• Sonuç bulunamadı

Prof. Dr. Uğur Derman'ın ardından...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prof. Dr. Uğur Derman'ın ardından..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T7

SAYFA

17

GÖRÜŞ

Prof. Dr. SEBATI ÖZDEM İR*

P ro f. Dr. Uğur

Derman'ın Ardından...

4 Eylül günü Anadolu Devrimi’nin en önemli gün­ lerinden birinin yıldönümüdür. 4 Eylül 1919’da ulu­ sal egemenlik ilkesine dayalı yeni Türkiye Cumhu­ riyeti Devleti’nin kuruluşuna temel olan Sivas Kong­ resi toplanmıştı. Ulus olarak her 4 Eylül’de bu mut­ lu günün kıvancını yaşarken aynı zamanda hekim­ lerimiz ve bilim adamlarımız acı bir kaybımızı da ha­ tırlamaktadırlar. Bundan altı yıl önce, 4 Eylül 1994 günü, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakül­ tesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Onko­ loji Bilim Dalı (kanser hastalıkları) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Derman’ı, eşi ressam Gül Derman’ı ve dostlan Erim Gözen’i genç yaşlannda Aydın-Ger- mencik karayolunda trafik canavarına kurban ver­ dik.

Asistanlığından başlayarak ölümüne değin geçen süre içinde gerek hekim, gerekse yönetici olarak sü­ rekli aktif bir çalışma içinde olan Uğur Derman, ile­ rici, çağdaş ve aydın bir kişiliğe sahip bir bilim ada­ mı kimliğiyle çoğu öğrencisine ve asistanına örnek olmuştu. Asistanlığı ve uzmanlığı döneminde özel­ likle kalp ve kan hastalıkları konusunda özgün eser­ ler veren ve birçok ödüle layık görülen Derman, ay­ nı zamanda kalp hastalıkları uzmanıydı. Doçentlik tezini kalp hastalıkları konusunda vermesine kar­ şın İç Hastalıkları kürsüsünde alt bölümlerin kurul­ duğu dönemde ‘sevgili abisi’ Prof. Dr. Bülent Ber-

karda ile birlikte çalışmayı sürdürmek amacıyla On­

koloji Bilim Dalı’na yönelmişti. Dört ders kitabı, 200’ün üzerinde bilimsel araştırmaları bulunan Der- man’ın, başlıca Cumhuriyet gazetesinde olmak üze­ re ülkemizde tıp eğitiminin ve biliminin, üniversite­ lerin, hekim ve hasta sorunlannın irdelendiği otuza yakın makalesi yayımlanmıştı. Tüm bunların yanı sı­ ra dekan yardımcılığı, İngilizce tıp bölümünün ku­ ruluşu, fakülte yönetim kumlu üyeliği, eğitim komis­ yonu başkanlığı ve anabilim dalı başkanlığı gibi yö­ netsel hizmetlerde de bulunmuştu.

Klinikte sürekli beyazlar giyen, iri cüssesine rağ­ men koridorlarda daima koşarcasına yürüyen ve hep hafifçe yüksek sesle konuşan Uğur Derman, per­ sonelden öğrenciye, hemşire ve asistandan öğre­ tim üyelerine kadar herkesçe sevilen bir insandı. Ge- , rek dekan yardımcılığı ve gerekse anabilim dalı baş­

kanlığı döneminde (bu görevleri yürütmediği za­ manlarda da olmak üzere) ayırt etmeksizin kendi­ sine başvuran ve sorununu anlatan herkesi dikkat­ le dinler ve çözüm üretirdi.

Uğur Derman, çalışkan, çağdaş bir dünya görü­ şüne sahip, öğrencilerinin eğitimini baş kaygısı ola­ rak gören, kişilik haklarına ve fırsat eşitliğine say­ gılı, sahip olduğu erki de bu doğrultularda kullanan bir bilim adamı ve yöneticiydi. Maalesef her geçen gün böylesine niteliklere sahip öğretim üyelerinin gittikçe azaldığı görüldükçe kaybının ne denli bü­ yük olduğu ortaya çıkmakta, onun öğrenciliğini ya da asistanlığını yapma imkânına sahip olamayan­ lar için bunun ne kadar büyük bir eksiklik olduğu daha da iyi anlaşılmaktadır.

Ne yazık ki 1994 yılı başlarında kendi yetiştirdiği doçenti tarafından ‘cinsel taciz’ suçlamasına ma- ruz kaldı, ^ürnKÇ/ gazetesinin manşetlerine taşınan,, bu iddia, gazetenin Avrupa baskısında bile yer al­ mıştı. Tabii ki üniversite çevrelerine bomba gibi dü­ şen bu iddia hakkında hemen herkesin birleştiği bir nokta vardı ki o da; eğer böyle bir iddia söz konu­ su ise, bunun -etik anlamda- gazete manşetlerine bir ‘dedikodu’ gibi yansıtılması değil, üniversite yö­ netimi ve/ya da yargı yollarına başvurulmasıydı. Ne yazık ki bu çirkin iddia da hiçbir zaman kanıtlana­ madı ve kendisine atılmış bir çamur ve klinikte -ar­ tık sona erdirilemeyecek- bir huzursuzluk etkeni olarak kaldı.

Çok kınlmış ve yaralanmıştı Uğur Derman... Her ne kadar böylesine karalayıcı ve aşağılayıcı bir id­ dia karşısında, “Buna öğrencilerim bile gülüp ge­

çer” dediyse de kendisi gülüp geçemedi ve ölümü­

ne değin geçen 6-7 aylık sürede de yüzü hiç gül­ medi. Ne yazık ki bu acıyı beraberinde taşıyarak o uğursuz kazada sevgili eşiyle birlikte yaşama veda etti.

Yapacağı ve üreteceği daha çok şey varken, va­ kitsiz, çok erken kaybettik Uğur Derman’ı. Ama o gerek onkoloji, gerekse üniversite dünyasında ölüm­ süzler arasına çoktan katılma ‘başarısını’ gösterdi. Başarı diyorum; çünkü ülkemizde ölümünden son­ ra yokluğu fark edilmeyen ve hatta adı bile hatırla- namayan nice öğretim üyesi var, ne yazık ki.

Sonsuzluğa göçüşünün altıncı yılında anısı önün­ de saygıyla eğiliyorum. Huzur içinde yatsın... * İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. H epatoloji Bilim Dalı Öğr. Üvesi

Kişisel A rşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

3 aydan uzun süren böbrek fonksiyon kaybı ve renal replasman tedavisi ihtiyacı.. ği için hastalar kardiak rezervine göre yeterli miktar- da hidrate edilmelidir. Hastalara

Daha sonra 2011’deki İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin kuruluş sürecindeki ilk çalıştayımız- da souffrance au travail’dan Türkçeye aktardığım

Travma hikayesi, klinik ya da radyolojik akciğer has- talığı olmadan gelişen pnömotoraks primer spontan pnömotoraks (PSP) olarak isimlendirilir.Yıllık erkek

Fakat Hikmet Feridun bana, m r» hataplarına hiçbir zaman ihanet etm ediğini, daima hüsnüniyetle hareket ettiğini söylemişti. zü tutnuya

Çalışmada, internetin hayatına girmesiyle bilgi arama ve karşılaştır- ma için sıklıkla arama motorlarını kullanan tüketicinin kişisel olmayan verileri kullanılarak

• Sosyal Hizmet uzmanlarının, Tıp Eğitimi Anabilim Dalı, Öğrenci İşleri, Öğrenci Kulupleri, Öğrenci Temsilcileri ile ortak çalışma ve Psikolojik Danışma Birimi

NiTi döner aletlerin NiTi el aletleriyle karşılaştırıldıklarında, daha yuvarlak kesitli kök kanalları oluşturdukları ve daha az transportasyona yol açtıkları

• Stres kalktığında, yapı austenite faza geri dönerken, orijinal şekline döner. • NiTi alaşımdan üretilen materyallerde % 10’a kadar bir gerilim