■
*
sırda
uncu
Midhat Cemal KUNTAY
Istanbnlda
3 9 uncu asırda tfvler hüviyettiler: Döşemelerle, mut- baklarile, kütüpha- nelerile, musiki âlet lerüe birer insan ka dar yüzleri vardı.
19 uncu asırda evlerin ve mahalle lerin kültürleri bi le belliydi: Etye mezdeki tahta ev Siinbülzadeyi okur, Şişlideki kârgir ko nak, koynunda, Rim baud’yu taşırdı.
19 uncu asırda, insanlar, mahallele - rini sırtlarında ta şırlar, evleri sesle - rinde, sakallarında, hattâ memuriyetle -
rinde dururdu. Hariciye Mektupçusu Üsküdarda, Fetvaemini Şişlide oturmaz dı. «Oturacaksın!» denilse biri inithar, biri (eskj tabirle) irtihal ederdi.
Odaların perdeleri yün saçaklı ve mavi renkli Marinas ( Ehram veya kahve rengi çuha ve üç tarafı
duran altı tabaklı ve üstü kapaklı» el- mastraş bardaklardı
Yemek tepsisi:
«İşlemeli sofra üstüne ipekli peşgir... Fakat her şeyin olduğu gibi 19 uncu ve ortasına altı ayaklı sadefkârî ve baş asırdaki bu evin de iyi ve fena tarafı ^ aşağı konmuş iskemle... içinde alacalı vardı, iyi tarafı, ev, ecdadın ayak ses- kedi... iskemlenin üzerinde sahibinin
is-Faşa’mn konaklan gi bi.
Fuat Paşa’nm Kan hcadaki yalısında ver diği bahçe balosu meşhurdur ( * )
★
Eski zamanın iki odalı evinde bile bir mabedin harimi var dı, O küçük gorülnu- yen harem kısmı meçhulün nânıütena- hiîiğile dolardı, yirmi yıl eve misafir giden adam o evin tek oda sim bilirdi. Şimdi bir apartımanın kapısın dan atılan ilk ' adım ailenin kalbine bası- ve kırmızı tüylü yor, ve aile tek ba- döşeü idi. kışta yatak odasın* I kadar malûm oluyor. Evin güzel meç- i hulü kayboldu.
lerile dolu bir yerdi. Şimdi bu ev yıkıl dı, ve sokaktan geçen satıcıların her gün değişen seslerile dolan, ve dükkâ na benzeyen ev onun yerine geçti 19 un tu asırda, evin fena tarafı da insanları «zengin» ve «fukara diye ikiye bölmesi «ıır, v e bu ta ra cinsiyet lam ın d an daha korkunçtu.
39 uncu asırda ev padişahsız saray lardan (paşa konaklarından demek isti yorum) başlar, ahşap mezarlarda (fu kara evlerinde demek istiyorum) biter di. Asıl ev orta halli evlerdi.
Padişahsız saraylar, hazin ve kor kunçtular. OsmanlI imparatorluğunun yıkılmış taraflarile yapılan Mısırlı Pren ses Zeyneb Hanımın, Bayezidde, Mürek kepçiler kapsındakî konağına Sultan Aziz apansız iftara gittiği zaman, sara yından başka yerde oruç bozduğunun farkında Olmuyordu. Aziz gibi kibirli bir taçr.-;ya bile yerini yadırgatmayan kaptan köşkü, batmıva baslavan bir ge mide hazindi. («19 uncu asırda iki re li dive gelecek Perşembe bu ıztırabı azacağım.)
mi hâkkolunmuş büyük bakır tepsi ve tahta kaşıklar...
Yemekler ve yeme tarzı:
«Kalaylı bakır tas içinde üstüne dar- çın ile «Am el-i aşçı baba» nakşolun- muş, terbiyeli mercimek çorbası... Ba harat iie karışık et... Kenarlı tepsinin İçinde nohutlu pilâv... Dört tane kara kalem kâse zerde... Karpuz biçimi bil- lûr kâse ile üzüm hoşafı...
Ve nikâhı kıyan imariıın önüne: — Buyurun!
Diye zerde kâsesinin sürülmesi...» «Bazı misafirlerin göğüsleri enfiye yemenisi ve kutusu ile dolu ve bir ka rış kadar ilerde...»
Bu ev, vâkıâ, bir mizah yazısınctan- dır; ve bu evden alayın mübalâğa payı nı vâkıâ, atmak lâzımdır. Fakat ger çek tarafı olmadıkça hiçbir şeyin alayı
Hırkaişeıifteki evde eski Fetva emi- ni’nin kızı «Jan Kokto» yu okuyor. Şişlide, tek gözlüklü elçi kâtibi’nin, «Hatim kuşu» gibi elinden Mushaf düşmüyor. Aylık kirası 300 lira olan apartımanda da, Karagümrükte 3 odalı evde de oturan kadın aynı şapkayı, aynı kürkü giyiyor.
Vâkıâ kürkçüye ve şapkacıya birincisi senede on defa, İkincisi on se nede bîr defa gidiyor; fakat biıi kulü beden, biri saraydan çıkarak ayni ma ğazaya gidiyorlar. Artık hiç kimse, su ratında evini, sırtında mahallesini ta şınıyor. Herkeste Şişli var.
Midhat Cemal KU N TA Y
( * ) B u bahçe balosunun yağlı boya bir tablosu vardır; ve Puat Paşa’nm to runu Salih Fuat Keçeei’nin kolleksiyo- Dundadır.
Evleri en iyi gösteren vasıta düğün lerdir. Evi her tarnfite gfisterffln, ev sa hibini her hareketile maydanda gezdi ren düğünler...
39 uncu asır avinde bir düğün: «Misafirleri merdiven başında karşı lamak için, birisinin zeytûn! ve
diğeri-yapılamıyacağı yolundaki çok malûm hakikati de unutmamalıdır.
Evler numeroyla değil, şu cümlelerle bulunuyordu: «S a ğ tarafında bir harap mescid. Karşısında bir yoğurtçu kârha- nesi. Bahçesinin yanında ma’hud îstav- ri’nin bostanı olan mavi konak...»
Şûh kadının yatak odası:
«Odanın sandalye takımları beyaz zemin üzerine penbe çiçekler işleme canfesten yapılmış. Halı döşeme ren ginde... Yalnız, üzerine çiçek yerine ö- tekinin penbesinden daha koyuca iri dallar nakşolunmuş... Duvarındaki kâ ğıdın zemini penbe, çiçekleri yaldızla karışık beyaz... Tavan alçıdan dondurul nitl kahve rengi şalvarı ve bellerinde kır|muş güldestelerle, papağanlarla süslü mızı marpıçlı şah ve gümüş kösteki)
saati ve avnğmdâ mesti ve başında bü yücek fesi ve üzerinde güvez yemenisi» He «Sakalları uzunca iki adam» durur du. «Odaların perdeleri yün saçaklı ve mavi renkli Marinos ve kırmızı tüylü ehram veya kahve rengi çuha ve üç ta rafı döşeli» idi. «Sofada bir guguklu sa at ve odaların duvarlarında,
Bu da, geçer yâhft
Levhası görünürdü, «Sokak kapısı nın önünde kır sakallı ve eli sopalı bek çi» dururdu. «Elinde kaşıklar, tahmi nen elli beş yaşında bir hizmetçi» kadın ortada dolaşırdı. «Su bardakları içinde
Bir tarafında ince beyaz tülle örtülmüş yataklık... Endam aynası... Çifte fanus iu çalar saatile bir muntazam çiçeklik. Pencerelerde beyaz bürümcük pevdo’cr. Kanapenin önünde bir içki takımı, ve İçki tepsisine bahçeye bakan pencere den uzanmış bir dal henüz açan beyaz güllerile gölge salıyor...»
Bu ev de doğrudan doğruya hayatın I değil de, vâkıâ, romanın evi idi. Fakat devirler tarihlerinden ziyade, romania- nndadır.
AvrupalI konaklar.
Bunlar, bir Avrupa dili bilen vezirle rin konaklarıydı. Keçeci zade Fuad
Pa-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi