları (skin tags)

Anestezi komplikasyonları Periodontal hastalık

(30)

erkeklerde 0.5 gün, BKİ 40 kg / m2 veya daha yüksek erkekler için 5.9 gün olarak saptanmıştır (24). Görüldüğü gibi obezite tüm vücudu etkileyen ciddi sağlık riskleri oluşturan karmaşık bir hastalıktır. Vücudun neredeyse tüm organlarını etkilediğinden dolayı multidisipliner yaklaşımlar ve tüm toplum tabakalarını etkilediği için geniş katılımlı çabalarla obezitenin yol açtığı komplikasyonlar azaltılabilir. Aksine gerekli önlemler alınmazsa bu kadar kompleks ilişkileri olan obezite salgını morbidite ve mortalite açısından katlanarak büyüyecek önüne geçilmesi çok daha zor bir sorun haline gelecektir. Gerek yol açtığı tıbbi komplikasyonların tedavisi, gerek hastaneye yatış maliyetleri, gerekse de iş kaybının getirdiği mali külfetler getirip ülke

ekonomisine ciddi ek maliyetlere yol açması dolayısıyla obezitenin önlenmesine yönelik Halk Sağlığı politikalarının geliştirilmesi mali açıdan da büyük önem arz etmektedir. Obez bireylerde kilo verilmesi ile maliyet arasındaki ilişki tablo 7’ de gösterilmektedir (25).

Tablo.7 Obezlerde kilo verme ile maliyet ilişkisi

Obezite’ ye eşlik eden

hastalık

Başlangıç vücut ağırlığına

göre verilen Kilo

Aylık

Tasarruf

Diyabet (İnsülin tedavisi) % 7 104 $

Diyabet(Sülfanilüre tedavisi) % 7 55 $

Hipertansiyon % 10 20 $

Dislipidemi % 5 61 $

DSÖ ciddi sağlık risklerine yol açan obezite ve bulaşıcı olmayan hastalıkları 2025 yılına kadar % 25 oranında azaltmak, yetişkinlerde ve ergenlikte aşırı kiloluluk ve obezite artışını engelleyerek erken ölüm oranını azaltmak için bir hedef belirledi.

(31)

Obezite salgını planlamaları yapmak, obezite sonucu oluşan morbidite ve maliyetlerdeki değişiklikleri izlemek, obezite prevalansını ve onun gelecekteki durumunu belirlemek, obezitenin kronik hastalık ve insan ömrü üzerindeki etkilerini saptamak; obezite müdahalelerinin yanlışlıkları ve potansiyel faydalarını anlamak için şarttır.

2.6. Obezite epidemiyolojisi

Obezite tüm dünyayı etkilemesi, tüm yaş gruplarının sorunu olması, yol açtığı birçok sağlık risklerinin olması, getirdiği büyük mali külfetlerin olması ve etkin tedbirlerle önlenebilir olması dolayısıyla Halk Sağlığı açısından önemi hızla artan büyük bir sorundur. Obezitenin toplumlar için bir risk faktörü olarak görülmeye başlaması öncelikle yüksek gelirli ülkelerde olmuştur. Gittikçe hızla yaygınlığı artan obezite geçmişte yüksek gelirli ülkelerin bir sorunu iken günümüzde orta gelirli ve özellikle kentsel nüfusun bir sorunu haline gelmiştir. Bu durum obeziteye yol açan yaşam tarzının hızla dünya genelinde görülmeye başlaması ile yakından ilişkilidir (3)

Obezitenin dünyada yaygınlığı 1980’den beri ikiye katlanmıştır. 2014'te 18 yaş ve üzeri 1,9 milyardan fazla yetişkinin aşırı kilolu olduğu bunların 600

milyondan fazlasında obezite var olduğu belirtilmiştir. Bu rakamlar erişkinlerin % 39' unun aşırı kilolu (BKİ >24.99) ve % 13' ünün obez sınıflamasına girdiğini göstermektedir. Obezite günümüzde düşük, orta ve yüksek gelirli ülkelerin tümünde hızla artmaktadır. 2014 yılında dünya nüfusunun ortalama BKİ' si 24 kg / m2'dir. Sahraaltı afrika ve asyanın bazı bölgeleri dışında tüm dünyada düşük kilolu insanlardan daha fazla obez insanlar görülmektedir (3).

Aşırı kilolu ve obezite prevalansı, DSÖ Kuzey Amerika Bölgeleri' nde (her iki cinsiyette aşırı kilo için % 61 ve obezite için % 27) en yüksektir ve DSÖ

Bölgelerinden Güneydoğu Asya'da en düşüktür ( her iki cinsiyette % 22 aşırı kilolu ve % 5 Obezite) DSÖ Amerika, Avrupa ve Doğu Akdeniz Bölgelerinde kadınların % 50' sinden fazlasının aşırı kilolu olduğu saptanmıştır (26).

Bu bölgelerden üçünde aşırı kilolu kadınların yaklaşık yarısı obezdir. (Avrupa' da % 23, Doğu Akdeniz' de % 24, Amerika' da % 30) Tüm DSÖ

(32)

bölgelerinde kadınların erkeklerden daha fazla obez olma eğilimi vardır. DSÖ Afrika, Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Asya Bölgelerinde kadınlarda obezite prevalansı erkeklerden yaklaşık iki kat daha fazla olduğu bildirilmiştir (26).

Amerika’ da yapılan Ulusal beslenme ve sağlık araştırması (NHANES) 2009-2010 sonuçlarına göre ABD’ de 78 milyon obez yetişkin vardır. Obezite (BKİ ≥30) prevalansı erkeklerde %35.5 kadınlarda %35.8, her iki cinsiyette %35.7’dir. DSÖ Avrupa bölgesinde obezite sıklığı erkeklerde % 20 kadınlarda % 23 bulunmuştur (27). Şekil 1’ de DSÖ bölgelerine göre obezite sıklıkları gösterilmiştir (26).

Şekil. 1 DSÖ bölgelerine göre obezite sıklıkları*

Afrik a Amer ika Güne ydoğ u As ya Avru pa Orta doğ u Bat pasif k 0.00 5.00 10.00 15.00 20.00 25.00 30.00 35.00 Erkek Kadın

Her iki cinsiyet

*Obezite sıklıkları yüzde olarak verilmiştir

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu “Kronik Hastalıklar, Yaşlı Sağlığı ve Özürlüler Daire Başkanlığı” tarafından 2011 yılında Türkiye genelinde 15 yaş ve üzeri nüfusta yapılan “Türkiye Kronik Hastalıklar ve Risk Faktörleri Sıklığı Çalışması-TKrHRF” sonuçlarında BKİ’ ye göre obezite sıklığı erkeklerde % 15.3 kadınlarda % 29.25 olarak saptanmıştır. 20 yaş üzeri erkeklerde ise bu oran % 17.9 kadınlarda %34 saptanmıştır. Bu çalışmaya göre erkek ve kadınların 35 yaş üstü grubunun yarısından fazlası fazla kilolu veya obez çıkmıştır. Bu çalışmada Güneydoğu bölgesinde obezite sıklığı erkeklerde % 11.6 kadınlarda % 23.7

(33)

bulunmuştur 25(28). 1990 yılında Türkiye genelinde yapılan Türk Erişkinlerinde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri (TEKHARF) çalışmasına göre 20 yaş ve üzeri erkeklerde obezite sıklığı % 12.8, kadınlarda ise % 29.2 olarak bulunmuştur (12). 1997-1998 yıllarında Türkiye geneli yapılmış Türkiye Diyabet, Obezite ve

Hipertansiyon Epidemiyolojisi- 1 (TURDEP-1) çalışmasına göre 20 yaş üzeri obezite sıklığı her iki cinsiyette % 22.3, erkeklerde % 12.9, kadınlarda ise % 29.9 bulunmuştur. TURDEP-2 çalışması ise 2010 yılında yapılmış olup Türkiye geneli obezite sıklığı her iki cinsiyette % 35.9, erkeklerde % 27.3, kadınlarda ise % 44.2 bulunmuştur. TURDEP-1 çalışmasına göre 12 yılda obezitenin erkeklerde yaklaşık iki katına çıkması kadınlarda ise yarısı oranında artması halk sağlığı açısından dikkate değer bir bulgudur (29).

TÜİK 2010 sağlık araştırmasına göre 15 yaş üzeri bireylerde obezite sıklığı erkeklerde % 13.2, kadınlarda % 21, her iki cinsiyette % 16.9 bulunmuştur (30). 2010 yılında Sağlık bakanlığının Türkiye geneli yaptığı Türkiye beslenme sağlık araştırması sonuçlarına (TBSA 2010) göre obezite sıklığı Türkiye genelinde erkeklerde % 20.5, kadınlarda % 41, her iki cinsiyette % 30.3 bulunmuştur. Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise erkeklerde % 12.6, kadınlarda % 35, her iki cinsiyette % 22.9 bulunmuştur (31). Türkiye Obezite ve Hipertansiyon Araştırması (TOHTA) 1999-2000 yılları arasında yapılmış olup 20 yaş üzeri kadınlarda obezite sıklığı % 35.4 bulunmuştur. Bu oran erkeklerden 1.8 kat daha yüksektir (32). Ülkemizde 5 yılda bir yayınlanan 15-49 yaş kadınlar üzerinde yapılan Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması (TNSA) incelendiğinde kadın nüfusta obezitenin gittikçe arttığı görülmektedir. TNSA 1998, 2003, 2008 ve 2013 sonuçlarına göre obezite sıklığı sırasıyla % 18.8, % 22.7, %23.9 ve %27 olarak bulunmuştur (33). Türkiye’ deki obezite sıklığını gösteren araştırma sonuçları şekil 2’ de gösterilmiştir (34).

(34)

*TURDEP (Türkiye Diyabet, Obezite ve Hipertansiyon Epidemiyolojisi ), **TOHTA (Türkiye Obezite ve Hipertansiyon Araştırması) ***SBKK ( Sağlıklı Beslenelim Kalbimizi Koruyalım) ****TOAD (Türkiye Obezite Profili Çalışması) *****TBSA (Türkiye, Beslenme ve Sağlık Araştırması) ******KHRFA (Kronik Hastalıklar ve Risk Faktörleri Araştırması)

2.7. Obezite tedavisi

Obezite tedavisinin amacı obeziteye yol açan faktörleri ortadan kaldırmak veya minimize ederek kişinin yaşam kalitesini yükseltmektir. Obezitenin oluşumu kronik bir süreç olduğu gibi tedavisi de uzun süreli ve mücadele gerektiren zor bir süreçtir. Obeziteye yol açan genetik, çevresel, kültürel, davranışsal faktörler vardır. Genetik faktörlerin dışındakileri değiştirebilmek mümkündür. Obezite tedavisinde başarılı olduğumuz oranda yol açtığı komplikasyon risklerini de azaltmış, morbidite ve mortalitede düşüşler sağlamış olacağız. Obezite tedavisinde 6 aylık dönemde % 10 oranında vücut ağırlığının azaltılması obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli faydalar sağlamaktadır (35).

Ancak kilo kaybını sağlamakla beraber tekrar kilo alımını önlemek

gerekirken pratikte birçok hastanın tedavi aracılığı ile vermiş olduğu kiloları tekrar aldığı görülmektedir. Kilo veren hastaların sadece % 5’ i kilolarını koruyabilmekte gerisi tekrar kilo alabilmekteler. (35)

(35)

Obezitenin tedavisinden daha önemli olan obezite ile mücadelede koruyucu Halk Sağlığı politikalarının geliştirilmesidir. Çünkü obeziteye yakalanmış olan bireylerin obeziteden kurtulması zor ve karmaşık bir süreç iken koruyucu politikaların uygulanması daha kolay ve daha verimli sonuçlar vermektedir. Koruyucu politikaların uygulanmasına çocukluk çağından itibaren başlamalıdır. Çocukluk çağı obezitesi yetişkinlikteki obezitenin başlangıcı sayılır. Bu sebeple aile, okul ve yaşanılan çevre; yeterli ve dengeli beslenme, fiziksel aktivite konularında bilinçlendirilmelidir. Çocukların hareket edebilecekleri uygun ve yeterli oyun alanlarının olduğu yapılanmalar konusunda özen gösterilmelidir.

Kişilerin aldığı enerjinin harcadığı enerjiden fazla olması obeziteye yol açan başlıca beslenme sorunudur. Beslenme davranışları bu durumu oluşturan temel faktördür. Beslenme alışkanlığında besin öğeleri oranının dengesizliği, yüksek yağ ve karbonhidrat oranına sahip besin öğelerinin tüketimi vücutta fazladan yağ

depolanmasına yol açmaktadır. Obez bireylerde görülen hatalı beslenme davranışları olarak şunlar sayılabilir (9) :

-Normalden fazla besin tüketimi.

-Sağlıklı besinlerin yerine enerji yoğunluğu yüksek hazır besinlerin tüketimi. -Yemek öncesi çok fazla atıştırmak ve ana öğünde fazla tüketmek.

-Hızlı yemek, büyük lokmalarla ve az çiğneyerek tüketmek. -Ana öğün atlamak sonraki öğünde aşırı tüketmek.

-Yemek yerken başka işlerle uğraşmak. (televizyon seyretmek, kitap okumak vs.)

-Sofrada uzun süre kalmak.

-Stresli, öfkeli , sıkıntılı durumlarda aşırı yemek.

-Akşam yemeğinden sonra yatıncaya kadar sürekli birşeyler yemek.

2.7.1 Beslenme tedavisi

Kilo kaybının kalıcı olması yeme alışkanlığının kalıcı bir şekilde

değişikliğine bağlıdır. Beslenme programı kişiden kişiye farklılık arzedeceğinden öneriler kişiye özel olmalıdır. Öncelikle kişinin mevcut beslenme alışkanlıkları öğrenilmelidir. Yapılacak değişikler kişiyle ortak karar alınarak yapılmalı, lezzet ve uygulanabilirlik açısından kişi tarafından kabul edilebilir olmalıdır. Kişinin mali ve zaman açısından durumu, yaşam şekli ve kültürel konular da dikkate alınmalıdır.

(36)

Aksi halde kişiler önerilen beslenme programına uyum sağlayamayacaktır. Beslenme önerileri uzun dönemde kişinin alışkanlıklarını değiştirecek şekilde olmalı, kısa dönemli şok programlar uygulanmamalıdır. Beslenme tedavisindeki amaç uzun vadede kişiye uygun beslenme alışkanlıklarını kazandırarak kişiyi normal BKİ aralığına ulaştırmaktır ( 34 ).

Önerilecek beslenme programı genel olarak şu çerçevede olmalı (9) :

1- Kişinin yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite durumuna, yaşam tarzına, fizyolojik

yapısına uygun besin öğesi gereksinimlerini yeterli ve dengeli bir şekilde sağlamalı.

2- Yanlış beslenme alışkanlıkları yerine doğru ve kalıcı beslenme alışkanlıkları

kazandırmalı.

3- Vücut ağırlığını hedeflenen düzeye indirmeli; bulunan düzeyden aşamalı olarak

normal vücut ağırlığına getirilecek şekilde olmalı.

4- Vücut ağırlığı hedeflenen düzeye geldiğinde tekrar kilo almayı engellemeli ve

uzun süreli istenen düzeyde tutmalıdır.

2.7.1.1 Beslenme tedavisi ilkeleri

Enerji: Zayıflamak için yapılan beslenme programlarındaki amaç kişiye günlük

harcadığından daha az enerji vermektir. Kişiye bazal metabolizmasından daha az enerji verilmemelidir. Haftalık olarak 0.5-1 kg aralığında kilo verilmesi

hedeflenmelidir. Günlük enerji alımı 500-1000 kcal azaltılarak bu kilo kaybı

sağlanabilir. Ağırlık kaybı sağlanırken kişinin en az bazal metabolizması kadar enerji alımı sağlayarak kilo verilmesinin uzun süreye yayılımı sağlanmalıdır.

Protein: Günlük diyetin % 12-15’ i proteinlerden sağlanmalıdır. Alınan proteinler

yüksek kaliteli protein kaynaklarından sağlanılmalıdır. Protein alımının % 30-40’ ı hayvansal kaynaklı proteinlerden sağlanmalıdır. Proteinler tokluk hissini sağlamada, yağsız vücut kitlesinin korunmasında, doku yapımında önemli etkiler gösterirler.

Yağ: Sağlıklı bir beslenme programı % 25-30 oranında yağ içermelidir. Yağ tokluk

hissi sağlanması, lezzet alma, önerilen diyet programının uzun süre

uygulanabilirliğinin sağlanması ve yağda eriyen vitaminlerin vücuda alımının sağlanmasında önem arz ettiğinden diyette yağ içeriği % 20’ nin altına

(37)

diyetin % 10’ unu geçmemelidir. Alınan kolesterol miktarı ise günlük 300 mg’ı geçmemelidir.

Karbonhidrat: Günlük enerjinin % 55-60’ ı karbonhidratlardan temin edilmelidir.

Şeker gibi basit karbonhidrat tüketimi azaltılmalı yerine kuru baklagiller (nohut, mercimek, kuru fasulye vs. ) ,bulgur, tam tahıl ürünleri gibi kompleks

karbonhidratların tüketimi daha fazla olmalıdır. Özellikle posa içeriği yüksek olan oligosakkarit ve polisakkaritlerin tüketimi tokluk hissini bastırarak obezitenin gelişimini önlemede rol alabilirler. Çocuk ve adolesanların daha sıklıkla tükettiği hamur işleri, tatlılar ve içeceklerde yer alan fruktozun obezite riskini artırdığı gösterilmiştir. Fruktoz hariç diğer karbohidratların tüketimi sonrası iştahı artıran ghrelin hormonu baskılanmakta iştahı baskılayan leptin hormonunu artmakteyken fruktoz alımı sonrası tam tersi bir durumun meydana gelmesi fruktozun obezite ile ilişkisini açıklamaktadır.

Vitamin ve mineraller: Enerji içeriği çok düşük olmayan, dengeli besin öğeleri

içeren bir diyet vitamin ve mineral açısından eksiklik oluşturmaz. Ancak çok düşük enerjili diyetler için vitamin ve mineral desteği gerekebilir.

Posa: Birçok kronik hastalığı olduğu gibi obezite riskini azaltması açısından posa

tüketimi önemlidir. Posa çiğneme süresini uzatması, hacminin genişliğine rağmen kalori miktarının düşüklüğü, mide boşalması süresini uzatarak tokluk hissi sağlaması, yağ asidi ve safra asidi emilimini azaltması, su tutma özelliği ile kabızlığı önlemesi, insülin miktarını çok yükseltmemesi gibi nedenlerden dolayı beslenme programı düzenlenirken eklenmesi gereken bir öğedir. Günlük önerilen posa miktarı 25-35 gramdır. Sebzeler, meyveler, kuru baklagiller, tam tahıl ürünleri, kepekli ürünler doğal posa kaynakları olarak alınabilir. (9)

Glisemik indeks: Bir besin öğesinin elli gram karbonhidrat içeren referans besine

( glikoz veya beyaz ekmek) kıyasla elli gram karbonhidrat içeren miktarının kan şekerini yükseltme oranına glisemik indeks denir (9). Glisemik indeksi 55’ in altında olan besinler ( tam tahıl ürünleri, sebzeler, kuru baklagiller, çavdar ekmeği, süt, yoğurt, meyvelerden elma, armut, şeftali vs.) düşük, glisemik indeksi 56-69 arasında olan besinler ( muz, kiraz, makarna) orta, glisemik indeksi 70’ in üzerinde olan besinler ( rafine tahıl ürünleri, beyaz ekmek, pirinç, patates) yüksek glisemik indeksli grubuna girer. Düşük glisemik indekli ve yüksek karbonhidratlı besinler

(38)

doygunluğu uyararak az enerji alımına dolayısıyla kilo vermeye yardımcı olurlar. Yüksek glisemik indekse sahip besinler ise tam tersi etki gösterirler (9).

Sıvı: Yemek öncesi ve sonrası sıvı alımı doygunluğu sağlayıp, kabızlığı önleyerek

kilo alımını kısıtlamaktadır. Günlük 2-3 litre sıvı alımı önerilmektedir. Bunun 1-1,5 litresi su olmalıdır. Şeker ilaveli içeceklerden kaçınılmalıdır.

Tuz: Kalp yetmezliği, hipertansiyon vs. yoksa günde 5 gramı aşmamak kaydı ile tuz

kısıtlamasına gerek yoktur (9).

Öğün düzeni: Beslenme programı günde 4-6 defa beslenme önerilecek şekilde

hazırlanmalı, beslenme aralıkları 3-4 saatte bir olmalıdır. Sık aralıklarla beslenme fazla besin tüketimini azaltır, acıkmayı geciktirir. Öğün atlama ise vücut yağ miktarını artırır (9).

Günümüzde obezitenin yaygınlaşması ile beraber televizyon, internet, gazete vs. yerlerde birçok sağlıksız diyet önerilerine rastlamaktayız. Bu diyet önerileri kişilerin sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlıklı diyet uygulamanın yolu diyetisyen, beslenme uzmanları gibi alanında uzman kişilerin yardımıyla diyet uygulamaktan geçer. Ayrıca obez bireylere yönelik sağlıklı beslenme davranışlarının kazandırılmak için yapılacak öneriler verilen kiloların uzun süreli olarak

korunmasında çok önemlidir. Öneriler her birey için farklılık arz eder. Bu önerileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

Alışverişe yönelik öneriler

-Besin alışverişini tok karınla yapmak ve enerji içeriği yüksek besinleri satın almamak.

-Alışverişe bir liste hazırlayarak çıkmak. -Alışveriş yaparken kredi kartı kullanmamak. -Yenmeye hazır besinleri satın almamak.

-Alışveriş yaparken aynı tür besinin enerjisi düşük olanından satın almak. -Özellikle tatlı ve unlu gıdalarda düşük enerjili gıda tuzağına düşmemek.

Planlı olmaya yönelik öneriler

(39)

-Boş zamanlarda bir şeyler atıştırmanın yerine egzersiz yapmak ve egzersiz için uygun alanlar oluşturmak.

-Sabah uyanınca her öğün öncesi, sırası ve sonrasında bir bardak su içmek. -Öğün atlamamak, ikramları reddetmek.

-Düzenli dışkılama alışkanlığı edinmek.

-Her hafta aç karna ve aynı kıyafetlele tartılmak ve ağırlığı kaydetmek.

Yemekle ilgili öneriler

-Göz önünde yiyecek bulundurmamak. -Mutfakta çok vakit geçirmemek.

-Enerji içeriği yüksek besinleri evde bulundurmamak.

-Yemek servisinde küçük, salata da büyük tabak kullanmak, yemek servisinde küçük kepçe kullanmak.

-Yemek bitince sofrada oturmaya devam etmemek. -Servis kabını sofrada tutmamak.

-Lokmaları yavaş ve iyi çiğneyerek yemek. -Akşam yemekten sonra bir şeyler yememek. -Yemek yerken başka aktivitelerle uğraşmamak. -Akşam yemeğini çok geç saatte yememek.

-Yemek enerji içeriği yüksek içecek ve soslardan kaçınmak.

Özel günlere yönelik öneriler

-Her koşulda beslenme programına uygun besinlerden yemek. -Enerji içeriği yüksek besinlerden kaçınmak.

-Davetlere çok açken gitmemek.

-Davetlere gitmeden önce enerji içeriği düşük sebze ve meyvelerle iştahı baskılamak. -İkramları reddetmekten kaçınmamak.

Aktivitelere yönelik öneriler

-Egzersiz için uygun zaman ve mekan belirleyerek uygulamak. -Taşıt kullanımını minimuma indirmek.

(40)

-Asansör kulanmamak.

-Spor ayakkabı kulanımını artırmak.

2.7.2. Obezite tedavisinde egzersizin yeri

Fiziksel aktivite yapmak obezitenin önlenmesi, tedavisi ve verilen kiloları uzun vadede korunmasında çok önemli yere sahiptir. Beslenme diyeti uygulanmadan tek başına fiziksel aktivite yapmak obezite tedavisinde yetersiz olmakla beraber obezitenin komplikasyonlarını önlemek açısından önemlidir. Kan basıncının dengelenmesi, visseral yağın azaltılması, kan lipit profilinin düzenlenmesi, insülin direncinin azaltılması ve iskemik kalp hastalıklarının azaltılması fiziksel aktivite yardımıyla önlenebilecek komplikasyonlar olarak sayılabilir. (9)

Fiziksel aktivite ile kişinin yaşam tarzını uzun vadede değiştirip, sedanter yaşamdan hareketli yaşama geçirmek hedefimiz olmalıdır. Günde 30-45 dk. ve mümkünse haftanın her günü yapılacak orta düzeydeki bir fiziksel aktivite

önerilmelidir. Hergün yapılacak böyle bir fiziksel aktivite kişiye haftada 1000 kcal enerji verdirir. (9)

Önerilen fiziksel aktiviteler bireye yönelik hazırlanmalı ve uygulanabilirliği sürekli denetlenmelidir. Çünkü fiziksel aktiviteler kişinin alışkanlıkları, sosyokültürel özellikleri ve ekonomik durumuna göre farklılıklar içerebilir. Yürümek en kolay uygulanan ve herkes tarafından uygulanabilecek bir egzersiz olarak uygulanabilir. Ayrıca bisiklet sürmek, yüzmek, merdiven çıkmak, bahçe işleri ile ilgilenmek te önerilebilecek fiziksel aktiviteler olarak sayılabilir. Fiziksel aktivite uygulamalarında en önemli noktalardan biri de bunu kişinin yaşamına alışkanlık olarak

oturtabilmektir. Tablo.8’ de orta düzeyde fiziksel etkinlik örnekleri verilmektedir. (9)

(41)

Tablo.8 Orta düzeyde fiziksel etkinlik örnekleri

Sportif etkinlikler Etkinlik süre ve şiddeti Ev/iş ortamı etkinlikleri

Düz yolda yürümek (3 km/30 dk.)

UZUN SÜREN/ AZ YORAN

KISA SÜREN/ÇOK YORAN

Araba yıkamak (45-60 dk.) Doğa yürüyüşü yapmak (20-30 dk. ) Camları, yerleri silmek (45-60 dk.) Tempolu yüzmek (20dk)

Bahçe işleri yapmak (30-45 dk.)

İp atlamak (15 dk.)

Hafif yükleri taşımak (<20 kg, 15-20 dk.)

Hızlı bisiklete binmek (20 dk.)

Merdiven çıkmak (15 dk.)

Basketbol, futbol gibi yarışmalı sporlar (15-20 dk.) Kar küremek (15 dk.) Koşmak (2 km/15 dk.)

2.7.3. Obezite tedavisinde sosyal, psikolojik destek ve davranış tedavisi

Obez hastaların genellikle geçmiş hayatlarında uyguladıkları ama başarılı sonuçlar alamadıkları diyet ve egzersiz programları bulunur. Bu başarısızlıklar onlarda çoğunlukla hayal kırıklığı oluşturmuştur. Sosyal hayatlarında yaşadıkları

(42)

zorluklar ve ayrımcılıklar onlarda özgüven eksikliğine yol açmıştır. Bütün bunlar obez bireylerde ağır psikolojik travmalara yol açmış ve kilo verdirici programlara güvenlerini çok azaltmıştır. Onları bu açıdan ikna edip tekrar kilo verdirici

programlara başlatmak kolay olmayabilir. Hastalarda kalıcı ve etkili bir kilo verme süreci onlarda başarabileceği inancını sağlayıp iyi motive etmekten geçer.

Obezite tedavisinde hekim ve hasta beraberce tutarlı ve ulaşılabilir hedefler belirlemeli ve bu hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı peryodik olarak denetlenmelidir. Hastanın kendisi ve hekimin sık kontrolü, hastaya etkili ve uzun süreli sosyal destek verilmesi obezitenin tedavi başarısını belirleyen önemli faktörlerdendir.

2.7.4. Obezitede ilaç tedavisi

İdeal miktarda kilo kaybı ve verilen kilo kaybını korumanın zorluğu

hekimlerin ve hastaların ilaç tedavisine daha fazla yönelmesine yol açmıştır. Obezite tedavisinde kullanılacak İdeal bir ilaç şu özelliklere sahip olmalıdır (9):

-Uzun süreli kullanımında yan etkileri açısından güvenli olmalı. -Etkinliği dozla ilişkili olmalı.

-Ulaşılan kilo kaybı miktarı korunabilmeli. -Etkisine tolerans gelişmemeli.

-Bağımlılık yapmamalı.

Obezite tedavi edilebilir bir kronik hastalık olarak görülmeye başlanmıştır. Hastada yaşam tarzı değişiminin yanında, uzun süreli belki de yaşam boyu sürecek bir ilaç tedavisinin gerekebileceği hastaya izah edilmelidir. Tablo’ 9 da ilaç kullanım endikasyonları gösterilmiştir (9).

Tablo. 9 Obezitede ilaç tedavi endikasyonları

Obezitede ilaç tedavi endikasyonları

Şekil

Tablo 2: Yetişkinlerde Uluslararası BKİ’ ye göre kilo azlığı, kilo fazlalığı ve  obezite sınıflaması
Tablo 3: Bel çevresine göre risk sınırları
Tablo 17 Araştırmamıza katılan kişilerde yaşam tarzı ile ilgili bazı durumlar Kendi ifadelerine göre
Tablo 19. Katılımcılarımızın yemek yeme hızı durumu

Referanslar

Benzer Belgeler

Ama ben, asıl Celâl Sâhir’i, ilk kitabını okuduktan dört vıl sonra gördüm ve onun güzel, İyi, insan tarafını, her gün biraz daha ta­ nıdım.. Birinci

Cavitron Ultrasonik Cerrahi Aspiratör (CUSA), günümüzde nöroşirürji, hepatobilier cerrahi, jinekoloji, üroloji ve gastrointestinal sistem cerrahileri pratiğinde

Bunlar d›fl›nda; yüksekö¤retim ku- rumlar›nda AKTS ve Diploma Eki (DS) uygulamas›n›n yayg›n- laflt›r›lmas› ve konu kapsam›ndaki fark›ndal›¤›n art›r›lmas›

Bu çalışmada, suda boğulan ve suda bekletilen grupların ortalama total akciğer ağırlıkları kontrol grubununkilerden önemli ölçüde daha yüksek (p&lt;0.05)

A-canından–namusundan B- sözünden – dilinden C- elinden – dilinden D- bakışından – duruşundan 8- Neslin korunmasıyla ilgili olarak aşağıda verilen ifadelerden

Histopatolojik olarak vaskülitsiz septal pannikülitin örneği olan eritema nodosum, enfeksiyon, sarkoidozis, romatolojik hastalıklar, enflamatuar bağırsak hastalıkları,

ölü gömme geleneğine göre ebedi hayatta kullanılmak üzere kurgana konulan eşya niteliği taşımamaktadır. İnşaatta kullanılan bu aletlerin karmaşık bir ölü

Araştırma bulgularına göre, Montessori yöntemiyle eğitim alan anaokulu öğrencilerinin normal müfredata göre eğitim alan anasınıfı öğrencilerinden Sosyal İşbirliği, Sosyal