• Sonuç bulunamadı

MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ PROGRAMLARINDA BİREYSEL SES EĞİTİMİ SÜRECİNİN AKUSTİK SES PARAMETRELERİYLE İZLENMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ PROGRAMLARINDA BİREYSEL SES EĞİTİMİ SÜRECİNİN AKUSTİK SES PARAMETRELERİYLE İZLENMESİ"

Copied!
108
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ PROGRAMLARINDA

BİREYSEL SES EĞİTİMİ SÜRECİNİN AKUSTİK SES PARAMETRELERİYLE

İZLENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Esra AYTEKİN

Tez Danışmanı Prof.Nuray ÖZEN

(2)

Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan ... Üye ... Üye ...

(3)

Araştırmanın konusu, Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Anabilim Dalı I. Sınıf öğrencilerinin, ses eğitimi süreci öncesi vokal performansları ile 7 aylık ses eğitimi sonrası vokal performanslarındaki gelişimlerini karşılaştırmaktır.

Araştırmanın genel amacı, ses eğitimi sürecinin izlenmesine ve analizine dayanarak, elde edilen sonuçlar doğrultusunda, öğrencilerin vokal performanslarındaki gelişimini tespit etmek, eğitim sürecinin daha verimli olmasına katkıda bulunacak öneriler getirmektir.

Bu amaçla Voice Range Profile (Fonotogram) programı kullanılarak ses analiz testi yapılmıştır. Bunun için rastlamsal yöntemle araştırmaya, 10 bayan, 5 erkek olmak üzere toplam 15 kişi dahil edilmiştir. Ses analizleri öncesinde her öğrenci, K.B.B. (kulak, burun, boğaz) uzmanı tarafından incelenmeye alınmıştır.

Ölçümler; Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Prof. Dr. Necmettin Akyıldız İşitme, Konuşma, Denge Bozuklukları Tanı, Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Ses Laboratuarında (Computer Speech Laboratory) (CSL) , bilgisayar ortamında “Voice Range Profile” programı kullanılarak konunun uzmanı tarafından yapılmıştır. Ölçümler sonunda elde edilen veriler SPSS istatistik paket programında Wilcoxon Sıra Toplamı testi ile karşılaştırılmıştır.

Araştırma sonunda ses eğitiminin bir öğrenim yılı boyunca ses kalitesine olumlu olarak yansıdığı görülmüştür.

(4)

The research topic was based to compare vocal performance before sound education and 7 months after education among the students at Gazi University Music teachers first grade education.

Main reason of research voice trainning period observation and analization with the results we can define there vocal performans and see it improvment is needed so they get 100%.

We used Voice Range Profile (Fonotogram) program for voice testing.10 females 5 males were used to conduct this test.All is people were tested by KBB before they partisipated in the testings.

Testing, Gazi University Medical Faculty Prof. Dr. Necmettin Akyıldız testing was made with a computer, Voice Range Profile program was used and tested by a profesional.The results were entered it to the SPSS packet program Wilcoxon.

(5)

TEŞEKKÜR

Bu araştırmada, danışmanlığımı yapan, ilgi ve yardımlarıyla yol gösteren değerli hocam Prof. Nuray ÖZEN’e, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı öğretim üyelerinden, Prof. Dr. Yusuf KEMALOĞLU ve Yrd. Doç. Dr. Metin YILMAZ’a, araştırmayı eşzamanlı olarak yaptığımız sevgili arkadaşım Çağıl SARIDOĞAN’a, yardımlarından dolayı Eyüp KARA’ya, istatistiksel yardımlarından ve desteğinden ötürü Ömür ŞAHİN’e, tüm verilerin elde edilmesinde katkıları olan Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Birinci Sınıf öğrencilerine, bana sabırla destek olan aileme en içten teşekkürlerimi sunarım.

(6)

ABSTRACT... ii TEŞEKKÜR... iii İÇİNDEKİLER...iv ŞEKİLLER LİSTESİ...vii ÇİZELGELER LİSTESİ...viii BÖLÜM I : GİRİŞ ... 1 1.1. Ses……….2

1.2. İnsanda ses sistemi………5

1.2.1. Solunum Fizyolojisi………5

1.2.2. Solunum Sisteminin Kasları………...7

1.2.3.Diyafram………..9

1.3. Larenks (Gırtlak)……….11

1.3.1. Larenksi Oluşturan Kaslar………14

1.4. Sesin Fiziksel Özellikleri………17

1.4.1. Sesin Yüksekliği (Frekans)...………..17

1.4.2. Sesin Gürlüğü (Volüm- Vokal Şiddet) ………18

1.4.3. Sesin Tınısı (Timbre)………20

1.4.4. Sesin Rengi...………20

1.5. Sesin Kalitesini Belirleyen Etkenler...……….21

(7)

1.5.3. Register (Ses Alanı)...………22 1.5.4. Rezonans...………23 1.6. Ses Eğitimi...………24 1.7. Araştırmanın Amacı……….24 1.8. Araştırmanın Önemi………...25 1.9. Sınırlılıklar...………25 1.10. Sayıltılar...………...25 BÖLÜM II: YÖNTEM ... 27 2.1. Araştırmanın Modeli ... 27 2.2. Evren ... 27 2.3. Örneklem... 27 2.4. Verilerin Toplanması ... 28

2.5. Verilerin İşlenmesi ve Çözümlenmesi ... 31

BÖLÜM III: BULGULAR ... 33

3.1. Maksimum Fundamental Frekans... 34

3.2. Minumum Fundamental Frekans ... 35

3.3. F0 Ranj... 36 3.4. F0 Ranj Semiton... 37 3.5. Maksimum dB SPL... 38 3.6. Minumum dB SPL ... 39 3.7. Enerji Ranj ... 40 3.8. F0 Minumum Enerji... 41

(8)

3.11. S Değeri... 44

3.12. Z Değeri ... 45

3.13. S / Z Değeri ... 46

BÖLÜM IV: TARTIŞMA VE YORUM ... 47

BÖLÜM V: SONUÇ VE ÖNERİLER... 54

KAYNAKÇA ... 58

EKLER ... 62

(9)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. İnsanın Ses Oluşturma Sistemi ...4

Şekil 2. Akciğerler ve Göğüs...8

Şekil 3. Diyafram..…...9

Şekil 4. Diyafram Hareketleri...10

Şekil 5. 6. Larengeal Kas Hareketler...13

Şekil 7. Larenks Kaslarına Genel Bakış...15

Şekil 8. Larenks’e Arkadan Bakış...16

Şekil 9. Ses Tellerinin Gerilimine Yardımcı Olan Kaslar...17

Şekil 10. Subglottik Basınç...19

(10)

Çizelge 3.1.1. Maksimum F0 için betimsel istatistikler...34

Çizelge 3.1.2. Maksimum F0 için test istatistikleri...34

Çizelge 3.1.3. Maksimum F0 için bar grafik...34

Çizelge 3.2.1. Minumum F0 için betimsel istatistikler...35

Çizelge 3.2.2. Minumum F0 için test istatistikleri...35

Çizelge 3.2.3. Minumum F0 için bar grafik...35

Çizelge 3.3.1. F0 Range için betimsel istatistikler...36

Çizelge 3.3.2. F0 Range için test istatistikleri...36

Çizelge 3.3.3. F0 Range için bar grafik...36

Çizelge 3.4.1. F0 Range St için betimsel istatistikler...37

Çizelge 3.4.2. F0 Range St için test istatistikleri...37

Çizelge 3.4.3. F0 Range St için bar grafik...37

Çizelge 3.5.1. Maksimum Db SPL için betimsel istatistikler...38

Çizelge 3.5.2. Maksimum Db SPL için test istatistikleri...38

Çizelge 3.5.3. Maksimum Db SPL için bar grafik...38

Çizelge 3.6.1. Minumum Db SPL için betimsel istatistikler...39

Çizelge 3.6.2. Minumum Db SPL için test istatistikleri...39

Çizelge 3.6.3. Minumum Db SPL için bar grafik...39

Çizelge 3.7.1. Energy Range için betimsel istatistikler...40

Çizelge 3.7.2. Energy Range için test istatistikleri...40

Çizelge 3.7.3. Energy Range için bar grafik...40

Çizelge 3.8.1. F0 Minumum Energy için betimsel istatistikler...41

Çizelge 3.8.2. F0 Minumum Energy için test istatistikleri...41

Çizelge 3.8.3. F0 Minumum Energy için bar grafik...41

Çizelge 3.9.1. F0 Maksimum Energy için betimsel istatistikler...42

Çizelge 3.9.2. F0 Maksimum Energy için test istatistikleri...42

(11)

Çizelge 3.10.1. Maksimum Fonasyon Süresi için betimsel istatistikler...43

Çizelge 3.10.2. Maksimum Fonasyon Süresi için test istatistikleri...43

Çizelge 3.10.3. Maksimum Fonasyon Süresi için bar grafik...43

Çizelge 3.11.1. S Değeri için betimsel istatistikler...44

Çizelge 3.11.2. S Değeri için test istatistikleri...44

Çizelge 3.11.3. S Değeri için bar grafik...44

Çizelge 3.12.1. Z Değeri için betimsel istatistikler...45

Çizelge 3.12.2. Z Değeri için test istatistikleri...45

Çizelge 3.12.3. Z Değeri için bar grafik...45

Çizelge 3.13.1. S/Z Oranı için betimsel istatistikler...46

Çizelge 3.13.2. S/Z Oranı için test istatistikleri...46

(12)

İnsan, belirli bir müziksel donanımla doğan ve eğitim süreçleri aracılığıyla bu müziksel davranışlarını geliştirebilme yetisine sahip olan bir varlıktır. Günümüzde her insanın belirli düzeyde müziksel yeteneğe ve duyarlılığa sahip olduğu bilinmektedir. “Müzik, belli gereksinim, amaç ve yöntemlerle, belli güzellik anlayışlarına göre işlenerek birleştirilmiş seslerden oluşan estetik bir bütündür. Müzik insanın duygu, düşünce ve tasarımlarını seslerle estetik bir yapıda anlatır” (Uçan, 2001: 50).

Doğumdan önce, annesinin iç organlarının, kalp atışlarının ve çevre seslerinin etkisi altında olan bebek, doğduğu andan itibaren seslerle örülü bir çevreye katılmış olur. Uçan’ a göre (2001) insan; doğduğu çevreyi oluşturan, kaynağı, oluşumu, türü ve işlevi farklı olan sesleri algılar, çözümler, yorumlar, biçimlendirir ve zamanla değişik anlatım biçimlerine dönüştürür. Bu anlatım biçimlerinden biri de müziktir.

“Doğaçlama, besteleme ve seslendirme/yorumlama başlıca müzik oluşturma süreçleridir. Oluşturulanları dinleme ise, daha çok, kendine özgü bir müzik kullanma-tüketme eylemidir” (Uçan, 1997: 24). Uçan’a göre; (1997) müziğin insan yaşamında çok önemli işlevleri vardır. Bunlar bireysel, toplumsal, kültürel, ekonomik ve eğitimsel olmak üzere beş ayrı kümede toplanabilir. Bu vazgeçilmez ve olmazsa olmazları nedeniyledir ki müzik, hem yararlı/kullanışlı bir eğitim aracı, hem etkili bir eğitim yolu-yöntemi, hem de önemli bir eğitim alanıdır.

(13)

1.1. SES

“Birey olarak insan, belli özelliklerle donanık bir organizma olarak doğal (fiziksel, kimyasal, biyolojik), toplumsal ve kültürel öğelerden oluşan bir çevre içine doğar; bu öğelerle birlikte, yan yana, içi içe yaşar ve onlarla sürekli bir etkileşim içinde bulunur. İnsanın içinde doğup yaşadığı çevrede yer alan doğal, toplumsal ve kültürel öğeler arasında “ses” çok önemli bir yer tutar. İnsanın çevresiyle iletişim ve etkileşiminde rol oynayan temel öğelerin ya da gereçlerin başında gelir. Nitekim, sesin olmadığı durumlarda iletişim, anlaşım ve etkileşim zor olur. İnsan; kaynak, tür ve işlev bakımından zengin bir çeşitlilik gösteren sesleri algılar, çözümler, yorumlar, işler ve giderek değişik anlatım biçimlerine dönüştürür. Bu anlatım biçimlerinin en başta gelenlerinden biri “müzik”tir” (Uçan, 1994: 26).

“Müziğin varolmasında önemli rol oynayan temel elemanlardan bahsedecek olursak; melodi, ritm, armoni, sesin kullanım şiddeti, sesin genliği yani volümü, tınısı, ses rengi vb. Fakat ne kadar eleman sayılırsa sayılsın bütün hepsinin iki temel yapı malzemesinin olduğu ortadadır. Ritm aslında seslerin hareketinin düzeni anlamı taşımaktadır. Melodi, armoni, tını, ses rengi vb ise sesin başka boyutlarıdır. Bu iki temel malzeme; sesin hareketi ve ses’in kendisidir” ( Belgin,2001: 179).

Zeren’e göre ses; (1995) kulağın iletmesiyle beyni uyarıcı etkiyi sağlayan fiziksel bir olaydır.Sesin varolabilmesi için bu etkiyi yaratan bir kaynak, uyarıcı etkinin kulağa kadar gelmesini sağlayan bir ortam ve ayrıca bu etkiyi saptayacak kulak ve beynin bulunması gerekir. Bunlardan birinin yokluğu durumunda ses de yoktur. Ses ancak bu üç öğe sayesinde varolabilir.

Belgin’e göre; (1995) ses titreşen moleküllerin, ortam moleküllerini harekete geçirerek yayılması sonucu ortaya çıkan bir hareket enerjisidir. Bu tanıma göre, herhangi bir cisimde oluşan titreşim moleküllerinin, somut bir ortamdaki ortam moleküllerini titreştirmesiyle oluşan enerji “ses”tir.

(14)

kaslardır” (Gürzap, 1999: 89).

“İnsanın ses oluşturma sisteminin üç ana parçası vardır. Birinci kısım akciğerlerdir. Akciğerlerden gönderilen hava, sistemin öbür iki parçasından geçerek dışarı atılırken, ses oluşturma mekanizmasını uyarır. İkinci parça gırtlaktır. Gırtlağın dip tarafında ses telleri de denen, ama telle benzerliği olmayan ses kıvrımları vardır. Bunlar mukozadan oluşmuş, çatı biçimini andıran iki çıkıntıdır. Bu çıkıntıların boyu erkeklerde 2 cm, kadınlarda ise 1,3 cm kadardır” ( Zeren,1995: 240,241).

“Ses; karın, kaburga ve diyafram kaslarının denetimi ve desteğinde, gırtlaktaki ses tellerinin (vocal folds) akciğerlerden gelen havayı titreştirerek ses dalgalarına dönüştürmesi ve bu ses dalgalarının, göğüs, gırtlak, ağız, geniz ve yüzdeki (frontal ve nazal) sinüs boşluklarında tınlatılması ile oluşur. Bir başka anlatımla, kasıklardan dudakların ucuna kadar olan bölgedeki hemen hemen tüm organların, sesi oluşturmak için, birbirlerini destekleyerek uyum içinde çalışmaları demektir” (Yurdakul, 2000: 1).

“İnsan sesi sanıldığı gibi yalnızca gırtlaktan çıkmaz. İnsan sesi tüm vücudun mükemmel bir uyum içinde çalışması sonucu gerçekleşir” ( Ömür, 2001: 19).

“Ses kıvrımları birleşerek soluk borusunun ucunu tıpkı bir çatı gibi kapatabilirler. Birbirinden ayrı durdukları zaman aralarında oluşan boşluğa glotis denir” (Zeren, 1995: 241).

(15)

(16)

görülür:

Açılış Fazı: Ses tellerinin açılışı aşağıdan yukarıya doğru olur. Önce ses telinin arka veya ön bölümünün ortasında veya aynı zamanda önde ve arkada oluşan bir açıklık başlar. Bu açıklık giderek üst seviyeye ulaşır.

Kapanış Fazı: Havanın glottisten ani olarak kaçması ile glottik hava basıncı düşer.

1.2. İNSANDA SES SİSTEMİ

1.2.1 Solunum fizyolojisi

“İnsanda ses sistemi (fonasyon sistemi) bir nefesli çalgıya benzetilebilir. Bu sistem içinde üç aygıt yer almaktadır.

—Solunum Aygıtı (Aktivatör)-Üfleyici (Soluk borusu, akciğerler, diyafram, kaburgalar ve karın kasları)

—Titreşim Aygıtı (Ses jeneratörü)-Verici (Larenks-gırtlak)

—Yankı Aygıtı (Rezonatör)-Yansıtıcı (Soluk borusu, göğüs, gırtlak bölgesi, yutak, ağız, alt çene, damak, burun ve sinüsler)

(17)

“Solunum primer olarak, akciğerlerdeki gaz alışverişinde rol oynar. Böylece hayati bir görev görmektedir” (Cevanşir, Gürel, 1982: 1).

Belgin’e göre ; (1995) iki solunum şekli vardır:

Karın Solunumu (Abdominal Solunum)

Göğüs Solunumu (Pektoral Solunum)

Sağlıklı bir ses üretimi için her iki solunum şeklinin bilinçli ve dengeli olarak kullanılması gerekir.

Sağlıklı bir erişkinde, fonasyon için gerekli olan akciğer kapasiteleri aşağıda belirtilmiştir.

Tidal Kapasite: Her normal solunumda alınıp verilen hava hacmi olup ortalama 500 cc kadardır.

Komplemental Hava (İnspirasyon-Soluk alma- yedek hacmi): Normal tidal kapasitenin ötesinde, içeri alınabilen en fazla hava miktarı. 1500-2000 cc

Supplemental Hava (Exspirasyon-Soluk verme-yedek hacmi): Normal tidal exspirasyondan sonra dışarı verilen maksimum hava miktarı. 1500-2000 cc

Residüel Volüm: Maksimum soluk vermeden sonra atılamayıp akciğerlerde kalan hava hacmi. 1000-1500 cc

Vital Kapasite + Komplemental Hava + Residüel Hava 3000-4000 cc akciğerlerde ölçülebilen en yüksek hava hacmidir.

(18)

Solunum Aygıtı: Burun Boşlukları, Farenks, Ağız Boşluğu,Larenks,Trakea,Bronş ve Bronşialller, Alveolar (keseler), Akciğerler, Plevra

Göğüs Kafesi Oluşumları: Spinal Kolum, 12 Çift Kaburga

Solunum Adaleleri: Diyafram (inspirasyonda etkin kas), Eksternal interkostal (kaburga dışı kasları), Pektoralis majör ve minör, Kostal kaldırıcılar, Serratus anterior, posterior, Boyun aksesuar kasları (en önemlisi; sternokleidostoiol)

Ekspirasyon (soluk verme) Kasları: Abdominal (karın) kaslar, Abdominal internal kas, Abdominal eksternal kas, Abdominal transvers, Rectus abdominals, İnternal interkostal (kaburga içi kasları), Posterior inferior serratus” (Şenocak, 1990: 16).

Ses eğitiminde solunumun doğru bir şekilde kullanılması çok önemlidir. Vennard’a göre; (1967) solunum karmaşık, fizyolojik bir süreçtir ve ses üretimi onun yalnızca ikinci bir fonksiyonudur. Bu sürece katılan tüm kasların tanınması, ses üretiminin doğru bir perspektife oturması zorunludur.

1.2.2. Solunum Sisteminin Kasları

- Kaburga Kasları

- Karın Kasları

(19)

“Kaburga kemikleri arasında bulunan, soluk alma (dış interkostal) ve soluk verme (iç interkostal) kasları zıt yönde çalışmaktadır. Dış interkostallerin üst omurgalardan aşağıya doğru uzanan lifleri vardır. Kaburga kemiği daha oynak olduğu için bu lifler kaburgayı belkemiğine doğru çeker. Bu yukarı çekme işlemi sırasında gövdenin üst bölümü genişler. Soluk verme (iç interkostal) kaslarının lifleri ters yönde, omurgadan yukarı ve dışa doğru uzanırlar, daha önce yukarıya doğru çekilen kasları aşağı çekerek soluk verme hareketini desteklerler” (Çevik, 1999: 18,19).

(20)

Soluk alma kaslarından en önemlisi diyaframdır. “Göğüs ve karın boşluğunu kalın bir kas tabakasıyla ayıran bir kas demetidir. Çevredeki kemik yapılara sıkıca bağlanmıştır. Karın kasları kasılmadığında diyafram kubbe şeklindedir. Kasılma gerçekleştiği zaman kubbenin tepesi aşağıya doğru çöker ve diyafram düzleşir; bu esnada on iki çift kaburgadan oluşan göğüs kafesi genişleyerek içeriye havanın dolması sağlanır” (Ömür, 2001: 16).

“Soluk alma sırasında (inspirasyon) göğüs boşluğu, özellikle diyaframın aşağı doğru aktif hareketi ile genişlemektedir. Dışarıdaki hava, burun, ağız, farenks, larenks, trakea, bronşlar ve bronşiallerden geçerek akciğer alveolleri içine ulaşır ( akciğer boşluklarında oluşan alçak basınç). Kaburgaların inmeleri ve diyaframın pasif olarak yükselmesi ile göğüs boşluğunda bir daralma olur ve akciğer boşluklarında bir yüksek basınç yaratılır. Böylece hava akciğerlerden aynı solunum yollarını izleyerek dışarı atılır (ekspirasyon)” (Cevanşir, Gürel, 1982: 2).

(21)

Şekil 5: Nefes alma ve vermede diyafram hareketleri

Düz çizgiler, organların nefes tamamen dışarı verildikten sonraki, kesik çizgiler ise, nefes alma sonrasındaki durumlarını gösterirler. Noktalı çizgiler, diyafram ile alt abdominalin eş zamanlı kısalışıyla yumuşak noktada meydana gelen çıkıntıyı gösterir.C-Köprücük Kemiği E- Yumuşak Nokta P- Pelvis R- Birinci Kaburga S- Kürek Kemiği (Vennard, 1967)

“Karın bölgesinin en önemli soluk verme kası “rectus abdominis” tir. Karnın orta kısmı boyunca beş, altı ve yedinci kaburgaların kıkırdaklarına kadar uzanır” (Vennard, 1967: 346 ).

“Karın kasları sekiz alt kaburgadan oluşur. Karın kasları alt kaburgaların aşağıya doğru hareketini sağlar ve karın içi organlarının diyaframa karşı olan basıncının artmasına neden olur (ekspirasyon)” (Cevanşir, Gürel, 1982: 7).

(22)

ekspirasyon) uzunca bir üçgen oluştururlar (Lateral pozisyon). Karın solunumunda (Abdominal solunum) inspirasyon öncelikle diyaframın kontraksiyonu (kasılması) ile oluşur. Diyafram hareketleri karın ön duvarına iletilir, bundan ötürü de yatarken yapılan bir inspirasyonda karın ön duvarı yükselir, ekspirasyonda da içeri göçer” (Cevanşir, Gürel, 1982: 7).

1.3. LARENKS (GIRTLAK)

“Larenksin iskeletini kıkırdaklar oluşturur. Bu kıkırdaklar tek ve çift olmak üzere ikiye ayrılır. Tek kıkırdaklar üç tanedir. Tiroid kıkırdak, krikoid kıkırdak ve epiglot. Tiroid ve krikoid kıkırdak şeffaf ve camsı, epiglot ise elastik yapıdadır. Tiroid kıkırdak larenksin en büyük ve çıkıntılı kıkırdağıdır. Dış yüzeyi perikondrium (kıkırdak), iç yüzeyi ise mukoz zarlarla kaplıdır. Krikoid kıkırdak ise solunum yollarında tam bir halka oluşturan tek kıkırdaktır. Yüzük biçimindedir. Yüksekliği önde daralır, arkada genişler. Ön kısmına ark, arka kısmına lamina adı verilir. Krikoid kıkırdak tüm larenkse temel oluşturur” (Yelken, 2005: 6,7).

Tiroid (Kalkansı) Kıkırdak: Larenksin üst ve ön parçasını oluşturur. En geniş kıkırdaktır ve larenksin yumuşak dokularını taşır, hava yolunun açık kalmasını sağlar. Tiroid kıkırdak halk arasında adem elması olarak bilinir. “Krikoid kıkırdak üzerinde eğilme hareketi yapar. Bu hareket ses tellerinin gerilmesini ve sesin incelmesini sağlar” (Ömür, 2001: 4 ).

(23)

Krikoid (Halka, yüzüksü) Kıkırdak: “Larenksin alt bölümünde tam halka şeklinde bir kıkırdaktır. Hyalen (şeffaf) yapıdadır”( Yelken, 2005:7). “Şekli yüzüğe benzediği için adını Yunanca “Krikoid” (yüzük) sözcüğünden alan bu kıkırdak arkası kapalı, tam bir halka görüntüsünde olup, soluk borusunun üzerine oturmuş ve tiroid kıkırdakla birleşmiş oval bir kıkırdaktır. Bütün gırtlak yapısının temelini oluşturan bu kıkırdak arka tarafta tiroid kıkırdakla eklemlenir. Görevleri ses tellerini açmak olan iki güçlü kas bu kıkırdağa yapışır. Üst kenarındaki iki eklem yeri ile (Aritenoid) ibriksi kıkırdakların tabanında birleşir” (Ömür, 2001: 14).

Epiglot(Armutsu) Kıkırdak: “İnce, yumuşak bir yaprak şeklinde fibroelastik bir kıkırdaktır. Dil kökü ile hyoid kemiğin arkasındadır. Larenksin üst ön duvarının bir parçasını oluşturur”(Yelken, 2005:7). “Gırtlağın üzerine kapanarak gıdaların yemek borusuna yönelmesini sağlar” (Ömür, 2001: 13).

(a) Aritenoid (İbriksi) Kıkırdaklar: “Üç yüzlü piramide benzer, sağlı ve sollu olmak üzere iki küçük kıkırdaktır. Krikoid kıkırdak ile beraber larenksin fonksiyonları açısından en önemli yapılarıdır. Ses tellerinin arkada yapıştığı kısımdır. Aritenoid kıkırdak, krikoid kıkırdak üzerinde üç temel hareket gerçekleştirir. Bunlar; orta bölümden kayma hareketi , dikey eksende dönme hareketi ve göreceli olacak bir şekilde, kısıtlı öne ve arkaya devrilme hareketleridir. Ses telleri ön uçlarından birbirlerine ve tiroid kıkırdağın iç yüzüne bağlanırken arka uçlarından aritenoid kıkırdaklara tutunurlar. Eklem yüzeyleri ve kendisine yapışan kaslar sayesinde aritenoid kıkırdaklar, dönme veya öne-arkaya yatma hareketi yaparlar. Aritenoid kıkırdağın yaptığı bu hareketler ses tellerini açıp-kapatıp, gerip-gevşetip, inceltip-kalınlaştırarak sesin çıkmasını sağlar” (Ömür, 2001: 14).

Larenks girişinin boyutlarını ayarlayan kaslar: Ariepiglottik kas, Tiroepiglottik kas.

(24)

Şekil 5: İntrensek larengeal kas hareketleri ( Başut, 2005)

Şekil 6: İntrensek larengeal kas hareketleri: Lateral krikoaritenoid kas muskuler çıkıntıyı laterale çekerek vokal kordların adduksiyona geçip rima glottisin kapanmasını sağlar. Tiroaritenoid kas vokal kordların adduktorudur. Kordlar gerilir, kısalır ve kalınlaşır. (Başut, 2005)

(25)

“Larenks’in çatısını oluşturan kıkırdak çatı üzerini saran muskuler ve mukozal yapılar, ses oluşumunda önemli rol oynar. Ekstrensek larengeal kaslar suprahiyoid ve infrahiyoid kaslar olarak iki grupta toplanmaktadır; larenksin vertikal düzlemde hareketini ve fiksasyonunu sağlarlar. İntrensek kaslar ise larenksi oluşturan kıkırdakların belirli sınırlar içindeki hareketlerini kontrol ederek vokal foldların şekil ve gerginliğini değiştirerek ses oluşumunda doğrudan rol oynar” (Sataloff, 1991: 7).

Larenks içi supraglottik, glottik, subglottik olmak üzere üç bölgeden oluşur.

“Supraglottik bölge epiglotun ucu ve serbest kenarlarından başlayıp, aşağıda larengeal ventriküle kadar uzanır. Bu bölgeye; epiglotun larengeal yüzü, ariepiglottik foldlar, aritenoid kartilajların larengeal yüzü, banda ventriküller ve larengeal ventriküller dahildir.Glottik bölge supraglottik bölgeden ventrikülde ayrılır. Glottik bölge her iki kord vokali, anterior ve posteripor komissürü kapsar.Subglottik bölge yukarıda kord vokallerden başlayarak aşağıda kartilajın alt kenarına kadar uzanır”( Yelken, 2005: 13). “Gırtlak boşluğu olarak adlandırılan bu bölgede şarkı ve konuşma sesinin tını değişiklikleri oluşmaktadır” (Cevanşir, Gürel, 1982: 18).

1.3.1. Larenksi Oluşturan Kaslar

“Larenks dış kasları, larenksi kaldırıp indirecek ve fikse edecek şekilde görev yapmaktadırlar. İç kaslar ise, aritenoid kıkırdakları hareket ettirerek dolaylı olarak ses organına hizmet ederler ” (Cevanşir, Gürel, 1982: 18).

(26)

Şekil 7: Larenks Kaslarına Genel Bakış ( www.bartleby.com/107/illus952.html)

Larenks’in kasları internal ve eksternal olmak üzere ikiye ayrılır:

İnternal Kaslar: Larenks kıkırdakları arasında yer alırlar.

Eksternal Kaslar: Bu kaslar larenksin bir bütün haliyle hareketi ve sabitlenmesiyle ile ilgilidirler.

(27)

Şekil 8: Larenks’e Arkadan Bakış ( Cevanşir, Gürel, 1982)

“Larenks kaslarının adları kıkırdaklardan alınmıştır. Tiroaritenoidler, krikotiroidler ve krikoaritenoidler. Bu kasların tümü ses kutusunda yer almaktadır. Tiroaritenoid kaslar, kapakçığı ve aynı zamanda vokal dudakçıkların gövdesini oluştururlar. Bu dudakçıklar liflerin ve aritenoid kıkırdağın hareketi sonucu şekil değiştirebilirler. Aritenoidler, krikoaritenoid kaslar tarafından yönetilmektedirler.

Kapakçıklar hava basıncı sonucunda kapandığında ses üretimi sırasında üç kas (krikotiroid, triaritenoid ve krikoaritenoid) dengede olmalıdır. Bu denge statik ve dinamik olmak üzere iki şekilde kurulur. Şarkı söylemede dinamik denge önemlidir. Statik denge kesintili söylemeye neden olmaktadır” (Vennard, 1967: 361).

(28)

Şekil 9: Ses Tellerinin Gerilimine Yardımcı Olan Kaslar (Cevanşir, Gürel, 1982)

1.4. SESİN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ

İnsandan insana farklılık gösteren sesin, niteliği açısından büyük önem taşıyan fiziksel özellikleridir.

1.4.1. Sesin Yüksekliği (Frekans)

“Ses tellerinin saniyedeki titreşim sayısıdır. Hertz olarak ölçülür. Glottisin saniyedeki açılma ve kapanma siklusu sayısına fundemental (temel) frekans denir. F0 ile sembollenir. Konuşma sesinin fundemental frekansı erkeklerde yaklaşık 100-150 Hz, kadınlarda ise 150-250 Hz arasındadır. Ölçülebilen matematiksel bir değer olan F0’ın işitsel karşılığı perdedir” (Yelken, 2005: 24).

(29)

“Frekansın değişmesi fizyolojik olarak, vokal kordun gerginliği, kütlesinin değişmesi ve subglottik basıncının artıp, azalmasıyla ilişkilidir” (Yelken, 2005: 25).

Sesin yüksekliği, ince bir sesi kalın bir sesten ayırmamızı sağlar. İnce sesler yüksek frekanslı, kalın sesler ise düşük frekanslıdır.

1.4.2. Ses Gürlüğü (Volüm-Vokal Şiddet)

“Şiddet, 1 cm’lik yüzeye sesin yayılma doğrultusuna, dik bir doğrultuda, 1 saniyede verdiği ses enerjisidir (desibel). Ses şiddeti genellikle Db SPL olarak birimlendirilir. İnsan sesi 160 dB ye kadar yükseltilebilen geniş bir aralığa sahiptir” (Yelken, 2005: 26).

“ Ses gürlüğü, solunumun basıncına, ses tellerinin uzunluğuna kısalığına ve rezonans bölgelerinin darlığına, genişliğine göre değişiklik gösteren, sesin önemli bir fiziksel özelliğidir. Ses eğitimi sayesinde ses gürlüğü geliştirilerek büyük bir salonda, güç harcamadan duyulabilir hale getirilebilir” (Çevik, 1999: 34).

“Sesin şiddetinin, subglottik basınç denilen ses telleri altındaki basınçla doğrudan ilişkili olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır” (Ömür, 2001: 42).

“Eğitilmiş artistik seslerin ulaşabildikleri şiddet (gürlük) derecelendirilmesi (Cura 1990) ise şöyledir :

Ses Şiddeti : 120 dB ( Büyük opera sesi ) Ses Şiddeti : 110- 120 dB ( Opera sesi ) Ses Şiddeti : 100- 110 dB ( Opera komik sesi ) Ses Şiddeti : 90- 100 dB ( Operet sesi ) Ses Şiddeti : 80- 90 dB ( Konser sesi )”

(30)

“Sesin şiddetini aşağıdaki paremetreler kontrol eder:

— Subglottal Basınç: Değişik harflerde ve ses kalitesinde farklı olmakla beraber basınç arttıkça şiddet artar.

Şekil 10: Subglottik basıncın 5 cm H2O artışı ile ses şiddetindeki yaklaşık 14 dB SPL yükselme (Yelken, 2005)

— Vokal kord kapanmasının derecesi ve zamanı: Vokal kordların kapanma süresi arttıkça, altta basıncın yükselebilmesi için süre artacaktır, sonuç olarak sesin şiddeti artacaktır.

— Glottal rezistans: Özellikle düşük frekanslarda (ses aralığının alt ve orta kısımlarını oluşturan F0’ larda) rezistans arttıkça şiddet azalır.

— Hava akımı: Özellikle yüksek frekanslarda (falsettoda) şiddetin değişimini sağlayan asıl baskın faktördür.

(31)

— Ses Spektrumu: Bir tonu oluşturan frekansların kompozisyonu değiştirildiğinde, o tonun şiddetide değişecektir. Spektrumdaki frekans bileşenlerinin şiddetlerinin değiştirilmesi veya yeni frekanslar eklenmesi, sesin şiddetinde değişiklik meydana getirecektir” (Yelken, 2005: 28).

1.4.3. Sesin Tınısı (Timbre)

İki insanı birbirinden ayırmayı sağlayan, sesin kalitesini belirleyen bir özelliktir. Her insanın kendine ait bir ses tınısı vardır.

“Tını, periyodik titreşimlerin bir araya gelmesi ile oluşmaktadır. Bir temel

ton ile (temel frekans) ve kısmi tonları (yan frekans) içerir. Yan (kısmi) tonlar temel tonun armonikleridir. Bundan dolayı armonik bir tını söz konusudur. Kulak bu tınıları, değişik yüksekliklere sahip olan armoniklerin birleşiminde oluşmasına karşın belirli yüksekliklerde bir frekans olarak değerlendirilir. Yani her tını, kulağımız için bir temel tona ( frekansa ) sahiptir. Sesin farklı şiddeti ile yan (kısmi ) tonların sayı ve düzeni sesin rengini belirler” (Cevanşir, Gürel, 1982: 41).

1.4.4. Sesin Rengi

“Bir tını içerisindeki üst kısmi tonların (armonik doğuşkanlar) sayı ve şiddeti ile sesin oluştuğu fiziksel ortam, sesin rengini verir. Böylece aynı ses yüksekliğini söyleyen iki değişik insanın kimlikleri kolayca söylenebilir. İnsanda ses rengi vokal kordların (yani; ses telleri) yapılarının yanısıra asıl anlamını rezonatör bölgelerde bulmaktadır. Ses organının anatomik yapısı, vokal kordların kısalığı-uzunluğu, kalınlığı-inceliği, larenksin yapısı, hareketleri, larengofarenks, orofarenks ve nazofarenksin yapısı, nazalkavite, ağız boşluğunun yapısı, dişler, yumuşak damak sesin rengini belirlemede en önemli unsurlardır” (Göğüş, 1994: 89).

(32)

1.5. SESİN KALİTESİNİ BELİRLEYEN ETKENLER

1.5.1.Vibrato

“Vibrato, sesin frekans ve şiddetinde periyodik değişiklikler yapmak demektir. Bir bilmece olan vibratonun eskiden kaynağı solunum kasları olarak bilinse de, gırtlakla ilgili olduğu artık biliniyor. Vibrato beyin sapında ya da beyin sapı üzerindeki diğer merkezlerde fizyolojik bir tremorun (titreşimin) sonucu olabilir” (Ömür, 2001: 46).

“Nitelikli bir sesin karakteristik özelliklerinden biri de düzenli, eşitlenmiş, pürüzsüz bir vibratoya sahip olmasıdır” (Çevik, 1982: 34). “Bunun için mükemmel bir kas uyumu gereklidir. Bu da ancak çok uzun süren bir ses eğitimi ile gerçekleşebilir” (Ömür, 2001: 45,46).

“Vibrato ses sağlığının barometresidir. Estetik açıdan hoş bir duygu yaratır. Vibratosuz ses kulağa çok sert, kuru, renksiz gelir. Vibratonun sağladığı kolaylıklar vardır. Vibrato sırasında çeşitli sinir lifleri ayrı ayrı, devreye girdiği için her biri sırayla dinlendirilir. Vibrato çok az çaba ile daha çok randıman alınmasını sağlar” (Ömür, 2001: 47).

1.5.2 Sesin Genişliği (Vokal Range)

“Sesin ulaşabildiği en düşük frekans (perde) ile en yüksek frekans içerisindeki alana ses genişliği denir” (Çevik, 1999: 36).

Ömür’e göre; (2001) sesin genişliği, konuşma sırasında kulağa gelen en düşük ton ile en yüksek ton arasındaki aralıktır.

(33)

“İnsan sesinin genişliği konusunda yapılan araştırmaların, literatürde yer alan sonuçlarına göre ortalama ses kapasitesi iki oktav sınırındadır. Eğitilmiş (artistik) bazı seslerde bu sınırlar üç oktava kadar genişlemektedir”( Çevik, 1999: 37).

Ses tellerinin karakterlerine göre ses tellerinin boyutları aşağıda sıralanmıştır:

Soprano 14mm-17mm Mezzosoprano 18mm-27mm Kontralto 18mm-19mm Tenor 18mm-20mm Bariton 21mm-27mm

1.5.3. Register (Ses Alanı)

“Ses terimi, org yapısından gelmektedir. Yalnızca ses tellerinin değişik hareketlerine verilen isimdir. Ses aşağı veya aşağıdan yukarıya çalıştırıldığında, (1,5 oktav içinde) bazı tonlarda zorlukların oluştuğu veya eğitilmiş bir kulağın anlayacağı şekilde ses tınısında değişmelerin ortaya çıktığı izlenir” (Cevanşir, Gürel, 1982: 48).

İnsan sesi üç registerden oluşur:

Erkek:Göğüs, kafa, falsetto Kadın: Göğüs, orta (karışık), kafa

“Göğüs sesinde şarkıcı titreşimleri göğsünde hisseder. Bunlar bas seslerdir. Ses tellerinin titreşimleri ile nefes borusu arasında akustik bir ilişki vardır. Nefes borusundaki rezonanslar sese ya engel olur ya da o sesin güçlenmesine yardımcı olur. Tiz sesler ise kafada hissedilir. Bu sayede şarkıcı kendini duyamadığı zaman bile sesini kontrol edebilir” ( Ömür, 2001: 45).

(34)

Diğer bir anlamda register ; “arka arkaya giden bir grup tonun belirli bir yerden sonra başka bir ses tınısı kazanarak devam etmesidir. Ses tellerinin serbest kenarlarının tüm ses

kası ile birlikte titreşmesi ile bütün tonlar eşdeğer bir renk kazanır” (Cevanşir, Gürel, 1982: 48).

Ses eğitiminde register kavramı çok önemlidir. İyi eğitilmiş seslerde register geçişleri duyulmamaktadır.

“Ses eğitiminde register üzerinde önemle durulmalıdır. Bu kavramı sadece ses perdesi ile değil, şiddeti ve rezonansı ile birlikte düşünmek gerekir. Dizi çalışmaları bir registerden diğerine crescendo (ses şiddetini hafiften kuvvetliye doğru artırmak) ve decresendo ( kuvvetliden hafife doğru azaltmak) ile geçme, ses kırılmalarını ve geçiş tonlarındaki sorunları ortadan kaldırmak için yararlı alıştırmalardır” (Vennard, 1967: 346).

1.5.4. Rezonans

“Rezonans olayı, ilk titreşimin kendisiyle uyumlu ikinci bir titreşimi başlatması olayıdır. Üretilen bu ilk ses rezonans boşluğu olamayan bir telli çalgının renksiz ve volümsüz sesine benzetilebilir. İlk titreşimler nitelik olarak, müziksel bir ses oluşturamazlar. Sesin müziksel bir nitelik kazanabilmesi, dışarıya verilmeden önce titreşimlerin zenginleştirilmesi, uyumlu hale getirilmesiyle mümkündür” (Çevik, 1999: 38 ).

“İnsanda iki tınlatıcı grup vardır. Bunlar ana tınlatıcılar ve yardımcı tınlatıcılardır. Ana tınlatıcılar, gırtlak, ağız boşluğu ve burun boşluğudur. Yardımcı tınlatıcılar göğüs boşluğu, sırt ve kafatasıdır. Ünlü Polonyalı tiyatro adamı Jerzy Grotowski’ ye göre mide boşluğu, karın ve dizlerin, yani neredeyse insan bedeninin tümünün bir tınlatıcı olabileceğini kanıtlamıştır” (Gürzap, 1999: 90).

(35)

1.6. SES EĞİTİMİ

Yiğit’e göre ; (2004) ses eğitimi bireyin kendi sesini kendi yaşantısı yoluyla doğru, güzel ve etkili kullanabilme ile ilgili davranışları kazandırma süreci olarak tanımlanabilir. Ses eğitimi ile zayıf sesler geliştirilebilirken güçlü sesler ise daha güçlü bir hale getirilebilir.

“Ses eğitimi, her tür müzik eğitimi ve her düzeydeki eğitim basamağında uygulanır ve şarkı söyleme eğitimi, konuşma eğitimi şan eğitimi ve koro eğitimi gibi ses eğitimi türlerini kapsar” ( Töreyin, 2001: 119).

1.7. Araştırmanın Amacı

Araştırmanın genel amacı, ses eğitimi sürecinin izlenmesine ve analizine dayanarak, elde edilen sonuçlar doğrultusunda, öğrencilerin vokal performanslarındaki gelişimini tespit etmek, eğitim sürecinin daha verimli olmasına katkıda bulunacak öneriler getirmektir.

Bu amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranacaktır:

1- Ses eğitimi gören öğrencilerin seslerinde eğitim sonunda ne gibi değişimler oluşmaktadır?

2- Ses eğitimi gören öğrencilerin eğitim sonunda ses frekansında değişim oluşmakta mıdır?

3- Ses eğitimi gören öğrencilerin eğitim sonunda ses gürlükleri (volüm-vokal şiddet) gelişim göstermekte midir?

4-Öğrencilerin eğitim sonrası ses basınç düzeylerinde değişimler oluşmakta mıdır? 5- Ses eğitimi öğrenimi gören öğrencilerin solunumlarında gelişim oluşmakta mıdır?

(36)

Bu araştırmada, Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi bölümünde öğrenim gören birinci sınıf öğrencilerinin,

- Bir öğretim yılı boyunca bireysel ses eğitimi derslerindeki gelişimlerinin incelenmesi,

- Bu konuya ilişkin değerlendirmeler ve öneriler yer alması,

- Öğrencilerin gelişimlerinin üst düzeye taşınmasının sağlanması açısından önemlidir.

1.9. Sınırlılıklar

- Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalında öğrenim gören birinci sınıf öğrencileri ile,

- Olanaklar bakımından yüksek lisans tezi hazırlama süresi ile,

- Araştırmacının ayırabildiği maddi olanaklarla sınırlı tutulacaktır.

1.10. Sayıltılar

Bu araştırmada:

1. Araştırmada örneklem grubundaki öğrencilerin tanınmasına yönelik en uygun aracın kişisel bilgi formu olduğu,

2. Veri toplamak için kullanılan ses ölçüm tekniklerinin, araştırma için gerekli verileri sağlayabilir nitelikte olduğu,

(37)

3. Örneklem kümesinin evreni temsil ettiği,

4. Konunun araştırılabilir nitelikte veya kapsamda olduğu,

5. Araştırmada deneysel çalışmaya katılan tüm deneklerin gerçek performanslarını göstermiş oldukları, temel sayıltılardan yola çıkılacaktır.

(38)

açıklanmış, verilerin işlenmesi ve çözümlenmesinde kullanılan yöntem ve tekniklere yer verilmiştir.

Ölçümler; Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Prof. Dr. Necmettin Akyıldız İşitme, Konuşma, Denge Bozuklukları Tanı, Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Ses Laboratuvarında (Computer Speech Laboratory), (CSL) bilgisayar ortamında “Voice Range Profile” programı kullanılarak konunun uzmanı tarafından yapılmıştır.

2.1. Araştırmanın Modeli

Araştırmada, laboratuvar deneyi çerçevesinde, analizlerin yapılması için belirlenen standartlara göre karşılaştırmalı bir değerlendirme modeli kullanılmıştır. Denekler tek tek değerlendirmeye alınmış, elde edilen bulgular istatistiksel yöntem ve tekniklerden yararlanılarak değerlendirilmiştir.

Araştırma, deneysel bir alan araştırmasıdır.

2.2. Evren

Bu araştırmanın evrenini Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı I.sınıf öğrencileri oluşturmaktadır.

2.3. Örneklem

Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitim Anabilim Dalı I.sınıf öğrencilerinden 15 kişilik bir grup oluşturmaktadır.

(39)

2.4. Verilerin Toplanması

Araştırmada veriler Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Prof. Dr. Necmettin Akyıldız İşitme, Konuşma, Denge Bozuklukları Tanı, Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Ses Laboratuarında, Kay Elemetrics Voice Range Profile ( model 4300 B) programı kullanılarak örneklem grubu içerisinde yer alan deneklerin ses analizleri yapıldı.

Deneklere kişisel bilgi formu verilerek fiziksel olarak tanınmaları sağlandı. Daha sonra her bir öğrenci kulak burun boğaz uzmanı tarafından değerlendirildi. Ses kaydı döneminde üst solunum yolu enfeksiyonu ve/veya akut ses hastalığı olan kişilerin uygun tedavileri verilerek ses kayıtları ertelendi.

Voice Range Profile verilerinin toplanması sırasında olguların ayakta olmasına ve postürlerine dikkat edildi. Her öğrencide programda önerilen “Sure SM 58” mikrofon kullanıldı ve dudakla mesafesi 15 cm olarak belirlendi. Kayıt öncesinde tüm kişilere ses ısıtma egzersizleri yaptırıldı. Kişiler rahat solunumdan sonra, günlük konuşma sesinde /a/ vokalizasyonu yaptıktan sonra şan eğitimcisi eşliğinde, kendi vokal sınırlılıkları dahilinde ses egzersizlerinden yararlanılarak çıkabildikleri ve inebildikleri müzikal notalar kaydedildi. Bu kayıtlar üzerinden elde edilen VRP parametreleri, SPSS paket programında Wilcoxon Sıra Toplamı testi ile karşılaştırıldı.

Voice Range Profile (Fonotogram) vokal kullanılabilirliğin saptanmasında, ses eğitiminin değerlendirilmesinde yardımcı bir metotdur. Yaygın araştırmalar Avrupa’da pek çok merkezde ses ölçüm standardı olarak fonotogram verilerinin kullanıldığını göstermiştir (Le Borgne, Weinrich, 2002: 37).

(40)

(Fo) alanıyla tanımlar. Frekans (Hertz-Hz) aralığı, tipik olarak fonotogramın dikey ekseninde; yoğunluk (sound pressure level-SPL), yatay ekseninde gösterilir. Böylelikle bireysel sesin fizyolojik limitlerini tanımlar” (Sarıdoğan, 2005: 16).

“Karakteristik olarak fonotogram, maksimum Fo (max Fo) ve minimum Fo (min Fo) kavisleriyle oluşan oval bir şekildir” (Le Borgne, et all.2002: 37).

“Normal bir ses fonotogramı geçiş noktalarında hafif bir daralma görülmektedir. İyi bir ses eğitimi almış sanatçılarda fonotogramda register geçişlerine ait daralmalar izlenmemektedir” (Çelik, 2002:702).

Analizin gerçekleştiği parametreler şunlardır:

F0 Range (Ranj): Üretilen sesteki frekansın ortalama değeri F0 Range Semitone (st): Üretilen sesteki frekansın semitonu

Maksimum Db SPL: Üretilen sesteki erişilen en yüksek ses şiddeti (ses gürlüğü)

Minumum Db SPL: Üretilen sesteki erişilen en düşük ses şiddeti Energy Range: Üretilen sesteki enerji miktrarı

Fo Minumum Energy (Hz): Üretilen sesteki alçak frekans, enerji oranının miktarı

Fo Maximum Energy (Hz): Üretilen sesteki yüksek frekans enerji oranının miktarı

Maksimum Fonasyon Süresi ( MPT) : Bir nefeste çıkartılabilecek ses süresi S/Z Oranı: Bir nefeste maksimum çıkartılabilecek “s” fonemi süresinin “z” fonemi süresine oranı

(41)

Örneklem grubunda yer alan öğrencilerin tek tek, ayakta, duruşlarına dikkat edilerek, “a” vokali ile belli bir skala serisinde, kendi vokal sınırlıkları dahilinde müzikal olarak çıkarabildikleri sesler kaydedildi.

Fundemental (Bazal) Frekans (Fo):

“Mukozal dalganın hızı vokal kordun uzunluğu, hava akımının şiddeti, subglottal basınç ve fundemental (bazal) frekans ile ilişkilidir” (Yelken, 2005:23).

“Ölçülebilen matematiksel bir değer olan Fo’ın işitsel karşılığı perdedir”(Yelken, 2005:24).

Özlügedik’e göre; vokal kordların uzunluğu arttığında subglottik basınca maruz kalan alan genişleyecektir. Gerilen elastik yapılar daha çabuk orta hatta geleceğinden kapanma fazı kısalacak ve Fo artacaktır. Krikotroid kasın yardımıyla Fo arttırabilir.

Maksimum Fundemental Frekans (Max Fo): Öğrencilerin çıkarabildikleri en yüksek (tiz) ses “Hertz” cinsinden frekans değeri alınmıştır.

Minumum Fundemental Frekans (Min F0): Öğrencilerin çıkarabildikleri en düşük (pest) ses “Hertz” cinsinden frekans değeri alınmıştır.

“İşitsel karşılığında ses perdesi olarak da tanımlayabileceğimiz Fo notalardan oluşan müzikal skala veya semitonlardan oluşan frekans seviyeleri ile gösterilebilir. İki nota arasındaki uzaklığa semiton denir. Bir oktav içerisinde, örneğin do notasından bir oktav tiz do notasına kadar, yedi tam, beş yarım ton toplam 12 nota yani 12 semiton bulunur” (Yelken,2005:35).

(42)

şekilde durması istenir. Rahat bir solunumdan sonra konuşma tonunda “a” vokalini orta gürlükte söylemesi istenir. Bu işlem, güvenilir olması açısından üç kez tekrar edilerek en uzun süre kaydedilir. Bu ölçüm saniye(sn) cinsinden hesaplanır.

“Maksimum fonasyon süresinin ortalama değerleri kadınlarda 15 sn, erkeklerde 20 sn’dir”(Yelken,2005:38).

S/Z Oranı: Bir nefeste maksimum çıkartılabilecek “s” fonemi süresinin “z” fonemi süresine oranı demektir. “Ses hastalığı olmayanlarda “s” ve “z” süresinin yaklaşık birbirine eşit olması ve oranında yaklaşık 1 olması beklenir” (Yelken,2005:38).

S/Z oranı ölçümü, öğrenci ayakta ve rahat bir duruştayken alınmıştır. Öğrenciden önce en uzun şekilde “s” fonemini, daha sonra “z” fonemini orta bir gürlükle söylemesi istenir. Bu iki ölçümde ayrı ayrı üç kez tekrar edilerek en uzun süre kaydedilir. S/Z oranı glottik kapanmanın derecesini değerlendirmeyi sağlar.

2.5. Verilerin İşlenmesi ve Çözümlenmesi

Örneklem grubunu oluşturan öğrencilerin, ses özelliklerine ait değerlendirme ve ölçme sonuçları, ses kalitesini belirlemeye yönelik ses testi analiz testi sonuçları ile tablolaştırılmıştır. Örneklem grubuna ait örneklem sayısı (N) aritmetik ortalama, standart sapma , “Wilcoxon Sıra Toplamı Testi” (P Değeri) hesaplamalarında bu tablolardan yararlanılmıştır.

Örneklem grubunun; ses gelişimini tespit etmeye yönelik ses analiz testi sonuçları her parametre için, eğitim öncesi ve eğitim sonrası grup bulgularını bir arada gösteren çizelgeler oluşturulmuş, grup değerlerinin arasındaki farkın anlamlılık düzeyi “Wilcoxon Sıra Toplamı Testi” yoluyla saptanmıştır.

(43)

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi, bağımlı iki örneklem testidir. Eşleştirilmiş t testinin non-parametrik alternatifidir. Wilcoxon Sıra Toplamı Testi örneklem sayısı 30’ dan küçük olan araştırmalarda kuvvetli bir testtir.

(44)

Profile (VRP) verilerinin SPSS paket programında işlenmesiyle elde edilen sonuçlar çizelgeler halinde istatistik değerlendirmeyle aşağıda sunulmuştur. Çizelgeler üç bölümden oluşmaktadır.

Betimsel istatistik çizelgesinde, örneklem grubuna ait her parametrenin, eğitim öncesi ve eğitim sonrası açıklayıcı istatiksel bulguları yer almaktadır.

Test istatistikleri çizelgesinde, örneklem grubuna ait her parametrenin, eğitim öncesi ve eğitim sonrası bulgularını, istatiksel olarak ölçen Wilcoxon Sıra Toplamı testi ve farkın anlamlılığına ait “P değeri” yer almaktadır.

Grafik çizelgesinde ise, örneklem grubundaki her bir deneğin eğitim öncesi parametre değeriyle eğitim sonrası parametre değeri, bar-grafikle gösterilmiştir.

(45)

3.1. MAX F0 Çizelge 3.1.1

Betimsel İstatistikler

N Ortalama Std. Hata Min. Max. MAX F0 EĞİT.ÖN. 15 703,414 214,535 329,63 1046,5 MAX F0 EĞİT.SON. 15 922,642 236,979 440 1244,51 Çizelge 3.1.2

Test İstatistikleri

MAX F0 EĞİTİM ÖNCESİ – MAX F0 EĞİTİM SONRASI

Z -3,180

P Değeri 0,00146

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.1.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,00146 olarak bulunmuştur.p<0,05 olduğu için , eğitim öncesi max F0 değerleriyle eğitim sonrası max F0 arasında anlamlı bir fark tespit edilmiştir.

Çizelge 3.1.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 M ea n 1400 1200 1000 800 600 400 200 MAX F0 EGT.ONC. MAX F0 EGT.SON.

(46)

Betimsel İstatistikler

N Ortalama Std. Hata Min. Max. MIN F0 EĞİT. ÖN. 15 113,2953 46,619 65,41 207,65 MIN F0 EĞİT. SON. 15 127,324 41,307 65,41 196

Çizelge 3.2.2

Test İstatistikleri

MIN F0 EĞİTİM ÖNCESİ – MIN F0 EĞİTİM SONRASI

Z -0,941

P Değeri 0,346

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.2.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,346 olarak bulunmuştur.p>0,05 olduğu için , eğitim öncesi min F0 değerleriyle eğitim sonrası min F0 arasında anlamlı bir fark tespit edilememiştir.

Çizelge 3.2.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Va lu e 300 200 100 0 MIN F0 EGT.ONC. MIN F0 EGT.SON.

(47)

3.3. F0 RANGE Çizelge 3.3.1

Betimsel İstatistikler

N Ortalama Std. Hata Min. Max. F0 RANGE EĞİT. ÖN. 15 590,1187 211,535 247,22 959,19 F0 RANGE EĞİT. SON. 15 795,318 211,701 352,69 1079,7 Çizelge 3.3.2

Test İstatistikleri

F0 RANGE EĞİTİM ÖNCESİ - F0 RANGE EĞİTİM SONRASI

Z -3,295

P Değeri 0,00098

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.3.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,00098 olarak bulunmuştur.p<0,05 olduğu için , eğitim öncesi F0 range değerleriyle eğitim sonrası F0 range arasında anlamlı bir fark tespit edilmiştir.

Çizelge 3.3.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 M ea n 1200 1000 800 600 400 200 0 F0 RANGE EGT.ONC. F0 RANGE EGT.SON.

(48)

Çizelge 3.4.1

Betimsel İstatistikler

N Ortalama Std. Hata Min. Max. F0 RANGE ST EĞT.ÖN. 15 31,93333 7,629 22 43

F0 RANGE ST EĞT.SON. 15 34,6 4,982 27 45

Çizelge 3.4.2

Test İstatistikleri

F0 RANGE ST EĞİTİM ÖNCESİ - F0 RANGE ST EĞİTİM SONRASI

Z -1,068

P Değeri 0,285

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.4.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,285 olarak bulunmuştur.p>0,05 olduğu için , eğitim öncesi F0range st değerleriyle eğitim sonrası F0range st arasında anlamlı bir fark tespit edilememiştir.

Çizelge 3.4.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Va lu e 50 40 30 20 10 F0 RANGE ST EGT.ONC. F0 RANGE ST EGT.SON.

(49)

3.5. MAX Db SPL

Çizelge 3.5.1

Betimsel İstatistikler

N Ortalama Std. Hata Min. Max. MAX Db SPL EĞT.ÖN. 15 108,0667 5,270763928 98 116 MAX Db SPL EĞT.SON. 15 112 4,140393356 104 116

Çizelge 3.5.2

Test İstatistikleri

MAX Db SPL EĞİTİM ÖNCESİ – MAX Db SPL EĞİTİM SONRASI

Z -2,729

P Değeri 0,0063

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.5.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,0063 olarak bulunmuştur.p<0,05 olduğu için , eğitim öncesi Max dB spl değerleriyle eğitim sonrası Max dB spl arasında anlamlı bir fark tespit edilmiştir.

Çizelge 3.5.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 M ea n 120 110 100 90 MAX DB SPL EGT.ONC. MAX DB SPL EGT.SON.

(50)

Betimsel İstatistikler

N Ortalama Std. Hata Min. Max.

MIN Db SPL EĞT.ÖN. 15 68,933 7,620 61 85

MIN Db SPL EĞT.SON. 15 71,066 9,391 57 89

Çizelge 3.6.2

Test İstatistikleri

MIN Db SPL EĞİTİM ÖNCESİ – MIN Db SPL EĞİTİM SONRASI

Z -0,625

P Değeri 0,531

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.6.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,531 olarak bulunmuştur.p>0,05 olduğu için , eğitim öncesi Min dB spl değerleriyle eğitim sonrası Min dB spl arasında anlamlı bir fark tespit edilememiştir.

Çizelge 3.6.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Va lu e 100 90 80 70 60 50 MIN DB SPL EGT.ONC. MIN DB SPL EGT.SON

(51)

3.7. ENERGY RANGE Çizelge 3.7.1

Betimsel İstatistikler

N Ortalama Std. Hata Min. Max. ENERGY RANGE EĞT.ÖN. 15 39,13333 9,796 21 54 ENERGY RANGE EĞT.SO. 15 40,93333 9,215 26 57

Çizelge 3.7.2

Test İstatistikleri

ENERGY RANGE EĞİTİM ÖNCESİ – ENERGY RANGE EĞİTİM SON.

Z -0,795

P Değeri 0,426

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.7.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,426 olarak bulunmuştur.p>0,05 olduğu için , eğitim öncesi Energy Range değerleriyle eğitim sonrası Energy Range arasında anlamlı bir fark tespit edilememiştir

Çizelge 3.7.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Va lu e 60 50 40 30 20 10

ENERGY RANGE EGT.ONC ENERGY RANGE EGT.SON

(52)

Betimsel İstatistikler

N Ortalama Std. Hata Min. Max. F0 MIN ENERGY EĞT. ÖN. 15 204,682 145,66 69,3 523,25 F0 MIN ENERGY EĞT. SON. 15 274,368 108,61 123,47 466,16

Çizelge 3.8.2

Test İstatistikleri

F0 MIN ENERGY EĞİTİM ÖN. - F0 MIN ENERGY EĞİTİM SON.

Z -1,590

P Değeri 0,111

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.8.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,111 olarak bulunmuştur.p>0,05 olduğu için , eğitim öncesi F0 minumum energy değerleriyle eğitim sonrası F0 minumum energy arasında anlamlı bir fark tespit edilememiştir. Çizelge 3.8.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Va lu e 600 500 400 300 200 100 0

F0 MIN ENERGY EGT.ON F0 MIN ENERGY EGT.SO

(53)

3.9. F0 MAX ENERGY Çizelge 3.9.1

Betimsel İstatistikler

N Ortalama Std. Hata Min. Max. F0 MAX ENERGY EĞT.ÖN. 15 619,0513 237,71 207,65 987,77 F0 MAX ENERGY EĞT.SON. 15 805,1267 274,33 293,66 1244,51

Çizelge 3.9.2

Test İstatistikleri

F0 MAX ENERGY EĞT.ÖN - F0 MAX ENERGY EĞT.SON.

Z -2,970

P Değeri 0,0029

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.9.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,0029 olarak bulunmuştur.p<0,05 olduğu için , eğitim öncesi F0 maximum energy değerleriyle eğitim sonrası F0 maximum energy arasında anlamlı bir fark tespit edilmiştir. Çizelge 3.9.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 M ea n 1400 1200 1000 800 600 400 200 0

F0 MAX ENERGY EGT.ON F0 MAX ENERGY EGT.SO

(54)

Betimsel İstatistikler

N Ort. Std. Hata Min. Max. MPT EĞİTİM ÖNC. 15 23,5 2,221 20,4 28,9 MPT EĞİTİM SON. 15 22,77 2,802 19,43 30,5

Çizelge 3.10.2

Test İstatistikleri

MPT EĞİTİM ÖNCESİ – MPT EĞİTİM SONRASI

Z -1,533

P Değeri 0,125

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.10.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,125 olarak bulunmuştur.p>0,05 olduğu için , eğitim öncesi MPT değerleriyle eğitim sonrası MPT arasında anlamlı bir fark tespit edilememiştir.

Çizelge 3.10.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Va lu e 32 30 28 26 24 22 20 18 MPT EGT.ONC. MPT EGT.SON.

(55)

3.11. S DEĞERİ Çizelge 3.11.1

Betimsel İstatistikler

N Ort. Std. Hata Min. Max.

S EĞİTİM ÖNC. 15 23,25133 7,698 10,4 35,9 S EĞİTİM SON. 15 21,18867 7,841 7,829 33,4

Çizelge 3.11.2

Test İstatistikleri

S EĞİTİM ÖNCESİ – S EĞİTİM SONRASI

Z -1,874

P Değeri 0,06

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.11.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,06 olarak bulunmuştur.p>0,05 olduğu için , eğitim öncesi S değerleriyle eğitim sonrası S değeri arasında anlamlı bir fark tespit edilememiştir.

Çizelge 3.11.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Va lu e 40 30 20 10 0 S EGT.ONC. S EGT.SON.

(56)

Çizelge 3.12.1

Betimsel İstatistikler

N Ort. Std. Hata Min. Max.

Z EĞİTİM ÖNC. 15 20,40733 5,4199 10,5 29,6 Z EĞİTİM SON. 15 21,468 6,0732 10,91 31,69

Çizelge 3.12.2

Test İstatistikleri

Z EĞİTİM ÖNCESİ – Z EĞİTİM SONRASI

Z -0,738

P Değeri 0,46

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.12.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,46 olarak bulunmuştur.p>0,05 olduğu için , eğitim öncesi Z değerleriyle eğitim sonrası Z değeri arasında anlamlı bir fark tespit edilememiştir.

Çizelge 3.12.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Va lu e 40 30 20 10 0 Z EGT.ONC. Z EGT.SON.

(57)

3.13. S / Z ORANI Çizelge 3.13.1

Betimsel İstatistikler

N Ort. Std. Hata Min. Max. S/Z EĞİTİM ÖNCESİ 15 1,145333 0,310 0,62 1,71 S/Z EĞİTİM SONRASI 15 1,012531 0,382 0,448 1,87

Çizelge 3.13.2

Test İstatistikleri

S/Z EĞİTİM ÖNCESİ - S/Z EĞİTİM SONRASI

Z -1,987

P Değeri 0,046

Wilcoxon Sıra Toplamı Testi

Çizelge 3.13.2 de görüldüğü gibi yapılan test sonucunda p değeri 0,046 olarak bulunmuştur.p<0,05 olduğu için , eğitim öncesi S/Z değerleriyle eğitim sonrası S/Z değeri arasında anlamlı bir fark tespit edilmiştir.

Çizelge 3.13.3 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Va lu e 2,0 1,5 1,0 ,5 0,0 S/Z EGT.ONC. S/Z EGT.SON.

(58)

“Eğitim süresinin şarkı söyleme tekniği üzerine belirli etkileri bulunmaktadır. Ses frekans ve şiddet aralığını maksimuma çıkarmak, ses kalitesini optimize etmek, tonları daha uzun bir zaman periyodunca söyleyebilmek (maksimum fonasyon süresinin uzaması) bu etkilerden önemli olanlarıdır” ( Yelken, 2005: 56).

“Eğitimli ve eğitimsiz sağlıklı seslerin normal aralıklarını belirleyerek verilendirmek önemlidir çünkü; ses eğitimi vokal kullanılabilirliği olumlu olarak etkilemektedir. Ses eğitimi, ses kalitesini etkili bir şekilde yükseltir” (Siupsinskiene, 2003: 39-46).

“Ses eğitimi, öncelikle doğru, “ anatomik ve fizyolojik yapıya, dil ve müzik özelliklerine” ses ve sesin sağlığını koruyarak, etkili ve güzel söylemeye ilişkin davranışların kazandırıldığı bir özel alan eğitimidir” (Töreyin, 2001: 121).

Bu davranışların kazandırılması uzun bir süreç gerektirir. Lisans öğrenimi boyunca yeterli alınan ses eğitimi bir müzik öğretmeni adayının mesleki yaşamı boyunca sesini daha doğru ve bilinçli kullanmasına yardımcı olacaktır.

“Şarkı söylemek müzik sanatının en önemli boyutlarından biridir. İyi bir sese sahip olmak için için sağlıklı bir fiziki yapı ve bunların fonksiyonlarına ihtiyaç vardır. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki, kaliteli bir ses üretimi için, solunum sistemi, vibratör sistem ve rezonatör sistemin mükemmel bir uyum içinde çalışması gerekir”(Helvacı, 2003: 80).

“Şarkı söylemede en önemli nokta nefesi iyi ayarlamaktır. Şarkı söylerken soluğun dışarı verilmesi ince bir ayar gerektirir iken, düzenli bir ses şiddetine de ihtiyaç vardır. Ses

(59)

şiddeti, ses tellerinin altındaki akciğerlerden gelen hava basıncına bağlıdır. Bu şiddeti sağlayan, nefes almaya ve vermeye yarayan kaslar uyumlu çalışmalıdır” (Ömür,2001: 42).

“Doğru nefes alma ile ilgili yapılan bir araştırmada, bir kişinin lenf bölgelerine kameralar yerleştirilmiş, kişi doğru ve derin nefes aldığı zaman, sanki bir maddeyi sabunlu suyla yıkar gibi, bu bölgelerin de temizlendiği gözlemlenmiştir” (Gürzap,1999: 67).

“Bir müzik eğitimcisinin, sesini yirmi-yirmi beş yıl kullanacağı asla unutulmamalıdır. Bu nedenle; müzik eğitimcilerinin tam ve sağlıklı bir ses eğitiminden geçmeleri gerekmektedir. Yeterli alınamayan ses eğitimi dersi ileriki yıllarda müzik eğitimcisinin ses ve solunum rahatsızlıklarıyla karşılaşmasına neden olabilir” (Sevinç, Şimşek, 2004: 208).

Çizelge 3.1.1.’e bakıldığında araştırmaya dahil edilen öğrencilerin maksimum frekans aralığı 7 aylık ses eğitimi süreci sonunda daha yüksek çıkmıştır. Bu sonuç, ses eğitiminin respirasyon ve larengeal sistemi daha etkin hale getirmesinden kaynaklanmaktadır.

“Ses ve nefes egzersizleri, postür ve abdominal kaslarının hızlı hareketini içerdiğinden, inspirasyon (nefes alma) ve ekspirasyon (nefes verme) uyumunu ve gerilimini arttırmaktadır. Böylelikle, yüksek Fo üretimi sırasında larengeal sistem için gerekli olan yüksek subglottal basıncın üretimini maksimize etmektedir” (Mendes et all, 2003: 529-543).

Eğitim öncesi ve eğitim sonrası ölçüm sonuçlarına değinecek olursak, eğitim sonrasında geniş frekans ranjı ve daha iyi maksimum ve minimum yoğunluk kontrolü gözlenmiştir.

“Bu, eğitimin bir başka sonucu olarak frekans üretimi sırasındaki geçişlerde respirasyon, fonasyon ve rezonans koordinasyonunun daha iyi kullanımıyla oluştuğu düşünülmektedir” (Le Borgne et all, 2002: 37). Ancak bu çalışmada maksimum yoğunluk kontrolleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark varken, minumum yoğunluk kontrolleri arasında gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamıştır.

(60)

grubuna ait eğitim öncesi ve eğitim sonrası veriler arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. (P Değeri<0,05)

“Sesin yüksekliği (tizliği) elastiki ses gerilimi ile verilen hava akımının arasındaki orandan oluşur” (Cevanşir, Gürel, 1982: 45).

Öğrencilerin çıkarabildikleri en yüksek (tiz) ses (Maksimum F0) parametresine ilişkin bulgulardaki bu değişim; öğrencilerin, programlı ve belli bir sürede almış oldukları ses eğitimine bağlanabilir. Bu derslerde uygulanan solunum ve vokal egzersizlerin, öğrencilerin solunumdaki kontrolünü artırdığı ve ses tellerindeki titreşim kalitesini olumlu olarak etkilediği düşünülebilir.

Çizelge 3.2.2. de yer alan minumum F0 parametresine ilişkin bulgularda, örneklem grubuna ait eğitim öncesi ve eğitim sonrası veriler arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. (P Değeri>0,05)

Bu durum Minumum F0 parametresinin, öğrencilerde eğitim süresince bir gelişme göstermediği sonucunu çıkartmaktadır. Ancak araştırmaya katılan öğrencilerden 15 kişiden; 7’ sinde parametre değeri artmış; 5’inde azalmış; 3 öğrencide ise aynı değerde kalmıştır. Ses eğitimcisinin, sesin alt ve üst sınırlarını zorlamayacak alıştırmalar uygulaması, parametrenin farklılık gösterdiği kişilerdeki bu değişimi açıklayabilir.

Parametrenin farklılık göstermemesi ve aynı kalması ise örneklem grubundaki öğrencilerin nefes desteğini sağlayamamaları olarak yorumlanabilir. Larenks kaslarının uyum içinde çalışmaması ses kalitesine yansıdığından yine bu parametreyi olumsuz etkilediği düşünülebilir. (Bkz. Çizelge 3.2.3.)

Çizelge 3.3.2.de belirli bir ses içerisindeki alçak frekans yoğunluğunun ölçüldüğü F0 Range parametresine ilişkin bulgularda, örneklem grubuna ait eğitim öncesi ve eğitim sonrası veriler arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. (P Değeri<0,05)

(61)

Frekans aralığının ortalama değeri ( F0 Range )’ın araştırmaya katılan öğrencilerde, eğitim süreci sonrası gelişme göstermiş olduğu sonucunu çıkartmaktadır. Bu da öğrencilerin vokal kordlarındaki titreşim kalitesinin ses eğitimi sonucunda arttığının göstergesidir denilebilir.

Çizelge 3.4.2.de yer alan üretilen sesteki yarım tonların temel frekansı F0 Range Semitone parametresine ilişkin bulgularda, örneklem grubuna ait eğitim öncesi ve eğitim sonrası veriler arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. (P Değeri>0,05)

Ancak sesin harmonik karekterini belirleyen bu parametrede, normal değerler, profesyonellerde 35 yarım ton olarak bulunmuştur. Bu araştırmada elde edilen F0 Range parametresinin eğitim öncesi ortalaması 31,9 iken eğitim sonrası ortalama 34,6 olarak bulunmuştur. (Bkz. Çizelge 3.4.1.) Bu parametreye ilişkin bu verilerin, örneklem grubundaki öğrencilerin normal değerler içerisinde kaldığını göstermektedir diyebiliriz.

Çizelge 3.5.2.de yer alan erişilen en yüksek ses şiddeti olarak adlandırılan Maksimum Db SPL parametresine ilişkin bulgularda, eğitim öncesi ve eğitim sonrası veriler arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. (P Değeri<0,05)

“Yapılan araştırmalarla, sesin şiddetinin, subglottik basınç denilen ses telleri altındaki basınçla doğrudan ilişkili olduğu kanıtlanmıştır. Aynı şekilde sesin frekansı da ses tellerinin gerginliği, uzayıp kısalması ile ilgilidir. Sesin şiddeti ve frekansı birbirinden bağımsız değildir. Ses telleri altındaki basınç, sesin tınısınıda etkileyebilir” (Ömür, 2001: 42).

Bu durum, ses eğitimi sonucunda örneklem grubundaki öğrencilerin Maksimum Db SPL parametresini olumlu şekilde etkilemiş olduğunu göstermektedir. Bunun nedeninin ses eğitimi derslerinde uygulanan solunum destekleyici alıştırmalar olduğu düşünülebilir. Bu anlamda öğrenciler subglottik basınçla gırtlaktaki kasları birlikte kullanma alışkanlığını kazanmıştır denilebilir.

(62)

Db SPL parametresine ilişkin bulgularda, eğitim öncesi ve eğitim sonrası veriler arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. (P Değeri>0,05)

“Yapılan araştırmalar, düşük basınç ve süratli hava akımı ile çıkarılan belirli şiddetteki bir sesin aynısının, yüksek basınç ve düşük hava akımı ile de çıkartılabildiğini göstermiştir” (Ömür,2001: 43).

Öğrencilerin solunum sırasında, soluk verme, soluk alma kasları arasında uyum olmadığı, varolan solunum kapasitelerini yeterli seviyede kullanamadıklarını söyleyebiliriz.

Fonasyon sırasında kişinin gırtlağının rahat olmaması ve zorlanmasından dolayı da ses ranjında düşüşler olabilmektedir.

Çizelge 3.7.2.de yer alan üretilen sesteki enerji miktarı Energy Range parametresine ilişkin bulgularda, eğitim öncesi ve eğitim sonrası veriler arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır.(P Değeri>0,05)

Üretilen sesteki enerji miktarından elde edilen verilere göre; öğrencilerin glottal ataklarının normal sınırlar içinde olmadığı düşünülebilir.

Anatomik yapı özellikleri, rezonans boşluklarının yeterli kapasitede olmaması üretilen sesteki enerji miktarının oranını olumsuz yönde etkilerken, aynı zamanda geniş ve güçlü ses üretilememesine neden olmaktadır denilebilir.

“Dengeli kullanılan ataklarla, ses üretme, rezanatörlerin kullanımı, entanasyonun denetimi, ses gürlüğünün dengelenmesi, cümleleme bilinci ve müzikal duyarlılık arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur” (Çevik, 1999:33).

Şekil

Şekil 5:  Nefes alma ve vermede diyafram hareketleri
Şekil 5: İntrensek larengeal kas hareketleri ( Başut, 2005)
Şekil 7: Larenks Kaslarına Genel Bakış ( www.bartleby.com/107/illus952.html)
Şekil  10:  Subglottik  basıncın  5  cm  H2O  artışı  ile  ses şiddetindeki  yaklaşık  14  dB  SPL yükselme (Yelken, 2005)
+6

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye küresel ısınmadan en fazla etkilenen ülkeler arasında yer aldığı için, çalışmanın sonunda Türkiye’nin aynı iklim kuşaklarına sahip olan alanları

Gazi Eğitim Fakültesi Dekanlığına Mimarlık Fakültesi Dekanlığına Mühendislik Fakültesi Dekanlığına Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanlığına Spor Bilimleri

 Hüseyin Cihad GÜLER, Yüksek Lisans, “Yeniden Örnekleme ve Makine Öğrenimi Teknikleri ile Solunum Seslerinin Otomatik Sınıflandırılması”, Gazi Üniversitesi, Fen

Aynı yıl yapılan Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Müzik Öğretmenliği Bilim Dalı’nın Yüksek Lisans sınavını

Yapılan ki- kare analizi sonucunda katılımcı tipi “Toplam kalite yönetimi uygulamaları çerçevesinde iletişim kaynakları etkili ve verimli kullanarak iletişim

İkinci bölümde, yukarıda belirlenen kıstaslar çerçevesinde ülke karşılaştırmaları (ABD, İngiltere, Fransa) yapılacaktır. Bu karşılaştırmalar ile hükümet

Araştırmada annelere kavram öğretimi tekniklerini kullanmayı öğretmek amacı ile kırmızı renk kavramı üzerine bir aile eğitim programı ve çocukların gelişimini

Bu tezde, Chib (1998) tarafından önerilen önsel Dirichlet prosesini kullanarak sonsal dağılımdan geçiş olasılıklarını üreten Markov yaklaşımının aksine,