H A F T A N I N K O N U Ğ U
Devlet sanatçısı İdil Biret ile müzik dışı
Bütün hayvanlara, ama özellikle kedilere karşı büyük bir
tutkusunun olduğunu belirten İdil Biret, küçük bir
Videokamera ile İstanbul sokaklarında dolaşıp
kedilerin yaşantısını görüntülemeyi hayal ediyor.
I
dil Biret’in kim olduğunu bilenlerin çoğu için ilişkileri hangi, düzeyde olursa olsun, bu değerli piyanistimiz, bir efsanedir. Çoğunlukla Brüksel’de yaşayan İdil Biret, konser vermek için dünyanın dört bir. yanma yolculuk yapar. Kışın iki kez konserleri için birkaç gün lüğüne uğradığı ve yaz aylarının bir bö lümünü geçirmek üzere geldiği İstanbul’ un insanı için aslında o, bir “yabancı”dır. Sosyal ya da kültürel etkinliklere katılma ya pek zaman ayıramaz, alışmış olduğu yoğun çalışma temposunu tatildeyken bi le sürdürür, kendi deyişiyle fazla “dağılmamaya” özen gösterir. Bu yüzden de ona şurada burada rastlamak pek olası değildir.On beş yaşında Paris Konservatuva- n ’ndan üç birincilik ödülüyle mezun olan İdil Biret’in profesyonel yaşamı, ABD- de, Boston Senfoni Orkestrası eşliğinde verdiği bir konserle başlar. Bu konserde Biret, Rahmaninof’un 3 numaralı piya no konçertosunu, Erich Leinsdorf yöne timinde yorumlar. Ertesi yıl konçertoyu Londra’da, Londra Senfoni Orkestrası eş liğinde çalar...
1980-81 yıllarım kapsayan Avustralya turnesini, 1984 yılında Sovyetler Birli- ği’nde, Leningrad Flarmoni Orkestrası eş liğindeki konserleri izler. Avrupa’nın yak laşık bütün büyük kentlerinde konserler veren İdil Biret, festivallere katılır, piya no yarışmalarında jüri üyeliği yapar...
Bütün bunları bilsek de kimdir İdil Bi ret? Sahneye o büyüleyici, ritmik, hiç ace lesiz yürüyüşüyle girmesiyle birlikte yo ğun bir ‘müzikal enerji alanı’ yaratan, pi
yanoya yalnızca on parmakla değil tiım bedeniyle hükmedebilen, koskoca senfo nileri hiç nota kullanmadan, notayı san ki içten dinliyormuşçasına hatasız yorum- layabilen, 1950’li yılların bu “harika çocuğu” nasıl bir insandır? Onu, merak ları, alışkanlıkları, düşleri, kısacası “insan” yönleriyle tanımak için kapısını çaldık...
İdil Biret o gün, ekoseli gömleğinin üs tüne leopar desenli bir yelek giymiş, da racık fitilli kadife pantolonunun paçala rı üstüne, mavi süet botlarını çekmişti. Beline ise çantalı bir kemer takmıştı. So ğuk bir ocak günü idi. Bu giysilerin, bu kadar güzel bir bağdaşım içinde, bir ki şiye böylesine yakışmış olabileceğine in san ancak gözle görünce hak verebilir.
—Moda sizce nedir?
■ Ben, sırf moda olanı izlemeye çalış tığımı hiç bilmem. Benim için en önemli kriter, kendime yakıştırdığımı, uygun gördüğümü, eğer içinde üstelik rahat da ediyorsam, moda olup olmadığını hiç dü şünmeden giymektir. Çok farklı yerler den ve farklı zamanlarda satın alınmış parçaları birbirine uydurup giymekten büyük zevk duyarım.
—Ev eşyalarında merakınız?
■ Antikalara olan düşkünlüğüm, gö- rüyorsunaz, büyük bir tutku halinde. Brüksel’de de benim için en iyi dinlenme, avunma, gezme, bit pazarına bir kaça mak yapmaktır. Evimde artık bir tek par ça eşya bile koyacak yer kalmadığından, hiçbir şey satın almamak için kendimi frenliyorum. Yalnızca iyi bir şeyler gör
Devlet Sanatçısı piyanist Idil Biret, 1940 Ankara doğumludur. 1957 yılında Paris Konservatuvarı’ndan birincilikle mezun olan sanatçı uluslararası dört önemli ödülün ve tam 48 plağın sahibi. Bunlar arasında, Beethoven’in bütün senfonileri Liszfin piyano düzenlemesi ve Chopin’in bütün konçertoları yer alıyor.
mek için gidiyorum antikacılara. Fakat kısa bir süre önce Brüksel’de, dayanama yarak, koskocaman bir Çin yatağı satın aldım. Evet, bir sürü parçası olan muh teşem bir yatak! Oysa böyle bir şeye ev de ne gereksinim var ne de yerimiz. Ya tak eve teslim edilmek üzere getirildiği za man, ben kaçıp ortadan kayboldum. Ka pıyı eşim açtı. Karyolayı görünce şaşır dı. Yanlış adrese gönderilmiş olduğunu söyleyip geri çevirirken ortaya çıkmak zo runda kaldım. Yatağı parça parça evin orasına burasına koyduk. Belki öylece bı rakırız, belki de yatak olarak kullanırız.
—Ya kedi tutkunluğunuz?
■ Evet, özellikle kedilere, am a bütün hayvanlara, köpeklere de büyük tutkum var. Küçük bir video kameram olsun is terim, İstanbul sokaklarımda dolaşıp ke dilerin yaşantısını görüntülemek için. So kak kedilerinin, köpeklerinin zehirlene rek öldürülmelerine çok" üzülüyorum. Oysa Belçika’da bu işi bakın nasıl çözüm lemişler: Sokak kedilerini hadım ediyor lar, sonra boyunlarına numaralı bir tas ma takıp serbest bırakıyorlar. Böylece herkes biliyor ki bunlar sahipsiz ve bes lenmeye muhtaç hayvanlardır. Ömrü ol duğu kadar da yaşıyor sokaklarda bu hayvanlar...
—Müzikten kurtulma isteği oldu mu hiç?
■ Daha yararlı bir şey yapma isteği ol du, evet. Yirmi yaşlarındaydım. Tıp dok toru olmak istedim. Konserler veriyor dum o sıralar. İyi bir piyanist olma yo-. lundaydımyo-. Ama müzikte dinleyicilerini ze verdiğinizi ancak onlar almaya hazır sa verebiliyorsunuz. Verdiğimin onlara di rekt olarak bir yarar getirmediğini düşü nüyordum. Sonra tıp doktorluğuna ada mam gereken onca uzun zamanı göz önü ne alınca, bu isteğimden vazgeçmek zo runda kaldım.
—Sağlığınız ve formunuz konusu?
■ Zayıflama diyetlerini çok lüzumsuz buluyorum. İyi ve dengeli beslenme ile birlikte, sabahlan cimnastik yapmayı hiç aksatmam. Ağırlıkla çalışırım. Upuzun demir bir çubuğum var. Ona başka ağır lıklar da eklemek mümkün. El, kol, omuz, bel ve bacakların kuvvetli, “fit” olması çok önemli, piyanoda bir “tuşe” yi elde etmek için. Yani, bir rengi, bir ses kalitesini başarabilmek için bütün gövde nin gerektiğinde belirli bir gücü toplaya bilmesi. Muntazam olarak cimnastik yap mamın nedeni, ince olmak değil, “fit” ol mak için... Gereksinimim olan o sıkılığı koruyabilmem için.
—Ya yaşlanmak?
■ Yaşa inanmıyorum. 119 yaşıma ka dar yaşayabileceğimi düşünüyorum. Bir insanın yaptığı şey yeterli olduğu sürece yaşlandığı söylenemez. Gövdenin, iyi kul lanılan, gereği gibi çalıştırılan parçaları yorulmak, ağrımak bilmez. Bir yeriniz de bir ağrı, bir acı varsa, yanlış bir şey yapılmış demektir, onu arayıp bulmak ge rekir. Yaşlanınca ders vermeyeceğim. Ders vermek benim ambisyonlarım arasında değil.
— İlaçlar, doktorlar?
■ Çeşitli otların birçok konuda şifalı o ld u ğ u n a inanıyorum . H ailard’ın
“Phytothérapie” adlı kitabım elimden dü
şürmem. Türlü “herbal” reçeteler var bu rada. Nezle olmamak için kullanılacak otlardan tutun da stres için, hormonal ya da ruhsal bozukluklara kadar her şey için “herbal” reçeteler var. Yalnız, otları kul lanırken çok dikkatli olmak gerekir. Ör neğin, onca yararları olan ‘adaçayı’ do zu iyi ayarlanmazsa zehirli olabiliyor.
—Kitap okumak?
■ Okumak çok güzel, ama insanın her şeyi okumaya zamanı yok. Ancak işine yarayacak şeyleri seçip okumalı.
—Yalnız kalmak?
■ Benim çok gereksindiğim, haz duy duğum, kendimi yenilediğim bir şey. Bü tün bir günü tek başıma, hiç sıkılmadan geçirebilirim. Bir de sabahleyin bazen er ken uyanırsınız ya, kalkmanız gereken sa ate daha zaman vardır. İşte öyle bir anın tadını çıkarmayı çok severim. Düşünce nin öylesine derinliğine inersiniz ki son suzluk bir ip gibi olur, upuzun uzanır önünüze... ◄
C U M H U R İ Y E T DE R Gİ 17 Ş U B A T 1991
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ro s Arşivi