• Sonuç bulunamadı

Kütüphane notları:18 inci asır meddahları ve meddah hikayeleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kütüphane notları:18 inci asır meddahları ve meddah hikayeleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kütüphane notları:

On sekizinci asır meddah hikâyeleri

—--- Yazan: --- ^

|

Re şad Ekrem Koçu

I

Birkaç gün evvel ıbu sütunlarda, k ıy ­

metli bir yazma risa­ leden bahsetmiş, on sekizinci asır med - dahlarmdan cm do *

kuz sanatkâr ile bunlardan dinlenmiş altmışa ya­ kın hikâyenin adını neşretmiştim. Bu arada, bazı hikâyelerinin mevzu hülâsalarının da bulun­ duğunu kaydetmiştim.

Tarih ve cemiyet ilmi bakımından çok kıy* metli olan' bu hikâyeler, kahvehane ve berber dükkânlarında, konak ve serayların selâmlık dai­ relerinde toplanan ahbap ve dost meclislerinde, bazan üç beş gece ve hatta bir hafta, on giin sü­ recek kadar dallı budaklı ve uzundur. N e kadar yazıktır ki, elime geçen yazma risaledeki mevzu hülâsadan, hikâyeyi tekrar inşa etmemize imkân elverdirmeyecek kadar boşluklarla doludur- Ör­ nek olarak bunlardan bir tanesini nakledeceğim:

Tanburî Bursalı Ahmet Çelebi

“ Zaman Osman han. Bui'savi Ahmet Çelebi Camcem Haşan nam mahbube dildade. Eılraza fevt. Firakile Suzan mizrak bekler. Tahammül gedaz. Değeri değmeze satar îstanoula azimet. Külliyet ile göçüp validesile geldi Çatladrkapu dahilinde bir hemşeri delâletile bir sagir menzi­ le nüzul. Erbabı tabiatten olmakla sohbeti ahba­ ba dilnişne. Ayasofya kurbünde meomaı yaran berber dükkânı- Samur kaş Yusuf derler nikâh eder herbar. Birgün cesaret babı küşat. A çtı gir­ di- Ahbap dairen madar. Herkesin mahsus m a ­ halli. Sadefkâri pişetahte. Sofa traibzanlı. Şişe­ ler duhan, çubukları mükellef vasfı evveline. Safı nialde karar- Birbirine gösterip sefiyhane istihza mevlevi külâhı derviş Ömer geldi. Dede­ ye itibar. Ayasofya çöreği- Mahmut paşa çöreği. Et meydanı çöreği. Karamaıi çöreği. Azepkapı - sundan pehlivan çöreği. Eyüpten sürmeli çöreği- Kahvealtı. Saza nğaz. Çelebi niyaz- Usulü du­ yun makamı hisar ismine guhpare derlermiş. Dede darıldı, beşti visalde bizi alay mı? Aiâmet bertıurdarı değildir! Meclis sükût- Berber tan* buriyi kaldırmak istedi. Ahmet Çelebi tanburu ister- Çöğür mü sandın. Yaran birbirine nikâh. Çelebinin istediği fasıl. İki Ahmet Çelebi evde safa. Buralar tefsil oluna. Zira Çelebi ile işretle­ ri izhan aşk hakikidir- Ahmet şah da bildi A h ­ met çelebi gerçekten dildadedir. Kâh cefa kâh eza. Birgün yine kaideleri üzre berber dükkâ * nından birbirlerine ime« ve işaret- Ama bu hare­ ket erkence vaki oldu- Etmeydam nahilbeııd Çat- ladıkapıya doğru pdderken rehgüzarda fiğa. Se­

lama kıvam. Asla itibar etmevün emalei nikâh etmedi- Ah suzinrk. Meğer üftadelerinden imiş. Tanburi nasihat avazı kulağına girmedi. Kayık vukru. Mahzen mumhane hisar yalı mabeyin. İkram kethüda. Davet hadim. Meclis hanım. Tanburiyi tarif- İhtişc<m acenbıışle ülfet- T an - buriye alâka eyledi. Cariye üc gün üç gece izin vermedi. Kayık. Hamleci Abbas. Adaya azimet. Muhtasar çadır. İşret- Hançer. Beni fevahiş ye­ rine koyup bigâne götürmeğe banladın der. Ah­ met Çelebi kayık peyda. Çelebiyi de attılar. Muhtaç tafsildir. Çatıldı kapıı harcı kayıkçılar. Yolda Çelebinin hayatı malûm olur- Hançer münhe*rif girmişti- Bidar oldukta Çelebiye sui- zanni garaiptir. Şehri hanelerine. Sohbet kema fil evvel. Gene gitmek murad eder. Tanburi iske­ leden döner. İnat eder Ahmet şah gider- Hanım­ da taaccüp. Dördüncü günü camekânda katli murat. Acinbûş sıı yolundan azad eder. Mahut Süleyman ağanın hanesinde çıkar. Balıkpazarın- da tebdili acenbûs bulurlar. Tanburiye nikâh- Müruru eyyam- Süleyman ağanın yalısında ken­ di safalarmda. Kendi de tövbe. Ahmet saha va­ rır. Asık Süleyman hizmetlerinde pervane. E r ­ kek avret lihasile tebdil rriri:- ..

Görülüyor ki: Tanburi Bursalı Ahmet Çelebi hikâvesi, irice vak’alarla kurülrmıs bir rsk ve macera romanıdır:

Vakanın geçtiği devir on yedinci asır orta*

tatma doğru ikisi - ci Oemanm, genç Osmanın zamanı o- lacaktır- Haşan adm-... ı ı ı ı .. i daki mahbubunun bir kaza neticesin­ de ölümü ile yaralanan Tanburi. îstanbula hicret edip Çatladıkapı içinde küçük bir evde yerleşiyor. Fakat erbabı tabiatten o l ­ duğu için gurbet, yalnızlıktan bunalıyor. Birgün Ayasofya civarında “ Mecmaıyaran,, bir berber dükkânının önünden geçiyor. Bu.dükkân m ed­ dah tarafından, sedefkâri piştehası, Trabzanh sofası, nargile ve çubukları ile pek mükellef bir yer olarak anlatılacakmış!. Bu berber dükkânı­ nın süslerinden biri de Samurkaş Yusuf adında bir berber çırağı olduğunu çıkarıyoruz.. Bursalı Ahmet Çelebi, bir gün kapıyı açıp içeri girmek cesaretini gösteriyor vs bir kenarda oturuyor. Dükkândakiler sanatkârı tanımadıkları için is - tihza ve istihfaf ediyorlar- Biraz sonra dükkâna mevlevi derviş Ömer geliyor, fevkalâde itibar görüyor- Çeşitli çöreklerden kahvealtı çıkarılı­ yor. Fakat hikâyenin burasında notlar çok müp­ hemleşiyor:

Bir saz faslına müdahalesi yüzünden mevle- vî derviş Ömer Tanburiye kızıyor. Dükkân sahi­ bi olan berber sanatkârı dışarı atmak istiyor r fa ­ kat Ahmet Çelebi “ çöğür mü sandın?,, diye ken­ disini istihfaf edenlere ehemmiyet vemriyerek bir tanbur alıyor ve çalmağa başlayarak hüne* rini isbat ediyor.. V e galiba, bu dükkâna devam öden Ahmet şah adında bir genç ile dostluk te­ sis ediyor.. Eve gidip işret ile zevku sefa edi - yortar. Ahmet Çelebi “ izharı aşkı hakikî,, ederek Ahmet saha gerçekten dildade olduğunu anlatı* yor- Bu aşinalıkta âza ve cefa fasılları başlıyor- Birgün vine berber dükkânında buluşup Etmey* dam, mahibend yolile Çatlndıkapıya giderlerken “ ağa,, ya rastlıyorlar.. Bu ağa kimdir. Öğrene - miyoruz. Hürmetle selâmlıyorlar. Ve ağa selâm almıyor, zira o da Ahmet şahm üftadelerinden imiş! Galiba bu arada Ahmet şahla düşüp kalk, masının tehlikeli olacağını Tanburiye söyliyen- ler bulunuyor, fakat Tanburinin kulağına nasi­ hat girmiyor. Notlar, burada tekrar karışıyor.- Tanburi bir yalıya davet ediliyor-. Hikâyeye hafif meşrep bir hanım efendi ile Accn-bûş adın­ da bir cariye karışıyor. Cariye Tanburiye asık oluyor. Üç gün üç gece yalıya kapanıyor.. Bu arada hamlacı Abbasın kayığı ile Tanburi Ahmet şahı adaya götürüyor. Küçük bir çadır kurup isr€t ediyorlar. Fakat Ahmet şah: “ Beni fevahis verine koyup tenha yerlere getirmeğe, başla­ dın!,, diye kızıyor ve galiba hançerini çekip ken­ disini vuruyor.- Ahmet Çelebi kavık tedarik edip Ahmet şahı da içine atarak adadan dönüyor..

Buralar muhtacı tafsil imiş!!.. Vakaya Çat- ladıkapı kayıkçıları karışıyor.. Yolda Ahmet şa­ hm öldüğü anlaşılıyor. Meğer hançer munharif girmiş imiş!-. Kendine geldiğinde Ahmet Çele­ biden şüphelenmesine pişman oluvor. Eski sa* mimi dostluk yeniden kuruluyor.. Mahut yalıda­ ki hanımefendi ile buluşmalar devam ediyor. Birgün hanımefendi Tanburivi öldürtmek isti - yor, cariye sevgilisini su volun-dan kaçırıyor-. Bu yolun bir ucu “ Mahut Sü'evman ağa., mu yalı­ sına cıkıvor.. Bu Sülevman ağa. Ahmet saha üf* tade olan “ ağa,, mıdır’ A'-mbûs da kıyafetini tebd:l ederek kaçıyor, Balıkpazarmda Tanburi ile buluşuyor ve evleniyorlar.. Hanımefendi de tövb&kâr oluyor, Ahmet şah ile evleniyor.. Ah­ met şahın âsıkt Süleyman ağa da kadın kıyafeti­ ne girerek hizmetlerinde pervane oluyor. Bu tip de. hikâyelerde erkekli kadın kıvafeti altında rol alışma bir misal teşk!l ediyor. Bursalı Tan - huri Ahmet Celebi hikâyesi burada bitiyor. Bu dallı budaklı maceralar, meddah ağzından, bü­ tün tafsilâtı, dekor, tuvalet, örf, âdet ve muaşe­ ret teferruatı ile zaptedilmis olsaydı, bugün mu- hakak ki eşsiz krymette bir vesika olurdu .

Referanslar

Benzer Belgeler

Tanpınar, önce mesleği, daha sonra yazdıklarıyla isminin önüne sayısız sıfatlar getirilebilecek türden verimli, verimli olduğu kadar da eserleriyle Türk

Aynı saatlerde Başbakan Turgut Özal, Cumhurbaşka­ nı Kenan Evren Te yaptığı görüşmeden sonra gazetecilere konuyu Evren Te birlikte ele aldıklarını, eski Cumhurbaş-

S ahaflariçi tenhaydı, daha kapıda eski Mısırçarşısı’ndan sıçramış bir damla gibi küçük bir dükkân, eski zengin şarkın, kökü kimbilir ne­ reye

Narsizmin, özgüvenin ve İslâmî eğilimin boyutları arasında- ki doğrusal ilişkilerin derecesini ve yönünü incelemek için Pearson Korelâsyon Katsayısı, narsizm ile

Ahmet Remzi Hatip ile gece vakti yaptığımız röportaj bittiğinde vakit hayli geç olmuştu. Dinlediklerimiz ve Hz. Üstad’ın elinin değdiği emanetlere elimizin değmesi bizi

Sarı siyah / Ahmet Nacar, Ahmet Şerif İzgören ; editör: Didem Özyürek.—Ankara : İzgören Yayınları, 2005..

M ü k â f a t : Umumî vaziyet plânı iyi tertip edilmiş, iskele meydanı iyi düşünül- müş, Belediyenin kutran görüş temin eden geçitleri iyi, Otelin yeri iyi, plân

Mengs (1723 - 1774) Romada Winckelmann ile beraber Neo-classique'in temelini atmışdı. Mengs ve Winckelmann Antikiteye avdeti» idare ediyor- du. Aynı asırda hissin