FIRAT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
TÜRKİYE’DE HALK AĞZINDAN DERLEME
SÖZLÜĞÜ’NDE GEÇEN KÜÇÜK/KÜÇÜLTME
ANLAMINDAKİ KELİMELER
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN HAZIRLAYAN
Prof. Dr. Ahmet BURAN
Özgür ASLANKILIÇ
FIRAT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
TÜRKİYE’DE HALK AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜ’NDE
GEÇEN KÜÇÜK/KÜÇÜLTME ANLAMINDAKİ KELİMELER
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
HAZIRLAYAN
Prof. Dr. Ahmet BURAN
Özgür ASLANKILIÇ
Jürimiz, ……… tarihinde yapılan tez savunma sınavı sonunda bu yüksek lisans
/ doktora tezini oy birliği / oy çokluğu ile başarılı saymıştır.
Jüri Üyeleri:
1. Prof. Dr. Ahmet BURAN
2.
3.
F. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulunun …... tarih ve ……. sayılı
kararıyla bu tezin kabulü onaylanmıştır.
Prof. Dr. Ömer Osman UMAR
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
ÖZET
Yüksek Lisans Tezi
Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü’nde Geçen Küçük/Küçültme
Anlamındaki Kelimeler
Özgür ASLANKILIÇ
Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
Elazığ – 2018, Sayfa: X+475
Bir dizi sosyal süreçlerin bileşkesi olan kültür, bir milletin hayat tarzını ifade
ederken, tarih sahnesine çıkışından günümüze kadar elde ettiği birikimleri de gözler
önüne sermektedir. Zira bugünün hayatı, dünün kültür birikimidir. Toplum olarak köklü
bir geçmişe sahip olmamız bu birikimi giderek artırmıştır. Bu sebeple dilimizde mevcut
olan ekler ve bu eklere dair oluşturulmuş kavram alanları, her türlü varlığı birbirinden
ayırmaya fayda sağlayan, insanlık tarihi kadar eski ve aynı zamanda ona paralel olarak
gelişen bir olgudur. Bu olgu insanın, hem kendisi hem de kendi dışındaki insanlarla ve
diğer varlık alanlarıyla dil sayesinde iletişim kurmasına olanak sağlar. Bütün insanlar
için ortak olan bir bilgi alanı oluşturur ve o alanı nesilden nesile dil yoluyla aktarır.
Fakat toplumun bireye bağışladığı en güzel yurt olan dil, kendi başına yaşayamaz.
Bireylerin kullanımı ile yaşar. Bu bakımdan dil tarihtir, coğrafyadır, tüm değerlerin
yaşadığı alandır. Duyarlılığımızı, düşüncelerimizi, yaratıcılığımızı besleyen en bereketli
topraktır. Bu topraklar geçmişi, geleceği ve sonsuzu birlikte kucaklar. Ancak zekâ,
duygu ve düşünce sistemi bütün insanlarda ortak olmasına rağmen, zihin faaliyetlerinin
sonucu olan ek ve kavramların kelimelerde buldukları anlam farklılık taşıyabilmektedir.
Bu itibarla çalışmada, bir şeyin küçüğünü, nicelik ve nitelik olarak gösteren
küçültme ekleri, kavramları ve kavram alanları 12 ciltlik Derleme Sözlüğü’nde ayrı ayrı
tespit edilip incelenmiştir. Küçültme ekleri ve kavram alanları içerisine giren her türlü
ek ve kelime, karşılarına kullanıldıkları anlam ve yöreler yazılarak oluşturulmuş ve bu
şekilde tasnifi yapılmıştır. Küçültme eki ve kavram alanlarının yaygın bilinen küçük,
ufak, az, minik gibi kelimelerin yanı sıra farklı ek ve kavramlarla da ifade edilmiş
olduğu görülmüştür. Çünkü inanılan o dur ki; dilde oluşan ve tespit edilmiş olan
küçük/küçültme anlamlarının çeşitliliği, dıştaki tabiat dünyasının küçük bir modeli
gibidir. Ve dilimizin söz konusu zenginliğini gözler önüne sermektedir.
Anahtar Kelimeler: Dil, Derleme Sözlüğü, Küçük/Küçültme, Küçültme Ekleri
ABSTRACT
Master Thesis
The Words Meaning Small/ Lessen That Take Place In The Colloquial Language
Compilation Dictionary In Turkey
Özgür ASLANKILIÇ
The University of Fırat
The Institute of Social Science
The Department of Turkish Language and Litareture
Elazığ-2018; Page: X+475
The culture which is a product of a series of social processes, not only expresses
the life style of a nation but also reveals the accumulation that gained from the starting
in history scene to these days. Because the life of today is the culture accumulation of
yesterday. The reason that we we have a long standing background has increased this
accumulation. Therefore the affixes that are existing in our language and the concpetual
fields which have been constituted about these appixes, are fact that avail to distinguish
all kind of entity, not only as old as history of humanity but also improves collaterally to
it. This fact enables the human to communicate with oneself, other people except
oneself and the other realm of existence. It constitues an information field that is
common for all humanity and transfers this field from generation to generation through
language. However, the language which is the most beautiful country that community
donated to person, is not able to live oneself. It lives due to person’s usage. From this
point of wiev, language is history, geography, a field where all values can live. It is the
most fertile land that feeds our creativity, our thoughts and our susceptibility. These
lands embraces the past, future and infinity. However, though the systemf of
intelligence, emotion and idea are common, the meaning which affixes and concepts -
that are result of cerebration – find in words, can differ.
In this repect, reduction affixes, concepts and conceptual fields those show the
smaller of something and fewness of something in terms of quality and quantity, are
detected in 12 Volumes of Dictionary of Collation and examined. All kinds of affix and
word which are in the scope of the reduction affixes and conceptual fields, are
constituted by writing the meaning and region where they are used , to their opposite
and classified in this way. It is seen that reduction affixes and conceptual fields are
stated with not only words - which are common - such as; small, little, few, tiny but also
with different affix and concept. Because it is believed that variety of reduction affix
and conceptual field those occured and detected in language, are like a small model of
nature world outside. And it also reveals the relevant wealth of our language.
Keywords: Language, Dictionary of Collation, Reduction, Reduction Affixes
İÇİNDEKİLER
ÖZET ... II
ABSTRACT ... IV
İÇİNDEKİLER ... VI
ÖN SÖZ ... VIII
KISALTMALAR ... IX
BİRİNCİ BÖLÜM
1. GİRİŞ ... 1
1.1. Türkçenin Kavram Alanı Zenginlikleri ... 1
1.2.Türk Dilinde Küçültme Kavramı ... 5
İKİNCİ BÖLÜM
2. TÜRKİYE’DE HALK AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜ’NDE GEÇEN
KÜÇÜK/KÜÇÜLTME ANLAMINDAKİ KELİMELER ... 15
2.1. “Küçük, Küçükçe Küçücük, Küçülme/Küçülmek, Küçültme/Küçültmek”
Kelimelerinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 16
2.2. “Ufak, Ufakça, Ufacık, Ufalma/Ufalmak, Ufaltma/Ufaltmak” Kelimelerinin
Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 93
2.3. “Mini, Minimini, Minik, Minicik, Minnacık” Kelimelerinin Küçük/Küçültme
Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 113
2.4. “Yavru” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı
Kelimeler ... 113
2.5 “Büyüyememiş…” Şeklinde Devam Eden Kelimelerin Küçük/Küçültme
Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 130
2.6. “Yeni doğmuş…” Şeklinde Devam Eden Kelimelerin Küçük/Küçültme
Anlamları İçinde Kullanıldığı Kelimeler ... 134
2.7. “Şubat Ayı” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı
Kelimeler ... 136
2.8. “Serçe Parmak” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı
Kelimeler ... 136
2.9. “Fındık” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı
2.10. “Kırıntı” Kelimesinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde Kullanıldığı
Kelimeler ... 138
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DEĞERLENDİRME-SONUÇ ... 140
3.1. Summary ... 142
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. SÖZLÜK ... 144
KAYNAKÇA ... 472
EKLER ... 474
Ek 1. Orjinallik Raporu ... 474
ÖZ GEÇMİŞ ... 475
ÖN SÖZ
İnsan, hem kendisi hem de kendi dışındaki insanlarla ve diğer varlık alanlarıyla
dil sayesinde iletişim kurar. Bütün insanlar için ortak olan bir bilgi alanı oluşturur ve o
alanı nesilden nesile dil yoluyla aktarır. Bir dizi sosyal süreçlerin bileşkesi olan kültür
ise bir milletin hayat tarzını ifade ederken, tarih sahnesine çıkışından günümüze kadar
elde ettiği birikimleri de gözler önüne sermektedir. Toplum olarak köklü bir geçmişe
sahip olmamız da bu birikimi giderek artırmıştır. Bu sebepledir ki toplumun bireye
bağışladığı en güzel yurt olan dil, kendi başına yaşayamaz. Bireylerin kullanımı ile
yaşar. Ancak kullanımlar elbette ki farklılık göstermektedir. Dilin kullanımındaki bu
zenginlik nihayetinde şahsımı, bu tez konusunu çalışmaya yönlendirmiştir.
Bu itibarla çalışmada, bir şeyin küçüğünü/küçüklüğünü nicelik olarak gösteren
küçük/küçültme anlamlı kelimeler 6 ciltlik Derleme Sözlüğü’nde (Birleştirilmiş
Tıpkıbasım) ayrı ayrı tespit edilip incelenmiştir. Küçük ve Küçültme anlamına gelen her
türlü kelime, karşılarına kullanıldıkları il/ilçe yazılarak oluşturulmuş, geçtiği cilt ve
sayfa numaraları ayrıca verilerek bu şekilde tasnifi yapılmıştır. Çalışmada ‘Küçük’ ve
‘Küçültme’ anlamlarının yaygın bilinen küçük, ufak, minik gibi kelimelerinin yanı sıra
farklı kavramlarla da ifade edilmiş olduğu görülmüştür. Bu sebeple inanılan o dur ki;
dilde oluşan ve tespit edilmiş olan küçük/küçültme anlamlarının çeşitliliği, dıştaki tabiat
dünyasının küçük bir modeli gibidir. Ve dilimizin söz konusu zenginliğini gözler önüne
sermektedir.
Çalışma kapsamında, Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü’nün tüm
ciltlerindeki kelimeler küçük/küçültme anlamında kullanıldığı takdirde tasnife dahil
edilmiştir. Küçültme ekleri ve kelimeleri kullanıldığı halde küçük/küçültme anlamı
göstermeyen kelimeler tasnif dışı bırakılmıştır. Çünkü bu kelimelerin farklı anlamlarda
(büyütme, abartma, pekiştirme, acıma v.b.) kullanıldıkları görülmüştür. Anlamlar
içerisinde geçen kavramların ‘bir kimse veya şeyin küçüğü/küçültülmüşü’ olmasına
dikkat edilmiştir. Neticede tespit edilmiş olan tüm kelimeler dahil oldukları anlam
ilişkilerine göre incelenmiş ve listeler halinde verilmiştir. Son olarak ise incelenen tüm
kelimeler sözlük olarak çalışmanın sonuna eklenmiştir.
Bu çalışma sırasında beni sabırla dinleyen ve yol gösteren saygı değer hocam
Prof. Dr. Ahmet BURAN’a minnet ve teşekkürlerimi bir borç bilirim.
KISALTMALAR
İl Adlarının Kısaltmaları
Adana
Ada.
Adıyaman
Adı.
Afyon Karahisar
Af.
Ağrı
Ağ.
Amasya
Ama.
Ankara
Ank.
Antalya
Ant.
Artvin
Ar.
Aydın
Ay.
Balıkesir
Ba.
Bilecik
Bil.
Bingöl
Bn.
Bitlis
Bt.
Bolu
Bo.
Burdur
Brd.
Bursa
Brs.
Çanakkale
Çkl.
Çankırı
Çkr.
Çorum
Çr.
Denizli
Dz.
Diyarbakır
Dy.
Edirne
Ed.
Elâzığ
El.
Erzincan
Ezc.
Erzurum
Ezm.
Eskişehir
Es.
Gaziantep
Gaz.
Giresun
Gr.
Gümüşhane
Gm.
Hakkâri
Hak.
Hatay
Hat.
Isparta
Isp.
İçel
İç.
İstanbul
İst.
İzmir
İz.
Kars
Kr.
Kastamonu
Ks.
Kayseri
Ky.
Kırklareli
Krk.
Kırşehir
Krş.
Kocaeli
Kc.
Konya
Kn.
Kütahya
Kü.
Malatya
Ml.
Manisa
Mn.
Maraş
Mr.
Mardin
Md.
Muğla
Mğ.
Muş
Mş.
Nevşehir
Nş.
Niğde
Nğ.
Ordu
Or.
Rize
Rz.
Sakarya
Sk.
Samsun
Sm.
Siirt
Sr.
Sinop
Sn.
Sivas
Sv.
Tekirdağ
Tk.
Tokat
To.
Trabzon
Tr.
Tunceli
Tn.
Urfa
Ur.
Uşak
Uş.
Van
Vn.
Yozgat
Yz.
Zonguldak
Zn.
DİĞER KISALTMALAR
C
:Cilt
s
:Sayfa
v.b. :ve benzeri
yay :Yayınları
1.GİRİŞ
1.1. Türkçenin Kavram Alanı Zenginlikleri
Toplumun bireye bağışladığı en güzel yurt olan dil, kendi başına yaşayamaz.
Bireyin ya da bireylerin kullanımıyla yaşar. Bu bakımdan dil tarihtir, coğrafyadır, tüm
değerlerin yaşadığı alandır. Duyarlılığımızı, düşüncelerimizi, yaratıcılığımızı besleyen
en bereketli topraktır. Bu topraklar geçmişi, geleceği ve sonsuzu birlikte kucaklar. Bu
çerçevede Türkçenin kavram alanı zenginliklerini ve sözcük düzeyindeki zenginliklerini
incelerken, tüm ortak çalışmaların inceleme sonuçlarının, kültür tarihine önemli
katkıları olduğunu unutmamak gerekir.
1Bir dilin zenginliğini kanıtlar nitelik gösteren en önemli faktör, bir kavramla
ilgili, birbirinden çok küçük anlam farklarıyla ayrılan, eşanlamlı sayılan sözcüklerin,
deyimlerin sayıca fazlalığıdır.
2Yaklaşık olarak XVII. yüzyıldan beri, kelimeler, kavramların içine yerleştiği
kalıplar olmayıp birbiriyle sıkı ilişkili değerlerden oluşmuştur. Dil denen sistem içinde,
genel olarak ortak sayılabilecek birtakım tasavvurların, kavramların sese çevrilmiş
temsilcileri, her dilin kaynaşmış bir düşünce-ses birleşimi olduğunu kabul edilmektedir.
Ferdinand de Saussure'ün kuramı, XX. yüzyılın başlarında dil denen sistem içindeki
öğelerin, özellikle de kelime adı verilen belirtilerin çeşitli niteliklerini çözmeye çalışmış
ve birçok kişi tarafından benimsenmiş, yerleşmiş yargılara varmıştır. Bu sebeple
günümüzün yapısal dilbilimi çalışmaları onun koyduğu temeller üzerinde yükselmiştir,
demek mümkündür.
3Saussure, oluşturduğu temellerde kelimelerin başka öğelerle ilişkilerini, ayrıca
çağrışım ilişkilerini de belli etmeye çalışmıştır. Alman dilcisi J. Trier'in de dil alanı
(Sprachfeld) adıyla uyguladığı,sonradan başkalarınca da ele alınan yöntemi ise,
kavramların da tıpkı mozaik gibi birbirini sınırlandıran çeşitli parçacıkların
1 M.Osman Toklu, Dilbilime Giriş, Akçağ Yay., (2.Baskı), Ankara, 2007, s.116
2 Doğan Aksan, Türkçenin Zenginlikleri İncelikleri, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2011, s.79
3 Doğan Aksan, “Kavram Alanı-Kelime Ailesi İlişkileri ve Türk Yazı Dilinin Eskiliği Üzerine”, Türk Dili
birleşmesinden oluştuğu ilkesinden yola çıkmıştır. Bu kurama göre her kavramın değeri,
ancak kapladığı yerle ve öteki kavramlarla bağıntısına göre belli olmaktadır.
4Türkçede ise kavram alanını, “birbiriyle ilişkili ve birbirine yakın kavramların,
eşanlamlıların, içinde düşünüldükleri alan" olarak tanımlamak mümkündür. Dolayısıyla
Türkçedeki örneğin;bıkmak-bezmek-usanmak-bıkkınlık getirmek, usanç, bezginlik,
bıkkınlık... öğelerinin bir kavram alanı içinde düşünülebilecekleri muhakkaktır.
5Kavram karşısında zihnimizde ilk uyananlar, çağrışımın etkisiyledir. Aysever,
Platon’dan hareketle adlandırmaları şöyle ifade etmektedir: “Ressam nasıl renkler ve
şekiller aracılığıyla resmettiği şeyi taklit edip onun bir imgesini (eikon) yaratırsa, adlar
verilirken de farklı bir yoldan, yani bu kez, harfler ve heceler kullanılarak şeylerin
özleri taklit edilip onların imgeleri yaratılır”
6Kavram alanını oluşturan çağrışımlar ise, davranışlar, düşünceler ve kavramlar
arasında yer ve zaman birliğinin etkisiyle oluştrulan bağlantılar sonucu, kavramın
tasarlanmasıyla, tasarlamanın da yansımaya dönüşmesiyle oluşmaktadır. Diğer bir
deyişle çağrışım, kavram ile kelime arasındaki geçiş aralığıdır. Çağrışımın kelimeye
yüklediği anlam ve anlamlar dizisinde “kavram” odaklı bir yaklaşım söz konusudur.
7Dilbilimci Prof. Dr. Doğan AKSAN ise, herhangi bir dili zengin ya da yoksul
olarak nitelendirebilmek için ilk akla gelen ölçütler konusunda şu dört soruyu
sormaktadır:
81- Bir dildeki sözcük sayısı, özellikle kültür dili sayılan dillerle
karşılaştırıldığında ne durumdadır?
2- Bir dil, doğadaki nesneleri, evreni, insan davranışlarını ayrı ayrı
adlandırabiliyor, soyut kavramları yeterince karşılayabiliyor, bilimde, teknikte, sanatta
oluşan kavramları kendi öğeleriyle anlatabiliyor mu?
3- Aynı kavram alanında çeşitli sözcüklere, değişik anlatım yollarına sahip mi?
4- Bir dilin söz varlığı acaba hangi ölçüde kendi sözcüklerinden oluşuyor?
Bu görüşleri sonrasında AKSAN, bugün kültür dili, bilim dili olarak nitelenen
Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca gibi dillerin, bütün alanlarda,
4 Doğan Aksan, age., s.253-254 5 Doğan Aksan, age. ,s.254
6 R. Levent Aysever, “Kratylos: Adların Doğruluğu ve Bilgi”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Dergisi, 19 l ( 2 ), Ankara, 2001, s.160
7 Hamza Zülfikar,Terim Sorunları ve Terim Yapma Yolları, TDK Yayınları, Ankara, 1991, s.147 8Cengiz Tosun, “Dil Zenginliği, Yozlaşma ve Türkçe”, Journal of Language and Linguistic Studies
yüzyıllardan beri gerçekleşen gelişmeleri bünyelerine yansıtabilmiş, genel ve özel
kavramlarla bir eğitim-öğretim dili oluşturabilmiş, soyut kavramlar ve eşanlamlı öğeler
açısından da zenginleştiği görüşünü ifade etmiştir.
9Bu dillerin sözlüklerine bakarsak, 200 – 450 bin sözcükle ilgili bir bilgi
mevcuttur. Ancak bu tür büyük sözcükler daha çok ansiklopedik sözlük denilen, o dilin
kültürüne ait olmuş ya da ait olmamış genel kültür ve evrensel bilgi ve adları da
içerdikleri için bu denli kapsamlı olup kullanım amaçları farklıdır. Ayrıca, başka
ülkelerin, bunların belli başlı kentlerinin adlarını, tanınmış devlet adamları, mimarlar,
kaşifler, büyük komutanlar, uzay adamları v.b. gibi, ve de pek çok bilim dalı ile o dala
özgün ve yaygın sözcükleri de bu sözlüklerde bulmak mümkündür.
10Bir dilin söz varlığı denilince; o dile ait sözcükler, deyimler, kalıp sözler,
atasözleri, terimler ve çeşitli anlatım kalıplarının hepsinin kastedisi gerektiği konusunda
Doğan Aksan, Türkçenin söz varlığının temel niteliklerini genel olarak şu şekilde
sıralamaktadır:
111. Türkçenin güçlü türetme ve birleştirme yeteneği, somut ve soyut bütün
kavramları kolaylıkla karşılayabilecek sözcükleri türetme olanağı sağlar.
2. Türkler değişik toplumlarla kurdukları ilişkiler sırasında sürekli başka
dillerden etkilenmişler, o dillerden gelen sözcüklere daima kapılarını açmışlardır.
3. Türkçe kavramlaştırma sırasında en çok somut nesnelere, doğaya yönelmekte;
böylece kavramları daha canlı olarak dile getirmektedir.
4. Özellikle ikilemelerin kullanılması Türkçede anlatıma güç veren bir yol olarak
çok yaygındır.
5. Köktürkçe dönemindeki eserler incelendiğinde daha o dönemlerde Türkçenin
çok anlamlılık gösterdiğini görmekteyiz. Bu durum Türkçenin köklerinin daha eskilere
gittiğini kanıtlamaktadır.
6. En eski belgelerde bile eş anlamlı sözcüklere rastlanmakta ve bunların da
anlam olarak birbirine çok yakın olduğu görülmektedir.
7. Standart Türkçede kullanılmayan birçok öğe bugün Anadolu ağızlarında
yaşamaktadır.
Prof.Dr. Hayati Develi ise, Türkçenin zenginliğine dair dilin iki yönü olduğu
görüşünü ifade etmiştir. Birincisi, insanın en önemli canlılık fonksiyonlarından biri
9Cengiz Tosun, age., s.136-154 10Cengiz Tosun, age., s.136-154
olmasıdır. Nasıl yeni doğmuş bir bebek zamanla yürüme, giyinip soynma gibi
davranışları kazanıp geliştiriyorsa dil ile ilgili davranışlarını da kazanıp geliştirebilir.
İkinci yönü ise, bir kültür davranışı olmasıdır.
12Toplumun bildirişimde kullandığı dili, toplumun en önemli ve en büyük unsuru
olan kültürü üretmektedir. İnsan, üyesi olduğu toplum kültürünün söz varlığıyla, ses
düzeni ve söz dizimi kurallarıyla konuşmayı, yazmayı öğrenebilmektedir. Bu öğeler göz
önüne alındığında Türk kültürü, kendi doğal yapısı, komşu kültürlere etkisi ve
üretkenliğiyle, bir zincir halinde süregelen insanlık medeniyetinin önemli halkalarından
birini oluşturmuştur. Tarih boyunca başka kültürlerle sıkı ilişkiler içinde bulunmştur.
Bunun doğal sonucu olarak da Türk dili dünyanın sayılı dilleri arasında yer alan zengin
bir dilidir.
13Türkçe bugün yaşayan dillerin en eskilerinden biridir. Türkçenin konuşucuları
bu sebepledir ki geniş tarih ve coğrafya beraberinde birçok develet kurmuşlar,
komşuluklarında yer alan kavimlerden birçok bilgi öğrenmişler ve komşularına da
birçok bilgi öğretmişlerdir. Dolayısıyla Türklerin komşularına öğrettikleri ile
komşularından öğrendikleri bilgilerin adları, Türkçe ile ona komşu olarak yaşayan
başka diller arasında, oldukça zengin bir söz alışverişine yol açmıştır.
1412Hayati Develi, Dil Doktoru(Dil ve Türkçeye Dair Yazılar), Kesit Yay., İstanbul, 2013, s.95 13 Hayati Develi, age., s.96
1.2. Türk Dilinde Küçültme Kavramı
Türkçe Sözlük’te “küçültme” kelimesine karşılık gelen anlamlar şöyledir:
“1. (isim) Küçültmek işi, tasgir. 2. (dil bilgisi) Bir şeyin küçüğünü gösteren söz
biçimi”.
15“ Küçültmek” kelimesi ise; “1. (-i )Büyükken daha küçük duruma getirmek.
2. Yaşını gizleyerek küçük göstermek. 3. Değerini ve onurunu azaltmak”
16anlamlarında
geçmektedir.
Türkçede kullanılan büyük kavramının zıddı olarak küçük kavramını anlatan
çeşitli sözcükler vardır. Bu kavramların her biri küçük kavramını çağrıştırmaktadır.
Kiçig, kiçik, kiçi, keçi1, küçük, ufak, güdük, gücük, uşak, sagir, yavru, cüce gibi
sözcükler bunlardan bazılarıdır.
17Türk Dilinde Küçültme ekleri, isimlere küçültme, azaltma veya küçümseme
anlamıyla beraber, yerine göre bazen acıma, şefkat, merhamet, sevme anlamlarını da
verirler; kızcağız (acınan veya sevilen küçük kız), çocukcağız (zavallı çocuk) gibi
kullanımları örnek olarak göstermek mümkündür.
Bazı kelimelerde ise birleşik biçimlerde kullanılmıştır;bademcik, köprücük
kemiği, gelincik, maymuncuk… gibi.
Özel isimlere eklenerek de kullanılmışlardır; Mehmetçik, Ahmetçik,
Ayşecik…gibi.
Küçültme kavramları ayrıca, isim, sıfat ve zarf üzerine gelerek de
kullanılmışlardır.
İsimlerde daha çok sevgi ve acıma, şefkat, az/azlık ve küçük/küçüklük ifade
ederken, sıfatlara eklendiğinde kavram ve nitelik kazanmış bir sıfat olarak görünürler.
Zarflara geldiklerinde ise sıfat ve fiildeki nitelendirmeyi azaltma görevindedirler.
18İsimlerin ve sıfatların küçültme şekilleri hem söz çekimi hem de söz yapımı
şekilleri ile bir nesneyi karşılamak için kullanılmaktadır.
1915http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b4589d4162011.4580
4614
16http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b54b8d39be7b2.5765
5264
17Ahmet Buran, “Bilim AlanlarındaTterimlerin Önemi ve “Küçürek Öykü” Terimi”, Turkısh
Studies,4(7),2012, s.21-25
18Nasrin Zabetı Mıandoab, “Türk Dilinde Küçültme Kavramı ve Küçültme Ekleri(Modern Oğuz Lehçeleri
ile Karşılaştırmalı Bir İnceleme”), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi-Türkoloji
Dergisi, Cilt 22, Sayı 1, Ankara, 2018, s.216
19 A.N.Kononov, “İsimlerin ve Sıfatların Küçültme Şekilleri ve Söz Yapımı”, TDAY-B 1968, TDK Yay.,
Türkiye Türkçesi ağızlarında ise küçük ve küçültme kelimeleri kiçi, kici, kiççiyh,
kiççih, köççe “küçük, ufak” anlamları ve kücük, kücü, küçük ay “şubat”; küçükana,
küçana [<küçük+ana] “yenge”; küçükayşe, küçükhacı “serçe parmak”; küçükleyin
“küçükçe, az küçük”; küçümen, küçümencik “pek küçük, minicik”; küçken [<küçük+en]
“küçük” biçimlerinde de yaşamaktadır. Kucur “kısa boylu” biçimi kücü “küçük”
biçiminin uyum değiştirmişi olarak görünmektedir.
20Ayrıca Türkiye Türkçesinde kullanımları sesteş olan fakat birbiri ile ilgisi
olmayan iki ayrı kelimeden gelen iki keçi kelimesi vardır. Bunlardan birincisi Eski
Türkçe kiçig “küçük” kelimesinden kiçi > keçi şeklinde gelişen, kelimedir. İkincisi ise
Eski Türkçe eçkü “keçi” kelimesinden eçkü > keçü > keçi şeklinde gelişen kelimedir.
21Türkçede küçültme ve küçültmek işi sadece kelimelerle olmamaktadır. Bu
anlamı tamamlar nitelik gösteren ekler de bulunmaktadır. Küçültme ekleri, kelimelerin
anlamına küçüklük, azlık, sevgi ve acıma… anlamları katan isimden isim yapan
eklerdir. Bu ekler sırasıyla şöyledir:
22+GA(ç), +KAK, +GAK, +(X)K, +(X)ç, +Az,
+AlAK, +KIngA, +cAğIz, +çA, +cIK, +cAK, +can, +gılt, +(I)mtIl, +(U)mtUl,+ImtIK,
+rAK.
+GA(ç) eki: Daha önceki metinlerde de karşılaştığımız bu ek, bugünkü Oğuz
grubunun lehçelerinin hiçbirinde tek başına kullanılmamaktadır; fakat kalıplaşmış
olarak bazı kelimelerde varlığını sürdürmektedir. +GAç eki, bitki, hayvan ve kuş
isimleri türetir: ıgaç “ağaç”, erkeç “erkek keçi”, karlıgaç “kırlangıç”, kuşgaç “serçe”,
karıngaç “karınca”, torıgaç “kırlangıça benzer bir tür kuş”, kösürke “bir tür fare”,
sarıçga “çekirge”, kumursga “böcek”, tuzlaga “yaban güvercin”, sirke “bit”, avıçga
“yaşlı adam”, kurtga “yaşlı kadın”, kısgaç “kısgaç”.
23+KAK, +GAK eki: Eski Türkçede karşılaştbu ek ise küçültme, belirtme ve
kuvvetlendirme anlamları verir. İşlek olmayan bu ek, Oğuz grubu lehçelerinde de bugün
sadece “erkek” kelimesinde bulunmaktadır. Ekin kuvvetlendirme ve belirtme
fonksiyonu bulnmaktadır . Örnekleri çok fazla değildir: erkek, irkek “erkek” (er “erkek,
yiğit, adam”), tozgak “çiçek tozu”, erengek “erkekçik, adamcık”.
2420Tuncer Gülensoy, “Türkiye Türkçesinde Yaşayan “Küçük”, “Kiçik”, “Kiçi” ve “Keçi” Sözcükleri”,
Türk Dili, Şubat 2010, Sayı: 698, s. 108-109
21Osman Fikri Sertkaya, “Kiçig, Küçük ve Bedük Kelimeleri ile Türevlerinin Etimolojileri”, Türk Dili,
Dil ve Edebiyat Dergisi, Mayıs 2011, S 713, s. 409-416
22Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216 23Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216
+(X)K eki: Küçültme ve aynı zamanda sevgi bildiren bu ek, Eski Türkçe’de
karşımıza +k, +ḳ şeklinde çıkan bir ektir. Aynı zamanda küçültme eklerinin bu ekten
türediğini de söylemek mümkündür: ögük “annecik” (ög “anne”), yulaḳ “küçük çay,
derecik” (yul “çay, dere”), çöbik “çöp, bulanıklık” (çöp “çöp ve benzerleri”), oğlak
“keçi yavrusu”, köşek “deve yavrusu”, özek “küçük ırmak, nehir”.
25Benzerlik, ilgi veya küçültme ifade eden bu ek Eski Türkçe’de canlı +GAK
küçültme adlarından türedikleri görülmüştür (başgak, buçgak, tamgak. Bu ek, +IK ve
+tIK ile beraber anlamsal olarak değerlendirilmesi gerekiyor .
26+AK ile oluşturulan isimler örneğine Divani Lugati’t-Türk’de de rastlamaktayız:
yulak “su açısından az sulu olan bahar” ve boyunak “dağlardaki dar geçit”. Eski
Türkçe’de irkek “eril hayvan” örneğindeki gibi önce hayvanlarla daha sonra insanlarla
kullanılmıştır. Sadece insanlardan isimler yapmakla yeterli kalmamış ayrıca tekrar
hayvan isimleri de yapılmıştır: adgırak v.b. Dilimizde çeşitli adlar bırakmış olmakla
beraber işlek değildir: topak, başak, yolak, solak, benek, bucak, damak, kozak, bardak,
çanak, sağrak, kısrak, köşek, oğlak, şişek, malak.
27+AK Türkiye Türkçesi’ndeki haliyle Azerbaycan, Gagavuz ve Türkmen
Türkçesi’nde de kuvvetlendirme, benzerlik ve küçültme ifade eder ve Azerbaycan
Türkçesi’nde +Aq şeklindedir. İşlek olmayan eklerdendir. Örnekleri şöyledir: topaq,
başaq, benek, yolaq.
28+(X)ç eki: +(X)ç biçimlerini çoğunlukla seslenme olarak kullanılır. Bu
fonksiyonuna tarih boyunca devamlı rastlamaktayız. Bu ek, yakın akrabalıklarla
sınırlanmıştır: ögüçüm “anneciğim” (ög “anne”), ataçım “babacığım”, begiçim
“beyciğim”, eçim “abiciğim”.
29Türkiye Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi’nde +Aç şekliyle bulunur. Bu ek,
eklendiği kelimeye benzetme işlevini katan bir ektir. Ad ve sıfat niteliği gösterir.
Örnekleri çok sınırlıdır: anaç “tavuk: ana+aç”, ataç, bozaç “bozumtırak, boz renkte”,
kıraç “arazi”, kulaç, küpeç “küçük küp” ve topaç, kıraç, bozaç v.b.
3025Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216 26Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216 27Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216
28Himmet Biray, Batı Grubu Türk Yazı Dillerinde İsim, TDK Yayınları, Ankara, 1999,s. 66 29Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216
+(X)ç’in görevi diğer bir yandan ulandığı kelimeye şefkat katmaktadır, bir
istisna ise ekeç “dişi köpek, çok bilmiş, insanların annesi gibi” örneğinde
görülmektedir.
31+Az eki: İsimden, küçültme işlevinde isimler türeten bir ek görevi görmektedir.
İşlek değildir. Ek, eklendiği kökle kaynaşıp kalıplaşmış bir şekildedir. Batı
Türkçesi’nde “az” kelimesinden gelmiş bir +Az küçültme ekinin varlığını gösteren
sayılı örneklere rastlanılır: çerez, çöpez “çör çöp”, göğez/güvez “dağlarda yetişen
ekşimtırak minik meyve”, kepez “bazı kuşların başındaki sorguç”, üvez “sivrisinek gibi
küçük bir böcek”, yalaz “alev” gibi.
32+AlAK eki: İsimden küçültme veya aşağılama anlamları yapmaktadır. Başlıca
meyveler ve bitkilerle ilgili bir sıra adlarda gördüğümüz bu vurgulu ek - e-le-k gibi,
veya -el-ek gibi eklerden meydana gelmiş olacaktır: kozalak, mozalak, topalak,
domalak, kobalak, öşelek, kızalak, kabalak, böğelek gibi. Dangalak ve tombalak gibi
bazı sıfatlarda da görülür.
33+KI
ng
A eki: Küçültme isimleri türetmektedir. Sözcük birimlerine veya bütün
öbeklere eklendiği görülür. Adsıl, sıfatsıl ve zarfsıl kelimeler yapmaktadır. +KIngA
içerisinde küçüklüğü içeren durumları bulmak zordur. Söz konusu küçüklüğü kiçik ve
uvşak sözcükleri tanımlar. Bu ek ile oluşturulmuş kelimeleri soyut isimler niteliğiyle
kullanmaktayız.
34Orhun yazıtlarında sadece bir kelimede geçmektedir: azkı
ng
a “azıcık, (nüfusu)
pek az”
35Bu ekin Uygur Türkçesi’nden başlayarak Türkçelerdeki şekli +KIyA [kinye] ve
+KInA biçiminde görülmüştür: Birikiye amrak oğlum! “biricik sevgili oğlum!”,
yağukkıya “yakıncacık”, azkına “azıcık”, azkınya erin “çok az er ile”, yalanğazkıya
“yalnızcacık”, künkiyem “güneşciğim”, oğulkıya “oğulcağız”, ogulkıya “oğulcağız”,
erkiye “erceğiz, küçük erkek, adamcağız”, kızkıya “kızcağız”, közkiye “gözceğiz”,
sözkiye “sözceğiz”, yerkiye “yercik” v.b.
3631Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216
32 Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), TDK Yayınları. Ankara, 2003, s. 36 33 Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri, TDK Yayınları, Ankara, 2007, s.175
34 Talat Tekin, Orhun Türkçesi Grameri, Simurg Yayınları, Ankara, 2000, s.81 35 Talat Tekin, age., s.81
Eski Oğuz Türkçesi’nde +GInA/+GIyA küçültme eki yoktur. Bunun yerine sık
olarak +çUK(Az) ve +çAGUz ekleri kullanılır: oglançuk, kızçugaz, kulçugaz.
37+cAğIz eki: Türkiye Türkçesi’ndeki +cIğAz, +cUğAz’in bir eşi olan bu ek
isimden isim yapma eki ile aynı görevdedir. İki terkipten ibarettir ve bitiştiği isim ve
isim niteliği gösteren sözlere genellikle küçüklük, sevme, okşama, mecaz, kinaye
anlamları vermektedirler. Yalnız bunda zavallılık ifadesi biraz daha kuvvetlidir. Yazı
dilinde günümüzde işlekliğini kaybederek yerini +cağız, +ceğiz ekine bırakmıştır.
Bugün hanımcığazım, beyciğezim, yavrucuğazım gibi örneklerde nadir olarak
kullanılmaktadır. Çoğu ağızlarda ise işlekliğini korumuş bulunmaktadır. Batı
Türkçesi’nin doğu ağızlarında bu ek, batı ağızlarında +cağız, +ceğiz eki işlek olarak
görülür. Batı ağızlarında da bu eki kullananlar bulunmaktadır. Rumeli ağızlarının
bazılarında da bu ek kullanılır. Özet olarak ağızlarda, yazı dilinin aksine, işleklilik daha
çok +cIğAz, +cUğAz tarafındadır.
38Bu ekin +cuk, +çük’ten çıktığı anlaşılmaktadır. Eski Anadolu Türkçesi’nde
+çUğAz şeklinde idi: kızçuğaz, gözçügez örneklerinde olduğu gibi Eski Anadolu
Türkçesi’nden sonra ortaya çıkmıştır. Vokal uyumuna da aynı şekilde son zamanlarda
uymuştur. Bugün diğer küçültme ekleri gibi çoğunlukla c’li söylenmektedir ve
konsonant uyumuna fazla bağlı görünmemektedir: çocukcağız, adamcağız, kızcağız,
hayvancağız, kadıncağız, şuncağız, oncağız, köyceğiz, evceğiz, kediceğiz, efendiceğiz,
gözceğiz, evceğiz, kuşcağız, köyceğiz, yavrucağız, körpeceğiz. Bir fincan sütceğiz içti.
Size bir hediyecik getirdim.
39Eski Anadolu Türkçesi’ndeki +cUGAz eki için G. Gülsevin “küçültmelik” eki
ifadesini kullanmış ve şöyle bir açıklamada bulunmuştur: “Bergamalı Kadri, ism-i
tasgir başlığı altında +cUGAz ve +cUK eklerini verir. “k” ile biten kelimelerin
Bergamalı Kadri, aslında bu iki ekin aynı ek olduğunu söyler. +cUK eki çok hecelilerde
tasgir yapmakta, +cUGAz ise tek hecelilere eklenmektedir. Bergamalı Kadri’nin verdiği
kural, eklerin Eski Anadolu Türkçesi’ndeki metinlerinde tespit edebileceğimiz
örneklerinde de geçerlidir: evcügez, gözcügez, kılcugaz, kızcugaz, kurtcugaz,
toncugaz”.
4037Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.216 38Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.218 39Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.218 40Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219
Söz konusu ek Azerbaycan Türkçesi’nde +cığaz, +cagız, +ciyez, +ciyez, +cuğaz,
+cüyez şeklinde kullanılmaktadır. Bu ek çok yaygın değildir ve eklendiği sözlere
genellikle küçüklük, sevme, okşama, mecaz ve kinaye anlamları verir; örneğin:
adamcığaz, kişiciyez, gelinciyez, gözciyez, gızcığaz, evciyez, uşagcığaz, dilciyez,
gurucığaz, bibiciyez, guşcuğaz, adamcığaz.
41Türkmen Türkçesi’nde +cagaz, +cağaz şeklinde olan bu ekin, sadece kalın ünlü
şekli bulunmaktadır ve kalınlık-incelik uyumuna girmez. Ünsüz uyumuna da girmeyen
ve işlek olarak kullanılan bu ek; küçültme, sevgi ve acıma anlamlarını verir: buucağaz
“bu kadarcık”, gıızcağaz “kızcağız”, gülcağaz “çiçekceğiz”, pişikceğiz “kediceğiz”,
atcağaz “atcağız, küçük at”, çaaycağaz “küçük çay”, yaağcağaz “küçük yağ,
yağcağız”.
42Gagavuz Türkçesi’nde +cA(A)z şekliyle gördüğümüz bu ek ise +cAK eklerine
kuvvetlendirme eki +(I)z getirilerek meydana getirilmiş olduğu düşünülür. +cAğIz, -ğ-
erimesi ve ünlü benzeşmesi ile +cAAz şeklini almakta, hatta bazen hece yutumu ile
+Caz haline gelebilmektedir: doncaaz, paycaazım, sucaaz, yolcaazlar, erceezler,
kızçaaz, fesçeez, yolcaz, gölcez, şafkçez, kuş sesçezi.
43+çA eki: +çA ekinin meydana çıkmasında görülen üçüncü aşama bünyesindeki
eşitlik ve karşılaştırma vasıflarının çekim eklerine özel olan geçici ilgiler kurmaktan
çıkarak ve yeni teşkiller meydana getirerek bir yapı eki özelliği kazanmasıdır. Böylece
ek artık belirli bir anlama gelmekle beraber, belirli koşulları içeren kelimelere de
eklenebilmekte, küçültme v.b. isim ve sıfatları teşkil etmektedir.
44Küçültme şekilleri yapan +çA eki Türkçe’de daha çok sıfatlara gelir. Bununla
birlikte Özbek, Kırgız, Osmanlı, Azerbaycan, Kıpçak ve Türkmen lehçelerinde
isimlerden küçültme isimleri teşkil eden +çA ekleri de görülüyor: Özb. gızça “küçük
çocuk”; Kır. tanaça “küçük dana”; Osm. yaàmurça “geyik yavrusu” v.b.
45Türkçede Farsçadan geçme bir küçültme +çA’sı da bulunduğundan, Türkçedeki
isimlerden küçültme isimleri teşkil eden +çA ekinin, Farsçadan geçme +çA eki ile
karışması ihtimali bulunmaktadır. Aradaki bu ilişkilerin tespiti ise, malzemenin
durumuna göre imkân dâhilinde değildir.
4641Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219
42 Ahmet Bican Ercilasun, Türk Lehçeleri Grameri, Akçağ Yayınları, Ankara, 2007, s. 249 43Nevzat Özkan, Gagavuz Türkçesi Grameri,TDK Yayınları, Ankara,1996, s.102
44Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219 45Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219 46Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219
+çA eki sıfatlara ve sıfat olarak kullanılan başka kelimelere de gelerek küçük
bir benzerliğin ifadesi olan küçültme sıfatlarını yapar: Kökt. azça, Uyg. mengiligçe
“sevinçli, sevinçlice”, Trkm. yazıúlıca “günahlı, günahlıca” v.b
47.
+cA aslında sıfatlara gelen vurgulu bir küçültme eki, yani bir çekim eki
görevindedir: bolca, büyükçe. Bu ekin henüz yazıya geçmeyen uzatılmış bir +cAnA
şekli de vardır ki “oldukça” anlamına gelir, bazen de küçültme anlamı taşır, vurgu son
heceye kayar: bolcana, büyükçene, eskicene, sulucana, aptalcana, fazlacana, güzelcene
v.b.
48+cIK eki: Küçültme ekleri, eklendikleri sıfatın sahip olduğu niteliği
azaltmaktadır. Bu açıklama, gurubun (+cA, +rAK, +cIK, +sI, +msI, +mtIrAK) +cIK eki
hariç diğer ekleri için geçerlidir. +cIK eki, niteleme sıfatlarına eklendiğinde, kattığı
anlam bakımından grubun diğer eklerinden farklılık göstermektedir. Örneğin: güzelce
kız. Bu eklerle yapılan sıfatlar, türedikleri kelime kökü veya gövdesinin anlamına
kıyasla azalma yönünde bir ifade gösterir. +cIK ekinin grubun diğer üyelerinden
farklılığı, eklendiği sıfatın niteliği taşıma derecesini artırmasıdır.
49Bir ismin ifade olarak anlatmak istediği varlık küçültülmek, azaltılmak,
küçümsenmek istenirse, o isme -sessizler benzeşmesine ve sesliler uyumuna göre-,
+cIK, +cAğIz ve pek fazla kullanılmamakla beraber +cAK eklerinden biri getirilir; bu
şekilde türemiş isimlere küçültme isimleri denir: evcik “küçük ev”, yirmi beş kuruşçuk,
ressamcık “küçümsenen, küçük görülen ressam veya küçük ressam” v.b.
50Türkiye Türkçesi’nde küçültme, isimlere çoğunlukla +cIK, +cUK eki getirilerek
yapılır. Bunlardan kimi küçültme anlamı (kitapçık), kimi sevgi (yavrucuk), kimi şefkat
(ninecik), kimi de acıma (kedicik) anlamları verir.
51İsimlere ve sıfatlara küçültme, pekiştirme, sevgi ve acıma ifadesi katan bir ek
olarak görev yaptığı görülmüştür: elmacık (kemiği), köprücük (kemiği), bademcik,
dağarcık, gelincik, kılçık, tepecik, Ayancık, Çınarcık, Gölcük, Kalecik, annecik, azıcık,
daracık, ufacık, yumuşacık, kızılcık “bir meyve adı”, yılancık “bir hastalık adı”,
maymuncuk “kilitli yerleri açmağa yarayan bir alet”, gelincik “lale”, tatarcık “bir
sivrisinek cinsi”. Anadolu ağızlarında kılçık “çayır dikeni”, derecik (küçük dere),
gölcük (küçük göl). Bu ek, +cXK şeklinde, Batı Türkçesi’nin başından beri görülen ve
47Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.219
48Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri, TDK Yayınları, Ankara, 2007, s.350 49Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224
50Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224 51Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224
son zamanlarda çok işlek hale gelen bir ektir. Bu ekler Oğuz gurubu lehçelerinde hemen
hemen aynıdır.
52Başlıca görevleri isimden küçültme ve sevgi ifade eden isimler yapmaktır. Bu iki
görevi bazen birbirine karışmış olarak, bazen de tek başlarına görünürler: babacık,
dudakcık, kulakcık, ufacık (<ufa- ca-cık) örneklerinde olduğu gibi. Bu ek kök ve
gövdelere esas olarak doğrudan eklenmektedir. Fakat bazı örneklerde araya bir vokal
girdiği de görülür: bir-i-cik, az-ı-cık, dar-a-cık gibi.
53+cIK, +cUK eki Eski Türkçe’de bulunmamaktadır. Bu sebepledir ki bu ekin
Türkçe’de eskiden beri görülen ve kendisinin bir eşi olan +cAK ekinden türemiş olduğu
anlaşılmaktadır. Sonradan ortaya gelmekle birlikte son zamanlarda işlekliği çok
artmıştır. Ekin başlangıçta yalnız +ç’li şekilleri de vardı. Eski Anadolu Türkçesi’nin
sonlarında ekin bazen +c’li olduğunu söylemek doğru olacaktır. Batı Türkçesi’nin ilk
zamanlarından sonra ise, Osmanlıcanın son devirleri ile Türkiye Türkçesi’nde ekin
yalnız +c’li şekilleri kullanılmıştır. Ekin bugün bile konsonant uyumuna tam olarak
uymaması bunu göstermektedir. Gerçekten ek bugün bile sedasız konsonantlardan sonra
tam +ç ile söylenmemekte, +c sesi ağır basmaktadır. Bununla beraber konsonant
uyumuna doğru bir eğilim görülmüyor da denemez. Bugün ekin sedalı, sedasız
seslerden sonraki söylenişleri arasında bir fark vardır ve sedasızlardan sonra ek tam +ç
ile söylenmiyorsa bile sedalılardan sonraki gibi tam +c ile de söylenmemektedir. Her
halde ekin çok yakında konsonant uyumuna bağlanma işi tamamlanacak ve bugün
belirmiş olan +c’li şekiller açık olarak ayrılacaktır. Ekin vokal durumuyla ilgili de ekte
gelişmeler olmuştur. Eski Anadolu Türkçesi’nde ekin sadece yuvarlak vokalli şekilleri
vardır. O demektir ki o devrede görülen yuvarlaklaşma temayülüne bağlı kalarak birçok
ekler gibi bu ek de yalnız yuvarlak vokalli şekilleri ile kullanılmıştır: tutaçuú
“dudakcık”, giceçük úaraçuú örneklerinde olduğu gibi. Ekin düzlük-yuvarlaklık
uyumuna girerek yuvarlak şekillerinin yanında düz şekillerinin de ortaya çıkması
Osmanlıca içinde olmuş, Osmanlıcanın son devirleri ile Türkiye Türkçesi’nde ek vokal
bakımından çok şekilli olarak kullanılmıştır.
54Bugün bilhassa sevgi fonksiyonu ile çok işlek durumda bulunmakta; sevgi,
yakınlık, samimilik ifadesi için hitaplarda sonuna iyelik eki de getirilerek en geniş
52Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224 53Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.224
ölçüde kullanılmaktadır: anneciğim, babacığım, úardeşciğim, ablacığım, yavrucuğum,
Ahmetciğim, Gönülcüğüm, Neclacığım, Farukcuğum örneklerinde olduğu gibi.
55+cAK eki: Bu ek Türkçede en başından beri kullanılan, fakat işlekliği gittikçe
azalan bir ektir. Yapım eki olarak başlıca görevi küçültme ve sevgi ifade etmektir. Bu
hali ile +cIK, +cUK ekinin bir benzeri durumundadır. Bu yakınlığa ve +cIK, +cUK
ekinin yeniliğine bakılırsa +cIK, +cUK ekinin +cAK ekinden türemiş olduğu
söylenebilir. Eskiden +cAK’lı olan örneklerin sonradan +cIK, +cUK’lu olması da bunu
göstermektedir. +cIK, +cUK’un kullanım alanını gittikçe genişleterek çok işlek
küçültme eki haline gelmesine karşılık eski +cAK küçültme eki zamanla işlekliğini
kaybetmiş ve ancak sayılı bazı örneklerde kullanış sahasında kalmıştır: kuzucak,
yavrucak, yumurcak (yumrucak), büyücek (< çabuk-çak), evcek, ailecek gibi.
56+can eki: Oğuz grubunun dört lehçesi arasında yalnızca Türkmen Türkçesi’nde
karşılaştığımız bu ek, küçültme eki olarak kullanılmaktadır. Farsça’daki sevgi ve şefkat
bildiren “cÀn” kelimesiyle bağlantılı olabilir: Nuurcaan “Nurcan”, Bedircaan
“Bedircan”, ececaan “annecik, anneciğim”, dayõacaan “teyzecik, teyzeciğim”
57+gılt eki: +sov, +msov, +şın gibi eklerle beraber Türkmen Türkçesi’nde
rastladığımız bir başka ek de +gılt ekidir, sıfatların küçültme derecesini oluşturan
eklerden sayılır: delisov, garaşın, sargılt.
58+(I)mtIl, +(U)mtUl eki: Yalnızca Azerbaycan Türkçesi ve Türkmen
Türkçesi’nde bulunan +mtıl eki, Azerbaycan Türkçesi’nde düzlük-yuvarlaklık uyumu
değeri hem dar-düz, (ı,i) hem de dar-yuvarlak (u,ü) ünlülüdür. Türkmen Türkçesi’nde
ünlülü şekilleri vardır. Ek, her iki lehçede de ünsüzle biten kelimelere eklendiğinde
ünlü uyumlarının gerektirdiği şekilde bağlantı ünlülerinden birini(ı, i, u, ü) almaktadır.
Ek, hem Azerbaycan Türkçesi’ndeki hem de Türkmen Türkçesi’ndeki gramerlerde
“sıfatların azaltma dereceleri” ele alınırken görülmektedir.. Yani +(I)mtIl, +(U)mtUl
eki, her iki lehçede de sıfat derecesi eki olarak ele alınır.
59+ImtIK eki: Eski Türkçe’den beri renk ve tat sıfatlarına gelerek benzerlik
sıfatları yapan bir +ImtIK eki bulunmaktadır. Doğu Türkçesi’nde bu ek ve +(I)mtIl eki
erkenden yaygın bir olarak görünür. Batı Türkçesi’nde ise anlamdaşları olan +ImsI ve
55 Muharrem Ergin, age., s.163 56Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.227 57Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.228 58Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.228 59Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.228
+ImtrAK ekleri yanında her ikisi de daha az verimli olmuştur: bozumtuk, sarımtık,
karamtık, değiştiği ekşimti, göğümtül, sarımtıl, acımtıl, agımtul, kızımtul, yaşımtul.
60+rAK eki: Eski Türkçe’de berkitme sıfatları yapan bu ek (yegrek = pek iyi:
begrek) Eski Osmanlıcada canlı olarak karşılaştırma sıfatları meydana getirmiştir
(yegrek, tezrek).
Dilimizde bu karşılaştırma anlatımını kaybetmiş, tek başlıca renk ve tat
sıfatlarında “oldukça” (salt karşılaştırma) anlatımında bir küçültme eki gibi kalıp
yaygınlaşmamıştır ve de sayılı sıfatlara gelir. Donuşmuşluk nedeniyle o artık bir çekim
eki sayılmaz: akrak, kararak, gökrek, bozrak, sarırak, siyahrak, acırak, ekşirek, kısarak,
küçürek, ufarak gibi.
61Bugün kullanılmakta olan Türkmen Türkçesi’nde +rAK eki, sıfatların azaltma
derecesini oluşturan eklerdendir. Ekin işlevi için, +rAK eki kendi semantiği
doğrultusunda ilave edildiği sözlere, bu sözün önceki manasına göre azlığı ifade eden
bir mana katmaktadır ve ayrıca anlam yönünden ise, söz konusu şeydeki tadın, rengin,
durumun aslı şeklinden az olduğunu anlatır.
6260Nasrin Zabetı Mıandoab, age.,s.228 61 Tahsin Banguoğlu, age., s.198
2. TÜRKİYE’DE HALK AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜ’NDE GEÇEN
KÜÇÜK/KÜÇÜLTME ANLAMINDAKİ KELİMELER
Türkiye Türkçesiyle ilgili ağız çalışmaları 19. yüzyıla kadar gitmektedir. Ağız
çalışmalarının önemli bir kısmını ise ağızlarda bulunan söz varlıklarını derleme ve
bunlar üzerine araştırma yapma oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türk diliyle
ilgili derleme kelimelerinin yer aldığı ilk sözlüğümüz Kaşgarlı Mahmut'un Divanü
Lügati't Türk'üdür. Türk illerini, obalarını gezerek oluşturduğu bu sözlükte Kaşgarlı
Mahmut sadece kelimeleri vermekle kalmamış bu kelimelerden ve kullanımlarından
hareketle Türk lehçelerinin izlerine de ulaşmış ve diyalektolojik çıkarımlarda
bulunmuştur.
63Sonraki zamanda ise Türkiye Türkçesinin ağızlarındaki söz varlıklarının,
alanında uzman veya gönüllü kişilerce derlenmesi, Derleme Sözlüğü gibi devasa bir
külliyatı ortaya çıkarmıştır.
64Fakat Anadolu'nun çeşitli ağızlarında henüz kayda
geçirilmeyen sözvarlıklarının olduğu da muhakkaktır. Bunların derlenmesi, kayda
geçirilmesi, anlamlarının verilmesi, kullanımlarının örneklendirilmesi önemli bir
çalışma alanı oluşturmaktadır.
Derleme Sözlüğü, 1932 yılına kadar yazı dilimize girmemiş ve 1932-1960 yılları
arasında, yurdumuzun türlü bölgelerinde halk ağzından derlenmiş olan Türkçe veya
Türkçeleşmiş sözleri içine alan bir sözlüktür. Bu eser iki büyük derlemenin sonucu
ortaya çıkmıştır. Birinci derleme, 1932-1934 yıllarında yapılmıştır. İkinci derleme ise
1952-1959 yılları arasında yapılmıştır. Her iki derlemenin birleştirilmesinden de
Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü meydana gelmiştir. Bu sözlükler yurdun
çeşitli bölgelerinden söz derlemiş olan binlerce gönüllünün göndermiş oldukları
600.000‟den fazla fişe dayanarak hazırlanmıştır.
65Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü; ağız araştırmaları ve çalışmaları,
ses bilgisi, biçim bilgisi ve sözdizimi bakımından dilsel özellikler taşıdığı gibi söz
varlığına ilişkin yeterli bilgiyi de kapsamaktadır. Ağız araştırmalarında üslup, biçim, iç
63 Metin Demirci, “Derleme Sözlüğü’ne Osmaniye, Düziçi Ağzından Katkılar – 1”, Uluslararası Türkçe
Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 6/3, TÜRKİYE, 2017, s.1361
64 Metin Demirci, age.., s. 1361
65 Meltem Gül, “Türkçe Sözlükler Üzerine Bir Deneme”, TheJournal of Academic Social Science
tutarlılık, kaynak kullanımı, atıf sistemi ve güncel bilimsel veriler gibi kavramlar
kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesinin hâkim olduğu pekçok yerde, bunların farklı ve
çeşitli yönleri hakkında ciddi araştırmalar gerçekleştirilmiştir.
66Derleme Sözlüğü’ne dayanılarak yapılan Derleme Sözlüğü ve Kavramlar Dizini
adlı üç ciltlik eser de bu anlamda oldukça kıymetli bir çalışma olmuştur. Tomris Tunç
tarafından hazırlanan bu eserde madde başlarının eş anlamlıları dikkate alınarak, bu
maddebaşı kavramlarının, ağızlardaki diğer karşılıklarını, söyleniş biçimlerini ve yazı
dilindekişekillerini içermektedir.
672.1.
“Küçük,
Küçükçe
Küçücük,
Küçülme/Küçülmek,
Küçültme/Küçültmek” Kelimelerinin Küçük/Küçültme Anlamları İçinde
Kullanıldığı Kelimeler
Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü’nde dilbilgisi kavram ve öğelerinin
bu görevlerle tanımlanmasına çok fazla rastlanmamıştır. Küçük/Küçültme konu alanına
dahil edebileceğimiz sadece iki yapı tespit edilmiştir:
ka(I):
2. Küçültme ilgeci, +cak, +cek : Yavruka geliyor.C.4, s. 2578
opo:
İsimlerin sonuna takılan, -ceğiz, -cağız anlamında küçültme eki:
Ayşeopo.C.5, s. 3287
“Küçük” kelimesinin bire bir geçerek kullanıldığı küçük/küçültme anlamındaki
kelimeler aşağıdadır:
66 Ahmet Adıgüzel, “Dünyada ve Türkiye Türkçesinde Ağız Çalışmaları ve Yöntemler”, Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic- 8(9),
Ankara-Turkey, 2013, s.387
abuca-3: 9.Yetişmiş, büluğa ermiş
küçük kız kardeş.C.1, s. 4
ada yavrusu: Bir çifte küçük balıkçı
kayığı.C.1, s. 65 adak(I): 2. El büyüklüğünde küçük ekmek.C.1, s. 62 akarcık: Küçük sivilce.C.1, s. 139 akuşka: 50 X 65 cm. çapında küçük pencere.C.1, s. 164
akva: Bir çeşit küçük hançer.C.1, s.
164
ala(VI): Küçük heykel yapılabilen bir
çeşit beyaz toz.C.1, s. 170
alayçik: Küçük bağ evi.C.6, s. 4416
alıntı: Kırpıntı, küçük parça.C.1, s.
220
anaçak: Çobanların kullandıkları
küçük balta.C.1, s. 246
anıḫ-4: 7.Küçük yağ tavası.C.1, s.
269
apsomat: Küçük ateş.C.1, s. 290 arabacı: Küçük testi.C.1, s. 291
aracı:
İki yüzey teşkil eden eriş iplerini birbirinden ayırmaya yarıyan küçük ağaç çivi.C.1, s. 292
arayış(II):
Mutafcılıkta ipleri düzenliyen küçük tahta parçası.C.1, s. 301
arızma: Küçük sahan.C.1, s. 324
ark ḫeği: Küçük küfe.C.1, s. 326
arkaçlık:
2. Kıl veya yünden dokunarak su tuluğuna sarılan veya ocak kenarlarına serilen küçük kilim.C.1, s. 325
arkap(II): Saatin küçük ibresi,
akrep.C.1, s. 326
artık et: Eti yanan hayvanların iç
yağları içinde bulunan kara ve
küçük et parçaları.C.1, s. 334
artuma: Küçük balkon.C.1, s. 336 aşevi: Küçük lokanta.C.1, s. 352
ateşluk:
4. Sigara ve nargile yakmak için ateş konulan küçük, pirinçten araç.C.1, s. 367
atık(III): Yoğurt çalkalanan küçük
yayık.C.1, s. 369
avgun:
3. Kanalla gelen suyun çeşmelere ayrılacağı yerde biriktiği küçük taş havuz.C.1, s. 381
avkmak: 1.Parçalamak, çok küçük
parçalara ayırmak.C.1, s. 387
avlo-5: 4. Dam merteklerinin
küçüğü.C.1, s. 388
avlu içi:
8.Tahıl yıkamak için su kenarına yapılan beton ark, küçük havuz.C.1, s. 388
ayakcık: Küçük el merdiveni, seyyar
merdiven.C.1, s. 400
ayakcıl-1: Küçük el merdiveni, seyyar
merdiven.C.1, s. 400
ayakçalı: 3.Küçük çay masası,
sehpa.C.1, s. 399
ayı bacağı(I): 1.Öndeki küçük yelken,
flok.C.1, s. 416
ayır bayır etmek: Küçük parçalara ayırmak,
parçalamak.C.1, s. 420
ayu bacağı: 1.Öndeki küçük yelken,
flok.C.1, s. 416
babaş(I): Fortlu ve fortsuz küçük çocuk
ayakkabısı.C.1, s. 452
babba(I): Fortlu ve fortsuz küçük çocuk
ayakkabısı.C.1, s. 451
babı(II): Fortlu ve fortsuz küçük çocuk
ayakkabısı.C.1, s. 452
babık(I)-2: Fortlu ve fortsuz küçük çocuk
bācık: İki şeyi birbirine bağlayan
küçük ip, bağcık.C.1, s. 457
badak(VIII)-1: 1.Toprak testi, küçük
testi.C.1, s. 528
badi(I)-3: 6.Küçük yavru.C.1, s. 678 bakırcık: Küçük bakraç.C.1, s. 494
balavur:
2. Kapıların üstünde dolap yerine kullanılan küçük oyuk.C.1, s. 500
balma(I): Küçük kazan.C.1, s. 510 bance: Küçük testi.C.1, s. 517 bandi: Küçük testi, bidon.C.6, s.
4445
bandik(II): 1.Küçük lamba.C.1, s. 519 bapba: Küçük çocuk ayakkabısı.C.1,
s. 522
bappa: Küçük çocuk ayakkabısı.C.1,
s. 522
bapul: Küçük çocuk ayakkabısı.C.1,
s. 522
barak(X):
Eski mahalle mekteplerinde çocukların altlarına aldıkları küçük minder.C.1, s. 524
barana(I)-1:
1.Grup, takım, kafile, kalabalık, göç, küçük kervan, aile fertleri.C.1, s. 531
bardacık(II): 1.Toprak testi, küçük
testi.C.1, s. 528
bardag-1: 1.Toprak testi, küçük
testi.C.1, s. 528
bardağ-1: 1.Toprak testi, küçük
testi.C.1, s. 528
bardaḫ-1: 1.Toprak testi, küçük
testi.C.1, s. 528
bardak(I): 1.Toprak testi, küçük
testi.C.1, s. 528
barguç: Küçük kazan.C.1, s. 536
barhana, barḫana: 1.Grup, takım, kafile,
kalabalık, göç, küçük kervan,
aile fertleri.C.1, s. 530
barkana-1:
1.Grup, takım, kafile, kalabalık, göç, küçük kervan, aile fertleri.C.1, s. 531
baroş: Küçük kazan.C.1, s. 536
baruş: Küçük kazan.C.1, s. 535
basğuluḫ:
5. Oda kapılarını açmak için üzerine basılan küçük kol.C.1, s. 542
baskı(I):
4. Oda kapılarını açmak için üzerine basılan küçük kol.C.1, s. 542
bastırık(VI)-2:
4.Kapıyı kapatmak için kapıya çakılan ve karga burnuna benzeyen, kapı çerçevesine çakılı demir halkanın deliğine geçirilen küçük mandal.C.1, s. 547
batak(II): 1.Bir iki kiloluk küçük
çömlek.C.1, s. 568
batça: 2. Küçük testi.C.1, s. 570
batya: Küçük toprak tas.C.6, s. 4451
bayda(II):
Çocukların yaptığı bir iki kişilik, altı düz küçük kayık.C.1, s. 579
becen(III):
Sebze bahçesinde tohum ekmek için açılan küçük çukur.C.1, s. 592
beğlik(I): 1.Askerlere verilen küçük
kilim.C.1, s. 598
belik pürtük:
Parça parça, küçük parçalar halinde, kısım kısım.C.1, s. 618
benek: Küçük örge: Benek benek bi
oya işledim.C.6, s. 4456
beñni: Küçük işlengili, benekli,
noktalı.C.6, s. 4456
berdange: Omuzdan ve boyundan asılan
beroş: Küçük kazan.C.1, s. 536
beruş-2: Küçük kazan.C.1, s. 536
beşyaşar: En küçük yemeni.C.1, s. 645
beysemet:
Hayır için cuma günü dağıtılan küçük ekmek.C.1, s. 648
bezele almak: Hamuru, beze denilen küçük
parçalara ayırmak.C.1, s. 650
bézelemek: Hamuru, beze denilen küçük
parçalara ayırmak.C.1, s. 650
bezemek(III): 2. Yufka ekmeğinin küçük
açılmış olanı.C.1, s. 651
bezenek(II):
Koyunun tırnaklarının biraz yukarısında ve arkada bulunan küçük tırnak.C.1, s. 651
bezi almak: Hamuru, beze denilen küçük
parçalara ayırmak.C.1, s. 650
bezi(I)-1: 2.Küçük yufka ekmeği.C.1, s.
649
bıçıntı:
2.Bıçağın parmağı hafifçe kesmesinden meydana gelen küçük yarık.C.1, s. 657 bıdık bıdık-1: 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdık(I): 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdıl(III): 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdılak: Türlerinin küçüğü ve yuvarlağı.C.6, s. 4458 bıdılıç: 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdılık-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdılış: 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdırık(II): 4.Küçük.C.1, s. 659 bıdış: 4.Küçük.C.1, s. 659
bıdik: 2.Küçük nakış, leke.C.1, s.
661
bıdik-4: 4.Küçük.C.1, s. 659
bıdilik: 4.Küçük.C.1, s. 659
bıkınak: 3.Keçi ve koyunlarda,
tırnakların biraz yukarısındaki
küçük kemik parçaları.C.1, s. 664 bılız-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bılik(I)-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bılkıl(II): Küçük el lambası.C.1, s. 666 bıttı-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bızdık(III)-2: 4.Küçük.C.1, s. 659 bi dıkım: Küçük parça, bir lokmalık.C.6, s. 4460
bicazı: Küçük harflerle yazı.C.1, s.
679
bicir(I): Küçük fıçı.C.1, s. 682 biddi: Küçük çörek.C.1, s. 684 bidiş: 4.Küçük.C.1, s. 659
bilekter: Küçük arka sepeti.C.1, s. 691 billi(V): Küçük saç ekmeği.C.1, s. 694 billik(I): Küçük çömlek.C.1, s. 694 bir dimla: Biraz, küçük.C.1, s. 699 bir tike: 2.Küçük.C.1, s. 703 birlik: Küçük testi.C.1, s. 702 bitek(III): Pekmez konulan küçük
küp.C.1, s. 709
bittik(III): 4.Küçük.C.1, s. 659
bizik(III):
Sapanın okuna takılan kılıcı tutmaya yarayan küçük demir parçası.C.1, s. 714
bobuk: Fortlu ve fortsuz küçük çocuk
ayakkabısı.C.1, s. 452
bocca: Küçük Avanos testisi.C.1, s.
744
bocuk(III)-1:
1.Çam ağacı veya topraktan yapılmış küçük testi,
yuvarlak, kulpsuz testi.C.1, s. 719
bocut(I)-1:
1.Çam ağacı veya topraktan yapılmış küçük testi,
yuvarlak, kulpsuz testi.C.1, s. 719