• Sonuç bulunamadı

bütün dünyada

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "bütün dünyada "

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Marsiyas

Attik kabartmaları salonu:

Arkeolog. Mehmet 1. T U N A Y

Attik kabartnuları alonanda M . ö . 5.

ve 4. yüzyıllara ait orijinal eserlerle yine bu devirlere ait antik kopyeler vardır.

Salon gezilmeye başlandığında, dikka- ti h-:men ortadaki Karyatid heykeli çe- ker. Eski Yunan mimarisind; hâkim üç tip sütun başlığı vardır. Bunlar: Dor. İyon ve Korint stilleridir. Büti;n ba başlık çe- şitlerinin yanında Atina Aıaopolündeki Ere!:tiyon tapmağında kadın ûıçimli sütun- lar da taşıyıcı olarak kullanılmışlardır. Ka- dının vücudu -.ütün, başı ise >aşlık vazife- si görmektedir. M.Ö. 6. yüzyılda yapılmış bir Karyatid'in Roma kopyesidir.

Yine aynı salonda, çoğu insanın dik- katini bile çekmiyen iki essr vardır. Bun- lar: Aslan heykelleridir. Biri dişi diğeri erkektir. Esas ilginç olan nokta aslanların bulunuş yeridir., iıserlerin 3nündeki eti- ketlerden bulunuş yeri Halikarnassos (Bod- rum) ve kullanılış yeri olarak da Mayzele.

oum (Bodrum'un meşhur anıtı) kaydı geç- mektedir. Bodrum ve meşhur anıtının sö- zü edildiğinde, akia hemc-n sinema şeridi gibi o korkunç hikâye gelmektedir.

«19. yüzyılın ortalarında bir İngiliz maceraperesti Ukdenize çelir. !smi Charles Nevvton olan bu gezgin Akd;niz ve Ege-

de'd adaları gezer Kalkar oatı Anadolu sahillerindeki Knidos (Tekir burnu) a ge- lir. Şehrin en güzel anıtlarını söker, sök- türür, gemisine yükletip Londra'ya yollar.

Bugün o olayları yaşamı > insa.ıların torun- ları Newton'jn yaptıklarını bakın nasıl anlatırlar:

— Günün yevmiyesinin çok üstünde verdiği ücreti-rle gemisine taşları söktü- rün, taşıttırmış. Bizimkiler a;dıklan yük- sek ücretler karşısında '"adece taş taşıdık- ları için gülerlermiş. hatta bu adam bun- iarı bize niye taşıtıyor, evinde taş yok mu? diye de merak ederlerim;.

Gülme sırası şimdi onlarda olmalı.

Ne\vton bu sahil şehrindeki işini bi- tirdikten sonra kalkar diğer oır sahil şeh- ri olan Bodrum a ^elir. Başlar bu sefer a- mtın en güzel p a r a l a r ı n ; söteip paket et- meyj. Bir allahın 'çulu 11 çıkıp sen ne ya- pıyorsun, diye sormaz, llem »ıiye sorsun- lar, zavallı adam (!) sadece taşları söküp almaktadır. Devlete ve otoritesine karşı saygılıdır da istelik. Altın, gümüş ve di- ğer kiymetli ma tenler-; de dokunmuyor ya.»

B;,ıgün Londra British M'jseum'da teş-

hirde olan anıtın en güzel parçalarını iş- Bodrum anıtının arslanlarından biri

(2)

te ûu adam, Charlcc Ne\v ton götürür. Son- ra da yaptığı bu büyük işlerden (!) dola- yı bir ünvan alır. SİR., Sir Charles New- ton olur.

Aradan yıllar geçer, Bodrum'da bir Müze kurulur. Müzenin başına kiymetli bir müdür getirilir. Sayın Halûk Elbe. El- be. müze içindeki çalışmaları sırasında anıtdan kalan ve Nevvton'un gözünden ka- çan bir friz parçası bulur. Parça, kalenin duvarları üzerinde, Bizanslılar devrinde moloz olarak kullanılmıştır. Bodrum'da müze açılması ve arkasından bu önemli buluntu nedenleriyle Halikarnas Balıkçısı, British Muse'im'a bir mektup yazar. Der ki, «Bodrum'da bir müze açıldı. Bizden al- dığınız eserleri lütfen iade edin. Onlar ev velce de olduğu gibi günümüzde de Bod- rum'un parlak güneşinde ve mavi göğsün- de teşhir edilmelidirler.»

Londra'dan cevap gelir, «Siz bize il- ham verdiniz. Eserlerin arkasındaki fonu Bodrum'un gök mavisi rengine, ışığını da parlak güneşine benzettik. Eserleri iade et- memize imkân yoktur, Gelin burada gö- rün).

Geçenlerde Bodrum Mezesi Müdürü Sayın Haluk Eibe İstanbul'a gelir. Bu a- rada Arkeoloji Müzesini de ziyaret eder.

Dikkatini yukarıda sözünü ettiğimiz Aslan- lar çeker. Olları burada görünce hayre- tini gizliyemez. Bir yandan da sevinir.

Çünkü. Dünyanın Yedi Harikasından bi-

Tanrılardan Apollon, Diyonızos, Ve Asklepios, tanrıçalardan Athena ve Arte- mis heykelleri varoır.

Salonun ikinci duvarı üzerindeki ka.

bartmalar Attika tipindeki mezar taşla- rına aittirler. Bu nedenle, bölüme «Attik Kabartmalar Salonu» ismi verilmiştir.

Philiskos Salor.ii: Ba böiıimü, Philis- ko^ salonu denmesinin nedeni teşhirdeki- lerin büyük oir kısmının Rodos'lu Hey- keleci Philiskos tarafından yapılmış olma- smdandır. Teşhirdeki eserlerin biri oriji- nal, diğerleri <ı.'ma devinde yapılmış kop- yebrdir.

îalonun sol bölümünd ki eserler:

Milet'deki Faustina Hamamlarında bulun- muştur. Milet essıleriııin ekserisini Müz heykelleri teşkil eüeı.

Müzler mitolojide geçen Müzik Peri- leridir. Bazı ilim adamlarına göre, Müze kelimesinin Müz'lerden doğduğu söylen- mektedir. Buna da verile .ek en iyi örnek:

İskenderiye'deki Müz heykelleri ile süslü eski yapıdır. Çok sayıda Müz heykelleri

Ephebos heykeli

rinin en güzel eserlerinden bazıları İstan- bul Arkeoloji Müzelerindedır. Newton'un gözünden kaçmışlar ve yurdumuzda kal- mışlardır. Şayet Newton yaşasaydı, mu- hakkak ki, tunları da Londra'ya götür- mek isterdi. Günümüzde zor alırdı. Ama günün birinde belki Sayın Elbe müzesi için onları istiyebilir.

Aslanlardan biri erkek diğeri dişi de- miştik. Anıtta süs olarak kullanılmışlardır.

Dişisi ilginçtir. Memelerinin gösterilmiş olıııasma rağmen bir erkek aslan gibi uzun yele'ye sahipiir.

Bu salonda ilgi çekici daha başka eserler de görülmektedir. Bumurın arasın- da Alkamenes stilinde Hermes. Mezar vazoları, At başı. tanrı ^e tanrıça hey- kelleri vardır.

Alkamenes stilinde Herme•;. Eser meş- hur l eykeltraş Alkamenes'indir Üzerindeki kitabede Atina Akropolündeki giriş bina- sında teşhir ediien eserin kopyesi olduğu yazıtıdır. Bu yönüyle çnk örı.-mlidir.

Mezar Vazosu (eski ismiyle Lutrofo- ros;: Mezarlar.n oaşına dik;lirdi. Günü- müzde bir çok mezarlıkça gıhülen mezar başına vazo koyma örneğinin erken tiple- rinden biri o h n bu vazolara antik dünya- nın bütün mezarlıklarında rastlanmakta- dır.

At başı : Berlin Müzesinde teşhirde olan Bergama - Zevs sunagudaki frizin

üzerinde görülen at başlarının stilindedir. Karyatid heykeli

(3)

Müz heykellerinden biri

!İe süslü olan bu yapı ;çin bazıları dün- yanın en eski müzesi, bazıları ua Müz hey- kellerinin yanında çok sayıda bulunmuş ola a kitaplardan d ilayı, dünyanın en eski Kii'üphancsidir, denektedirler. Şüphe yok ki, bir ilim yuvas: olan İskenderiye'deki bu eski yapı, her iki gayenin birlikte kul- lanılmış olduğu bir yer olmalıdır. Bu da nv"u.; kelimesinin Müz'lerden doğduğunu söyiiyen ilim adamlarının haklı oldukla- rını göstermektedir.

Bu bölmedeki gerek Müz ve gerekse Apollon heykelleri Lir çalmaktadırlar.

Lir, Yunan Dünyasının telli ^azları için- de en iyilerinden biridir. Bu .azın en bü- yük üstadı da Tanrı Apollon dur. Hatta bu müzik aletini O'ndan üstün çalabilen başka kimse de yoktur, denilmekteydi.

Bu salonun sağ bölmesinde, dört adet giyimli kadm heykeli vardır. Giymiş şe- killeri birbirinden farklıdır. Heykeller, Ta- şoz adasındaki Artemis tapmağında bu- lunmuştur.

Salonun orta yerinde, bir kaide üze- rindeki kadın başı herkesin dikkatini çek- mektedir. Eser için Fidyas veya O'nun öğ- rencilerinden birisi tarafından yapılmış bir Afrodit başının kopyesidir, denilmek- tedir.

Bazı Tarihçiler ise, bu baş için, ün- lü Yunan kadın şairi Safonun başıdır, de- mektedirler.

Bilindiği üzere, Safo gününü genç kız- lar arasında geçirir, onlarla sohbet eder, beraber yatar, kalkar ve onları eğitirmiş.

Genç kızlar evlenme çağına gelince koca adayları gelir, onları Safo'dan isterlermiş.

Genç kızın evlendiği ve gerdeğe girdiği gece Safo kıskançlığından kendisim yer- den yere atar. Üzüntüsünden kimseyle ko- nuşmaz. Ağzına tek bir yiyecek komaz- mış.

Bütün bunlar Safo'nun normal bir kadın olmadığım göstermektedir. Ünlü bir şair olduğu kadar «Sevdiği Kadın» tipi- nin en eski örneklerinden birisi olması yö.

nünden de önemli bir kişidir.

Ayrıca sağ ve sol taraftaki pencere- lerin üstünde, Dört Mevsimi temsil eden dört mozaik parçası vardır. Bunlar bir bü- tün eserin parçalarıdır.

Ephebos Salonu : Bu salon ismini or- tasındaki Ephebos heykelinden almıştır.

Ephebos kelimesi «genç» anlamına gelir.

Burada antremandan sonra üşümemek için sırtına paltosunu alarak dinlenen genç bir atlet görülmektedir. Genç atletin yü- zündeki ifade nefistir. Eser, M . ö . III.

yüzyılda yapılmıştır. Tralles (Aydın) de bulunmuştur.

Salonun ortasında Ephebos heykelin- den başka bir büyük Zevs başı ve bir de İskender başı vardır. Bu başlardan Isken.

dere ait olanı çok ilginçtir. Eser, Berga- ma Heykeltraşlık Okuluna has özellikle- re sahip olup M.Ö. III. yüzyılda yapıl- mıştır. Baş, Plutarhos'un İskender'i tarif etmesine uygun şekilde, sol omuza doğru meyilli olarak yapılmıştır. İskender lah- dinin üzerindeki İskender başlan ile bu

baş karşılaştırıldığında, çok yakm benzer- lik gösterdiği görülür. Bu yakın benzer- likten dolayı da lahide «İskender Lahdi»

denmiştir.

Salonun sağ bölümünde üçüncü du- var; meşhur İskender heykeli görülmek- tedir. İskender burada atlet şeklinde gös- terilmiştir. Eser, M.Ö. II. yüzyıla ait olup Manisa'da bulunmuştur.

Salonun sol bölümünde, birinci du- var üzerinde, Marsiyas heykeli bulunmak- tadır. Eser, M.Ö. III. yüzyılda yapılmış olup Tarsus'da bulunmuştur.

Bu heykelin ilginç bir hikâyesi var- dır;

Marsiyas, günümüzde sık sık düzenle- nen müzik yarışmalarının bugün için bi- lindiği kadarı ile ilk'i ile ilgilidir Zama- nımızdan 2700 - 2600 yıl önce yapılmış ve Marsiyas ile ilgili olan Müzik Yarış- masını şöyle anlatırlar:

«Eski devirde iki çeşit müzik aleti vardır. Birincisi Yunan Dünyasının mü- zik aleti Telli Sazlar (Lir) ikincisi Ana- dolu Dünyasının, bilhassa Frig'lerin kul.

landığı nefesli sazlar (Fülüt) dır.

Yunan Dünyasındaki Telli Sazların en büyük üstadı tanrı Apollondur. Gayet aaıo oa-,,1

(4)

bütün dünyada

şimdi de T Ü R K İ Y E ' d e

güneş ışınlarına karşı C A M

PARSOL m e m l e k e t i m i z e "

ilk defa gelen yepyeni bir c a m tekniğidir.

PARSOL kendi h a m u r u n d a renklendirilmiş FİLTRELİ bir camdır.

PARSOL gözleri y o r m a z , g ö r ü ş ü n ü z e f e v k a l â d e bir rahatlık getirir.

PARSOL e n f r a r u j ışınlarını e m e r e k , n o r m a l c a m a nazaran sıcağın b ü y ü k kısmını y o k eder.

PARSOL dış g ö r ü n ü ş ü ile k o y u renk olup, içerden dışarıya eşyayı

kendi d o ğ a l renginde g ö s t e r e n bir c a m d ı r

Y A K U P G Ü L E R v e M A H D U M U K O L L . Ş T İ

m

K a r a k ö y P e r ç i m l i s o k . no. 9 i s t a n b u l Tel: 4 4 3 1 5 0 - 4 4 0 5 2 1

A R K / 8 4 güzel Lir çalardı. Lir'inin tellerinin som

altından olduğu söylenmektedir.

Keçi ayaklı Satir olan Marsiyas isim- li bir müzisyen Anadolu topraklarının Frigya bölgesinde doğar. Müzisyenliğinin yanı sıra babası gibi şairdir. Marsiyas fü- liit çalmada ustadır. Hatta bu işte, O'ndan

; üstün kimse de yok denilmektedir. Fakat fülütü ilk defa çalan Marsiyas değildir.

Bu müzik aletini önce tanrıça Athena icad eder. Üflerken yanaklarını şişirip, güzelli- ğini bozduğundan fırlatıp, atar. Athena'- mn attığını ise. Marsiyas alır ve çalma- ya başlar. Fiilüt üzerinde çalışır, O'nu geliştirir ve Anadolu için nefis bir müzik aleti meydana getirir.

İşte, Yunanlıların tanrısı Apollon'un telli sazları güzel çalmasına karşılık, Friğ- lerden de Marsiyas nefesli sazları gayet güzel çalmaya başlar. Marsiyas'm şöhreti günden güne artar.. Önce Frigler için iyi bir müzisyen iken sonra bütün dünyaca kabul edilen bir sanatkâr olur. Apollon'da.

Marsiyas'ın bu hızlı şöhret gelişimini ya.

kından takip eder.

İki ayrı dünyanın ünlü iki müzisye- ni - Marsiyas'dan gelen bir teklif üzerine günün birinde yarışmaya karar verirler..

Aynen günümüzde olduğu gibi bir jüri ku- rulur. Jüri üyeleri arasında Güzel Sanat- ları koruyan dokuz peri ve Frigya Kralı Midas da bulunmaktadır.

Önce Apollon sonra Marsiyas yarış, ma parçalarını çalarlar. Jüri, onları bü- yük bir dikkatle dinler. Sıra oylamaya ge.

linçe üyeler şöyle durup, bir düşünürler.

Durup, düşünmelerine sebep de Marsiyas- m çaldığı parça ile birinciliği hak etme- sine rağmen diğer yarışmacının tanrı Apol- lon olmasıdır. Oy vermek kolay değil, hakkı olana hakkını vermek istiyenler A .

pollon'un büyüklüğü ve kıskançlığı kar- şısında korkup kalırlar. Kendilerine güve- nemiyenler yavaş yavaş gelip oylarını Apol- lon için kullanırlar. Yalnız, Mars:yas'- ın memleketlisi olan Frigya Kralı Midas ve Üç Güzel Sanatlar Perisi yine de oy- larını Marsiyas'a vermekten çekinmezler.

Böylece Apollon yarışmayı kazanır.

Fakat kıl payı farkla. Bu az farklı gali.

biyetin verdiği kızgınlıkla Apollon oyu- nu kendisine vermiyen Kral Midas'ı ce- zalandırır. «Benim güzel müziğimi duy- mıyan kulakların ancak eşek kulağı ol- malıdır» der ve Kral Midas'ın kulakla, rım eşek kulağı yapar. Sonra da kendi- sine yarışma teklif eden, cesaretle karşı- sına çıkan ve başarılı şekilde yanşan Marsiyas'dan da kızgınlığını korkunç şe- kilde çıkarır. Apollon, Marsiyas'ı bir ağa.

ca bağlatır ve derisini diri diri yüzdür- tür.

Marsiyas'm Apollon tarafından yüz- dürtüîen derisinin Çine Çayının Büyük Menderes'e kavuştuğu noktadaki bir ma-

ğarada ıızun yıllar asılı durduğu halk a.

rasında söylenir, gelir.

Marsiyas'm ölümü, fülütün çalınma- sına ve yayılmasına mani olamamıştır.

Fülüt, yüzyıllar boyunca Anadolu toprak- larının her yerinde büyük bir neşeyle ça- lınmıştır. Her çalmışında da mağarada a.

sılı duran Marsiyas'ın derisi sevincinden tir tir titrermiş.

Kızgınlığı geçtikten sonra, Apollon yaptıklarına pişman olmuş. Lir'inin altın tellerini kendi eli ile parçalamış ve parça- ları fülütüyle birlikte, derinin bulunduğu mağaraya bırakmıştır.»

İkinci duvar üzerinde : Hermafrodit heykeli vardır. Hermafrodit hem dişiliği hem de erkekliği olan tanrısal yaratıkdır.

Mitolojiye göre, M . ö . V. yüzyıldan iti- baren Atina'da tapkı görürdü.

Hermafrod,itler; Kıbrıslıdırlar. Efsa- neye göre, Hermafrodit Herrnes ile Af.

rodif'in oğludur. O'nun hikâyesini şöyle anlatırlar;

««Su perilerinden Salmakis'i sevmiş, Salmakis'e sarılı olarak büyüdüğünden hem erkek hem de kız vücudlu, hünsa bir yaratık olmuş» derler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Rutin nöroloji pratiğimizde İSK nedeniyle izle- nen olgularda, risk faktörlerinin değerlendirilmesi sırasında hipertansiyon, yaş, primer ya da edinsel koagülopatiler,

Herpanjina: Koksaki virüs A4 ile ortaya çıkar, ani yüksek ateş ve boğaz ağrısını takiben ağız içinde arka tarafta çok sayıda yaygın,. ağrılı

Cebeci Mahallesi sakinleri geçti ğimiz günlerde çocuklarının ağızlarına maske takarak da taş ocaklarının etkisine karşı bir gösteri yapt ı (en üstte). Kübra

Yürütme Kurulunun yarattığı bunalım veya toplumun 1960’da temsilcilerine (Temsilciler Meclisi ve T.C. Meclisi üyeleri) verdiği vekalet süresinin çoktan sona ermiş

B ir yandan 'gazeteci­ lik hayatına devam ederken yabancı liselerde 32 yıl ede­ biyat öğretmenliği yapmış, di lim ize de Fransızca’dan bir çok eser

Primer olarak retiküloendotelyal sistem hastalığı olan brusellozda, en sık (%20-60) osteoartiküler tutulum (spondilit, periferik artrit, sakroiliit ve osteomyelit) görülür..

Viranelerden toplanan ay- landoz dallan, çalı Çırpılar tıkılır, hızı saman alevi gibi çabucak geçer, kızar- masile kararması bir olur, sanki ateş yüzü

Objective: We aimed to compare the effects of axillary nerve block and IVRA (Intravenous Regional Anesthesia) techniques used in patients planned to undergo hand