DR. NEŞE YILDIRAN
h mm slında geçmişle uğraşma- ^ * İS nm bir tür kaçış olduğunu
f U düşünmüyorum” diyor ® ™ Feryal İrez, “insana yaşa- mın pratik zorluklarına katlanma gü cü veren, gündelik streslere renk ka zandıran bir başka çaba b u .” Sanat Tarihi Doçenti olan İrez’in oldukça harekedi bir akademik yaşamı
19. yüzyılla ilgili, sağlıklı bir Boğaziçi
panoraması elde edebilmek için üzerine
söz söyleyebilmeyi gerektiren
sefarethaneler ve Boğaz’ın uzak Rumeli
yakası üzerinde duran kitap, önemli bir
kaynak.
Yapı Kredi Yayınlarından titiz bir çalışmanın ürünü: Boğaziçi Sefarethaneleri
Boğaz'ın
var.Marmara Üniversitesi Güzel Sa- nadar Fakültesi öğretim üyeliğine, kı sa süre önce bir de Geleneksel T ürk El Sanatları Bölümü başkanlığı eklen miş. Böylelikle yoğun bir koşuşturma ortamı içinde buluvermiş kendisini. Akademik çevrenin ilk kez Osmanlı mobilyası üzerine yaptığı yetkin çalış masıyla tanıdığı Feryal irez, 19. yüzyıl Osmanlı sanatının tutkulu bir araştırı cısı aynı zamanda. “-Seviyorum 19. yüzyılı” diyerek ekliyor. “Avrupa sa natı ile ilişkisini kurmak hep ilginç ol muştur benim için. ”
İrez’in sefarethanelere duyduğu ilgi de oldukça eskiye, lisans öğrenciliği yıllarına dayanıyor. O sıralarda yaptığı bir çalışmayı on yıl kadar sonra tekrar işlemek düşüncesi, zahmetli bir çalış ma sürecini beraberinde getirmiş. G e niş bir seyahatname taramasını, Dr. Hüsamettin Aksu ile birlikte İstanbul Başbakanlık Arşivi’nde yürütülen titiz bir belge araştırması izlemiş. İrez ve Aksu iki yıl kadar arşiv belgeleriyle içli dışlı olmuşlar ve konuyla ilgili belgeleri tek tek deşifre etmişler. Feryal İrez’in elçiliklerden yerinde inceleme izni al mak üzere bulunduğu maceralı giri şimlerin ardından, bilgiler toparlan mış ve kitap ortaya çıkmış: Boğaziçi Sefarethaneleri.
Boğaziçi Sefarethaneleri adlı kita bın ilk dört bölümünde, Osmanlı dev leti sınırları içinde ilk elçilikler; özellik le Boğaziçi’ndeki sefarethanelerden sözeden seyahatname ve kaynaklar; günümüze ulaşamayan yazlık sefaret binaları ve halen varlıklarım sürdüre bilenlerin günümüzdeki durumlarıyla genel mimari ve süsleme özellikleri üzerinde duruluyor. Beşinci bölümde ise Feryal irez’in Viyana Devlet Arşi vinden edindiklerinin yanı sıra, H ü samettin Aksu ile İstanbul Başbakan lık Arşivi’nde buldukları belgeler yer almakta. İrez ve Aksu bu belgelerin hem alfabemize transkripsiyonunu gerçekleştirmişler hem de her
belge-C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 6 0
Rumeli Yakası'nda
Yeniköy'deki Avusturya Konsolosluğu, nin önüne koydukları kısa özette bel genin içeriğini belirten özlü bilgileri araştırmacılara sunmuşlar.
Kitap bu nitelikleriyle tam bir başvu ru kitabı sayılabilir. Sanat Tarihi yayın ları arasında Boğaziçi’ndeki sefaretha neleri işleyen kapsamlı araştırmaların bulunmaması, kitabın bu konudaki bilgileri toplu olarak değerlendiren bi ricik kaynak oluşu önemini arttırmak ta. Üstelik bilgiler bol görsel malzeme ile destekleniyor. Ö te yandan arşive gi rilip bulunmaları, okunmaları, anlaşıl maları son derece güç ve zahmetli olan
çok sayıda belgenin önlerinde özet açıklamalarla kitapta yer alması, yalnız sanat tarihi değil, tarih, mimarlık, ikti sat, siyaset ve diplomasi tarihi araştır macıları için de gerçek bir hizmet. Tüm bunlar, özellikle 19. yüzyılda sağ lıklı bir Boğaziçi panoraması elde ede bilmek için, üzerine söz söyleyebilme yi gerektiren sefarethaneler ve Bo- ğaz’ın uzak Rumeli yakası üzerinde duran kitabı, önemli bir ana kaynak kabul etmek üzere geçerli nedenler.
Feryal İrez kitabında pek çok ilginç olguya da açıklık getirmekte. 1492’de İspanya’daki Beni Ahmer Devletinin yıkılışından son ra Gırnata’dan İstanbul’a gelip Galata’ya yerleşen Arapların, sık sık neden ol dukları yangınlarla elçilerin Galata’dan Pera’ya taşınma larını hızlandırdıkları; 16. yüzyılda bir kısım elçinin hem Pera’ya hem de Topka- pı Sarayı’na yalan oluşu ne deniyle Eminönü’ndeki Ya hudi mahallesinde konakla maları bunlardan bazıları. Elçiliklerin Boğaziçi’ndeki yerleşimlerinde Osman lInın belli bir iskân politika sı gözettiği; yabancıların, ulaşımın henüz deniz yoluy la sağlanabildiği, karayolu ulaşımının ancak Sultan II.
Mısır Konsolosluğu.
_______________ *7'75'lÇyfû
Abdülhamid döneminde açılan Şişli- Maslak yoluyla mümkün olabildiği Bo ğaziçi’ni tercih nedenleri arasında ise, Karadeniz girişinin denetimi türünde stratejik olanların yanı sıra, vebadan kaçış gibi saptamalar da diğer ilginç yaklaşımlara örnek oluşturuyor. İrez, aralarındaki tüm siyasi çekişmelere ve çelişkilere karşın, yabancı elçilik men suplarının gündelik yaşamlarındaki birlikteliklerine, örneğin bir arada eğ- * lenmelerine dikkat çekiyor. Doğrudan doğruya belgelerin açığa kavuşturdu ğu olgular arasmda ise, Osmanlı İmpa- ratorluğu’nun, kimi elçiliklerin arazi satm alma, binanm yenilenmesi ya da onarım masraflarını üstlenmesi; kimi elçiliklere de yazlık ikâmetgâh yeri ya da binası vermesi, önde gelmekte .Bel geler arasmda Ay dm’da Italyankonso- losluğu açıklamasına ilişkin olanı ayrı ca dikkate değer.
Günümüzde halen kullanılan yazlık sefarethanelerden Tarabya’da yer alan Alman Sefaretine ait yapılar toplulu ğu, bünyesinde barındırdığı Mareşal Von der Goltz (1883-96 yılları arasm da Osmanlı ordusunu yeniden düzen leyen Goltz Paşa) ve I. Dünya Savaşı sırasında Gelibolu’da ölen 265 Alman askerinin mezarlarıyla özel bir ilgiyi hak ediyor. Irez’in belirttiğine göre ölenlerin isim levhaları 1937’de İstan bul’a gelen ve 1966’ya değin burada öğretim üyeliği yapan Rudolf Bel- ling’e, şehidiğin anısma granite oyul muş rölyef ise Georg Kolbe’ye ait. Ay rıca burada, 1835-39 yılları arasmda yine Osmanlı İmparatorluğu’nda gö rev yapan Helmuth Von Moltke adma dikili bir obelisk bulunmakta.
Boğaziçi Sefarethaneleri adlı kitabı okuyuculara sundukları için Yapı Kre di Yayınları kutlamaya değer. Bu tür araştırmaların, yayıncıların pek de ilgi sini çekmediği ne yazık ki bir gerçek. Bu nedenle isabetli seçimlerini tekrar kutlarım; ayrıca baskı çok iyi, kapak mükemmel.. Ancak, Selâmet Taşkın tarafmdan çekilen nefis renkli fotoğ rafların, hem çok küçük basıldığı hem de çok sıkışık bir düzende sunulduğu kanısındayım. Elçilik yapıları, kesin likle herkesin rahatça girip gezebildiği, hele hele fotoğraf çekebildiği yerler değiller. Bu nedenle tüm bu fotoğraf lar, aynı zamanda çok da değerli birer belge.. Keşke daha iyi değerlendirilse- lerdi.. Bir sayfaya altı değil de, dört ta ne yerleştirilse maliyet çok mu artardı diye düşünmeden edemiyor insan. Feryal İrez ve Hüsamettin Aksu için ise söylenecek tek şey var: Ellerine sağ lık... ■
Boğaziçi Sefarethaneleri / Feryal
İrez - Hüsamettin Aksu /Y a p ı Kredi Ya yınları/ İstanbulEylül 1992
S A Y F A 7
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi