VS*
D
E V L E T Tiyatrosu sanatçıları tanın- mıj Amerikalı ya rar A rthu r Mii- ler'ln .Cadı Kazanı» i- slmll dramım Karaca T i yatrosunda büyük bir ba şarı ile oynadı. Biıe verdikleri bu sanat şeh- râyininden dolayı ne ka dar sevinsek azdır. Şeh- râyin diyorum, çünkü bundan güzel bir temsil seyretmek imkânı her zaman ele geçmez.Başta, yüksek artist ve ■■ 1 y rejisör Cüneyt Gökçer'i tetkik ederim. Bu eser de kendisi rol almamış olduğu halde, bütün temsil boyunca onun kudretli tekniği en esaslı zaferi teşkil etmişti. Bütün artistler, tam bir bütün halinde, bir saat rakkası gibi gayet düz gün işllyen bir rejinin, her mizansen, her jest ve he' sözde adeta el^e tutulur gibi hissedilen etkisi ve havası içinde oynadılar. Hiç bir aksak lık yoktu. Eser, perdeden perdeye gittikçe ge- nişliyerek, bize, insanlığın en hazin cephesini, bütün zaaflarını, bâtıl itikatların en korkunç fa ciasını kalbimize çarpıntılar verircesine canlan dırdı. Bütün roller bir yekparelik İçinde blribiri- ne öyle bağlanmış, biribirl ile öyle kaynaşmıştı ki, zaman zaman ortada büyük rol, küçük rot âdeta kalmamıştı, işte öğünülecek temsil budur ve T ü rk sahnesi ancak bu yönden İstikbale par lak bir sanat varlığı olarak girecektir. Bunun İçin hayranlığımı ve bu temsilin bende uyandır dığı şevki İfade edecek kelime bulamıyorum.
.Cadı Kazanı- nın mevzuu çok girintili çı kıntılı ve oldukça karışıktır. Kısa bir hulâsa ile anlatılamayacağı için biraz uzunca hikâye etmek lâzım:
Bir köyde, Rahip Parris, geceleyin, küçük kızı Betti ile on yedi yaşında bir kız olan yeğeni Ablgail'I ormanın bir alanında dans ederken ya kalıyor. O zamandan beri. Betti esrarengiz bir hastalığa tutulmuştur:' Derin bir bitkinlikle bay gın yatıyor ve bu halinden her çıkışında çırpını yor, kollarını müthiş ihtilâçlarla büküyor, kıvırı yor ve korkunç çığlıklar atıyor, hattâ hayvan gi bi uluyor. Bir başka küçük kız da başka türlü anormal fenalıklar geçirerek uykusunda yürü yor. Bu İkinci kızın anası madam Ann Putnam, daha evvel, yedi çocuğunu doğar doğmaz kay betmiş ve yalnız bu yavrusu kalmıştır. Zavallı kadın bütün bu felâketine şeytanın sebep oldu ğu kanaatindedir. Diğer taraftan, Abigail, şey tanı hayaller gördüğünü anlatmaktadır ve köy de de zenci kadın Tituba'nm ormandaki esrarlı hâdiselere karışmış olduğu zannı her tarafa ya yılmaktadır. Artık bâtıl bir itikat korkusunun satgm bir hastalık gibi bütün köyü sarması için bu p-zdaı- kâfidir. Bunun üzer' ıe, üfürükçülükle ci'!*-"*. şeytanlar* kaçırmakla ihtisası olan rahip Jo tn H ile, bu kötülüğü önlemek üzere alelâce-
İn i t ö v » r A M i r ı l ı v n r .
Devlet Tivatrosu temsili
CADI KAZANI
Hal id t alırı O lklSSOY
n T _
■ Fakat seyirciler yavaş yavaş hakikati kavra mağa başlıyorlar: Çiftçi John Proctor, çok na muslu ve üç çocuk baba sı bir adam olduğu hal de, karısının uzun süren bir lohusalık devri es nasında hizmetçileri Abi gail ile münasebette bu lunmuştur; nihayet ma dam Eüzabeth Proctor bunları suç üstünde ya kalıyor ve Abigaii'i kovu yor. işte o günden sonra, — --- ;— Abigail amcası Parrls'in evinde yaşamakta, John Proctor'a karşı ateşli bir şehvet ve Efizabet'e karşı için için dehşetli bir kin beslemektedir. Nasıl ki bu kin sonunda, genç kız, bir gece, küçük kız arkadaşlarını ve Betti’yi yanına alarak ormana gitmiş ve büyü cü zenci karının yardımı iie, Elizað'i öldüre cek olan bir büy‘ü yaptırmıştır. Bu suretle. Eli- zabeth ölürse, kendisi, bir zaman metresi oldu ğu John Hale'e sahip olacak, onunla evlenebi lecektir. Bu, onun alçakça hülyasıdır. Fakat bu nunla da kaimıVarak, kendi kendisini de köylü ler arasında itham ediyor ve kendisinin de bü yüye tutulmuş olduğunu yalandan bağırmalar ve bayılmalarla iddia ediyor.
Nihayet Boston'dan hâkimler geliyor. Hepsi koyu hıristiyandır ve engizisyon zulümlerini tek rardan çeklnmiyen adamlar. Bunlar köyde bir çok kimseleri ve bu meyanda ormanda büyücü zenci ile dansedip iblis âlemi yapan kızları yaka layıp idam etmek üzere hapsediyorlar. Bir taraf tan da, İndî ve gülünç şehadetlerle — ve bilhassa bir menfaat peşinde koşan alçakların sehadeti ile— kadın erkek başka masumları yargılıyor ve asıyorlar. Köyde şimdi evvelkinden daha tüyler ürpertici bir t»thiş havası esmektedir. Fakat şeytanla işbirliği ettikleri iddiasiyle zindana atı lan ve asılacakları günü ve saati bekllyenler ara sına çok geçmeden Madam Proctor da katılıyor. Onu itham eden ve iftirası ile bu felâkete sürük- liyen de AbigailMir. Oiğer taraftan, karısının idamına gidildiğini gören ve hakikati kavrayan John Proctor, bu hale dayanamıyor. Bu rezilce adalete, Allah namına yapıldığı iddia olunan bu şenaate isyan ediyor. En sonunda, kendi hizmet çisi olan ve orman gecesi şeytanî âyine iştirak etmiş bulunan Mary'yİ hâkimler önüne zorla Jü- rükliyerek ona bütün bu işlerin yalan olduğunu söyletmeğe çalışıyor. Fakat mahkemede isler ka rışıyor ve nihayet John da idama mahkûn. edi liyor. Bir tek kurtuluş yolu vardır: Şeytanla « t- lastiğim ve işbirliği ettiğini imzası ile tasdik et. mek. Bu kâğıt kilisenin duvarına asılacak ’.t köylülerin hâkimlere karşı hissedilen isyanı bas tırılacak. Diyecekler ki, asılanlar haklı asdn.'t- larl Fakat John, bir ara imzaladığı kâğıdı âııî bir feveranla yırtıyor ve karısının — ki o da kendi ölüm saatini beklemektedir— gözü önünde onun-(Devamı 5 sayfada) Taha Toros Arşivi