• Sonuç bulunamadı

Hikmet Feridun Es anlatıyor:"Genç röportajcılara tavsiye ederim:Hinde, Çine, Japonyaya ve Amerikaya gitsinler":"Röportaj poz verilmiş resim gibi değil, enstante olmalıdır, not almak muhatabı ürkütür"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hikmet Feridun Es anlatıyor:"Genç röportajcılara tavsiye ederim:Hinde, Çine, Japonyaya ve Amerikaya gitsinler":"Röportaj poz verilmiş resim gibi değil, enstante olmalıdır, not almak muhatabı ürkütür""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İS E Y L Ü L — W42

fynñ%u

— A tiisain

■g g S SS ! . B J ^ . J L ^ İ L ! i

Röportaj Muharrirleri!® Repertajlar

Hikmet

Fer

m ılatıvor

röDOitajcıjara tavsiye ederim: rinde,

Japonyaya ve Amerlkaya gitsinler»

“ Röportaj poz verilmiş resim gibi eteği t,

enstantane olmalıdır9

not atmak muhatabı ürkütür„

Meşhur komik Malekle kapı komşusu idik. Janet Mak Donaltla çok iyi dosttuk. V a lt Disney ahba handı. Daııiyel Dariyö’yii çok se­ vimli buldum. Lörel ve Hardı, iki­ si de ömür adara.,,

Holivuttun gelen bir sinema artisti ile konuştuğumu sarmayın hayır!

Hikmet Feridunu, dinliyorum. Peri masalları gibi hayal hane, m izde canlandırdığmıtz sı u en.a ıı- 1 eminin içinde dokuz ay kalarak, o harikulade tasavvur ettiğim iz â lemi bize anlatan ve haklarında türlü efsaneler çıkarılan sinema yıl dizi arını teker teker tanıtarak, bü­ yük bir meraklı kitlesini kalbinden fetheden Hikmet Feridun Es, bu güzel Amerika seyahatini tatlı tat. lı anlatırken, sözünü birden kesti ve bana:

“ — Ssz, dedi, röportaj yapar­ ken not tutanınsınız?,,

•<__ o 11i . .yy

“ — Sonra muhatabınızın ha. zırlanması için vakit bırakıyor mu sunuz?,,

? ! ! „

— Gazeteciliğin yorucu olma, sına rağmen zevkli bir meslek ol ■ duğunıı herhalde anladınız?,,

Hikmet Feridun, muhakkak bir alışkanlıktan olacak, bir sürü suali sıralayıverdi. Y a n i o anda röpor­ tajcılık damarı tutuvemıişti. Bu da marı koparmak icap ediyordu, o. un için hemen faaliyete geçtim: -■— Y a siz, dedim, not almaz mısınız?,,

“ — Katiyen.. Ve muhatabınun uzun boylu hazırlanmasına vere­ ceği cevapları derin derin düşür*, meşine meydan vermem. Röpor - ta j, poz verilmiş resim gibi değil, enstanttane olmalıdır. Sonra not almak muhatabı ürkütür.,,

“ — Haklısınız.. Ben de buna taraftarım .’'

Y iğitliğe halel getirmemek ka. bilinden, her nasılsa söylediğim bu sözden sonra, kalemi cebime koymak ve kâğıtları katlamaktan başka çare kalmamıştı. Hafızamı

allaha emanet ederek sordum: “ — F.vet, dedim, Amerîkadan bahsediyorduk.. Bu seyahatinize dair yazmadığınız bir kaç şey anla fiyordunuz.,,

“ — Biraz evvel de dediğim

gi-dünyaya kadar götürdü. Bu kadar kuvvetli olan röportajcılık arzusu sizde nasıl başladı?,,

Hikmet Feridun, komik bir hâ­ diseyi hatırlıyarak gülnıiye başla­ dı. önde bulunan iki dişi, birbirin­ den hayli aralıklı olduğu için gi:„ lerek konuşurken, kelimeler ağ . zindan âdeta ıslık çalarak çıkıyor, du:

“ — Ben, dedî, çılbıra bayılırım- Gazeteciliğe de henüz venj başla­ mıştım. Aşağı yukarı siz yaştay " drm. Bir sabah gazeteye gitmeden evvel eve sıkı sıkı tenbiht,» bulun­ dum:

— Öğleye çılbır yapın. Mutlaka vaktinde yemekte hazır bulunana»

ğvm.

Gazeteye gelince, — o zaman da Aksam’da idim— yazı müdürü beni çağırdı:

— Aman, dedi, hemen emniyet müdürlüğüne koş... Gidiyorsun!..

H ayret ve korku ile sordum: — Nereye?

— Canım nereye olacak.. Sivas topolal...

— N asıl. SıVastopola m ı? — Evet, evet... çabuk g it mü- dii * yetten pasaportunu alıver.

Vapur yarım saat sonra kalkıyor. Sivastopoldan A fgan kıralı ile bir.

İlkte geleceksiniz.

— Hiç değilse eve haber ver - sem-.

— İmkânsız, sonra yetişemez­ sin!

Çaresiz, koştum emniyet müdür­ lüğüne... H er şey tamamlanmış, pasaportumu aldım ve doğruca rılı îım daki vapura...”

“ — Y a çılbır... Çılbır ne oldu? — Tabiî çılbıra da elveda! Ve bütün seyahat esnasında çılbırın lıasretile yandım .. İşte bu seya - ha t ten döndükten sonra ilk röpor­ tajlarımı yazmağa başladım.

— Röportajcılığımızı nasıl bu. İliyorsunuz?

— Bu sahanın, yani röportaj sahasının eksik tarafı “ edebî bir tavır” alamayışmdadır. Çünkü bu saha daima fıkra muharrirliğine siyasî muharrirliğe bir basamak ittihaz edilmiştir. Meselâ Falih R ıfkı Ruşen Eşref, Ahmet Şükrü gfb* muharrirler, bu sahada biraz daha, yahut her zaman yazmış ol­

salardı, bugün röportajcılığımız, edebî bir tavır alabilirdi.

— Bugün yazanlar arasında kimleri beğeniyorsunuz?

— Hepsi arkadaşlarını. Bilmem ki ne diyeyim?

— Hiç değilse bir iki isim de veremez misiniz?

— Meselâ Hikmet Münir’i beğe­ nirim.

— Ya N aci Sadullahı? — O da iyi arkadaşımdır. — Peki yeni röportajcılara ne tavsiye edersiniz ?

— Gitsinler. — Babıâliden m i?

— N e münasebet... Bu, genç şairlerle eski şairler, genç edipler­ le eski edipler arasındaki bir şey. Benim tavsiyem: Genç rö p o rta jc. lam ı Hinde, Çine, Japonyaya, A- merikaya gitm eleridir. Okuyucu başka âleme daima bir mdrak, bir a<âka duyar. Onun her merakım ve alâkasını tatmin etmek için röportajcının mütemadiyen gez . mesi lâzımdır.

— Fakat maddî cihet için ne di­ yeceksiniz?

— Şüphesiz, bu işi ilk yapan ~ lar röportajcılığımızın fedakârları olacaklardır. Sonradandın tabiî bir şekle girecektir. Y a ııi o zaman her gazete senede hiç değilse bir defa röportaj muharririni uzak bir diyara göndermek İhtiyacım duya­ caktır. Şunu kabul etm eliyiz ki, Gaseteoilik büyük m asraf1» yapı . lan bir meslek haline girmiştir.

— Amerikan gazeteciliği hak - famdaki fik rin iz nedir?

— Amerikalı gazeteciler mu az. zam masraf yapar. On’-arı alıp bi­ zim piyasaya getirsek hiçbir iş yapamıyaeaklanna emin olabilir siVıiz. Türk gazeteciler, o maddî imkân içinde otsalar, İngiliz ve A - merikan gazetecilerle rahat rahat boy ölçüşebilirler.

Şu var ki, bu ağır masrafı kal» dıraıı gazetelerin tra jı en aşağı bir milyondur.

— Sizin yüzlerce yerli röporta. jm ız da var... Bu röportajları ya. parken karşılaştığınız hoş ve garip hâdiseler olmuştur. Bunlarm bit - kaçmr anlatır mısmrz?

— Röportajın iki yüzü vardır. İçyüzü, dış yüzü. Yazılan taraf, bi, Hidivutta tesis ettiğim, dost -

luklar, ahbaplıklar sayesinde, sine ma yıldızlarının hemen hepsile, hiç zorluk çekmeden konuşmak kabil oldu. Bilhassa Janet Mak Donald bu hususta bana çok yardım etti. Janet Mak Donalt, Holivutta çok seviliyor, ona bütün yıldızlar hiir. met ediyorlar Miki Maus’u n müri­ di V a itD isn eyin de büyük yardım lan oldu. Bu sanatkâr adeta Holi- vuta hâkim. Büyük bir nüfuzu var.

Ben Holivutta diğer ecnebi ga zetecileri’n hepsinden daha rahat çalışabildim. Yalnız, Amerikada Ruzveltle hususî konuşabilmek lıo. lay olmadı. Çünkü Ruzvelt haftada bir gün Beyaz evde, Amerikalı ve ecnebi bütün gazetecileri kabul e- diyor. Gazeteciler istedikleri şeyi sorabiliyorlar ve Ruzvelt hepsine cevap veriyor.

Ben ise hususî bir müîâkat yap­ mak istiyordum. Çok iyi bir tesa . diif oldu. Beyaz evde iyi tanılan ve Devlet ricali arasımla iyi bir mevkii bulunan îstaııbııldaki dos­ tum Mister Şov’a rastgeldim . Ona derdimi anlattım ve bu suretle Rnz. velt benî hususî olarak kabul etti. Bu miilâkatı yazmıştım, herhalde hatırlarsınız. Yalnız yazmadığım bir nokta vardı, o da, herhalde he yccandan olacak, Şapkamı beyaz evde unutmuştum. Gerçi bir şapka nm kıymeti birşey değil * Tabiî, o zamana göre . fakat, gidip şap­ kayı geri almasam, belki tanıamile unuttuğuma Milim edebiliri erci i. Bu dalgınlık ithamı altında kalmamak için , Beyaz evin merdivenlerini i- kinci defa, şapkam için aştım.

**— Röportajcılık sizi tâ yeni

yazılmıyan taraf.

Meselâ ben meşhur bir şairimiz­ le Meserret kırathanesinde bir mü lâkat yapmıştım. Konuşmamız bit­ tikten sonra bu şair bana:

— Sizden bir ricada bulunaca. ğjm, dedi, bu mülakatı ben'm Bey lerbeyindekî er imde yapmış gibi yazamaz mısmrz?

Bu şairi her halde anladınız? — Evet anladım. (A rtık oku- yueular da aniayrversin) sonra yine meşhur bir edibimizle yaptı, ğım bir konuşmayı anlatayım. Ben teferruata çok dikkat ederim. Bu edibin kravatının üstünde bir ho­ roz iğne vardı. Defterimin bîr kö­ şesine “ horoz iğne” kelimesini yazıverdim. Tam ayrılacağım sıra­ da bu edip bana:

— A ffedersiniz bir şey soraen. ğım, dedi. D efterinize “ horoz iğ­ ne” diye yazdınız, sebebi nedir?

— Hiç... K ıravatm ızd» bir ho . roz iğne bulunduğunu yazacağım da...

— O halde rica ederim... Beninı bir pırlanta iğnem vardır. Onu y a ­ zınız.

— Kim di bu edip?

Hikmet Feridun benden kati te­ minat aldıktan sonra bu edibin is- miiıî verdi. Verdiğim teminata rağmen, okuyucularımın merakını tatmin için bıı ismi yazacaktım.

Fakat Hikmet Feridun bana, m r» hataplarına hiçbir zaman ihanet etm ediğini, daima hüsnüniyetle hareket ettiğini söylemişti. Bu - nun için ben <le ona verdiğim sö. zü tutnuya mecburum...

“ Horoz iğne” hikâyesinin kah­ ramanını kendiliğinizden keşfe derseniz ne âlâ...

Akşam gazetesinde çalışma sa- İ ati yaklaşıyordu. Ayrılmak üzere îken, konuşmanın başındanberi sormak istediğim, fakat bir türlü yerine düşüremeıliğinı suali dam.

dan diişer gibi soruverdim: — Saçlarınız ne zamandanberi dökülüyor?

Bu bende bir itiyattır. Saçı dö­ külen ııerkese, bu saç dökülmesi, ilin hangi yaşta başladığını ne ya­ par yapar sorarım,

Muhatabını da bunu niçin sor~ c-iığumu anladığı için “ A ldırm a! ' kabilinden başını sallayıverdi.

— Evet, dedi, benim de saçla­ rım çok erkan döküldü...

Hikmet Feridun a daha pek çok şey sormuştum. Bunların hepsini yazmak isterdim. Fakat o:

— Ben hiç not tutmam! Siz tu. tar mısınız?

Diye sormosaydr.. ve ben: — Haklısınız aynı şeye ta r a f­ tarım... Ben de asla not tutmam!

Demesevdim...

K A D R İ K A Y A B A L

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

tik önce bu cümleyi edebiyat tarafından g anlayarak: ‘Atatürkiiu ölümünden sonra onun S hasretiyle dolu günleri görmedense...» mâna- g sına aldım!. Yine

2008 y›l› içinde bafl- lamas› planlanlanan konuflmalar›n ana amaçlar›ndan birisi de ö¤renci ve ö¤ret- menleri DAY 2009 aktivitelerine haz›rla- mak,

Sol gazete­ lerde yarım ağız bir tenkid ve hemen arkasından hükümete ve Amerika'ya anlayış göster­ mek öğüdü.... Herkes miting

Missed abortus tanılı hastalarda ise sağlıklı kontrol gebelere göre serum çinko düzeylerinde anlamlı fark bulunamazken, serum bakır düzeyi ve seruloplazmin oksidaz

期數:第 2010-02 期 發行日期:2010-02-01 糖尿病的中醫治療 ◎北醫附醫傳統醫學科歐景騰醫師◎

Miraçname dışında sanatçının son dönem çalışmaları arasında yer alan Hallacı Mansur ve Büyüler dizisinden de 10 yapıt bulunacak. İstanbul Şehir

Kültür ve Tabiat Varlıkları'™ Koruma Genel Müdürü Altan Akat 20 Şubat günü İstanbul'daki bütün koruma kurullarına bir yazı gönderdi ve bugüne kadar koruma

8 Eylül Ay ile Jüpiter yakın görünümde 12 Eylül Ay ile Venüs yakın görünümde 19 Eylül Mars ile Ay yakın görünümde 22 Eylül Sonbahar gündönümü