• Sonuç bulunamadı

ufağrek: Ufakça, az ufak.C.6, s. 4026

ufağrek: Ufakça, az ufak.C.6, s. 4026

ufarak: Ufakça, az ufak.C.6, s. 4026 ufarek: Ufakça, az ufak.C.6, s. 4026 ufarek: Ufakça, az ufak.C.6, s. 4026

“Ufalma/ Ufalmak, Ufaltma/Ufaltmak” anlamlarına gelen kelimeler aşağıda verilmiştir:

hölümek(II): Suyla ıslatılmış pamuk tohumunu toprağa sürtüp ufalayarak ekilecek

duruma getirmek.C.3, s. 2431

hurdalamah: Ufalamak.C.3, s. 2444

hurdalamak: Ufalamak.C.3, s. 2444

hurhut etmek(II): Parçalamak, ufalamak.C.3, s. 2444

koreke: Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949 koreki(II): Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949 köfeke: Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949

köfeki(I)-1: Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949

köfke: Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949

köfnek(I): Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949

köfnük(II): Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949

köfük(I): Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949

köfün(IV): Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949

köğkü: Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949

küfün: Yumuşak, dayanıksız, kil gibi çabuk ufalanan taş, kireçtaşı.C.4, s. 2949

murçmak: Bir şeyi avuçta ufalamak.C.4, s. 3222

ovamaç: Süt ve yumurta karışımının içine yufka ekmeği ufalayarak yapılan bir çeşit

yiyecek.C.5, s. 3301

tirem: 2.Ufalanıp toprak olmuş trakit taşının en yumuşak türü.C.5, s. 3939

avkırmak: Ezmek, ufalamak.C.6, s. 4432

düğmeç: Sıcak mısır ekmeğini ufalayıp yağda kızartarak yapılan bir çeşit yiyecek.C.2, s. 1621

külhaş: Kırılıp dökülerek ufalanmış, parçalanmış.C.6, s. 4578

külufak: Kırılıp dökülerek ufalanmış, parçalanmış.C.6, s. 4578

ofalamak: Bir şeyi avuç içinde ezerek ufalamak.C.5, s. 3315 ofalamak: Ufalamak, ezmek.C.6, s. 4611

ovcalamag: Bir şeyi avuçta sıkarak ezmek, ovalamak, ufalamak.C.5, s. 3301 ovcalamak: Bir şeyi avuçta sıkarak ezmek, ovalamak, ufalamak.C.5, s. 3301 ovkulamak: Ufaklamak.C.5, s. 3301

öfelemeç: Ufalanmış yufka ve peynirin karıştırılmasıyla yapılan yemek.C.5, s. 3315

öfelemek(I): Bir şeyi avuç içinde ezerek ufalamak.C.5, s. 3315

öfelemek(I): Bir nesneyi, avuç içinde ya da iki parmak arasında ufalamak.C.6, s. 4623

öğcelemek-1: Bir şeyi avuçta sıkarak ezmek, ovalamak, ufalamak.C.5, s. 3301

öğelemek: 2. Avuçlar arasında ovarak ufalamak, ezmek : Peyniri öğeledim., tuzlayıp çölmeğe

basacağım.C.5, s. 3317

öğmeç: 2. Ufalanmış ekmek ya da mısır ekmeğini yağda kızartıp üstüne toz şeker dökerek

yapılan bir çeşit yiyecek.C.5, s. 3318

ör(II): Ufalanmış, çürümüş, toz durumuna gelmiş şey.C.5, s. 3345

örmeç: 2. Ufalanmış ekmek ya da mısır ekmeğini yağda kızartıp üstüne toz şeker dökerek

yapılan bir çeşit yiyecek.C.5, s. 3318

övcelemek(II)-

1: Bir şeyi avuçta sıkarak ezmek, ovalamak, ufalamak.C.5, s. 3301 övcülemek-1: Bir şeyi avuçta sıkarak ezmek, ovalamak, ufalamak.C.5, s. 3301

övelemek(I): 2. Ezip ovarak, iki şeyi birbirine sürterek ufalamak, mısır koçanlarını tanelemek.C.5, s.

3363

övelemek(I): Ufalamak, parçalamak.C.6, s. 4631

övelenmek(II): Elle parçalanmak, ezilmek, ufaltılmak.C.5, s. 3363

öymeç-1: 2. Ufalanmış ekmek ya da mısır ekmeğini yağda kızartıp üstüne toz şeker dökerek

yapılan bir çeşit yiyecek.C.5, s. 3318

pıhpıh: Çok ufalanmış un gibi bulgurdan yapılan yemek.C.5, s. 3442

pına pına

yapmak: Ufalamak, parça parça etmek.C.5, s. 3442 pınçıklamak: Ufalamak, parça parça etmek.C.5, s. 3442

pıntıklamak: Ufalamak, parça parça etmek.C.5, s. 3442

pırtiklemek: Ufalamak, parça parça etmek.C.5, s. 3442

pinçik pinçik

etmek: Ufalamak, parça parça etmek.C.5, s. 3442 pinçiklemek-1: Ufalamak, parça parça etmek.C.5, s. 3442 pintiklemek: Ufalamak, parça parça etmek.C.5, s. 3442

uğmaç: Avuçta ufalanmış hamurdan yapılan çorba.C.6, s. 4027

umurlamak: Ufalamak.C.6, s. 4040

üfelemeç: Yufka ekmeğin ufalanıp, yağda kızartılmasıyla yapılan bir yemek.C.6, s. 4060

üfelemek(I): Ufalamak.C.6, s. 4060

üfelemek: Başparmakla göstermeparmağı arasında ezmek, ufalamak.C.6, s. 4793

üğmeç(I): Yufka ekmeğin ufalanıp, yağda kızartılmasıyla yapılan bir yemek.C.6, s. 4060

üşelemek: Ufalamak, parçalamak.C.6, s. 4079

üyüklemek(II)

: Ufalamak.C.6, s. 4086

afalamak(I): Ufalamak, avuç içinde ezerek ufak parçalara ayırmak.C.1, s. 69 affara: 3.Tütün tozu, ufalanmış tütün.C.1, s. 70

ağardanlıḫ: Üzüm suyunun daha çabuk ve daha kolay durulması için, içine konulan beyaz toprak

veya ufaltılmış taş kırıntıları.C.1, s. 82

avkalanmak: 2.Ufalanmak.C.1, s. 385

aymaç: Ufalanmış ekmeği, kızgın yağa atarak yapılan yiyecek.C.6, s. 4437

celtmek: Bir şeyi ufak parçalara bölmek, doğramak, kesmek: Kabağı çintte kavuralım.C.2, s.

1231

centmek-2: Bir şeyi ufak parçalara bölmek, doğramak, kesmek: Kabağı çintte kavuralım.C.2, s.

1231

cirtmek(II): Bir şeyi ufak parçalara bölmek, doğramak, kesmek: Kabağı çintte kavuralım.C.2, s.

1231

çatomaç: Ufalanarak karıştırılmış peynir ve ekmek.C.2, s. 1092

çıntmak: Bir şeyi ufak parçalara bölmek, doğramak, kesmek: Kabağı çintte kavuralım.C.2, s.

1231

çintmak: Bir şeyi ufak parçalara bölmek, doğramak, kesmek: Kabağı çintte kavuralım.C.2, s.

1231

çintmek(I): Bir şeyi ufak parçalara bölmek, doğramak, kesmek: Kabağı çintte kavuralım.C.2, s.

1230

çirpmek(III): Bir şeyi ufak parçalara bölmek, doğramak, kesmek: Kabağı çintte kavuralım.C.2, s.

1231

çirtmek(I)-1: Bir şeyi ufak parçalara bölmek, doğramak, kesmek: Kabağı çintte kavuralım.C.2, s.

1231

evzilemek: 2. Buğday ya da arpa başaklarını el ile ufalayarak tanelerine bakmak.C.3, s. 1818 gün yufkası: Yumurtalı hamurdan yapılan, güneşte kurutulduktan sonra ufalanarak pişirilen

yufka.C.3, s. 2232

hımhış

olmak(I): 1.Parça parça olmak, ufalmak.C.3, s. 2378 hıram(II): Ufalanmış, kırılmış taş parçaları.C.3, s. 2368

hış(I): Kemik, ağaç vb. şeylerin ezilmesini, ufalmasını anlatır.C.3, s. 2375

hışır olmak(I): 1.Parça parça olmak, ufalmak.C.3, s. 2378 hıştak: Kırılmış, ufalanmış.C.3, s. 2379

kayır: Düz parçalara ayrılan ve ufalanan bir çeşit kaya.C.6, s. 4541

kaysa kırmak: Yağmurdan ve sulandıktan sonra kuruyarak sertleşmiş toprağı ufalamak, kırmak.C.4, s.

2708

kenek(III): Kolaylıkla ufalanan taş.C.4, s. 2743

kırık(XVI): Ufalanmış pirinç : Bana çorba için biraz kırık versene.C.4, s. 2825

kırma(II): Hayvanlara yedirilen, değirmende ufaltılmış, ezilmiş her çeşit tahıl : Bugün hayvanlara

arpa kırması aldım.C.4, s. 2833

kırpma(IV): Kurutularak ufalanan üzüm yaprağı ile bulgur karışımından yapılan yemek : Akşama

kırpma pişireceğim.C.4, s. 2837

kırsık: Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2883

kırtık(V): Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2883

kırtik(IV): Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2883

kırtik: Kırılıp ufalmış parça.C.6, s. 4558

kıttık: Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2883

kiltek: Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2883 kirinti(I): Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2883 kirkit(VIII): Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2883 kirtik(I): Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2883 kirtik-2: Kırılıp ufalmış parça.C.6, s. 4558

kirtiyh: Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2883 kitlek(II): Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2884 kitlik: Ufalanmış sabun parçası : Bir kirtik sabunla çamaşır yıkanır mı ?.C.4, s. 2884 memişlemek: Kaynatılmış ve kurutulmuş buğdayı bulgur yapmak için ıslatıp ufalamak.C.4, s. 3160

minçi: Suda kaynatılıp yumuşatılarak ip gibi ufalanmış peynir.C.4, s. 3201

ofalanmak: Ufalanmak.C.5, s. 3267

ofalatmak: Ufalatmak.C.5, s. 3267

oğalanbaç: Ufalanmış yufka ekmeği, peynir ve tarhanayla yapılan bir yemek.C.5, s. 3268

oğma çorbası: Elle ufalanmış hamurdan yapılan çorba.C.5, s. 3270

oğmaç aşı: Elle ufalanmış hamurdan yapılan çorba.C.5, s. 3270

oğmaç çorbası: Elle ufalanmış hamurdan yapılan çorba.C.5, s. 3270 oğmaç: Elle ufalanmış hamurdan yapılan çorba.C.5, s. 3270

oğmaç: Tereyağda pişirilen yumurtaya yufka ufalanarak yapılan yiyecek.C.6, s. 4611

oğumeç: Elle ufalanmış hamurdan yapılan çorba.C.5, s. 3270

omaç(II)-3: Elle ufalanmış hamurdan yapılan çorba.C.5, s. 3270

omeç: Elle ufalanmış hamurdan yapılan çorba.C.5, s. 3270

öfelemeç-2: Elle ufalanmış hamurdan yapılan çorba.C.5, s. 3270

sinekkanadı: Elle ufalanmış irice tütün.C.5, s. 3641

ufantı(II): Ufalanmış.C.6, s. 4026

ufatmak: Ufaltmak.C.6, s. 4049

uvatmak(I): Ufaltmak.C.6, s. 4049

üğütmek(II): Ezmek, lokma durumuna getirmek.C.6, s. 4794

yilmük: Ufalmış, incelmiş sabun kalıntısı.C.6, s. 4280

düymeç:

Taze ve sıcak ekmek ufalanıp yağa atıldıktan sonra üzerine şeker ya da bal konularak yapılan bir çeşit yiyecek.C.2, s. 1642

ekmek uması: Ufalanmış ekmeği yağda kızartarak yapılan bir çeşit yemek.C.3, s. 1697

üfalmak: Ufalmak.C.6, s. 4060

“Ufak” kelimesini küçük/küçültme anlamına dahil edebileceğimiz en çok kelimenin yer

aldığı liste coğrafi olaylar ve tabiat ile ilgili kavramları oluşturmaktadır:

acıkak [açıkak]: 2.Ufak elma kurusu.C.1, s. 48

ağul(I):

2.Eve yakın bir yerde, etrafı çevrili ufak sebze bahçesi.C.1, s. 114

albustan: Kırmızı ve ufak taneli bir çeşit

buğday.C.1, s. 208

arklan: Ufak ve düzensiz su yolu.C.1,

s. 327

arpacık(II): 3.Taze, ufak hıyar.C.1, s. 330

azgan:

Dikenli, bol ve ufak sarı çiçekli bir çeşit çalı.C.1, s. 438

badıma-1:

Yol kenarlarında biten, ufak yapraklı, yemeği yapılan bir ot.C.1, s. 467

badımak:

Yol kenarlarında biten, ufak yapraklı, yemeği yapılan bir ot.C.1, s. 467

badımalak:

Yol kenarlarında biten, ufak yapraklı, yemeği yapılan bir ot.C.1, s. 467

badi(III): Ufak mısır, cin mısırı.C.1, s.

470

badima: Yol kenarlarında biten, ufak

yapraklı, yemeği yapılan bir ot.C.1, s. 467

badimah:

Yol kenarlarında biten, ufak yapraklı, yemeği yapılan bir ot.C.1, s. 467

bağla(IV): Ufak göl.C.1, s. 481

banta:

2.Elmadan küçük ekşimtırak bir meyve, elmanın ufağı.C.1, s. 517

bel(III)-1:

1.Tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe, ufak tepe.C.1, s. 611

belalan:

1.Tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe, ufak tepe.C.1, s. 611

belan-1:

1.Tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe, ufak tepe.C.1, s. 611

belen,beleñ(I):

1.Tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe, ufak tepe.C.1, s. 611

belenk(I):

1.Tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe, ufak tepe.C.1, s. 613

belenk-1:

1.Tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe, ufak tepe.C.1, s. 611

belon:

1.Tepe, yüksek yer, üzeri yassı tepe, ufak tepe.C.1, s. 611

besen(I):

Şiddetli soğuklarda, uçuşarak yere düşen, çok ince ufak buz parçaları.C.1, s. 639

bez(II): Altından su çıkan ufak

çayırlık.C.1, s. 649

bıdık(III): Ufak ceviz, yeşil domates

v.s.C.1, s. 664

bıdılak: Ufak ceviz, yeşil domates

v.s.C.1, s. 664

bıdılık-3: Ufak ceviz, yeşil domates

v.s.C.1, s. 664

bıldan: Ufak ceviz, yeşil domates

v.s.C.1, s. 664

bıldık: Ufak ceviz, yeşil domates

v.s.C.1, s. 664

bıldik: Ufak ceviz, yeşil domates

v.s.C.1, s. 664

bildik-2: Ufak ceviz, yeşil domates

v.s.C.1, s. 664

birgi: Ufak taneli siyah üzüm.C.1, s.

701

boldik: Ufak ceviz, yeşil domates

v.s.C.1, s. 664

boncuk(II):

Buğdayların içinde biten, ufak taneli, parlak, sert

tohumlar.C.1, s. 736

bozalkat: Ahlat, bir çeşit ufak

armut.C.1, s. 749

bozamık(I): Ufak, boz renkli, yakılan bir

ot.C.1, s. 749

bozanak(IV): Ufak, boz renkli, yakılan bir

ot.C.1, s. 749

bölduk: Ufak ceviz, yeşil domates

v.s.C.1, s. 664

büdük(II): 3.Bir çeşit ufak üzüm.C.1, s.

684

cadı şimşiri:

Yaprakları daima yeşil, ufak, sivri dikenli bir bitki.C2, s. 840

cehni:

1. Ufak boncuk şeklinde meyveleri olan ve boya yapmakta kullanılan yabanî ağaç.C2, s. 876

cehre (I):

1. Ufak boncuk şeklinde meyveleri olan ve boya yapmakta kullanılan yabanî ağaç.C2, s. 876

cehri (I):

1. Ufak boncuk şeklinde meyveleri olan ve boya yapmakta kullanılan yabanî ağaç.C2, s. 876

cığıllı kuz: Dağlarda ufak taşlı bölge.C2,

s. 901

cinibiz(II): Ufak, yeşil küçük bir bir cins

fasulye.C.2, s. 980

civil(VI): Ufak taneli darı.C.2, s. 989 cücül darı: İnce, ufak darı.C.2, s. 1024

çam buğdayı: Açık kırmızı renkli ufak taneli

buğday.C.2, s. 1064

çehri:

1. Ufak boncuk şeklinde meyveleri olan ve boya yapmakta kullanılan yabanî ağaç.C2, s. 876

çıtnak kara: Ufak taneli bir çeşit siyah

üzüm.C.2, s. 1197

çocuk nefesi:

İnce, ufak yapraklı, ilkbaharda minik, kokusuz, beyaz çiçek açan bitki.C.2, s. 1255

çoşur: Ufak meşelik.C.2, s. 1274

çöngül(II): Ufak bataklık yer.C.2, s. 1288

dangil dingil(I): Ufak ve seyrek üzüm salkımı,

darı mısırı: Cin mısırı, ufak taneli, sivri

uçlu mısır.C.2, s. 1371

depecük: Ufak tepe, toprak ve taş

yığını.C.2, s. 1427

dıydıklı: Çok ufak ahlat çeşidi.C.2, s.

1475

dibikara:

Kalın kabuklu, ufak ve sık taneli bir çeşit üzüm.C.2, s. 1479

dikencik:

Ufak dikenleri olan, ardıca benzeyen bir çeşit ağaç.C.2, s. 1486

divleç: Taşlı iki yer arasında bulunan

ufak tarla parçası.C.2, s. 1527

divlek-3: Ufak toparlak kavun.C.2, s.

1627

düğdü(III): Ufak ve tek tepe.C.2, s. 1619

elmahi: Ufak elma kurusu.C.3, s. 1725

enlik(I):

3. Dağ ya da tepelerin eteklerindeki ufak tarla.C.3, s. 1759

erekemelik: Yabanî, aşısız ağaçlardan

oluşan ufak koru.C.3, s. 1765

garamık: Sert ve uzun dikenli ufak

boylu çalı.C.3, s. 1920

genepakla: Üzeri benekli bir çeşit ufak

fasulye, börülce.C.3, s. 1990

gıcı(II): Ufak, yuvarlak kar tanesi,

dolu.C.3, s. 2025

gıcıklı boran: Ufak, yuvarlak kar tanesi,

dolu.C.3, s. 2025

gıcırik: Ufak, yuvarlak kar tanesi,

dolu.C.3, s. 2025

gıldirik(II): Ufak, yuvarlak kar tanesi,

dolu.C.3, s. 2025

gilebolu: Ufak salkımlı bir çeşit yabanî

kiraz.C.3, s. 2076

gillek(IV): Ufak, yuvarlak kar tanesi,

dolu.C.3, s. 2025

girek(II):

Seyrek salkımlı, ufak taneli siyah bir çeşit üzüm.C.3, s. 2081

gobar:

Ufak yapraklı ve odun kısmı sert olan bir çeşit meşe.C.3, s. 2088

halaka:

3. Ev önlerinde sebze yetiştirilen birkaç evleklik ufak sebzelik.C.3, s. 2256

hanaylı(I): Ufak buğday.C.3, s. 2271

harca: Sık ve ufak salkımlı bir çeşit

kırmızı üzüm.C.3, s. 2287

hekerke: Ufak su sarnıcı.C.3, s. 2330 herkere: Ufak bahçe.C.3, s. 2346

hılorik:

Buğdaya karışmış olan ufak, yuvarlak, siyah renkte bir çeşit tohum, karamuk.C.3, s. 2360

hışir: Ufak dolu.C.3, s. 2379

hışirik: Ufak dolu.C.3, s. 2379

hortik(III): Turşuluk ufak patlıcan.C.3, s.

2414

ivez(III): Bir çeşit ufak elma.C.4, s.

2572

kayırak: 6. Akarsuların getirdiği kumla

karışık ufak taşlar.C.4, s. 2707

keleyh(II): Ufak karpuz.C.4, s. 2732

kerik(III): Bir çeşit sert, ufak incir, baba

incir.C.4, s. 2755

key(II): Ufak dağlar, kayalar.C.4, s.

2779

kıdorik: Ufak bulgurdan yapılan yağsız

pilav.C.4, s. 2789

kırça: 2. Ufak ve sert taneli kar.C.4,

s. 2818

kısık(II): 2. Ufak derelerin birleştiği

yer.C.4, s. 2842

koruk(III):

Zeytinin çiçeğini döktükten sonra kalan ufak meyvesi.C.4, s. 2929

kozak(VIII): Soğanın ufağı, tohumluk

soğanın irisi.C.4, s. 2946

köftere(II): Bağlardaki ufak keçi

yolları.C.4, s. 2950

livöp:

Ufak çalılık yerlerin çalılarını kökleyerek açılan tarla.C.4, s. 3082

madamak:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

maden:

Dağların ufak taşlı yamaçları. (Böyle yerlerde yetiştirilen tütün bitkisi bol ürün verir.).C.4, s. 3102

madık-1:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

madımak:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

madımalagı:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

madımalah:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

madımalak:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

madımalak-2:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

madınak pancarı:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

madimak:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

madmalak: İlkbaharda kırlarda yetişen,

ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

madumah:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

mardımanak:

İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak, yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir ot.C.4, s. 3102

mercankır: Kır üzerine ufak ve sık, al

benekli at donu.C.4, s. 3167

mezmencil: Eti tatsız bir çeşit ufak

balık.C.4, s. 3178

mozalak(III):

2. Meyvelerin eğri büğrü, ufak ve buruşuk olanları.C.4, s. 3213

mözelek:

Meyvelerin eğri büğrü, ufak ve buruşuk olanları.C.4, s. 3214

nefirne:

Ufak salkımlı, küçük taneli, pek beğenilmeyen üzüm.C.4, s. 3245

pehli(I): Arktan ayrılan ufak su

yolu.C.5, s. 3422

pıtpıt(IV): İnce, ufak bulgur.C.5, s. 3452

pıtpıt: İnce, ufak bulgur.C.6, s. 4649

pıtpıtı-1: İnce, ufak bulgur.C.5, s. 3452

seniter: Ufak, kırmızı bir çeşit

buğday.C.5, s. 3584

setik(III): Ufak bulgur.C.5, s. 3595

sineklemek(II): Kar ufak ve seyrek

yağmak.C.5, s. 3641

siyeç(IV): Kara ve ufak taneli erik.C.5, s.

3652

sümündür: Bulgurun ufağı.C.5, s. 3715

sündük(III): Bulgurun ufağı.C.5, s. 3715

şakla(II): Ufak karpuz.C.5, s. 3739

şekeri: Çok tatlı, ufak bir çeşit

armut.C.5, s. 3759

tala(II): Ufak dalgacıklar.C.5, s. 3814

tavla:

Sebze bahçelerinde tohum ekmek için ayrılan ufak parçalar, evlek.C.5, s. 3849

topalak(III):

Kökü ufak ve salkım biçiminde yumrulardan oluşan, yazın darı ve bostan tarlalarında biten, çiğdeme benzer bir çeşit bitki.C.5, s. 3964

tüne: Ufak dere.C.5, s. 4013

üper yavşanı: Ufak yapraklı, ak çiçekli bir

ot.C.6, s. 4069

üsgündür: Ufak armut.C.6, s. 4075

vayıyo: Ihlamura benzeyen, daha ufak

boyda bir ağaç.C.6, s. 4095

yazgetiren: Ufak taneli dolu, kırcı,

kuzudişi.C.6, s. 4217

yemişen(I): Kırmızı, ufak yemişleri olan,

dikenli yabanıl bir ağaç.C.6, s.

4244

yemişgen:

Kırmızı, ufak yemişleri olan, dikenli yabanıl bir ağaç.C.6, s. 4244

yemişken:

Kırmızı, ufak yemişleri olan, dikenli yabanıl bir ağaç.C.6, s. 4244

yemşen-1:

Kırmızı, ufak yemişleri olan, dikenli yabanıl bir ağaç.C.6, s. 4244

zavzana: Ev önündeki ufak bahçe.C.6,

s. 4355

zınıgı: Ufak salatalık.C.6, s. 4375

zınik: Ufak salatalık.C.6, s. 4375

zırzımbuk: 2. Ufak dolu.C.6, s. 4383

zinik(I): Ufak salatalık.C.6, s. 4375 zink(I): Ufak salatalık.C.6, s. 4375