• Sonuç bulunamadı

Manu Kanunnamesi'ne göre Hinduizm

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Manu Kanunnamesi'ne göre Hinduizm"

Copied!
145
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ

MANU KANUNNAMESİ’NE GÖRE HİNDUİZM

Emine ERSÖZ

Prof. Dr. Ali İhsan YİTİK

(2)

ii

YEMİN METNİ

Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum “ Manu Kanunnamesi’ne Göre

Hinduizm ” adlı çalışmanın, tarafımdan, bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı

düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin bibliyografyada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

Tarih

..../..../... Adı SOYADI

(3)

iii

YÜKSEK LİSANS TEZ SINAV TUTANAĞI Öğrencinin

Adı ve Soyadı : Emine ERSÖZ

Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri

Programı : Felsefe ve Din Bilimleri

Tez Konusu : Manu Kanunnamesi’ne Göre Hinduizm

Sınav Tarihi ve Saati :

Yukarıda kimlik bilgileri belirtilen öğrenci Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün ……….. tarih ve ………. sayılı toplantısında oluşturulan jürimiz tarafından Lisansüstü Yönetmeliği’nin 18. maddesi gereğince yüksek lisans tez sınavına alınmıştır.

Adayın kişisel çalışmaya dayanan tezini ………. dakikalık süre içinde savunmasından sonra jüri üyelerince gerek tez konusu gerekse tezin dayanağı olan Anabilim dallarından sorulan sorulara verdiği cevaplar değerlendirilerek tezin,

BAŞARILI OLDUĞUNA Ο OY BİRLİĞİ Ο

DÜZELTİLMESİNE Ο* OY ÇOKLUĞU Ο

REDDİNE Ο**

ile karar verilmiştir.

Jüri teşkil edilmediği için sınav yapılamamıştır. Ο***

Öğrenci sınava gelmemiştir. Ο**

* Bu halde adaya 3 ay süre verilir. ** Bu halde adayın kaydı silinir.

*** Bu halde sınav için yeni bir tarih belirlenir.

Evet Tez burs, ödül veya teşvik programlarına (Tüba, Fulbright vb.) aday olabilir. Ο Tez mevcut hali ile basılabilir. Ο Tez gözden geçirildikten sonra basılabilir. Ο

Tezin basımı gerekliliği yoktur. Ο

JÜRİ ÜYELERİ İMZA

……… □ Başarılı □ Düzeltme □Red ………... ………□ Başarılı □ Düzeltme □Red ………... ………...…□ Başarılı □ Düzeltme □Red ……….…

(4)

iv

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

Manu Kanunnamesi’ne Göre Hinduizm Emine ERSÖZ

Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü

Felsefe ve Din Bilimleri

Bu çalışmanın amacı Hindu kutsal metinlerinden Manu Kanunnamesi

çerçevesinde Hinduizm’in genel resmini çizmektir.

Eser kısaca bireyin dünya hayatını tanzim için kompoze edilmiştir.

Bunun yanı sıra Hinduizm’in ayırt edici uygulamalarından olan kast sistemi de burada ayrıntılı biçimde ele alınır.

Çalışmanın giriş kısmında Hinduizm, kutsal metinleri, Manu Kanunnamesi ve eserin önemi ile ilgili genel bilgiler verilmiştir. İlk bölümde tanrı, yaratılış, kurban, kadın, helal-haram, günahlar ve kefaretleri, hayatın dört evresi gibi konular hakkında Manusmriti’de yer aldığı şekliyle bilgiler sunulmuştur. İkinci bölüm ise bu dindeki ve eserdeki yeri ve önemi nedeniyle kast sistemine ayrılmıştır.

Çalışmanın sonunda Manu Kanunnamesi’nin ve Hinduizm’ in genel değerlendirmesi yapılmıştır.

(5)

v

ABSTRACT Master Thesis

Hinduism According to The Law of Manu Emine ERSÖZ

Dokuz Eylül University Institute of Social Sciences

Departmant of Philosophy and Sciences of Religion

The aim of the study is outline the Hinduism from the perspective of The Law of Manu which is one of Hindu holy scriptures.

The text is precisely composed to regulate the life of individual in this world. Additionally the cast system, which is from the distinctive applications of Hinduism, is also handled in detail.

In the introduction part of the study, general information is given about Hinduism, its holy scriptures, The Law of Manu and importance of the text. In the first chapter the information about the subjects such as god, creation, sacrifice, woman, permission-prohibition, crimes and restorations, four stages of life and etc. is presented in the way it takes places in Manusmriti. Second chapter is allocated to the cast system because of its place and importance in the religion and the text.

At the end the general evaluation of the text and Hinduism is given.

(6)

vi İÇİNDEKİLER YEMİN METNİ... ii TUTANAK ...iii ÖZET ... iv ABSTRACT... v İÇİNDEKİLER ... vi KISALTMALAR ...viiii GİRİŞ ... ix

1. ARAŞTIRMANIN AMACI, ÖNEMİ, KAPSAMI, YÖNTEMİ VE GÜÇLÜKLERİ... ix

1.1 Araştırmanın Amacı ve Önemi... ix

1.2 Araştırmanın Yöntemi, Kapsamı ve Güçlükleri...xiii

2. TEMEL ÖZELLİKLERİ BAKIMINDAN HİNDUİZM... xiv

3. HİNDU KUTSAL METİNLERİ ...xviii

4. MANUSMRİTİ (MANU KANUNNAMESİ) VE YAZARI ... xix

4.1. Eserin İçeriği ...xxviii

BİRİNCİ BÖLÜM MANU KANUNNAMESİ’NDEKİ TEMEL DİNİ KONULAR 1.1. TANRI VE YARATILIŞ... 1

1.2. KURBAN ... 8

1.3. KADIN ... 13

1.4. BAZI GÜNAHLAR VE KEFARETLER... 25

1.5. HELAL VE HARAM YİYECEKLER, TEMİZ VE PİS MADDELER ... 34

1.5.1. Helal ve Haram Yiyecekler ... 34

1.5.2. Dinen Temiz ve Pis Kabul Edilen Bazı Maddeler... 41

1.6. AŞRAMA (HAYATIN EVRELERİ) ... 43

(7)

vii

1.6.2. Aile Hayatı Dönemi... 52

1.6.3. Münzevi Hayat Dönemi ... 55

1.6.4. Çilecilik (Dilencilik) Dönemi... 57

İKİNCİ BÖLÜM MANU KANUNNAMESİ’NE GÖRE KAST SİSTEMİ 2.1. KAST... 61

2.1.1. Kast Mensuplarının Ortak Yönleri ... 70

2.2. TEMEL KASTLAR... 75 2.2.1 Brahmanlar ... 76 2.2.2. Kşatriyalar ... 83 2.2.3. Vaisyalar... 87 2.2.4. Sudralar... 88 2.3. ARA KASTLAR ... 91

2.4. KAST DIŞI KABUL EDİLEN GRUP: PARYALAR... 94

2.5. KASTIN KARMA VE TENASÜHLE İLİŞKİSİ... 96

SONUÇ ... 100

(8)

viii

KISALTMALAR Age. Adı geçen eser

Bkz. Bakınız C. Cilt Çev. Çeviren

MS. Manusmriti

S. Sayfa

S.B.E. Sacred Books of the East Trans. Translated by

Vol. Volume Yay. Yayınları

(9)

ix

GİRİŞ

1. ARAŞTIRMANIN AMACI, ÖNEMİ, KAPSAMI, YÖNTEMİ VE GÜÇLÜKLERİ

1.1 Araştırmanın Amacı ve Önemi

Hinduizm’in tarihi M.Ö II. bin yılın ortalarına kadar götürülmektedir. Otuz beş asırlık tarihiyle o, yaşayan dinler içinde en eski olanıdır. Hindistan nüfusunun %80’i, dünya nüfusunun %12’si bu dine inanır. Yaklaşık 800 milyon mensubu ile Hinduizm aynı zamanda yaşayan büyük dinlerden biridir. Aynı bölgede ortaya çıkan Budizm, Caynizm, Sihizm gibi dinlerin kendi içinden teşekkül etmesi nedeniyle onun, bölgedeki en etkili dini gelenek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Hinduizm, daha ziyade Hindistan alt kıtasında yaygın olarak inanılan bir dindir. Bugün Nepal ve Endonezya’nın bir bölümünde de Hindular yaşamaktadır. Ancak Hindistan dışındaki Hinduların da bir şekilde Hint kökenli olması ve bu dinin Hint kıtası ile sınırlı kalması Hinduizm’in etnik kökenli bir din olduğu sonucunu doğurmaktadır.1

Ancak günümüzde iletişim ve haberleşmenin artmasıyla dünya giderek küçülmekte ve özünde misyoner bir yapıya sahip olmasa da Hinduizmle, en azından onun felsefesine ait bazı düşüncelerle tanışan kişi sayısı her geçen gün artmaktadır. Yeni dini oluşumların da etkisiyle, özellikle bu dinin temel öğretilerinden yoga ve meditasyona olan ilgi Batı kanalıyla ülkemize gelmekte ve hem Batı’da hem de ülkemizde giderek daha fazla ilgi görmektedir. Yoga yapanların çoğunun bunun uzak doğu dinlerinde önemli bir ibadet olduğunu bilmeden yaptığını düşünürsek, birçok kişinin aslında farkında olmadan bu dinlere ait fikirlerle temas ettiğini görürüz. Dolayısıyla Hinduizm’in etnik görünümlü bir din olarak kalmaktan giderek uzaklaştığını söylemek mümkündür.

(10)

x Diğer yandan önceleri Hinduizm misyoner karakteri ağır basan bir din değilse bile Hıristiyan misyonerlerine tepkinin de etkisiyle o, son yüzyılda kendini savunma eğilimi göstermiş ve öğretilerini yayma girişimlerini hızlandırmıştır. Böylece daha sonraları Hindu misyonerleri Avrupa ve Amerika’ya uzanmışlardır. Bu misyonerler arasında Svami Vivekananda en meşhurlarındandır.2 Dolayısıyla Hinduizm’i, etki alanı sadece Hint kıtasıyla sınırlı bir din olarak düşünmek yanlış olacaktır. O, dini öğretilerini modern zamanın şartlarına uyarlamak ve insanları günlük yaşamın karmaşasından uzaklaştırıp ruhî sükûnete kavuşturacağını vaat etmek suretiyle her geçen gün daha fazla ilgi gören bir dindir. Etki alanı giderek yaygınlaşan bir din olarak Hinduizm’i doğru şekliyle anlamak kutsal metinlerine bakarak mümkün olabilir. Hinduizm, onlarca ciltten oluşan kutsal kitaplarıyla dinler arasında kutsal kitabı en fazla olan dindir. Manu Kanunnamesi Hinduizm’in sosyal ve pratikteki yönüne doğrudan bir bakış açısı sunmaktadır. Başta Hinduizm’in sosyal hayata bakışının ifadesi olan kast sistemi, sistemin karma ve tenasühle ilişkisi, kast mensuplarının görevleri gibi konularda bizlere bilgi vermektedir. Bunun dışında helal ve haram yiyecekler, kurbanlar, bir Hindu’nun yaşaması gerekli olan hayatın dört evresi, uygun evlilik çeşitleri, iyi bir yöneticinin özellikleri, kadın’ın görevleri gibi dinin uygulamaya yönelik birçok konusunda malumat sunmaktadır. Hinduizm’in temel felsefesini, günlük hayattaki uygulamalarını ve onun bu dine inananların hayatında nasıl karşılık bulduğunu anlamak açısından Manu Kanunnamesi çok önemli bir kaynaktır. Eser söz konusu bu önemi nedeniyle çalışmamıza konu olmuştur.

Hinduizm inananların hayatlarına doğrudan müdahale eden, hayatın her alanında etkisi olan bir dindir. Günlük hayatın her anıyla ilişkili çok sayıdaki dini ayinleri nedeniyle onu, dinden ziyade, bir hayat tarzı olarak tanımlayanlar dahi vardır.3 Kişinin doğumuyla birlikte başlayan isim koyma, saç kesme gibi ayinler, öğrencilik hayatına adım atacağı sırada buluğa giriş ayini ile devam eder. Kişi

2 Ekrem Sarıkçıoğlu, Din Fenomenolojisi, Isparta, 2002, s. 283.

3 The İllustrated Encyclopedia of Mankind, The Beliefs of Man, “Hinduism”, ed. Richard Carlisle,

(11)

xi öğrencilik hayatından aile reisliği ya da dilencilik aşamasına geçeceği dönemlerde de yine bir takım dini sorumlulukları yerine getirir. Hinduizm kişiden hayatını dinin belirlediği dört evreye ayırmasını ve buna göre yaşamasını ister. Ayrıca doğuştan mensubu bulunduğu kastın gereklerini en iyi şekilde yerine getirmesini ve içinde bulunduğu konumu değiştirmeye çalışmaması gerektiğini söyler. Evlenirken başta kast eşitliği gibi dinin belirlediği kriterlere uygun bir eş ve dinin uygun gördüğü bir iş seçmelidir. Manu Kanunnamesi Hinduizm’in bu telkinlerinin en açık şekliyle yer aldığı kutsal kitaplardan biridir.

Bugün Hindistan’da hâlâ uygulanan ve Hinduizm’in en özgün uygulamalarından olan kast sistemi tarih boyunca var olmuş çeşitli toplumsal tabakalaşma şekilleri içinde belki de en eski ve özgün olanıdır. Onu diğer toplumsal sistemlerden ayıran özellik, varlığının ve gelişiminin büyük oranda dine dayandırılmasıdır. Geçmişte var olan kölelik gibi sistemlerde toplum basit bir ayırım ile hür ve köleler olarak ikiye ayrılır ve eğer efendisi isterse kişiyi özgür bırakabilirdi. Kast sistemi ise çok daha karmaşıktır. Kişinin bu sistem içindeki yeri doğuştan bellidir ve sonradan değiştirilemez. Ayrıca kastı kabul etmek ve gereğini yerine getirmek dini bir zorunluluktur. Sisteme karşı çıkılması halinde uygulanacak sosyal ve dini yaptırımlar mevcuttur. Denilebilir ki sistem kişinin kendisinden kurtulmak için deneyebileceği bütün çıkış yollarını kapamıştır. Mensubunu kurallarına uymaya mecbur kılmakta ve bulunduğu kast içine adeta hapsetmektedir. Böylece kast özellikle alt sınıflar için önemli bir baskına dönüşmektedir. Bu durum tarih boyunca yaşanan, kişinin din ile mantık kuralları arasında sıkışmasına dolayısıyla yaşadığı gerilime iyi bir örnektir. Bu gerilimin çağımızda özellikle dindar bir Hindu için özgürlük ve eşitlik söylemlerine paralel olarak gitgide artmaktadır. Ayrıca sistemin, Manusmriti’de yer aldığı şekliyle bugün sosyal hayata bire bir uygulanması ciddi sorunlar doğuracaktır. Çünkü eser, hayatın her alanında kast ayırımına göre şekillenen sosyal ilişkilerin temelleri üzerinde bina edilmiş bir toplumu, ideal toplum olarak tasavvur etmektedir. Kast sisteminin ortaya çıkardığı sorunları aşmak için sisteme karşı bir takım faaliyetler yapılmıştır. Ancak hiçbiri kast sistemini tamamen değiştirmeyi ya da ortadan kaldırmayı başaramamıştır. Zaten karşı hareketlerin birçoğu sistemi tamamen ortadan kaldırmaktan ziyade değiştirmeye, özellikle de kilit noktası konumundaki

(12)

xii karma inancını yeniden yorumlamaya yöneliktir. Bu girişimlerin varlığı, kast sisteminin yarattığı problemlerin ve sıkıntıların bir göstergesidir. Manu Kanunnamesi büyük oranda kast sistemi üzerinde durduğu için biz de araştırmamızın ikinci bölümünü bu konuya ayırmayı uygun bulduk.

Tüm bunların yanında kast dışına itilen Hindular da önemli diğer bir sorundur. Sistemin dışına itilen kimselerin tekrar geriye dönüşü mümkün değildir. Bu da, hor görülen insan sayısının giderek artması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla sistem için ciddi bir sorundur. Çünkü sayıları yüz milyonu bulan ve her gün artan bu dışlanmış grubun sistemin ve onu destekleyen temel kaynaklardan olan Manusmriti gibi eserlerin ciddi birer karşıtı olması kaçınılmazdır. Kast dışına itilen küçümsenemeyecek sayıdaki bu grubun Manusmriti’de birçok yerde muhatap dahi alınmaması başlı başına bir sorundur. İbadetler ve görevler anlatılırken hitap genelde ilk üç kasttakileredir. Ayrıca hizmetçi sınıfı da kutsal metinlerde çoğu zaman dışlanmaktadır. Bu ise, bu iki grubu oluşturan ve kendilerini mensubu olarak gördükleri dinin kutsal kitabı tarafından dışlanan milyonlarca Hindu demektir. Bu da yine ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bizim bu araştırmada amacımız Hinduizm’in tanrı, hayatın dört evresi, günlük hayata dair bazı helal ve haramlar, kadın, kast ve bu kapsam içinde karma ve reenkarnasyon gibi öğreti ve uygulamalarını Manu Kanunnamesi çerçevesinde ele almaktır. Eserde yer aldığı şekliyle Hinduizm’in dünya görüşünü ve bugün birçok sorunla karşı karşıya kalan kast sistemini Manu Kanunnamesi’nde yer alan orijinal hali ile ortaya koymaya çalışmaktır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi eser, Hinduizm’e genel bir bakış açısı sunması açısından Hindu kutsal metinleri içinde önemli bir yere sahiptir.

Giderek önem kazanan doğu dinleri ve bu çerçevede Hinduizm ile ilgili batıda birçok araştırma yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir. Ancak dilimizde yeterli çalışmaya rastlanılmamaktadır. Dinler tarihi alanında batı dinleri ile ilgili onlarca kaynak varken Hinduizm ile ilgili kaynaklar parmakla sayılacak kadar azdır.

(13)

xiii Bu ise bu alanda araştırma yapmak isteyen kişiler için ciddi bir güçlüktür. Hinduizm’in temel metinleri olan Vedalar'ın dahi dilimize çevrilmemiş olması bu eksikliği açıkça ortaya koymaktadır. İşte bu nedenle biz bu alandaki boşluğun doldurulması düşüncesiyle böyle bir konuyu ele alma gereği duyduk. Bu çalışmada amacımız Hinduizm’in hayata bakışı ve pratikteki uygulamaları ile ilgili Manu Kanunnamesi’ni esas alarak bilgi vermek ve böylece hem onun dünya görüşünü hem de birinci kaynaklarından birini anlamaya çalışmaktır. Böylece alana mütevazi bir katkı sağlamaktır.

1.2 Araştırmanın Yöntemi, Kapsamı ve Güçlükleri

Öncelikle temel kaynak olan Manu Kanunnamesi incelenmiş, bunun yanında ilgili diğer bazı kaynaklar da taranmış ve eserde yer alan konulardan merkezi öneme sahip olanlarla ilgili bilgiler ana başlıklar altında sunulmuştur.

Çalışmamızın giriş bölümünde öncelikle Hinduizm hakkında kısaca bilgi verdik. Konumuz Manu Kanunnamesi’ne göre Hinduizm olduğu için Hinduizm’in genel çerçevesini ortaya koymak, çalışmanın bir bütün teşkil etmesi açısından önemliydi. Yine girişte Hindu kutsal metinleri hakkında genel bilgiler verdik. Böylece Manusmriti’nin bu çok sayıdaki kutsal kitap arasında yerinin ve öneminin ne olduğu daha iyi anlaşılabilecektir. Daha sonra mitolojik bir kişilik olarak Manu, Manu Kanunnamesi’nin önemi ve eserin Avrupa’daki değeri hakkında genel bilgiler vermeye çalıştık.

İlk olarak, çok açık olmayan ve zaman zaman ismi geçse de eserin genelinde hâkim tek varlık olduğunu söyleyemeyeceğimiz tanrı kavramı üzerinde durduk. Tanrı kavramıyla birlikte eserde oldukça mitolojik ve kapalı bir dille anlatılan yaratılış hikâyesini ele aldık.

Manusmriti’nin iki ayrı bölümde ele aldığı helal ve haram yiyecekler, pis ve temiz maddeler çok ayrıntılıdır. Amacımın Hinduizme ait bir ilmihal yazmak

(14)

xiv değildir. Bu yüzden günahlar, kefaretleri, pis ve temiz maddeler arasından bazılarını örnek olarak ele almakla yetindik.

Manu Kanunnamesi’nde çok ayrıntı sayılabilecek bilgiler bulunmaktadır. Bu nedenle araştırmamızı eserde yer alan konuları belli ana başlıklar altında toplamak suretiyle sınırlandırdık. Eserdeki tüm maddelerin üzerinde tek tek durmak çalışmamızın sınırları içinde mümkün değildir. Bu yüzden eserdeki, Hinduizm’in tanrı, varna, aşrama, helal-haram gibi ana konulardaki görüşlerini başlıklar altında toplayarak açıklamaya ve eseri genel hatlarıyla araştırmamıza yansıtmaya çalıştık.

Araştırmanın güçlüklerinden biri kullanılan esas metin olan Manu Kanunnamesi’nin Sanskritçeden İngilizceye yapılmış bir çeviri olmasıdır. En iyi çevirinin dahi anlamın tamamını yansıtamayacağı düşünülürse, çeviriden çeviri yapmanın zorluğu daha iyi anlaşılacaktır. İngilizce çeviride yer alan bazı kast isimlerinin dilimize çevrilmesinin mümkün olmaması, bazı çevrilenlerin ise anlamsız kalması4 bu konudaki diğer bir sorundur. Ayrıca Hinduizm’in mistik ve felsefi yönü sebebiyle bizlerin yabancısı olduğumuz bazı dini kavram ve terimlerin5 dilimize tam anlamı ile çevrilmesi de mümkün değildir. Çalışmamıza Wendy Doniger ve Brian K. Smith’in ortaklaşa yaptıkları çeviriyi esas almakla birlikte tercüme konusundaki bu güçlükleri aşmak için, özellikle anlaşılması güç kısımlarda S.B.E serisinde yer alan George Bühler’e ait çeviriden yararlandık ve iki metni karşılaştırarak en doğru anlamı bulmaya çalıştık.

2. TEMEL ÖZELLİKLERİ BAKIMINDAN HİNDUİZM

Hinduizm, bugün daha çok Hindistan’da yaygın olarak inanılan, çok tanrılı, bir peygamber ya da kurucusu olmayan, varlığını bir kutsal kitaba dayandırmayan bir dindir.

4 “Videhan”, “şeker kamışı kaynatanlar”, “köpek pişirenler” gibi. 5 “Inner heat”, “ innate activities” gibi.

(15)

xv Hinduizm’i İslam, Yahudilik, Hıristiyanlık gibi tanrı merkezli dinlerden ayıran önemli hususlar bulunur ki, bu dinlerde hakikatlerin tanrı tarafından belli bir zaman ve mekânda belli bir kişiye bildirildiği kabul edilirken, Hinduizm’de hakikatlerin idraki ve ifadeye geçirilmesi birçok ferdin zihni katkısını içinde barındıran yüzlerce yıllık tedrici bir sürecin neticesidir.6 Bu haliyle söz konusu üç dinden oldukça farklı bir konumdadır.

Hinduizm’i incelemeye başlayanlar, bu dinde çok eski zamanlarda inmiş bir vahiy, kurucu bir kişi arama eğilimindedir. Ancak bunların hiçbiri Hinduizm’de tam anlamıyla mevcut değildir. Gerçi Manu Kanunnamesi’nin Manu’ya vahiy ile geldiği yönünde rivayetler de bulunmaktadır. Bunun gibi Hinduizm’e ait bazı rivayetlerin vahiy telakki edilebileceği fikrini Hinduizm’in bir fırkası kabul etse on tanesi reddetmektedir. Şiva’nın eşine gönderdiği vahiy ve benzeri metinlerin ayinlerde okunması ise bu metinlere gösterilen saygının ifadesinden başka bir şey değildir. Hinduizme tabii, metafizik ve düşünce mahsulü bir din denmesinin nedeni işte budur.7

Hinduizm günümüzde yaşayan dinlerin en eski tarihlisi olması itibari ile dikkat çeker. Bilinen tarihi ile en geç MÖ II. bin yılın ortalarında Doğu Avrupa steplerinden gelen Ariler önce kuzey-batı Hindistan’ı daha sonra bütün kuzey Hindistan’ı işgal ettiler.8 Ayrıca Hinduizm’in en önemli ve eski metinleri olan Vedalar’ın da en geç MÖ. 1500 yıllarında oluştuğu bilinmektedir. Bu da, Hinduizm’ in en az otuz beş asırlık bir tarihe sahip olduğunu kesin olarak ispat eder.

Arilerin Hindistan’ı işgali gerek Hinduizm’in oluşması, gerek kast sistemi açısından çok önemlidir. Çünkü Hinduizm Ari din ve kültürünün yerli Dravidyen din

6 P.T. Raju, “Hindistan dinleri”, Asya Dinleri, çev. Abdullah Davudoğlu, İnkılâp yayınları, İstanbul,

2002, s. 25.

7 Raju, s. 27.

(16)

xvi ve kültürü ile kaynaşması ile oluşmuş yeni bir dindir. Ancak yeterli yazılı kaynak ve belge eksikliğinden dolayı Hinduizm’in ihtiva ettiği unsurlardan hangisinin Ari dinine, hangisinin yerli kültüre ait olduğunu tespit ermek zordur.9 Hinduizm birçok dinin etkisiyle oluştuğu için onun tek bir din olduğu konusunda dahi tartışmalar vardır. Bazıları Hinduizm için bir dinler birliği demişlerdir. 10

Kast sistemi özünde Ari ırkın diğerlerine olan üstünlüğünü savunur ve bu yönüyle Yahudiliğin üstün İsrail ırkı ideolojisine benzediği söylenebilir. Varna öğretisine göre sadece ilk üç kast Ari ırkındandır. Hizmetçilerin oluşturduğu sudralar ise Aryan kökenli değildir. Tamamen yabancı olarak ülkeye sonradan gelenler ise hizmetçi sınıfından dahi aşağıdadır. Yani kast sistemi Aryanlar’ın ve beyaz derililerin o dönemdeki kara derili yerli halktan üstünlüğü fikri üzerine inşa edilmiştir. Manusmriti’deki şu ifade kast sisteminde Aryan ırkından olmayanlara bakış açısının nasıl olduğu hakkında fikir vermektedir: “Anti-Aryan davranışları,

zalimlik, kabalık, dini ibadetleri yerine getirmede sürekli olarak eksiklik gösterme... Bunlar bu dünyada kirli bir rahimden doğmuş olmanın en açık belirtileridir.”11 Yani

bir kimsenin anne ya da babasının aşağı kasttan olması o kişinin Aryan olmadığının ve tüm kötü karakter özelliklerine sahip olabileceğinin bir göstergesidir.

Bugün en yaygın kullanımı ile bizim Hinduizm dediğimiz dinlerine Hindular kendileri sanatana-dharma (ezeli ve ebedi yol) demektedirler. Hindu kelimesinin kullanımında ise bir anlam karmaşası vardır. Müslüman denilince kimin kast edildiğinin bilinmemesi İslam’la ilgili bir araştırma için nasıl bir sıkıntı oluşturacaksa, Hindu kelimesinin anlamındaki bu karmaşa da Hinduizm’i ele alan bir çalışma için böyle bir sorundur. Bu yüzden bu kelimenin kullanım şekilleri ile ilgili kısaca bilgi vermek istedik.

9 Aynı yer.

10 Henry O. Thompson, World Religions in War and Peace, McFarland and Company, North

Carolina, 1988, s. 59.

(17)

xvii Hindu kelimesi farklı zamanlarda farklı anlamları ifade etmek için kullanılmıştır. Geçmişte hatta bugün bile birçok insan Hindu kelimesini Hindistanlı ile eş anlamlı olarak kullanmaktadır. Geçmişte bu kullanım doğru olabilirdi. Ancak günümüz için Hindu kelimesinin Hindistanlı ile eş anlamlı kullanılması doğru bir kullanım değildir. Çünkü bugün Hindistan’da kendini Hintli olarak tanımlamayan birçok Müslüman, Budist, Caynist, Hıristiyan, ateist ve rasyonalist vardır. Dolayısıyla Hindu kelimesini “Amerikan”, “İngiliz”, “Avustralyalı”, “Japon” gibi bir sınıflama içinde kullanmak yanlış olacaktır. Zira Hindu olmayan pek çok Hindistanlı olduğu gibi Hindistanlı olmayan pek çok Hindu da vardır. Sri Lanka ve Nepal’de yaşayan Hindular gibi.12

Dini alanda ise Hindu kelimesi bazen Budist, Caynist ve Sihleri de içine alacak şekilde çok geniş bir anlamda kullanılmaktadır. Oysa bu da doğru bir kullanım değildir çünkü kelimenin anlamını çok fazla genişletmektedir. Eğer bu varsayım doğru kabul edilirse Japonya’nın bir Hindu ülkesi olduğunu da kabul etmek gerekir. Bu iki kullanımdan ilki Hinduizm’in felsefi yönünü yok saymaktadır. Diğer yandan Budizm, Caynizm gibi dinler Vedalar’ın yanılmazlığı, kast sistemi gibi Hinduizm’in temel inanç esası sayılacak öğretilerini reddederler. Dolayısıyla kelimenin bu yönde kullanımı da yanlıştır.13

Hindu ve Hinduizm terimlerinin kullanımında karşılaşılan bu karmaşa daha sonra ortadan kalkmıştır. Hindu olmayan yabancılar zamanla Hinduizm ismini verdikleri bu tortudan, Budizm ve Caynizm’i ayırdılar. Hinduizm, Hindu-Ariler tarafından yaşanıp şuur planına çıkarılan hayat tarzı olarak tasvir edilebilir.14 “Dünyanın en büyük dinlerinden birine işaret etmek için kullanılan Hinduizm

kelimesini, ancak, Hindu olduklarını iddia eden ve Hindu olarak tasnif edilmekten rahatsız olmayan insanların dini olarak tanımlayabiliriz... Hindu kelimesini ilk kullananlar, Hinduizm denilen doktrinleri geliştirip birleştiren Hindu-Ariler değildir.

12 Ramendra Nath, Why I Am Not a Hindu, Originally published by Bihar Rationalist Society (Bihar

Buddhiwadi Samaj), 1993, http://www.infidels.org/library/modern/ramendra_nath/hindu.html, (10.04.07).

13 Aynı yer. 14 Raju, s. 23.

(18)

xviii

Bu insanlar kendilerine Ari, dinlerine de Ari yolu (Arya Dharma) diyorlardı... Kutsi metinleri şekillenmeye başladığında, aynı Ariler, dinlerine bir de Vedacı yol ismini taktılar. Sind bölgesini ele geçiren eski İranlılar Sindu kelimesini (İndus nehrinin Sanskritçe ismi) Hindu biçiminde telaffuz ettiler ve kelimenin bu şekilde bozulması Hindular, Hinduizm, İndus, Hindistan ve Hindistanlılar kelimelerinin doğmasına neden oldu.”15

Kelimenin doğru olan ve dinler tarihinde de kullanılan karşılığına göre ise Hindu, aynen Hıristiyanlık, Yahudilik, İslam, Budizm gibi müstakil bir din olan Hinduizm’i benimseyen kişiler için kullanılan terimdir. Biz de çalışmamızda Hindu kelimesini bu anlamıyla kullanacağız.

3. HİNDU KUTSAL METİNLERİ

Bilindiği gibi Hinduizm’in bir tek kutsal kitabı yoktur. Onun farklı özellikleriyle ön plana çıkan çok sayıda kutsal kitabı vardır. Örneğin dinin en temel eserleri kabul edilen Veda’lar, yağmur, rüzgâr, ateş, su gibi değişik tabiat güçlerinin kişileştirilmesiyle ortaya çıkan tanrılara yazılmış ilahileri içerirken, Upanişadlar insanın tanrıda yok olması, Brahman-Atman birliğini gerçekleştirmesi gibi felsefi ve metafizik konular üzerinde durur. Bunun yanı sıra Mahabharata ve Ramayana destanları ise kutsal metinlerde mecâzi veya metafizik boyutlarıyla işaret edilen konuların ve yaşam modellerinin çeşitli kahramanlar aracılığıyla somutlaştırılması ve davranış kalıbına dökülmesidir. Kanunname özelliği taşıyan Dharma Sastralar’a gelince bunlar daha ziyade, toplumsal ilişkileri düzenleyen ve insanların uyması gereken kuralları ve toplumsal yapıları açıklayan eserlerdir.

Bu çok sayıdaki kutsal kitap, kaynağının ilahi ya da insani oluşuna göre şruti (işitilen) ve smriti (hatırlanan) olmak üzere iki gruba ayrılır. Şrutiler ilahi kaynaklı ve yanılmaz otorite kabul edilen eserlerdir. Bu grup Vedalar, Upanişadlar, Brahmanalar ve Aranyakalar’ı içeren yüzlerce kitaptan oluşan ve çoğu zaman sadece Vedalar

(19)

xix olarak isimlendirilen eserleri kapsar. Bazense Veda kelimesi sadece en önemli metin olan Rig Veda’yı ifade etmek için kullanılır. Vedalar Rig Veda, Sama Veda, Yajur Veda ve Atharva Veda olmak üzere dört kitaptır. Gerçekte Hinduizm’in esas kaynağı bu metinlerdir. Smritiler ise bunları açıklayan yardımcı metinlerdir. İkinci gruptaki eserler şifahi olarak nakledilmiş ve zaman içinde şekillenerek oluşmuş kitaplardır. Bunlar Hindu geleneğinin zaman içerisinde almış olduğu biçimlerin, kazanmış olduğu anlamların ifadesi olan kitaplardır. Bu eserlerde Vedalarda yer alan hakikatlerin açıklamaları vardır.16 Ancak bunlar da tanrısal niteliklere haiz kişiler tarafından kaleme alınmış kabul edildikleri için şrutiler gibi kutsal kabul edilirler.

Bugün bu kitapların önemi ve değeri ile ilgili farklı görüşler vardır. Genel olarak smritilerin ikinci otorite kaynağı kabul edilmekle birlikte, doğruya nasıl ulaşılacağını daha iyi ve açık gösterdiği için daha önemli olduğunu söyleyenlerde vardır. 17 Bu yaklaşımın en önemli nedenlerinden biri Hinduların kutsal kitap konusundaki tavırlarıdır. Kastla ilgili kısıtlamalar nedeniyle Vedalar sadece belli bir grubun ulaşabileceği kitaplardır. Smritiler ise herkesin daha rahat ulaşabileceği metinler olması itibariyle halk tarafından daha fazla ilgi görmektedir. Nitekim Mahatma Gandi gibi tanınmış dini ve siyasi bir lider bile şruti türündeki eserlerin birinci el bilgisine sahip bulunmadığını ancak smriti içerisinde yer alan Gita’nın ruhunu teselli ettiğini ve son nefesinde bile tek rehberi olacağını söyler.

4. MANUSMRİTİ (MANU KANUNNAMESİ) VE YAZARI

Manu Kanunnamesi Manu isimli zata atfedilir. Manu mitolojik olarak Hinduların ve insan ırkının atası kabul edilen bir kraldır. Yani o bir nevi Hinduizm’in Âdemi’dir.18 Diğer yandan eserin içinde Manu’dan “kendi kendine var olanın oğlu”

olarak da bahsedilir.19

16 D. S. Sarma, “The Nature and History of Hinduism”, The Religion of The Hindus, ed. by Kenneth

W. Morgan, Motilal Banarsidas, Delhi, 1953, s.7.

17 Hindu Sacred Books, http://hinduism.iskcon.com/tradition/1105.htm, (15.10.07).

18 The Laws Of Manu, trans. Wendy Doniger with Brian K. Smith, Penguin Books, New Delhi, 1991,

introduction bölümünden, s. xviii.

(20)

xx Manu Kanunnamesi onun dini konularda verdiği bilgilerden ibarettir. Aslında eseri gerçekten yazan kişi Manu değildir. Eserin birden fazla yazarının olduğu ve farklı bölümlerin farklı zamanlarda meydana getirildiği konusunda araştırmacılar görüş birliği içindedirler. Ayrıca bu, metin içindeki bilgi ve hüküm çeşitliliğinden de anlaşılmaktadır.20 Önemli olan Manusmriti’nin vahiy kaynaklı olup olmadığı değildir. Eser üzerindeki tartışmalar daha çok onun tutarsız olup olmadığı, ahlaki, dini ve hukuki değeri üzerinedir.

Manu, Sanskritçe düşünmek anlamına gelen man kelimesinden türetilmiştir. Manu’dan aynı zamanda insan ırkının atası olan kişi, dünyanın yasa koyucusu olarak da bahsedilmektedir.21 “Rivayetlere göre Manu ilk kanun yapıcıdır. İnsanı ortaya

çıkaran kişi olduğu da söylenir. Sanskritçe manava kelimesi gibi, İngilizce man (insan) kelimesinin de kökü etimolojik açıdan Manu kelimesine kadar götürülebilir. Manu kelimesi de man fiil kökünden türemiştir. Öyleyse insan etimolojik açıdan düşünen bir varlık anlamına gelmektedir. Fakat Manu düşünme usullerinden ziyade doğru davranış usulleri üzerine kafa yormuştur. Öyleyse Manu’nun halefi olarak insanoğlu düşünen, ahlaki bir varlıktır.”22

Satapata Brahmana’da geçen şu hikâye bize, Manu’nun insanların atası kabul edilmesi ile ilgili fikir vermektedir;

“Manu’ya ellerini yıkaması için su getirdiler, artık ellerin yıkanması için su

getirmenin alelade olması gibi. Yıkarken ellerine bir balık çıkageldi. Balık dile gelerek ‘beni büyüt, seni kurtaracağım’ dedi. ‘Neden kurtaracaksın beni?’ ‘Bir sel bütün mahlûkatı alıp götürecek. Ben seni o selden kurtaracağım.’ ‘Pekâlâ, ben seni nasıl büyüteceğim?’ ‘Balığı balık yutar. Küçük kaldığımız sürece bizi bekleyen yok oluştur. Beni önce bir kavanozun içinde tut. Büyüyünce bir göle, daha da büyüyünce denize koy. Böylece tehlikeden uzak olayım.’ Balık kısa süre içinde tüm balıkların en büyüğü (Caşa) haline geldi. Sonra Manu’ya ‘Sel, filan yıl gelip çatacak. Beni dinle, bir gemi yap. Sel gelince ona bin. Ben seni sel sularından koruyacağım’ dedi. Böylece

20 MS, introduction, s. xIiv, xIvi.

21 John Dowson, A Classical Dictionary of Hindu Mythology and Religion, Rupa Paperback, New

Delhi, 1987, s.199.

(21)

xxi

Manu, besleyip büyüttüğü balığı denize attı. Balığın söylediği yıl gelince gemiyi yaptı. Sel suları yükselince gemiye bindi. Balık yüzüp onun yanına geldi. Manu geminin halatını balığın boynuzuna bağladı ve hızla Kuzey dağının oraya erişti. Balık o zaman şöyle dedi: ‘Ben seni kurtardım. Gemiyi bir ağaca bağla ve dağın tepesindeyken suların seni karaya oturtmasına müsaade etme. Sular çekildikçe sen de yavaş yavaş aşağı inersin.’ O da tedricen aşağı indi. Sel bütün mahlûkatı alıp götürdü. Geriye bir tek canlı olarak Manu kaldı. Evlat arzusuyla tapınıp kendini cezalandırmaya başladı. Sonra pişmiş aştan bir adak hazırladı. Sulara adak olarak tereyağı, ayran, kaymak ve lor sundu. Bir yıl içerisinde bu adaklardan bir kadın yaratıldı. Kadın, üzerinden damlalar dökülür halde ayağa kalktı. Erimiş yağ onun ayak izlerinde birikti. Manu evlat arzusuyla eşiyle birlikte tapınmaya ve kendini cezalandırmaya devam etti. İşte o kadın vasıtasıyla Manu’dan bu ırk türedi. Bu, Manu’nun ırkıdır. O kadın vasıtasıyla ne istediyse ona verildi.”23

Buradan da anlaşılmaktadır ki Manu sadece Manu Kanunnamesi’ni yazan kişi değil, o aynı zamanda birçok dini inanç ve gelenekte var olan tufan inancının başkahramanı ve insanoğlunun ilk atası\atalarının genel adıdır. Manu ifadesi bizdeki insan kelimesinin Hint kültüründeki karşılığı olarak kabul edilebilir.

Bundan başka Manu’dan, Visnu Purana ve Mahabharata gibi kutsal metinlerde de bahsedilir. O, Mahabharata’da, on tane çocuğu olan24, güçlü ve büyük bir bilge, Vivasman’ın oğlu, şan ve şerefte Brahma’ya eşit25 bir kişi olarak tanımlanır. Bunlar, Manu’nun eserde bahsedilen özelliklerinden sadece bazılarıdır.

Manu’yla ilgili Manu Kanunnamesi'nde yer alan ifadeler onun önemini ve dindeki değerini göstermektedir: “Büyük bilgeler Manu’ya yaklaştı. Manu tek amaçlı

konsantrasyon halindeydi. Düzgün bir şekilde karşılıklı selamlaştılar. Ona şöyle dediler; Efendim, lütfen bize dört sınıftaki insanların ve iki sınıf arasında doğmuş

23 The Satapatha Brahmana, Sacred Books of the East, trans. Julius Eggeling, 1882, v. 12, part I,

8/1-10’dan derleme, http://www.sacred-texts.com/hin/sbr/sbe12/sbe1234.htm, (15.10.07).

24 Mahabharata, trans. Kisari Mohan Ganguli, 1883–1896, book 1, section LXXXV,

http://www.sacred-texts.com/hin/m01/m01076.htm, (16.10.07).

25 Mahabharata, book 3, section CLXXXVI, http://www.sacred-texts.com/hin/m03/m03186.htm,

(22)

xxii

olanların görevlerini tam anlamıyla ve sırasıyla anlatın. Çünkü siz gücü hayal edilemeyen ve ölçülemeyen, ‘kendi kendine var olmuş’ tarafından yaratılan bütün sistem içinde, neler yapılması gerektiğini en doğru şekilde bilen tek kişisiniz. Yüce ruhlu bilgeler bunu sorduklarında, enerjisi sınırsız olan Manu onları şereflendirdi ve sorularına yanıt verdi.”26

Bu ifadeler Manu’nun sıradan bir insanın ötesinde niteliklere sahip olduğunu göstermektedir. Manu’ya verilen “bütün sistem içinde neler yapılması gerektiğini en iyi şekilde bilen kişi olma” sıfatı nedeniyle, onun insanların atası olmasının yanı sıra, adeta tanrısal gerçekliği insanlara en iyi şekilde iletecek kişi olarak Hıristiyanlık’taki İsa ya da İslam kültüründeki peygamber rolünü üstlendiği şeklinde yorumlanabilir.

Manu’yla ilgili diğer bir nokta eserde sadece bir tane Manu’nun olmadığını gösteren ifadelerin varlığıdır. Birinci bölümde yaratılan 10 büyük bilgenin diğer yedi Manu’yu yarattığı geçmektedir.27 Yine ilerleyen kısımlarda 7 Manu’nun büyük tanrı Brahma’dan yaratıldığı ve her birinin kendi neslini oluşturduğu, her birinin kendi devrinde evreni, hareketli ve hareketsiz canlıları yaratarak onlara hükmettiği söylenmektedir.28 Satapatha Brahmana’da sözü edilen Manu’nun, 7. Manu Vayvasvata olduğu ifade edilir.29

Kutsal metinlerdeki açıklamalar dışında Manu’nun gerçekten yaşayıp yaşamadığı ile ilgili somut herhangi bir bilgi ya da delil yoktur. Bu yüzden yaygın inanç onun efsanevi bir kişilik olduğu şeklindedir.

Manu Kanunnamesi, Smriti literatürüne dâhil olan temel 18 Dharma

Sastra’dan biridir.30 Manusmriti, Vedalar gibi dinin en temel kaynaklarından biri değildir. Tarihin hiçbir döneminde bütün Hindular Manusmriti’ye ya da başka bir kanun kitabına tamamen inanmış ve kurallarını eksiksiz uygulamış değillerdir.31 26 MS, I, 1–4. 27 MS, I, 36. 28 MS, I, 61, 63. 29 J. Dowson, s. 199–200. 30 Manusmriti, http://en.wikipedia.org/wiki/Manusmriti, (16.10.07). 31 Manusmriti, http://www.experiencefestival.com/a/Manu_Smriti/id/514064, (16.10.07).

(23)

xxiii Bununla birlikte eser daima gerek Hindular, gerek diğer din mensupları tarafından üzerinde en fazla durulan ve önem verilen Hindu metinlerden biri olmuştur. Tüm Dharma Sastralar bir yana klasik Hindu metinlerinde hiçbir Dharma Sastra Manusmriti kadar sık zikredilmez. Dünyanın en uzun destanı olan Mahabharata’da, Manu Kanunnamesi’nin büyük bölümü kahramanların ağızlarından aktarılır. Ancak Manusmriti ya da Mahabharata’dan hangisinin ilk metin, hangisinin alıntı yapan olduğunu tespit etmek mümkün değildir.32

Manu Kanunnamesi Hinduizm’in temel ahlak ve ibadet esaslarını içinde barındıran kutsal kitaplarından biridir. Daha öncede ifade ettiğimiz gibi eserin birden fazla yazarın farklı dönemlerde kaleme aldığı Kanunnamelerin bir toplamı olduğunu söylemek mümkündür.

Eserin M.Ö. 200- M.S. 100 yıllarını kapsayan dönemde kompoze edildiği sanılmaktadır. Bu tarih önemlidir. Çünkü bu tarih brahman geleneğinin Anti-Vedik hareketler tarafından ciddi olarak tehdit edildiği dönemdir. Dolayısıyla gerek Manusmriti gerek diğer Dharma Sastralar’da ortaya konan toplumsal düzen bu karşı hareketlere bir tepki olarak düşünülebilir.33 Yani Manusmriti, Ortodoks Hindu geleneğini ortaya koyan temel eserlerden biridir.

Manu Kanunnamesi’nin orijinal dili Sanskritçe’dir. Eser 2685 maddeden oluşmaktadır. Dr. Surendra Kumar’a göre onun 1214 maddesi orijinaldir. Geri kalan 1471’i metne sonradan ilave edilmiştir.34

Eser çok çeşitli konuları ele alıyor görünmekle birlikte özünde Hindu yaşam tarzı ve düşüncesini ortaya koyar. Çeşitli kastlardaki kişilerin yapması gereken ödev ve sorumluluklardan bahsedilir. Erdemli bir kralın ülkesini nasıl yöneteceği, farklı kastlardaki kadın ve erkeklerin nasıl davranması gerektiği, karı-kocanın vazifeleri, hayat, ölüm, karma, yeniden doğuş, cinsel hayata ilişkin kurallar ve yasaklar gibi günlük hayata dair ayrıntılar ele alınır. Eser, dünya hayatının nasıl olduğu ve nasıl

32 MS, introduction, s. xviii.

33 Manusmriti, http://en.wikipedia.org/wiki/Manusmriti, (16.10.07). 34 Manusmriti, http://en.wikipedia.org/wiki/Manusmriti, (16.10.07).

(24)

xxiv olması gerektiğinin bir özeti mahiyetindedir. Manusmriti, Hinduizm’in hâkim şeklinin temel ve önemli metinlerindendir. Dini ve İdeolojik seleflerine veya rakiplerine karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıkmıştır. Eser, diğer tüm metinlere göre Hindu dinine ve sosyal yapısına bir bütün olarak bakmak ve bunları özetlemek hususunda daha başarılıdır. Bu yönüyle Hindu aile yapısı, psikolojisi, beden kavramı, cinsiyet, insanlar ve hayvanlar arası ilişkiler, paraya ve maddeye bakış açısı, siyaset, hukuk, kast, temizlik ve kirlilik, ayinler, sosyal uygulamalar ve idealler, dünyadan feragat, dünyevi amaçlar gibi konuları ele alacak olan hiç kimse, Manusmriti’yi görmezden gelemez. 35

Manusmriti ne sadece bir hukuk kitabıdır ne de tamamen felsefi bir eserdir. O, ameli konuları anlatırken Hinduizm’in temel felsefesini de ortaya koyar. Manusmriti’ye ameli konular üzerinde durduğu için kanun ya da hukuk kitabı da denmektedir. Ancak Manusmriti’de din ile kanunlar iç içe ve karmaşıktır. İkisinin net ve kesin bir ayırımını yapmak zordur. Oysa eser, çok daha fazla saygı ve itibar görse de, diğer bir Dharma Sastra olan Yajnavalkya Smriti’de din ve kanun bir birinden çok daha net bir şekilde ayrılmıştır.36 Bazı hukukçular Manusmriti’nin bu durumunu onun için bir dezavantaj olarak görmüşlerdir.

Eserin adı bir problemi de içinde barındırır. Çünkü eser “Manusmŗiti” ve “Mānavadharmaśāstra” isimleriyle bilinir. Bunlardan ilki Hinduizm’in anahtar kavramlarından olan dharma terimini kapsamazken ikincisi kapsar. Dharma din, görev, kanun, doğru, adalet, uygulama, prensip kelimelerinin tamamının birleşimini karşılayan çok kapsamlı bir kelimedir. İlk kullanımdaki smŗiti ise, śruti’nin aksine geleneksel bir kutsal metne işaret eder. Śāstra kanun olarak çevrildiği gibi, aynı zamanda öğreti, bilim, bilimsel inceleme olarak da çevrilmektedir. Ancak bu son çeviri şifahi olarak aktarılan metinleri ifade eden śāstra ve smŗiti terimlerine yanlış bir anlam yüklemektedir. Eserin isminin genel çevirisi “kanun” şeklindedir.37 W. Doniger ve K. Smith “öğreti” başlığının, onun hâkim dini geleneğin temel kaynaklarından olma fonksiyonunun yanında, bir felsefe kitabı ve kurallarını

35 MS, Introduction, s. xvi, xvii.

36 Justice Markandey Katju, “The Importance of Mıtakshara in the 21st Century”,

http://www.ebc-india.com/lawyer/articles/2005_7_3.htm, (16.10.07).

(25)

xxv karmaşık bir dünya görüşü üzerine oturtan bir din kitabı olması nedeniyle, metnin neye tekabül ettiğini daha doğru karşılayacak bir kelime olduğunu söylemişlerdir.38 Ancak biz, eser, Kanunnameler olarak değerlendirilen Dharma Sastralar kategorisine dâhil olduğu için, Kanunname başlığını tercih ediyoruz. Çevirmenler her ne kadar öğreti kelimesinin metnin içeriğini daha doğru yansıttığını söyleseler bile, bu anlamı direk karşılayabilecek “doctrine” ya da “teaching” kelimelerini değil, ilk olarak hukuk ve kanun anlamına gelen “law” kelimesini başlık yapmayı tercih etmişlerdir.

Eser geleneksel Hindu düşüncesinde merkezi öneme sahip kast öğretisi için temel kaynak olmuştur ve bu özelliğini devam ettirmektedir. Asırların geçmesiyle onun dini gelenekteki merkezi önemini doğrularcasına 9 ayrı şerhi yapılmıştır.39

Batılı araştırmacılar hiçbir eserin Manusmriti kadar ünlü ve asırlarca otoritesini devam ettiren temel kaynaklardan biri olmayı sürdürmeyi başaramadığını söylerler.40 Manusmriti Avrupa dillerine çevrilen ilk Sanskrit eserlerdendir. Eser ilk defa Kalküta’da 1794’te Modern Hindoloji’nin temelini atan William Jones tarafından çevrildi. Hatta Jones’un Londra’daki Saint Paul Katedralinde bulunan heykelinin bir elinde Manusmriti vardır. Jones’un çevirisi 1797’de Almancaya çevrilmiş ve yayımlanmıştır. Daha sonra Fransızca, Almanca, Portekizce ve Rusça dillerine yeni çevriler yapıldı. Eserin Max Müller tarafından düzenlenen Sacred

Books of the East (Doğunun Kutsal Kitapları) serisine dâhil edilişi Avrupalı

oryantalistlerin esere verdikleri önem ve değerin büyük bir göstergesidir. Eser karşılaştırmalı hukuk alanında batılı araştırmacıların ilgisini çekmektedir. J. Duncan M. Derrett’e göre eser kadim hukuk alanında dünyanın ilk eserlerindendir ve her yönüyle Hammurabi Kanunları’ndan bile daha değerlidir.41

Bugün eserin faklı kişiler tarafından İngilizce’ye yapılmış birçok çevirisi vardır. Bunların en bilineni Max Müller editörlüğünde hazırlanan (S.B.E) serisinde

38 MS, Introduction, s. xviii. 39 Aynı yer.

40 Moriz Winternitz, A History of Indian Literature, Vol. 2, part 2, Scientific Literature, trans.

Subhadra Jha, Delhi, 1967, s. 546; aktaran, W. Doniger ve B. K. Smith, MS, introduction, s. xviii.

41 J.D.M. Derrett, Manuśāstravivarana, vol. 2, Wiesbaden, 1975, introduction; aktaran, MS,

(26)

xxvi George Bühler tarafından yapılan42 çeviridir. Biz çalışmamızı yaparken W. Doniger ve B. K. Smith’in ortaklaşa yaptığı çeviriyi esas almakla birlikte gerekli gördükçe, özellikle de anlaşılması zor kısımlarda Bühler’in tercümesinden de yararlandık. Çalışmada esas kaynak olarak Bühler’inkini değil bu tercümeyi kullanmamızın nedeni, çevirinin daha anlaşılır ve sade bir dille yapılmış olmasıdır. Bühler’in tercümesinin 120 yıl önce yapıldığı düşünülürse bu durumun doğal olduğu anlaşılır.

Manusmriti’nin çevrilmesinden sonra Avrupa’daki ünü Hindoloji sınırından öteye geçti.43 Nietzsche ona övgüler yağdırmıştır. Manusmriti’yi İncil’le

karşılaştırmış ve Hıristiyanlığı şöyle eleştirmiştir: “Hıristiyanlığın hasta evinden ve

zindan gibi atmosferinden, onun sağlıklı, yüksek ve geniş dünyasına gelen kimse derin bir nefes alır. Manusmriti’yle karşılaştırıldığında Yeni Ahit ne kadar kötü, ne kadar berbattır!”44

Diğer yandan O, eseri Hıristiyanlıkla karşılaştırdığında Manusmriti’nin de yalan söylediğini ancak onun yalanlarının emir veren düşünür ve soyluların (brahman ve kşatriyalar) halkı (ayak takımını) yönetmesi gibi iyi bir amaç için söylendiğini ve önemli olanın niyetin iyiliği olduğunu söyler.45 Nietzsche İncil’i eleştirirken Manusmriti’nin tam tersi bir duyguyla okunduğunu, karşılaştırılamaz ölçüde ruhsal ve üstün bir eser olduğunu, kitabın ardında ve içinde, gerçek bir felsefesi olduğunu söyler.46

Manu Kanunnamesi’nde birbirine zıt iki dünya görüşü vardır. Bunlardan biri hayatta kalmak için kişinin her şeyi yapmasını ve yemek için öldürmesini mubah görür. “Yaratılmışların efendisi bu âlemi hayat nefesine sahip olanları beslemek için

biçimlendirdi. Sabit veya hareketli her şey yaşayanlar için yemektir. Hareket etmeyenler edenler için, köpek dişleri olmayanlar olanlar için, elleri olmayanlar

42 The Laws of Manu, tr. By George Bühler, Sacred Books of the East, 1886, vol. 25,

http://www.sacred-texts.com/hin/MS.htm, (18. 10. 07)

43 MS, İntroduction, s. xix.

44 Friedrich Nietzsche,Twilight of the Idols, ‘The “Improvers” of Mankind’, section 3,

http://www.praxeology.net/twilight3.htm, (18.10.07).

45 Friedrich Nietzsche, The Antichrist, s. 56–57,

http://www.corrupt.org/data/files/friedrich_nietzsche/etc/friedrich_nietzsche-the_antichrist.pdf, (17.10.07).

(27)

xxvii

olanlar için ve korkaklar cesurlar için birer yemdir.”47 Manusmriti’deki bu cümleler dünya hayatını ve insan ilişkilerini, adeta hayvanlar âlemindeki besin zinciri gibi tanımlamaktadır. Bu dünyadaki tüm varlıkları kabaca yiyenler ve onlara av olacaklar şeklinde ikiye ayırmaktadır.

Diğer yandan Hinduizm’in Ahimsa anlayışı canlılara zarar vermeyi ve öldürmeyi yasaklar. Manusmriti’deki bu iki zıt görüş aynı bölümde geçen, canlılara zarar vermemeyi öğütleyen şu ifadelerde iyice açığa çıkmaktadır:“Bir kişi canlılara

(bağlamak ve öldürmek yoluyla) zarar vermek istemezse, herkes için en iyi olanı yapmak isterse sonsuz bir güzelliği, mutluluğu tecrübe eder.”48 “Bir kişi kurban hayvanını dini bir amaç dışında öldürürse, öldürdüğü hayvanın tüyleri sayısınca yeniden doğmak suretiyle acı dolu ölümler yaşar.”49

Yemek için öldürmek ve vejetaryenlik konusundaki uyuşmazlık eserdeki çelişkili konulardan göze en fazla çarpanıdır. Bazı araştırmacılar, eserdeki bu zıtlıkları, metnin kendi içinde bir bütün olarak değerlendirilebilmesi önünde kesin bir engel olarak görürken, diğerleri eserin ana bir felsefesi olduğunu ve görünüşteki bu zıtlıkların özdeki birliğe zarar vermeyecek nitelikte olduğunu iddia eder. Bizim kullandığımız metnin iki çevirmeni de eserdeki çelişkiler için bu farklı görüşleri benimsediklerini eserin sunuş bölümünde belirtmişlerdir.50 Bu durumun, kullandığımız çeviriyi, eseri tek bir kişinin bakış açısıyla ele alan diğer çevirilerden daha üstün kıldığını düşünmekteyiz. Yine aynı nedenle bu çevirinin, eseri, diğerlerine göre daha objektif değerlendirebileceğini tahmin ediyoruz.

Çevirmenlerden W. Doniger, eserin çelişkilerinden bahsederken bunların çözümsüz olduğunu, ama mutlak şekilde uzlaşmaz olmadığını söyler. Ayrıca eserin birden fazla kişi tarafından yazıldığının çok aşikâr olduğunu ve iki farklı metnin birleştirildiğinin belli olduğu yerlerdeki pürüzleri gidermek için çok iyi bir editöre ihtiyaç duyulduğunu söylerler. Diğer yandan B. Smith eserdeki çelişki ve

47 MS, V, 28, 29. 48 MS, V, 46. 49 MS, V, 38.

(28)

xxviii tutarsızlıkların fikri bütünlüğü engellediğini ifade eder.51 Eseri okumaya başlamak için baştan onun kendi içinde tutarlı olduğunu kabul etmek ve bize mantıksız görünen konuların onlara nasıl anlamlı geldiğini anlamak için kültürü yeterince bilmek gerektiğini, ancak esere kendi dünya görüşümüzle baktığımız anda onu yine mantıksız bulacağımızı ifade ederler.52

Diğer yandan A. K. Ramanujan Manusmriti’nin ve diğer Hindu kutsal metinlerinin tutarsız olduğu suçlamalarını kabul etmez ve eseri tikel değil tümel değerlendirmek gerektiğini söyler.53

Walter Benjamin bir çevirinin eserin orijinaline benzemesi için sevgiyle yapılmış olması gerektiğini söyler.54 Buna karşılık Manusmriti’nin çevirmenleri eserin kadın ve dokunulmazlar konusunda söylediklerini sevgi ile çevirmenin mümkün olmadığını, ama yinede esere ve paylaşmadıkları görüşlerine saygı duymak gerektiğini, bunun Manusmriti’nin ahlaki dünyasına girmek için tek yol olduğunu söylerler.55

Eser konsantrasyon halindeki Manu’ya gelen bilgelerin kendisine dört kast ve ara kastlarda doğanların durumu ile ilgili soru sormasıyla başlar. Eserdeki bu ilk soru içerikte ele alınan temel konunun kast olduğu konusunda ipucu vermektedir.

4.1. Eserin İçeriği

Manu Kanunnamesi on iki bölümden oluşmaktadır. Bölümlerin uzunlukları birbirine eşit değildir. Çoğunlukla her bölüm bir konu üzerinde ağırlıkla durmakla birlikte, sadece bir tek konuya da hasredilmemiştir.

51 MS, İntroduction, s. xIiv. 52 MS, İntroduction, s. xIvii, xIviii.

53 A. K. Ramanujan, Is there an Indian way of thinking? An informal essay, Contributions to İndian

Sociology, Vol. 23, No. 1, 1989, ss. 45–48; MS, introduction, s. xIvi.

54 Walter Benjamin, The Task of the Translator, trans. Harry Zoh, edited and with an introduction by

Hannah Arendt, New York, 1969, ss. 69–82; MS, introduction, s. xIix.

(29)

xxix Birinci bölümde genel olarak tanrının âlemi, insanı, hayvanları, yeri ve göğü, elementleri, kurbanı, tabiat güçlerini, Vedalar’ı, zamanı ve bölümlerini, kastları ve her kast mensubunun sahip olacağı doğuştan özellikleri, tanrıları nasıl yarattığı üzerinde durulur. Ancak birçok yerde tam olarak neyin kast edildiğini anlamak mümkün değildir. Eserin ilk bölümü diğerlerine göre en soyut ve anlaşılması zor kısmıdır. Bu bölüm 119 maddeden oluşmaktadır. Bu bölümde anlatılan konulardan en önemli gördüğümüz, tanrının âlemi yaratışı konusunu çalışmamızın ilk bölümünde ele aldık. Çünkü evrenin yaratılışı meselesi her dinin mutlaka açıklamaya çalıştığı bir konudur. Ayrıca Manusmriti’deki yaratılış hikâyesi Ortadoğu dinlerinin birbirine benzeyen hikâyelerinden oldukça farklıdır.

İkinci bölümde 249 maddeden oluşmaktadır. İlk olarak dinin kaynakları ve bunlar içinde en önemlisi olan Vedaların öğrenilmesi ele alınmıştır. Daha sonra Hindistan’ın kutsal coğrafyası anlatılır ve ilk üç kast mensubunun bu kutsal bölgeye yerleşmek için elinden geleni yapması gerektiği ifade edilir.56 Hinduizm tam olarak etnik bir din kabul edilmese bile özellikle Ganj ve çevresi olmak üzere Hindistan kutsal bir coğrafya kabul edilir. Manusmriti’de bunu ispat edecek şekilde bu bölgenin önemi üzerinde durur.

Kişilerin mensubu oldukları kastlara göre yapacağı önemli ayinler, kastlarına göre giyecekleri elbiseler, almaları gereken isimler çok ayrıntılı bir biçimde anlatılmıştır. Öyle ki kişilerin kastlarına göre hangi hayvanların postlarından yapılacak giysileri, hangi ağaçlardan yapılan asaları, hangi bitkilerden yapılmış kemerleri kullanmaları gerektiği dahi kast ayırımı noktasından hareketle ayrıntılı bir şekilde anlatılır. Kişinin mensup olduğu kasta göre hangi parmaklarını kullanarak yemek yemesi gerektiği bile eserde yer alır.

Yine burada bedensel arzuların neler olduğu ve bunların kontrol altına alınması gerekliliği dile getirilir. Bu bölümde öğrencilik dönemindeki bir kişinin yapması gerekenler üzerinde durulur. Veda öğrencisinin gurusunun yanında nasıl davranması, nelerden kaçınması gerektiği; vedaları okuyan kişilerin üstünlüğü; anne,

(30)

xxx baba ve öğretmene saygı göstermenin gerekliliği; kişinin hediyeler yoluyla gurusunu memnun etmesi gibi çeşitli konulardan bahsedilir.

Üçüncü bölümde ağırlıklı olarak, hayatın ikinci ve en önemli evresi kabul edilen aile reisliği dönemindeki hayatın nasıl olması gerektiği açıklanır. Nasıl bir kadınla evlenilmesi gerektiği üzerinde çok fazla durulur. Bunun bir nedeni özellikle kastın eş seçiminde çok önemli bir ölçüt olmasıdır. Diğer bir nedense eserdeki, erkeği üstün, kadını değersiz gören yaklaşımdır. Öyle ki, üstün olan erkek, evlenirken kadına ait her ayrıntıyı değerlendirir ve buna göre karar verir. İsmi yıldız, ırmak, dağ, kuş ismi olan, erkek kardeşi olmayan, saçı kızıl, dişleri büyük bir kadın evlenilmek için uygun değildir ve bunlar uzak durulması gereken kadınlardandır.57 Eserde kadınlarla ilgili daha bir sürü ölçüt sıralanırken, erkekler için sadece aynı kasttan olma şartının zikredilmesi, evlilikte erkeğin isteklerinin ön planda olduğu bir anlayışın varlığına işaret eder.

Kastlar arası evliliğin yasak oluşu ve yapılması durumunda doğuracağı olumsuz sonuçlar, sekiz evlilik çeşidi, kurban çeşitleri, ev sahipliği dönemindeki kişinin atalara ya da rahiplere vermesi gereken hediyeler, dinen aşağı sayılan ve ayinlere katılması yasak olan kişiler ve çeşitli günahlardan bahsedilir. Eserde dışlanması gereken kişiler anlatılır. Ancak bahsedilen bu kişilerin bazılarının gerçekten kötü olduğu düşünülebilecekken (hırsız, kumarbaz gibi); doktor, hayvan eğitmeni, bir kısım hastalıkları olan ya da ticaret yapan kişiler58 gibi bazılarının neden kötü kabul edildiği anlamak zordur. Bu bölüm 286 maddeden oluşmaktadır.

Dördüncü bölümde üst kastlardaki, ağırlıklı olarak da rahip kastındaki birinin hangi meslekleri seçmesi ve nasıl yaşaması gerektiğinden bahsedilir. Meslek seçmek de kişinin hayatın ikinci evresinde yapacağı işlerdendir. Dolayısıyla bu bölümde ağırlıklı olarak hayatın bu safhasıyla ilişkilidir.

Kast sistemi soya dayanmakla birlikte, kişinin yaptığı meslek de kastını gösteren önemli özelliklerdendir. Bu yüzden rahibin seçeceği meslek çok önemlidir.

57 Bkz. MS, III, 7, 9, 10. 58 MS, III, 161, 162, 180, 181.

(31)

xxxi Günümüzde normal karşılanan hatta beğenilen bazı meslekler Hinduizm’in, “canlılara zarar vermemek” gibi bazı prensiplerden dolayı kötü görülebilmektedir. Bu yüzden Manu seçilmesi gereken meslekleri anlatmıştır. Bu bölümde kişilerin kastlarına göre seçmeleri gereken işlerin nitelikleri; uygun olan ve olmayan yeme, içme, boşaltım şekilleri; kadınlarla ve karısıyla sosyal ilişkilerinin niteliği ve sınırlılıkları; hangi hayvanlarla yolculuk yapılacağı, şehirlerdeki yaşam şartları gibi günlük hayata dair daha pek çok kural ve yasak açıklanmıştır. Ayrıca Vedaların okunmasının yasak olduğu zamanlar ifade edilmiştir. Dördüncü bölüm 260 maddedir. Bu bölümden de yine kast sistemini ve rahipleri ele aldığımız bölümlerde yararlandık.

Beşinci bölüm 169 maddedir ve diğer bölümlere oranla kısa sayılır. Burada yenmesi yasak olan ve olmayan yiyecek ve hayvan çeşitleri ayrıntılı bir şekilde anlatılır. Yasak yiyeceklerden özellikle et ve et yememenin yararları ayrıca ele alınır. Yasak yiyeceklerin yenilmesi durumunda ödenmesi gereken kefaretler; doğum ve ölüm gibi manevi kirlenmeye neden olan durumlar ve bunlardan temizlenme yolları; temiz olan ve olmayan maddeler, pis maddelerden temizlenme yolları; kadınların erkeklere bağımlı olması gerekliliği gibi çok çeşitli konular üzerinde durulur. Bu bölüm Manusmriti’nin bir fıkıh kitabına en fazla benzediği kısmıdır. Eğer eserin tamamı böyle bir içeriğe sahip olsaydı biz eser için Hinduizm’in amel kitabıdır diyebilirdik. Hinduizm ve Manusmriti’nin amelî konulara, nesnelere ve canlılara bakış açısını ortaya koyması açısından çalışmamızın bir bölümünü, beşinci kısmı esas alarak bu konulara ayırdık.

Altıncı bölüm 97 maddedir ve eserin en kısa bölümüdür. Ağırlıklı olarak kişinin aile hayatından sonra yaşaması tavsiye edilen hayatın üçüncü ve son çeyrekleri olan orman hayatı ve asketizmle ilgilidir. Hayatın bu evrelerini yaşayan kişilerin nasıl yaşaması ve dilenmesi gerektiği anlatılır. Bu kişilerin neler yiyip içmesi, nasıl meditasyon ve nefes egzersizi yapacağı ve ölüm gibi konulardan bahsedilir. Ayrıca bu bölümün sonunda da yine aile reisliği dönemindeki bir kimsenin üstünlüğünden ve hayatın ikinci evresinden bahsedilir. Tezimizin, hayatın

(32)

xxxii evrelerini (aşrama) ele aldığımız bölümünün, orman sakinleri ve çilecileri anlattığımız kısımlarını, altıncı bölümü esas alarak oluşturduk.

Yedinci bölüm 226 maddeden oluşur. Bu kısımda ağırlıklı olarak ülke yöneticisinin nasıl olması gerektiği üzerinde durulur. Yöneticinin dini önemi ve değeri; onun, tanrının enkarnasyonu oluşu, adaleti, doğru ve yanlış cezalandırma usulleri; iyi bir kralın nasıl olması gerektiği gibi konular ele alınır. Hükümdarın hayatı, yemeği, dinlenmesi; krallığın korunması ve politik konulara değinilir. Ayrıca rahiplerin korunması gerekliliği ve rahiplere hediye sunulmasından bahsedilir.

Bugün Hindistan krallıkla değil, parlamenter demokrasiyle yönetilmektedir. Kişileri cezalandıracak olan da devlet yöneticileri değil mahkemelerdir. Dolayısıyla bu bölümde anlatılan iyi bir kralın özellikleri, yönetimi, cezalandırma şekilleri gibi konuların uygulanabilirliği yoktur. Bu yüzden gerek güncel değerden yoksun oluşu, gerekse araştırma açısından merkezi bir öneme sahip olmayışı nedeniyle bu konuya çalışmamızda yer vermedik.

Sekizinci kısım diğer bölümlere göre bir konu üzerinde yoğunlaşmadan, muhtelif konuları bir arada ele alan bir bölümdür. Kralın hüküm vermesi, kadın ve çocukların malları, bulunan ve kayıp mallar, borçlu ve alacaklıların durumu, yalancı şahitlilik ve bu durumda verilecek ceza, başlık parası, resmi rahibe verilecek kurbanlar, kusurlu ve geçersiz evlilikler, fiziksel saldırılar, trafik kazaları, kralın doğru cezalandırma ve doğru vergi toplama şekli, hırsızlık ve cezası, şiddet, cinsel yasaklar, kastlar arası cinsel ilişkinin yasaklığı ve bu durumda verilecek cezalar, hizmetçi ve çiftçilerin görevleri, hatta vapur ve feribot ücretleri59 gibi ayrıntıya dair birbiriyle ilgili ya da ilgisiz birçok konudan bahseder. Sekizinci bölüm 420 maddedir. Bu bölümün, çalışmamızda yer verdiğimiz ana konularla ilişkili olan kısımlarından, gerekli gördükçe yararlandık.

59 Gerek kullandığımız çeviride, gerekse S.B.E. serisindeki G.Bühler’e ait çeviride o zamanlar insan

ve yük taşıdığı eserden anlaşılan deniz aracı Ferry şeklinde çevrilmiştir. Bu aracın mahiyetini bilemiyoruz. Eserde bu konuda bir dipnot ya da açıklama yoktur. Ancak bu bölümün ilgili kısımlarında (404–409) bu araçlarla sadece insan değil taşınacak at ya da yük arabalarından (cart) ve durumuna göre bunlardan alınacak ücretlerden bahsedilmektedir. Bizde her iki çevirinin ortak kullanımı olan ferry kelimesinin karşılığı olarak, her ne kadar o zamanki bir deniz aracı için uygun bir kullanım olmasa da, vapur ya da feribot kelimesini kullanmak durumundayız.

(33)

xxxiii Dokuzuncu bölüm ağırlıklı olarak kadınlardan bahseder. Kadınların kocalarına bağımlı olması gerekliliği, bir babanın kızını nasıl evlendireceği, miras paylaşımı, hükümdarın görevleri, vereceği bedeni ya da parasal cezalar, sudralar ve vaisyaların görevlerinden bahsedilir. Dokuzuncu bölümden en fazla kadın konusunda yararlandık. Eserin kadınlarla ilgili en dikkat çekici maddeleri bu bölümde yer almaktadır. Yine bu bölümde sırf erkek çocuk doğurmak için kadınların anlaşmalı olarak erkeklerle (akraba, özellikle de kayın birader) evlilik dışı tek seferlik ilişkilerinden bahsedilir.60 Burada onaylanan durum, buna izin vermeyen, üç madde

sonrası (64.) ve eserin beşinci bölümündeki 161. madde ile çelişkilidir. Gerek kendi içindeki çelişkileri, gerek kadın konusunda açıklamaları, dokuzuncu bölümü eseri eleştirenler için hedef tahtası haline getirmektedir. Bu bölüm 336 maddedir.

Diğer tüm bölümlerde emir ya da yasaklar anlatılırken kast olgusuna sürekli gönderme yapılır. Ancak onuncu bölüm neredeyse tamamen bu konudan bahseder. Kast mensuplarının özellikle rahiplerin görevleri, evlilik yoluyla kastların karışması sonucu ortaya çıkan yeni kastlar ve değerleri, dokunulmazların hangi şartlarda ve nerelerde yaşaması gerektiği, yapmaları gereken işler, kasttan düşmeyi gerektirecek evlilik türleri, rahiplere tanrının verdiği altı görev, kşatriya, vaisya ve sudraların görevleri, satılması yasak olan maddeler, mal edinme yolları, rahiplerin aşağılık kimselerden hediye kabul etmemesi gerekliliği gibi kast sistemine ait birçok konuya değinilir. Bu bölümde ayrıca acıktığı için oğlunu yemeye kalkan Ajigarta, yine aynı nedenle köpek eti yiyen Vāmadeva gibi mitolojik bilgelerin destansı birkaç hikâyesine de yer verilerek zaruret durumlarında yasak olan maddelerin yenilebileceği anlatılır. Kast ile ilgili en fazla bilginin yer aldığı bu kısımdan, kast konusunda yararlandık. Bu bölüm 131 maddeden oluşmaktadır.

On birinci bölümün başında dilencilik yapan Veda öğrencisi, ateş kurbanı gibi birkaç konudan bahsedildikten sonra bölümün devamı tamamen günah çeşitleri ve bunların kefaretlerine ayrılmıştır. Bu bölümde günahlar büyük, küçük ve kasttan atılmayı gerektirecek olanlar şeklinde kategorize edilmiştir. İçki içmek, altın çalmak,

(34)

xxxiv kişinin gurusunun karısıyla birlikte olması, inek öldürmek, mastürbasyon, rahip dışındaki adamları öldürmek, hayvan öldürmek, yasaklanmış yiyecekleri yemek, hırsızlık, yasaklanmış kadınlarla birlikte olmak gibi suçların hangilerinin daha kötü olduğu ve bunların kefaretleri ele alınmıştır. 266 maddeden oluşan bu bölümden de, ele aldığı konuların önemi nedeniyle özellikle suçlar ve kefaretleri konusunda yararlandık.

On ikinci bölüm eserin özeti niteliğindedir ve amellerin doğuracağı sonuçlardan bahseder. Kişinin zihni ya da bedeniyle yaptığı ya da konuştuğu şeylerin sonucu, işlenilen suçlara göre ruh göçünün nasıl olacağı, kişinin kendini bilmesi, Vedaları bilmenin değeri, meditasyon gibi konular ele alınmıştır. Bu bölüm 126 maddedir.

Görüldüğü gibi Manusmriti’nin bazı bölümlerinde ağırlıklı olarak bir ya da birkaç konudan bahsedilirken bazılarında bir biriyle ilgisi olmayan birçok konudan bahsedilmiştir. Asli öneme sahip olmayan kısımlara ana konulardan bahsederken örnek teşkil edeceği durumlarda zaman zaman yer vereceğiz. Ancak bu çalışmadaki amacımız daha öncede bahsettiğimiz gibi Manu Kanunnamesi penceresinden Hinduizm’e genel olarak bakmak ve eserde açıklanan Hinduizm’in temel prensiplerini ortaya koymaktır. Yoksa Hinduizm’in bütün helal ve haramlarını açıklayarak Hindu fıkhını bütün ayrıntılarıyla anlatmak, eserdeki anlaşılmaz ve mitolojik tüm bölümlere yer vererek açıklamasını yapamayacağımız konularda kafa karıştırmak, güncel değeri ya da asli önemi olmayan konulara da yer vererek araştırmanın amacından sapıp bir çeviri haline getirilmesi değildir. Bu yüzden içeriğin buna göre oluşturulmasına ve hem konunun ana noktalarıyla anlaşılmasına imkân kılacak kadar kapsamlı, hem de gereksiz ve sıkıcı ayrıntılardan uzak kalacak şekilde kısıtlı olmasına çalıştık.

Elbette Nietzsche gibi eserin arkasındaki felsefeyi derinlemesine ele almak, eseri amaçları bakımından değerlendirmek, ya da diğer Hindu kutsal kitaplarla karşılaştırmalı olarak tanımaya ve tanıtmaya çalışmak çok daha güzel olabilirdi. Belki kaynak olarak kullandığımız eser Türkçe olsaydı bunu yapmak bir nebze olsun

(35)

xxxv daha kolay olabilirdi. Ancak çeviriden çeviri yaparak anlamaya çalıştığımız eserin fikri arka planını ve felsefi temellerini ortaya koymak şu an için oldukça zordur.

Aynı şekilde eserin tüm Hindu kutsal kitaplarıyla karşılaştırmalı olarak ele alınması, özellikle de bu kitapların hacmi düşünülünce, böyle bir çalışmanın kapsamını fazlasıyla aşacaktır. Bu yüzden çalışmamızı öncelikle Manusmriti’yi ve onun temel öğretilerini, bu noktadan hareketle de Hinduizm’i anlamaya çalışmak esası üzerine bina etmeye çalıştık.

(36)

1

BİRİNCİ BÖLÜM

MANU KANUNNAMESİ’NDEKİ TEMEL DİNİ KONULAR

1.1. TANRI VE YARATILIŞ

Manu Kanunnamesi’ndeki tanrı anlayışını ve yaratılışı açıklamadan önce, önemi nedeniyle “Tanrı” kavramının Hinduizm’deki karşılığının nasıl olduğu ile ilgili genel bilgiler vermek istiyoruz.

Hinduizm’de tanrı inancı diğer dinlerden farklıdır. Onun tanrı inancı da diğer birçok inanç esası gibi zaman içinde şekillenmiş, değişmiş ve gelişmiştir. Hinduizm’in tanrı anlayışını politeist, monoteist, monist, panteist, panenteist olarak değerlendiren ve bunu da kutsal metinlerle temellendiren araştırmacılar vardır. Çünkü bu dinin tanrı anlayışı tüm bu değerlendirmeleri mümkün kılabilecek nitelikte esnektir.

Şunu belirtmek isteriz ki, tanrı konusunda Hinduizm’in farklı değerlendirmeleri mümkün kılacak uygulama ve inançları Max Müller’in özellikle bu din için kullanılacak olan yeni bir tanrı anlayışını ifade eden henoteizm ya da

kathenoteizm kavramını ortaya atmasına neden olmuştur. O, Hinduizm’in henoteist

olduğunu söyler. Bu, prensipte monoteizm uygulamada ise politeizmi ifade eder. Her dönemde şartlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda bir tanrı diğerlerine göre daha ön o plana çıkmakta ve yüce tanrı kabul edilmektedir. Müller özellikle ilk Veda metinlerindeki Hinduizm’i henoteist olarak tanımlar. Bu metinlerde farklı isimlerle anılan Agni (ateş), Vayu (rüzgâr) , İndra (yağmur, fırtına, gök) gibi farklı kozmik prensipleri temsil eden çok çeşitli tanrılar özelliklerine göre kendilerine ihtiyaç duyulan zamanlarda yüce tanrı olarak kabul görmüşlerdir.61 Diğer yandan Vedalardaki, tanrının özünde bir olduğu, azizlerin onu farklı isimlerle çağırdığı yönündeki

61 Ninian Smart, The Religious Experience of Mankind, The Fontana Library Theology and

Referanslar

Benzer Belgeler

AB, BM Genel Sekreteri, Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar konusunda Genel Sekreterin Özel Temsilcisi, Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar konusunda Güvenlik Konseyi

 Müzikli Danslar : Okulöncesi çocukları için en sık hazırlanan animasyon etkinliklerinden biriside müzikli danslardır.Müzikler çocukların yaşlarına uygun

Merak uyandırmaya yardımcı 40 eğlenceli soru… Her şey hakkında!“Hakkaniyetli olmak ne demektir?”, “Kimin arkadaşınız olduğunu nasıl anlarsınız?”, “Zaman nedir?”,

• Engel türleri genel olarak fiziksel engelliler (görme engelliler, işitme engelliler, konuşma engelliler, bedensel engelliler), zihinsel.. engelliler ve duygusal engelliler olarak

• “Buna göre haftada 43 saatten çok sıradan, tehlikeli olmayan bir işte bile olsa çalışmak bu yaş grubu için de tehlikeli olarak kabul edilmiş ve çocuk emeğinin en

güvenlik, sağlık ve eğitim gibi temel haklarını tehlikeye düşüren olumsuz olaylarla karşı.

Selen baloncudan kırmızı renkte bir balon satın aldı.. Baloncuya iki lira

Örneğin 50'li yaşlardaki emekli bale dansçılarının kemik kitle yoğunluğundaki yaşıtlarından daha yüksek olan değerlerinin o anki aktivite düzeyleri ile ilişkisi