• Sonuç bulunamadı

Tanımadığımız meşhurlar:İskender'in mezarı Alman İmparatoru'ndan niçin saklanmıştı?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanımadığımız meşhurlar:İskender'in mezarı Alman İmparatoru'ndan niçin saklanmıştı?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TANIMADIĞIMIZ M EŞHURLAR:

İskender’in mezarı Alman impa­

ratorundan niçin saklanmıştı?

Hamdi beyin resim ve heykel müzesindeki meşhur tablosu silâh tüccarı

Hamdi Bey bu emsalsiz tarihî eseri imparatora

göstermemek için neden çırpmıyordu?

İm p a ra to r m ü z e d e — A m a n lâhidİ hasırlarla ö rtü n ü z — A sa rı atika ni­

zamnamesi^

H a m d i b ey n e d e n bol bol istifa e d e r d i?

Y a im p a ra to r

m eza rı b e ğ e n ir s e ?

. —

K ö y lü n ü n kazdığı kuyu

2 0 m etre d erin lik te

bir şehir

D ünyanın e n süslü m eza rla rı

L â h itler îstan bula nasıl g e ­

tirtildi?.

G em in in vinci bunları ç e k e c e k m i?.

G en ç ba h riy e zabiti­

nin sevim li ha reketi

-— ■

L âh itler îstanbula geliy o r

İçeriye giren memur, müze müdürü Hamdi beye müthiş bir

ıabeı- verdi:

— Alman imparatoru müzeyi gezecek ve eserleri görecekmiş

Hamdi bey beyninden vurul­ muşa döndü:

— O halde çabuk büyük lâhi-3i kapatınız. Çabuk. O şekle sok­ malı ki lahit katiyen göze çarp­ masın... İmparator onu farket-

memeli... ' .

-Bunun üzerine müze idaresi­ nin adamları koşuştu O zaman­ lar henüz yeni bulunan ve uzun yıllardan beri yanlış olarak «İs- kenderin lâhidi» diye anılan o i fevkalâde eserin etrafında baş döndürücü bir faaliyet başladı. : Büyük hasırlan o tarzda örtü­ yorlardı ki bunun altında tarihî

bir şaheser bulunduğunu kimse farkedemezdi..

Hamdi bey niçin bu kadar te- llâş ediyor ve Alman imparatoru­ na lâhidi göstermek istemiyor- jdu?„ Bu her mânasile büyük 'adam telâşında yerden göğe ka- jdar haklıydı. Kendisi müze mii- jdürii olup da meşhur «âsarı ati- 'ka nizamnamesi» ni hazırlama­ dan önce memlekette bu iş ga­ yet başıbozuk gidiyordu. Toprak altından çıkan baha biçilmez ser­ vet oluk oluk Avrupaya akıyor­ du. İşte meşhur nizamnamesile Hamdi bey ilk defa bu yağmanın önüne geçti. Lâkin eldeki nizam­ nameye rağmen yine sefaretler doğrudan doğruya saraya müra­ caat ederek hususî surette, haf­ riyat için izin alıyorlardı Hattâ Abdülhamit bizzat beğendikleri şeyleri ecnebilere hediye ediyor­ du. Çünkü âsarı atika diye bir kıymet mefhumu henüz ortaya çıkmamıştı. Bunlar toprak altın­ dan çıkan kınk dökük taş par­ çalan, bir takım âdi çanak çöm­ lekti. Avrupa keferesine verilip gönülleri hoş ediliyordu. İşte Hamdi beyi çileden çıkartan da Abdülhamid’in bu haliydi. Bu yüzden kaç kere istifa etmişti.

Hele Alman imparatorunun müzeyi görmek istediğini işitince telâşı büsbütün artmıştı. Zira imparator o zamanlar pek ağır basıyordu, Lâhit karşısında:

— Pek de beğendim ..

Diye bir cümle sarfetti mi?. Meselesi tamamdı. Hamdi beyin S ayda da toprak altından çıakr- dığy canından fazla sevdiği bu harikulâde tarihî eserin Berlin yolunu tutacağı muhakkaktır. Ve lâhit o derece güzeldi kİ im­ paratorun ağzından böyle bir cümle çıkmamasına imkân yok-

tu.

İşte Hamdi beyin telâşı da bundan ileri geliyordu. Tedbir­ lerini de aldı. İmparator her ta­ rafı gezdiği halde lâhidi göre­ medi.

Ve «haşmetlû misafir» gittik­ ten sonra Hamdi bey derin bir nefes aldı:

— Bana bir soğuk su getirin!., dedi.

Yanlış da olsa «Büyük Isken- derin lâhidi» diye anılan mezarın Alman imparatorundan saklanı­ şı kültür tarihimizin bilinmedik

bir köşesidir.

! 20 merazın hikâyesi*.

Onları bulması, Sayda’dan bu­ raya getirmesi hayatının en mü- ilim hâdisesiydi. Bu 20 şahane mezarın; hikâyesi arkeoloji tari­ fimizin en meraklı faslını teşkil .der,

I Sayda’da bir köylünün ekm- (eri mütemadiyen kuruyordu. (Tarlası susuzdu. Bir gün ahbap- !an köylüye:

B u civarda su bulmak ka­

bildir, Kuyu kazl„ dediler. Ve Hamdi beyin pek tabiî bir pozu

köylü kendi kuyusunu kazmağa başladı. 19 metreye kadar indi. Nafile!. Su filân yok., yalnız kazma vurulurken gayet tuhaf bir takım sesler çıkıyordu. Sanki yerin altı boştu. Bir metre daha kazınca köylü dünyanın en bü­ yük hayretine düştü, yer altın­ da bir takım mezarlar!.. Gayet süslü mermerler!.

îstanbula çekilen telgaftan he­ men bir kaç gün sonra Hamdi bey oradaydı. Geceli gündüzlü bir çalışmadan sonra dünyanın en zengin, en güzel lâhit kollek- siyonunu buldu. Çıkardı. Lâkin bunları nakletmek hakikaten pek mühim bir meseleydi.

Genç bahriyeli..

Bu sırada tuhaf bir hâdise ol­ du. Lâhitleri Sayda’dan getir­ mek üzere Hamdi beyin emrine tersaneden bir vapur verilmişti. Bu vapurla beraber Hamdi bey Sayda’ya geldi. Ancak Sayda’nm iskelesi yoktu. Üstelik sular da sığdı. Büyük tonajlı vapurlar uzakça duruyorlardı .Tersane­ den gelen vapurda epey heybet- liceydi. Sahilden uzakta durmuş­ tu. Bugün müzemizi dünya mü­ zeleri sırasına çıkaran o hari­ kulâde lâhitler tahtadan sallarla

sahilden vapura götürülüyordu. Vakıa bu salları Hamdi bey bizzat kendisi inşa ettirmişti am­ ma onların 24 tonu çekip çek- miyecekleri şüpheliydi. Ve sallar suya batmış bir halde hareket ettikleri zaman büyük ilim ve saliat adamının içi gidiyor, he- yecanla çırpmıyordu. Ve daima sahilden:

— Yavaş... Yavaş!., Yavaş!., diye bağırıyordu.

Sal vapura yanaşınca Hamdi bey için daha büyük ve başka bir heyecan başladı. Böyle muazzam birer taş külçesini vapurun bu küçük vinci çekebilecek mi?.

Geminin süvarisi gaeyt sevim­ li. Genç bir zabitti. Hamdi beyin vinç meselesinde heyecan içinde çırpındığını görünce evvelâ te­ minat verdi:

— Korkmayınız efendim... Bu vinç çeker..

— Ya çekmezse?.,

Genç zabit Hamdi beyi temin etmek ve heyecanını yatıştırmak için gayet Amerikanvari bir fikir buldu. Vincin üzerine at1 adı. Müthiş bir çeviklikle gemiden

aşağıya, sala kaydı. Hamdi bey:

— Ne yapıyorsun oğlum?., di­ ye aşağıya bağırdı. Genç süvari cevap verdi:

— Beyefendiciğim... Lâhitler havaya kalktıktan sonra yolda zincir kopacak, hepsi birden de­ nize batacak, salı da, öteki lâhit­ leri de batıracak buyurmuyor mu­ sunuz?. Ben kendi zincirimden eminim..,. Şimdi vinç işliyecek ve ben havaya kalkan lâhtlerin tam altında duracağım... Artık haya­ tımı sokakta bulmadım ya.. Ha­ vadan düşecek bir lâhidin aban­ da durur muyum?. Sırf size iti­ mat gelsin diye böyle yapıyorum. Süvari böyle söyliyerek bağ­ lanan lâhidi vince taktırmış, onu hareket ettirmişti.

Lâhitler saldan ayrıldı. Hava­ ya kalktı. Hakikaten genç zabit onun altında duruyor!'..

Hamdi beye emniyet gelmesi için sevimli denizcinn yaptığı bu hareket ilim adamını büsbütün telâşlandırdı. Üzüntüsü iki misli oldu. Heyecanı hem vincin ko­ pup lâhitlerin gitmesinden, hem de onun altında bulunan genç bahriyelinin parçalanması dü­ şüncesinden katmerleşti..

Lâhitler îstanbtfa geldi am­ ma o da bitti,.

Hikmet F e rid e Es

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Idarece buna verilen kar~~l~ kta; Maliye Vekilli~inin, be~~ ay sonra gerekecek kömür için iki yüz bin lira vermesi olana~~~ varsa, be~~ aya kadar hareketten kalacak olan

Bazı yaşlılar, çoğu acayip bir dli kullanan ve acayip manzıuner l e r ( !) yazan yeni nesil cahil sa­ nıyorlar; klâsik şekilde yazamam d'klnn İçin bu tuhaf

Ayrıca araştır- macı çocukları iki buçuk yıl takip ettikleri- ni, daha uzun vadedeki sonuçların bilinme- diğini ve çalışmaya dahil edilen çocukların ergenlik

Dernek arşivleri esas alınarak, Araştırmacı Yazar Osman Öndeş tarafından yürütülen, belge, bilgi, sergileme ve yayınlama projesinin ürünüdür. İMEAK Deniz

bir yapıyı benimsediği gözlemlenen Câbirî, tarihî okumada da aynı yöntemin etkisiyle ya da sosyal olguların doğasında var olan çok nedenle açıklama zorunluluğu sebebiyle

Nursing Care and Education of Pulmonary Arterial Hypertension Patients Receiving Continuous Intravenous Prostacyclin

Türk temaşa âleminde olduğu kadar Türk mizah âleminde de ölümsüz bir isim bırakan ve halkın «Komik-i Şe­ hir» adını verdiği KEL HAŞAN E- FENDİ, 14

Sürmene’nin tarihi, doğal yapısı ve halkın soysal yaşamı hakkında bilgiler verilmiş, bu özelliklerin oyun karakteri yapısının oluşmasında etkili olduğu, yörede