Y®Ha v®
Yabamı <go
Kafleımıöeırdlem)
İki büyük cihanın mültekasmda Türk vatanının ziyneti,
Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul bütün
vatandaşların kalbinde yeri olan şehirdir.
ATATÜ RK
Şehit Ali Paşa’nın
Sarayı
İstanbul Sevdası
Lady MONTAGUE
Û
Boğaziçi’nden daha lâtif bir y e r olamaz. T ürkler onun kıym etini pek iyi biliyorlar. Sayfiyelerini Boğaz’m sahillerine yaptırm ış lar. Gözün önüne Asya ve A vrupa’nın en gü zel m anzaraları seriliyor. Y anyana yüzlerce muhteşem saray var. Mevki ve büyüklükler burada h er yerdekinden daha kararsız ol duğundan, ekseriya üç tuğlu b ir paşanın vâ risten olanların bıraktığı evleri m uhafaza ve idare edebilecek k adar zengin olm uyor lar; bu yüzden bir çok harab saraylar var.
Dün, P etervaradin’de ölen S adra zamın (Şehid Ali Paşanın) sarayını gördüm. Bunu karısı ve şim diki padişahın kızı F a t
ma Sultan için yaptırm ış. Safasmı sürecek k adar da yaşıyam a- mış.
Bu sarayı tasvir etm ek istiyorum . F akat en zengin ve gü zel b ir dille bile, onu görüp sevdiğim gibi gösterip sevdire bileceğimi ummuyorum.
Boğazın en lâtif bir yerinde; arkasında orm anlarla kaplı bir tepe var. Çok büyük bir saray. Kapıcının söylediğine ba kılırsa sekiz yüz odası varm ış. Ben saymadım, fakat m uhak kak ki pek çok, h e r biri, altın yaldızlar, m erm erler ve en ince boyalarla yapılmış çiçek meyva resim leri ile tezyin edilmiş ve bunlar pek çok harcanm ış; pencerelerde İngiltere’nin en güzel billurları, bu sarayda devletin b ütün servetini em rinde bu- lun d u rran ve onu istediği gibi harcıvan m uhteşem ve m ağrur b ir delikanlının yapabileceği lüks var. Bu sarayın en güzel yeri de ham am ları. Yanyana ve eş iki hamam: Yıkanılacak yerler, kurnalar, tabanlar, hepsi beyaz m erm erden, tavan al tın yaldızlı; duvar japon porseleni ile kaplanmış.
Hamam yanında iki solan var; biri öbüründen yüksekçe, yükseğinde birçok sedirler var. Tavanın dört köşesinden, birbiri altında beyaz m erm erden çanaklara su lar dökülüyor ve yere kadar, böylece kat k a t şelâleler m eydana geliyor. Bu su lar nihayet salonun orsasındaki büyük b ir havuzda toplanıyor, havuzun göbeğinde de, suları tavana k adar püskürten bir fis- kiye var. D uvar brr kafesten ibaret, boydan boya asma ve hanım elleri ile örtülm üş. Bu nebatî duvar halıları, suların se rinliği, loşluk insanı gaş ediyor.
A rasıra kızını ziyarete gelen Padişah için yapılmış daire ye gelince, h e r taraf sedef nakışlı, ve şivi yerine züm rütler (Devamı 30. sahifede)
Gün ışığı vurm uş hayran sularına; Ne zaman baksam aydınlık Ne zaman baksam mavi. Işığın suya olan aşkı Sana sevdamla müsavi. Bahçelerde gül açar lâle açar, Göklerine ak güvercinler kanat. Sende yaşan bir gün
Bin yıllık hayat. F akircene de olsa G erçek saltanat. İbrahim MINNETOGLU (İstanbul Fethi)
STANBU
I S T A NB UL
Şâhâne yaratm ış güzel İstanbul’u Yezdan F âtih geçiyor sanki donanm ayla Boğaz’dan
Dağlar dile gelmekte celâdetli sesinden Volkan gibi coşkun atının kişnem esinden Canlanm ada hâlâ o cihanlar dolu ünler Bir bayrağın üç k ıt’ay a hükm ettiği günler Yalçın kayalardan duyulan aks-i sedâlar Beş yüz senelik bestenin âhengini çağlar. N ûr asrına âit nice bin h âtırala r var, Sahilde şehit orduların m arşı çağıldar. K ubbeler şehrine daldıkça gönül vecde gelir M ahyalardan dağılan ufka Fetih âyeti’dir. Ufku bir dağ gibi yardıkça Süleymaniyye Şanlı mazileri aksettiriyor âti’ye
Seyre daldıkça bu şâhâne F etih ülkesini Duyarım beş asır evvelki zafer bestesini. B ir hâyâl âlemi gökten yere inmiş gibidir. Serviler, çamlar, ağaçlar, büyülenm iş gibidir. D ökülür, şi’rime gökten İlâhî b ir ışık, Bu levend âbideler şehrine dünyâ âşık.
Ali Ulvi KURUCU (Güm üş Tül, 1962)
—
13
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a T o ro s Arşivi