• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de halk ağzından derleme sözlüğü'nde geçen küçük/küçültme anlamındaki kelimeler / The words meaning small/ lessen that take place in the colloquial language compilation dictionary in Turkey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de halk ağzından derleme sözlüğü'nde geçen küçük/küçültme anlamındaki kelimeler / The words meaning small/ lessen that take place in the colloquial language compilation dictionary in Turkey"

Copied!
486
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FIRAT ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRKİYE’DE HALK AĞZINDAN DERLEME

SÖZLÜĞÜ’NDE GEÇEN KÜÇÜK/KÜÇÜLTME

ANLAMINDAKİ KELİMELER

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN HAZIRLAYAN

Prof. Dr. Ahmet BURAN

Özgür ASLANKILIÇ

(2)

FIRAT ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRKİYE’DE HALK AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜ’NDE

GEÇEN KÜÇÜK/KÜÇÜLTME ANLAMINDAKİ KELİMELER

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

HAZIRLAYAN

Prof. Dr. Ahmet BURAN

Özgür ASLANKILIÇ

Jürimiz, ……… tarihinde yapılan tez savunma sınavı sonunda bu yüksek lisans

/ doktora tezini oy birliği / oy çokluğu ile başarılı saymıştır.

Jüri Üyeleri:

1. Prof. Dr. Ahmet BURAN

2.

3.

F. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulunun …... tarih ve ……. sayılı

kararıyla bu tezin kabulü onaylanmıştır.

Prof. Dr. Ömer Osman UMAR

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(3)

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü’nde Geçen Küçük/Küçültme

Anlamındaki Kelimeler

Özgür ASLANKILIÇ

Fırat Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

Elazığ – 2018, Sayfa: X+475

Bir dizi sosyal süreçlerin bileşkesi olan kültür, bir milletin hayat tarzını ifade

ederken, tarih sahnesine çıkışından günümüze kadar elde ettiği birikimleri de gözler

önüne sermektedir. Zira bugünün hayatı, dünün kültür birikimidir. Toplum olarak köklü

bir geçmişe sahip olmamız bu birikimi giderek artırmıştır. Bu sebeple dilimizde mevcut

olan ekler ve bu eklere dair oluşturulmuş kavram alanları, her türlü varlığı birbirinden

ayırmaya fayda sağlayan, insanlık tarihi kadar eski ve aynı zamanda ona paralel olarak

gelişen bir olgudur. Bu olgu insanın, hem kendisi hem de kendi dışındaki insanlarla ve

diğer varlık alanlarıyla dil sayesinde iletişim kurmasına olanak sağlar. Bütün insanlar

için ortak olan bir bilgi alanı oluşturur ve o alanı nesilden nesile dil yoluyla aktarır.

Fakat toplumun bireye bağışladığı en güzel yurt olan dil, kendi başına yaşayamaz.

Bireylerin kullanımı ile yaşar. Bu bakımdan dil tarihtir, coğrafyadır, tüm değerlerin

yaşadığı alandır. Duyarlılığımızı, düşüncelerimizi, yaratıcılığımızı besleyen en bereketli

topraktır. Bu topraklar geçmişi, geleceği ve sonsuzu birlikte kucaklar. Ancak zekâ,

duygu ve düşünce sistemi bütün insanlarda ortak olmasına rağmen, zihin faaliyetlerinin

sonucu olan ek ve kavramların kelimelerde buldukları anlam farklılık taşıyabilmektedir.

Bu itibarla çalışmada, bir şeyin küçüğünü, nicelik ve nitelik olarak gösteren

küçültme ekleri, kavramları ve kavram alanları 12 ciltlik Derleme Sözlüğü’nde ayrı ayrı

tespit edilip incelenmiştir. Küçültme ekleri ve kavram alanları içerisine giren her türlü

ek ve kelime, karşılarına kullanıldıkları anlam ve yöreler yazılarak oluşturulmuş ve bu

(4)

şekilde tasnifi yapılmıştır. Küçültme eki ve kavram alanlarının yaygın bilinen küçük,

ufak, az, minik gibi kelimelerin yanı sıra farklı ek ve kavramlarla da ifade edilmiş

olduğu görülmüştür. Çünkü inanılan o dur ki; dilde oluşan ve tespit edilmiş olan

küçük/küçültme anlamlarının çeşitliliği, dıştaki tabiat dünyasının küçük bir modeli

gibidir. Ve dilimizin söz konusu zenginliğini gözler önüne sermektedir.

Anahtar Kelimeler: Dil, Derleme Sözlüğü, Küçük/Küçültme, Küçültme Ekleri

(5)

ABSTRACT

Master Thesis

The Words Meaning Small/ Lessen That Take Place In The Colloquial Language

Compilation Dictionary In Turkey

Özgür ASLANKILIÇ

The University of Fırat

The Institute of Social Science

The Department of Turkish Language and Litareture

Elazığ-2018; Page: X+475

The culture which is a product of a series of social processes, not only expresses

the life style of a nation but also reveals the accumulation that gained from the starting

in history scene to these days. Because the life of today is the culture accumulation of

yesterday. The reason that we we have a long standing background has increased this

accumulation. Therefore the affixes that are existing in our language and the concpetual

fields which have been constituted about these appixes, are fact that avail to distinguish

all kind of entity, not only as old as history of humanity but also improves collaterally to

it. This fact enables the human to communicate with oneself, other people except

oneself and the other realm of existence. It constitues an information field that is

common for all humanity and transfers this field from generation to generation through

language. However, the language which is the most beautiful country that community

donated to person, is not able to live oneself. It lives due to person’s usage. From this

point of wiev, language is history, geography, a field where all values can live. It is the

most fertile land that feeds our creativity, our thoughts and our susceptibility. These

lands embraces the past, future and infinity. However, though the systemf of

intelligence, emotion and idea are common, the meaning which affixes and concepts -

that are result of cerebration – find in words, can differ.

In this repect, reduction affixes, concepts and conceptual fields those show the

smaller of something and fewness of something in terms of quality and quantity, are

(6)

detected in 12 Volumes of Dictionary of Collation and examined. All kinds of affix and

word which are in the scope of the reduction affixes and conceptual fields, are

constituted by writing the meaning and region where they are used , to their opposite

and classified in this way. It is seen that reduction affixes and conceptual fields are

stated with not only words - which are common - such as; small, little, few, tiny but also

with different affix and concept. Because it is believed that variety of reduction affix

and conceptual field those occured and detected in language, are like a small model of

nature world outside. And it also reveals the relevant wealth of our language.

Keywords: Language, Dictionary of Collation, Reduction, Reduction Affixes

(7)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... II

ABSTRACT ... IV

İÇİNDEKİLER ... VI

ÖN SÖZ ... VIII

KISALTMALAR ... IX

BİRİNCİ BÖLÜM

1. GİRİŞ ... 1

1.1. Türkçenin Kavram Alanı Zenginlikleri ... 1

1.2.Türk Dilinde Küçültme Kavramı ... 5

İKİNCİ BÖLÜM

2. TÜRKİYE’DE HALK AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜ’NDE GEÇEN

KÜÇÜK/KÜÇÜLTME ANLAMINDAKİ KELİMELER ... 15

2.1. “Küçük, Küçükçe Küçücük, Küçülme/Küçülmek, Küçültme/Küçültmek”

Kelimelerinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 16

2.2. “Ufak, Ufakça, Ufacık, Ufalma/Ufalmak, Ufaltma/Ufaltmak” Kelimelerinin

Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 93

2.3. “Mini, Minimini, Minik, Minicik, Minnacık” Kelimelerinin Küçük/Küçültme

Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 113

2.4. “Yavru” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı

Kelimeler ... 113

2.5 “Büyüyememiş…” Şeklinde Devam Eden Kelimelerin Küçük/Küçültme

Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 130

2.6. “Yeni doğmuş…” Şeklinde Devam Eden Kelimelerin Küçük/Küçültme

Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 134

2.7. “Şubat Ayı” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı

Kelimeler ... 136

2.8. “Serçe Parmak” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı

Kelimeler ... 136

2.9. “Fındık” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı

(8)

2.10. “Kırıntı” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı

Kelimeler ... 138

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DEĞERLENDİRME-SONUÇ ... 140

3.1. Summary ... 142

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. SÖZLÜK ... 144

KAYNAKÇA ... 472

EKLER ... 474

Ek 1. Orjinallik Raporu ... 474

ÖZ GEÇMİŞ ... 475

(9)

ÖN SÖZ

İnsan, hem kendisi hem de kendi dışındaki insanlarla ve diğer varlık alanlarıyla

dil sayesinde iletişim kurar. Bütün insanlar için ortak olan bir bilgi alanı oluşturur ve o

alanı nesilden nesile dil yoluyla aktarır. Bir dizi sosyal süreçlerin bileşkesi olan kültür

ise bir milletin hayat tarzını ifade ederken, tarih sahnesine çıkışından günümüze kadar

elde ettiği birikimleri de gözler önüne sermektedir. Toplum olarak köklü bir geçmişe

sahip olmamız da bu birikimi giderek artırmıştır. Bu sebepledir ki toplumun bireye

bağışladığı en güzel yurt olan dil, kendi başına yaşayamaz. Bireylerin kullanımı ile

yaşar. Ancak kullanımlar elbette ki farklılık göstermektedir. Dilin kullanımındaki bu

zenginlik nihayetinde şahsımı, bu tez konusunu çalışmaya yönlendirmiştir.

Bu itibarla çalışmada, bir şeyin küçüğünü/küçüklüğünü nicelik olarak gösteren

küçük/küçültme anlamlı kelimeler 6 ciltlik Derleme Sözlüğü’nde (Birleştirilmiş

Tıpkıbasım) ayrı ayrı tespit edilip incelenmiştir. Küçük ve Küçültme anlamına gelen her

türlü kelime, karşılarına kullanıldıkları il/ilçe yazılarak oluşturulmuş, geçtiği cilt ve

sayfa numaraları ayrıca verilerek bu şekilde tasnifi yapılmıştır. Çalışmada ‘Küçük’ ve

‘Küçültme’ anlamlarının yaygın bilinen küçük, ufak, minik gibi kelimelerinin yanı sıra

farklı kavramlarla da ifade edilmiş olduğu görülmüştür. Bu sebeple inanılan o dur ki;

dilde oluşan ve tespit edilmiş olan küçük/küçültme anlamlarının çeşitliliği, dıştaki tabiat

dünyasının küçük bir modeli gibidir. Ve dilimizin söz konusu zenginliğini gözler önüne

sermektedir.

Çalışma kapsamında, Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü’nün tüm

ciltlerindeki kelimeler küçük/küçültme anlamında kullanıldığı takdirde tasnife dahil

edilmiştir. Küçültme ekleri ve kelimeleri kullanıldığı halde küçük/küçültme anlamı

göstermeyen kelimeler tasnif dışı bırakılmıştır. Çünkü bu kelimelerin farklı anlamlarda

(büyütme, abartma, pekiştirme, acıma v.b.) kullanıldıkları görülmüştür. Anlamlar

içerisinde geçen kavramların ‘bir kimse veya şeyin küçüğü/küçültülmüşü’ olmasına

dikkat edilmiştir. Neticede tespit edilmiş olan tüm kelimeler dahil oldukları anlam

ilişkilerine göre incelenmiş ve listeler halinde verilmiştir. Son olarak ise incelenen tüm

kelimeler sözlük olarak çalışmanın sonuna eklenmiştir.

Bu çalışma sırasında beni sabırla dinleyen ve yol gösteren saygı değer hocam

Prof. Dr. Ahmet BURAN’a minnet ve teşekkürlerimi bir borç bilirim.

(10)

KISALTMALAR

İl Adlarının Kısaltmaları

Adana

Ada.

Adıyaman

Adı.

Afyon Karahisar

Af.

Ağrı

Ağ.

Amasya

Ama.

Ankara

Ank.

Antalya

Ant.

Artvin

Ar.

Aydın

Ay.

Balıkesir

Ba.

Bilecik

Bil.

Bingöl

Bn.

Bitlis

Bt.

Bolu

Bo.

Burdur

Brd.

Bursa

Brs.

Çanakkale

Çkl.

Çankırı

Çkr.

Çorum

Çr.

Denizli

Dz.

Diyarbakır

Dy.

Edirne

Ed.

Elâzığ

El.

Erzincan

Ezc.

Erzurum

Ezm.

Eskişehir

Es.

Gaziantep

Gaz.

Giresun

Gr.

Gümüşhane

Gm.

Hakkâri

Hak.

Hatay

Hat.

Isparta

Isp.

İçel

İç.

İstanbul

İst.

İzmir

İz.

Kars

Kr.

Kastamonu

Ks.

Kayseri

Ky.

Kırklareli

Krk.

Kırşehir

Krş.

Kocaeli

Kc.

Konya

Kn.

Kütahya

Kü.

Malatya

Ml.

Manisa

Mn.

Maraş

Mr.

Mardin

Md.

Muğla

Mğ.

Muş

Mş.

Nevşehir

Nş.

Niğde

Nğ.

Ordu

Or.

Rize

Rz.

Sakarya

Sk.

Samsun

Sm.

Siirt

Sr.

Sinop

Sn.

Sivas

Sv.

Tekirdağ

Tk.

Tokat

To.

Trabzon

Tr.

Tunceli

Tn.

Urfa

Ur.

Uşak

Uş.

Van

Vn.

Yozgat

Yz.

Zonguldak

Zn.

(11)

DİĞER KISALTMALAR

C

:Cilt

s

:Sayfa

v.b. :ve benzeri

yay :Yayınları

(12)

1.GİRİŞ

1.1. Türkçenin Kavram Alanı Zenginlikleri

Toplumun bireye bağışladığı en güzel yurt olan dil, kendi başına yaşayamaz.

Bireyin ya da bireylerin kullanımıyla yaşar. Bu bakımdan dil tarihtir, coğrafyadır, tüm

değerlerin yaşadığı alandır. Duyarlılığımızı, düşüncelerimizi, yaratıcılığımızı besleyen

en bereketli topraktır. Bu topraklar geçmişi, geleceği ve sonsuzu birlikte kucaklar. Bu

çerçevede Türkçenin kavram alanı zenginliklerini ve sözcük düzeyindeki zenginliklerini

incelerken, tüm ortak çalışmaların inceleme sonuçlarının, kültür tarihine önemli

katkıları olduğunu unutmamak gerekir.

1

Bir dilin zenginliğini kanıtlar nitelik gösteren en önemli faktör, bir kavramla

ilgili, birbirinden çok küçük anlam farklarıyla ayrılan, eşanlamlı sayılan sözcüklerin,

deyimlerin sayıca fazlalığıdır.

2

Yaklaşık olarak XVII. yüzyıldan beri, kelimeler, kavramların içine yerleştiği

kalıplar olmayıp birbiriyle sıkı ilişkili değerlerden oluşmuştur. Dil denen sistem içinde,

genel olarak ortak sayılabilecek birtakım tasavvurların, kavramların sese çevrilmiş

temsilcileri, her dilin kaynaşmış bir düşünce-ses birleşimi olduğunu kabul edilmektedir.

Ferdinand de Saussure'ün kuramı, XX. yüzyılın başlarında dil denen sistem içindeki

öğelerin, özellikle de kelime adı verilen belirtilerin çeşitli niteliklerini çözmeye çalışmış

ve birçok kişi tarafından benimsenmiş, yerleşmiş yargılara varmıştır. Bu sebeple

günümüzün yapısal dilbilimi çalışmaları onun koyduğu temeller üzerinde yükselmiştir,

demek mümkündür.

3

Saussure, oluşturduğu temellerde kelimelerin başka öğelerle ilişkilerini, ayrıca

çağrışım ilişkilerini de belli etmeye çalışmıştır. Alman dilcisi J. Trier'in de dil alanı

(Sprachfeld) adıyla uyguladığı,sonradan başkalarınca da ele alınan yöntemi ise,

kavramların da tıpkı mozaik gibi birbirini sınırlandıran çeşitli parçacıkların

1 M.Osman Toklu, Dilbilime Giriş, Akçağ Yay., (2.Baskı), Ankara, 2007, s.116

2 Doğan Aksan, Türkçenin Zenginlikleri İncelikleri, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2011, s.79

3 Doğan Aksan, “Kavram Alanı-Kelime Ailesi İlişkileri ve Türk Yazı Dilinin Eskiliği Üzerine”, Türk Dili

(13)

birleşmesinden oluştuğu ilkesinden yola çıkmıştır. Bu kurama göre her kavramın değeri,

ancak kapladığı yerle ve öteki kavramlarla bağıntısına göre belli olmaktadır.

4

Türkçede ise kavram alanını, “birbiriyle ilişkili ve birbirine yakın kavramların,

eşanlamlıların, içinde düşünüldükleri alan" olarak tanımlamak mümkündür. Dolayısıyla

Türkçedeki örneğin;bıkmak-bezmek-usanmak-bıkkınlık getirmek, usanç, bezginlik,

bıkkınlık... öğelerinin bir kavram alanı içinde düşünülebilecekleri muhakkaktır.

5

Kavram karşısında zihnimizde ilk uyananlar, çağrışımın etkisiyledir. Aysever,

Platon’dan hareketle adlandırmaları şöyle ifade etmektedir: “Ressam nasıl renkler ve

şekiller aracılığıyla resmettiği şeyi taklit edip onun bir imgesini (eikon) yaratırsa, adlar

verilirken de farklı bir yoldan, yani bu kez, harfler ve heceler kullanılarak şeylerin

özleri taklit edilip onların imgeleri yaratılır”

6

Kavram alanını oluşturan çağrışımlar ise, davranışlar, düşünceler ve kavramlar

arasında yer ve zaman birliğinin etkisiyle oluştrulan bağlantılar sonucu, kavramın

tasarlanmasıyla, tasarlamanın da yansımaya dönüşmesiyle oluşmaktadır. Diğer bir

deyişle çağrışım, kavram ile kelime arasındaki geçiş aralığıdır. Çağrışımın kelimeye

yüklediği anlam ve anlamlar dizisinde “kavram” odaklı bir yaklaşım söz konusudur.

7

Dilbilimci Prof. Dr. Doğan AKSAN ise, herhangi bir dili zengin ya da yoksul

olarak nitelendirebilmek için ilk akla gelen ölçütler konusunda şu dört soruyu

sormaktadır:

8

1- Bir dildeki sözcük sayısı, özellikle kültür dili sayılan dillerle

karşılaştırıldığında ne durumdadır?

2- Bir dil, doğadaki nesneleri, evreni, insan davranışlarını ayrı ayrı

adlandırabiliyor, soyut kavramları yeterince karşılayabiliyor, bilimde, teknikte, sanatta

oluşan kavramları kendi öğeleriyle anlatabiliyor mu?

3- Aynı kavram alanında çeşitli sözcüklere, değişik anlatım yollarına sahip mi?

4- Bir dilin söz varlığı acaba hangi ölçüde kendi sözcüklerinden oluşuyor?

Bu görüşleri sonrasında AKSAN, bugün kültür dili, bilim dili olarak nitelenen

Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca gibi dillerin, bütün alanlarda,

4 Doğan Aksan, age., s.253-254 5 Doğan Aksan, age. ,s.254

6 R. Levent Aysever, “Kratylos: Adların Doğruluğu ve Bilgi”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat

Fakültesi Dergisi, 19 l ( 2 ), Ankara, 2001, s.160

7 Hamza Zülfikar,Terim Sorunları ve Terim Yapma Yolları, TDK Yayınları, Ankara, 1991, s.147 8Cengiz Tosun, “Dil Zenginliği, Yozlaşma ve Türkçe”, Journal of Language and Linguistic Studies

(14)

yüzyıllardan beri gerçekleşen gelişmeleri bünyelerine yansıtabilmiş, genel ve özel

kavramlarla bir eğitim-öğretim dili oluşturabilmiş, soyut kavramlar ve eşanlamlı öğeler

açısından da zenginleştiği görüşünü ifade etmiştir.

9

Bu dillerin sözlüklerine bakarsak, 200 – 450 bin sözcükle ilgili bir bilgi

mevcuttur. Ancak bu tür büyük sözcükler daha çok ansiklopedik sözlük denilen, o dilin

kültürüne ait olmuş ya da ait olmamış genel kültür ve evrensel bilgi ve adları da

içerdikleri için bu denli kapsamlı olup kullanım amaçları farklıdır. Ayrıca, başka

ülkelerin, bunların belli başlı kentlerinin adlarını, tanınmış devlet adamları, mimarlar,

kaşifler, büyük komutanlar, uzay adamları v.b. gibi, ve de pek çok bilim dalı ile o dala

özgün ve yaygın sözcükleri de bu sözlüklerde bulmak mümkündür.

10

Bir dilin söz varlığı denilince; o dile ait sözcükler, deyimler, kalıp sözler,

atasözleri, terimler ve çeşitli anlatım kalıplarının hepsinin kastedisi gerektiği konusunda

Doğan Aksan, Türkçenin söz varlığının temel niteliklerini genel olarak şu şekilde

sıralamaktadır:

11

1. Türkçenin güçlü türetme ve birleştirme yeteneği, somut ve soyut bütün

kavramları kolaylıkla karşılayabilecek sözcükleri türetme olanağı sağlar.

2. Türkler değişik toplumlarla kurdukları ilişkiler sırasında sürekli başka

dillerden etkilenmişler, o dillerden gelen sözcüklere daima kapılarını açmışlardır.

3. Türkçe kavramlaştırma sırasında en çok somut nesnelere, doğaya yönelmekte;

böylece kavramları daha canlı olarak dile getirmektedir.

4. Özellikle ikilemelerin kullanılması Türkçede anlatıma güç veren bir yol olarak

çok yaygındır.

5. Köktürkçe dönemindeki eserler incelendiğinde daha o dönemlerde Türkçenin

çok anlamlılık gösterdiğini görmekteyiz. Bu durum Türkçenin köklerinin daha eskilere

gittiğini kanıtlamaktadır.

6. En eski belgelerde bile eş anlamlı sözcüklere rastlanmakta ve bunların da

anlam olarak birbirine çok yakın olduğu görülmektedir.

7. Standart Türkçede kullanılmayan birçok öğe bugün Anadolu ağızlarında

yaşamaktadır.

Prof.Dr. Hayati Develi ise, Türkçenin zenginliğine dair dilin iki yönü olduğu

görüşünü ifade etmiştir. Birincisi, insanın en önemli canlılık fonksiyonlarından biri

9Cengiz Tosun, age., s.136-154 10Cengiz Tosun, age., s.136-154

(15)

olmasıdır. Nasıl yeni doğmuş bir bebek zamanla yürüme, giyinip soynma gibi

davranışları kazanıp geliştiriyorsa dil ile ilgili davranışlarını da kazanıp geliştirebilir.

İkinci yönü ise, bir kültür davranışı olmasıdır.

12

Toplumun bildirişimde kullandığı dili, toplumun en önemli ve en büyük unsuru

olan kültürü üretmektedir. İnsan, üyesi olduğu toplum kültürünün söz varlığıyla, ses

düzeni ve söz dizimi kurallarıyla konuşmayı, yazmayı öğrenebilmektedir. Bu öğeler göz

önüne alındığında Türk kültürü, kendi doğal yapısı, komşu kültürlere etkisi ve

üretkenliğiyle, bir zincir halinde süregelen insanlık medeniyetinin önemli halkalarından

birini oluşturmuştur. Tarih boyunca başka kültürlerle sıkı ilişkiler içinde bulunmştur.

Bunun doğal sonucu olarak da Türk dili dünyanın sayılı dilleri arasında yer alan zengin

bir dilidir.

13

Türkçe bugün yaşayan dillerin en eskilerinden biridir. Türkçenin konuşucuları

bu sebepledir ki geniş tarih ve coğrafya beraberinde birçok develet kurmuşlar,

komşuluklarında yer alan kavimlerden birçok bilgi öğrenmişler ve komşularına da

birçok bilgi öğretmişlerdir. Dolayısıyla Türklerin komşularına öğrettikleri ile

komşularından öğrendikleri bilgilerin adları, Türkçe ile ona komşu olarak yaşayan

başka diller arasında, oldukça zengin bir söz alışverişine yol açmıştır.

14

12Hayati Develi, Dil Doktoru(Dil ve Türkçeye Dair Yazılar), Kesit Yay., İstanbul, 2013, s.95 13 Hayati Develi, age., s.96

(16)

1.2. Türk Dilinde Küçültme Kavramı

Türkçe Sözlük’te “küçültme” kelimesine karşılık gelen anlamlar şöyledir:

“1. (isim) Küçültmek işi, tasgir. 2. (dil bilgisi) Bir şeyin küçüğünü gösteren söz

biçimi”.

15

“ Küçültmek” kelimesi ise; “1. (-i )Büyükken daha küçük duruma getirmek.

2. Yaşını gizleyerek küçük göstermek. 3. Değerini ve onurunu azaltmak”

16

anlamlarında

geçmektedir.

Türkçede kullanılan büyük kavramının zıddı olarak küçük kavramını anlatan

çeşitli sözcükler vardır. Bu kavramların her biri küçük kavramını çağrıştırmaktadır.

Kiçig, kiçik, kiçi, keçi1, küçük, ufak, güdük, gücük, uşak, sagir, yavru, cüce gibi

sözcükler bunlardan bazılarıdır.

17

Türk Dilinde Küçültme ekleri, isimlere küçültme, azaltma veya küçümseme

anlamıyla beraber, yerine göre bazen acıma, şefkat, merhamet, sevme anlamlarını da

verirler; kızcağız (acınan veya sevilen küçük kız), çocukcağız (zavallı çocuk) gibi

kullanımları örnek olarak göstermek mümkündür.

Bazı kelimelerde ise birleşik biçimlerde kullanılmıştır;bademcik, köprücük

kemiği, gelincik, maymuncuk… gibi.

Özel isimlere eklenerek de kullanılmışlardır; Mehmetçik, Ahmetçik,

Ayşecik…gibi.

Küçültme kavramları ayrıca, isim, sıfat ve zarf üzerine gelerek de

kullanılmışlardır.

İsimlerde daha çok sevgi ve acıma, şefkat, az/azlık ve küçük/küçüklük ifade

ederken, sıfatlara eklendiğinde kavram ve nitelik kazanmış bir sıfat olarak görünürler.

Zarflara geldiklerinde ise sıfat ve fiildeki nitelendirmeyi azaltma görevindedirler.

18

İsimlerin ve sıfatların küçültme şekilleri hem söz çekimi hem de söz yapımı

şekilleri ile bir nesneyi karşılamak için kullanılmaktadır.

19

15http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b4589d4162011.4580

4614

16http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b54b8d39be7b2.5765

5264

17Ahmet Buran, “Bilim AlanlarındaTterimlerin Önemi ve “Küçürek Öykü” Terimi”, Turkısh

Studies,4(7),2012, s.21-25

18Nasrin Zabetı Mıandoab, “Türk Dilinde Küçültme Kavramı ve Küçültme Ekleri(Modern Oğuz Lehçeleri

ile Karşılaştırmalı Bir İnceleme”), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi-Türkoloji

Dergisi, Cilt 22, Sayı 1, Ankara, 2018, s.216

19 A.N.Kononov, “İsimlerin ve Sıfatların Küçültme Şekilleri ve Söz Yapımı”, TDAY-B 1968, TDK Yay.,

(17)

Türkiye Türkçesi ağızlarında ise küçük ve küçültme kelimeleri kiçi, kici, kiççiyh,

kiççih, köççe “küçük, ufak” anlamları ve kücük, kücü, küçük ay “şubat”; küçükana,

küçana [<küçük+ana] “yenge”; küçükayşe, küçükhacı “serçe parmak”; küçükleyin

“küçükçe, az küçük”; küçümen, küçümencik “pek küçük, minicik”; küçken [<küçük+en]

“küçük” biçimlerinde de yaşamaktadır. Kucur “kısa boylu” biçimi kücü “küçük”

biçiminin uyum değiştirmişi olarak görünmektedir.

20

Ayrıca Türkiye Türkçesinde kullanımları sesteş olan fakat birbiri ile ilgisi

olmayan iki ayrı kelimeden gelen iki keçi kelimesi vardır. Bunlardan birincisi Eski

Türkçe kiçig “küçük” kelimesinden kiçi > keçi şeklinde gelişen, kelimedir. İkincisi ise

Eski Türkçe eçkü “keçi” kelimesinden eçkü > keçü > keçi şeklinde gelişen kelimedir.

21

Türkçede küçültme ve küçültmek işi sadece kelimelerle olmamaktadır. Bu

anlamı tamamlar nitelik gösteren ekler de bulunmaktadır. Küçültme ekleri, kelimelerin

anlamına küçüklük, azlık, sevgi ve acıma… anlamları katan isimden isim yapan

eklerdir. Bu ekler sırasıyla şöyledir:

22

+GA(ç), +KAK, +GAK, +(X)K, +(X)ç, +Az,

+AlAK, +KIngA, +cAğIz, +çA, +cIK, +cAK, +can, +gılt, +(I)mtIl, +(U)mtUl,+ImtIK,

+rAK.

+GA(ç) eki: Daha önceki metinlerde de karşılaştığımız bu ek, bugünkü Oğuz

grubunun lehçelerinin hiçbirinde tek başına kullanılmamaktadır; fakat kalıplaşmış

olarak bazı kelimelerde varlığını sürdürmektedir. +GAç eki, bitki, hayvan ve kuş

isimleri türetir: ıgaç “ağaç”, erkeç “erkek keçi”, karlıgaç “kırlangıç”, kuşgaç “serçe”,

karıngaç “karınca”, torıgaç “kırlangıça benzer bir tür kuş”, kösürke “bir tür fare”,

sarıçga “çekirge”, kumursga “böcek”, tuzlaga “yaban güvercin”, sirke “bit”, avıçga

“yaşlı adam”, kurtga “yaşlı kadın”, kısgaç “kısgaç”.

23

+KAK, +GAK eki: Eski Türkçede karşılaştbu ek ise küçültme, belirtme ve

kuvvetlendirme anlamları verir. İşlek olmayan bu ek, Oğuz grubu lehçelerinde de bugün

sadece “erkek” kelimesinde bulunmaktadır. Ekin kuvvetlendirme ve belirtme

fonksiyonu bulnmaktadır . Örnekleri çok fazla değildir: erkek, irkek “erkek” (er “erkek,

yiğit, adam”), tozgak “çiçek tozu”, erengek “erkekçik, adamcık”.

24

20Tuncer Gülensoy, “Türkiye Türkçesinde Yaşayan “Küçük”, “Kiçik”, “Kiçi” ve “Keçi” Sözcükleri”,

Türk Dili, Şubat 2010, Sayı: 698, s. 108-109

21Osman Fikri Sertkaya, “Kiçig,Küçükve BedükKelimeleri ile Türevlerinin Etimolojileri”, Türk Dili,

Dil ve Edebiyat Dergisi, Mayıs 2011, S 713, s. 409-416

22Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216 23Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216

(18)

+(X)K eki: Küçültme ve aynı zamanda sevgi bildiren bu ek, Eski Türkçe’de

karşımıza +k, +ḳ şeklinde çıkan bir ektir. Aynı zamanda küçültme eklerinin bu ekten

türediğini de söylemek mümkündür: ögük “annecik” (ög “anne”), yulaḳ “küçük çay,

derecik” (yul “çay, dere”), çöbik “çöp, bulanıklık” (çöp “çöp ve benzerleri”), oğlak

“keçi yavrusu”, köşek “deve yavrusu”, özek “küçük ırmak, nehir”.

25

Benzerlik, ilgi veya küçültme ifade eden bu ek Eski Türkçe’de canlı +GAK

küçültme adlarından türedikleri görülmüştür (başgak, buçgak, tamgak. Bu ek, +IK ve

+tIK ile beraber anlamsal olarak değerlendirilmesi gerekiyor .

26

+AK ile oluşturulan isimler örneğine Divani Lugati’t-Türk’de de rastlamaktayız:

yulak “su açısından az sulu olan bahar” ve boyunak “dağlardaki dar geçit”. Eski

Türkçe’de irkek “eril hayvan” örneğindeki gibi önce hayvanlarla daha sonra insanlarla

kullanılmıştır. Sadece insanlardan isimler yapmakla yeterli kalmamış ayrıca tekrar

hayvan isimleri de yapılmıştır: adgırak v.b. Dilimizde çeşitli adlar bırakmış olmakla

beraber işlek değildir: topak, başak, yolak, solak, benek, bucak, damak, kozak, bardak,

çanak, sağrak, kısrak, köşek, oğlak, şişek, malak.

27

+AK Türkiye Türkçesi’ndeki haliyle Azerbaycan, Gagavuz ve Türkmen

Türkçesi’nde de kuvvetlendirme, benzerlik ve küçültme ifade eder ve Azerbaycan

Türkçesi’nde +Aq şeklindedir. İşlek olmayan eklerdendir. Örnekleri şöyledir: topaq,

başaq, benek, yolaq.

28

+(X)ç eki: +(X)ç biçimlerini çoğunlukla seslenme olarak kullanılır. Bu

fonksiyonuna tarih boyunca devamlı rastlamaktayız. Bu ek, yakın akrabalıklarla

sınırlanmıştır: ögüçüm “anneciğim” (ög “anne”), ataçım “babacığım”, begiçim

“beyciğim”, eçim “abiciğim”.

29

Türkiye Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi’nde +Aç şekliyle bulunur. Bu ek,

eklendiği kelimeye benzetme işlevini katan bir ektir. Ad ve sıfat niteliği gösterir.

Örnekleri çok sınırlıdır: anaç “tavuk: ana+aç”, ataç, bozaç “bozumtırak, boz renkte”,

kıraç “arazi”, kulaç, küpeç “küçük küp” ve topaç, kıraç, bozaç v.b.

30

25Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216 26Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216 27Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216

28Himmet Biray, Batı Grubu Türk Yazı Dillerinde İsim, TDK Yayınları, Ankara, 1999,s. 66 29Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216

(19)

+(X)ç’in görevi diğer bir yandan ulandığı kelimeye şefkat katmaktadır, bir

istisna ise ekeç “dişi köpek, çok bilmiş, insanların annesi gibi” örneğinde

görülmektedir.

31

+Az eki: İsimden, küçültme işlevinde isimler türeten bir ek görevi görmektedir.

İşlek değildir. Ek, eklendiği kökle kaynaşıp kalıplaşmış bir şekildedir. Batı

Türkçesi’nde “az” kelimesinden gelmiş bir +Az küçültme ekinin varlığını gösteren

sayılı örneklere rastlanılır: çerez, çöpez “çör çöp”, göğez/güvez “dağlarda yetişen

ekşimtırak minik meyve”, kepez “bazı kuşların başındaki sorguç”, üvez “sivrisinek gibi

küçük bir böcek”, yalaz “alev” gibi.

32

+AlAK eki: İsimden küçültme veya aşağılama anlamları yapmaktadır. Başlıca

meyveler ve bitkilerle ilgili bir sıra adlarda gördüğümüz bu vurgulu ek - e-le-k gibi,

veya -el-ek gibi eklerden meydana gelmiş olacaktır: kozalak, mozalak, topalak,

domalak, kobalak, öşelek, kızalak, kabalak, böğelek gibi. Dangalak ve tombalak gibi

bazı sıfatlarda da görülür.

33

+KI

ng

A eki: Küçültme isimleri türetmektedir. Sözcük birimlerine veya bütün

öbeklere eklendiği görülür. Adsıl, sıfatsıl ve zarfsıl kelimeler yapmaktadır. +KIngA

içerisinde küçüklüğü içeren durumları bulmak zordur. Söz konusu küçüklüğü kiçik ve

uvşak sözcükleri tanımlar. Bu ek ile oluşturulmuş kelimeleri soyut isimler niteliğiyle

kullanmaktayız.

34

Orhun yazıtlarında sadece bir kelimede geçmektedir: azkı

ng

a “azıcık, (nüfusu)

pek az”

35

Bu ekin Uygur Türkçesi’nden başlayarak Türkçelerdeki şekli +KIyA [kinye] ve

+KInA biçiminde görülmüştür: Birikiye amrak oğlum! “biricik sevgili oğlum!”,

yağukkıya “yakıncacık”, azkına “azıcık”, azkınya erin “çok az er ile”, yalanğazkıya

“yalnızcacık”, künkiyem “güneşciğim”, oğulkıya “oğulcağız”, ogulkıya “oğulcağız”,

erkiye “erceğiz, küçük erkek, adamcağız”, kızkıya “kızcağız”, közkiye “gözceğiz”,

sözkiye “sözceğiz”, yerkiye “yercik” v.b.

36

31Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216

32 Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), TDK Yayınları. Ankara, 2003, s. 36 33 Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri, TDK Yayınları, Ankara, 2007, s.175

34 Talat Tekin, Orhun Türkçesi Grameri, Simurg Yayınları, Ankara, 2000, s.81 35 Talat Tekin, age., s.81

(20)

Eski Oğuz Türkçesi’nde +GInA/+GIyA küçültme eki yoktur. Bunun yerine sık

olarak +çUK(Az) ve +çAGUz ekleri kullanılır: oglançuk, kızçugaz, kulçugaz.

37

+cAğIz eki: Türkiye Türkçesi’ndeki +cIğAz, +cUğAz’in bir eşi olan bu ek

isimden isim yapma eki ile aynı görevdedir. İki terkipten ibarettir ve bitiştiği isim ve

isim niteliği gösteren sözlere genellikle küçüklük, sevme, okşama, mecaz, kinaye

anlamları vermektedirler. Yalnız bunda zavallılık ifadesi biraz daha kuvvetlidir. Yazı

dilinde günümüzde işlekliğini kaybederek yerini +cağız, +ceğiz ekine bırakmıştır.

Bugün hanımcığazım, beyciğezim, yavrucuğazım gibi örneklerde nadir olarak

kullanılmaktadır. Çoğu ağızlarda ise işlekliğini korumuş bulunmaktadır. Batı

Türkçesi’nin doğu ağızlarında bu ek, batı ağızlarında +cağız, +ceğiz eki işlek olarak

görülür. Batı ağızlarında da bu eki kullananlar bulunmaktadır. Rumeli ağızlarının

bazılarında da bu ek kullanılır. Özet olarak ağızlarda, yazı dilinin aksine, işleklilik daha

çok +cIğAz, +cUğAz tarafındadır.

38

Bu ekin +cuk, +çük’ten çıktığı anlaşılmaktadır. Eski Anadolu Türkçesi’nde

+çUğAz şeklinde idi: kızçuğaz, gözçügez örneklerinde olduğu gibi Eski Anadolu

Türkçesi’nden sonra ortaya çıkmıştır. Vokal uyumuna da aynı şekilde son zamanlarda

uymuştur. Bugün diğer küçültme ekleri gibi çoğunlukla c’li söylenmektedir ve

konsonant uyumuna fazla bağlı görünmemektedir: çocukcağız, adamcağız, kızcağız,

hayvancağız, kadıncağız, şuncağız, oncağız, köyceğiz, evceğiz, kediceğiz, efendiceğiz,

gözceğiz, evceğiz, kuşcağız, köyceğiz, yavrucağız, körpeceğiz. Bir fincan sütceğiz içti.

Size bir hediyecik getirdim.

39

Eski Anadolu Türkçesi’ndeki +cUGAz eki için G. Gülsevin “küçültmelik” eki

ifadesini kullanmış ve şöyle bir açıklamada bulunmuştur: “Bergamalı Kadri, ism-i

tasgir başlığı altında +cUGAz ve +cUK eklerini verir. “k” ile biten kelimelerin

Bergamalı Kadri, aslında bu iki ekin aynı ek olduğunu söyler. +cUK eki çok hecelilerde

tasgir yapmakta, +cUGAz ise tek hecelilere eklenmektedir. Bergamalı Kadri’nin verdiği

kural, eklerin Eski Anadolu Türkçesi’ndeki metinlerinde tespit edebileceğimiz

örneklerinde de geçerlidir: evcügez, gözcügez, kılcugaz, kızcugaz, kurtcugaz,

toncugaz”.

40

37Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216 38Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.218 39Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.218 40Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219

(21)

Söz konusu ek Azerbaycan Türkçesi’nde +cığaz, +cagız, +ciyez, +ciyez, +cuğaz,

+cüyez şeklinde kullanılmaktadır. Bu ek çok yaygın değildir ve eklendiği sözlere

genellikle küçüklük, sevme, okşama, mecaz ve kinaye anlamları verir; örneğin:

adamcığaz, kişiciyez, gelinciyez, gözciyez, gızcığaz, evciyez, uşagcığaz, dilciyez,

gurucığaz, bibiciyez, guşcuğaz, adamcığaz.

41

Türkmen Türkçesi’nde +cagaz, +cağaz şeklinde olan bu ekin, sadece kalın ünlü

şekli bulunmaktadır ve kalınlık-incelik uyumuna girmez. Ünsüz uyumuna da girmeyen

ve işlek olarak kullanılan bu ek; küçültme, sevgi ve acıma anlamlarını verir: buucağaz

“bu kadarcık”, gıızcağaz “kızcağız”, gülcağaz “çiçekceğiz”, pişikceğiz “kediceğiz”,

atcağaz “atcağız, küçük at”, çaaycağaz “küçük çay”, yaağcağaz “küçük yağ,

yağcağız”.

42

Gagavuz Türkçesi’nde +cA(A)z şekliyle gördüğümüz bu ek ise +cAK eklerine

kuvvetlendirme eki +(I)z getirilerek meydana getirilmiş olduğu düşünülür. +cAğIz, -ğ-

erimesi ve ünlü benzeşmesi ile +cAAz şeklini almakta, hatta bazen hece yutumu ile

+Caz haline gelebilmektedir: doncaaz, paycaazım, sucaaz, yolcaazlar, erceezler,

kızçaaz, fesçeez, yolcaz, gölcez, şafkçez, kuş sesçezi.

43

+çA eki: +çA ekinin meydana çıkmasında görülen üçüncü aşama bünyesindeki

eşitlik ve karşılaştırma vasıflarının çekim eklerine özel olan geçici ilgiler kurmaktan

çıkarak ve yeni teşkiller meydana getirerek bir yapı eki özelliği kazanmasıdır. Böylece

ek artık belirli bir anlama gelmekle beraber, belirli koşulları içeren kelimelere de

eklenebilmekte, küçültme v.b. isim ve sıfatları teşkil etmektedir.

44

Küçültme şekilleri yapan +çA eki Türkçe’de daha çok sıfatlara gelir. Bununla

birlikte Özbek, Kırgız, Osmanlı, Azerbaycan, Kıpçak ve Türkmen lehçelerinde

isimlerden küçültme isimleri teşkil eden +çA ekleri de görülüyor: Özb. gızça “küçük

çocuk”; Kır. tanaça “küçük dana”; Osm. yaàmurça “geyik yavrusu” v.b.

45

Türkçede Farsçadan geçme bir küçültme +çA’sı da bulunduğundan, Türkçedeki

isimlerden küçültme isimleri teşkil eden +çA ekinin, Farsçadan geçme +çA eki ile

karışması ihtimali bulunmaktadır. Aradaki bu ilişkilerin tespiti ise, malzemenin

durumuna göre imkân dâhilinde değildir.

46

41Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219

42 Ahmet Bican Ercilasun, Türk Lehçeleri Grameri, Akçağ Yayınları, Ankara, 2007, s. 249 43Nevzat Özkan, Gagavuz Türkçesi Grameri,TDK Yayınları, Ankara,1996, s.102

44Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219 45Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219 46Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219

(22)

+çA eki sıfatlara ve sıfat olarak kullanılan başka kelimelere de gelerek küçük

bir benzerliğin ifadesi olan küçültme sıfatlarını yapar: Kökt. azça, Uyg. mengiligçe

“sevinçli, sevinçlice”, Trkm. yazıúlıca “günahlı, günahlıca” v.b

47

.

+cA aslında sıfatlara gelen vurgulu bir küçültme eki, yani bir çekim eki

görevindedir: bolca, büyükçe. Bu ekin henüz yazıya geçmeyen uzatılmış bir +cAnA

şekli de vardır ki “oldukça” anlamına gelir, bazen de küçültme anlamı taşır, vurgu son

heceye kayar: bolcana, büyükçene, eskicene, sulucana, aptalcana, fazlacana, güzelcene

v.b.

48

+cIK eki: Küçültme ekleri, eklendikleri sıfatın sahip olduğu niteliği

azaltmaktadır. Bu açıklama, gurubun (+cA, +rAK, +cIK, +sI, +msI, +mtIrAK) +cIK eki

hariç diğer ekleri için geçerlidir. +cIK eki, niteleme sıfatlarına eklendiğinde, kattığı

anlam bakımından grubun diğer eklerinden farklılık göstermektedir. Örneğin: güzelce

kız. Bu eklerle yapılan sıfatlar, türedikleri kelime kökü veya gövdesinin anlamına

kıyasla azalma yönünde bir ifade gösterir. +cIK ekinin grubun diğer üyelerinden

farklılığı, eklendiği sıfatın niteliği taşıma derecesini artırmasıdır.

49

Bir ismin ifade olarak anlatmak istediği varlık küçültülmek, azaltılmak,

küçümsenmek istenirse, o isme -sessizler benzeşmesine ve sesliler uyumuna göre-,

+cIK, +cAğIz ve pek fazla kullanılmamakla beraber +cAK eklerinden biri getirilir; bu

şekilde türemiş isimlere küçültme isimleri denir: evcik “küçük ev”, yirmi beş kuruşçuk,

ressamcık “küçümsenen, küçük görülen ressam veya küçük ressam” v.b.

50

Türkiye Türkçesi’nde küçültme, isimlere çoğunlukla +cIK, +cUK eki getirilerek

yapılır. Bunlardan kimi küçültme anlamı (kitapçık), kimi sevgi (yavrucuk), kimi şefkat

(ninecik), kimi de acıma (kedicik) anlamları verir.

51

İsimlere ve sıfatlara küçültme, pekiştirme, sevgi ve acıma ifadesi katan bir ek

olarak görev yaptığı görülmüştür: elmacık (kemiği), köprücük (kemiği), bademcik,

dağarcık, gelincik, kılçık, tepecik, Ayancık, Çınarcık, Gölcük, Kalecik, annecik, azıcık,

daracık, ufacık, yumuşacık, kızılcık “bir meyve adı”, yılancık “bir hastalık adı”,

maymuncuk “kilitli yerleri açmağa yarayan bir alet”, gelincik “lale”, tatarcık “bir

sivrisinek cinsi”. Anadolu ağızlarında kılçık “çayır dikeni”, derecik (küçük dere),

gölcük (küçük göl). Bu ek, +cXK şeklinde, Batı Türkçesi’nin başından beri görülen ve

47Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219

48Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri, TDK Yayınları, Ankara, 2007, s.350 49Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224

50Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224 51Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224

(23)

son zamanlarda çok işlek hale gelen bir ektir. Bu ekler Oğuz gurubu lehçelerinde hemen

hemen aynıdır.

52

Başlıca görevleri isimden küçültme ve sevgi ifade eden isimler yapmaktır. Bu iki

görevi bazen birbirine karışmış olarak, bazen de tek başlarına görünürler: babacık,

dudakcık, kulakcık, ufacık (<ufa- ca-cık) örneklerinde olduğu gibi. Bu ek kök ve

gövdelere esas olarak doğrudan eklenmektedir. Fakat bazı örneklerde araya bir vokal

girdiği de görülür: bir-i-cik, az-ı-cık, dar-a-cık gibi.

53

+cIK, +cUK eki Eski Türkçe’de bulunmamaktadır. Bu sebepledir ki bu ekin

Türkçe’de eskiden beri görülen ve kendisinin bir eşi olan +cAK ekinden türemiş olduğu

anlaşılmaktadır. Sonradan ortaya gelmekle birlikte son zamanlarda işlekliği çok

artmıştır. Ekin başlangıçta yalnız +ç’li şekilleri de vardı. Eski Anadolu Türkçesi’nin

sonlarında ekin bazen +c’li olduğunu söylemek doğru olacaktır. Batı Türkçesi’nin ilk

zamanlarından sonra ise, Osmanlıcanın son devirleri ile Türkiye Türkçesi’nde ekin

yalnız +c’li şekilleri kullanılmıştır. Ekin bugün bile konsonant uyumuna tam olarak

uymaması bunu göstermektedir. Gerçekten ek bugün bile sedasız konsonantlardan sonra

tam +ç ile söylenmemekte, +c sesi ağır basmaktadır. Bununla beraber konsonant

uyumuna doğru bir eğilim görülmüyor da denemez. Bugün ekin sedalı, sedasız

seslerden sonraki söylenişleri arasında bir fark vardır ve sedasızlardan sonra ek tam +ç

ile söylenmiyorsa bile sedalılardan sonraki gibi tam +c ile de söylenmemektedir. Her

halde ekin çok yakında konsonant uyumuna bağlanma işi tamamlanacak ve bugün

belirmiş olan +c’li şekiller açık olarak ayrılacaktır. Ekin vokal durumuyla ilgili de ekte

gelişmeler olmuştur. Eski Anadolu Türkçesi’nde ekin sadece yuvarlak vokalli şekilleri

vardır. O demektir ki o devrede görülen yuvarlaklaşma temayülüne bağlı kalarak birçok

ekler gibi bu ek de yalnız yuvarlak vokalli şekilleri ile kullanılmıştır: tutaçuú

“dudakcık”, giceçük úaraçuú örneklerinde olduğu gibi. Ekin düzlük-yuvarlaklık

uyumuna girerek yuvarlak şekillerinin yanında düz şekillerinin de ortaya çıkması

Osmanlıca içinde olmuş, Osmanlıcanın son devirleri ile Türkiye Türkçesi’nde ek vokal

bakımından çok şekilli olarak kullanılmıştır.

54

Bugün bilhassa sevgi fonksiyonu ile çok işlek durumda bulunmakta; sevgi,

yakınlık, samimilik ifadesi için hitaplarda sonuna iyelik eki de getirilerek en geniş

52Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224 53Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224

(24)

ölçüde kullanılmaktadır: anneciğim, babacığım, úardeşciğim, ablacığım, yavrucuğum,

Ahmetciğim, Gönülcüğüm, Neclacığım, Farukcuğum örneklerinde olduğu gibi.

55

+cAK eki: Bu ek Türkçede en başından beri kullanılan, fakat işlekliği gittikçe

azalan bir ektir. Yapım eki olarak başlıca görevi küçültme ve sevgi ifade etmektir. Bu

hali ile +cIK, +cUK ekinin bir benzeri durumundadır. Bu yakınlığa ve +cIK, +cUK

ekinin yeniliğine bakılırsa +cIK, +cUK ekinin +cAK ekinden türemiş olduğu

söylenebilir. Eskiden +cAK’lı olan örneklerin sonradan +cIK, +cUK’lu olması da bunu

göstermektedir. +cIK, +cUK’un kullanım alanını gittikçe genişleterek çok işlek

küçültme eki haline gelmesine karşılık eski +cAK küçültme eki zamanla işlekliğini

kaybetmiş ve ancak sayılı bazı örneklerde kullanış sahasında kalmıştır: kuzucak,

yavrucak, yumurcak (yumrucak), büyücek (< çabuk-çak), evcek, ailecek gibi.

56

+can eki: Oğuz grubunun dört lehçesi arasında yalnızca Türkmen Türkçesi’nde

karşılaştığımız bu ek, küçültme eki olarak kullanılmaktadır. Farsça’daki sevgi ve şefkat

bildiren “cÀn” kelimesiyle bağlantılı olabilir: Nuurcaan “Nurcan”, Bedircaan

“Bedircan”, ececaan “annecik, anneciğim”, dayõacaan “teyzecik, teyzeciğim”

57

+gılt eki: +sov, +msov, +şın gibi eklerle beraber Türkmen Türkçesi’nde

rastladığımız bir başka ek de +gılt ekidir, sıfatların küçültme derecesini oluşturan

eklerden sayılır: delisov, garaşın, sargılt.

58

+(I)mtIl, +(U)mtUl eki: Yalnızca Azerbaycan Türkçesi ve Türkmen

Türkçesi’nde bulunan +mtıl eki, Azerbaycan Türkçesi’nde düzlük-yuvarlaklık uyumu

değeri hem dar-düz, (ı,i) hem de dar-yuvarlak (u,ü) ünlülüdür. Türkmen Türkçesi’nde

ünlülü şekilleri vardır. Ek, her iki lehçede de ünsüzle biten kelimelere eklendiğinde

ünlü uyumlarının gerektirdiği şekilde bağlantı ünlülerinden birini(ı, i, u, ü) almaktadır.

Ek, hem Azerbaycan Türkçesi’ndeki hem de Türkmen Türkçesi’ndeki gramerlerde

“sıfatların azaltma dereceleri” ele alınırken görülmektedir.. Yani +(I)mtIl, +(U)mtUl

eki, her iki lehçede de sıfat derecesi eki olarak ele alınır.

59

+ImtIK eki: Eski Türkçe’den beri renk ve tat sıfatlarına gelerek benzerlik

sıfatları yapan bir +ImtIK eki bulunmaktadır. Doğu Türkçesi’nde bu ek ve +(I)mtIl eki

erkenden yaygın bir olarak görünür. Batı Türkçesi’nde ise anlamdaşları olan +ImsI ve

55 Muharrem Ergin, age., s.163 56Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.227 57Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.228 58Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.228 59Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.228

(25)

+ImtrAK ekleri yanında her ikisi de daha az verimli olmuştur: bozumtuk, sarımtık,

karamtık, değiştiği ekşimti, göğümtül, sarımtıl, acımtıl, agımtul, kızımtul, yaşımtul.

60

+rAK eki: Eski Türkçe’de berkitme sıfatları yapan bu ek (yegrek = pek iyi:

begrek) Eski Osmanlıcada canlı olarak karşılaştırma sıfatları meydana getirmiştir

(yegrek, tezrek).

Dilimizde bu karşılaştırma anlatımını kaybetmiş, tek başlıca renk ve tat

sıfatlarında “oldukça” (salt karşılaştırma) anlatımında bir küçültme eki gibi kalıp

yaygınlaşmamıştır ve de sayılı sıfatlara gelir. Donuşmuşluk nedeniyle o artık bir çekim

eki sayılmaz: akrak, kararak, gökrek, bozrak, sarırak, siyahrak, acırak, ekşirek, kısarak,

küçürek, ufarak gibi.

61

Bugün kullanılmakta olan Türkmen Türkçesi’nde +rAK eki, sıfatların azaltma

derecesini oluşturan eklerdendir. Ekin işlevi için, +rAK eki kendi semantiği

doğrultusunda ilave edildiği sözlere, bu sözün önceki manasına göre azlığı ifade eden

bir mana katmaktadır ve ayrıca anlam yönünden ise, söz konusu şeydeki tadın, rengin,

durumun aslı şeklinden az olduğunu anlatır.

62

60Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.228 61 Tahsin Banguoğlu, age., s.198

(26)

2. TÜRKİYE’DE HALK AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜ’NDE GEÇEN

KÜÇÜK/KÜÇÜLTME ANLAMINDAKİ KELİMELER

Türkiye Türkçesiyle ilgili ağız çalışmaları 19. yüzyıla kadar gitmektedir. Ağız

çalışmalarının önemli bir kısmını ise ağızlarda bulunan söz varlıklarını derleme ve

bunlar üzerine araştırma yapma oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türk diliyle

ilgili derleme kelimelerinin yer aldığı ilk sözlüğümüz Kaşgarlı Mahmut'un Divanü

Lügati't Türk'üdür. Türk illerini, obalarını gezerek oluşturduğu bu sözlükte Kaşgarlı

Mahmut sadece kelimeleri vermekle kalmamış bu kelimelerden ve kullanımlarından

hareketle Türk lehçelerinin izlerine de ulaşmış ve diyalektolojik çıkarımlarda

bulunmuştur.

63

Sonraki zamanda ise Türkiye Türkçesinin ağızlarındaki söz varlıklarının,

alanında uzman veya gönüllü kişilerce derlenmesi, Derleme Sözlüğü gibi devasa bir

külliyatı ortaya çıkarmıştır.

64

Fakat Anadolu'nun çeşitli ağızlarında henüz kayda

geçirilmeyen sözvarlıklarının olduğu da muhakkaktır. Bunların derlenmesi, kayda

geçirilmesi, anlamlarının verilmesi, kullanımlarının örneklendirilmesi önemli bir

çalışma alanı oluşturmaktadır.

Derleme Sözlüğü, 1932 yılına kadar yazı dilimize girmemiş ve 1932-1960 yılları

arasında, yurdumuzun türlü bölgelerinde halk ağzından derlenmiş olan Türkçe veya

Türkçeleşmiş sözleri içine alan bir sözlüktür. Bu eser iki büyük derlemenin sonucu

ortaya çıkmıştır. Birinci derleme, 1932-1934 yıllarında yapılmıştır. İkinci derleme ise

1952-1959 yılları arasında yapılmıştır. Her iki derlemenin birleştirilmesinden de

Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü meydana gelmiştir. Bu sözlükler yurdun

çeşitli bölgelerinden söz derlemiş olan binlerce gönüllünün göndermiş oldukları

600.000‟den fazla fişe dayanarak hazırlanmıştır.

65

Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü; ağız araştırmaları ve çalışmaları,

ses bilgisi, biçim bilgisi ve sözdizimi bakımından dilsel özellikler taşıdığı gibi söz

varlığına ilişkin yeterli bilgiyi de kapsamaktadır. Ağız araştırmalarında üslup, biçim, iç

63 Metin Demirci, “Derleme Sözlüğü’ne Osmaniye, Düziçi Ağzından Katkılar – 1”, Uluslararası Türkçe

Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 6/3, TÜRKİYE, 2017, s.1361

64 Metin Demirci, age.., s. 1361

65 Meltem Gül, “Türkçe Sözlükler Üzerine Bir Deneme”, TheJournal of Academic Social Science

(27)

tutarlılık, kaynak kullanımı, atıf sistemi ve güncel bilimsel veriler gibi kavramlar

kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesinin hâkim olduğu pekçok yerde, bunların farklı ve

çeşitli yönleri hakkında ciddi araştırmalar gerçekleştirilmiştir.

66

Derleme Sözlüğü’ne dayanılarak yapılan Derleme Sözlüğü ve Kavramlar Dizini

adlı üç ciltlik eser de bu anlamda oldukça kıymetli bir çalışma olmuştur. Tomris Tunç

tarafından hazırlanan bu eserde madde başlarının eş anlamlıları dikkate alınarak, bu

maddebaşı kavramlarının, ağızlardaki diğer karşılıklarını, söyleniş biçimlerini ve yazı

dilindekişekillerini içermektedir.

67

2.1.

“Küçük,

Küçükçe

Küçücük,

Küçülme/Küçülmek,

Küçültme/Küçültmek” Kelimelerinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde

Kullanıldığı Kelimeler

Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü’nde dilbilgisi kavram ve öğelerinin

bu görevlerle tanımlanmasına çok fazla rastlanmamıştır. Küçük/Küçültme konu alanına

dahil edebileceğimiz sadece iki yapı tespit edilmiştir:

ka(I):

2. Küçültme ilgeci, +cak, +cek : Yavruka geliyor.C.4, s. 2578

opo:

İsimlerin sonuna takılan, -ceğiz, -cağız anlamında küçültme eki:

Ayşeopo.C.5, s. 3287

“Küçük” kelimesinin bire bir geçerek kullanıldığı küçük/küçültme anlamındaki

kelimeler aşağıdadır:

66 Ahmet Adıgüzel, “Dünyada ve Türkiye Türkçesinde Ağız Çalışmaları ve Yöntemler”, Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic- 8(9),

Ankara-Turkey, 2013, s.387

(28)

abuca-3: 9.Yetişmiş, büluğa ermiş

küçük kız kardeş.C.1, s. 4

ada yavrusu: Bir çifte küçük balıkçı

kayığı.C.1, s. 65 adak(I): 2. El büyüklüğünde küçük ekmek.C.1, s. 62 akarcık: Küçük sivilce.C.1, s. 139 akuşka: 50 X 65 cm. çapında küçük pencere.C.1, s. 164

akva: Bir çeşit küçük hançer.C.1, s.

164

ala(VI): Küçük heykel yapılabilen bir

çeşit beyaz toz.C.1, s. 170

alayçik: Küçük bağ evi.C.6, s. 4416

alıntı: Kırpıntı, küçük parça.C.1, s.

220

anaçak: Çobanların kullandıkları

küçük balta.C.1, s. 246

anıḫ-4: 7.Küçük yağ tavası.C.1, s.

269

apsomat: Küçük ateş.C.1, s. 290 arabacı: Küçük testi.C.1, s. 291

aracı:

İki yüzey teşkil eden eriş iplerini birbirinden ayırmaya yarıyan küçük ağaç çivi.C.1, s. 292

arayış(II):

Mutafcılıkta ipleri düzenliyen küçük tahta parçası.C.1, s. 301

arızma: Küçük sahan.C.1, s. 324

ark ḫeği: Küçük küfe.C.1, s. 326

arkaçlık:

2. Kıl veya yünden dokunarak su tuluğuna sarılan veya ocak kenarlarına serilen küçük kilim.C.1, s. 325

arkap(II): Saatin küçük ibresi,

akrep.C.1, s. 326

artık et: Eti yanan hayvanların iç

yağları içinde bulunan kara ve

küçük et parçaları.C.1, s. 334

artuma: Küçük balkon.C.1, s. 336 aşevi: Küçük lokanta.C.1, s. 352

ateşluk:

4. Sigara ve nargile yakmak için ateş konulan küçük, pirinçten araç.C.1, s. 367

atık(III): Yoğurt çalkalanan küçük

yayık.C.1, s. 369

avgun:

3. Kanalla gelen suyun çeşmelere ayrılacağı yerde biriktiği küçük taş havuz.C.1, s. 381

avkmak: 1.Parçalamak, çok küçük

parçalara ayırmak.C.1, s. 387

avlo-5: 4. Dam merteklerinin

küçüğü.C.1, s. 388

avlu içi:

8.Tahıl yıkamak için su kenarına yapılan beton ark, küçük havuz.C.1, s. 388

ayakcık: Küçük el merdiveni, seyyar

merdiven.C.1, s. 400

ayakcıl-1: Küçük el merdiveni, seyyar

merdiven.C.1, s. 400

ayakçalı: 3.Küçük çay masası,

sehpa.C.1, s. 399

ayı bacağı(I): 1.Öndeki küçük yelken,

flok.C.1, s. 416

ayır bayır etmek: Küçük parçalara ayırmak,

parçalamak.C.1, s. 420

ayu bacağı: 1.Öndeki küçük yelken,

flok.C.1, s. 416

babaş(I): Fortlu ve fortsuz küçük çocuk

ayakkabısı.C.1, s. 452

babba(I): Fortlu ve fortsuz küçük çocuk

ayakkabısı.C.1, s. 451

babı(II): Fortlu ve fortsuz küçük çocuk

ayakkabısı.C.1, s. 452

babık(I)-2: Fortlu ve fortsuz küçük çocuk

(29)

bācık: İki şeyi birbirine bağlayan

küçük ip, bağcık.C.1, s. 457

badak(VIII)-1: 1.Toprak testi, küçük

testi.C.1, s. 528

badi(I)-3: 6.Küçük yavru.C.1, s. 678 bakırcık: Küçük bakraç.C.1, s. 494

balavur:

2. Kapıların üstünde dolap yerine kullanılan küçük oyuk.C.1, s. 500

balma(I): Küçük kazan.C.1, s. 510 bance: Küçük testi.C.1, s. 517 bandi: Küçük testi, bidon.C.6, s.

4445

bandik(II): 1.Küçük lamba.C.1, s. 519 bapba: Küçük çocuk ayakkabısı.C.1,

s. 522

bappa: Küçük çocuk ayakkabısı.C.1,

s. 522

bapul: Küçük çocuk ayakkabısı.C.1,

s. 522

barak(X):

Eski mahalle mekteplerinde çocukların altlarına aldıkları küçük minder.C.1, s. 524

barana(I)-1:

1.Grup, takım, kafile, kalabalık, göç, küçük kervan, aile fertleri.C.1, s. 531

bardacık(II): 1.Toprak testi, küçük

testi.C.1, s. 528

bardag-1: 1.Toprak testi, küçük

testi.C.1, s. 528

bardağ-1: 1.Toprak testi, küçük

testi.C.1, s. 528

bardaḫ-1: 1.Toprak testi, küçük

testi.C.1, s. 528

bardak(I): 1.Toprak testi, küçük

testi.C.1, s. 528

barguç: Küçük kazan.C.1, s. 536

barhana, barḫana: 1.Grup, takım, kafile,

kalabalık, göç, küçük kervan,

aile fertleri.C.1, s. 530

barkana-1:

1.Grup, takım, kafile, kalabalık, göç, küçük kervan, aile fertleri.C.1, s. 531

baroş: Küçük kazan.C.1, s. 536

baruş: Küçük kazan.C.1, s. 535

basğuluḫ:

5. Oda kapılarını açmak için üzerine basılan küçük kol.C.1, s. 542

baskı(I):

4. Oda kapılarını açmak için üzerine basılan küçük kol.C.1, s. 542

bastırık(VI)-2:

4.Kapıyı kapatmak için kapıya çakılan ve karga burnuna benzeyen, kapı çerçevesine çakılı demir halkanın deliğine geçirilen küçük mandal.C.1, s. 547

batak(II): 1.Bir iki kiloluk küçük

çömlek.C.1, s. 568

batça: 2. Küçük testi.C.1, s. 570

batya: Küçük toprak tas.C.6, s. 4451

bayda(II):

Çocukların yaptığı bir iki kişilik, altı düz küçük kayık.C.1, s. 579

becen(III):

Sebze bahçesinde tohum ekmek için açılan küçük çukur.C.1, s. 592

beğlik(I): 1.Askerlere verilen küçük

kilim.C.1, s. 598

belik pürtük:

Parça parça, küçük parçalar halinde, kısım kısım.C.1, s. 618

benek: Küçük örge: Benek benek bi

oya işledim.C.6, s. 4456

beñni: Küçük işlengili, benekli,

noktalı.C.6, s. 4456

berdange: Omuzdan ve boyundan asılan

(30)

beroş: Küçük kazan.C.1, s. 536

beruş-2: Küçük kazan.C.1, s. 536

beşyaşar: En küçük yemeni.C.1, s. 645

beysemet:

Hayır için cuma günü dağıtılan küçük ekmek.C.1, s. 648

bezele almak: Hamuru, beze denilen küçük

parçalara ayırmak.C.1, s. 650

bézelemek: Hamuru, beze denilen küçük

parçalara ayırmak.C.1, s. 650

bezemek(III): 2. Yufka ekmeğinin küçük

açılmış olanı.C.1, s. 651

bezenek(II):

Koyunun tırnaklarının biraz yukarısında ve arkada bulunan küçük tırnak.C.1, s. 651

bezi almak: Hamuru, beze denilen küçük

parçalara ayırmak.C.1, s. 650

bezi(I)-1: 2.Küçük yufka ekmeği.C.1, s.

649

bıçıntı:

2.Bıçağın parmağı hafifçe kesmesinden meydana gelen küçük yarık.C.1, s. 657 bıdık bıdık-1: 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdık(I): 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdıl(III): 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdılak: Türlerinin küçüğü ve yuvarlağı.C.6, s. 4458 bıdılıç: 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdılık-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdılış: 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdırık(II): 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdış: 4.Küçük.C.1, s. 659

bıdik: 2.Küçük nakış, leke.C.1, s.

661

bıdik-4: 4.Küçük.C.1, s. 659

bıdilik: 4.Küçük.C.1, s. 659

bıkınak: 3.Keçi ve koyunlarda,

tırnakların biraz yukarısındaki

küçük kemik parçaları.C.1, s. 664 bılız-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bılik(I)-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bılkıl(II): Küçük el lambası.C.1, s. 666 bıttı-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bızdık(III)-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bi dıkım: Küçük parça, bir lokmalık.C.6, s. 4460

bicazı: Küçük harflerle yazı.C.1, s.

679

bicir(I): Küçük fıçı.C.1, s. 682 biddi: Küçük çörek.C.1, s. 684 bidiş: 4.Küçük.C.1, s. 659

bilekter: Küçük arka sepeti.C.1, s. 691 billi(V): Küçük saç ekmeği.C.1, s. 694 billik(I): Küçük çömlek.C.1, s. 694 bir dimla: Biraz, küçük.C.1, s. 699 bir tike: 2.Küçük.C.1, s. 703 birlik: Küçük testi.C.1, s. 702 bitek(III): Pekmez konulan küçük

küp.C.1, s. 709

bittik(III): 4.Küçük.C.1, s. 659

bizik(III):

Sapanın okuna takılan kılıcı tutmaya yarayan küçük demir parçası.C.1, s. 714

bobuk: Fortlu ve fortsuz küçük çocuk

ayakkabısı.C.1, s. 452

bocca: Küçük Avanos testisi.C.1, s.

744

bocuk(III)-1:

1.Çam ağacı veya topraktan yapılmış küçük testi,

yuvarlak, kulpsuz testi.C.1, s. 719

bocut(I)-1:

1.Çam ağacı veya topraktan yapılmış küçük testi,

yuvarlak, kulpsuz testi.C.1, s. 719

Referanslar

Benzer Belgeler

The plural suffix is -lar to words whose final vowel is one of the A-UnDotted Vowels..  Final

Bu ağaçlar sarhoş şoför­ lerden daha eskisi sokağın.... Bir kuşluk

Mutlak yoksulluk sınırı tüm insanlar için önerilen sağlıklı bir yaşam düzeyini sürdürmek için gerekli olan asgari miktardaki gıda maddeleri temel alınarak

3. Şekilde K, L ve M araçlarının tavanlarına iple asılan m kütleli cisimlerin bir anlık durumları görülmektedir. Aynı anda harekete geçen iki araçtan birinin diğerine

A) Çözünen gaz miktarı çözücünün miktarına bağlıdır. B) Ortamın sıcaklığı arttıkça gazın hacminde artma olur. C) Gazlar bulundukları kabın şeklini alır.

Bir kenar uzunluğu 16 cm olan kare şeklindeki karto- nun köşelerinden bir kenar uzunluğu 3 cm olan birer kare kesilerek çıkartılıyor ve kalan karton parçası kıv-

A) Dünya kendi etrafında dönerken bazı yerlerde gece, bazı yerlerde gündüz vakti yaşanır. B) Dünya’nın Güneş etrafında dolanımı 365 gün 6 saat sürer. C) Dünya,

anlamına gelen düşünceyi açıklama özgürlüğü ile ilişkilidir. C) Kitle iletişim özgürlüğü içerisinde bireyin sözlü, yazılı veya basılı bilgi ve düşünceyi arama,