Dünyanın birçok yerinde müne
mift tenkit edince hücumla
Y a za n : Halit Fahri
Bir mecliste, bir âziz dost,gelip geçmiş bir hayli edebi çeh releri keskin nüktelerile yara ladıktan sonra, gazasını, Cenap Şehabettin’e aid olduğunu söy lediği bir cümle ile bağladı: İs tihza, zekânın hakkıdır.
Bu hazır vecizeyi, derhal ka bullenenler ve beğenenler oldu, enfes diyenler oldu, acaba diye düşünenler oldu. Eu anda aziz dostun nazarları benim nızarla nnıa İlişti, belli ki benim de Cenabın o sözüne karşı naçiz fikrimi soruyordu, dedim ki:
— Bu söz doğru olabilir, yal nız bir şartla: O büyük zekâ, tenkid ettiği kadar, kendisi de tenkide tahammül edebilirse..
Biı az sertçe bir sesle şu ce vabı aldım:
— Cenap tenkide tahammül ederdi. Tenkidden korkmazdı.
Ben, dostumu, yine en yumu şak sesle cevaplandırdım:
— Hiç zannetmem. Cenap Şe- habettin kadar, kendi arkadaş-I lan arasında tenkitten korkan I kimse yoktu. Başta Tevfik Fik
ret olmak üzere bütün Edebiya tı Cedide şairleri şiir kitaplarını neşrettiler, Cenap etmedi, ede medi. Çünkü bir bütün halinde şiirleri ortaya çıkınca pek tabii olarak bir bütün halinde tenkid edilecekti. O ise buna taham - mül edemezdi.
Bir saattir
hemen herkessöy
lüyor, yalnız ben, İsmail Ha Sevük ve Yusuf Ziya Ortaç s suyorduk. Benim bu cevabı galiba onların da kanaatini ok şar gibi oldu ki dudaklarında bir tebessüm belirdi. Bir bayan da, açıkça, benim fikrime ta- rafdar çıktı. Diğerleri ne dü şündüler bilmem, yalnız aziz
dostumuz, Cenaptan getirdiği vecizenin üstünde fazla ısrar etmedi. Başka bahse geçildi.
Bundan bir hafta sonra, Son Postada yeni şiire ve şairlere dair bir yazım çıkmıştı. Bu ya zıda, bugünkü şiirimiz üzerine umumî görüşler sonunda, üç yeni şairden ve eserinden de bahsolunuyordu. Bunlardan bi risi, kendisini hiç tanımıyan, fakat samimî bir kanaatle, şiir lerinin dümdüz bir yeknasaklık içinde hep ayni havayı ve fikri dalgalandıran mevzularına iti razıma tahammül edememiş. O kadar edememiş ki, benim, iten di eseri hakkında, yazımın için de nihayet on beş satırı geçmi- yen tenkidime, eserinin fena reklâm edildiğini ileri sürerek, üç sütunluk bir makale ile ce vap yazıp yollamış, hem de ba sın kanununun kendisine ver diği bir hakka dayandığı iddi- asile.. [* ]
Ben o yazıyı matbaada yazı işleri bürosundan okumak üze re istemedim. Nesini
okuyacak-f
/
mı
■fort senedir şu sütun-» lebiyat tenkidi yazıyo - rhalde yüzlerce genç ya ir in ve şairin eserlerinden bah setmişimdir. İçlerinde çok tak dir ettiklerim oldu, hafif ten- kidlerle yanlışlarını belirtmek: istediklerim oldu. Bu takdirle rim karşısında, hiç birinden bir
teşekkür beklemedim. Çünkü iyiyi belirtmek, tenkid vazifem di. Nasıl ki, zayifi, sakatı, güzeli olmıyanı da ortaya koymak ay ni suretle ayni vazife hissimden doğuyordu. Yalnız garibi sudur ki, bazı zamanlar, bana gönder dikleri kitaplarının üstüne ar tık kilişeleşmiş üstad kelime,si le bir ithaf yazmak lûttunda bulunan bu genç şiir kahraman lan, bir anda beni o büyük te veccühlerinin şahikasından in - direrek, uzun ve mânas.z rnek- tuplarile ve o mektupların yal nız kendilerini küçük düşüren basit tezyif ve istihza!arile -Ne yalan söyliyeyim- sadece üzü yor ve kendilerini açındırıyor - iardı.
(Devamı Sayfa 8, Sü. 1 de)
[ * ] Bıı basın kanununu her kes kendine göre anlıyor. Bir- kitabın tenkidi bir hakan-t de ğildir ki cevabının neşri biri mecburiyet olsun. Hem tenkldçl bir reklâmcı mıdır?
" T T
K
n
Taha Toros Arşivi