• Sonuç bulunamadı

Orhan Barlas'la yeniden

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Orhan Barlas'la yeniden"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TT-52.53'

Orhan Barlas'la Yeniden...

Prof. Dr. MÎNE GÖĞÜS TAN

Orhan Barlas: Yazar, hu­ kukçu, partili, Antepli, hemşe- ri, yurttaş... Öldüğünü duydu­ ğumda onu, bütün bu özellik­ leriyle düşündüm. Pek çok ki­ şi gibi benim de zihnimde bu özellikleriyle yaşamayı sürdü­ recek Orhan Barlas. Ama en çok 1970 yılının 4 Kasım günü yaptığımız görüşmeyle anım­ sayacağım onu. Çok yönlü kim­ liğini büyük bir sadelikle özet­ leyen özentlsiz sözleriyle...

Doğup büyüdüğüm şehir­ deydim. Ankara Hukuk Fakül­ te sin d e yaptığım doktora te ­ zimin f ) alan araştırması için Gaziantep Barosu avukatlarıy­ la görüşüyordum. Elimde so­ ruları önceden belirlenmiş bir görüşme kılavuzu. Barlas, ko­ nuştuğum ikinci avukattı. So­ rularıma verdiği yanıtlar onun hukuk, siyaset ve edebiyatla hiçbir zaman basit olmayan ilişkisine ayna tutuyordu:

“ 1921’deA n te p ’te doğdum. İstanbul Hukuk Fakültesi 'ni bi­ tirdim. 1948’den beri avukat­ lık yapıyorum. Bunun yanında, günlük gazetelerde para karşı­ lığı olmadan yazı yazarım. Ba­ bam doktordu ve o da siyaset­ le ilgiliydi. 1939’la 44 arasında CHP II Başkanlığı yapmıştı.

1957ile 65 arasında ben de Cumhuriyet Halk Partisi’ne ka­ yıtlıydım. O zamanlar il teşkila­ tında bir yıl kadar Danışma Ku­ rulu üyeliği de yaptım. Artık partili değilim, fiilen siyasete katılmıyorum. Ama her okur­ yazar gibi siyasetle ilgiliyim. Bu düzene karşıyım.

1945’te, ç ift p a rti hayatının başlamasıyla herkes g ib i p o ­ litikaya ilgi duydum. Tabii, li­ se yıllarında, 1936-37’de fi­ lan, sol yayınlan takip ederdim.

Kerim Sadi, Sabiha Sertel, Nâzım Hikmet... Onlar, biline­ nin dışında çözüm sunuyorlar­ dı sorunlara...

Siyasetle ilgilenm em aile­ den gelen b ir etki değildir. Ol­ sa, çok daha erken faal o lur­ dum politikada. Amcamın oğ­ lu CHP’nin bakanlarındandı... Benim çizgim 1942’lerde ede­ biyatın toplum a dönük oldu­ ğu yıllarda başlar ve Türk ede­ biyatının çizgilerine uygun g i­ der. Topluma dönük edebiyat siyasete uyandırıyordu beni... 1957’de C H P ’nin kıl payıyla seçim leri kaybetmesi, 57 An- tep olaylarındaki tutuklam a­ lar, vaziyet alma zaruretini d o ­ ğurdu. Demokrat Parti’nin ana­ yasaya karşı gelişi üzerine ay­ dınların yaptığı g üçb irliği be ­ ni partiye itti. Seçimlere itiraz ve ötekileri savunma işi üze­ rime düştü. Cemil Cahit Gü- zelbey, Nail Bilen, Refik Da- niş, Cemil Sait Barlas, Se­ lim Kahraman tutuklananlar arasındaydı. Bunlar dostlarım ve meslektaşlarımdı. Bu olay bardağı taşıran damla oldu. Partiye girdim . Zaten gelişen olaylar bu girişi hazırlamış tı.

En yoğun politikayı Tahkikat

Komisyonu kurulması ve ça­

lışması sırasında yaptık. Yasak olduğu halde toplandık, be­ yannameler dağıttık. 1 Mayıs

1960'ta tutuklamalar oldu, on­ ları savunduk. Ama ne mahal­ li ne genel seçimlerde aday fi­ lan olmadım.

1965 yılında partiden ayrıl­ dım. Hükümet edişi sırasında

ödüncü (tavizci) buldum Halk Partisi’ni. 60’tan sonra ekono­ mik sorunlar su yüzüne çıkmış­ tı. Ş im di düşündüğüm de, 1957-60 arasındaki çalışmala­ rımız bana komik geliyor. Ana­ yasa değişikliği, sorunların çö­ zümlenmesine yaramıyordu. CHP’den, üm idi kestiğim için ayrıldım. Ben parti içinde ya­ bancılaşarak partiye zararlı olu­ yorum . Hem en eleştirm eye başlıyorum.”

O zamanlar, Türkiye’de çok

partili siyasete geçildikten son­ ra hukukçuların ve özellikle avukatların TBM M ’de en ge­ niş oranlarla temsil edilen mes­ lek grubu oluşu ilgimi çekiyor­ du. VVeber’in, hukukçuyu de­ mokrasinin vazgeçilmez un­ suru ve modern politikacının prototipi saydığını okum uş­ tum. F. Frey gibi bazı yazarlar bunu, “siyasal bakımdan ge­

lişmekte olan b ir parlamenter sistem ” diye niteledikleri Tür­

kiye’de uzun tecrübelere sa­ hip Batı parlamentolarıyla ilginç bir kesişme noktası olarak be­ timliyorlardı. Orhan Barlas’a, avukatların yerel ve ulusal dü­ zeyde politikayla ilgilenmele­ ri konusundaki düşüncelerini sorm uştum . “Hukuk, düzeni

devam ettirmeye yarar” diyor­

du, “ H ukukçunun m enfaati

devletin işlemesiyle ilgili oluyor, düzenin korunmasıyla. Siya­ setin temeli ise devrimciliktir. Ben, bu ikisi Türkiye’de nasıl bağdaşıyor anlamıyorum as­ lında. Ama Türkiye’nin yapı­ sında kanımca b ir devlet, b irde buna yabancı duran halk var. Halk, aracı olarak kullanıyor avukatı. B ir tü r alışveriş... Va­ tandaş işini gördürüyor avu­ kata, karşılığında oyunu veriyor. Avukatlar iyi kazanmıyorlar. Ge­ nellikle mebuslukta alınan p a ­ ra, avukatlıkta kazanılandan iyi. Bu da milletvekili maaşını çe­ kici hale getiriyor. Avukat bü­ yü r büyür de mebus olur, baş­ ka ne olur?

Politikayla uğraşmak, avu­ katlıkta kazancı desteklemeye de yardım ediyor. İlk hızı veri­ y o r en azından... Davalarını genellikle p a rti başkanlarına götürürler köylüler. Bugün An- te p ’te gerek C H P ’nin gerek A P ’nin il başkanları avukattır. Hatta parti yönetim kurulu üye­ leri de bundan yararlanıyor­ lar. Sonra, mahkeme hayatı­ nın esnekliği, adam adama m ü n a se b e tle rin uzunluğu, dertleri parıltılı dile getirme... Devletle ilişki kurma bakımın­ dan güçlü olma... Karşılaştığı adam ın d ilin d e n anlam a... Bunlar avukata siyasette b ir­ takım avantajlar sağlıyor. Sa­ vunma sanatını biliyor. Am a

‘Keşke ben de hukukçu ol­ saydım, daha iyi yapardım şu politikayı’ derlerse de yanlış!

Ben ceza davalarını seviyo­ rum. Hukuk davalarında ege­ men çevrenin adamı olmak zo­ rundasınız. Ötekinde ezilmişin yanındasınız. Sanat tarafı da fazla. Ceza avukatı daha atak olabilir. Bunlar da siyasal yön alışa neden oluyor."

Sanatın, edebiyatın, eleştiri­ nin, ezilmişin savunmanı olan sevgili Orhan Barlas, gecike­ rek de olsa size uğurlar olsun, ışıklar olsun, diyorum.

(*) M. Tan, Meslek Olarak Hukuk ve Siyasette Hukukçu, TODAİE Yay., Ankara, 1972.

£

%

I

- t o e P

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tout cela n’indique-t-il pas de la manière la plus indiscutable que l’Empire Ottoman n’est pas encore de­ venu un Etat de droit, que le sentiment de la

The Ministry of National Education in Turkey has determined the General Competencies and Special- Field Competencies of the Teaching Profession including the knowledge, skills

Yeni bir araştırma çok az bilinen tehlikeli bir hastalığın sanılandan çok daha yaygın olabileceğine ilişkin kanıtlar ortaya koydu.. Meliodozis adlı bu hastalık apseler,

Su çıkışı araştırma notlarında, çatlaklardan sızan suyun yukarıya çıkarken zamanla dağıldığı, bu dağılmaya bağlı olarak mikrobiyalitin dallandığı, tepe noktaya

sahafları bugünkü Beyazıt Sahaflar Çarşısı’nda sıralanırken Hıristiyan, Yahudi ve Levanten İstanbul’un sahafları Yüksekkaldırım’da bulunuyordu. Librairie

Bu tez çalışmasında, Belinostat’ın meme kanseri hücre hattı MCF-7 ve MCF- 7 den elde edilen CD44 + /CD24 - ’lü kanser kök hücreler ü zerindeki etkinliği

Tip II diyabetli bireylerde ayak bakım davranışları, hastalık kabulü ve Omaha tanılama sistemine göre diyabetik ayak riski ilişkinin belirlenmesi amacıyla yapılan

ömrünün hemen dörtte üçünü, A vrupa’da elde etmeğe mu­ v affak olduğu memurluklarla rahat geçirmesini bilen Hâmit; emekliye ayrıldıktan sonra, son durak