A
S ON P O S T A N : 7
E D E B İ Y A T :
ŞAİRLERİ NASIL HATIRLIYORUZ?
Şairleri, bir kadeh, bir karanfil, havada leylek,
canlı ve cansız bir şey görmekle hatırlamak
ve anmak pek tabiî ve samimî d eğil!
Yazan: Halfd Fahri Ozansoy
Farzedelim bir kırda, yahud bir bah çede bir ağacm altındayız. Etrafımız da çiçekler, yumuşak gölgeler ve tatlı hışıltılar, fısıltılarla ürperen bir yarı sessizlik, bir inziva bir huzur var. Böy le bir anımızda, şüri seven ve ara sıra şiirle uğraşan bir güzel dil ve güzel duygu eezbelisi isek, ihtimal Ahmed Haşimi ha tır Uyabil ir iz. Onun «Yarin dudağından koparılmış» karanfilini, yahud «Bir Acem bahçesi, bir secca de» diye başlıyan Tahattur’unu zihni mizden geçirebilir ve o şiirlerin içli mısralarını yudum yudum içimize sin direrek içebiliriz. Fakat bütün bu te dailerin, zamanla, mekânla olduğu ka dar, bizim ruhî haletimizle de alâkası vardır. Herhalde, manevî bıir hazırlık Içdndeyizdir.
Şimdi, bu vaziyeti genişletelim, her hangi bir bahçeyi geçerken görmekle Ahmed Haşimin şiirini hatırlamak her an için kolay mıdır? Bir karanfil, her zaman nasıl olur da bize o şairi hatırlatır? Öyle iken, son zamanda, kayıdsız, şartsız, bir karanfil görünce Haşimi, havada uçan bir leylek görünce Haşimi, bir merdiven görünce Haşimi, bir ka deh görünce Haşimi hatırlıyanlar ço- ğıalmıya başladı. Her yerde, bir meclis te konuşurken, yahud bir gazetenin, bor mecmuanın bir makalesine ilk sa tırı yazarken şöyle itiraflarla karşılaş puya başladık: «Dün güneş, batarken, bir merdivenden çıkılıyordum, aklıma Ahmed Haşam geldi. Ne enfestir o şii ri! Hani hatırlarsınız ya.. «Ağır ağır çıkıyordum o merdivenlerden..»
Bir diğeri de, söze yahud yazıya şöy le girişiyor: «Masamdaki çiçeklikte kırmızı bir karanfil görünce Ahmed Hâşim aklıma geldi de içim sızladı. Büyük şair, o şiirinde..*
tırlamadım. Halbuki o şairin de Kar ga şiiri meşhurdur!.
Şiiri gerçekten sevenler, her şeyden evvel, şairleri zoraki ve yapmacık te
dailerle hatırlamaktan çekinmeli. A- sıl, samimiyet budur. Yoksa, elektrik ler kontak yapıp sönünce mumu ya-1 kar ve hemen o anda, tenini hicran gecesi hazırlığı için mum yakan bü yük Füzuliyi hatırlayabiliriz! Acaba öyle mi? Hiç sanmıyorum.
Son sözüm: Şiir ve şair sevgimiz ve bahsimizde tabiî ve samimî olalım.
DÜŞÜNÜP BULDUĞUM GERÇEKLER
Geçen haftaki yazımda, hayat bir imtihandır, bir çark gibi dönüyor de miştim. Sonra düşündüm ve «Tiryaki sözleri» indeki Cenap Şehabettin gibi, ben de şu hakikatleri sezdim;
Baykuştan korkma, korkanından kor!
★
Rakamda yalnız kafa değil, el de şaşırır.
★
Mezah zekâdan doğarsa hakikat tir, menfaatten doğarsa zillet.
★
Uçarken her martı bembeyazdır.
★
Dost dilemekle, akıl elemekle. ★
Çoğu san’at adamı, eserinin mu
vaffakiyetini sağlayan açık ve dürüst plânı hayatına tatbik edince aldan dığını görür. H. Taine çok doğru dü şünüyor: San’.ıttaki hakkiatle hayat taki hakikat oirbirinin tamamile zıd dı!
★
Çocuklar misafirlik oyunu oynar lar. Büyükler de öyle.
★
Rüyasından çök bahseden, otoma tik falcıdır.
★
Ne düne sevin, ne bugüne yerin! ★
Dalgalı deniz gibi dalgalı insan da hırsını kayalarda yener.
★
Çoğumuzun hali: ağlayan narla gü ien ayva.
★
Bir kısım dolaptaki kitaplarımı ye ni etajerime yerleştirdim. Neden bil mem, ortaya çıkınca, bana, daha mas keli, daha esrarlı göründüler!
★
Şiirde en iyi kafiyeler muhakkak zengin olanları değildir, fikri en sa mimî bir örgü ile bağlayanlardır. İn sanlar arasında da öyledir: çift ol mak, mutlaka en iyi anlaşmayı ve kaynaşmayı ifade etmez.
★
Yaprak gibi titre, dal gibi sağlam Ol!
Bir diğeri: «Ne zamandır leylek gör memiştim. Dün akşam, bir bacanın üstünde, bir ayağını kaldırmış bâr ta nesini görmiyeyim mi? Ah Ahmed Hâ şim! Ne severdi o kuşu? Ah o füsun-u mâha dalan pür hayal leylekler!»
Kadeh de, malûm, Ahmed Hâşamın Piyale’sdni hatırlatacaktır: «Aıteş do ludur, tutma yanarsın..» ve devamı.. Bilmem, bana öyle geliyor ki, şairle ri, böyle, bir kadeh içinde bir karan fil, havada bir leylek, şurada bir bö cek, burada herhangi canlı yahud can sız başka bir şey görmekle hatırlayış ve şiirden bahsetmek için işe böyle bir girizgâh arayış, pek tabiî ve sami mî değil!
Hele Ahmed Hâşimi muhakkak ley- Lek görünce hatırlayanlara gittikçe kız mıya başladım. Ne tuhaf şey! Ben kendim on senedir Adada oturuyo - rum, şimdiye kadar kimbdlir kaç dü züne karga gördüm, her gün de sesle rini duyuyor ve uçuşlarını seyrediyo rum, öyle iken, şu yazıyı yazarken an oak zihnimin zoraki bir arayışı ile bul duğum Edgar Po’yu bir kere bile ha