• Sonuç bulunamadı

Verlaine'in şiirsel torunu:Orhan Veli Anne - Marie Özkök'ün çevirisiyle İsveççede

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Verlaine'in şiirsel torunu:Orhan Veli Anne - Marie Özkök'ün çevirisiyle İsveççede"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O

* V,

-r-P *?b3 5M

Orhan Veli Anne-Marie Ö zkök’ün çevirisiyle îsveççede

Verlaine'in siirsel torunu

O zan ve fotoğrafçı Lütfi Ö zkök’ün

eşi A nne - M arie Ö zkök, O rhan

Veli’yi İsveççeye çevirdi. “Jag Iyssnar

till İstanbul” (İstanbul’u Dinliyorum )

adını taşıyan kitapta O rh an Veli’nin

58 şiiri yer alıyor.

TURHAN KAVAOĞLU

STOCKHOLM

ag Iyssnar till İstanbul. Bu sözcükler, İs­ veç’te temmuz ayında yayımlanan küçük ve cici bir şiir kitabının adı. Türkçesi: “İstan­ bul’u Dinliyorum” Orhan Veli elbette!

Orhan Veli’yi İsveççeye ozan ve ünlü fo­ toğrafçımız Lütfi Özkök’ün eşi Anne-Marie Öz­ kök çevirdi. Ellerströms Yayınevi nin yayımladığı kapak deseni, baskısı ve cildi zevkle ve özenle ha­ zırlanmış olan bu kitapta 58 şiir yer alıyor. Bunlar­ dan 11 tanesi Lütfi Özkök ve Lasse Söderberg ta­ rafından daha önceden çevrilmiş şiirler. Anne- Marie bu şiirleri de alarak Orhan Veli’nin İsveççe- deki bütün şiirlerini bir kitapta toplamış oluyor böylece. Ayrıca kitabın sonuna Lütfi, Lasse ve Staffan Ekeson’un Orhan Veli’nin anısına yazdık­ ları birer şiir de eklenmiş.

“Jag Iyssnar till İstanbul”, İsveç’in iki büyük ga­ zetesinde birden, Dagens Nyheter ve Afton Bla- det’te tanıtıldı ve çok olumlu eleştiriler aldı. İs­ veç’in dünyaca ünlü Türkoloğu Gunnar Jarring de yazdığı bir mektupta, Anne-Marie’yi pırıl pırıl bir Isveççeyle yaptığı iç açıcı çevirisinden ötürü kutla­ dı. Dagens Nyheter’in eleştirmeni, Orhan Veli’nin şiirini gerilimsiz, yalın, fakat düşündürücü, günde­ lik bir dille ve humorla yazılmış olarak tanımlıyor ve Orhan Veli’nin Paul Eluard’ı anımsattığını yazı­ yor. Afton Bladet’in eleştirmeni ise Orhan Veli’yi Rimbaud ile başlayan bohem geleneğine yerleştiri­ yor (“On sekizinde rakıya başladım”) ve Orhan Veli’nin Paul Verlaine’in şiirsel torunu olarak gö­ rülebileceğini yazıyor. Aynı eleştirmen Orhan Ve­ li’yi, Nâzım Hikmet’in yanı sıra Türk modern şiiri­ nin kurucusu ve yenilikçi bir ozan olarak tanımlı­ yor.

Çevirmenimiz Anne-Marie’yi Lütfi Özkök’ten söz etmeden anlatmak mümkün değil. Liitfi’yi de Anne-Marie’siz anlatmak! Lütfi Özkök’ün başlıca özelliği, yalnızca yazar portreleri çekiyor olması. Geçen yıl, Octavio Paz ile birlikte, Özkök’ün fo­ toğrafını çektiği Nobel Ödülü almış yazarların sa­ yısı 29’a ulaştı. Bu nedenle gönlünde “Nobel asla­ nı” yatan dünyanın dört bir yanındaki yazar ve ozanların çoğu, Özkök’ün objektifinde boy göster­ mek için can atıyor dense yeridir. Çünkü “Lütfi Özkök” imzasının, “Nobel gümrüğü”nden geçmek için iyi bir diplomatik pasaport kadar garantili ol­ duğunu herkes biliyor.

Anne-Marie ile Lütfi’yi Paris’te İkinci Dünya Sa­ vaşı yıllarında bir araya getiren, edebiyat sevgisi ol­ du. 1950 sonunda İsveç’e taşındıklarında ortak (1950 sonunda) dilleri Fransızca idi. Fransız şiiri­ ni, özellikle René Char’ı İsveççeye çevirdiler. Son­

ra İsveçli ozanları Türkçeye ve daha sonra da T ür­ kiyeli ozanları İsveççeye çevirmeye başladılar. O zamanlar gencecik bir ozan olan Lasse Söderberg de aralarına katıldı. Kısa bir süre sonra 1952’de, ortaya küçük bir kitap çıktı: Ek­

mek ve Aşk. Bu kitapçık Türki­ yeli beş ozanın şiirlerinden oluşu­ yordu: Nâzım Hikmet, Dağlarca, Oktay Rifat, Melih Cevdet ve O r­ han Veli. Metamorfos Yayme- vi’nce “Brödet och Kârleken” adıyla basılan bu küçük antoloji, 1976’da yeniden ve bu kez FIB- Lyrikklubb tarafından yayımlan­ dı.

Anne-Marie’nin Orhan Veli’yi çevirme çalışmasını 1986’dan beri sürdürdüğünü biliyordum. Titiz­

likle ve oya işler gibi büyük bir sabırla yaptığı bu çalışmanın ürünü olan “Jag Iyssnar till İstanbul” elimde şimdi ve söyleşiyoruz. Usuldendir diye so­ ruyorum:

— Anne-Marie, Türkiyeli ozanlardan daha önce de çeviriler yapmıştın. Ancak herbirinden yalnızca birkaç tane şiir çevirmiştin. Şimdi ilk kez bir oza­ nı, şiirlerinin önemli bir bölümünü alarak bir kitap oluşturacak biçimde çevirdin. Neden Orhan Ve­ li’yi seçtin?

Her zamanki sıcak gülümsemesiyle ve her zamanki alçakgönüllü ses tonuyla yanıtlıyor Anne-Marie:

Lütfi’nin Türk şiirine olan büyük tutkusunu

görüyordum ve onun Türkçeden isveççeye yaptığı çeviri çalışmalarına yardımcı oluyordum. Böylece Türk şiirine olan ilgim giderek arttı. Özellikle ak­ şamları Türkçe

kurslarına başladık­ tan ye Uppsala Üni- versitesi’ndeki Türk Dili bölümüne git­ tikten sonra bu il­ gim daha da arttı. Nâzım Hikm et’in yanı sıra Orhan Ve- İi, Oktay Rifat ve Melih Cevdet An- day, daha 1950 baş­ larında benim için tanıdık isimlerdi. Aynı yılın kasım ayında Orhan Ve­ li’nin ölüm haberini alınca Lütfi’nin na­ sıl üzüldüğünü ve bu talihsiz ölüm karşısında nasıl küplere bindiğini hâlâ anımsıyorum. Beş-altı yıl önce bu­ rada politik göçmen olarak yaşayan Tür­ kiyeli dostlarım ba­ na bir kaset arma­

ğan ettiler. Bu kasette Müşfik Kenter, Orhan Ve- li’den şiirler okuyor ve şarkılar söylüyordu. Dinle­ yince çok etkilendim. Kenter’in o güzel sunuş bi­ çimi beni ozana daha da yaklaştırdı. Veli’nin bü­ tün şiirlerini okumaya ve her seferinde daha çok sevmeye başladım. Sonra şiirlerinden geniş bir seçme yaparak İsveççeye çevirmeye karar verdim.

— Türkçe ile İsveççe birbirinden çok farklı dil grupları arasında yer alıyor. Cümle kurgusu, söz­ cükleri kullanış biçimi, hele şiir­ deki resimlemeler, imge ve çağ­ rışımlar, metaforlar, ritm, melo­ di... Bütün bu öğeleri, şiirin hem derinliğini hem de tadını koruyarak İsveççeye çevirmek kolay olmadı sanırım?

— Şiir çevirmek kendi başına çok çok zor bir iş. Özellikle çok farklı iki dilden yapılıyorsa çeviri daha da zorlaşıyor. Ama bu zor­ luğun aynı zamanda kavgaya da­ vet edici ve kamçılayıcı bir yanı da var. Lütfi’nin yardımları ol­ masaydı işim çok daha zor olacaktı. Tiirkçede ola­ ğanüstü çoklukta “deyimler” var. Bunların bir kıs­ mını sözlükte bulmak mümkün değil. Bu nedenle sık sık Fransızca, İngilizce ve Almanca sözcükleri karıştırarak, bu deyimlerin İsveççedeki tam karşı­ lıklarını yakalamaya çalıştım. Türkçe-İsveççe bir­ kaç sözlük var, ama bunlar çok çok yetersiz. O r­ han Veli’nin fazla uyak kullanmaması işimi biraz kolaylaştırdı. Böylece şiirlerin İsveççesinde doyu­ rucu bir ritm göze çarpıyor. Ancak “Garip Mani­ festosu” ile birlikte bu gibi estetik alıştırmalardan uzaklaştığı görülüyor. Şu anda onun “Karanfil” adlı şiiri aklıma geliyor. Türkiye’nin en önde ge­ len sembolistlerinden Ahmet Haşim’in aynı isimli şiirini anıştırarak, onunla dalga geçmişti Orhan Veli.

Anne - Marie Orhan veli’nin ilk şiirlerinde metaforlar kullandığını, ancak Garip Manifestosu ile birlikte bu gibi estetik alıştırmalardan uzaklaştığını söylüyor. (Fotoğraf: Lütfi özkök)

Orhan Veli’nin şiiri

İsveç’te, “gerilimsiz, yalın

fakat düşündürücü” olarak

tanımlandı. Bir eleştirmen

onu Rimbaud ile başlayan

bohem geleneğine

yerleştirirken, bir diğeri

Paul Eluard’ı anımsattığını

belirtiyor.

S A Y F A 1 0 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 78

Referanslar

Benzer Belgeler

Aşık Veysel’in kültür çiçeği dedi­ ği Ruhi Su, başta Pir Sultan, halkın sesini, ezil­ mişliğini, direnişini, özlemini duyuran tüm ozanlarla özleşiyor,

Saydam ’ın başbakanlığı bittikten sonra da sık sık hatırlanan ve çoğu zaman geçerliliğini kaybetmeyen bu sözün sahibi Refik Saydam, 19 M ayıs 1919’da

Olgu Sunumu: Eagle Sendromu (Uzamış Stiloid Çıkıntı Çıkıntı Çıkıntı Çıkıntı)))) Case Report: Eagle’s Syndrome (Elongated Styloid

Serbest kemik greftleri de plağa ek- lenebilir veya plak revaskülarize kemik greftleri için bir temel olarak kullanılabilir (5).. Biz de ol- gumuza titanyum mesh ve kondil

Ve inanıyorum ki, herkes çok iyi nörolog olur, çok büyük cil­ diyeci olur, çok iyi röntgenci olur, çok iyi dahiliyeci olur, çok iyi cerrah olur, ama psikiyatr olmak

Çalışmamızda iki grup ara- sında anlamlı fark olmamakla birlikte, deney grubun- da sigara kullananlarda depresyon puanının daha yüksek olduğu; her iki grupta sigara

Sağlık hizmetlerinin büyük bir bölümünü kapsayan anne ve çocuk sağlığının geliştirilmesi, korunması, doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası bakımın sağlanmasında

Envâru’t- Tenzîl’inde hablullahı, din-i İslam veya Allah’ın kitabı Kur’an olarak yorumlar. Çünkü Peygamber Efendimiz de bir sözlerinde; “el- Kur’ânu