• •
T *T % T
"İr
-T-ıs to s 1996
GUFsfUN İÇİNP^N
7 7_yu,n,
İki nokta
TT%
Haşan Cem al
Enver Paşa tartışmaları... Ya da tarihe ideoloji gözlüğüyle bakmak..
E
Tarihe çarpık bakıyoruz. Önyargılarımız dan kurtulmak bir yana, onları pekiştiriyoruz. Tarihi önyargılanmıza endekslemeye kalkışıyoruz. Tarihin üzerinden bağnaz -kavgalarımıza devam ediyoruz.
içbir şeyi
siyaset dışı
düşünemiyoruz. Tarihi de öyle!Bu ülkede tarih de siyasal hesaplaşmaları mızın alanı haline getiriliyor, özellikle yakm ta rih...
Yani, Osmanlı’d a reformlarla başlayan, Ata türk’ün
Cumhuriyet Devrimi
ile büyük bir atılım yapan son iki yüzyıllık modernleşme ta rihimiz...Tarihi güncel siyaset tartışmalarına malzeme yapan, kısır, ufuk yoksunu bir zihniyet bu. Tari he objektif olmaktan uzak, futbol takımı tutan
fanatikler
gibi yaklaşmayı seviyoruz:-Yaşasın bizim takım!
-Kahrolsun karşı ta
kım!
Tarihe böylesine dar, par tizanca bir açıdan bakılır mı hiç? Böylece ülkemizde za ten d ah a doğru dürüst ya zılmamış olan tarih dah a beter rayından saptırılıyor. D aha d a anlaşılmaz hale geliyor.
KİMİN KİME?..
yoruz. Birçok durum da saptırdık tarihi. Oysa tarih bir siyasi mücadele alanı değildir.
Bu çarpıklık son olarak
Enver Ptışa
olayın d a fena halde yaşandı. İttihatçı lider yetmiş- dört yıl sonra vatanına dönerken, kemiklerini bile rahat bırakmayı içimize sindiremedik. G e nellikle herkes kendi milliyetçi, ırkçı, dinci ya d a ideolojik penceresinden bakmayı yeğledi İt tihat Terakki’nin liderine...Yazılanlar, bunca yıl sonra toplum olarak kendi kendimizle, kendi tarihimizle barışmaya hâlâ ne kadar d a uzak bir noktada olduğumu zu sergiledi bir kez daha.
Zannetmeyin ki,
Dedem İttihatçı Cemal
Enver (solda) ve Cemal Paşa, Birinci Dünya Savaşı günlerinde birlikte...
İslamcısı, milliyetçisi,
Kemalist’i
ya d aMark
sist’i,
yakın tarihimizi siya sal hesaplaşmalara, güncel kavgalara ekmek gibi doğ ram aya devam ediyor.Ne yazık! Şöyle bir düşünün:
Atatürk’e sövemeyen,
Abdülhamid’i metheder!
Atatürk’ü
yücelten,
Abdülhamid’i gömer!
Bugün askere yeterince sövemeyen,
onun sevdiği İttihatçılar’], mesela Enver
Başa’yı yerin dibine batırır!
H ep uçlarda dolaşır dururuz.
Kimi:
-Atatürk olmasaydı, sömürge olurduk!
diye spekülasyon yapmayı sever. Kimi de:
-Atatürk olmasaydı, bugün daha iyi
demokrasi olurdu!
Şarkısını söylemeye de vam eder. Oysa tarih, Atatürk yaşanmıştır. H â lâ spekülasyonla uğraşmanın alemi var mı? Yaşananı yerli yerine oturtmak, tarihçinin gö revi değil mi? Bir zamanlar,Ortakpazar veya
Batı karşıtlığımızı
1838 tarihli Türk-lngiliz Ticaret Anlaşmasıyla yerden yere vururduk.Bir zamanlar, komünistliğimizi Osman
lI’da Batı’ya kapı aralamış Tanzimat dönemini
batırarak anlatmaya çalışırdık.
TARİHLE BARIŞMAK...
Kısacası: Tarihi siyasal kavgalanmızm alanı haline getirmeyi öteden beri seviyoruz. Serin kanlı, objektif yaklaşmak zahmetine
katlanmı-Paşa’nın
ruhu beni rahatsız ettiği için bu satır- lan yazıyorum. Öyle değil. Genel tarihle kişisel tarih arasından geçen ince çizgiyi ayırt ederim.Aynca, Ittihatçılar’m tarihimizdeki sevaplarıy la günahlarını biliyorum. G ünah kefesinin ağır bastığını d a söyleyebilirim. Ama artılarını gö- zardı etmenin de haksızlık olduğunu düşünü yorum.
Son Enver Fbşa tartışmalarında beni rahat sız eden İttihat Terakki döneminin yargılanma sı değildi. Bu yazımm konusu olan zihniyetin olanca sığlığıyla bir kez dah a hortlamasıydı itici olan, ayıp olan...
PROF. HANİOĞLU ÖRNEĞİ...
Bunun istisnalan d a vardı kuşkusuz, ö r n e ğin, ABD’deki Princeton Üniversitesi öğretim üyelerinden ve Jön Türklerle ilgili kitabı Ox ford University Press’den çıkan
Prof. Dr. M.
Şükrü Hanioğlu
şunlan yazdı:‘Türkiye’de 1918’den bu yana gelip
geçen farklı rejimlerin taban tabana zıt
ve suçlayıcı yaklaşımlarının içine gir
meyerek ve Enver Paşa’yı yalnızca tari
hi bir şahsiyet olarak ele alan yaklaşım,
kuşkusuz yakm tarihiyle barışmak ve
bu dönemde olanları günümüz siyaseti
nin malzemesi olarak kullanmak yeri
ne, tarihe ve tarihçilere bırakmak zo
runda olan ülkemiz açısından da örnek
olmalıdır.
“Yakın tarihimizin iyi bilinmesi ve on
dan yararlanmak ne denli büyük bir zo
runluluksa, bu alanda belirttiğimiz ob
jektifliğe kavuşmak da o ölçüde gerekli
dir. Bu adeta hafızasını kaybetmiş, be
lirli bir tarih öncesini hatırlamayan bir
insana benzeyen Türkiye’yi en azından
rahatlatır ve yakın tarihin -pek de geçer
li olmayan bilgilere ve
daha ziyade önceden ve
rilmiş klişelere- dayanıla
rak ideolojik destek ola
rak kullanılmasını önler.
“Kuşkusuz
yapılması
gereken, yakın tarihi cım
bızla seçilen örneklerden
yola çıkılarak yorumlarla
açıklamak ve buradan
hareketle günümüz tartış
malarında kullanma yak
laşımının artık bir kenara
bırakılmasıdır.
“örneğin İsmet İnö
nü’yü baskıcı bir tek par
tinin lideri olarak da,
Türk demokrasisinin baş
ka kimsenin yapamaya
cağı
bir
işi
yaparak
19 6 1 ’den 1965’e getiren
bir insan olarak görmek
mümkündür.”
(Yeni Yüzyıl, 4.8.1996).ÖZGÜRLÜK OKULU...
Fransız yazan Marguerite Yourtenar’m bir sözü var:
‘Tarih bir özgürlük okuludur. Bizi ön
yargılardan kurtarır. Ve sorunlarımıza
başka bir açıdan bakmayı öğretir.”
Bizde ne yazık ki öyle değil.
Tarihe çarpık bakıyoruz, önyargılanm ızdan kurtulmak bir yana, onlan pekiştiriyoruz. Tari hi önyargılanmıza, bilgisizliğimize endekslemeye kalkışıyoruz.
Tarihin üzerinden bağnaz kavgalanmıza devam ediyo-, ruz. Keşke tarih bizim için de bir
özgürlük okulu
ola bilse!O zam an tarihten ders çıkarmayı, bu güne ve yarına d a h a sağlıklı bakm ayı öğreni riz. Tarihi rahat bırakalım!
Taha Toros Arşivi