• Sonuç bulunamadı

Pterjium Etiyopatogenezinde P53 ve Apoptozisin Rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Pterjium Etiyopatogenezinde P53 ve Apoptozisin Rolü"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Pterjium Etiyopatogenezinde P53 ve Apoptozisin Rolü

P53 Immunoreactivity and Apoptosis in the Ethiopathogenesis of Ptergium

*Ayşe Vural ÖZEÇ, *Haydar ERDOĞAN, *M. İlker TOKER, **Hatice ÖZER, *M. Kemal ARICI

ÖZET

Bu çalışmada, pterjium ve normal konjonktiva dokusunda p53 immünreaktivitesi ve apoptozisin varlığını araştırmak ve etiyopatogenezdeki rolünü ortaya koymak amaçlanmıştır.

Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi (CÜTF) Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda 24 pterjiumlu olgunun 30 gözüne ait pterjium ve konjonktiva dokusu çalışmaya alındı. Elde edilen doku örnekleri iki kısma ayrılarak CÜTF Patoloji Anabilim Dalı’nda ve Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Merkezi’nde (CÜTFAM) incelendi. 4 olguya ait doku örnekleri yetersiz olduğu için çalışmaya alınmadı. 20 olguya ait 25 pterjium ve aynı gözün üst temporal konjonktivasından elde edilen normal konjonktiva dokusunda immünohistokimyasal yöntemle p53 pozitifliği araştırıldı. 24 olguya ait 30 pterjium ve normal konjonktiva dokusunda, DNA agaroz jel elektroforez yöntemiyle apoptozisin varlığı araştırıldı.

İmmünohistokimyasal inceleme sonucunda, p53 pozitifliği 7 pterjium dokusunda tespit edilirken, normal konjonktiva dokularının hiçbirinde p53 pozitifliği tespit edilmedi ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). DNA agaroz jel elektroforez inceleme sonucunda, apoptozis pterjium dokularının 7’sinde, normal konjonktiva dokularının 21’de tespit edildi ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). Sonuç olarak, pterjium etiyopatogenezinde p53 ve beraberinde bozulan apoptotik mekanizmanın pterjium gelişiminde rol oynayabileceği sonucuna varıldı. Gelecekte bu süreçlerin daha iyi anlaşılması ve bu mekanizmaları düzenleyici yeni tedavilerin tespiti ile belki de cerrahiye alternatif tedavi seçeneklerinin oluşturulabileceği düşünüldü.

Anahtar Kelimeler: pterjium, p53, apoptozis

C.Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 30 (2-3-4): 58 - 67, 2008

ABSTRACT

In this study it has been aimed to determine the presence of p53 immunoreactivity and apoptosis in ptergium and normal conjunctiva tissues and to show the role of them in the ethiopathogenesis of ptergium.

24 individuals who had 30 eye tissues with ptergium and conjunctiva tissues were included in this study at Cumhuriyet University, Medicine Faculty (CUMF), Department of Ophtalmology. Obtained tissues were divided to two parts and evaluated at CUMF, Department of Pathology and Cumhuriyet University Medicine Faculty Research Center (CUMFRC). Tissue samples of 4 patient excluded from the study due to insufficiency. p53 positivity was investigated in 25 ptergium of 20 individuals and normal conjunctiva tissues obtained from upper temporal conjunctiva of the same eyes with immuno histochemical method. Cases were compared for the presence of apoptosis and p53 gene, according to gender and recurrence (p<0.05).

p53 positivity has been determined in 7 ptergium tissues while determined in none of the normal conjunctiva tissues with immunohistochemical assay. Apoptosis was determined in 7 ptergium and in 21 of the normal conjunctiva tissues, with DNA agarose gel electrophoresis. The differences between two groups were found to be statistically significant (p<0.05).

In conclusion, it has been evaluated that p53 and accompanying damaged apoptotic mechanism should play a role in development of ptergium. It is thought that the constitution of new treatments regulating these mechanisms and understanding of these processes should develop treatments instead of surgery.

* Cumhuriyet Universitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı SİVAS

** Cumhuriyet Universitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı SİVAS

Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi

(2)

GIRIŞ

Pterjium, kapak aralığına yerleşen üçgen şekilli, genellikle bilateral, nazal tarafta ve asimetrik tutulum izlenen fibrovasküler dokudan oluşan bir patolojidir (1,2). Pterjium baş kısmı çok katlı yassı hücrelerden oluşan konjonktiva epiteliyle kaplıdır. Epitel normal, atrofik veya hipertrofik olabilir. Epitel tabakası altında kalınlaşmış, hipertrofiye ve degenerasyona uğramış bağ dokusu yer alır (1,3). Tropikal ve subtropikal bölgelerde sıktır. Yaş, yaşanılan enlem, çevre, meslek, cinsiyet ve heredite epidemiyolojik açıdan sorgulanmış ve ekvatora yakın yerlerde UV radyasyona daha fazla maruz kalma üzerinde yoğunlaşılmıştır (1,2,4-14).

Apoptozis temelinde genetik mekanizma olan bir hücre intihar formudur. Programlanmış hücre ölümü olarakta adlandırılır (15,16). Hem fizyolojik hem de patolojik olarak istenmeyen, hasar görmüş ya da potansiyel olarak neoplastik hücrelerin uzaklaştırılmasında başvurulan bir yoldur. Tipik morfolojik değişimler hücre küçülmesi, nükleer

kromatinin yoğunlaşması, nükleusun

fragmantasyonu ve DNA’nın internükleozomal alanda ayrılmasıdır (15,17). Apoptozisi indükleyen pek çok mekanizma vardır. Bu sistemin en önemli örnekleri;

1- Trofik faktörlerin yokluğu

2- Timusta T-lenfositlerin negatif seleksiyonu

3- CD-95/Apo-1/ Fas yüzey reseptör sistemi

4- Hücre siklusu düzenleyicileri: Örneğin bir onkogen olan c-myc ve bir tümör baskılayıcı gen olan p53

p53 geni ve ürünü hücre döngüsünün engellenmesi, DNA hasarının kavranması ve apoptozisin uyarılmasında rol oynar. On yedinci kromozomun kısa kolunda yer alır (18). DNA’ya sahip hücrelerde p53 proteini düşük düzeydedir. Meydana gelen DNA hasarıyla p53 geni protein ürünü ortamda birikir ve öncelikle hücre siklusunu G-l fazında durdurup hücrenin kendini tamiri için zaman sağlar. Ancak hücre hasarının tamiri

mümkün değilse, p53 hücreyi apoptozise sürükler. Bunu Bax’ı indükleyip Bcl-2’yi bloke etmek suretiyle gerçekleştirir (19). Apoptozisin tespitinde kullanılan metodlar;

1) Morfolojik bulguların mikroskopla gözlenmesi:

2) Agaroz jel elektroforez: Apoptotik hücrelerde endonükleaz enzimi DNA’yı 180 baz çifti ve katları olacak şekilde parçalamaktadır. Jel elektroforezinde bu tarzda parçalanmış DNA fragmanlar belli bir düzende sıralanmaktadır ve tipik bir “merdiven patern” oluşmaktadır. Bu metodla dokuda apoptozisin olup olmadığı ortaya konabilir.

3) TUNEL yöntemi: Parafine yatırılmış histolojik kesitlerde tek hücre apoptozisini gösterir. Parçalanmış DNA kırıkları tespit edilir (20).

4) İmmünohistokimyasal Yöntemler: Bu çalışma, p53 ve apoptozisin pterjium etiyopatogenezindeki rolünü tespit etmek için planlanmiştır.

GEREÇ VE YÖNTEM

Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda prospektif olarak planlanan bu çalışmada, Aralık 2003–Haziran 2004 tarihleri arasında pterjium tanısı alarak opere edilen 14’ü erkek, 10’u kadın toplam 24 pterjiumlu olgunun 30 gözüne ait pterjium ve konjonktiva dokusu çalışmaya alındı. Çalışmaya 18 olgunun tek gözü, 6 olgunun iki gözü alındı. İki gözü çalışmaya alınan olgulardan 5’inin diğer gözü nüks pterjium idi. Toplam 30 gözün 25’i primer, 5’i nüks pterjium olgusuydu. Primer pterjium olan 25 olguya skleranın çıplak bırakılması yöntemi, nüks pterjium olan 5 olguya da serbest konjonktival otogreft yöntemi ile pterjium eksizyonu yapıldı. Kontrol grubu olarak pterjium cerrahisi geçiren vakaların aynı gözünün üst temporal kadranından elde edilen 1x1.5 mm büyüklüğündeki normal konjonktiva dokusu alındı.

Pterjium ve normal konjonktiva dokuları, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Merkezinde (CÜTFAM) DNA agaroz jel elektroforez yöntemiyle apoptozis varlığı açısından, Patoloji Anabilim Dalı’nda immünohistokimyasal olarak p Pterjium Etiyopatogenezinde P53 Ve Apoptozisin Rolü

(3)

immünreaktivitesi açısından incelendi. Dört olguya ait doku örnekleri yetersiz olduğu için immünohistokimyasal olarak değerlendirilemedi.

Her iki laboratuvarda eşit sayıda doku örneği çalışmaya alınamadığından, apoptoz ve p53 pozitif 7 olgu olmasına rağmen birebir eşleme yapılamadı.

Histopatolojik inceleme için %10’luk formaldehit solüsyonunda bir gece fikse edilen dokular, doku takip işlemine alındı. Doku takibi; ototeknikon cihazında dehidratasyon, şeffaflandırma ve parafinizasyon basamaklarını içerecek şekilde otomatik olarak 14 saat süreyle uygulandı. Bu basamaktan sonra parafin gömme işlemiyle hazırlanan parafin bloklardan Hematoksilen-Eozin (H-E) boyama ve immünohistokimyasal (İHK) boyama için 3 µm kalınlığında kesitler alındı..

P53 immünreaktivesi değerlendirilirken nükleer boyanma gösteren hücreler esas alındı. Doku örneklerinde yoğun nükleer boyanma gösteren alanda, x40 büyük büyütme alanı ile 100’er hücre sayıldı ve nükleer boyanma gösteren hücrelerin o alandaki toplam hücrelere göre yüzdesi hesaplandı. Bu değerlendirmeye göre; nükleer

boyanma %5’in altında ise negatif, %5 ve üzerinde ise pozitif olarak belirlendi.

Genomik DNA ayrıştırılması ve DNA fragmantasyon analizi:

Pterjium cerrahisi sonrası elde edilen pterjium ve normal konjonktiva dokusu genomik DNA analizi için 0.2 ml eppendorf tüp içinde çalışılmak üzere -200

C’de CÜTFAM’da korundu. Dokulardan DNA izolasyonu için alkol–proteinaz K yöntemi kullanıldı. Pterjium ve normal konjonktiva dokularından elde edilen genomik DNA 1,5’luk agaroz, 1xTAE tamponunda yürütüldü ve jeller etidyum bromid ile boyandı. Çalışmamızın verileri SPSS (Ver: 10.0) programına yüklenerek verilerin değerlendirilmesinde Khi-kare testi ve Fisher kesin khi-kare testi ve risk ölçütü olarak da odds oranı kullanıldı.

BULGULAR

Çalışmaya yaş ortalaması 54.58±9.32 (28-73) yıl olan 14 erkek (%58.3), 10 kadın (%41.7) toplam 24 pterjiumlu olgunun 30 gözüne ait pterjium ve konjonktiva dokusu dahil edildi. Tüm olgulara ait genel bilgiler ve laboratuvar sonuçları Tablo-1’de sunulmaktadır.

(4)

Tablo-1: Olgulara ait genel bilgiler, p53 ve apoptozis sonuçları

p53 yok:- var:% apoptozis yok:- var: +

Sayı

Ad-Soyad Yaş Cinsiyet Primer-Nüks GÖZ Cerrahi Pterjium Konjonktiva Pterjium Konjonktiva

1 M.A.D. 73 E Primer Sağ Çıplak Sklera - +

2 S.G. 54 E Primer Sol Çıplak Sklera - -

3 R.K. 49 K Primer Sol Çıplak Sklera - +

4 S.A. 28 E Nüks Sağ Konj. Otogreft - - - +

5 M.S. 61 K Primer Sağ Çıplak Sklera - - - +

6 K.G. 52 K Nüks Sağ Konj. Otogreft - - - -

7 K.G. 52 K Primer Sol Çıplak Sklera - - - +

8 S.A. 60 E Primer Sağ Çıplak Sklera - - - -

9 S.A. 60 E Nüks Sol Konj. Otogreft - - + +

10 A.K. 50 K Primer Sağ Çıplak Sklera %6 - - +

11 T.G. 70 E Primer Sağ Çıplak Sklera - - + -

12 K.A. 62 K Primer Sağ Çıplak Sklera - - - -

13 İ.A. 60 E Primer Sağ Çıplak Sklera - - - +

14 İ.A. 60 E Nüks Sol Konj. Otogreft - - + +

15 O.K. 51 E Primer Sol Çıplak Sklera - - - +

16 R.S. 42 K Primer Sağ Çıplak Sklera %6 - + +

17 M.K. 58 E Primer Sağ Çıplak Sklera %23 - - +

18 F.P. 59 K Primer Sol Çıplak Sklera - - - +

19 O.A. 64 E Primer Sağ Çıplak Sklera - - - +

20 O.A. 64 E Primer Sol Çıplak Sklera %7 - - -

21 Ş.K. 50 K Primer Sağ Çıplak Sklera + +

22 A.A. 54 E Primer Sağ Çıplak Sklera %15 - + +

23 A.A. 54 E Primer Sol Çıplak Sklera %28 - + +

24 B.A. 56 E Primer Sağ Çıplak Sklera - - - +

25 A.A. 52 K Primer Sağ Çıplak Sklera - +

26 A.A. 52 K Primer Sol Çıplak Sklera - - - +

27 M.E. 48 E Nüks Sağ Konj. Otogreft - - - -

28 M.T. 51 E Primer Sol Çıplak Sklera %8 - - +

29 Z.Ç. 46 K Primer Sağ Çıplak Sklera - - - -

30 A.K. 61 K Primer Sağ Çıplak Sklera - - - -

(5)

p53 immünreaktivitesi yönünden; 25 pterjium dokusunun 7’sinde (%28.0) p53 pozitif bulundu. Resim-1’de bir olguya ait %15 p53 pozitifliği gösteren pterjiım dokusu görülmektedir.

Resim-1: %15 oranında p53 (oklar) pozitifliği

saptanan pterjium dokusu

Pozitif boyanma gösteren bu olguların hepsi primer pterjium grubundaydı. Normal konjonktiva dokusunun hiçbirinde pozitif boyanma olmadı. Pterjium ve normal konjonktiva dokusu arasında, p53 immünreaktivitesi açısından, istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0.05).

30 göze ait pterjium dokusunun 7’sinde (%23.3), normal konjonktiva grubunun ise 21’de (%70.0) apoptozis varlığı tespit edildi. Apoptozis görülme açısından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0.05).

Resim-2: Pterjium (1, 12 ve 13. sutunlar) ve normal

konjonktiva dokusundaki (2-11 ve 14. sutunlar) genomik DNA agaroz jel (%1.5) elektroforez profilleri. 14. sütunda genomik DNA tipik merdiven yapıda izlenmektedir. Merdiven yapının en yoğun izlendiğifragmantasyonlar sırasıyla 750, 540, 400, 375, 275 ve 190 baz çifti uzunluklarıdır.

Resim 2’de pterjium (1, 12 ve 13. sutunlar) ve normal konjonktiva dokusundaki (2-11 ve 14. sutunlar) genomik DNA agaroz jel (%1.5) elektroforez profilleri gösterilmiştir.

TARTIŞMA

Pterjium etiyoloji ve patogenezi tam olarak anlaşılamamış, genellikle nazal tarafta, interpalpebral aralıkta yerleşim gösteren, bulber konjonktivanın korneaya doğru ilerlediği üçgen şeklinde, degeneratif ve hiperplastik bir lezyon olarak tanımlanmıştır (1,2). 1700-1800’lü yıllarda pterjiumun tıbbi tedavisiyle ilgili birçok karışım denenmiştir. 19 yüzyıl başlarında cerrahi tedavi tekrar gündeme gelmiştir (21). Tedavi için pekçok cerrahi yöntem geliştirilmiştir. Bu kadar çok cerrahi yöntem denenmesinin nedeni pterjiumdaki nüks etme problemidir. Lezyon, %0 ile %88 arasında değişen çok geniş bir aralıkta nüks göstermektedir (5,22-37). Konjonktival otogreft ve amnion membran gibi yöntemlerle nüks oranı azaltılmasına rağmen sıfırlanamamıştır (38-39). Nüks eden olgular tedaviye dirençli olmakta ve ilk nüksten daha kısa sürede (ikinci cerrahiden sonra ortalama 97 günde, üçüncü cerrahiden sonra ortalama 67 günde) tekrar etmektedirler (40).

Epitelyal dokularda homeostazis, hücresel proliferasyon ve apoptozis arasında ki dengenin kontrol altında tutulmasıyla sağlanmaktadır. Apoptoz, hücre yaşamı sona erdiğinde ortaya çıkan ve normalde de var olan bir programlı hücre ölümüdür. Ayrıca patolojik olarak istenmeyen, hasar görmüş ya da potansiyel olarak neoplastik hücrelerin uzaklaştırılmasında devreye girer (41). Kaspaz ailesi proteazları, bcl-2 ailesi proteinleri ve p53 gen ürünü, apoptozisin düzenlenmesinde merkezi rol oynar (15,17). Hücre DNA’sında zedelenme meydana geldiğinde p53 artar ve DNA’ya bağlanır. Hücre siklusunu G1 fazında durdurur ve hücrenin kendini tamiri için zaman sağlar. İkincil olarak genetik zedelenmenin onarılamadığı durumlarda hücreyi apoptoza götürür. Bunu apoptozu gerçekleştirecek çok sayıda genin özellikle bax’ın transkripsiyonunu sağlayarak yapar. ÖZEÇ ve Ark.

(6)

Eğer hücredeki genetik zedelenme başarı ile onarılırsa, p53 mdm 2 genini aktive eder. Bu genin ürünü olan protein p53 proteinini bağlayıp, p53 aktivitesinin down-regulasyonunu sağlar ve hücre arrestini ortadan kaldırır (42,43).

Pterjiumun tek tedavi seçeneği cerrahi olup bir yandan cerrahi teknikler farklılaşarak artarken, diğer yandan etiyoloji ve patogenezi tespite yönelik araştırmalar sürdürülmektedir. Tüm dünyada yaygın bir şekilde görülmesine rağmen, Cameron 1965 yılında enlemlerle pterjium prevalansı arasında bir korelasyon olduğunu göstermiştir. En fazla 37º kuzey ve güney enlemler arasında yoğunlaşır. UV ışığına maruziyet pterjium gelişimi açısından en önemli faktör olarak ileri sürülmüş olup pekçok araştırmacı bu konuda hemfikirdir (1,2,4-13). Kronik olarak UV ışınlarına maruz kalma sonucu limbal epitelyal kök hücreler, konjonktiva epiteli ve stromada değişiklikler gözlenebilmektedir (9,44). Karukonda pterjium ve normal konjonktiva dokusunda hücresel proliferasyon oranlarının birbirine yakın olduğunu göstermiştir (45). Bu bilgiler ışığında Tan ve ark. pterjiumun hücresel proliferasyondan çok, apoptotik dengenin bozulmasına bağlı bir hastalık olduğunu düşünerek, apoptozisi düzenleyen genler olan p53, bax, bcl-2 üzerine çalışma yapmışlardır (41). UV ışığı p53 için mutajen bir faktör olarak tanımlanmıştır (46,47). Hücrede DNA onarımı, hücre proliferasyonu ve apoptozisin regülasyonunda önemli rol oynayan p53 tümör süpresör geninde mutasyonlar sonucunda fonksiyon kaybı meydana gelir. P53 geni fonksiyon kaybı DNA onarımının azalmasına ve kontrolsüz hücre çoğalmasına neden olur (18,19,48). P53 tümör süpresör gen ürünü olan proteinlerin yarı ömürlerinin kısa olması (20 dakika) nedeniyle hücredeki konsantrasyonları düşüktür. Bu nedenle standart immünohistokimyasal yöntemlerle saptanamazlar. P53 gen mutasyonunda ise yapısal değişiklikler nedeniyle mutant p53 proteinlerin stabilitesi artar ve bunun sonucunda aşırı bir birikim ortaya çıktığı için immünohistokimyasal olarak gösterilebilir duruma gelir (49).

Pterjium cerrahi sonrası daha agresif olarak tekrarlaması ve nüks oranını azaltmak için kullanılan geniş rezeksiyon, destekleyici radyoterapi, antimetabolit kullanımı gibi antimitotik tedavi yöntemleriyle neoplazmlara benzer özellik gösterir (50). Buradan yola çıkarak pterjium etiyopatogenezinde p53 mutasyonunun rol oynayabileceği düşünülmüş ve çeşitli çalışmalarla p53 immünreaktivitesine ait sonuçlar elde edilmiştir.

Pterjium dokusunu örten epitelde p53 immünreaktivitesinin araştırıldığı birçok çalışmada yüksek oranda pozitiflik bildirilmiştir. Weinstein ve ark. yaptığı çalışmada 12 aylık takip süresinde, 9’unda rekürrens gördüğü 13 primer pterjium olgusunun 7’de (%54) p53 pozitifliği saptamıştır. Rekürrens olan ve olmayan grup arasında farklılık izlenmemiştir. Kontrol grubu olarak seçilen normal konjonktiva örneklerinin hiçbirinde pozitiflik tespit edilmemiştir (51). Tan ve ark. 6 primer, 2 nüks toplam 8 pterjium olgusunda p53 ve pAb240 immünreaktivite yönünden yaptığı çalışmada 3 olguda p53 pozitifliği saptamışlardır (52). Bu çalışmalar, pterjiumun bir degenerasyondan çok büyüme bozukluğu olabileceği yönünde görüş bildirmişlerdir. Buna karşılık ülkemizde Onur ve ark. ise 38 pterjiumdan sadece 3’ünde p53 pozitifliği tespit etmiş ve patogenezinde p53’ün rol oynamadığını öne sürmüşlerdir (53). Bu çalışmada, 20 göze ait 25 pterjium ve normal konjonktiva dokusunda p53 pozitifliği araştırıldı. 7 pterjium dokusunda (%28) p53 pozitifliği tespit edilirken, normal konjonktiva dokusunda hiç p53 pozitifliği izlenmedi. Üst göz kapağı koruyuculuğu sayesinde UV ışınlarına, kimyasal irritasyonlara ve çevresel etkenlere en az maruz kalan konjonktiva bölgesi olarak seçtiğimiz üst temporal bulber konjonktiva doku örneklerinde hiç p53 saptanmaması, buna karşılık söz konusu etkenlere özellikle UV’ye fazla oranda maruz kalan pterjium dokusunda p53 pozitifliğinin tespit edilmesi anlamlıdır. Bu sonuç ile UV’nin bir bakıma DNA hasarına neden olarak p53’ü aktive ettiği ve aktive olan p53’ünde apoptozis dengesini bozduğu söylenebilir. Bu sonuçlarımız Pterjium Etiyopatogenezinde P53 Ve Apoptozisin Rolü

(7)

Weinstein (51), Tan (52), Dushku (54) tarafından yapılan çalışmalarda bildirilen sonuçlarla uyumlu gözükmektedir.P53 üzerinde mutajen etkiyi, onkojenik özelliği olan HPV’ün gösterebileceği düşünülerek pterjium etiyopatogenezinde HPV’nin rolü araştırılmıştır. Dushku ve ark. pingekula, pterjium ve limbal tümörlerin, limbal bazal hücrelerinde p53 pozitifliği yönünden yaptığı çalışmada p53 aşırı ekspresyonu tespit ederken, normal limbal epitel hücrelerinde hiç p53 pozitifliği saptamamıştır. Ayrıca Dushku yaptığı çalışmada pterjiumun HPV ile bağlantısını da incelemiştir. HPV DNA’sını bu patolojilerin gelişiminde etyolojik bir faktör olarak saptamamış ancak UV’nin p53 mutasyonuna yol açarak apoptozisi bozduğu ve buna bağlı olarak limbal bölge patolojilerinin ortaya çıktığı sonucuna varmıştır (54).

Pterjium dokusunda apoptozisi sorgulayan çalışmalar da mevcuttur. Tan ve ark. pterjiumlu 15 gözün, ve aynı gözün üst bulber konjonktiva dokusunda apoptozisin TUNEL yöntemiyle tespiti ve apoptozisi düzenleyen genler olan p53, bax ve bcl-2’nin immünreaktivitesini araştırmışlardır. Çalışma sonunda apoptotik hücreler, normal konjonktivada tüm epitel tabaka genişliği boyunca izlenirken, pterjium dokusunda sadece epitel tabakasının bazal kısmında sınırlanmış halde, az oranda izlenmiştir. Aynı çalışmada normal konjonktiva dokusunda p53 immünreaktivitesi hiç saptanmazken 15 pterjium dokusunun 9’unda (%60) p53 pozitifliği saptanmıştır (41). Bu çalışmada pterjium ve aynı gözün üst bulber konjonktivasından elde edilen normal konjonktiva dokularında agaroz jel elektroforez yöntemiyle apoptoz varlığı araştırıldı. Pterjium dokusunun %23.3’ünde, normal konjonktiva dokusunun %70.0’de apoptozis tespit edildi. Bu bakımdan sonuçlarımız, Tan ve ark. (41), çalışmasında sonuç olarak ortaya konan konjonktiva epitelindeki hücresel proliferasyon ve apoptotik dengenin bozulmasına bağlı olarak pterjium dokusu gelişim modelini desteklemektedir.

Apoptozis pekçok sistem tarafından kontrol ediliyor olmasına rağmen, pterjium dokusunda

normal konjonktiva dokusuna göre azalan oranda apoptoz varlığı ile birlikte anlamlı düzeyde p53 pozitifliğinin tespit edilmesi, apoptozisin p53 üzerinden kontrolü aşamasında bir rolünün olabileceğini düşündürdü. P53 pozitif 7 pterjium dokusunun 3’ünde aynı zamanda apoptozis de tespit edildi. Bu sonuç pterjium dokusunda tespit edilen apoptozisin p53 bağımlı olabileceği gibi

p53’den bağımsız mekanizmalarla da

görülebileceğini düşündürdü. Ancak p53’ün pterjium dokularında apoptozisi regüle etmesindeki önemi ve yeri ile ilgili daha güvenilir sonuçların elde edilmesi için p53 tarafından kontrol edilen bax ve yine apoptoziste önemli olan bcl-2/bax oranları nedeniyle bcl-2 genlerinin tespiti gerekmektedir. Bununla birlikte p53 pozitif bulunduğu halde DNA agaroz jel elektroforezde apoptozis tespit edilmeyen olgularda vardı. Bazı pterjium dokularının DNA agaroz jel elektroforezinde apoptoz ve nekrozun bir arada olduğunu düşündüren smear görüntüler mevcuttu. Bu sonuç apoptotik hücrelerin tek tek tespitine imkan veren TUNEL yöntemi yerine laboratuvar olanaklarımız dahilinde seçtiğimiz DNA agaroz jel elektroforez yönteminin bir dezavantajı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Chowers ve ark. (50), rekürrens göstermeyen pterjiumlar, bir kez rekürrens gösteren pterjiumlar, birden çok sayıda rekürrens gösteren pterjiumlar ve kontrol grubu olarak normal konjonktiva dokusu şeklinde oluşturdukları 4 grup üzerinde yaptıkları çalışmalarında, pterjium gruplarında %50 oranında p53 immünreaktivite gördüklerini ancak normal konjonktiva dokusunda p53 pozitifliği bulunmadığını bildirmişlerdir. Primer ve nüks (bir veye birden daha fazla sayıda) pterjiumların eşit oranda p53 pozitif boyanma gösterdiklerini tespit etmişlerdir. Çalışmamızda nüks ve primer pterjium dokuları arasında p53 pozitifliği yönünden farklılık olmamasına rağmen, normal konjonktiva dokuları ile karşılaştırıldığında p53 pozitifliği pterjium dokusunda anlamlı olarak daha fazladır. Bu sonucumuz, Chowers’in sonuçları ile uyumludur.

(8)

Son zamanlarda, p63 ve p73’ünde p53 benzeri aktiviteler içerdiği tespit edilmiştir. Oligomer yapısı, bağlı DNA, p53 bağımlı genlerle aktif transkripsiyon ve buna bağlı artan apoptozis oranlarıyla, p53 her iki genle ortak işlevlere sahiptir (55). Epitel hücrelerinin bir belirleyicisi olarak p63 geni üzerine çeşitli çalışmalar mevcuttur. Sakoonwatango ve ark. (56), yaptığı bir çalışmada, tüm örneklerin p63 pozitif olduğu esas alınarak pterjiumun; proliferatif kapasitenin artışından ziyade hücresel apoptozisin kontrolünün bozulmasının bir sonucu olarak ortaya çıktığı görüşü desteklenmiştir.

Bu çalışmada, p53 aşırı expresyonu ve apoptotik dengenin bozulmasının pterjium etiyopatogenezinde önemli bir faktör olabileceği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle gelecekte apoptoz oluşum mekanizmalarının aydınlatılmasına yönelik çalışmalara hız verilmesi ve hücresel apoptozisi düzenleyici gen terapileri şeklindeki yeni düzenlemelerle, cerrahiye alternatif tedavi yöntemlerinin ortaya konabileceği düşünülebilir.

Kaynaklar

1- Duke-Elder S: Pterygium: System of opthalmology, St. Louis, London C.V. Mosby 1965;8:573-85.

2- Duman S: Pterjiumun insidansı, prevalansı ve klinik tablosu XXV. Ulusal Türk Oftalmoloji Kongresi 1991; Cilt l:85-7. 3- Hill JC, Mask R. Pathogenesis of

pterygium. Eye 1989;3:218-26.

4- MacRae DW. Tumors and related lesion of the eyelids and conjunctiva. In: Peyman GA, Sanders DR, Goldberg MF, ed. Principles and practice of ophthalmology. Phidelphia: W.B. Saunders Company 1987;2218-48.

5- Hilgers JCH. Pterygium: its insidence, heredity and etiology. Am J Ophthalmol 1960;50:635-44.

6- Clear AS, Chirambo MC, Hutt MSR. Solar keratosis, pterygium and sguamous cell carsinoma of conjunctiva in Malawi. Br J Ophtalmol 1979;63:02-196.

7- Moran DJ, Hollows FC. Pterygium and ultraviolet radiation: a positive correlation. Br J Ophthalmol 1984;68:343-6.

8- Taylor HR, West S, Munoz B, Rosental FS, Bressler SB, Bressler NM. The long-term effects of visible light on the eye. Arch Ophthalmol 1992;110:99-104.

9- Coroneo MT. Pterygium as an early indicator of ultraviolet insolation: a hypotesis. Br J Ophthalmol 1993;77:734-9. 10- Darell RW, Bacroch CA. Pterygium Among

Veterans. Arch Ophthalmol 1963;70:485-91.

11- Detels R, Dhir SP. Pterygium: a geographical study. Arch Ophthalmol 1967;78:485-91.

12- Karai I, Horiguchi S. Pterygium in welders. Br J Ophthalmol 1984;68:347-9.

13- Mccarty C, Fu CL, Taylor HR. Epidemiology of pterygium in Victoria, Australia. Br J Ophthalmol 2000;84:289-92. 14- Hecth F, Shoptaugh MG. Winglets of eye: dominant transmission of early adult pterygium of conjunctiva. J Med Genet 1990;27:392-4.

15- Majno G, Joris I. Apoptosis, oncosis and necrosis. Am J Pathology 1995;146:3. 16- Thornberry NA. The caspase family of

cysteine proteases. Brit Med Bull 1997;52:478-90.

17- Saraste A, Pulkki K. Morphologic and biochemical hallmarks of apoptosis. Cardiovasculer Research 2000;45:528. 18- McDonald F, Ford CHJ. Oncogenes and

tumor supressor genes. Oxford: Informatıon Press Ltd, 1991:19-35. 19- Cooper GM. The cell A moleküler

Approach. ASM press Washington 1997; chapter 15 cancer:599-636 .

20- Tatlıpınar S, Kıratlı H. Apoptoz ve göz. T Oft Gaz. 2000;30:587-91.

(9)

21- Rosenthal JW. Chronology of pterygium theraphy. Am J Ophthalmol. 1953, 36:1601-16.

22- Jaros PA, DeLuise VP: Pinguecula and pterygia. Surv Ophthalmol 1988;32:41-9. 23- Youngson RM. Recurrence of pterygium

after excision. Br J Ophthalmol 1972;56:120-5.

24- Tan TDH, Chee Sp, Dear KBG, Lim ASM. Effect of pterygium morphology on pterygium recurrence in a controlled trial comparing conjunctival autografting with bare sclera excision. Arch Ophthalmol 1997;115:1235-40.

25- Kır E, Denizli L, Özkan S, Dayanır V: Açık sklera yöntemi ile pterjium cerrahisinde erken postoperatif komplikasyonlar. T Oft Gaz 2002;32:607-10.

26- Lei G. Surgery for pterygium using a conjunctival pedinculated flap slide. Br J Ophthalmol 1996;80:33-4.

27- McCoombes JA, Hirst LW, Isbell GP. Sliding conjunctival flap for the treatment of primary pterygium. Ophthalmology 1994;101:169-73.

28- Yip CC, Lim L, Tan TDH. The surgical management of an advanced pterygium involving the entire cornea. Cornea 1997;16:365-8.

29- Busin M, Halliday BL, Arffa RC, McDoald MB, Kaufmann HE. Precarved lypohilised tissue for lameller keratoplasty in recurrent

pterygium. Am J Ophthalmol

1986;102:222-7.

30- Yaycıoğlu RA, Akova Y. Amnion membran transplantasyonunun oftalmolojideki yeri. T Klin Ophthalmol 2003;12:227-36.

31- Alaniz-Camino F. The use of postoperative beta radiation in the treatment of pterygia. Ophthalmic Surgical 1982;13:1022-6. 32- Tarr KH, Constable IJ. Late complications

of pterygium treatment. Br J Ophthalmol 1980;64:496-500.

33- Kleis W, Pico G. Thio-tepa therapy to prevent postoperative pterygium ocurrence and neovascularation. Am J Ophthalmol 1972;70:371-2.

34- Amano S, Motoyama Y, Oshika T, Eguchi S, Eguchi K. Comparative study of intraoperative mitomycine-c and B irradiation in pterygium surgery. Br J Ophthalmol 2000;84:618-21.

35- Hayasaka S, Noda S, Yamamoto Y, Setogawa T. Postoperative instillation of low-dose mitomycine-c in the treatment of primary pterygium. Am J Ophthalmol 1998;106:715-8.

36- Sanchez- Thorin JC, Rocha G, Yelin JB. Meta-analysis on the recurrance rates after bare sklera resection with and without mitomycin-c use and conjunctival autograft placement in surgery for primary pterygium. Br J Ophthalmol 1998;82:661-5. 37- Mastropasgua L, Carpineto P, Ciancaglini M, Gallenga PE. Long term result of intraoperative mitomycin-c in the treatment of recurrent pterygium. Br J Ophthalmol 1996;80:288-91.

38- Gris O, Güell JL, Campo Z. Limbal- conjunctival autograft transplantation for the treatment of recurrent ptergium. Opthalmology 2000;107:270-3.

39- Ma DHK, See LC, Liau SB, Tsai RJ. Amniotic membrane graft for primary ptergium: comparison with conjunctival autograft and topical mitomycin-c treatment. Br J Ophthalmol 2000;84:973-8 40- Kaufmann HE, Barron BA, McDonald MB,

Kaufmann SC. Companion handbook to the cornea second edition chapter 21. Pterygium. Woburn MA, USA Butterworth Heinemann 2000:473-98.

41- Tan DTH, Tang WY, Liu YP, Goh HS, Smith DR. Apoptosis and apoptosis related ÖZEÇ ve Ark.

(10)

gene expression in normal conjunctiva and pterygium. Br J Ophthalmol 2000;84:212-6. 42- Murakami MS, Strobel MC, Vande WGF. Cell cycle regulation, oncogenes and antineoplastic drugs ın: The Molecular Basis of Cancer. Mendelson J, Hawley PM, Israel MA, Liotta LA. Eds. Philedelphia: W.B Saunders Company 1995;3-104. 43- Chen F, Chang D, Goh M, Klibanov SA,

Ljungman M. Role of p53 in cell cycle regulation and apoptosis following exposure to proteasome inhibitors. Cell Growth Differ 2000;11:239-46.

44- Tseng SCG. Concept and application of limbal stem cells. Eye 1989;3:141-57. 45- Karukonda SRK, Thomson HW, Beverman

RW et al. Cell cycle kinetics in pterygium at three latitues. Br J Ophthalmol 1995;79:313-7.

46- Nagano T, Ueda M, Ichihashi M. Expression of p53 protein is an early event in ultraviolet light-induced cutaneous sguamous cell carsinogenesis. Arc Dermatol 1993;129:1157-61.

47- Brash DH, Ziegler A, Jonasan AS, Simon JA, Kunala S, Leffell DJ. Sunlight and sunburn in human skin cancer: p53, apoptosis and tumor promotion. JID Symposıum Proceedings 1996;136-42. 48- Fornance AJ, Smıth ML. The two faces of

tumor supressor p53. Am J Pathol 1996;148:1019-21.

49- Erol N, Yıldırım N, Dündar E, Yurdakul S. Konjonktival intraepitelyal ve invaziv yassı hücreli kanserlerin etiyolojisinde human papillomavirus ve p53 gen ilişkisi. MN Ophthalmol 2002;9:188-91.

50- Chowers I, Pe’er J, Zamır E, Liuni N, Ilsar M, Frucht-Peny J. Proliferative activity and p53 expression in primary and recurrent pterygia. Ophthalmology 2001;108:1985-8. 51- Weinstein O, Rosenthal G, Zirkin H, Monos

T, Argov S. Overexpression of p53 tumor supressor gene pterygia. Eye 2002;16:619-21.

52- Tan DTH, Lim AS, Goh HS, Smith DR. Abnormal expression of the p53 tumor supressor gene in the conjunctiva of patients with pterygium. Am J Ophthalmol 1997;123:404-5.

53- Onur C, Orhan D, Orhan M, Dizbay SS, Tulunay O, Irkeç M. Expression of the p53 protein in pterygium. Eur J Ophthalmol 1998;8:157-61.

54- Dushku N, Hatcher SLS, Albert DM, Reid TW. P53 expression and relation to human papillomavirus infection in pinguecula, pterygia, and limbals tumors. Arch Ophthalmol 1999;117:1593-9.

55- Irwin MS, Kaelin WG. P53 family update: p73 and p63 develop their own identities. Cell Growth Differ 2001;12:337-49.

Sakonwatanyoo P, Tan DTH, Smıth DR. Expressıon p63 in pterygium and normal conjunctiva. Cornea 2004;23:67-70.

Yazışma Adresi :

Yrd. Doç. Dr. Ayşe Vural ÖZEÇ Cumhuriyet Universitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları A.D.58140 SİVAS/TÜRKIYE Tel: +346 258 00 00/0321 - 0505 375 40 33 e-mail: avural@cumhuriyet.edu.tr

vural.ayse@gmail.com Pterjium Etiyopatogenezinde P53 Ve Apoptozisin Rolü

(11)

Referanslar

Benzer Belgeler

Serbest Solusyon Kapiller Elektroforez (Free Solution Capillary

Böylece küçük DNA fragmentleri için yüksek, büyük DNA fragmentleri için ise düşük agaroz konsantrasyonu kullanılarak DNA’nın jelde en uygun şekilde yürümesi

ATK raporunda “lomber disk hernisi nedeniyle uygulanan ameliyata bağlı sol ilak arter ve vende yaralanma meydana geldiği, ameliyat sonrası damar yaralanması düşünülerek

46 Doktora sormadan

Yöntem: Primer pterjium tanısı almış primer eksizyon cerrahisi ve serbest limbal konjonktival otogreft cerrahisi yapılmış olgular, retrospektif olarak yaş, cinsiyet, tutulan

亡腎中之陰,與胃家之津液也。故陰虛之人,不但大便不可輕動,即小

Primer pterjiumlu 22 gözün ameliyat sonrası ortalama 1.aydaki indüklenmiş astigmatiz- malarının aritmetik ortalaması 0.91±1.19 D olarak bulunmuştur ve gözlerin yaklaşık

Nüks pterjiumlu olguların tamamına ve hipertrofik, inflame pterjium dokusu olan olgulara, ameliyattan hemen sonra topikal siklosporin A 2x1 (Restasis, Allergan, Teksas, ABD) ve