YAZI VE FOTOĞRAFLAR: İLHAMİ YILDIRIM
O
danın dört bir yanı aşığım dediği tahta parçalarıyla dolu. Her tarafı sanki burada hiç kimsenin yaşa madığı izlenimini uyandıran bir toz tabakası ve toz kokusu sarmı ş. Duvarlar da türlü müzik enstrümanları çalan insan re simleri. Girişte dikkati çeken tahtadan tabe la üstünde bir y a z ı S a n a t Atölyesi.”Ağaçlarla konuşan, onlara ruh veren bir in san Paki Öktem. Yaptığı Klasik T ürk Müziği enstrümanları birçok önemli müzede sergile niyor. Bu enstrümanların üstüne yüz yıl daya nır diye de yazıyor. Unutulmuş bir alanda eserleriyle varolmaya çalışıyor.
Öktem, İstanbul Şenesenevler’deki basık, her tarafı tahtalarla kaplı atölyesinde keman,
Ağaçlarla konuşan, onlara
ruh veren bir insan Paki
Öktem. Yaptığı Klasik
Türk Müziği enstrümanları
birçok önemli müzede
sergileniyor. Bu
enstrümanların üstüne yüz
yıl dayanır diye de yazıyor.
İstanbul’daki atölyesinde
tambur, rebap, kemençe,
ut, kanun yapıyor.
rebap, ut, kanun, tambur, kemençe, santurla ra el emeğini katarak sesi, görüntüsü daya naklılığıyla müzelerde sergilenebilecek ka dar beğeni toplayan eserler ortaya çıkarıyor.
Elazığlı olan Öktem’in, enstrümanlara olan merakı Elazığ Sanat Enstitüsü Maran gozluk Bölümü’ndeyken başlamış. İlk enst rümanı ise, sanat enstitüsünün ikinci sınıfın da yaptığı keman olmuş. “Ağaç, doğal mo tiflerini elde edecek biçimde kesildiğinde olağanüstü güzel görüntüler serer önümüze. Ağacı kesmek başlı başına bir iştir. Bu teknik Avrupa’da eskiden beri kullanılır. Ama biz şimdiye kadar pek kullanmamışız. Ağaçla uğraşıyorsanız tekniğin ve teknoloj inin em rettiği her şeyi yapmazsanız ürettiğiniz şey size üç ay, olmadı altı oy sonra ihanet eder. Kırılır, çatlar.”
“İnsan hayatının her safhasında ağaç var
zaten” diyor. Ağaçlarını sayıyor: Ceviz, akça ağaç, padok, ekop, abanoz, delesenk, kuşgö- zü, gül, kayın, çınar, zeytin, maun. “ Dünya nın her yanından gelen ağaçlan kullanıyo rum. Onlar bana geldikleri için o kadar mut lular ki. Her sabah onları selamlanm. Konu şurum onlarla. Bir ağacı bir yere uygulayaca ğım zaman alırım elime, o bana der k i: ‘Ben buraya uymam sen başkasını bul.’ ”
Hiç ustası olmamış. Bütün bilgisini sanat enstitüsünden almış. Teorik bilginin çok önemli olduğunu söylüyor. Çırağı da yok. “Bu işin çırağı olmaz. Bu iş aşkla yapılır. Çı rağa zorla öğretemezsiniz, aynca farz edelim ki bir müzisyen ut yaptıracak, siparişi verdik ten sonra entrümanı çırağın elinde görürse bana olan itimadı yok olur gider.”
Yurtiçinde olduğu kadar yurtdışmda da müşterilere sahip. Eserleri Almanya’daki
Is-CUMHURÎYET DERGİ
lam Eserleri Müzesi ’ nde sergileniyor. Alman Goethe Üniversitesi de Paki ustanın müşteri si. “Am a bir gerçek var. Yabancılar bizden daha çokbu işe önem veriyorlar.Bizde el işçi liğini sevmez kimse, niye sevmez kaba saba olur, diye mi düşünülür? Ama AvrupalI fabri kasyona alışmış. İnsan eliyle yapılan çok az şey var. El işçiliğinin doğallığım seviyorlar. ”
Altmış beş yıllık hayatında kaçırdığı tek fırsatı anlatıyor: Beş yıl önce bir Fransız ka dının gitarım onarmış. O da onarım ücreti al mayan Öktem’i K aş’ta tatil yaptığı otel sahi bine anlatmış. Otel sahibi Öktem’e işini otel de bir atölyede sürdürmesini önermiş. “ O sı ralar bana biraz ters geldi. Hem bana maaş verecekler. Hem yaptığım enstrümanları sa tıp cebime koyacağım. Benden mesleğimin şovunu yapmamı istediler. Düşünme payı bı rakıp gittiler. Daha soma gitmek istedim ama onlara ulaşamadım. Ona çok üzülüyorum.”
Paki Usta, müzik enstrümanlarım da geliş tirmiş. U t’da mızrap tutan kolun incinmeme si ve oturması için ilave yapmış. Nota konu lan sehpayı kucakta çalındığı için kanuna monte etmiş. “Ben enstrümanları geliştirme ye çalışırım. Bizde bir zihniyet vardır. Baba dan kalma şeyleri değiştirmem, diye. Böyle bir şey olmaz. İlerleyeceksiniz hem de her alanda. Çalışmalarım hep ileriye dönüktür.”
Öktem ’ e göre konservatuvarlardaki çalgı yapım bölümlerinden mezun olanların çoğu bu işe yönelmiyor. “On beş kişi bu bölümden mezun oluyorsa üç ya da dördü bu işlerle ilgi leniyor. Bu işinpazan yok. Sadece İzm ir’de çok yapıyorlar, ucuza da veriyorlar. Onlara da saygı duyuyorum. ”
Türkiye’deki müzik eğitiminin yeterli ol madığını söyleyen Öktem, “ Müzik işleriyle uğraşmak belirli birgelir düzeyine sahip ol mayı gerektirir. Bir ailenin çocuğu ut çalmak istiyor. Bir ut alıyor ama ucuz bir enstrüman alıyor. O da kötü oluyor. Onunla öğrenemi yor hevesi de sönüp gidiyor.”
Sözü piyasadaki icracılara getiriyor. “Te levizyonda bir müzik grubu çıkıyor. Arkada enstrüman çalan insanlara dikkat edin. Sanki enstrüman çalmıyor da kavga ediyor m üba rekler. Halbuki çalarken zevk almaları birte- bessüm etmeleri gerekir. Ama, zevk alamı yorlar. Çünkü arkada problemleri var. Eli ça lıyor aklı başka yerde.”
Yılların müzik ustasına göre enstrümanlar doğru korunmuyor. “Avrupa’da 12’nci asır dan kalma enstrümanlar var. Onlarda kutu kültürü geliştiği için kalıyor bu enstrümanlar. Bizde ise, gençleri görüyorum. Enstrümanı bir torbaya koymuş, ağzını da bir güzel sık mış. Bu enstrümandan güzel ses çıkmasını bekleyemezsiniz.”
Paki Öktem, yaptığı enstrümanların ko runmaya alınması için Kültür Bakanlığı’na bir dilekçe yazmış. “Bakanlık yaptığım enst rümanların minyatürünü yapıp göndermemi istedi. Minyatürünü yapın, diyorlar ama bir ölçü de vermiyorlar. Minyatüründen enstrü manın gerçeğini nasıl anlayacaklar. Gönder medim tabii.”
“Emeğinizin karşılığını alıyormusunuz?” sorusuna çocukluğunu anlatarak cevap veri yor: “Biz razı olanbirkuşağız. Benim eski bir önlüğüm vardı. Boynumda da bir silgi. Kolay kolay kalem de bulamazdık. Bizböyle büyü dük. Ama yine de mutluyduk. Şimdi de fazla para kazanayım istemiyorum. Hakkıma razı yım.”
Her ne kadar bu işten fazla para beklemedi ğini söylese de enstrüman yapan kişilerin ar ka planda kalmasından hoşnut değil. Her in sanın bir yeteneğe sahip olduğunu ve insani a- rın toplumun müşterek paydasına, zevkine bir katkıda bulunması gerektiği kanısında “ Düşünebiliyor musunuz, Edison elektriği icat etti, kendine mi icat etti. Hayır, insanlığa bıraktı gitti. Ben de kendi yeteneğimi kullanı yorum. Geleceğe eserler bırakıyorum.”- ^
Paki Öktem 65 yaşında ne ustası var ne de çırağı. Geleceğe eserler bırakmak için çalışıyor.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi