• Sonuç bulunamadı

Cihat Burak, resimleri ve yalnızlığıyla iç içe yaşıyor:düş ülkelerinin ressamı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cihat Burak, resimleri ve yalnızlığıyla iç içe yaşıyor:düş ülkelerinin ressamı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

'umhııriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına idi # Genel Yayın Müdürü: Haşan Cemal, Müessese Müdürü: Emine , Yazı İşleri Müdürü: Okay Gönensin, # Haber Merkezi Müdürü: ıyer. Sayfa Düzeni Yönetmeni: Ali Acar, # Temsilciler: ANKARA: an, İZMİR: Hikmet Çetinkaya, ADANA: Celal Başlangıç.

İstanbul Haberleri: Erhan Akyıldız, Dış Haberler: Ergun Balcı, Ekonomi: Cengiz Hırtlan, Kültür: Celal Üsler, Spor Danışmanı: Abdulkadir Yücelman, Düzeltme: Refik Durbas, Araştırma: Şahin Alpay, Iş-Sendlka: Şük­ ran Ketenci, Yurt Haberleri: Necdet D oğan, Dizi Yazılar: Kerem Çalışkan, • Koordinatör: Ahmet Korulsan, • Mali İşler: Erol Erkut, # Muhasebe: Bülent Yener + Bütçe-Planlama: Sevgi Osmanbeşeoglu # Reklam: Ayşe Torun, Ek Yayınlar: Hülya Akyol • İdare: Hüseyin Gürer, İşletme: Önder Çelik, Bilgi işlem: Nail İnal.

T i

Basan ve Yayarı- Cumhuriyet Matbaacılık ve Ga

34334 İst. PK: 246-islanbul. Tel: 512 05 05

Bürolar: Ankara: Ziya Gökalp Blv. İnkılap S. I

133 11 41/428 • İzm ir H. Ziya Blv. 1352 S.2 • Adana: İnönü Cad. 119 S. No: 1 Kat 1, Tel:

İM: 22 MAYIS 1989 İmsak: 3.43 Güneş: 5.34 Öğle: 13.05 İkindi: 17.03 Akşam: 20.28

Cihat Burak, resimleri ve yalnızlığıyla iç içe yaşıyor

Yatsı: 22.10

— ■ — m

-Düş ülkelerinin ressamı

Masal ülkelerinden

görünümler çizen

Cihat Burak, aynı

zamanda dünyaya

eleştirel gözle bakan

gerçekliğin bilincinden

ayrılmayan bir

ressam.

R esim , gravür, vitray,

porselen çalıştı; bir

ara “hat sanatı”na

ilgi duydu.

Yayımlandığı sırada

yankı uyandıran

‘Cardonlar’ adlı öykü

kitabının da yazarı.

Cihat Burak, hiçbir şeyi ‘sanat yapmak’ için yapmadığını, onun için de sa­ natçı görüntülerine "hiç mi hiç" girmediğini söylüyor.

P O R T R E CİHAT BURAK______________

Mimariden

resime

1915’te İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni (1937), Güzel Sanatlar Akademisi’nin Mimarlık Bölümü’nü (1943) bitirdi. Resmi kurumlarda ve mimari bürolarında çalıştı; bir süre İşık Özel Mimarlık Okulu’nda resim öğretmenliği yaptı. 1964’te Musée de l’Art Moderne’de açılan sergiye gönderdiği resim bronz madalyaya değer görüldü. Aynı yıl Uluslararası Utrillo

Yarışması’na katıldı; 700 yapıt arasında ilk 10’a giren resmi dolayısıyla madalya aldı. 1967’de Çağdaş Türk Ressamları Cemiyeti’nin sergisinde yer alan tablosu birinci oldu ve “ 50 Altın Ödülü”nü kazandı. 1973’te Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde Başarı ö d ü lü ’nü, 1982’de Görsel Sanatlar dalında Sedat Simavi Ödülü’nü aldı. 1967’den bu yana birçok kişisel sergi açtı.

ALPAY KABACALI

Bambaşka bir duyarlıkla karşı karşıya gelirsiniz resimlerinde. O dünyaya girdikçe, içinde yaşadığı­ mız dünyaya yabancılaşırsınız ade­ ta. Masal ülkelerinden, düş ülke­ lerinden görünümler... O “sihir”- den, o “ biiyü”den sıyrılmaya ça­ lışırsanız, “fantastik” dersiniz.

“İçinde yaşadığımız dünyaya ve topluma eleştirel bir gözle bakı­ yor” dersiniz. “Tüm varlıktan, kendine özgü bir mizah anlayışı­ nın prizmasından görüyor” dersi­

niz. Çizip boyadığı kadınlar ve ke­ diler, yaptığı simgesel portreler,

“ölüm”ün somutla soyut arasın­

daki çizgisini yansıtan mezartaşı resimleri, ince ince işlediği kent ve insan denizleri için de geçerlidir bu... Ancak, onun gerçekliğin bi­ lincinden ayrıldığım, sanrılara yö­

neldiğini hiçbir zaman öne süre­ mezsiniz.

Resmindeki bu özelliklere açık­ lık getirecek bir şeyler söyleyecek mi? Yoksa, yine “Ben sanat sanat

diye göğsünü bağrını döve döve dolaşanlardan hiç boşlanmam. Bu sevginin çoğu yapmacık; etrafa gözdağı verme isteğinden doğu­ yor. Ben sanatı ‘sanat yapmak’ için yapmadım hiç, onun için de sanatçı görüntülerine hiç mi hiç girmeîdim” diyerek (Cumhuriyet,

25 Eylül 1976) sorularıma kısa kı­ sa yanıtlar vermekle mi yetinecek? Yanılmamışım (yanılmış olma­ yı yeğlerdim). İlk güçlükle evinin- kapısında karşılaştım. Zili üç dört kez çaldım. Umudumu kesmiş gi­ diyordum ki kapı açıldı. Onu yal­ nızlığından ve içkisinden kopardı­ ğım için bir suçluluk duydum.

(Cardonlar’da “Duvara çakılı bir

mıh gibi yapayalnızım” demiyor

mu?)

O anda kavradım: Dağlarca, şi­ iri nasıl yoğun yalnızlığından sü­ züp çıkarıyorsa, o da yalnızlığım resme dönüştürüyor. Ne kadar ça­ balarsam çabalayayım, hiç ipucu vermeyecek.

Belirtmek zorundayım: Buraya yazacaklarım, geniş ölçüde bir bu­ çuk saat süren söyleşimizden kay­ naklanmakla birlikte, daha önce kendisiyle yapılmış konuşmalar­ dan da (Cumhuriyet’te Tomris

Uyar ve Bertan Onaran, Hürri-

yet’te Uğur Cebeci) yararlandım.

Cihat Burak’ın “resinde kar­

şılaşması çocukluk yıllarına kadar uzanıyor. Akademi öğrencisi olan Meliha halasının elinden tutup Akademi’ye gittiğini anımsıyor. A ltı yedi yaşlarında, “süvari

zabiti” babasıyla birlikte İzmir’e

gittiklerinde, kendilerine ayrılan yalıda resimler yaptığım, komşu kadınların bunları beğendiğini de...Gaiatasaray Lisesi’nde okur­ ken, okulun her yıl açılan sergile­ rinde onun resimleri de yer alıyor. Resim öğretmeni, emekli Topçu Binbaşısı Mehmet Ali Bey’in yol göstericiliğinden yararlanıyor. Akademi’nin mimarlık bölümüne giriyor, ayda 25 lira burs verildiği için.

Mimarlık yılları... A rta kalan zamanlarında resim çalışmaları...

önce Tekel. “Umum Müdürlük

Proje Bürosu”nda 6 lira gündelik.

O zamana göre büyük para. Di­ yarbakır Tekel Müdürlüğü bina­ sının projesi... Ardından “Beden

Terbiyesi” kurumu; Bursaspor te­

sislerinin projesi. Ve Bayındırlık Bakanlığı’nda görevler: Gaziantep Hükümet Konağı, Balıkesir

Kır-tasiye Depoları, İzmit Adliyesi, Ankara Banknot Matbaası, Rize Adliyesi, Beşiktaş Şair Nedim İl­ kokulu, Beşiktaş Mimar Kemal Ortaokulu bahçesinde idare binası ve çocuk kütüphanesi projeleri...

1953’te, Birleşmiş Milletler bur­ suyla, Bayındırlık Bakanlığı adı­ na, Paris. 1955’te dönüyor “sanat

başkenti”nden. Aynı bakanlıkta

Proje Tânzim ve Fen Heyeti Mü­ dürlüğü. 1957’de ilk kişisel sergi. 1961’de yeniden Paris. Amaç, mi­ marlık araştırma ve incelemeleri. Orada görevinden ayrılıyor; geçi­ mini sağlamak için mimarlık bü­ rolarında çalışırken, bir yandan da resimle uğraşıyor, gravür yapıyor,

Yves Dırdy’den seramik öğreniyor.

Henüz tanınmamış bir ressamın resim satarak geçinmesi olanaksız:

“Bir gravür atölyesinde çalışı­ yordum. Hocam Monsieur De- İpeche, Mensieur Ber’i görmemi istedi. Daha sonra M. Ber evime geldi, yaptığım işlerin hepsini gör­ dü. Fotoğraf çektirenler, maça gi­ denler, efeler falan... ‘Bunlar, in­

sanı ürküten resimler’ dedi. ‘Ne yapalım yani’ dedim, ‘Ben böyle yapıyorum işte! Sordu; Teki, bun­

ları satabiliyor musunuz?’ Sata- mıyordum tabii. ‘Ben nègre ola­

rak çalışıyorum’ dedim. Orada,

sözgelimi bir mimarın yanında ça­ lışıp da projeye imza atmayanla­ ra nègre deniyor. M. Ber, ‘Destin

nègre’ (kötü şans) dedi. ‘Mareşal Bazin, III. Napoléon’la birlikte garnizonda subayların elini sıkı- yormuş. Bir de bakmış, subayın biri gerçekten nègre (zenci). Fran­ sız ordusunda olacak şey değil...

‘Siz nègre misiniz’ demiş. ‘Evet, mareşal.’ ‘Siz nègre olarak kalınız’

demiş ona. ‘Ben de size aynı şeyi söylüyorum.’”

Paris dönüşü (1965), Yıldız Por­ selen Fabrikası’nda porselen çalı­ şıyor. Bir süre de Özel Işık Mimar­ lık Okulu’nda resim öğretmenliği yaparak geçimini sağlıyor. Sonra İstanbul Bayındırlık Müdürlü- ğü’nde görev ve emeklilik...

İlgi duyduğu başka alanlar da var Cihat Burak’ın: Alçı ve kur­ şun kullanarak vitraylar yapmış. Ünlü hattat Hamit Aytaç’tan “hat

sanatı”nı öğrenmeye çalışmış. “Ama” diyor, “Baktım ki bu öyle amatörce bir iş değil. Çok çalış­ mak gerek. Bir süre gidip bırak­ tım. Sonra Hamit Bey’i kaybettik. Mükemmeldi.”

Geliyoruz bambaşka bir alana. Öyküye. Cardonlar adlı bir öykü kitabı yayımlayan Cihat Burak,

“Öykü yazmaya başlamam, aşa­ ğı yukarı resim kadar eskidir” di­

yor. İlk öyküleri Akademi’de öğ­ renciyken yayımlanmış, 1940’ların başında. İsmail Hakkı Baltacıog- lu’nun çıkardığı, o dönem in önemli bir dergisi olan Yeni

Adam’da.

Cihat Burak, yayımlandığı sıra­ da yankı uyandırmış olan Cardon­ lar’da, artık tarihe karışmış bir dönemi, eski İstanbul kültürünü özlemle (şimdilerde nostalji deni­ yor) anar; cardonlar (lağım fare­ leri), o kültürü yok eden kişileri ve olguları simgeler.

Cihat Burak’ın sevdiği yazarla­ rın başında, Akademi’nin ilk sını­ fında tanıştığı, etkilendiği Edgar

Allan Poe geliyor. Sonra Marcel Proust, Montaigne, Peyami Safa, Mehmet Rauf, Sait Faik.

Cihat Burak’la, konudan konu­ ya atlayarak, uzun süre söyleştik. Ama resim üzerinde pek konuşa­ madık. “Sanat sanatçıyı, sanatçı­

nın sanatı yaşattığı kadar yaşatır. Nasıl bayat yumurtayla mayonez olmazsa, içtenlik olmadan da sa­ nat olmaz” diyen bir sanatçı o.

Resimle ve yalnızlığıyla iç içe. “İn­

sanın kendi kendinin içinde kira­ cı olarak yaşaması gibi” değil bu

'rliktelik.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

The oldest formations thai belong to the base vvhich form the land in Sille Brook Basin and around it are Paleozoic.. These involve main mixture that are subpaleozoic aged

[r]

6°) La preuve irrécusable que la domination ou l’influence hunni- que ne disparut pas complètement en Europe Centrale et Occidentale avec la mort d’Attila —

Belli uzunluktaki metinlerin makineler tarafından kolayca okunabilmesi için geliştirilen kare kod (QR Code) özellikle akıllı telefonlarla birlikte hayli yaygınlaştı..

De cette oeuvre, des centaines de poèmes sont traduits à plusieurs reprises en turc et en différentes langues orientales.. et

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

Çalışmaya başlaması için üzerine dokunulması yeterli olan kulaklık, optik algılayıcı ve hareket ivmeölçeri sayesinde kullanıcının kulaklığı taktığını

Taha