• Sonuç bulunamadı

Çok yönlü bir sanatçı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çok yönlü bir sanatçı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AKAN ZAMAN DURAN ZAMAN

MELİH CEVDET ANDAY

Çok Yönlü Bir Sanatçı

Abidin Dino, kedisiyle, par­

mağım sallayarak, “ Ulan Te­

kir!” diye konuşurdu. Ruhi Su

da onun Tekir’le konuşmasını çok iyi taklit ederdi. Bu kedinin resmi, Abidin’in elinden çıkma boyalı resmi bendedir. Tekir’ln sonu ne oldu, şimdi bulamıyo­ rum; ama bildiğim şu ki, Abidin kedi kolleksiyonu yapmaya kalkmadı, Tekir’le yetindi. Sart- re, amatör koleksiyonculuğu yerer, “ Ben de kimi şeyler top­

ladım, ama baktım ki, bağlanı­ yorum, ötekine berikine arma­ ğan ettim, kurtuldum” der. Abi­

din ne yaptı topladıklarını, Pa­ ris’te iken de sormayı unuttum kendisine. Sözgelişi Kavaklıde­ re’deki evde iken masaların üzerinde Bir yığın lüle vardı, ne oldu? Ben Abidin’in hangi evi­ ne gitti isem, yeni başlanmış bir kolleksiyonla karşılaşmışımda. Anladığıma göre, onun için bağlanma tehlikesi yoktu; top­ lar, sonra bırakır giderdi. Ben­ se, sözgelişi, şu mavi şişelerim­ den, döğme anahtarlarımdan kurtulamıyorum bir türlü.

Ataç’ın yazısında okumuş­ tum; bir kız, bitirme sınavına girmiş, Ahmet Haşim’i sormuş­ lar, “ Önce sizin istediğiniz ya­

nıtı vereyim" demiş, "simgeci bir ozanımızdır. Ama benim an­ ladığıma göre, onu izlenimci ressamlara benzetmek daha doğru olur. ” On verip geçirmiş­

ler bu zeki öğrenciyi. Bilmiyo­ rum, Ahmet Haşim’in Nazmi Zi­ ya ile bir dostluğu, arkadaşlığı var mıydı? Olmuşsa bile, bu­ nun düşün yaşamımızdaki yan­ sımasını bilmiyoruz. Bizde, sa­ natlar arası düşün alışverişi, ol­ dum olası, yok denecek gibi az kalmıştır. Oysa Batı’da yeni bir anlayış, yeni bir akım, güzel sa­ natların, yazının nerdeyse bü­ tün dallarını sarar. Eksiktir bi­ zim bu yanımız.

Bildiğimce, bu eksiğimizi gi­ deren tek kişi Abidin Dino’dur. Bunda, çok yönlü bir sanatçı ol­ masının büyük payı var elbet. Resmi başta sayacak olursak, sinema, tiyatro, şiir, genellikle

yazın, mimarlık, antikacılık onun ilgi alanı içindedir. Sonun­ cusundan başlıyayım; yıllar ön­ ce beni Kapalıçarşı’ya, Eski Be- desten’e götürürdü, bütün gün antikacı dükkânlarının birinden ötekine sürünür dururduk. Ho­ şuna giden bir parça buldu mu, eline alır, evirir çevirir, sonra fi­ yatını sorar, aldığı yanıt üzeri­ ne de, “ Az istiyorsun" deyive­ rirdi, “ bu parça daha fazla

eder." Sonra da almazdı.

Sinemaya önce Rusya’da, Eizenstein’in yanında çalışmış­ tı. Yıllar sonra Londra’da, o ko­ lay kolay erişilmez yetkinlikte­ ki olimpiyad filmini çevirdi. Bi­ zim nerdeyse bütün sinemacı­ larımız, yönetmenlerimiz onun

“ rahle-i feofr/s/” nden geçmişler­

dir. Abidin’le, diyelim, bu alan­ da konuşursanız, sanırsınız ki, karşınızdaki sadece sinema ile uğraşan bir sanatçıdır.

Bunun gibi, tiyatro konusu açıldığında, Abidin’den, yeni, ileri, çağdaş görüşler dinlemek hiç de olağanüstü bir durum

sayılmaz. “ K el" adlı oyunu, bi­ çim, biçem, içerik bakımından moderndir. Birçok genç tiyatro­ cum uzun, ona danışarak, onunla düşün alış-verişi yapa­ rak yararlandıklarını bilirim.

Geçmişteki yazın dergilerimi­ zin en özgün olanlarında, onun yalnızca çizgilerini değil, sayfa düzenlemelerini değil, ilerici ya­ zın anlayışını da bulacaksınız- dır.

Daima toplayıcı, biraraya ge­ tirici oldu. D Grubu’ndaki, ün­ lü Liman Sergisi’ndeki yeri bu­ nun tanıtıdır.

Diyebilirim ki, Abidin Dino, gelişimlerini kendi başlarına yü­ rüten sanatçılarımız arasında bütünleyici bir rol oynamayı ba­ şaran tek sanatçımızdır. Bunun için de, hepsinden saygı ve il­ gi görmüştür. Bir mimarımız ye­ ni bir yapı mı yapıyor, gelip ona danışır ve bir iki duvarını ona boyatırdı.

Böylece kendini dağıttı mı bu değerli dostum? Hiç sanmıyo­ rum. Sanat ve düşün dünyamı­ zı topluca görme alışkanlığın­ daki kişiliğinin zorunlu bir sonu­ cuydu bu.

İkinci Dünya Savaşı yılların da, bir ara, Yüksekkaldırım’da- ki Kamonda Han’ın çatı katını kiralamıştı. Biz, gece yarısı, beş parasız kaldığımızda, eve dö­ nemeyeceğimiz için Kamonda Han’a kapağı atardık. Çokluk bulunmazdı Abidin evde, san­ ki dostları için tutmuş gibiydi orayı. Ev dediğim de, döşeli da­ yalı değildi hiç. Odalarından bi­ rinde bir minder vardı, o kadar. Üst yanı, balık ağları, testiler, bakırlar, resimlerle dolu idi. içe­ ri çoğun kapı kırılarak girilirdi. Orada tek başına kaldığım bir gece, unutmuyorum, eve bir kalabalığın girdiğini uykumun arasında duydum. Oralı olma­ dım. Sabahleyin uyandığımda kimsecikler yoktu. Düş gibi.

Abidin Dino’yu, bir bakıma, herkes yarım yarım tanımıştır. Ben anı yazılarımda onu, elim­ den geldiğince, bütünü ile tanıt­ maya çalışacağım.

Referanslar

Benzer Belgeler

Cilt altına yerleştirilen kalp pilinin kalbe gönderdiği elektrik sinyal- lerinin sayısı, vücudun değişen ihtiyacına gö- re otomatik olarak belirlenir.. Yürüme ve eg- zersiz

Buna göre her bir burun deliği tarafından algılanan koku yoğunlukları karşılaştırılıyor ve yüksek yoğunluk hissedilen burun deliğinin ava daha yakın olduğu

Aliyev (Azerbaycan Bilimler Akademisi Yak~n ve Orta Do~u Halklar~~ Enstitüsü), "Mustafa Kemal ve 1921 tarihli Sovyet-Türk Antla~mas~" raporunda, Kemal'in hayat

Altı aylık süre içinde ilk grupta bulu- nan 83 hasta (ilk gruptakilerin % 30,7’si) kalp yetmezliğine bağlı olarak hastaneye yatırılırken, ikinci gruptakilerden 120 ki-

1911 yılı başında ücra bir sı­ nır karakolundan yakın arkada şı Ali Canip (Yöntem) e yazdı ğı bir mektupla osmanlıcanm sun’i bir dil olduğunu

Müşir M ehm et Ali Paşa ve M ustafa Celaleddin Paşa’nın torunu, Küçük Enver Paşa ile Leyla Hanım efendi’nin kızlan, merhum Avni Okçu’nun eşi, Ayşe Baştım

Anlatılan şek ldek üret m sürec ne b rleş k malat sürec , süreç esnasında ortaya çıkan mal yetlere b rleş k mal yet, asıl üret lmek stenen mamul ya da mamullere

Asıl ismi Mehmet Ziya olan Gökalp 1876 da doğdu, idadiyi bitirdikten sonra amcası Habib efendiden arapça ve farsça, kendi kendine de fransızca