• Sonuç bulunamadı

Sakallı Celal

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sakallı Celal"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B iyografisi bulunam am ıştır.

Sakallı Cela

O

NU, yirmibir yıl önce; yazarlar semti BabIâli’de, bir ga­ zete idarehanesinde tanımıştım: Dünyaya kötülükleri gö-* rüp eleştirmek için gelmiş, hür. sözleri tok ve pervasız, eviomuzunda, nevi şahsına münhasır bir tipti :

îri gövdeli... Kıvırcık, top saçlı... Baş açık... Sade, fakat sağlam bir kumaştan yapılmış bir esvap... Hele kunduraları, zerafetten çok dayamkhk ifade eden şu dağ sporları yapan gençlerin giydikleri cinstendi.

Merdivenleri sert adımlı asker gibi, tok sesler yansıtarak çıkmış ve odaya gene mermi gibi düşmüştü.

Bir elinde gazete, bir elinde küçük bir valiz olduğu halde; (R) leri (G) ye çeviren tatlı telâffuziyle odada bulunanlara :

— Meğhaba, dostlar!..

Diye selâm verince, biraz hayret etmiştim. Kimdi bu garip adam acaba?. Sert tavırlariyle sivil giyinmiş askere benziyor, uzaktaki şantiyeye gidecek mühendisi andırıyor ve yaya dünya turuna çıkmış egzantrik seyyahı hatırlatıyordu

Yirmi yıl önce; — hâlâ olduğu gibi — çok dinç görünüşlü gövdesi hüviyeti hakkında beni tereddütlere düşürmüşse de. yüzündeki kocaman ve azametli sakah, onun bir filozof olduğu şüphesini de vermiş bulunuyordu.

' Nitekim konuşmaya başlayınca bu sanımda yanılmadı­ ğımı anlamıştım: O, âlim, fevkalâde natuk, geniş düşünceli ve nükteci bir felsefeciydi.

Orada bulunan İbrahim Alâaddin, Halil Nihat, Ahmet Ha- şim v.s. saygı ile ayağa, kalktılar: Sevinç ve samimiyetle karı­

şık bir saygı...

işte, yazarı bulunduğum bu gazetede Sakallı Celâl ile 211

(2)

2 i2 Tü r k n ü k t e c i l e r î

böyle karşılaştım, ve yıllarla dostluğa çevrilen bu tanışmanın sağladığı fikri istifade ve şerefe daima borçlu bulundum.

O; çok az rastlanan bir tiptir: Daima yalnız yaşar... Nere­ de ve nasıl vakit geçirir, bilinmez... Geçimi, hayat standardı bilinmez... öm rünün elem ve neş’esini aslâ kimseye açmaz.. Kuldan yardım ve lütuf beklediği duyulmamış... Ağır ve aza­ metli bir adam... Hülâsa: bir sır küpü...

Sakallı Celâl'i, pek sevdiği İstanbul’un herhangi bir sem­ tinde, fikir bakımından olgun bir ahbabiyle ancak ayak üstü konuştuğunu görürsünüz: Daima avucunda gazetesi ve elinde küçük valizi vardır.

Temiz, fakat kalender kıyafeti, şapkayı aratmıyan kırlaş­ mış top kıvırcık saçları ve o meşhur sakaliyle onu yabancılar da teşhis edebilirler.

Eğer konuştuğu kimse kültürlü ise, bir meseleyi anlat­ maya başlayıp, mevzuu harikulâde açar. Merhum Ahmet Ha- şim’in: «Celâl’i dinlemek, zevklerin en tatlısı ve hazlann en mu­ tenasıdır.» dediği gibi; hakikaten sohbetine doyum olmaz.

Hangi bahisten — hem de salâhiyettar ağızla — söz aç­ maz ki... Şark ve garp edebiyatı, felsefe .metafizik, güzel sa­ natlar... Yani bizi çepçevre sarmış maddî ve mânevi bütün kül­ tür, hâdise ve gerçeklerden bahseder; yerine göre bazı yumu­ şak, çok defa şimşekli ifadesiyle anlatır, anlatır...

Sakallı Celâl’in, konuşurken daima hareket eden sakalına bakarak, ona şöyle bir isim de takabiliriz: Celâlli Sakal!..

Bu sohbet esnasında sunduğu bilgilerle düşünür, birer ta ­ ze çiçek gibi hediye ettiği nüktelerle güler; hayran olursunuz ona...

Celâl Bey; m ağrur ve küstahın billûr bardağından şarap içmedense, günlerce yürüyüp; dağlardaki temiz pınarın suyuna avuç uzatmayı önce gören; alm açık, ideal bir insandır.

Maarif Vekili Necati Beyin zamanında, bir lise müdürü >iken; İzmir demiryolları memurluğundan m aarif ordusu ku­ mandanlığına geçen bir kimsenin yanlış tâbiye ve emirlerini dinlememiş; istifa ve ebediyen devlet kapısına vedâ etmişti.

Bütün üimlere âşık, fakat siyasetten hoşlanmıyan bu zat; kültürü, yabancı dil bilgisi ve faziletiyle bir kenara çekilip; onu aramıyanlann yurda faydah olmalarını temenni etti.

Onun nükteleri de, kendi gibi, hususiyet ifade eden, bam­ başka buluşlardır.

j | İ R g ü n ... İsta n b u l’un ü c ra bir sem tinde ona ra s th y a n b;r ahbabı; ona **yoI a rk a d aşlığ ı y ap a rk en ; ekseri bu gibi bakım sız m ahallelerde başıboş gezen köpeklerden biri k a rşıla rın a dikilm iş.

(3)

SAKALLI CELAL -213

H ay v an ın hücum undan k u rtu lm a k istiy en Celâl B ey; k ald ırım d ak i ta şla rd a n birine el a tm ışsa d a yerden sökm ek m üm kün olm ayınca, söy­ lenm iş :

— B u rası ne acayip sem t!.. T a ş la n bağlayıp, k öpekleri salıveriyor, lar!..

R İ Y A N A k a p ıla n n d a n , T unus s a h r a la n n a k a d a r genişlem iş m uazzam b ir im p a ra to rlu k ta n — bin b ir İdarî h a t a ile küçüle küçüle bugünkü h u d u tla n n ı m ü d a fa a eden b ir hale geldiğim iz konu şu lu rk en ; v a ta n p e rv e r C e lâ l:

— S a tv e tte n v az g e ç tik ... dem iş; f a k a t tekniğim iz, fennim iz, yeni k e­ şiflerim izle aksedem iyoruz cihana!.. G erçi a y a k ta duru y o ru z; f a k a t bu b ir güzel ağacın, m eselâ çam ın a y n i y e re sa d a k a tin e benziyor!..

B ir z a t; ulu o rta, lâ f e t m i ş :

— G üneş de yerinde d u ru y o r... A m a b ir v a rlık tır!.. Celâl Bey gülüm sem iş :

— A ra d a b ir f a r k v a r: A ksedecek n u r yok!..

JB1R to p la n tıd a D a m a t F e r it P a ş a ’dan bahsedilirken; C elâl Bey, şu mü- ta lâ a y ı ileri sü rm ü ş :

— D a m a t F e rit, T a lâ t P a ş a ’m n yerinde olabilirdi!.. H ep b ir ağızdan itira z e tm işle r :

— O; T a lâ t m erhum gibi, h ü rriy e t t a r a f t a n b ir ad am değildi ki!.. C elâl Bey, gülm üş :

— Y ok canım , onu dem ek istem iy o rd u m ... Y ani, T a lâ t P a ş a yerine o ölebilirdi!..

I ^

fS M I lâzım değil; d ev let k o ltu ğ u n d a e n sekiz sene uyum uş tem bel bir z a tta n söz açılm ış :

S akallı Celâl; k o n u ştu ğ u esn ad a oynayan sa k a lı gene h a re k e te geç­ m iş :

— O adam , çivi gibidir;, b illâh i!..

S o h b ette bulu n an lar, bu teşb ih i k ab u l etm em işler:

— O; mâıren zay ıf olduğu k ad a r, gövde itib ariy le de sısk ad ır!.. N asıl «çivi gibi..» dersin sünepeye?..

C elâl B ey; bıyık a ltın d a n gülerek: .

— Y anlış anlaşıldı!., dem iş; ta s rih edeyim : Çiviye ben zetm ek ten m a k ­ sadım ; onun sa p sağ lam , sportm en, y a h u t p ek doğru b ir kim se olduğunu im a etm ek değildir-.. K a fa sın a vurulm ayınca, vazifesini y ap m az ... dem ek istem iştim !..

EK N Ü K T E L E R :

SÖZÜ GEDİĞİNE KOYMAK

Ş E Y H Ü L İS L Â M Mekkı efendinin yerinden atılmasına, Rumeli Kazaskerlerinden Tatarcık Abdullah efendi sebep olmuştu. Bir gün Abdullah efendi, Mekkî efendiyi yalısında ziyaret etmişti. Konuşurken, yalının eskiliğinden söz açıldı. Mekkî efendi:

— Ah, bu birşey. değil, dedi; geceleri sivrisinekten ve bilhassa Tatarcıktan çok rahatsız oluyorum..

Referanslar

Benzer Belgeler

Afşar, yapıtlarının Amerika’ya açıl­ ma olasılığının da olduğunu; ancak bu­ nun için öncelikle çok iyi bir menajer.. A fşar’ın yeni bir

Do- layısıyla bu çalışmada, tedaviye sekonder dış kulak patolojileri genel olarak lokal tedavi ile kontrol edi- lebilir seviyededir denebilir.. Orta kulak

şamının büyük ustalarından Fakir Baykurt’un ölümünün Türk edebiyatı için büyük kayıp olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:.. “Derin bir kültür

“Piyanist değilim arna her piyanistin düşlerinde bu piyano yatar" diyen Manço, Steinuıay piyanosunu, çıktığı bir Almanya turnesinden kazandığı ibralarla almış..

Merhuma Tanrıdan mağfiret, kederli ailesine başsağlığı dileriz.. ANADOLU BANKASI

rafından Bahçekapı’da Medrese içinde bulunan bu kütüphane, Ev­ kaf N azın Hayri Efendi zamanın­ da bazı kütüphanelerle birlikte Sultanselimde yeni yapılan

Ondan sonra «Benliyan» «Vefalı Emin Bey» isminde bir zatın maddî yardımıyla yine «Kirkor Çuhacıyan»m en meşhûr eseri olan «Leblebici Horhor Ağa»yı

[r]