• Sonuç bulunamadı

Öyle bir ça

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Öyle bir ça"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Öyle bir çağ yaşanıyor ki, her varlığın paraya dönüştürülme çabası giderek yoğunlaşıyor. Bu ortamda para her şeyi satın alıyor. Bireysel olarak; refah, erinçlik denen olgu satın alınan nesnelerin çokluğuyla ölçülüyor.

Öte yandan, genel ekonomi açısından satın alınan her şeyin başka bir şeyi satın alacağı tasarlanıyor. Satın alınan her şey bir güç, bir egemenlik öğesi olarak kullanılıyor.

Bu bağlamda, doğanın taşı toprağı para edecek ham madde olarak görülüyor. Toprağın siyanüre bulaştırılıp altın ve gümüş, öğütülmüş taşların sülfürik asitle karıştırılıp nikel elde edilmeye kalkışılması bundandır.

İçme suyunun sağlık değil para kazanma kaynağı olarak görülmesi, tarihsel yapıların ve eşsiz doğal güzelliklerin kısa ömürlü sulama ve enerji barajlarına kurban edilesi durumun ne boyutlara vardığının göstergesidir.

Ülkemizde çevreye duyarlı bir çok kişi bu girişimlerin doğaya zarar vermemesi için yıllardır soluklu bir mücadele yürütüyor.

Çevreye verilen zararların son örneği, Aydın ve Muğla illeri arasında bulunan, günümüzde Bafa Gölü’ne sırtını vermiş, bizim Beşparmak dediğimiz tarihsel Latmos Dağı’nda yaşanıyor.

Eski çağlarda Ege Denizi, Büyük Menderes nehrinin denize döküldüğü yerde karanın içlerine kadar giriyor, Latmos Dağı’nın kıyısında bir iç körfez oluşturuyordu.

Sisam adasının karşısındaki bu körfezin denize bakan burunlarında, yakın çağdaki adlarıyla; ünlü Piriene veMiletos kentleri kurulmuştu.

Büyük Menderes’in Anadolu topraklarında taşıdığı birikintiler zamanla bu körfezin ağzını kapamış, iç körfez, bugün Bafa dediğimiz göle dönüşmüştü.

Denize, suya ve Anadolu yaylalarına açılan Latmos Dağı, yersel konumunun elverişli oluşu nedeniyle binlerce yıl insanlara yurt oldu.

Son yıllarda, bölgede kazılar yapan Alman arkeolog Anneliese Peschlow, dağda, İ.Ö.6000 yıllarından kalan, kayalara çizilmiş resmiler buldu. Kaydettiği 170 resimde, bir çok bezeme, işaret, simgenin yanı sıra 500 dolayında insan figürü saptadı. Hayvan resimleri yok denecek kadar azdı.

Bu resimlerde; erkek ve kadın şekillerinin aile yaşamının varlığını belirtmesi, göçebeliği bırakıp yerleşik yaşama geçmiş insanların birer birey olarak değil topluluğun bir üyesi olarak gösterilmesi benzersiz bir olguydu.

Kaya resimleri dağda bulunan demir oksidin suyla karıştırılmasından elde edilen bir tür boya ile yapılmıştı. Ege kıyılarında bu kadar eski zamandan, 8000 yıl öncesinden kalma izler çok ender vardır.

Bunlarla beraber, Latmos Dağı’nın doğusunda, Koçarlı ile Milas arasında kalan bölgede, yine A.Peschlow tarafından keşfedilen kayalara kazınmış hiyeroglif yazılar Ege tarihinin bir başka dönemini gün ışığına çıkarıyordu.

Suratkaya denen görünümü de çok ilginç olan kaya üzerine kazılmış bu yazıtlar da, yaklaşık İ.Ö.1300yıllarından kalmaydı.

Hiyeroglif yazılarda; o yıllarda,Batı Anadolu’da, bu topraklarda var olan Mira Krallığı’nı yöneten Kupanta Kuranta’nın ülkesinin güney sınırını belirleniyordu.

Mira Krallığı, tüm Anadolu’ya emperyal bir güçle egemen olan Orta Anadolu; Hattuşaş (Boğazköy-çorum) merkezli Hitit Devleti'ne bağlı bir yönetimdi.

(2)

Kupanta-Kuranta’nın torunu Tarkasnawa da, İzmir Kemalpaşa yakınlarındaki Karabel geçidine kazıttığı hiyeroglif yazıyla kralı olduğu Mira Ü;lkesi’nin kuzey sınırını işaretliyordu.

O zamanlar bu topraklarda yaşayan insanların önemli bir kısmının, Anadolu’nun en eski halklarından Luvilerolduğu ya da onların dilini konuştuğu ve bu hiyeroglif yazıların Luvice olduğu biliniyor.

Latmos Dağı’ndaki 8000 yıllık, Burunkaya’da ve İzmir Karabel geçidindeki 4000 bin yıllık resimli yazılar, bugün Ege kıyılarında bilinen en eski tarihöncesi ve tarihsel kalıntılar ve belgelerdendir.

Tüm bu görsel ve yazısal izlerin eşsiz olduğu açıktır.

Elde, geçmişten kalan böylesine değerli ve benzersiz miras varken ve bu mirası taşıyan bölgenin yasayla korunan bir doğal parka dönüştürülmesi akıl ve insansal sorumluluk gereği iken bu bölge de “para hırsı”nın saldırısı altındadır. Latmos Dağı’nda, özellikle “tarihöncesi kaya resimleri”nin bulunduğu çevre, topraktaki “kaolin” denen killi maddeyi almak için açılmış taş ocaklarıyla sarılmıştır.

Kaolin, bildiğimiz banyo gereçlerinin; porselen, hela taşı, banyo küveti, duvar ve yer seramiği yapımında kullanılır. Latmos Dağı’ndaki en büyük “kaolin ocağı” işletmelerine Adnan Polat’ın sahip olduğu bildiriliyor. Adnan

Polat’ınGalatasaray Spor Kulübü’nün eski başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkan adaylarındanolduğu biliniyor.

Latmos Dağı’ndaki görkemli tarih öncesi resimlerin ve Batı Anadolu’da günümüze dek kalmayı başarmış Ege’nin en eski yazılı belgelerinin korunması sorumluluğu ve gerekliliği karşısında, bu bölgede bulunan; banyo ve tuvalet gereçleri yapmak için kullanılan kaolin ve benzeri maddelerin başka yerlerden temin edilebileceği açıktır.

Evrensel tarihin içinde yaşadığımız bu kesitinde, bu eşsiz değerleri korumak günümüz insanının, onu var eden ve üzerinde yaşadığı dünyaya karşı borcudur.

8000 yıllık tarih öncesine ait kaya resimleri , 4000 yıllık Ege’nin en eski tarihsel yazıtları, insanlığın bu eşsiz ve benzersiz mirası “hela taşları”na kurban edilmemelidir.

Unutulmamalıdır ki insanı para sahibi de, güç sahibi de yapan bu toprağın, bu dünyanın değerleridir. Yazan: Sefa Taşkın

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu üçüncü sadaretin­ den sonra ve Trablusgarp harbi esnasında kendisini bir gün Eren köyüne giderken, tren vagonunda gördüm, bulunduğum bölmeye ge lip

Hastalar tedavi öncesi ve sonrası ejakülat volümü, total motil sperm sayısı, ve gebelik açısından değerlendirildi.. Bulgular: Tedavi öncesi ve tedavi sonrası testis

Günümüzde yaşanan mevcut gelişmeler paralelinde ve konuyu toparlayıcı nitelikte genel bir değerlendirme yaparsak, bireylerin özel alanlarına ait her tür bilginin devletin

gözleri gibi baktıkları Müeyyed Sokak’taki İsmail’in yeri, Sofyalı Sokak’taki Refik’in restoranı, Asmalımescit’teki Yakup-2’si ya da Osman’ın Beyoğlu

Sabîh Halim Bayav, İsmet Çetin Yalçın, Ulvi Çetin Yalgın, Salih Zen& batlı, İsmet Giritli, Neş’et Şirin.. İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi

Bu küme diğerine göre biraz daha sönük olduğundan bize daha uzak- mış gibi gelir.. Oysa kümeler kabaca

Mimar Abalıoğlu, Zürih’in merkezinde bulunan ve kendi yapıtı olan "Union des Banques Suisse’in yeni merkez yapısı önünde... 23 katlı gökdelenin projesini

Kitaplarına girenlerin dışında, beş altı kitabı daha dolduracak sayıda şiir bırakmış olan Rah­ metli Şairin, hiç yayınlanmamış beş şiirini