• Sonuç bulunamadı

“Büyüyememiş, gelişmemiş” şeklinde kullanımlarla küçük anlamındaki kelimeler

aşağıdadır:

acur(I): 6.Büyüyememiş karpuz.C.1, s. 55

aruklanmak: 2. Doğduktan sonra cılız kalmak, büyüyememek.C.1, s. 318 avara(II): Gelişmemiş ürün.C.6, s. 4431

azad: 7.Yetişkin olmıyan ağaç.C.1, s. 434

batkın: İyi gelişmemiş (ekinler hakkında).C.1, s. 571

boduç(III): 2.Büyüyememiş zağar.C.1, s. 720

bodur ot: Kurak yerlerde yetişen ve fazla büyümeyen bir ot, ajuge chamaepytis labiatae.C.1, s.

722

caruh: Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1002 cazcavlak: Büyüyememiş hayvan.C2, s. 870 cığla : Büyümemiş, bodur (kimse).C2, s. 905

cıkka: Gelişmemiş, büyümemiş.C2, s. 906

cılaz: 2. Gelişmemiş hububat.C2, s. 907

cırık(I): Büyümemiş, gelişmemiş.C.2, s. 929

cimri(II): Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 974 coruh(I): Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1002 coruk(I): Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1002 cotten: Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1002 coynal: Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1002 cozirik: Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1002 cöbez: Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1002

cödde: Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1005

cöddü: Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1005

cödü(II): Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1005

cört(I)-2: Gelişmemiş, büyümemiş.C.2, s. 1005

cüllüz: 2. Yetişmemiş.C.2, s. 1026

cüneş: Büyüyemeyen, gelişmemiş (çocuk için).C.6, s. 4476

çakı boynuz: Kısırlaştırılan koçun büyüyememiş boynuzu.C.2, s. 1042

çilez: Gelişmemiş, zayıf.C.2, s. 1217

çomar(V): Bir ağacın büyümeyip de mantar bağlamış dalı.C.2, s. 1265

çomra: Bodur, büyüyemeyen ağaç.C.2, s. 1266

çonraz(II): Büyüyemeyen.C.2, s. 1268

çoturak: 2.Tepesi kesilip de büyüyemeyen ağaç.C.2, s. 1275

çoturuz: Büyümemiş dal veya ağaç.C.2, s. 1275

çörez(II): Zayıf, sıska, büyümemiş.C.2, s. 1293

çörüştürmek:, Gelişmesine engel olmak, zayıf bırakmak.C.2, s. 1295

daskar: Vücutça iyi gelişmemiş olan.C.2, s. 1374 delebik: Cılız, iyi büyümemiş bitki.C.2, s. 1408

duruk(III): Boy atmamış, gelişmemiş: Bu çam duruk.C.2, s. 1607

ecenez(IV): Zayıf, cılız, gelişmemiş: Bu buğday çok ecenez, 25 kuruştan fazla etmez.C.3, s. 1660 eremik: 2. Cılız kalmış, büyüyememiş.C.3, s. 1766

fasuk: İçinde taneleri büyümemiş olan fasulye.C.3, s. 1839 finiyerli(II): Büyüyememiş, kurtlanmış meyve.C.3, s. 1867

gadı(I): 2. Gelişememiş kısa boylu, çelimsiz (kimse).C.3, s. 1890

gasık(I): Bir tarafı tam gelişememiş ve olgunlaşamamış kavun ya da karpuz.C.3, s. 1932

gede: Gelişmemiş.C.6, s. 4509

gevik: Gelişmemiş başak.C.6, s. 4510

gılgıl(II): Büyüyememiş domates vb. sebzeler.C.3, s. 2041

gıravı(II): Büyümemiş, geri kalmış (ekin için): Bizim ekin ilkin pek gökçekken

yağmursuzluktan en gıravı kaldı.C.3, s. 2053

golluk(I): Büyüyemeyen, kısa ve bodur kalan insan ya da hayvan.C.3, s. 2098 gökgebe olmak: Hastalık yüzünden gelişememek.C.3, s. 2137

gulle(III): Büyüyememiş kimse, cüce.C.3, s. 2192 gücük(II): Kısa, bodur, gelişmemiş.C.3, s. 2209

güdek(II): Kısa, bodur, gelişmemiş.C.3, s. 2209

güdeleç: Kısa, bodur, gelişmemiş.C.3, s. 2209

güdelek(I): Kısa, bodur, gelişmemiş.C.3, s. 2209

güdü(VIII): Kısa, bodur, gelişmemiş.C.3, s. 2209

güdül(VI)-3: Kısa, bodur, gelişmemiş.C.3, s. 2209

hılız(II): İyi büyüyememiş, cılız, hastalıklı (kimse): Şu çocuk ne kadar hılız.C.3, s. 2359

hıramık: Zayıf hastalıklı, büyüyememiş, gelişememiş (kimse).C.3, s. 2368

hıramuk: Zayıf hastalıklı, büyüyememiş, gelişememiş (kimse).C.3, s. 2368

hırnavuklu: Zayıf hastalıklı, büyüyememiş, gelişememiş (kimse).C.3, s. 2368

hızmık(II): Zayıf, iyi yetişmemiş, cılız (hayvan ya da bitki için).C.3, s. 2383

hoçka: Yaşına göre küçük duran, büyüyememiş hayvan.C.3, s. 2391

ıdı: Aklı ve bedeni az gelişmiş kimse.C.6, s. 4523

ırgınlaşmak: Zayıflamak, çocuk hastalıktan dolayı gelişememek.C.4, s. 2486

ibez: Gelişememiş cılız buğday.C.4, s. 2502

iğlemek(II): Kuraklık ya da hastalık nedeniyle ağaç gelişememek, meyve vermemek.C.4, s. 2512

karakütük(III): Hastalıktan esmerleşmiş ve büyümemiş insan ya da hayvan.C.4, s. 2650

karambuk: İçi boş, çürük, gelişmemiş fındık.C.4, s. 2652 karamuk(II): İçi boş, çürük, gelişmemiş fındık.C.4, s. 2652 kavuz(I): Gelişmemiş, çürük meyve.C.4, s. 2695 kelez(II): Gelişmemiş, kurumuş ekin.C.6, s. 4545 keme(V): Büyümeyen katır.C.4, s. 2739

kıban: İyi yetişmemiş bitki.C.4, s. 2782

kıdır(II): Zayıf, iyi gelişmemiş.C.4, s. 2796

kıdırış(II): İyi gelişmemiş, kötü : Bizim ekin çok kıdırış.C.4, s. 2789

kılapa(II): İyi gelişmemiş ekin.C.4, s. 2794

kıldır(VI): Zayıf, iyi gelişmemiş.C.4, s. 2796

kılindir: Zayıf, iyi gelişmemiş.C.4, s. 2796

kıncal: Zayıf, iyi gelişmemiş.C.4, s. 2796

kınir: Zayıf, iyi gelişmemiş.C.4, s. 2796

kıntak keler: 2.Gelişmemiş hayvan.C.4, s. 2730

kırza: Büyümemiş ağaç.C.4, s. 2840

kısık kalmak: Büyüyememek.C.4, s. 2842

kizir(II): Bodur, cüce, gelişmemiş.C.6, s. 4564

kocasan(I): Büyüyemeyen, gelişemeyen ağaç.C.4, s. 2893

köfrez(I): Bakımsız, sönük, gelişmemiş : Bu kasaba çok köfrez bir yer.C.4, s. 2949

köken ölü: Gelişmemiş, bozuk, köksüz(meyve ya da sebze).C.4, s. 2953

könez(II): 2. Büyümemiş, kısa boylu.C.4, s. 2960

köse otu: Kuraklık nedeniyle büyüyemeyen otç.C.4, s. 2973

kötemez: Kötü, fena, kalitesi düşük, iyi gelişmemiş, kavruk.C.4, s. 2982

kurada(II): Gelişmemiş, zayıf, cılız (insan ve hayvan).C.4, s. 3005

mecek(I): Kısa boylu, büyüyememiş (ağaç, insan ya da hayvan).C.4, s. 3148 mırık(VIII): Büyüyememiş kuzu, keçi.C.4, s. 3187

mıza: Gelişememiş, büyüyememis.C.6, s. 4598

mızgır(I): Zayıf, büyüyememiş (insan ya da hayvan).C.4, s. 3195

mızgırt(II): Zayıf, büyüyememiş (insan ya da hayvan).C.4, s. 3195

mızkıç-1: Zayıf, büyüyememiş (insan ya da hayvan).C.4, s. 3195

mifirge: İkinci kez üzüm veren, büyümemiş asma.C.6, s. 4598 moççuk: Yaşı büyük olup büyüyememiş olan (kimse).C.4, s. 3208

mojjik: Büyüyememiş, cılız boğa.C.4, s. 3209

onatsız: Hastalıklı, bakımsızlıktan gelişememiş.C.5, s. 3284

onmadık: 2. Gelişmemiş.C.5, s. 3285

öldürkü: Bakımsızlıktan gelişememiş.C.6, s. 4625

ölekez-1: Bakımsızlıktan gelişememiş.C.6, s. 4625

pesti: Bakımsız, gelişmemiş, cılız.C.6, s. 4646 pısırık(I): Büyüyememiş, gelişmemiş (kimse).C.5, s. 3448

pızka: Hayvanların gelişememiş, sıska kalmışları.C.5, s. 3453

siros etmek: Bitki büyüyememk, hastalanmak.C.5, s. 3648

sumar: Olgunlaşmamış, yetişmemiş (meyve, bitki için).C.5, s. 3696 şalak(I): Büyümemiş kavun, karpuz.C.5, s. 3740

şalak(V): Büyüyememiş dana, tosun.C.5, s. 3741

şallah,şallak(IV): Büyümemiş kavun, karpuz.C.5, s. 3740 şamak(I)-1: Büyümemiş kavun, karpuz.C.5, s. 3741

şelek(IV): Taneleri olmamış üzüm salkımı.C.5, s. 3760

tahıldak: Büyümemiş incir meyvesi : Bu sene incirlerde tahıldak bile yok.C.5, s. 3803

teksivrik: Cılız (gelişmemiş (ekin için) : Sizin arpa teksivrik kalmış.C.5, s. 3869 teleme(VIII): Zayıf, cansız, gelişememiş : Ne teleme bir çocuk, büyümemiş.C.5, s. 3871 tıfıl: Gelişmemiş, büyümemiş.C.6, s. 4759

tığlı(II): Zayıf, cılız, büyüyememiş (kimse).C.5, s. 3910

tıhlı: Zayıf, cılız, büyüyememiş (kimse).C.5, s. 3910

tıhlım-1: Zayıf, cılız, büyüyememiş (kimse).C.5, s. 3910

tıkı(II): Yaşı büyük, bedeni az gelişmiş, akıllı çocuk.C.6, s. 4760

tırkış(II): Büyüyemeyen, zayıf (çocuk için): Komşunun kızı pek tırkış, dört yaşına girdi hala

küçük.C.5, s. 3924

üşûk (II): Çelimsiz, cılız, gelişmemiş.C.6, s. 4799

üzük(III): Büyümeyen, gelişmeyen.C.6, s. 4801

vurgun(I): Büyüyüp gelişememiş.C.6, s. 4110 vuruk(I)-1: Büyüyüp gelişememiş.C.6, s. 4110 yanık(V): Kavruk, gelişmemiş.C.6, s. 4169

yelönü: Cılız, kırık, gelişmemiş tahıl taneleri.C.6, s. 4821

zırlangıç: Büyüyememiş kavun.C.6, s. 4380

hüsür(II): Çok küçük, gerektiği gibi gelişememiş.C.3, s. 2452

izment: Küçük, büyümemiş, zayıf.C.4, s. 2577 izmet: Küçük, büyümemiş, zayıf.C.4, s. 2577 izvent: Küçük, büyümemiş, zayıf.C.4, s. 2577 izvet: Küçük, büyümemiş, zayıf.C.4, s. 2577

kellez: Yaşça küçük ya da gelişmemiş boğa.C.4, s. 2735 puli(I): Küçük, büyümemiş kabak.C.6, s. 4656

ebbas: İyi gelişmemiş küçük çocuk.C.6, s. 4492

“Büyüyememiş, küçük” anlamında şöyledir:

gığış(II): Normal büyümemiş, küçük kalmış şey.C.3, s. 2037

üsküle: Büyümemiş, küçük soğan.C.6, s. 4798

üskülen: Büyümemiş, küçük soğan.C.6, s. 4798

“Büyüyememiş, ufak” anlamında ise şöyledir:

kodalak(VII): Karpuz, nar gibi yuvarlak meyvaların büyümeyeni, ufak kalanı.C.4, s. 2898 tubeş: Büyümemiş, ufak kalmış (ağaç için) : Tubeş ağacın meyvesi olmaz.C.5, s. 3987

2.6. “Yeni doğmuş…” Şeklinde Devam Eden Kelimelerin Küçük/Küçültme