b e n im g özü m le y a zı y a z a n la r : 7
Şair L^ylâ hanin»
V***
küçülmüş ¡¿i. Fakat hâlızası >erın«k hem de tam mânasiyle yerinde ¡4^
İstediği gibi eski günlerin hâtaass® konuşup tazelemek için pek kalabalık olan misafirleri giderken de beni bs - rakmadı ve epeyce de geçmiş günler» konuştuk.
Yine haftalar geçti. ,
Nihayet Leylâ Saz uı da ebedi ıstı rahat yolculuğuna hazır lanmakta oldu ğu haberini aldık Leylâ Saz artık ta- mamiyie yatağa düşmüştü.
Saza otan aşk mm derinliğini göste ren şöyle bir hikâye de anlahrlaı :
Kendi bestelerinden biri çalınıyor muş. Fi vano çalan kimse bir yerini her na-'f ra yanlış çalmış, Yr.tağında külçe halinde ya»»asma rağmen he -
i men gözlerini açıp:
yaklaşııraraıt onur ve y^zar, suneruu k j“ »* i»»»* .»»«p »«um •» ıanitş çalıyor.a. 6 « “ s.
daima kırpıştırarak bakardı. Belki göz kardeşi Udî Mehmet Uzunçayır üstün* Babası Abdiilhamit vükelâsından ve i lük kullanıyordu ama ben burnunun deki köşkte hazır idi. Kendisi de p ija - hekimbaşı olduğu içm çocukluğuna sa üstünde hiçbir zaman camlı çerçeve noya oturdu. Bir genç gibi durmadan rayda geçirmiş, saz takımlar mm âbeş görmedim. Her bir tavır ve hareketi çaldı, çaldı. Refala« ettiği sazendeleri giyle kulakları pok çok dolduğunda» sâde zarafet idi, ve Nasip hamım o kadar coştururdu musiki zevkini bir iptilâ derecesine ge
Amcamın Uzunçayır üstündeki köş- ki şafak sökmeye başladığı halde saz- tırmişti. Kabiliyeti de eksik ohnadı- künde yapılan saz âlemlerinde beheme 1ar elden bırakılmadığı ve Nasip ham- ğmdan kendisini büsbütün musikiye hal ona haber verilir ve gidip kendisi- mm ağzı kapanmadığı gibi kendisi de vererek üstadlar mertebesine varımş ni alıp köşke getiren de mutlaka ben piyanodan kalkmak değil, kımıldama- denmeğe lâyıkta. Musiki ustadlan-
olurdum nııştı bile. nurdan Medenî /iziz efendi ile As dik
Yaz mevsimlerinde ekseriyetle kü- Bu köşkte 19i 1 senesinin temmuz, ustadan ders almış bulunan Leylâ' çük karnin eşi bulunan Mehmet Ali ağustos ve eylül ayları bu gibi âlem- (hanımefendi) uuı mütehassısların d» Aynî üstadımızın Karltopraktaki köş- lerden eksilt olmayarak akıp geçti, tasdik edecekleri gibi çok takdir "diler, kiinde bulunduğundan kendisini o ev- Araya giren bülnci umumî harp se- besteleri, peşrevleri, şarkıları vardır, den alırdım. neleri herkesi çil yavrusu gibi dağıt- Ekserisinin güfteleri de kendısımndır.
Yaşamı İlerlemiş bulunmasına rağ- mıştı Mütareke ve millî zafer sene- Babassnm İ n u r valiliği zamanında ıaen piyanoya oturdu mu bir gencin lerinde kendisini görmek nasib ola- mektupça muavini bulunan Sim eten çalabileceği müddet kadar durmadan madı, di - sonra S on paşa - île evlenımş v* ve hiç de yorgunluk göstermeden ça- Fakat kollekriyonumu toplamağa eşiyle Rumeli ve Anadolu vilayetleri Jar. çalardı. başladığım zaman.arda (1826) yine nin birçoklarını gezmiştir. Edebiyat»
Bir ağustos ayını» en parlak bir Leylâ Saz’m karşısında idim, ve *Üre de bigâne kalmamış birçok ya i mehtabı idi. Kemanı,Âğa, o devrin en Yaşı o ld k ça iie.'iemiş ve büsbütün (I^euups 6 ncı sayfada
Hekimoğlu İsmail paşa kat ve S veri .paşa haremi, şair Leyiâ (hanımefendi) İyi çok yakından nem de hususiyetle
rini öğrenecek kadar yakmdan tanı mışta...
Tanıdığım zamanlarda herhalde eltisini çoktan geçmiş hattâ belki de altmışını bulmuştu, Soyadı kanunun dan sonra aldığı isim “Saz,, daş da anlaşılacağı üzere bir saz âşıkı, ayni zamanda da bir saz üstadı idi. Çok güzel ve bilgili piyano çalardı.
Elleri ve ayaklan çok ufak tefek i- di. Boyu ise tam kısa denmeye lâyık bir uzuniukta idi. Saçlan daima dim dik ve çok muntazam bir tarzda başı nın üstünde bir taç gibi kalkık du rurdu. Fevkalâde miyop olduğunda» kitap ve kâğıtları adamakıllı gözterîm.
Merhum ittir, leyiâ
. tvınaUıı*. nl/IIVlTlIki. ÉpCiM